Karışık bir hale dönüşmüştü hayatım, biri üflese tüm duvarlarım yıkılacak gibiydi.. ve aslen mâmafih olan, topla, koçbaşıyla yıkılmayacak kadar da sağlam olmuştu.. oldu evet.. çevremdekiler sayesinde.., bununla birlikte durum da öyle bir hal almıştı ki.. artık Fatih ve Beyza'da yavaştan yavaşa azalıyordu hayatımda.. tıpkı Fatih'i bulduktan sonra Selim'lerin silinmesi gibi..

şimdi de, Hazal'ı bulunca..ki bu tek taraflı olarak sanırım, en iyi iki dostum hafiften silinmeye başlamış gibi gözüküyordu.. gerçekten silinebilirler miydi hayatımdan?
bu sefer izin veremezdim.. ne olursa olsun, bir şekilde her zaman iç içe olmalıydık..

eğer sınırlarım daralırda, Hazal'ı temelli kaybedersem, tutunacak.. beni kaldırmaya çalışacak ve tabi ki, kendilerini unutup beni düşünecek iki kişi vardı hayatımda, onları asla unutamaz, asla bırakamazdım..

can dostum, kardeşim.. Fatih..
ilk ve tek kız kankam, beni "adam" etmek için çok çaba sarfeden, canımın içi.. Beyza..

Beyza, evet.. doğum günü yaklaşıyordu onun da, bir hafta falan kalmıştı.

Belli ki normal doğum günlerinden olmayacaktı o gün..

Şarkı;
https://youtu.be/fElgKmqzrM0

Vücudumu tam olarak ona döndürdüm, o da aynı şekilde durdu, gözlerimi gözlerinden asla kaçırmayacacak biçimde,

O an nasıl gelirse aklıma, ne düşünüyorsam, ona karşı ne duyuyorsam, tüm hissettiklerimi dökmeye başladım,

"bir insanın yeniden doğması gibi Hazal.. seninle tanışmam.. seni görmem.. ben seni görünce yeniden doğdum.. senin gülmen, gülümsemen.. hatta gözlerime bakman bile çok farklı benim için.. bilmiyorum ne düşünüyorsun ama ben sana ne arkadaş ne de dost gözüyle bakıyorum.. hiç sanmazdım böyle bir şeyi yeniden hissedeceğimi.."

dedim.. gözlerinin en derinliklerine bakmaya devam ettim.. şaşırmıştı ve anlayamamıştı..

"ne..neyi sanmazdın?" dedi zorlukla.

Derince bir nefes çektim, hazırım..

"birine aşık olacağımı.. Hazal seni seviyorum."

Aslında ismi Berkecan değil Burak, ama davranışları öyle, kız için gelmiş gibi tipi var. dıbına kodumun salağı kız için Karabük'e mi gelinir.

izmire gideydin, şehrin girişinde bedava sakso dağıtıyorlar.. te allam ya..

Ayrıca izmirin kızları öyle kaşar falan değildir, anadoludaki bazı çomar hanım kızlarımız, kendi şehirlerinde ortam yaşayamadığı için izmire giderler. Orada kendilerini kaybedip, ona buna verirler. Sonra da izmirin kızları kaşar damgası yer..

Ayrıca bu lavuk "banka ve sigortacılık" okuyor.

Okulun açılmasına bir gün kalmış, Selim ile hafiften arkadaş olduk gibi, Burak gavatını giblemiyoruz.

Onun da bize ihtiyacı vardı ya amk, iki gün sonra popi olur ünide kesin..

Onu hoşnut edecek sözlerimden sonra döndü arkasını gülümsedi.. aşık değilim, hoşlanmıyorum ama oyuna ayak uydurmayı seviyorum.. tabi karşındakini düşünme hiç, bin..

"çok güzel spagetti yaparım yeriz dimi" dedi çocuk gibi gülümseyerek.

Bende yapıyorum onu aq.. insan kuru fasulye falan yapar, ossura ossura sevişiriz, öhhm.. gibtir et kötü fikir..

neyse,

"olur, güzel yaparsan kaçırmam seni ona göre" dedim gülerek.

"ahaha çok güzel yapmalıyım o zaman"

Böyle ufaktan imalı imalı atışalım, tabaklara kondu spagetti, masaya oturduk, harbi güzel yapmış yani, bir de soslu falan,

"düğünümüz ne zaman Cansu hanım :p" dedim gırgıra vurarak.

"ne zaman isterseniz beyefendi (:"

Gülümsedim, gülümsedi.. bitirdim, bir tabak daha koydu onu da yedim.. yerim yani, öyle yok doydum ben falan demem..

"ulan oç hem kızdan hoşlanmıyorsun hem de boş yere ümit veriyorsun, ne tür bir şerefsizsin sen?" diyorsunuz içinizden, haklısınız..

diyorum ya o zamanlar tabiri caizse "şerefsizlik yapmaktan mutlu oluyordum", sözde egom denen varlık hoşnut oluyordu..

başkalarını üzerek.. duygularıyla oynayarak.. tabi ki şu gibik hastalığın da etkisi büyüktü, hatta tüm suç onun..(!)

Eşyaları dizince kendi yatağına oturdu,

"dilini mi yuttun kardeşim?" dedi iyimser bir tavırla.

"sanane yarram"

"anlamadım?"

"atar yapma kralını görürsün, izmir çocuğuyum birader"

Bu sert çıkışım sonunda korktu yavşak, izmir'i duyunca gibinin kalktığını farketmedim sanmasın sakın..!

çocuğun değişik bakışlarına dayanamadım,

"kusura bakma kardeşim moralim çok bozuk ya bu günlerde, pgibolojik destek alıyordum geçen haftaya kadar, Teleri ben.." dedim.

"önemli değil de şaşırdım bir an, Selim ben de memnun oldum"

Yataktan elini uzattı, bende ayağımı uzattım, üşendim kalkıp elimi uzatmaya amk. Yine şaşırdı, ayağımla tokalaştı. Bu çocuk deli demiştir kesin.

"hangi bölüm?" diye sordum tanıma babında.

"Felsefe sen?"

"Türk dili ve Edebiyatı, nerden geliyorsun?"

"Şırnak'tan, sana sormuyorum nereden geldiğini (:"

Şırnak mı? Cevap vermedim, hemen telefonu açıp en son genel seçime baktım, %80 üzeri HDP? Milliyetçilik duygularım tavan yaptı o an, hemen açtım "ölürüm Türkiye'm" şarkısını son ses.

Şarkı;
https://www.youtube.com/watch?v=uelHwf8o7_U

Üstüme giydim hemen hızlıca t-shirt pantalon. Fatih'i uyandırmadım, ayı gibi yatıyor, Burak patlasa uyanmaz. Parfüm sıkıp çıktım yurttan, hızlı adımlarla vardım yurduna. Mesaj atmama gerek kalmadan indi elinde valiziyle. Pembe valiz..

Geldi yanıma, zar zor zütürerek,

"alıyım efendim valizi :p" dedim gülerek.

"ben zütürürüm ya güçlüyüm ben :p"

"o cılız kollar yarı yolda düşerler, ver bakıyım şunu" dedim elinden koca valizi alırken.

Çattı kaşlarını yine, sonra gülümsedi birden. Yüzü öyle tatlı bir hal aldı ki o ara..

Hazal'ı anlamıyordum, ne düşündüğü hakkında hiç bir fikir yoktu aklımda, diğer bir şeyler yaşamış olduğum kızların(Cansu, Alara, hatta Gizem..) ne düşündükleri hakkında fikir sahibi olabiliyordum. Her zaman bir adım önce atıyordum, benden hoşlandıkları ya da bir takım şeyler sonra birinin nefret ettiğini yüzünden, konuşmasından anlardım..

Ama Hazal'ın?

"ya muallak bugün verdin o kadar gazı, sınıfta iki kızla tanışmak istedim ikiside istemediler" dedi, hafif kızmış şekilde.

Artık yanında olmadan bile kötülüğüm dokunuyor insanlara, vay amk bu da bir başarıdır benim için.

"üzüldüm be oğlum kusura bakma, nasıl tanışmaya çalıştın bari?"

"gittim yanlarına ikişer ders ara ile, tanışabilir miyiz diye sordum, nazikçe reddettiler"

"hay aq kusura bakma be Selim, yakışıklısın ama, bu düşüncemin arkasındayım hala"

"eyvallah Teleri"

Çocukla biraz taşak geçmiş gibi oldum ama neyse..

Kafamı çevirdim Burak ekrana bakıp gülümsüyor. Biraz binlik yapayım dedim, çıktım odadan lavaboya gittim. 5 dakika falan durup geri geldim odaya. Direk bunun kulaklıkları çıkardım..

"oğlum sen böyle diyon falan ama gece sansar gibi yanaşmazsın dimi lan" dedim.

"ahaha yok be aciksüelim dedim ya" dedi. Selim,

"dur bir dakika Teleri efendii" dedi hesap sorar gibi.

"ha?"

"dün yatakları neden değiştirdiğin belli oldu, pantolonla da yatman ahahha"

ikiside kahkaha atmaya başladılar aq..

"gülmeyin binler, sadece ufak bir önlemdi"

"oğlum ne manyak bir herifsin ya ahah"

Şu iki lavuğunda diline düştük ya aferin Teleri..

"gibecem artık gülmeyin, bu arada Burak sen ne tak yaşıyorsan yaşa kardeşim beni alakadar etmez, ama iki gün sonra değişmeye falan başlarsın, benim de davranışlarım değişir okey?"

"yok ya rahat ol Teleri, zaten Mert Bursa'da okuyor"

"haa pek de şaşırmadım aq''' dedim kendimi tutamayarak.

Oturdum Fatih'in yanına, elimi omzuna koydum, eskiyi hatırlattım ona,

"kanka hatırlıyor musun.. yaz tatiline girmeden sen destek olmuştun hep bana, sen moral vermiştin hep.. ben de demiştim.. "ben senin desteğin kadar destek verir miydim bilmem" diye. Sen de, "verirdin kardeşim, verirdin" dediydin emin bir şekilde.. o hesap yani.. benim için önemli olan, senin, Beyza'nın mutlu olması.. siz mutlu olursanız, ben mutlu olurum.."

Etkilenmiş gibiydi konuşmamdan, o da elini omzuma attı,

"sen bizi düşünüyorsun ama sen kardeşim? sen mutlu olmayacak mısın, mutlu olması gereken kişi sensin" dedi kardeşçe.

Gülümsedim sadece.. bir şey diyemezdim..

Denir ya.. dost kara günde belli olur diye.. Fatih, kapkara günlerde dostluğunu gösterdi bana, sıra her konuda ona destek olacak olan Teleri de..

Çıktım dışarı, Beyza'yı aradım..

"hayırlı olsun kız" dedim hafif gülerek.

"daha olmadı bir şey bee" dedi gülerek.

"yalan için de kusura bakma, hayallerini yıktım :p" dedim gırgıra vurarak.

"yıkmadın, temelini attın Teleri.." dedi ciddi bir ses tonuyla..

Öyle olmuştu sanırım..

Çektim kendime sarıldım, ağladım lan omzunda.. çocuklar gibi ağladım.. aylarca koştum peşinden, hep mutlu etmeye çalıştım onu.. sevmedi beni, pes etmedim.. şimdi de "seni seviyorum" diyordu..

Kaldırmamıştı vücudum bu kadar mutluluğu, o da sarıldı sımsıkı.. saçlarımdan öptü, ağlıyordu o da artık.. birbirimize sarılır şekilde ağlıyorduk.. ağlamanın en güzel, en mutlu anıydı..

Çektik birbirimizi, gülümsüyorduk yaşlı gözlerle, elimi tuttu, aldı minik ellerinin içine,

"her şey çok güzel olucak" dedi.

"seni çok seviyorum be Hazal" dedim. Bende ellerini tuttum.

"bende Teleri.. bende çok seviyorum seni" dedi..

Olmuştu sonunda.. aylarca dur durak bilmeden sevgimi paylaştım Hazal'ım ile.. tek taraflı olsa da.. o da sevmişti, dayanamamıştı bitanesine..

"biz şimdi..?" diyebildim zorlukla.

"sevgiliyiz sanırım ^^" dedi şımarmış bir şekilde.

"sevgilim" dedim, alnını öptüm.

Utanmıştı yine, pembelikler içinde olan bu kızın yanakları da pembeleşmişti..

Bayağı utanmış gibiydi, hoşuma da gidiyordu lan kızları utandırmak.. geriye doğruldum,

"şimdi belli oldu utarak söylemen" dedim hafif gülerek.

Gülümsedi kafasını eğdi.. böyle işte kadınlar.. en hırçını, en ulaşılmazı olarak da görseniz, bir cümleyle yanakları kızarabilir, utanabilirler.. kısaca onlar da insan..

"tamam kutlayalım da nerede kutlarız?" dedim.

Kaldırdı kafasını, gülümsedi, sevinmişti olumlu karşılayınca,

"bizim evde olur mu?" dedi sırıtarak.

Küçük Teleri alttan alttan vurmaya başladı, "açın kapıları huur çocukları" diye haykırıyor.. lan..?

kendimi dizginlemeye çalışarak,

"ailen peki?" dedim.

"ben ablamla kalıyorum evde, babam Eflani'de çalışıyor, annemle orada kalıyorlar"

Kalbim zütümden atmaya başladı..

Son engel vardı.. ablası..

"ablan? onla kutlarız o zaman?" dedim gülümsemeye çalışarak.

"yok o da arkadaşına gidecek, orada kalıcak (:"

illa yılbaşı gecesi beni gibeceksin mi diyor lan..? canıma minnet..18 yıldır milli olamadım, bu hatunla olma ihtimalim mi doğdu şimdi? vay aq..

"ikimiz mi olucaz şimdi?" dedim bende sırıtarak.

"yani öyle oluyor" dedi aynı şekilde.

Şarkı;
https://www.youtube.com/watch?v=Bye71Ycp4yg

Şansımı zorluyordum biliyorum, ama olsun kaybedecek bir şeyim yoktu sonuçta.

"kurtulmak mı istiyorsun onlardan?" dedim.

"hı hı"

"hala aynı mı davranıyorlar sana?"

"malesef" dedi bozuk bir şekilde.

O iki kaltağın zütlerine traktör römorku sokmak vardı da.. neyse,

"sen iste her gün kurtarıyım seni" dedim.

Ses gelmedi az bir süre, bekledim..

"telefondan bile utandırıyorsun ya ne diyim :p"

Bakın..
bir kızın en güzel hallerinden biri utanmasıdır.. güzel yanakları pembeleşir, burun delikleri titreşir, gözleri hızlıca hareket etmeye başlar.. karşınızda bir sanat harikası görürsünüz.. utandırın sevdiğinizi.. güzel şeyler söyleyin..

sevdiğiniz mi yok..? geçin aynanın karşısına kendinize güzel aşk sözleri söyleyin.. utandırın aynadaki lavuğu.. ama utanınca şempanze gibi gözükme ihtimalimiz var.. gibtir edin ya da.. takılın normal :p

Karabük'e ruhsal bozukluğumla geldim..

Bir de yol boyunca Küçük Teleri'nin halimi düşünmeksizin, "nasıl koydum ama.. ha?" tarzı iğrenç espirilerine maruz kalaraktan.

Yavşağın moraline diyecek yoktu tabi..

Saat akşam 10 gibi indim otobüsten, minibüsle 100.yıl'a geçtim, yurda girdim. Fatih'de bu sabah gelmişti. Girdim odaya, selam verdim, sarıldık. O halimi görünce,

"kararmışsın bayağı, naptın lan kendine" dedi gülerek.

Küçük Teleri'de karardı Fatih.. diye espiri yapacaktım ama yapamadım..

Kendime yapmadım.. Alara'ya yaptım.. şerefsizlik..
Yüzüm ekşidi o anlar aklıma geldikçe,

"sorma dıbına koyim, yaptım yine takluklar" dedim.

"yine kimi üzdün aq?" dedi, anlamış bir şekilde.

Öyle ayak üstü konu değildi sonuçta.. o yüzden,

"ben anlatırım az sonra, sen söyle naptın ruslarla" dedim gülmeye çalışarak,

Ben Çeşme'deyken, Fatih Antalya'daydı. "Bir ruslar var, afetler.. afet.." diyordu.

"Bir iki tane ayarladık işte, eğlendik falan"

Eğlendik? hmm..

"Çaktın dimi lan elin kızlarına?"

bin gülüşü yaptı, kahkaha attık.

"Burada mı anlatacaksın, içerken mi?" dedi.

Çıktık yurttan, bir tekelden aldık biraları, üniversitenin alt tarafında olan çayın yanına geçtik. (dere amk, içtiğimiz çay değil :p)

Dökül günahlarını Teleri..

dökül ki ayıplan..

ayıplan ki hayıflan..

Gülmeye başladı, vay amk iki dakikada terörist ilan ettik çocuğu iyi mi, babası falan öğrenirse atış poligonu olarak kullanır beni. Aramı iyi tutmalıyım bu lavukla.

O gece biraz sohbet ettik, hep ters cevaplar verdim lavuğa ama yinede alttan aldı sürekli. Sanırım kanka olmak istiyor, bakarız..

Ertesi gün diğer yavşakta buyurdular odaya, sarı saçlı Berkecan tipli bir herif. Öyle yakışıklı görünce dalsam mı diye düşündüm ama boşver daha tanışmadık.

Tanıştıktan sonra dalarsın raat ol Teleri..

"Selam beyler" dedi Berkecan lavuğu,

"Aleykümselam kardeşim" dedi sıcak bir şekilde Selim.

"... "

Selim kalktı sarıldı lavuğa, Berkecan bana döndü ben yine ayağımı uzalttım üşendim, ayağımla tokalaştı.

Yurdun önünde bekliyor ellerini birbirine kenetlemiş şekilde, hafif tatlı gülümsemeyle yaklaştım yanına, sarıldım, sarılırken kolumda önce hafif, sonra bayağı şiddetli bir acı hissettim, sanırım cimcik attı. Çektim kendimi bir anda..

"napıyosun lan manyak" dedim gülmeye çalışarak.

Bu sefer bu gülümsedi,

"hadi gezdir beni ^^" dedi şımarmış bir şekilde.

Bu kız benden daha manyak, aynı şekilde ona da söyledim..

"kimse sen kadar olamaz canım korkma, ayrıca 10 dakika yurdun önünde beklettiğin içindi cimcik"

"sanki bilerek geç geldim alla alla, yetişemedim işte"

yalan amk, bilerek geç geldim. Maksat sinir etmek olsun..

"tamam kapatalım bu konuyu hadi nereye gidiyoruz (:"

Neredeyse her gün bizimkilerle dışarı çıktığımdan gidilebilecek nereler varsa öğrenmiştim, zaten iki elin parmaklarını da geçmez gibtimin şehrinde gezilebilecek yer. Yeni keşfetmem gereken yerler vardı Karabük'te..

Düşündüm de niye geldim lan ben buraya harbiden? ama şu da vardı ki, "keşke gelmeseydim şu gibik şehre" diyeceğim gibi, "iyi ki gelmişim bu şehre" diyeceğim anlarda olacaktı.. hem de beni derinden sarsacak durum ve hislerle gelecekti..

Hani derler ya,
her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde de bir iyilik vardır.. işte, bu iki olgu ve bu söz üzerine kurulacaktı yaşayacağım şeyler.

Teleri nasıl birine dönüşmüştü.. ve nasıl biri olarak devam ettirecekti kendini.. bilinmezlik içinde..

Şarkı;
https://youtu.be/SaZXuSzPDCk

Şarkı;
https://www.youtube.com/watch?v=oF0NhmAFpDI