Hüseyin amca bi müzeyyen senar plağı koydu. Hemen bi masa hazırladı. Çok abartlı değildi lan böyle beyaz peynir, domates ve roka koydu masaya.

"çocuklar önceden söyleseydiniz kavurma falan da koyardık masaya. Eğer açsanız söyleyin getirtelim bir şeyler." dedi.
"yok hüseyin amca. 1-2 saat önce yedik. Karnımızı rakı içecek kadar boş bıraktık zaten" dedim.

Hüseyin amca başladı anlatmaya. Askerdeyken devrem vardı. Çok sakat adamdı. Yan ranzada kalıyordu ve her gece yatmadan bi fotoğrafa bakar bakar ağlardı. Görseniz boyu 2 metre, bu adam ağlar mı dersiniz. Adam hiç konuşmaz, sessiz bi adamdı. Bi kere yanlışlıkla çarpıştığı adamı dövmüştü. Ters adam işte. Bu adama kimse yaklaşıp konuşamıyor. Hüseyin amcanız da böyle değil tabi. Bizim de racon anlayışımız var, biz de halden anlarız. Merak ettikçe adama gidip sorasım geliyor. Devrem hayırdır neyin var diye.

Bir gün dayanamadım, hem kuytu bir yerde sigara içerken yakaladım bunu. Selamın aleyküm dedim geçtim yanına. Başladık sigara içmeye. Adam baktım hala konuşmuyor. Hep kısa cevaplar veriyor. Tam o sırada komutan geldi. ASKER NÖBETiN YOK MU SENiN dedi. HAYIR KOMUTANIM dedim. SENiN ASKER? dedi. BENiM DE YOK KOMUTANIM. dedi.

Komutan oracıkta birer fiske vurdu çekti gitti. Küfür ettim arkasından. Bana döndü şöyle. Ettiğim küfürü hatırlamıyorum ama küfür ona komik gelmişti. Sonra sohbet etmeye başladık. Anlattı anlattı anlattı.

Sevdiği kızı vermişler muhtarın oğluna. Bu da askere gelmiş ardından. Sevdiği kız dedikse çocukluktan beri seviyormuş. Yani bir koskoca adamı sadece bir kadın ağlatıyor. Zebellah gibi adam geceleri durmadan ağlıyor.

Ben bir kadın sevdim çocuklar.. Sevda teyzenizi. Ben hiç ağlamadım. Ağlamak yerine içtim. içtikçe ağlarım dedim ağlayamadım. Ağlamak istedikçe daha kötü oldum ama ben hiçbir zaman ağlamadım. Evlatlarım öldü ağlamadım. Fener yenildi ağlamadım. Ben duygusuz biri miyim çocuklar diye sordu bize.

Bitmesini isterseniz hiç araları anlatmayayım. Ama yok güzel gidiyor derseniz böyle çevreden falan da bahsederim. Tabi hikayenin sadece eskort üzerine olmasını da istemiyorum. Çevremde gözlemlediğim bir sürü değişik hayatlardan da bahsetmek istiyorum ama isteyen varsa sonunu hemen tek partta bitirebilirim.

Olur mu hüseyin amca. Eğer kalbinde dağlanma oluyorsa, kalbinin ve gözlerinin insanlara karşı olan ritmi değişiyorsa sen duygusuz değilsindir. Mesela fener şampiyon olamadığında sen küfür ediyor musun? dedim
"ediyorum" dedi.
Senin ağlama yöntemin de budur belki. insanlar sadece gözyaşı dökerek ağlamazlar. Bazen insanlar susarak da ağlarlar, küfür ederek ağlarlar. Sen de belki ağlıyorsundur da farkında değilsindir. içine atıyorsundur ve onu alkolle yok etmek istiyorsundur. Ağlamak veya ağlamamak duygunun değil, belki de güçsüzlüğün göstergesidir. Belki de sen çok güçlü birisindir de farkında değilsindir. dedim.

Sonra hüseyin amca bize hak verdi. Üçüncü bardaktan sonrasını içmedi Bize bakıp
"belki de bugünlük acılarımı sadece üç bardakta yok ediyorum ne dersiniz" dedi ve güldü. Evet hüseyin amca gülümsedi ve biz de kalkma kararı aldık. Tabi yok olmaz bi kahve içip gidin o zaman dedi. Türk kahvelerimizi içtik ve eve geçtik.

Hayatı ve duyguyu sorguladık. Son dönemdeki bu kadın profilleri yani araban olmazsa bana YAZMA sakın diye bağıran kızlar, beni STARBUCKS'A zütürmeyecek erkekler bi uzak dursun gibi kızların duygularını sorguladım.

Her şey para ile satın alınabilinir bi ortamdayız belki evet ama duygular para ile satın alınabilir mi? dedim. Sonra incide okuduğum bi entry geldi aklıma

"Kadınlar, bir erkek zengin diye onunla çıkmazlar; zengin olduklarını öğrenince zaten aşık olmuşlardir" diye.

Ulan evet kesinlikle böyleydi. Kadınların (hepsini değil. Bahsettiğimiz tipleri canlandırdınız gözünüzde) duygularını para ile kontrol edebiliriz.

Sonra para mevzusu açılmışken bi çılgınlık yapıp sistem kuponu oynayalım dedik. Oturduk iddaa bültenine. Yazdım 6 maç sistem 5-6. Çiçek gibi kupon oldu. Sıfırdan birler, altlar üstler..

Tahmin edebileceğiniz gibi kupon tek maçtan yatmıştı ve sadece yatırdığımız parayı aldık. Ulan böyle para kazanılmaz diyip ikimiz de işe mi girsek birkaç aylığına diye düşündük.

Çıktık kızılaya, bahçeliye (bahçelide oturuyoruz) iş arıyoruz. illa bir yerler işçi arıyordur diye düşündük. Birkaç yere numara bıraktık. O sırada bahçelide 7. cadde de bizim eskortun karşı komşusu halit amca ile karşılaştık. Hayırdır çocuklar ne yapıyorsunuz falan dedi. iş aradığımızı söyledik. Sağolsun ikimizi de sokabileceği bir yer bildiğini söyledi ve bizi bi kafeye zütürdü.

Beyler bana bi 15-20 dakika müsade edin de tuvalet çay sigara yapayım. Bekletmemek için bayadır tutuyorum. Gelir gelmez devam ederim muhtemelen. Başka işim yok zaten

Kafeye girdik. Halit amca bahsetti bizden. Bunlar iyi çocuklardır serdar. Bak amcan olarak değil de halit bey olarak söylüyorum. ihtiyacın varsa kaçırma bunları. dedi.

Ulan hem torpilliyiz hem de eve yakın. Üstelik ücret konusunda da elini korkak alıştırmayan birisi. Zaten orada işe başladık ikimiz. Evde gibi daşşağı yayıp cs go oynamaktansa böyle bir şey daha mantıklı.

Çalışma saatlerimiz akşam 5 gece 12. Hem gün boyu rahat ederiz, istediğimizi yaparız.

Bir hafta çalıştıktan sonra iyice alıştık işe. Kafede çalışanlarla da arkadaş olduk. Patron da iyi ve cebimiz para gördü. ilk haftalıkla gittik halit amcaya güzel bi kravat aldık. Kendisi zaten sürekli takım elbise ile dolaşır. Tam bir ankara beyefendisidir kendisi.

Haftalıklardan baya para kaldı. Hem alışkın değiliz bu kadar paraya. O yüzden gittik izin gününde bira içtik. Gittik kokoreç yedik. Sonra eve geldik çiğ köfte yapalım dedik çiğ köfte yapıp binaya dağıttık. Tabi üçüncü kattaki afet henüz evde değildi. Onunkini ayırdık. Gece gelirse okan zütürecek diye kararlaştırdık. Hem görüşmüş olacak hem jest yapmış olacak. Böylece esraya bir adım daha yaklaşmış olacaktık.

Gece kapı önün kurulduk yine. Kahvemizi aldık oturduk. Kapı önünde sohbet ediyoruz. Camdan bakarsak ve yakalanırsak kötü olur diye düşündük. Ne saçma düşünce ama.

Bina kapısı tıngırdadı. Hemen delikten bakmak için hareketlendik.

Delikten baktık ki zümrüt teyzenin kızı geldi. Okan bana döndü ve
"doymadı yarrağa amk kızı doymadı." dedi.

Ulan kapı önünde bana gülme krizi geldi amk. Ulan sanane elin kızından, ister gibişir ister sakso çeker.

"Ulan yalnız güzel sakso çeker bu ha" dedi bana.

Sevgilisi var hayvan deme öyle şeyler dedim ama dedikten on on iki saniye sonra; bence de güzel sakso çeker lan. dedim. Muhabbet böyle saksoya falan geldiğine göre çomağı andık it birazdan gelir gibiydi.

Kapı yarım saat sonra tekrar gıcırdadı ve gelen o idi. Evet apartmanımızın güzelliği ve memelisi. Tek memelisi (kevser teyzenin dümbüller hariç) gelmişti.

bi on dakika bekledik ve okanı yolladım yukarı. Evden çıkarken de sırtını yumrukladım binin.

Ulan 5 dakika oldu yok, 15 dakika oldu yok, yarım saat oldu yok. Ne oldu amk merak ettim ben de yukarı çıktım. Yukarı çıkmasam mı diye baya düşündüm ama çıktım. Geçen seferki gibi yannan kürek iş yapmasın diye çıktım.

Kapıyı çaldım açan yok, bir daha çaldım ve kapıyı esra açtı.

"Bizim arkadaş yukarı tabak vermeye çıkmıştı, merak ettim" dedim
"Gel gel içeri, benim bilgisayar bozuldu da, arkadaşın da anlıyormuş, rica ettim bi bakıyor." dedi

ulan bizim okanın tek bildiği stream'den oyun indirip oynamak. Bu alagavat ne anlasın bilgisayardan. Geçtim içeri. Baktım bu bilgisayar karşısında sağa sola bakıyor, internetten bilgisayar aniden güç ışığını kapatıyorsa ne olur diye yazmış forum falan okuyor. Ulan sinirlendim gece gece ama seven adam işte ne yaparsın.

Dur ulan dur dedim geçtim bilgisayarın başına. Önce adaptörü kontrol ettim. Sonra tornavida istedim ama tornavida yokmuş. Uğraşıp açamadım içini ve bilgisayarcıya zütürmesini tavsiye ettim.

Oturun bi bardak bir şeyler için dedi ve ısrar etti. O yüzden oturup bir şeyler içelim bari dedik. Kadın dolapta soğuk sadece bira var, isterseniz çay demleyeyim dedi. Çay daha uzun süreceğini tahmin etti heralde bizim dallama hemen "çay içelim" dedi. Ulan aslında bira da olurdu diye geçirdim içimden ama artık içerideydik ve etrafı incelerken ayık olmamız önemliydi.

Sonra oturdu yanımıza ve hangi bölümde olduğumuzu falan sordu. Biz de anlattık. Ama önemli olan onun ne iş yaptığıydı. Ne iş yapıyorsun diye sordum

"Bi otelde rezervasyon ve danışma olarak çalışıyorum" dedi. He amk biz de yedik. Duvara bitişik dolapta green label, jack daniels'ı da oradan aldığın paralarla aldın de mi amk. Neyse zaten benim sorunum seninle değil, benim sorunum sana tutuklu kalan okanla. Ulan okan tamam karı güzel ama fahişe be oğlum. Şu haline bak. Gözünü alamıyor karıdan. Ohoo bu uçtu gitti. Nereden sardık biz buna. Bak bak memelerine bakıyor amk salağı. Ulan belli etmeden bak. Heeey kime diyorum. Neyse

çaylar geldi bu arada

çayları içerken öyle dedikodu yaptık. Şu komşu böyle bu komşu şöyle. Yok kevser böyle dedik dedik ve birden okana "hayatım bi bardak daha çay alır mısın?" dedi.

Oha diye geçirdim içimden ama ağız alışkanlığıdır diye düşündüm. Kadın da bi duraksadı. Neden böyle dedim gibi oldu. Okan orada altına sıçacak kadar heyecanlandı. Sonra yok dedi. Ulan neden yok dedin bi bardak daha çay içerdik dedim içimden.

Sonra bize müsade dedim. Eve geldik sordum. neden yok dedin lan dedim. Kanka ben yok derken hani koy manasında dedim. "olm salak mısın nesin ya" dedim. "Lan heyecanlandık işte uzatma" dedi.

Sabah uyandık güzel bi kahvaltı yapmak için dışarı çıktık. Tam biz çıkarken o belirdi. Evet kevser teyze. Çocuklaar. Gelin bakiyim bi yukarı dedi camdan.

Yukarı çıktık. Muharrem amca içeride tesbih çekiyor. Kevser teyze çay getirdi. ve
"Çocuklar, enam diye bi akrabamız var. 151 yaşında. Sizce çok yaşamış mı?" dedi.

ulan dedik ne alaka enam kim amk. Sonra dedi ki "isra diye de bi torunumuz var 32 yaşında"

ulan isra ne amk. Neyse biz tabi doğal karşıladık. Çay bitti ve "hadi siz gidin" dedi.
Çaylardan sonra kalktık kahvaltıya gittik. Kahvaltımızı ettik ve kitap falan almak için olgunlara geçtik. Bilen bilir ucuz kitabın adresidir olgunlar. Her neyse okan aradığı kitabı bulamadı. Sahafçılar çarşısına gittik sakaryada. Orada kita bakıyoruz falan benim aklıma kevser teyzenin söyledikleri geldi. Ne dedi lan bu karı diye düşündük durduk.

Tahmin eden var mı beyler ne demek istediğini? Biz bir hafta sonra anladık bu arada

Sonra ayıktık zaten ayetten bize mesaj gönderiyor. Okan zaten ateist olduğu için çok da takmadı mevzuyu. Ulan bu karı ne demek istiyor diye baya düşünmüştük. Sonra işe gittik tabi.

Patron bize güler yüzlü davranıyor falan. Yani kendimizi rahat hissediyoruz. Hem güzel kızlar gelip gidiyor. Güzel kadınları gördükçe okan "hiçbiri bir esra değil be moruk" diyor.

Bunun bu kadar takıntılı olması evet biraz anormaldi. Tamam göğüsleri kraliçe gibi, giyinişi ulukadın afrodit gibi olabilir ama biraz abartıyor gibi geldi. Abartıyor demek de yanlış olur. Sadece büyük bi takıntı haline getirmiş olayı.

Hadi iyi geceler. Sabah uyanınca devam ederim artık.

Günaydın beyler. Bi kahve koyup geliyorum

Şimdi size geçmişten biraz bahsedeyim. Ben bu Okanla neden eve çıktığımı, nasıl tanıştığımı anlatayım ki ileride lazım olacak.

ikinci sınıfayken okulun şenliklerinde kendi arkadaş grubum vardı. Arkadaş grubu dediysem böyle kalabalık bi grup 7 kişilik falan. Nereye gitsek onlarla gidiyoruz, ne içsek ne yesek beraberiz. Sürü gibiyiz. Tabi birinci sınıfta ve hazırlıkta hep böyle takılınıyor. Sonra bu okan bizim gruptan elif diye bi kız var, ona mesaj falan atıyor yani elifle flörtleşiyorlar. Yani tam çıkmıyorlar ama öyle garip şeyler işte.

Kızlar bazen böyle şeyler yaparlar. Yani mesajlaşırlar, mesajlaşırlar, sevişmek isteklerini belli ederler, gösterirler, gülerler, kahkaha atarlar ama asla sevgili olmazlar. Düşünmeleri gerekir ve her zaman ailevi problemleri vardır. O gün günleri değildir veya ona benzer şeyler.

Ben de grupta hatırı geçen birisiyim. Bi gün derste bu okan yanıma oturdu. Aynı devre değiliz ama alttan ders aldığı için aynı sınıftaydık o gün. O ilk klişe muhabbetlerden konu açıldı. Hem elifle yan yanalar hem de diğer tarafında ben varım. Sonra dersten çıktık, çıkışta bir yerlere içmeye gideceğiz sen de gelsene dedi elif. Ulan ne işim var benim amk. Yurda gitcem lol atcam dedim. Tabi içimden dedim. Tamam gelirim dedim dışımdan. Kıramıyorum elifi.

Sonra çıktık dışarı işte, bu sefer sürü halinde değildik. Sadece üçümüz bahçeliye çıktık. Birer bira içtik ve whatsapptan mesaj geldi. "Bro bizi yalnız bıraksan olur mu?" diye. Baktım okan. Ulan nerden buldun numaramı amk. Zaten çok durasım yok ve muhabbet stabil. Yani akmıyor. Birilerinin sohbeti koyması lazım benim kalabilmem için. Neyse yurda geçtim.

Akşamında çok kıyak oldu ama bu elifle hiç ilerlemiyor. Yardımına ihtiyacım var dedi.

Ne yardımı dedim.
"Yüz yüze konuşursak daha iyi olur" dedi.

Hay gibiyim ya. Milletin uçkuru yüzünden ne hale geldim. Benim de o aralar zeynep diye manita var sizden iyi olmasın çok temiz bi kızdı. Haa benim yüzümden ayrılmıştık zaten de mevzu bahis orası değil.

Neyse giydim üzerime bir şeyler indim aşağı. Bam dedikleri bi yer var. Böyle çimler banklar falan filan orada buluştum bu çocukla.

Dostum ben bu elifi seviyorum. Ama elif sürekli erteliyor beni. Hem de 4 aydır konuşuyoruz. (ulan ne dört ayı amk. Ben 10 gün konuşurum, pas vermiyorsa gibtir ederim) dedim içimden. Ulan zaten buradan da adamın takıntılı olduğu anlaşılıyor.

Yarın şenlik olacak. dedi
ee dedim.
Ben şenliklerden sonra hep beraber bizim eve geçelim istiyorum. Hem elif de gelir dedi.

Ulan bu yannan kafalı biz oraya gittiğimizde de bizi yalnız bırak diyip kızın ırzına geçmesin.. Ulan geçerse geçsin babamın kızı mı amk. Ulan insanları bu kadar sahiplenmeye gerek yok diye düşünüp tamam olur dedim.

Şenliklerde bizim grup sarhoşlandı. Alkol aldılar aldılar ve çimlere yığıldılar. Baktım elif, asuman (huur asuman) ben ve okan kaldık. Okan dedi eğer isterseniz bize geçelim dedi.
Elifle asuman bana baktılar. iyi tamam geçelim dedim. Onlar da samimi olduklarından geçtik okanlara.