/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 101.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  2. 102.
    0
    Rezervuar
    ···
  3. 103.
    +1
    2 de kaldım kesin okucam
    ···
  4. 104.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  5. 105.
    0
    Evet, Eda ciddi ciddi Ezhel küvet açtı. Kızım at gibi fiziğin var, üstünde o kıyafetler var. BAK SENI MOLEKÜLLERINE AYIRIRIM.
    E: Kapıyı kapatayım da içeri ses gitmesin.
    Odasında ki ışık düğme ile % seviyesi ayarlanabiliyor diye loş bir ortam vardı. Fena ortam değildi. Bu bilgisayarın başına oturdu. Ben ise kendimi yatağına fırlattım. Yorulmuştum ve dinlenmeye ihtiyacım vardı.
    E: Al kır ya yatağı bana lazım değil zaten.
    Kıracak olsam hiç öyle kırar mıyım ? Önce seni atar ondan sonra üstüne atlayarak kırardım.
    E: En son karı kız muhabbeti yapıyorduk.
    B: Sende erkek muhabbeti yapıyordun.
    E: Kızlarla aram iyi değildir.
    B: Aranızdaki kadınsal rekabet duygusu yüzünden olmasın ?
    E: Ne alakası var ya, her kızla geçinemem sadece.
    B: Nedeni basit ?
    E: Neymiş o ?
    B: Kadınsal rekabet duygusu. Elde etme isteği. Onun istediği erkek sana bakıyor. Sende ona yürüyorsun ya da peşinden koşturuyorsun. Bir gerçek var ki ikiniz de aynı çocuğu ayarlayamıyorsunuz.
    E: Tespitlerin can sıkıcı olmaya başladı ama (sinirli ama gülerek dedi bunu.)
    E: Peki bu işlerden anlıyorsun, niye kız sevgilin yok ?
    B: Takılmak için ille sevgili mi olmak gerek. Ben böyle de ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum.
    E: Neymiş o ihtiyaçlar ?
    B: (Pislik gülüşü atarak) Bende kalsın onlar.
    E: (Yerinden kalkar ve başımda dikilir) Senin için gizli bir silahım var. Madem söylemiyorsun bende zorla söyletirim.
    Üstüme çıkarak tikimle oynamaya başladı. Işin kötüsü tikime dokunulunca adam gibi hareket edemiyorum. Bir yandan da bunun zütü bazen deyiyor. Ben cevap vermeden küçük oğlan harekete geçiyordu. Allah\'tan yana yatırımışım diyeceğim ama az daha kalksa pantolonu delecek.
    Eda gülme krizine girince ister istemez hareket yeteneği kısıtlandı. Bunla göz göze geldik.
    Küçük oğlan: Auuu
    Ben: Aha şimdi gibtim seni.
    Tam o sırada dirseklerinden tuttum. Pek gibmeye niyetim yok diye işi biraz gırgıra vurmak istedim.
    B: Sen gülme ya, sana aşık olurlar.
    E: Vaov, güzel hamle.
    B: Şaka lan bi git dişlerini fırçala. Tenimden daha sarı.
    E: Hasgibtir lan oradan geleceğinden daha parlak. (Bozuk atıyor ama gelmesini tutamıyordu)
    Bu hamle de bozamaz ise bu kızı kimse tutamaz aga kolay gelsin.
    Önce yavaş bir şekilde dudağıma yaklaştı. Sonra ufak bi kıvılcım çaktı aramızda. Hafif sürtüşme, biraz elleşme oldu. Dudağı dudağımda geziniyor, bir eli sırtımda, öbür eli ise elimde yavaş yavaş göğsüne gidiyordu. Elini göğsüne zütürdüğü anda avuçlamaya başladı. Ne olacaksa olsun artık diyerek avuçlamaya başladım.
    Yapacağım işi de gibeyim sana da sokayım Eda. Huur evladı o nasıl inleme. Ayakta boşlamam bir yana annemler duydu. Bize seslendiler ama duymamış numarası yaparak:
    B: Yuuuuh, sakin be. Annemler duydu.
    E: Pardon kendimden geçtim bir an.
    B: Pardonu mu var. Çabuk bilgisayar masasının sandalyesine ayak parmağını sertçe vurmuş gibi yap.
    Müziği durdurup odanın ışık seviyesini arttırdım. Annem bir kez daha seslenmenin ardından yanımıza geldi.
    A: Ne oldu be o ses neydi ?
    B: Bu mal nasıl becerdiyse serçe parmağını sandalyeye sertçe vurdu.
    A: Kızla düzgün konuş. iyi misin Eda ?
    E: Hmhm, ahh. Fazla hızlı vurdum sanırım çok acıyor ahhh.
    Cin olmadan adam çarpmak bu olsa gerek. Annem odadan çıkınca her şey eskisi gibi devam edemezdi. Işığı yine kıstım. Müziği açtım.
    E: Nerede kalmıştık ?
    Lan daha iki dakika önce kendini ele veriyordun. Bu nasıl bir azim.
    B: Başımız belaya girecek. (yazar burada Türkçe altyazılı göndermesi yapıyor)
    E: Haklısın, sende kalbimi sökecek gibi sıktın. Ama çok hojjdu.
    B: Bende daha ne numaralar varda, neyse. (Bin gülüşü)
    E: Neymiş o numaralar ? (Sırıtıp, çok meraklı gözükme ifadesi vererek)
    B: Yatakta çok güzel Mevlana kıskacı yaparım mesela, ya da kucağımda trombolin gibi zıplatma yeteneğine sahibim.
    E: (Baya sert güldü, çok hoşuna gitti huurun) O zaman yarın akşam bana da birkaç numara öğretsene ?
    B: Yarın akşam olmaz, benim pazar akşamları başım çok ağrır.
    E: Ben senin ağrı kesicin olurum merak etme.
    Keşke kanser oluyorum falan deseydim. Ona da aşın olurum diyemez.
    Veee annem mükemmel kadın rolünü oynayarak:
    A: Çocuuuuklaaaaar, haydi masayaaaaa.
    Sen benim kurtarıcımsın be kadın. Masaya doğru gidiyorduk ama birden elektrikler gitti.
    A: Hay anasını yaaaa, neyse siz sesime doğru gelin.
    Duvarlara Mustafa Sandal'ın dansını yapa yapa annemin sesine doğru gidiyorduk. Salona gelince masanın üstünde bir tümsek onun üstünde ise mumları gördüm. Mumun altında sanki frambuaz ve çilek vardı.
    Annem : Sigortaları açın.
    Annem, Abim, Eda, Emine teyze ve Muhlis amca: iyi ki doğdun E-i-re-ne.
    Eda: (Kulağıma eğildi ve) iyi ki doğdun yakışıklım.
    Yanağıma öpücük kondurdu.
    ( https://youtu.be/eH4F1Tdb040 )
    *Flashback*
    Ben: Nereye gidiyoruz amca ?
    Kötü niyetli adam: Bugün senin doğum günün evlat, seni annen çağırdı ya unuttun mu ?
    • Now*
    • Flashback*
    Annem: iyi misin ? Nerelerdeydin ? Niye eve gelmedin ?
    • Now*
    • Flashback*
    Hasan: Pasta senin neyine, dıbına kodumun yıkığı.
    (Pastayı suratıma atar ve mumdan yüzüm yanar)
    • Now*
    • Flashback*
    Ben: Anne bugün doğum günüm.
    A: Hmhm, bir ara hediye alırım. (ilgilenmeyen tavırlar ile)
    • Now*
    • Flashback*
    Ben: Anne, babam ne zaman doğum günüme gelecek ?
    Annem: (tok bir ses tonu ve gaddar tavırlar ile) Bak evlat, senin baban yok ve ömrün boyunca onu görmeyeceksin.
    • Now*
    • Flashback*
    "Sevgili günlük, bugün 10. yaş günüm ama kimse hatırlamadı. Ben bile uyumadan fark ettim. Ailemden ya da dışarıdan kimse bana iyi ki doğdun demedi. Sahi ya, dışarıdaki insanlara ne deniyordu ? Arkadaş ? Peki arkadaş ne demekti ? Her neyse, yalnız olsam bile tek servetim kendimim ve kendimi her şeyden daha çok seviyorum."
    • Now*
    • Flashback
    Ben: Abiiii, bugün benim doğum günüm. (heyecanlı bir şekilde söyler)
    A: Ne yapayım, ben mi doğurdum ? Bir hata olmuşsa ben bilmek zorunda değilim. (sinirli ve umursamaz tavırlar ile)
    • Now*
    • Flashback*
    13. yaş günümdü. Dershaneden eve geldim.
    E: Bilin bakalım bugün kimin doğum günü ?
    A: Doğum günleri bebekler içindir. Sen hâlâ bebek misin yoksa ?
    • Now*
    13. yaş günümden beri bir kere bile hatırlatmadım. Zaten hiç kutlamadılar. Bugün benim doğum günüm falan olamaz, olsa olsa lanetlendiğim gün olabilir. Tok bir ses tonu, sert bir duruş ve hafif dolu sol gözüm ile
    E: Ben artık doğum günü kutlamıyorum.
    Mutlu olmam gereken tarih beni mutsuzluğa alıştırmıştı. Belki de en büyük hediye buydu bana ?
    insanların yüzünden düşen hayal kırıklıklarını umursamadan arkamı döndüm ve kapının girişine doğru yürüdüm. Hırkamı aldım ve :
    Abim: Nereye gidiyorsun lan ?
    E: Doğum günümün hatırlanmayacağı ve beni üzmeyeceğiniz bir yere.
    Abim kolumdan tutup beni çekiştiriyorken,
    Annem: Çabuk buraya gel!
    E: Kolumu bırak.
    Gözümü karartmıştım. Bunca zamana kadar aklınız neredeydi ? Bu güne kadar 1 kere bile umrunuzda olmadım. 13 yaşıma gelene kadar her şeyi benden bildiniz. Beni nefret ve öfke ile besleyip büyüttünüz. Bir doğum günü ile her şey telafi olur mu ?
    Abimi kolundan tutup geri ittirdim. Ayakkabılarımı giydim. Evin yolunu tuttum. Arabanın anahtarı ile birkaç şişe bira alıp kafamı boşaltmak için bir yerlere gitmem gerekliydi. Evden malzemeleri aldım. Arabaya bindim. Binince telefonumu kapatmak için hamle yaparken tam o sırada telefon çaldı. (to be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
  6. 106.
    0
    Rezervasyon hızlı hızlı
    ···
  7. 107.
    +1
    Son partı edit yaparken sıkıntı çıktı tekrar yazmam gerekiyor.
    Edit: ilki kadar güzel olmadı kusuruma bakmayın.
    ···
  8. 108.
    +2
    Normalde bu telefona çok sevinmem gerekir fakat gibimde bile olmadı.
    Ben: Efendim Ebru ? (bozuk bir ses ile)
    Ebru: Dışarıdayım da, görüşelim mi diyecektim.
    B: Bilmem, işim yok bana fark etmez.
    E: iyi misin, sesin çok kötü geliyor.
    B: Bir şey yok ya yoruldum.
    E: Peki, eğer çok yorgun değilsen bizim evin o taraflara doğru gelebilir misin ?
    B: Tam adres versen, telefonumun şarjı az.
    E: Bizim evin iki arka sokağında park var. Orada bekliyorum.
    B: Tamam gelirim birazdan.
    E: iyi olduğuna emin misin ? Ya da çok yorgunsan gelmeyebilirsin.
    B: Bir şey yok ya. Geliyorum. Neyse kapıyorum.
    E: (Mutlu bir ses ile) Tamam be-
    Huyum kurusun, direk kaparım.
    ( https://youtu.be/U-dwjybcAZw )
    Taktım anahtarı, çalışırdım arabayı. Özel playlistimi koydum. Kötü kokmamak için yakmadım. Niye yakayım ki ? Benim derdim olmaz, en azından öyle bilinirim.
    Sol elimde direksiyon ve vites, sağ elim cama dayalı bir şekilde şehrin ışıklarını izlerken yavaş yavaş parka doğru sürüyordum. Kabul ediyorum yaptıklarım çok doğru değil ama ne ekersen onu biçersin. Doğanın kanunu bu.
    Kafam dağılsın diye bir yandan şehri izliyor bir yandan da araba sürüyordum. Yine her yer bildiğimiz gibiydi. Mutlu çiftler vardı ama aslında ikisi de birbirini gibiyordu. Para için vücudunu satan kadınlar vardı, hem keyif alıyorlar hemde para kazanıyorlar. Peki bunun yükü ve hastalığı ile nasıl yaşayabiliyorlardı ? Bunları satın alan insanlar vardı birde. Altına arabayı zor almış, bazıları yaya. Günlük yevmiyesi belki 70 TL, bazen tok kalkıp aç yatıyor, para kazanmak için kapitalist sistemin kölesi oluyor. Giyecek düzgün kıyafet sayısı bir elin parmaklarını geçer mi belirsiz ama hâlâ bunlara kazandırıyor. işin kötü tarafı hem kadınların hemde adamların bazıları evli. Yav abicim her şeyi geçtim o kadınlar bim poşeti olmuştur. Ne hale gelmiş insanlık... Mutlu olmak bu kadar basit iken herkes birbirinin kuyusunu kazıyordu. Sokakta el ele dolaşan yaşıtlarım, işten yeni çıkan insanlar, sokak hayvanlarını besleyen iyi kalpli teyze ve amca, evine gidip eşini ve çocuğunu görme hayali ile gezen insanlar, belediye görevlileri, hafif serin rüzgarın ağaçları okşaması, belediyede çalışan emektar abilerim, ot çeken ve karı kız peşinde koşan ergenler. Hayat bu muydu cidden, bunun için mi yaşıyoruz ?
    ( https://www.youtube.com/w...ist=RDXm-GNFSyBu8&t=9 )
    Parka varmıştım ama ruhumun yarısı ölü gibiydi. Parka bakınca Ebruyu salıncakta oturmuş sallanırken gördüm. Tekti. Yanına gittim. Bana arkası dönüktü o yüzden fark etmedi. Çok hızlı değildi sadece biraz ileri ve geri yaparak sallanıyordu. Gözlerini kapadım. Önce biraz afallayarak korktu. Sonra ise ellerimi koklayarak,
    E: Bu koku, hmmm. Hoş geldin Eirene.
    B: Vay be, ne ara tanıdın kokumu ?
    E: Okuldan alışkınım aslında, okul koridoru da bu parfümden kokuyor. Hep kimin olduğunu merak ettim. Meğerse bu kadar yakınmış bana.
    Ellerimi gözünden çekti ve sarıldı.
    E: Üşümüş bunlar, ısıtmak lazım.
    Gıkım çıkmıyordu. O kadar yorgundum ki, sanki ruhum parçalanmış, kalbime katana saplanmış, her şeyim ile girdiğim savaştan mağlubiyet almış gibiydim.
    E: Bir şeyin var belli ama ne ?
    B: Yorgunum, o kadar çok yorgunum ki ... Anlatmaya mecalim yok.
    E: Gel otur, dinlendireyim seni ?
    B: Bu o tür bir yorgunluk değil. Ruhum acıyor artık.
    E: Pekâlâ, anlatırsan dinlerim.
    B: Anlatabileceğim bir şey değil.
    Her ne kadar şey yaşanmış olsa da ailemi kimseye kötüleyemem.
    E: Hep bu şekilde mi kalacağız ?
    B: Nasıl yani ?
    E: Gel banka oturalım ya da bir yerlere gidelim.
    B: Kafamda güzel bir yer var aslında.
    Birden fazla kişiyi aynı mekana zütürmeyi sevmem. Bu yüzden dağıtım yaptığım dağın bir bölümünde cep tarzı bir yer var. O cep hem şehirden uzak, hem sessiz sakin, hemde yüksekte diye tüm sehri izleyebiliyorsun.
    E: Neresiymiş orası ?
    B: Gel. Gidince görürsün.
    Arabaya bindik. Ebru dinlediğim müzikten dolayı çok şaşkındı.
    E: Seni 3 yıl boyunca bir defa bile asık suratlıyken görmedim. Ama böyle de tatlı çocuksun.
    B: iltifat olarak almam gerekiyor sanırım ?
    E: Kilit nokta orası değil aslında. Kilit nokta senin suratının asık olması.
    Sohbet bu şekilde devam ediyordu. Mekana vardık. Bulutlar gök yüzünü sarmış, rüzgar Ebru'nun saçlarını okşuyordu. Ben arabadan indim ve bira aldım.
    E: Vaaay, bira ha ? Bize de getirir insan.
    Bir şey demeden ona da bir tane çıkardım. Kaputa uzanıp gök yüzüne bakarken yanımda bir şey fark ettim. Ebru'nun saçıydı bu. Yanıma uzanmış, suratı ise bana dönüktü. Cenin pozisyonu almış gibiydi. Sol elini yanağıma koyarak:
    Ebru: izin ver yaranı sarayım. Ama önce izin vermen gerek.
    Bir şey demeden birayı kaputa yasladım ve Ebruya döndüm.
    ( https://youtu.be/phaJXp_zMYM )
    Gözlerinin içine baktım. Gözleri bana 3 yıl boyunca gittiğim lisenin her gününü hatırlatıyordu. Sanırım cidden bir yaram vardı ve Ebru bunu sarıyordu.
    Ebru birden hafifçe gülmeye başladı, eli yanağımı okşuyordu.
    E: Demek bunca zamandır bana bu kadar yakındın ha ? Benim mutlu olmam bu kadar kolaymış demek ?
    Bir şey demeden sadece onu izledim.
    E: Seni kaybetmek istemiyorum, biliyor musun ? Sanırım sana değer veriyorum çünkü beni mutlu ediyorsun.
    iyi haber kız mutlu, kötü haber çıkar ilişkisi.
    Ebru bana sakinleştirici gibi geldi. Şişe bittikten sonra yere bıraktım ve aynı şekilde uyumaya devam ettim. (to be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  9. 109.
    +1
    (Eirene present iyi okumalar diler, https://youtu.be/tlILlcCE8Sc )
    Aradan yarım saat geçti, Ebru beni dürtüyordu.
    E: Eirene, saat geç oldu. Benim artık gitmem gerek.
    Arabaya bindik, biraz uyku mahmuru bir şekilde yavaş yavaş sürmeye başladım.
    E: Beni bıraktıktan sonra ne yapacaksın ?
    B: Yine dağa geçerim herhalde ?
    E: Neden eve gitmiyorsun ?
    B: Gidesim yok.
    E: Evde mi bir şey oldu yoksa ?
    B: Ne çok soru sordun ya.
    E: Rahatsız edeceğimi bilmiyordum ya, pardon.
    ister Ebru ol ister dünya'nın en güzel kızı, afranı gotune tafranı dıbına sokar çift şeritli yol gibi giberim normalde ama kafam bozuk.
    Eve bırakana kadar ses çıkarmadı.
    B: E, soru sor mayacak mısın ?
    E: Az önce bu yüzden bana kızdın ya!
    B: Bebeğim, sen böyle her şeye atar mı yapacaksın ?
    Eve gidene kadar hiçbir şey demedi. Eve vardık.
    E: iyi geceler.
    Kapıyı çarparak indi.
    Gibtir git sanki sana muhtacım amk. Sen yokken de ben vardım. Yine dağa çıktım. Son iki şişe biram vardı. Onları da içtikten sonra vurdum kafayı uyukladım.
    Saat sabahın 11'idi. Güneş ışıkları gözümü giberken arabanın içi havasızlıktan ölüyordu. Arabayı çalıştırdım ve camları açtım. Biraz kendime geldikten sonra yaktım bi dal, kafa Jüpiter babağ.
    Kurt gibi açıkmıştım. Sırtım biraz ağrımıştı. Arabadan inip biraz esneme yaptıktan sonra tekrar arabaya bindim. Eve doğru sürmeye başladım. Telefonum hâlâ kapalıydı. Eve doğru yaklaşırken Buseyi gördüm. Fırına giriyordu. Arabayı görünce istemsizce bakmasını hemen ardından gözünü kaçırmasını gördüm. Pekte giblemedim. Eve doğru devam ettim. Dükkan açıktı. Arabayı park ettim. Dükkanın önünde bahçe musluğu vardı. Merdivenlerin altında ise hortum. Hortumu alıp arabaya bi su tuttum. Daha sonra dükkana girdim.
    E: Günaydın.
    Annem: Günaydın.
    Hayret, bizimkiler bana tavır almamıştı. Önce odama çıktım, daha sonra ise ılık bir duş aldım. Kendime geldikten sonra giyinip kahvaltı hazırladım. Bugün yapacak bir işim yoktu. Tek planım taekwondo antrenmanımdı. Telefonumu açtım. 7 cevapsız çağrı vardı. Hepsi Eda'ya aitti. Geri dönmedim. Telefonu şarja takıp saat 3 e kadar ders çalıştım. Annem odama geldi:
    Annem: Ne yapıyorsun ?
    B: Ders çalışıyorum.
    A: Hayret, seni ders çalışırken görmek şaşırtıcı.
    Allah Allah, yannağıma bak hele. Sanki bu seneye kadar hiç çalışmadım. Aslında haklı lan, hiç çalışmadım. Saat 4 gibi evden çıkarak Taekwondo'ya doğru yola koyuldum. Her zaman ki gibi antrenmandı işte. Yolda dönerken Eda'yı gördüm. O da beni fark etmiş olmalı ki yanıma doğru gelmeye başladı. Güler bir yüzle:
    E: Selam.
    B: Selam.
    E: Dün ni-
    B: Dün hakkında tek kelime etme.
    E: Sakin ol şampiyon.
    B: Sakinim.
    E: Bugün niye beni hiç aramadın, çok merak ettim seni.
    B: insanları meraklandırmayı severim.
    E: Eve kaçta geldin ?
    B: 12 gibiydi herhalde.
    E: Niye aramadın ki ?
    B: Ders çalışıyordum.
    E: Vaaay, anlamadığın yer var mı ?
    B: Anladığın yer var mı diye sorsan daha doğru olur.
    E: Konu ney ki ?
    B: Türev ve fonksiyonları.
    E: Hmm, en sevdiğim.
    B: Ne demezsin.
    E: Bu akşam seni çalıştırabilirim.
    B: Sahiden mi ? Aslında bu işime gelir, iki haftaya sınavlarım başlayacak.
    Gözlerim parıldadı. 70'in altında not almak istemem açıkçası.
    E: Akşam 6 gibi ders kitaplarını da al gel.
    B: Tamam ama annenler rahatsız olmasın dünden sonra ?
    E: Sıkıntı yok. Sen rahat ol.
    Bu konuşma bitince ikimiz de otobüsten inmiştik. Eve girip hızlıca bir duş aldım. Çantama ders kitaplarımı attım, bir şeyler atıştırıp, dişlerimi fırçaladım. Kısaca jilet oldum diyebiliriz. Saat akşam 6.30 gibi Eda benk aradı.
    E: Hazır mısın ?
    B: Bilmem, olayım mı ?
    E: Naz yapmayı bırak ya, dersi olan sensin.
    B: Pekâlâ, tam teşkilat hazırım kaptan.
    E: Tamam len o kadar ciddi olma.
    B: Sende iki yüz verdim diye şımarma.
    E: (Güler) Neyse, gel hadi.
    Anneme haber verdim ve evden çıktım. Edaların kapısının önüne gittim. Kapıyı çaldım.
    Eda: Geliyorum bir dakika.
    Eda kapıyı açtı.
    Eda: Hazır mısın diye sorarken bu kadar şık beklemiyordum seni.
    Ben: içerisi musait mi ?
    E: Kapıya çağırmadım herhalde.
    içeride hiç ses ve ekstra ışık yoktu.
    E: Hoş geldin.
    içten bir sarılma ile karşıladı beni. Altında ince, mavi bir kapri, üstünde beyaz ve büyük dekolteli bir tişört vardı. Çorapları her zaman ki gibi beyaz ve tavşanlıydı. Siyah ve yarım sütyen giymişti. Yavaş yavaş ve kıvırta kıvırta önümden yürürken elimi tutup beni odasına zütürüyordu.
    Odası yine loş ışıklıydı. Ders masasının üstündeki mumlar yanıyordu.
    Eda: Sen geç otur, ben geliyorum.
    Su içip geldi. Ders çalışmaya başladık. Yaklaşık 1.30 saat olmuştu.
    Eda: Bak şimdi bu soruda eşitlik var ve 0 a eşit. Demek ki burada denklem var. Bu yüzden X'e değer ver.
    Ben: Olmaz.
    Eda: Niye ?
    Ben: Zütü kalkar.
    Eda: Bende ciddi bir şey diyeceksin zannettim. (Gülerek)
    Soruyu çözdükten sonra.
    Eda: Biraz mola mı versek ? Sen sıkılmadın mı ?
    Ben: Evet ya, artık sıkıcı olmaya başladı.
    Eda odanın ışık seviyesini düşürdü ve bilgisayara geçti.
    ( https://youtu.be/dck9K1kfJvQ )
    B: Yine mi aynı şarkı ?
    E: Bence güzel, istiyorsan değiştireyim ?
    B: Bana fark etmez.
    E: Ayrıca senin yanındayken bu şarkı güzel oluyor.
    B: Niye be ?
    E: Dün dediğimi hatırlıyor musun ? Bu akşam bize gelmeni söylemiştim. (Dudaklarını yalamaya başladı)
    B: Yani ?
    E: ALLAHSIZIN OĞLU, SENiN iÇiN YANIYORUM BE! FARK ET ARTIK BENi.
    VEEE ANADOLU ÇOMARINA ORTA GELiR, ANADOLU ÇOMARI SAĞ KANATTA ULUMAYA BAŞLAR.
    B: Söndürmek bana düşüyor sanırım ?
    Bu demektir ki, bir adım daha ileri atarsan o züt benimdir.
    E: (Gülerek) Şu diğer tekniklerini de göstersene, neydi ya o, Mevlana kıskacı mı ?
    B: Bakıyorum da bana çok meraklısın.
    Oturduğu sandalyeden kalkarak yanıma doğru yaklaştı.
    E: Yaklaşık bir senedir senin hayalini kuruyorum. Her gün odanı dikizlemekten öldüm bittim. Biri görse adım sapığa çıkardı be.
    Gözleri gözlerimin içi ile full temastı. Elleri ellerimdeydi. ilk adımı ondan bekliyordum ama dudağımı dudağına zütürerek gazı da ateşlemeyi ihmal etmedim.
    (to be continued... )
    Tümünü Göster
    ···
  10. 110.
    +1
    Yaz qnq
    ···
  11. 111.
    +3
    Hemen hemen aynı hizada duruyorduk. Gözlerimin içine kenetlenmiş durumdaydı ve dudaklarını ısırıyordu. Başta nefesimiz birbirini kesiyordu. Biraz dudaklarımı yaklaştırdım. Artık nefesim dudaklarındandaydı. Dayanamadı ve yavaş yavaş dudağıma yapıştı. Dudağı dudağımı yokluyordu sanki. Dudağını biraz dişledikten sonra beni öpmeye başladı. Emiyor, öpüyor, yalıyor ve dişliyordu. Elimden tuttu ve yatağa geçtik. Kucağıma oturtup yiyişmeye devam ettim. Bir eli boynumda öbür eli ise elimdeydi. Elimi göğsüne görütmeden önce, dudağını yavaş bir sekilde çekti ve inleyerek :
    E: Südyenimi açsana.
    B: Büyük bir zevkle.
    Yavaş yavaş dudaklarımı boynuna kaydırdım ve boynunu emerken südyeni çıkardım. Eda ise yavaş yavaş inliyor, hızlı ve kegib bir şekilde nefes alıyordu. Elimi göğsüne koydu ve yavaş yavaş avuçladı. Kalp atışları avucumdaydı. Yavaşça sıkmaya başladım. Uçlarına parmak uçlarım ile sertçe bastırıyordum. Eda ise kucağımda kendinden geçmişti.
    E: Kollarını kaldır.
    B: Hayırdır, polis misin ?
    E: Yaaa, şakanın sırası değil. Yanıyorum.
    B: Acele işe şeytan karışır derler yavrum. Yavaş yavaş ve zevk alarak halledelim.
    Tişörtümü çıkardı. Ellerimdeki tombul şeylerin daha da sertleştiğini hissediyordum. Yavas yavaş bende onun tişörtünü çıkardım. Boynundan aşağıya doğru göbek deliğine kadar dilimin ucu ile yaladım. Göğüslerini biraz emdikten sonra :
    E: Maşallah fiş priz için can atıyor.
    B: Aynısı 3'lü priz için de geçerli.
    E: Anlamadım.
    B: Şuan otobüse binmeye kalksan memelere ayrı bilet gerekir.
    E:Hahaha bak bu iyiydi.
    Eli ayağı titriyordu. Pantolonuma elini soktu. Haşmetli demir gibiydi. Pantolonu çıkarmak için önce yavaş bir şekilde kemeri daha sonra pantolonu çıkardı. Altımda sadece boxer vardı. Sıra bana geldi. Önce elimi dar capriden içeri sokarak pıttığı bir yokladım. Elimi çıkarınca yıkanmış gibi ıslak olduğunu fark ettim ve Edaya parmaklarımı yalattım.
    E: Pozisyon değiştirelim mi ?
    B: Olur ama birazdan yine seni kucağıma alacağım.
    E: Tamam, en sevdiğin pozisyon ne ? Onu yapalım.
    B: Bana fark etmez.
    E: Ben senin sevdiğin pozisyonda yapmak istiyorum ya.
    B: Tamam, uzan yatağa. Aç bacaklarını. Biraz da kaldır. Araya ben gireceğim.
    Önce yavaş bir şekilde kapriyi çıkardım. Ben ne kadardır yavaş olduysam Eda o kadar heyecanlandı. Bu da iyi bir şeydi. Sonra yavaş bir şekilde donu indirdim. Pıttığa attığım dil darbeleri eşliğinde Eda'nın senfoni gibi sesi ile inlemeleri odada yankılanıyordu. Bir yandan da nazi selamı yaparak zütüne parmaklarımı soktum. Eda kendinden geçmişti. Orgazm olmaması için:
    B: Kalk hadi ben yoruldum, ereksiyona biraz da sen geç.
    E: Yaa, deli. Uzan hadi.
    Uzandım ve güzel bir blowjobun ardından -normalde oral sevmem- eski pozisyona geri döndük. Dıbcığın yanaklarına vurup sürttükten sonra ani bir haşmetli darbesi ile içeri girdim. Eda ağlamaya başladı. Birden canı çok yandı. Çok dardı . Suluydu ama girerken zorlandım.
    B: Bakire olduğunu neden söylemedin ?
    E: Çünkü hep sana vermek istedim. Seni hayal ede ede kendimi parmaklamaktan bıkmıştım artık.
    Malı kökledikten sonra Eda'ya sarılıp öperek can acısını hafifletmeye çalıştım. Normalde bakire olup olmamasına bakardım ama bu sefer umurumda değildi.
    B: Vay be, iyi kan döktün.
    E: Peçete vereyim mi ?
    B: iyi olur ya.
    Peçete ile kanları sildikten sonra bir süre aynı pozisyonda altımda inlemesini ve kendini kaybetmesini izledim. Çok tatlıydı. Bir yandan klotorise basınç uyguluyor öbür yandan da G noktasına sürüyordum.
    B: Gel hadi kucağıma, sana bir trambolin yapayım.
    E: Yaa, deli şey seni.
    B: Çok canını yakmadım umarım.
    E: Yok be, ama içime almakta zorlanıyorum. Sanırım büyük.
    B: Sende darsın gerçi.
    E: Genişletsene beni.
    B: Çık hadi kucağıma.
    Kucağımda bir 15 dakika geçirdikten sonra aynı pozisyonda ters yöne çevirerek zütten devam ettim. Her iniltisinde kendimi boşlayacak gibi hissettiğim için risk almadım. Zütteki bir 5 dakikanın ardından Eda boşlamıştı. Çok yoğun bir sıvısı vardı. Ben ise henüz boşlamadım.
    E: Hadi, içime bırak.
    B: O zaman doggy style yapalım.
    Pozisyon değiştirdik ve ben de işimi bitirdim. Daha sonra uzun bir yiyişme ve son blowjobun ardından temizlenerek bu günlük samimiyetimizin sonuna geldik.
    Ders kitaplarımı topladım, kıyafetlerimi düzenledim.
    Eda: Ara sıra yapmalıyız bence bunu. (Gülerek)
    B: Emine teyze ile Muhlis amcaya selam söyle.
    Diyerek evden çıktım. Yorulmuştum. Eve girdim. Aman aman ekstra bir şey olmadı, hoş geldin beş gittin. Evde durumlar normaldi. Yarına hazırlandım ve uyudum. (To be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
  12. 112.
    +1
    Rezzzzzzzźzzzzzz
    ···
  13. 113.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  14. 114.
    0
    Rezerve
    ···
  15. 115.
    0
    Rezervuar
    ···
  16. 116.
    0
    Eee den sonra d gelirden sonrasını okumadım
    ···
  17. 117.
    0
    Rezervatif
    ···
  18. 118.
    0
    6 rezerved
    ···
  19. 119.
    0
    Rezzz rezzz
    ···
  20. 120.
    0
    Hadi la 20 saat geçti
    ···