1. 151.
    +1
    ffon nedir, neyin nesidir tarzda sorular geliyor. bu başlığı aslında warlowun yazdığı yerden devam olarak yazdığımdan dolayı bu küçük ayrıntıları atlamışım. Hemen bunları ortadan kaldıralım.

    Çember- Normalde 6 kişiden oluşan bir druid topluluğudur. Son zamanlarda 7 kişiden meydana gelmektedir. Kelt halkalarında yer alan 3 bölgeye toplam 2 kişi düşer. Genelde biri erkek biri kız olur. Çemberlerin anlamları yukarıdan aşağıya sırasıyla; doğa, ruh ve politikadır. 7. kişiler genelde istenmeyen kişidir, sebebi ise dengeyi bozduğuna inanılır. Fakat son zamanlarda yedinciler moda olmuş durumda ve 3 bölgeninde bilgisine sahip durumdalar. Çemberlerin kendi isimleri, onları temsil eden hayvanları, renkleri, pelerin şekli ve ayrıca kurulduğu tarih ve zamana bağlı olarak değerli taşı vardır. Taşlar çember otorite tarafından resmileştirilidği zaman çembere atanır ve ilk ayın ilk dolunayında tören ile ilan edilir.

    Otorite- Bilinen sivil sınırlar dışında varlığını sürdüren "ülkeleri" yöneten kişi topluluğudur (edit3e bakın). Otoritelerde; Temsilci, Korucu, Gözlemci ve Takipçi bulunmaktadır. Bunların her birisi aynı çemberden yada farklı çemberleden olabilmektedir, genelde aynı çemberde olmakta yada aynı çemberde bulunması için yeni bir çemberin kurulması söz konusudur. Ülkenin isimleri genelde kurucu çemberin ismi ile benzerlik taşır. Her ünvan aynı söz hakkına sahiptir fakat Temsilci genelde diğerlerinden daha baskın bir karakter sergiler ve bu sebepten dolayı daha üst bir seviyededir.
    • Temsilci- Sözü geçen otoritenin bir nevi lideridir. Bütün sınır dışı ve sınır içinde gerçekleşen büyük olayları takip edip hareket kararlarını alır.
    • Korucu- Otorite sınırları içerisindeki ve dışındaki güvenliği ve düzeni sağlar. Temsilciye en yakın olabilecek ünvandır. Genellikle korucular temsilcilerden dahada çok ön planda bulunurlar ve buna bağlı olan agresif davranışlarından dolayı çok çabuk "değiştirilirler"
    • Takipçi- Otorite sınırları dışındaki güvenliği ve düzeni sağlar.
    • Gözlemci- Otorite içerisindeki çemberlerin aktivitelerini takip eder, usule uygun olmayan davranışlarda gerekli işlemleri gerçekleştirir.

    (Ünvanlar dolunay zamanı yapılan meydan okuma sonucu veya yeni atanan otorite tarafından ünvan sahibi elinden herhangi bir zaman gerçekleşmiş meydan okuma sonucu alınıp gerekli kişiye aktarılır)

    Ffon-Her druidin sahip olduğu kişinin ruhuna bağlandığı düşünülen, kişinin karışının 3 misli olarak yapılan, başkaları tarafından kullanılması engellenmesi amacıyla kişiye özel bir şekilde keskin küçük çizgiler çizilen ve çember damgasını taşıyan, ucunda değerli taş (aquamarin, ametist, ay taşı [çok nadir]) olan tahta, şekli değneği andıran bir alettir.

    anlayamadığınız diğerşeyleri yazarsanız cevaplayabilirim
    Tümünü Göster
    ···
  2. 152.
    0
    Beyler şu an Estonyadayım. Burada bir toplantı olacak bu hafta. Ayın 14ü bildiğiniz üzere Dolunayın olduğu gece. Buradaki birkaç Türk pagan kardeşlerim ile beraber bazı toplantılar yapıcaz. Şu an internetim iyi değil fakat eğer bana sorularınızı buradan yazarsanız cevaplarım.

    Şu son zamanlarda değişen otorite ile uğraşmaktayım sebebini size ileride anlatırım ama Türkiyeye dönene kadar bu şekilde devam etmek zorundayım.
    ···
  3. 153.
    0
    yere beni mıhladığı an ilk öcne ne yapcağımı şaşıracak gibi oldum. Beklediğim bir hareket değildi, beni havaya fırlattığı bir an oldu aslında o an çıkarttığım ses içler acısı köpeğin kuyruğuna basıldığı zamanki ciaklama gibi bir sesti, hele yere düştüğüm zaman çıkardığım ses dahada acayip birşeydi.

    "BIRAK BENi!" diye bğaırdım elijar a, elijar beni yere yapıştırmış hareket etmemi engelliyordu bildiğin sıkı sıkı beni yerde tutuyordu. "Bırak beni dıbına koyduğumun çocuğu!" diye birdaha bağırdım ama nafile beni dinlemiyor aksine ben hareketlendikçe o ayı gibi vücudunun ağırlığını kollarından birşekilde benim omuzlarıma batırıp yere dahada yapışmamı sağlıyordu

    arkadan bir ayak sesi duydum, çok şık giyinen saçı başı düzgün bizim bu çemberlere benzemeyen bir tip çıktı ortaya "Sakin ol... " dedi adam gayet kendinden emin ve rahat birşekilde "yoksa küçük dostum canını fena yakıc-" sözünü ingilizce olarak bitiremeden elijar buna dönüp isveççe birşeyler söyledi, hırlar gibiydi herhalde ona -küçük dostum- dediği için kızmıştı, adam ona ingilizce karşılık verdi "büyük olman ve sana küçük demem büyük bir ironi elijar, keşke sahip olduğun beden kadar büyük bir aklın olsaydı." ded, yemin ediyorum elijar o an saf değiştirebilirdi
    ···
  4. 154.
    0
    fakat birşey yapmadı, beni tutmaya devam etti. Bu şık giyinen herif arka tarafa döndü, cemin geldiğini gördüm "Uyandın demek?" dedi üzerime doğru çömeldi eliyle uzun saçım ile oynamaya başladı o filmerdeki sapıklar gibi. "Seninle uzun süredir görüşmüyoruz... Warwick." dedi, (warwick bana taktığı isim oluyor bu arada, ayrıca artık karar verdim geçmişte olan olayları pek anlatmayı planlamıyorum, warlow öldükten sonra onun yerine geçmeye çalıştığım için Cemin bana verdiği isim bu, warlowa en yakın isim ona göre. Hatta kişiliğim şu ingiliz asil ailesinde bulunun Warwicke benzediği için o ismi ayrıca verdiğinide bana söyledi. Ayrıca asıl çember adım değil bu.) "Warwick demek?" dedi o şık giyinen herif, ingilizce konuşuyordu, "Türkçe biliyorsan konuşsana pekekent!" diye bağırdım herife ama cem gülmeye başladı "Gerçekten türkçe bildiğini düşünüyormusun?" dedi kıkırdıyordu resmen, adamın yüzündeki ifade aynı elijar gibi düz ve soğuktu, buda dili bilmediği anldıbına geliyordu

    "komik olan ne?" dedi şık giyinen "Birşey yok Hendrik" dedi, Hendrik hiç hoşnut değildi yüüznden birkaç saniyeliğine belli idi ama omuz silkip kounşmasına devam etti "Warlowun çemberi nerede?" dedi Hendrik denen bu adam "Bilmiyorum." dedim, cem ingilizce konuşmaya başladı "Warwick, bizi uğraştırma, buradan çıkamayacaksın." dedi sakin bir şekilde "istediğimizi ver..!" diye devam etti hafif hiddetli bir ton ile "Senin canını yakmak istemiyorum." dedi Hendrik "istediğimizi söyle"
    ···
  5. 155.
    0
    "Chadniod dağıldı!" diye bağırdım, gerçek olan buydu, warlow öldükten sonra chadniodun elinde kalan tek yer istanbuldu ve oda zaten orada aar oldukları düşüncesinden dolayı ellerinde duruyordu, bütün bölgeler korunmadığı için balca ve galatia tarafından geri alınmış, elde sadece istanbul emir merkezi olduğundan dolay kalmıştı.

    "Warlow öldüğünden beri yoklar!" diye tekrarladım, Hendrik kaburgalarımın sağ tarafına doğru tekme attı "benimle dalga geçme!" diye bağırdı "Chad'ın yer altına saklandığını biliyoruz, Warlowun ölmediğinide biliyoruz!" diye bağırdı tekrar, bu arada hemen Cem girdi "Warlowun nerede olduğunu bize söyle." dedi sanki çok biliyormuşum gibi benden cevap bekliyordu "Onun en yakın arkadaşıydın." dedim ceme dönüp ona inanamayan bir ses tonuyla konuşmuştum, "Onun nerede olduğunu sen bilemiyorsan ben nereden bileyim?" diye devam ettim, gözüm bir an Elijar a ilişti bana aşırı derece dikkatli bir şekilde bakıyordu, fakat hala beni yere mıhlar vaziyette tutuyordu "Cem kabul et artık Warl-" cem ağızımın ortasına bir tane yumruk patlattı, ardından kafamı tuttup yere geçirdi. Ne mutludur ki acıyan tek yer yumruğu yediğim nokta ile beraber eliyle hoyrat birşekilde kavradığı saçlarımdı. Yer döşeme halı olduğundan hiçbir şekilde canım yanmamıştı, en azından çok yakmamıştı.

    Elijar ceme döndü, cem kendine geldi, ben gözlerimi kapattım bir kaç dakika sonra anca rol yapabilirdim bu durumda. Hendrik birşeyler söyledi, elijar cevap verdi, cem "huur çocuğu" dedi. Bir süre sonra bacaklarımın altından ve omuzumdan birisinin beni kavrayıp havaya kaldırdığını hissettim.
    ···
  6. 156.
    0
    Yumuşak bir zemine yatırıldığımı hissettim, birkaç paça demirin birbirien çarpışı ve ardından birşeyin kaldırılıp biryere yerleştirilmesiyle beraber içi az su dolu bardağa sert bir cisim öarpıtığında o çıkan garip ses... Biraz bekledikten ve kapının kapandığını duyduktan hemen sonra gözlerimi açtım. Odada kime yoktu, komiktir kimsenin ayak sesini duyamıyordum. Etrafa bir süre bakındım ne olduğunu tam analyamamıştım, eğer geçrkente benden bilgi almak istiyorlarsa neden benden zorla alamya çalışmıyorlardı? Bu hala aklımda kalan bir sorudur...

    Tuıvalete doğru hareketlenmeye karar verdim, kapıdaki hherifleri aşağıya indirebilridim, sırtımda yara vardı ama havlu ile bir kalıp sabunun yapmayacağı şey yoktu. Tuvaletin kapı kubluna doğru uzandım ve kapı kulbunu açar açmaz karşımda Elijar ı gördüm. Yüzünde bir gülümseme vardı üzerime doğru yeltelendi anında burnun ortasına bitane yuumrum attım "Dur!" diye bağırdı bana ibr hışımla, ben durmadım hala buna saldırıyordum karnına tekme attım, "ah!" diye inleyip yere düştü karnını tutuyordu, burnu hafif kanamıştı hayvana atılan yumruk etki bile göstermiyordu.

    "Sana birşey yapmıcam, lanet olsun Warwick!" diye bana bağırdı (filmlerdeki fuck you değil bu, god dammit) şaşırdım durdum adam hakkaten bana yeletelenmiyordu "Çkar beni burada" dedim sadece "yapamam" dedi sakin bir şekilde "Chadın sana hala ihtiyacı var." dedi, "Chadlar öldü." dedim tekrar söylediğim ve doğru olduğuna hala inandığım şeyin arkasında olduğumu gösteriyordum "O zaman chadlardan kalan awenlerin sana ihtiyacı var." dedi elinden geldiğince sakin bir şekilde derin derin nefes alırken.
    ···
  7. 157.
    0
    @248 özeline bak panpacım, sana özel açıklama yaptım.

    "Awenler nerede?" diye sordum, sorabileceğim tek şey buydu, tanıdığım herkes awenlere bağlılık yemini etmişti ki zaten o yüzden adalardaydık. Elijar bana cevap vermedi "Elijar eğer Warlowa birkere bile olsa sadık olduysan bana cevap ver.", bana tip tip baktı "oynanılacak bir kart değil bu, bunu biliyorsun değil mi?" güldüm sadece "çocuk gibi hareket ediyorsun." dedi hırlar bir şekilde "Bana sadece bilmek istediğimi söyle" diye üzerinde baskı kurmaya çalıştım "Aşağıdalar." dedi söylemek istemediği belliydi "Onları çıkarma gibi bir aptallık yapmaya çalışma, kaldığımız hotel norveçliler ile dolu." dedi tiksinen bir ton ile.

    Elijara bir süre baktım, tanıdığım bir çok kişi orada olabilirdi, Alicia belki oradaydı, sormak yeriydi bence "Alicia ordamı?" diye sordum sakin bir şekilde. Yavaş bir şekilde aşağı ve yukarıya evet anlamında başını sallamaya başladı "Elijar oraya beni zütürmek zorundasın." dedim gayet ciddi bir şekilde, "yapamam." dedi "yapamazmısın yoksa yapmayacakmısın?" dedim sinirli bir şekilde "Yapmicam, çünkü yaşamak istiyorum" dedi gayet basit bir şekilde "sen yaşamak istiyor olabilirsin ama korumak istediğin o insanlar aşağ-" lafımı kesip hemen araya daldı "sabah akşam işkence görüyorlar, sen burada Warlowun öğrencisi olduğundan dolayı buradasın." sırtıma doğru işaret etti "birde ölümcül bir yaran olduğu için." gözlerim fal taşı gibi açılıp ona baka kaldım "ölümcül?", "ffonun üzerinde zehir vardı." dedi elijar biraz endişeli bir şekilde, birkaç saniye sonra o endişeli yüz halinden eser kalmamış eski duygusuz hali vardı "seni nasıl buraya getirdik sanıyorsun?"
    ···
  8. 158.
    0
    @250 Elizabethin kimden yada neyden olduğunu bilmiyorum fakat insanlar onun "Roma dini" denen paganizime dahil olan bir "üst sınıf" yada "asil zade" dinine bağlı olduğunu söylüyorlar. Sana şukadarını söyleyebilirim o bizden değil, ne olduğunu bilmiyorum fakat beni ilgilendirmiyor, oradaki otorite zaten yeteri kadar problem ile cebelleşiyor, oradan uzak durmak en iyisi.

    Sultanahmette hala bazı olaylar dönüyor, istanbulda belli başlı yerler var, yere batan saray vesaire vesaire... Ne olduğunu söyleyemem ama birşeyler oluyor, evet.
    ···
  9. 159.
    0
    @252 bir özet bölümü yazıcam, baya okkalı birşey olacak, birkaç gün içerisinde yayınlamayı planlıyorum tam olarak herşeyi anlatıcak. Artık hikaye gibi yazmadığımdan ve şu kısa süre içerisinde başımdan geçen olaylar olduğundan dolayı belli başlı bilgileri bilmeniz gerekiyor bunları bir şekilde kapatıcam.

    Bunların arasında şimdi söylemem gereken şey, herşeyi gençlerin yönetmediği. Üst ve alt tabakanın olduğunu çok acı bir şekilde öğrendim, bunu öğrenirken birçok kişi zarar gördü. Hatta şu an ki türkiye otoritelerini yazarsam anlaşılacağını düşünüyorum.

    alt tabaka yeni işin içine dahil olmuş genç nüfustan oluşuyor, bunlar ayak işlerini yapan sokak askerleri misali bir tip köylü diyeceğimiz seviye.

    orta tabaka alt tabakadan üst tabakaya geçen kişilerden oluşuyor bunlar ne köylü nede elit, ikisinin ortasında debeleniyorlar ve genelde üst tabaka tarafından artık tanınmış takip edilen kişiler oluyorlar.

    Üst tabaka olduğun zaman zaten ömrün tamamen izleniyor yaptığın herşey gözler önünde oluyor, bunun sebebide siyasi olaylar içerisinde büyük bir yerinin olması. Asilzadelerin yeri diyebiliriz buraya.

    Şöyle küçük birşey de ekleyeyim. iki farklı üst tabaka grubu var şu an dünyada, ikisi birbiri ile savaş içerisinde ve şu an kendimi onun ortasında buldum. Bunları yazmamın bir sebebi çemberime bazı mesajlar bırakmak. Bunuda açık açık yazıyorum buraya, göz dağı olsun diye.

    Umarım birkaç gün içerisinde istediğim noktaya gelebiliriz ki zaten o zaman herşeyin tam anlamıyla açıklanacağını düşünüyorum.

    "Otoriteler büyük oyunun küçük taşlarıdır, bizler ise onların piyonları"
    ···
  10. 160.
    0
    @257 buradan sorda, ben cevapladığım zaman herkes şoktan ölsün

    ___

    yarın sabah yazıyorum beyler, bu akşam birşey yok özel akşam bu akşam
    ···
  11. 161.
    0
    @259 Türkiye içerisinde şu anda 4 tane otorite kaldı. Elit kesim zaten dünyanın bir bölümünü yönetiyor diğer taraf bir diğer bölümünü yönetiyor.

    Balk türkiyeden atıldı (anlatıcam), Galat yarıya indirilidi (anlatıcam), Likya mikya kalmadı warlowun kurduğu otoriteler yeni bir otorite altında toplandı (anlatıcam bunlarıda), Şu an istanbulu yöneten tek bir bağımsız otorite var, sadece istanbulu yönetiyor başka birşey yönetmiyor, türkiyedeki otoriteler bu otoriteyi takip ediyor bir nevi elit tabakadan sıyırmaya çalışıyorlar kendilerini fakat aralarında anlaşmazsızlıklar var. Kuzey ve güney kıyılarında 2 yeni otorite var şu anda (bunlarıda yakında anlatıcam).

    Türkiyede şu an toplamda 47 tane çember var, bunlardan 28i istanbulda, 8i galat, 4ü kuzey kıyısında, 6sı güney kıyısında, geriye kalan tek çember batı kıyısında oda çanakkalede.

    istanbuldaki çemberlerden sadece 7si otoriteye bağlı, birde otoritenin kendi çemberi var, neden acaba? Yazdıklarımı okuyanlar biliyordur.

    Geriye kalanların hepsi bağımsız otoriteler, fakat diğer otoritelerin birçok çemberi buraya göçmüş durumda şu anda.
    ···
  12. 162.
    0
    "benimle dalgamı geçiyorsun" dedim bütün sinirime ona inanamyan gözler ile bakıyordum, bir şaka olduğunu duymak istiyordum. "Hayır" dedi sakin birşekilde sanki bunu yapacğaımı bekliyormuş gibi bir hali vardı, "Eğer zehirlendiysem ne yapıcam peki, nasıl düzelimce?!" dedim çok telaşlı bir şekilde sanki her an ölecekmişim hissine kapıldım. "JKalbin çarpıntı ypaıyormu?" dedi ilgili bir şekilde, kafamı iki yana salladım "Ağızında kuruma, eklemlerde ağrı?", sırtımı elimle işaret etmeye çalıştım, fakat kolumu kaldırıdğım anda sırtıma giren ağrının etkisi ile kolumu yavaşça tekrar yere indirdim "Sırtım ağrımaktan çok acıyor." dedim, kafasını şağı yukarı oynattı "o normal." dedi birşey düşündüğü belliydi.

    Elijarın yakasına yapıştım ve onu sallamaya başladım "Panzehiri ver bana!" diye bağırdım elimden geldiğince güçlü bir şekilde. O an yaptığımı fark etmediğim şey ise türkçe konuşuyor olduğumdu "Sakin ol." dedi elijar dediiğim hiçbirşeyden anlamadığı belliydi ama tahmin edebildiğini düşünüyorum "Zehir vücudunda fazla tahribat yapıp ilerlememiş, belki seni kurtarabiliriz... "
    ···
  13. 163.
    0
    "Belki?!" diye tkerarladım söylediği şeyi alaycı bir ton ile sinir karışımı bir ruh hali içerisinde "Belki mi?!" yakasını olabildiğince yukarıya çektim, olabildiğince sessiz fakat hırçın bir şekilde konuştum; "Beni dinle Elijar... Eğer burada ölürsem, Alicianın sana ne yapacaını bırka, ölmeden sana ne yapacağım konusunda bence endişelenmeye başla." dedim, bir an akciğerlerimin üzerinde taş varmış gibi hissedip nefes alamadım, sendelememden fırsat bilip elijar hemen kendini ellerimden kurtardı, fakat bana zarar vermek yerine beni yatağın üzerine oturttu, ben hala kaldığım yerden devam ettim "Yemin ediyorum ölmeden gırtlağını ellerimle bile parçalarım." dedim tıslar bir şekilde. "Bunun sorumlusu ben değilim bunu biliyorsun değil mi?" dedi gayet sakin bir şekilde onu tehdit etmemi umursamıoyrdu bile. Cevap vermedim yüzüne olabilidğince en sinirli ve en ölümcül bakışımla bakmaya çalışıyordum.

    Aradan bir süre geçti, beni kolumun altından tutuo kaldırdı ve elime cebinden çıkardığı kapalı çakıyı tutuşturdu "Şunu al, panzehir almaya gidiyoruz."
    ···
  14. 164.
    0
    beni çıışıon hemen yanıdna duvara yasladı, kapıyı yavaşça açıp hole baktı "Kimse yok." dedi beni bilgilendirmek için kendi başımda hareketlenmeye çalıştım fakat işin komiği nefes alamama olayı gittikçe dahada ilerliyordu, nefes problemi gittikçe kendini ortaya çıkartıyor derin derin aldıüım nefes şekli elijarı dahada acelee ettiriyordu. Hemen beni kolumndan tutup hızlı bir şekilde koridorun öbür tarafıan geçirip bir odanın kapısının önünde durduk, kapıyı çalıd. Kapı açıldı, beni içeriye tanıamdığım bir kadın aldı. Elijar kapıın önünde durup "Burada bekle geliyorum." dedi. Kadın kapıyı kapattı, beni yatağın yanına zütürüp oturttu

    ilk soruus "sen warwick misin?" oldu. Kafamı yavaşça aşağı yukarıya salladım ve sessiz cevabıma sesli bir ekleme yaptım "Nefes alamıyorum."

    kadın hemen içeriye gidip içecek birşeyler almaya gitti, eldiğinde soğuk sıvı bulunduran bir şişe ile geri geldi. Şişe okadar soğuktu ki küçük otel dolabından çıkarmasıan rağmen birden bire şişede terleme başlamışt, küçük küçük damlacıklar oluşmuştu. "Bunu iç." dedi ne olduğunu tam anlayamadığım şeyi bana gösteiyordu hala "Ne bu?" dedim tekrar zarzor bir şekilde, "Seni rahatlatacak birşey." dedi ve üzerime doğru ittirdi, elinden almamaı bekliyordu fakat ben şhiçbir şekilde almayı düşünmüyordum "Ne bu?" dedim tekrar zor nefes alış verişimi aldırmadan "Seni, rahatlatacak, birşey.(!)" diye tekrarladı heceleye heceleye. "Onun bana ne olduğunu söylemezsen içmicem.", "O zaman yavaş yavaş acı çekip ölmeye ve kalbinin durmasına hazırlanabilirsin."
    ···
  15. 165.
    0
    @264 kana tam anlamıyla karışana kadar belirti vermeyen birşey, zaten o yüzden elijar bana birşeyin varmı yokmu diye sordu, belirtiler başladığı için fikir değiştirip panzehiri bulmaya gitti çünkü öleceğimi biliyordu
    ···
  16. 166.
    0
    Gözlerimi açtığım zmaan kendimi ELijar ve hautnun ortasında yatarak buldum. Anlaşılan kendimi kaybemtitim, daha durumu osrmadan Elijar omuzuma bastıraak beni yatağa mıhladı "Kendinden geçtin, biraz dur." dedi, birkaç dakika durduktan sonra "Kalk ayağa" dedi, sözünü dinelyip ayğa kalktım. "Gidicez şimdi." dedi, "Nereye?é diye sordum, kız hazırlanıyordu o ara. "çIKICAZ BURADAN." DEDi "Diğerleri nerede?" diye sordum sadece "onları almaya gidicez merak etme." dedi beni rahatlan bir ton ile

    Ayağa kalktım zar zor bir şekilde, biraz snedelihor ibiydim vücudum gittikçe ağırlaşmış isemeden bir kasılma oluordu vücudumda. Elijar hemen kapıya yöneldi aynı sırada yanımızdaki hatun bana döndü "Yardıma ihityacın varmı?" dedi kafamı iki tarafa salladım sadece, kapıdan çıkmadan önce bunlarıd durdurdum "Bana bi ffon vern." dedim hemen aceleci bir şekilde. Kız elime kan taşından yapılma boş bir ffon verdi "al" dedi ve elijarın peşinden dışarıya ıktı.
    ···
  17. 167.
    0
    koridoru boydan boya yürüdük neredeyse, bazen yerde yatan vücutlar falan vardı. Hiçbirinde ne çizik ne kan, hiçbirşey yoktu. Elijar zaten kalıplı bir adamdı, içimden 'ffona ne ihtiyacı olsun... boğazını kavrasa yeter.' gibi bir düşünce oluştu sadece, ki haklıda sayılırdım adam kocaman birşeydi. "Nereye gidiyoruz." dedim kameraya gözüm takılmıştı, hemen ardından "niye kimse gelmiyor." dedim, elijar güldü "çünkü bizden korkuyorlar." dedi rahat bir şekilde "niye" dedim hala hızlı adımlarla olduğumuz yerden öteye hareket ederken "bizim gibi isyan eden birçok kişi var" dedi elijar sakin bir şekilde.

    yolun ortasında durup elijara baktım sadece, "büyük birşeyin parçasısın artık." dedi sadece ve kolumdan tutup beni yürümeye zorladı "ve benimle geliyorsun." diye devam etti. kolumdan çeke çeke beni koridorun sonundan alt kata zütürdü.
    ···
  18. 168.
    0
    aşağıya indiğimiz zaman sağ taraftaki üçüncü odaya girdik. 197 numaralı odaydı. Koridoruın sonundan bir bağırtı koptu tam o anda elijar kapıyı açıp beni içeriye itti.

    içeriye girdiğim anda gözlerimin önünde üçkişi bağlıydı. Birisi Alicia, diğeri Miranda ve bir diğeri ise Norman adındaki bir çocuktu. Alicia yı miranda kucaklamış onu sıkı sıkı tutuyordu, Norman ise hemen ayağa kalkıp bana karşı ayaklandı ve ingilizce bağırmaya başladı "Onlara değil, bana yap ne yapıcaksan, huur çocuğu!" diye bağırıp üzerime tükürdü. Hiç oralı olmadan Alicianın yanına gittim, beni gördüğü anda ayağa kalkmaya çalıştı, gözleri dolmuştu, bağlı olduğu sert plastik uzun değil kısaydı, hemen yere düşmesine sebep oldu. eğilip yanına yaklaşıp uzunca dudaklarından onu öptüm. Uzun bir süre öyle geçti, geri çekilip gözlerime bakarak bozuk türkçesiyle konuştu "neredeydin?" dedi "seni kurtarmaya çalışıyordum." dedim gülerek.

    elijara baktım, bana hemen hilal bıçağından uzattı, bıçağı alıp plastiği kesip kızı serbest bıraktım, diğer ikisine baktım "bunlar kim?" dedim, "Miranda ile Norman." dedi sakin sakin "eski arkadaşlarım, sonra açıklarım." dedi hemen "çıkar bizi burdan!"
    ···
  19. 169.
    0
    Bu olayı artık hikaye gibi anlatmıyorum, önemli yerlerine gelicem çünkü artık şimdi gerçekleşen olaylardan bahsetmek istiyorum...

    Elijar ile beraber herkesi kurtardık, warlowun gerçekten öldüğünü anlamış olduk, yada tam olarak ortadan kaybolduğunu, çünkü cesedini gören yok.

    Llynch ile awenler arasında savaş başladı, suschen işin içerisine girdi, savaş hala devam ediyor.

    Bu arada işte o en can alıcı nokta geliyor burayı anlatıcam harfi harfine:
    ···
  20. 170.
    0
    Size üst ve alt tabakadan bahsetmiştim.

    Üst tabakadan birisi benim ile görüştü, warlowun yerini bulmaya çalıştı hatırlıyorsanız. Bunun ardından awenler ile beraber stockholme döndüğümüzde şöyle bir olay gerçekleşti; beni esir alan kişi ile çalışan birisi üst tabakayı bana açıkladı ve şunları söyledi.

    b - ben
    o - o

    o: Hepiniz büyük bir oyundaki küçük taşlarsınız bunu biliyorsun değil mi?
    b: Neden bahsettiğini bilmiyorum.
    o: Yaşadığınız onca şey, yaptığınız bu savaşlar, birbirinizi yaramalar bunların hepsi bizi güldürmek için yapılan birer oyun.
    b: ...
    o: sizler sadece yeri değiştirilebilir piyonlarsınız.
    <ayağa kalkmaya çalışıyorum, kolumu kapıyor>
    o: ama sen farklı olabilirsin.
    <Yarı ayakta yarı oturur gibi dizler kırık adama bakıyorum>
    o: seni değiştirebiliriz ama bunu zorla yapacak değilim
    b: siz kimsiniz?
    o: zamanı geldiğinde öğreniceksin
    <Yine ayaklanmaya çalışıyorum kolumu daha sıkı tutuyor hatta acıtıyor>
    o: bu konuşma içerisinde...
    <oturuyorum ve adamı dinler bi vaziyette bekliyorum>
    o: Hep filmleri seyretmişsindir, eski çağ filmlerinde herzaman iki sınıf bulunur... Bunlar alt sınıf ile üst sınıftır... Birde bunların arasında bir oraya bir buraya gidip gelen, çırpınan, bir grup vardır.
    b: Asiller ile köylülerden bahsediyorsun.
    o: öylede diyebiliriz.
    b: e bunun ne alakası var bu konuyla?
    o: sizlerin sınıfı ne?
    <adama gülmeye başlıyorum>
    o: sizler bizim isteklerimiz için birbirinizi yiyorsunuz. Biz burada daha büyük şeyleri gerçekleştirirken sizler küçük alanlarda birbirlerinizle evcilik oynuyorsunuz.
    b: beni aşağlamayı kes
    o: seni aşağlamıyorum, aksine sana doğruyu göstermeye çalışıyorum. Bir düşün... Sizin sınıfnız ne?
    <bir süre duruyorum cevap vermeden o bana cevabı söylüyor>
    o: siz ortadaki sınıfsınız.
    ···