/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +28 -5
    (Hikâyeden tat almak için lütfen yavaş okuyunuz ve arkaplan müziklerini açınız. iyi okumalar.)
    ( https://youtu.be/Kp7eSUU9oy8 )
    Ocak ayının son günlerine yaklaşmıştık. Artık havalar gündüzleri sıcak geceleri ise soğuk oluyordu. Her zaman ki gibi saat 02.00 da alarm çalmıştı. Aşağıdan bir ses :
    -Oğlum, uyan artık!
    Bağıran annemdi. Salonda bir şeyler paketliyordu. Evimiz Bursa'da bir sokak arasında bulunan tekelin, üst katıydı. Üst katı ev, alt katı ise tekel olarak kullanıyorduk.
    Yavaş ve bıkkın bir şekilde yataktan kalktım, elimi yüzümü yıkadım ve üstümü değiştirdim.
    -Malları araca yükledim, her zaman ki gibi suyun da hazır. Unutma teslimatı geciktirsen bile suyu dökmek yok.
    -Bu işi yaklaşık 3 senedir yapıyorum, her gün hatırlatmasan olmaz mı ?
    -Ukalalık yapma, hangi insan 13 yaşında araba sürmeye başladı ? Şansının farkına var bence.
    -Pekala. Her şey hazır olduğuna göre ben yola çıkıyorum.
    -Dikkatli git.
    -Denerim.
    Milletin çocuğu babasının arabasını almak için çıldırırken ben arabalardan nefret eder olmuştum. Her gün şafaktan önce dağdaki otellere ve kaplıcalara 2'şer kasa alkol taşıyordum. Işin kötü yanı daha ehliyetim bile yoktu. Dağa doğru gelmeden önce şehirde yavaş yavaş sūrüyordum. Yollar boştu nasılsa, zaten kendi istediğim bir işte değildi. Kimin umrunda ki ? Tek yapmamam gereken şey şişelerin kırılmaması için suyu dökmemekti. Her zaman ki gibi teslimatı bitirdim ve geri geldim. Aracı park ettim, kulaklığımı taktım, kapşonumu çektim ve gök yüzündeki bulutlara bakarak sigaramı yaktım. Aklım hâlâ ondaydı ... Ama o beni unutup yeni limanlara yelken açmıştı. Sonra döndüm ve dedim ki "Bir huur icin kendimi üzeceksem niye yaşıyorum ? Bu ilk de değil sonda. Gün gelir elimi bırakır birini giberim elbet." Ve hafifçe sırıtmaya başladım. O sırada yüzüme bir damla düşüverdi. Yağmur yağmaya başlamıştı. "Hay anasını gibiyim iki adım attırmadın ya." Eve doğru yöneldim.
    -Ben geldim.
    -Bağırma pezecenk abin uyuyor.
    -Sana da hoş buldum anne.
    Annem o sırada salondaki fotoğraf çerçevelerinin tozunu alıyordu. Elinde ise kasklı bir adam ile küçük bir çocuğun fotoğrafı vardı. Bu babamdı... Profesyonel yarışçıydı, ama artık ne yapıyor bilemem. Kendimi bildim bileli baba kavramı yoktur bende. Ailenin, evin direği, erkek çocuğun rol modeli olacak yapıt bende yok ha ? Koyim zütüne olmasa kaç yazar ?
    -Kolay gelsin sana, iyi geceler.
    -Sağ ol evlat, sana da.
    Annemi bu kadar sert yapan şey belki de tek başına iki çocuk büyütmesiydi, kim bilir. Hayat en zor modda oynanan outlast gibidir, nereden jumpscare çıkacağını bilemezsiniz.
    Annem banka müdürüydü, mobing ile istifaya zorlanana kadar, 6 sene olmuştur herhalde. Daha sonra bankada vasıf düşürerek buldu ama yaş sıkıntıydı. Bu yüzden bu meslekte tutunamadı. Elinde 3 kuruş birikimi ile evi restore etti ve alt kata tekel bayii kurdu. Kendi yaptığı mezeleri satıyor, bir yandan da kendi mezun olduğu bölümden -ekonomi mezunu- çalışmayı deniyordu. Firmalara kurumsal danışmanlık hizmeti veriyordu. Tekele ise üvey babam bakıyordu. Tekelin sonu salona açılıyordu. Arasında ise bir paravan vardı. Üst kat ise üç oda bir salon bir banyo ve bir mutfaktan oluşuyordu.
    Uyumak için yukarı çıktım, ama her zaman kafayı pat diye vurup yatamaz ki insan. Ailemden gizli uyku hapı kullanarak uyuyordum, hapları aldım ve yatağa uzandım. Kolumda saatim, kulağımda küpem, boynumda ise kolyem vardı. Tavana doğru bakarken sol kolumu kaldırdım. Saate baktım ve yavaş yavaş saymaya başladım. 5, 4, 3, 2,1 ...
    Lanet olası alarmlar ... Bir ülkede alarm var ise o ülke taktan bir ülkedir. Ya da dünya alarm icat edildi diye taktan bir yer oldu, kim bilir ? Her sabah yaptığım gibim rutin ile okul için hazırlandım. Okulu sevmiyordum, kabul edelim hepimiz hayvanat bahçesi gibi okullarda okuyoruz. Sınıfta Jurassic Land var o okulun neresini sevmemi bekliyorsunuz ? idare desen Mezarcılık işleri gibi. Velhasıl hazırlanmam bitiyordu ki fön çekmeyi unuttum. Koştura koştura fönümü hallettim derken geçen yine jilet gi... Gerçekçi olursak çok karizmatik veya zeki değilim. 1.90 boyunda 78 kilo bir liseli çocuktum, ama dediğim gibi gerçekçi olursak çok iyi bakım yapıyor ve her okul çıkışı düzenli spor yapıyordum. Kaslı bir birey olmasam bile sıkı bir vücudum vardı. Çok iyi bir özgüven ve egom yoktu çünkü zamanında çok itilip kakılmış, ve küçükken kilolu olduğum için çok dalga geçmişlerdi. Bende azimli bir şekilde basketboll oynuyor, ders çalışıyor ve Taekwondo yapıyordum. 1, 0 dan üstündür. Çok iyi olmasam bile keyif alıyor ve eğleniyordum. Diğerleri kimin umrunda.
    Kulaklık takılı bir şekilde okula gidiyordum, sınıfta aman aman bir baskanlığım yoktu, kardeşim gibi bir arkadaşım vardı. Diğer erkeklerle öylesine sohbet muhabbet ederdim. Kızlar konusuna geleceksek, gelmeyelim daha iyi ... Her erkek gibi benim de başarısızlık ve başarım olmuştu tabii ama kızları sevmiyordum. Neden diye soracaksınız ama çok belli ve net bir cevabı var. Bir taka yaramayan, iki eli ile bir gibi doğrultamayan, erkek yalakaları olup aynı zamanda erkek düşmanı olan, iyi çucukları gibip huur çocuklarına veren, zütüne dar kotu çekince kendini kraliçe zanneden, iki elini geçtim iki el iki ayak mala vuran dıb salak insanların ilgisi ile toplumda bir yere gelmiş canlılarsınız ve bizi -has erkek toplumunu- dışlamaya kalkiyorsunuz. Gerçi gibimde mi, hayır.
    Sıradan bir okul günüydü, dersler teneffüsleri kovalarken ben sıkılmıştım. Biraz eğlenmek istedim ve yan sınıfta güzel bir kız gördüm. Ayrıca şansa bak ki en yakın kız arkadaşımın kankasıydı -kızları sevmesem bile can sıkıntısından takılıyordum işte-.
    Özge : Ooo Eirene, seni bu sınıfta görmekte nasipmiş demek.
    Ben: (Dik ve hafif sallanan yavaş yürümemle birlikte olan kendimden emin ses tonu ve bin gülüşüm ile) Daha çok görmek istiyorsan sınıfa fotoğrafımı çerçeveletebilirim ?
    Özge: Gözlerim kanasın istemem açıkçası (ben açtım sen kapıdan içeri gir ama acıtmadan gir gülüşūyle bana bakıyor ve tüm kızlar kikirdiyordu.)
    Ben: Korkma o çerçevede sen olmazsın. (bin gülüşüne devam)
    Özge mor bir şekilde bana bakıyordu, diğer kızlar ise hala gülüyordu.
    Ben: Neyse fazla uzatmadan, kan şekerim düştü.
    Özge: Eee ?
    Ben: Çikolataya ihtiyacım var.
    Özge: Eee ?
    Ben: Alfabeyi yeni öğreniyorsun sanırım, e den sonra d gelir.
    Özge: Ha ha ha, çok komik.
    Ben: V leri unutma da ne olduğun anlaşılsın.
    Dedim ve kimseye kulak asmadan sınıftan çıktım. Senin çikolatana mı kaldım kezban ? Kantine doğru iniyordum ki birden karşıma çıktı ... Yine aynı saç, yine aynı ten, yine aynı koku... Bundan nefret ediyordum ... Ben izin vermeden beni etkilemeyi başarıyordu. O daracık pantolon, pürüzsüz cilt, özenle hazırlanmış saç, dolgun dudaklar, hafif dekolte ve ince bir yusufçuk kolyesi, ince bir siyah saat ... Aşka inanan bir insan değildim çünkü aşkın gibiş için olduğunu ve sadece öyle anne kuzusu gibi yaşanmadığını düşünüp, bu düşünceyi savunan bir insandım. Ama Ebru, tüm erkekliğimi gibip atmıştı ... Gerçi istesem de gidip konuşamazdım. 9. sınıfta arkadaşımdı. Ve okulun basketbol takım kaptanı ilr çıkıyordu. Şamildi adı. Antrenman sonrası Ebru hakkında arkadaşları ile ileri geri konuşuyordu. Ne tür bir gavatlıktı bilemem ama hayran kaldım. Ve pandal çagi hediye etmeden duramadım -bir taekwondo tekniği-.
    Öylece yanından geçtim ve kantine indim. Günlerden Pazartesiydi ve güne çok güzel bir başlangıç yapmıştım. Ta ki kantinde yanıma o gelinceye dek. (Tu bi kontinyıd- devam edecek)
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +9 -1
    Selam binler, incideki ilk hikâyem. O yüzden ilk önce yorum yapmak yerine hikâyenin temelini koydum. Anancılar, çabuk yazcılar, kesin yaşanmıştırcılar gibtirip gidebilir aksi takdirde o uyurken astral seyahat ile rüyasına girip zütünü giberim.
    Adı üstünde hikaye, yavaş okuyun. KEYFiNi ÇIKARIN. Düzgün bir okuyucu olun lütfen, eleştiri yapmanız benim için iyi olur çünkü yazmaya hevesli bir binim fakat eleştiri dediğimiz olay itin zütüne sokmak değildir. Bu yüzden her türlü yoruma saygı sınırında açığım (saygı sınırı diyorum ama burası inci... ). Şuku, rez veya upp pekte umrumda değil dediğim gibi yazmak heves benim için, canım istediği sürece yazacağım ve uzun sürmesini istiyorum ama hikâyenin tadının da bozulmasını istemiyorum. Ama ara sıra yazamadığım günler olacak her insan gibi benim de önceliklerim var. Bu kadar.
    ···
    1. 1.
      0
      Devam et reis
      ···
  3. 3.
    +6
    (Part 2 is here, https://www.youtube.com/watch?v=_DjE4gbIVZk )
    Zamanında canınızdan çok sevdiğiniz insanla düşman gibi karşı karşıya gelmek ne kadar üzücü bir şey lan. Gerçi bizim sevgi diye adlandırdığımız şey ne ki ? Karın doyurmaz, tes tis boşlatmaz, bir gibe yaramaz. Peki biz niye seviyoruz ? Sevginin amacı ne ? Ne işe yarar ? Sevgi nedir ?
    -(Eski yavuklum) Sıla : Burada ne işin var ?
    B: Okul kantinindeyim, prezervasyon almak dışında ne işim olabilir ?
    S: Her zaman ki gibi mizah seviyen yerlerde.
    B: Seni geçsin istemedim ihihihihi
    S: Niye geldin ?
    B: Sana hesap mı vericem ? Canım istedi kantine indim, sıkıntın mı var ?
    S: Benim yok ama senin var gibi, duyduğuma göre seni terk ettiğimden beri daha çok kızla konuşuyormuşsun.
    B: Senle çıkarken de konuşuyordum ama bu kadar kıskanmıyordun, sanırım birileri daha fazla kıskanmaya başlamış. (giblemez tavırlarla bin gülüşü)
    S: (Gözüyle drift yapar ve yusuf yusuf uzaklaşır)
    Kan şekerin düştü diye kantinden çilekli dildo almaya gidiyorsun, mutlu sanıyorlar ... Dildom kadar değerli olsaydın şuan dildoyu yemek yerine seni öperdim dıbına çaktığımın kezbanı. Gibtir git az ötede triplen.
    Tam kantinden çıkıp sınıfa doğru gidiyordum ki pantolonunda düpdüz ve dar bir çizgi ile yeni kız aşağı doğru iniyordu. Bir insan neden o kadar dar şey giyer hiçbir zaman anlamadım. Tamam taekwondocu olmama rağmen bende dar kot giyiyorum ama bana yakışıyor, ayrıca sen kızsın kocaman zütün var nasıl sığdırıyon içine ?
    Biraz daha aşağı geldiklerinde fark ettim ki Özge de yeni kızın yanındaymış. Ama yeni kızın adını bilmiyordum, acil öğrenmem ve yürümem gerekliydi. Türk'e durmak yakışır mı hiç ? Biraz daha yakınlaştıklarında fark ettim ki Özge bana karşı kezban tribi atıyordu ... Çok üzülmüştüm var ya anlatamam. O kadar umurumdaki. O an ne Özge ne de Sıla umurumdaydı. Zaten eski sevgililerim tarafından gamsız diye adlandırılmıştım. Gerçi siz gamsız deseniz kaç yazar, bayram gelince bayram mesajı ile sizlere mi yürüyeceğim ?
    O an ne Özgeye ne de Sılaya kafam takılmıştı, tek umurumda olan o sarı ve düz saçlı, kehribar gözlü, 70-60-80 vücut ölçülü kızın donunun nasıl koktuğuydu...
    Her neyse dedim içimden, ne tribiniz umurumda ne külodunuz. Size ilgi gösteriyorsam erkek olup genimde kız gibmek yattığı içindir. Zütünüz kalkmasın hemen. Sınıfa doğru yola koyuldum. Zaten okulda pek bir şey yaptığım söylenemez. Ya kızlarla sohbet ederim -ki genelde onlar yanıma gelir-, ya canımdan öte kardeşim dediğim Cengiz ile konuşurum, ya kitap okurum ya uyurum ya da müzik dinlerim.
    Sınıfa girerken bir şey fark ettim. Cengiz çok sinirliydi:
    B: Neyin var len ?
    C: Olm Elifle ayrılmıştık ya, 2 hafta erkeklerle takılma demiştim karşılık olarak bende kızlarla takılmayacağım demiştim. O da tamam diyerek konuyu kesip sohbeti bitirmişti. Şimdi etrafı erkeklerle dolu ...
    B: Ya olm dert ettiğin şeye bak. Onu gibemezsen beni gibersin. Beni de beğenmezsen türünün son örneği değil bu kız ben seni bi güzel karıya zütürürüm ne olacak.
    C: LAN MAL BEN BU KIZI SEViYORUM!
    B:O sesini alçalt yandex diskini çıkarmayayım senin. Neyse panpa ben sana dedim. Kızlara saf duygu ile yaklaşıp iyi çucuk olursan gibilirsin diye. Ne zaman beni dinlemeden hareket ettin başına bir şey geldi, öğüt vermeyi sevmiyorum ve sana sevmeyerekte olsa en büyük iyiliğimi yaptım. Artık akıllan biraz.
    C: Harbi dıbına koyim iyi ki varsın, he bu arada ben Beyza'nın yanındaki o çocukla mevzu yapacağım bu gidişle.
    B: Az önce boşuna mı o kadar oksijen sarf ettim ben dıbına çaktığımın aptalı ?
    Diyerek konuyu kapattım. Çünkü ne kadar desem de anlamıyordu. Bir musibet bin nasihattan iyidir derler. Bence fazla tavsiye vermeme gerek yok. Hem dinlemiyor da zaten.
    Günün geri kalanını uyuyarak geçirdikten sonra eve gittim. Bugün pazartesiydi. Ve günüm güzel geçmişti. Başım her zaman ki gibi bela içinde değildi ve sanırım beni en çok mutlu eden şey buydu.
    - Ben geldim Anne.
    - Sen mi geldin oğlum ?
    - Yok anne otobüsü eve soktum ...
    - Ben sana otobüsü sokacağım şu ukalalık huyunu bırakmazsan.
    - Kankalarımdan daha kıyak muhabbetin var yemin ediyorum, ne dersin bir ara senle kız keselim mi ?
    - Beraber kesmeye ne gerek var ? Karşı binada Emine teyzenler var. Onun kızı Eda'yı dikizlesene camdan. Bizim zamanımızda öyleydi. Göster ama elletme (bin gülüşü)
    Ne kadar kıyak bir annem vardı. Anne konusundan çok şanslıydım. Yemekleri desen efsane, yetenekli, bilgili, okumuş, kendi ayakları üstünde durabilen. Allah'ım reankarnasyon varsa eğer ben yine bu rahmi seçmek istiyorum.
    -Neyse ben bir şeyler yer ve spor yaparım.
    -Bugün antrenmanın yok ki ?
    -Odamda torbam ve dambıllarım var ya ...
    ( https://www.youtube.com/watch?v=D8GbcKUMOIg )
    Bir şeyler yedim ve biraz uzandım. Hava hafif esintiliydi ama güneş altında kalanlar terliyordu. Odamın cdıbını yarım açmış üstüme rahat bir şeyler giymiş, odamı toparlamış ve koşuya çıkmıştım. Eve tekrar döndüğümde ise açma germe, esneme yaptım ve kick box çalışmaya başladım. Küçüklükten beri hayalimdi taksör olmak. Çünkü hep itilip kakılarak büyümüştüm ... Ve hep şunu düşündüm "Eğer yeterince güçlü olursam kimse bana zarar veremez.". Ama gün geçtikçe anladım ki o iş öyle değilmiş. Her ne kadar güçlü olursan ol zarar görebiliyormuşsun. "O zaman neden yeteri kadar gücüm var ise bana zarar verecek şeyleri kendimden uzak tutmuyorum ?" diye düşündüm. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp kendimi antrenmanıma verdim. Taekwondo ile kick boxu birleştirip kullanıyordum. Odamda iyi bir çift eldiven ve bandaj, tavana asılı 1 metrelik ve 80 kiloluk bir kum torbası, duvara monte aparkat ve kroşe için bir torba ve reflex topu vardı. Ardı ardına sağ direk sol direk, savunma, geri kaçma yana kaçma hemen ardından palding ve high kick, (boxta olmasa bile dirsek çalışırdım) çeneye dirsek, karaciğer; sanki bir profesyonel cerrahmış gibi tüm organları ve kritik noktaları amigdalama kazışmıştım. Çok yorulsam bile benim için çalışma bitmezdi, hemen ardından ağırlık çalışırdım ve haftanın 3 günü bunu yapardım. Antrenmanın ardından duşa girip rahatladım. Saat 4.30'da okuldan çıkmış 4.48 gibi eve gelmiştim. Antrenmanıydı, yemeğiydi, dinlenmesiydi, duşuydu, saat 7 olmuştu. Ders çalışmayı sevmezdim. Dersi - her ne kadar uyuyarakta olsa- derste dinlemeye çalışırdım, mantığım ile soruları çözerdim. Çalışsam da çalışmasam da ne 70'in altına düşer ne 87'nin üstüne çıkabilirdim. Sonuş olarak boş vakitlerimde ders çalışmak yerine film izler, kitap okur ya da spor yapardım. Sosyal hayatım yokmuş gibi görünüyor olabilir fakat gayet iyi bir sosyal hayatım vardı, çünkü herkesle geçinemez ve kitap okumaktan huur sarrafı olmuş biriydim. Etrafımdaki her huura ayarı verir ve yollardım. Bu yüzden herkes beni sevmezdi. Ama sevenler adam gibi yanımda dururdu ve onlar da bir hayli fazla kişiydi. Yine de çok konuşkan biri değildim, fikrimi herkesle paylaşmayı sevmez, en basit işleri bile gizli kapaklı çevirmeye bayılırdım.
    Sonuç olarak kitap okumaya başlayacaktım ki abimin geldiğini duydum. Yanına indim ve karşıladım.
    -Hoş geldin
    -Hoş buldum (soluk soluğa idi)
    -Ne kesiyoz bu bayram, sağlık, konut, trafik, tss?
    -Bıkmadın mı şu espriden ya ?
    -Durmadan yaptığıma göre ihihihi.
    Günün kalanını kitap okuyarak geçirirken saatin farkına varmamıştım, saat 10 olmuştu. Ve ben sabah 2 de kalkacaktım. Ne lanet bir durumdu bu. Sevmediğin işi sırf ailene yardım olsun diye yapmak. Yine de ailem için değil mi. Sonuna kadar razıyım.
    Yavaş yavaş uykuya daldım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ne anlatıyo bu amk bi tak anlamadım
      ···
  4. 4.
    +6
    #Reklamlaaar#
    Sizde yazarı motive etmek ister misiniz ?
    O zaman şuku, yorumlarınız ve rezleriniz ile destek olabilirsiniz.
    1. Reklamlar devam ediyor #
    Edit: Panpalar bugün Mayıs ayı yani teakwondo kuşak sınavım vardı. Ama klüpte sıkıntı çıktı o yüzden yazamadım. Bugün ve yarın antrenmanım yok. Haftaya da yok. 26 sında var. Ama vücut çalışmayı ihmal etmemem gerek. O yüzden sıradaki partı 25 kala yazmaya başlayacağım.
    ···
    1. 1.
      0
      23e 18 var
      ···
  5. 5.
    +3
    Biramı içtim ve ılık bir duşun ardından yatağa girdim. Sabah olmuştu, bu sabah zımba gibi kalktım. Uykumu almış ve enerjiktim. Her zaman ki rutinimin ardından evden 15 dakika erken çıkmıştım. Kapıdan çıktıktan sonra karşı kaldırımdan birinin selam verdiğini fark ettim. Bu karşı komşunun kızı Edaydı. 12. sınıf esmer ve at gibi fiziği olan kız. Mahallede 8 yaşından 20 yaşına kadar olan herkesin hayali olan kız.
    Eda: Gü, günaydın eirene.
    Ben:Sanada.
    E: Bugün fönün çok güzel olmuş.
    B:Biliyorum.
    E:Neyse iyi dersler.
    B:Sanada.
    Belki de kızlar bu yüzden peşimden koşuyordu. it gibi fiziği olan kızı bile giblemiyordum. ilgimi çekiniyordu çünkü. Çünkü onun içinde nasıl bir huur yatıyor biliyordum.
    ( https://youtu.be/4tlqbXes75w )
    Okula varan son sokağa girdim Yaklaşık 500 metre vardı. Ama huylanmıştım, iç güdü ve hissiyatlarım beni hiç yanıltmadı. Bir camdan yansıma gördükten sonra fark ettim ki bunlar Mert ile Berkay'dı. ikisi de peşimden geliyordu fakat yer mi Anadolu çocuğu ? Okulun iki sokak arkasında olan çıkmaz sokağa çekmiş, sokağın girişinde ellerim çapraz bağlı ve durağa yaslı bir şekilde bunları bekliyordum.
    Berkay: Nerde bu huur ?
    Mert: Bizi görüp topuklamış olmasın ?
    Eirene: Gençler, gençler... Sence sizi buraya çekip, çıkmaz sokaktan nasıl topuklayacaktım ?
    B: Senin kanında var o huurluk.
    M: Geçen gün yaptığın yanına kâr kalır mı lan gibik ?
    Etrafta ne kamera vardı, ne de bir gören. Okula geç kalmak istemiyordum, bu yüzden çabuk işimi halletmeliydim. Hazır izleyen yok iken ilk vuruşu da ben yapayım dedim. Berkay bana tehditler yağdırırken ben gövde hizasında yaop-cha-gi tekniği ile geri ittim. Üstüme yumrukla geliyordu -sağ yumruk- ben ise önce sağ ayağımı gerip sonra o germeyi sola vererek surat hizasında tolyo atarak Berkay'ı etkisiz hale getirdim. Tam o sırada Mert adım ileri yumruk ve gövde hizasında tekmeler ile üzerime doğru geldi. Açıkçası saldırmasını tahmin ediyordum ama bu kadar hızlı değil.
    iki defa geri sıçradım ve arada 1 metre mesafe kalana kadar gelmesine izin verdim. Yakın dövüşüm çok iyi değildi fakat uzak dövüşte gayet iyi olmam bir yana o da uzak dövüş sporu biliyordu. Kahverengi kuşaktı.
    Bir metre kadar mesafeye gelince gövde hizasında tekmelerimi seri bir şekilde çıkararak reflexlerine baktım. Hiçte fena değildi. Kaburgasına gelen 3 tekmeden 2 sini savundu. Surat hizasında tekme atmayı denedim ama bacağıma vurarak beni düşürmeyi denedi. Tek yanıldığı nokta ise şuydu, düşme tekniklerini ondan daha iyi biliyordum. Ve onu kendi silahı ile vurdum. Düşerken ayağımı bir çengel misali ona geçirdim ve omzumun arkasına ellerimi koyarak kalktım. Hemen ardından tekrar yere düşmesinj sağlamak için kendimi yukarı zıpkın gibi atıp çenesinden paralel bir şekilde ittim. Geriye tek yapmam gereken şey ufak bir elveda demekti, meshanesine vuracaktım fakat o kadarı da ağır olurdu. Bende bunun yerine merhamet edip karnını ezerek nefessiz bıraktım.
    Çantamı aldım ve ana yol doğru çıktım, derken Buse yanımda saf saf bana bakıyordu. Giblemeden yoluma devam ederken :
    B: Hey, Eirene. Bekle.
    E:(Dün gece hiçbir şey olmamış gibi yaparak) ?
    B: Dün gece hakkında, o adam şey, benim ...
    E: Söylemene gerek yok. Açıkçası dün gece umurumda değil.
    B: Benim umurumda, sen onu nasıl yendin ?
    E: Dün gece hikayemi duydun, iki kişinin bildiği sır olmaktan çıkar. Bu yüzden kimseye söyleme. Yoksa başın ne kadar büy-
    B: Tehdite gerek yok, sen benim sırrımı koru bende senin.
    E: Korunacak bir sır yok, dün gece o adam tekti, yanında bir kız görmedim. Ama o kız da beni görmedi.
    B: Peki, teşekkür ederim.
    Kulaklıklarımı taktım ve okula girdim, ilk iki ders bedendi. Üstümü değiştirmem gerekliydi. iyi güzel fakat bu ders iki sınıf bir arada yapılırdı ve şansa bakın ki ikinci sınıf Ebru'nun sınıfıydı... Kıyafetlerimi değiştirdim ve sıraya geçtim. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +3
    Hemen hemen aynı hizada duruyorduk. Gözlerimin içine kenetlenmiş durumdaydı ve dudaklarını ısırıyordu. Başta nefesimiz birbirini kesiyordu. Biraz dudaklarımı yaklaştırdım. Artık nefesim dudaklarındandaydı. Dayanamadı ve yavaş yavaş dudağıma yapıştı. Dudağı dudağımı yokluyordu sanki. Dudağını biraz dişledikten sonra beni öpmeye başladı. Emiyor, öpüyor, yalıyor ve dişliyordu. Elimden tuttu ve yatağa geçtik. Kucağıma oturtup yiyişmeye devam ettim. Bir eli boynumda öbür eli ise elimdeydi. Elimi göğsüne görütmeden önce, dudağını yavaş bir sekilde çekti ve inleyerek :
    E: Südyenimi açsana.
    B: Büyük bir zevkle.
    Yavaş yavaş dudaklarımı boynuna kaydırdım ve boynunu emerken südyeni çıkardım. Eda ise yavaş yavaş inliyor, hızlı ve kegib bir şekilde nefes alıyordu. Elimi göğsüne koydu ve yavaş yavaş avuçladı. Kalp atışları avucumdaydı. Yavaşça sıkmaya başladım. Uçlarına parmak uçlarım ile sertçe bastırıyordum. Eda ise kucağımda kendinden geçmişti.
    E: Kollarını kaldır.
    B: Hayırdır, polis misin ?
    E: Yaaa, şakanın sırası değil. Yanıyorum.
    B: Acele işe şeytan karışır derler yavrum. Yavaş yavaş ve zevk alarak halledelim.
    Tişörtümü çıkardı. Ellerimdeki tombul şeylerin daha da sertleştiğini hissediyordum. Yavas yavaş bende onun tişörtünü çıkardım. Boynundan aşağıya doğru göbek deliğine kadar dilimin ucu ile yaladım. Göğüslerini biraz emdikten sonra :
    E: Maşallah fiş priz için can atıyor.
    B: Aynısı 3'lü priz için de geçerli.
    E: Anlamadım.
    B: Şuan otobüse binmeye kalksan memelere ayrı bilet gerekir.
    E:Hahaha bak bu iyiydi.
    Eli ayağı titriyordu. Pantolonuma elini soktu. Haşmetli demir gibiydi. Pantolonu çıkarmak için önce yavaş bir şekilde kemeri daha sonra pantolonu çıkardı. Altımda sadece boxer vardı. Sıra bana geldi. Önce elimi dar capriden içeri sokarak pıttığı bir yokladım. Elimi çıkarınca yıkanmış gibi ıslak olduğunu fark ettim ve Edaya parmaklarımı yalattım.
    E: Pozisyon değiştirelim mi ?
    B: Olur ama birazdan yine seni kucağıma alacağım.
    E: Tamam, en sevdiğin pozisyon ne ? Onu yapalım.
    B: Bana fark etmez.
    E: Ben senin sevdiğin pozisyonda yapmak istiyorum ya.
    B: Tamam, uzan yatağa. Aç bacaklarını. Biraz da kaldır. Araya ben gireceğim.
    Önce yavaş bir şekilde kapriyi çıkardım. Ben ne kadardır yavaş olduysam Eda o kadar heyecanlandı. Bu da iyi bir şeydi. Sonra yavaş bir şekilde donu indirdim. Pıttığa attığım dil darbeleri eşliğinde Eda'nın senfoni gibi sesi ile inlemeleri odada yankılanıyordu. Bir yandan da nazi selamı yaparak zütüne parmaklarımı soktum. Eda kendinden geçmişti. Orgazm olmaması için:
    B: Kalk hadi ben yoruldum, ereksiyona biraz da sen geç.
    E: Yaa, deli. Uzan hadi.
    Uzandım ve güzel bir blowjobun ardından -normalde oral sevmem- eski pozisyona geri döndük. Dıbcığın yanaklarına vurup sürttükten sonra ani bir haşmetli darbesi ile içeri girdim. Eda ağlamaya başladı. Birden canı çok yandı. Çok dardı . Suluydu ama girerken zorlandım.
    B: Bakire olduğunu neden söylemedin ?
    E: Çünkü hep sana vermek istedim. Seni hayal ede ede kendimi parmaklamaktan bıkmıştım artık.
    Malı kökledikten sonra Eda'ya sarılıp öperek can acısını hafifletmeye çalıştım. Normalde bakire olup olmamasına bakardım ama bu sefer umurumda değildi.
    B: Vay be, iyi kan döktün.
    E: Peçete vereyim mi ?
    B: iyi olur ya.
    Peçete ile kanları sildikten sonra bir süre aynı pozisyonda altımda inlemesini ve kendini kaybetmesini izledim. Çok tatlıydı. Bir yandan klotorise basınç uyguluyor öbür yandan da G noktasına sürüyordum.
    B: Gel hadi kucağıma, sana bir trambolin yapayım.
    E: Yaa, deli şey seni.
    B: Çok canını yakmadım umarım.
    E: Yok be, ama içime almakta zorlanıyorum. Sanırım büyük.
    B: Sende darsın gerçi.
    E: Genişletsene beni.
    B: Çık hadi kucağıma.
    Kucağımda bir 15 dakika geçirdikten sonra aynı pozisyonda ters yöne çevirerek zütten devam ettim. Her iniltisinde kendimi boşlayacak gibi hissettiğim için risk almadım. Zütteki bir 5 dakikanın ardından Eda boşlamıştı. Çok yoğun bir sıvısı vardı. Ben ise henüz boşlamadım.
    E: Hadi, içime bırak.
    B: O zaman doggy style yapalım.
    Pozisyon değiştirdik ve ben de işimi bitirdim. Daha sonra uzun bir yiyişme ve son blowjobun ardından temizlenerek bu günlük samimiyetimizin sonuna geldik.
    Ders kitaplarımı topladım, kıyafetlerimi düzenledim.
    Eda: Ara sıra yapmalıyız bence bunu. (Gülerek)
    B: Emine teyze ile Muhlis amcaya selam söyle.
    Diyerek evden çıktım. Yorulmuştum. Eve girdim. Aman aman ekstra bir şey olmadı, hoş geldin beş gittin. Evde durumlar normaldi. Yarına hazırlandım ve uyudum. (To be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +3
    Panpalar rezleriniz, şukularınız ve yorumlarınız için sağ olun. beni cidden çok motive ediyor. Pekte boş yaparak hikâye keyfinizi bölmek istemiyorum. Tekrardan teşekkür etmek istedim. Gelecek partlar yarın olacak. iyi geceler ve iyi okumalar dilerim.
    ···
  8. 8.
    +3
    Fazla hareket etmekten kızarmıştım. ikimiz de boşlayınca birbirimize sarılıp yiyişmeye başladık.
    Buse: Yanıyorum, ahhh.
    Eirene: Yetmedi mi ?
    B: Bunu demedin olarak var sayıyorum.
    Açıkçası abaza olan kızdı, ben değil. Bence,bu sadece ona yaptığı yardımlar için ufak bir teşekkürdü.
    Eirene: Duşa mı girsek ? Hem temizleniriz hem de ateşin söner.
    B: iyi fikir.
    Zaten ikimiz de anadan üryan bir şekildeydik. Yatağının baş ucunda duran masadan mendil alıp zütünü temizledim. Çadır hâlâ kalkıktı, ama bunun dahası da olacak belliydi. O yüzden abaza gibi birden yapmak yerine keyfini çıkarıp yavaş yavaş yaşamayı tercih ettim. Bu banyoya gitmek için kalktı, önümden yavaş yavaş kırıtarak yürüdü. Topal olduğum için bu kadar yavaş yürüyordu herhalde, birden bana döndü ve gülümsedi. Eli ile çavuşa hafif darbeler atıyordu. Çomar durur mu, yapıştırdı hafif şaplağı marmarise, 7.9 şiddetinde deprem oldu.
    Duş ve yiyişmenin ardından sıra giyinmeye geldi. Giyinirken beni izliyordu, açıkçası gözünde verdiği emekten dolayı şaheser gibiydim. (Yazar notu, kızlar size ne kadar emek verirse değeriniz o kadar artar. Sosyal statünüz ne kadar yükcikse istenmeniz o kadar artar.)
    E: Giyinmeyecek misin ?
    B: Gel birde üstümü ört, millet beni yatağa atmak için annesini satar ama sen ... (güler)
    E: O onların aptallığı, seni dıb ve zütten ibaret görüyorlar. Halbuki sende bir insansın. Bizden farkın yok (iç ses: yaratılış itibariyle ezik olman dışında)
    B: Yiaaa (kezban tavırları), seni bu yüzden seviyorum işte.
    E: Sevdiğini söylemiştim. (hafif küstah ve bol mizahi bir tavır ile)
    B: Bunu demenden nefret ediyorum (kaşlarını çatar, biraz bozulur fakat hiçbir şey olmamış gibi devam eder).
    E: Neyse, giyinmek yerine anadan üryan duracaksan hasta olacaksın.
    B: Hasta olsam bana bakar mısın ?
    E: Ben şuanda sana bakıyorum zaten (ihihihi diye güler).
    B: Yaaa, ciddi ol.
    E: Sen zaten hastasın, hem de bana (bol mizah + küstah).
    B: Bildin, hadi bana bak.
    E: Baktım ama açıkta olmaması gereken şeyler gördüm. Hadi kapatalım.
    B:Üüüf çok sıkıcısın.
    E: Tüm eğlenceyi bir güne sığdırmaya gerek yok, bol bol vaktimiz var (bin sırıtışı).
    Sonunda üstünü giyindi, giymese bir tur daha giberdim herhalde. Ama abaza gibi olmaya da gerek yok, her rakip sahaya giden top gol olmak zorunda değil.
    B: Ben kahve yapacağım, ister misin ?
    E: Olabilir, bu arada sodan var mı ?
    B: Üh ya, fil gibisin he. Sürekli soda içiyorsun. Baban doğal kaynak suyu sahibi falan mı ?
    E: Hayır, düpedüz huur evladı.
    B: Ha ?
    E: Açıklamaya gerek duymuyorum, baba benim değil mi ister söverim ister anasını bile giberim.
    Ailevi meselelerimi bilmesine pekte gerek yoktu. Buse ile ilgili aklımdaki analizleri ortaya döktüm.
    -Farklı bakış açısı ile yaklaşmam onu etkilemişti.
    -Duygu yaşattığım için ona hükmediyordum. Aynı şekilde ne kadar duygu yaşatırsam o kadar hükmederdim.
    -Eski erkek arkadaşı ile para için çıkıyor fakat nasıl bakire kalabiliyordu, anal da açık değildi ?
    -Karşımda, seni sevdiğim için böyle bir şey yaptım ama sen beni gibip attın deme ihtimali vardı. Bu yüzden bekaretini almayacak, her zaman ki gibi farkındalığımı elden bırakmayacak, ona inanmayacak, onu düşünmeyecek, ona karşı duygu beslemeyecektim. Bunları yaparsam o zaman ipleri o eline alırdı.
    -En önemli konu ise asla güvenmememdi, içinde uyuyan bir huur vardı.
    B: Babasına söven biri, bana neler ya-
    E: Seni ilgilendirmez, o ben ile babam arasında.
    Hafif hafif sinirleniyordum. Eğer böyle devam ederse biraz mesafe koyacaktım.
    E: Neyse, ben fön çekeceğim.
    B: Elektrik faturasını sana ödeteceğim bu gidişle (hafif bozuk bir tavır)
    Saçıma başıma, kısaca kendime çok özen gösteren biriyimdir. Gerçi bunu sizin anlamanız da çok zor olmamıştır.
    Fönün ardından kahveleri içmeye çağırdı. Biraz bozuktu ama ben üstüne gitmeyince bir şey olmamış gibi davrandı. Kahvenin ardından başka bir aktivite aradık, en mantıklı gelen şey bu sağanakta korku filmi izlemekti. Filmin her jumpscare sahnesinde benle fiziksel temas kuruyordu. Bu iyi bir şeydi fakat bana pek fazla dokunulmasını sevmezdim. Bu bana ait olan şeyler için de geçerlidir. Sınırlarınızın olması iyidir, bizi biz yapan şeyleri gösterir.
    Her korktuğunda küçük bir kız çocuğu edasıyla bana sarılıyor ve ilgi bekliyordu. Bir insan "it" gibi bir filmden nasıl korkar anlayamadım.
    B: Çok cesursun yaaa, ben hep palyaçolardan korkardım. Hâlâ da korkuyorum.
    E: Saçma bence, ayrıca sen bundan korkuyorsan nasıl mizahla ve beyinle ilgili şeylerden korkmuyorsun ?
    B: Onda jumpscare yok çünkü.
    E: Zaten orada jumpscare sensin, ya IQ seviyen düşükse diye korkman lazım.
    B: Haa haaa ha, çok ko-koğğ.. A-aaa koru beni kahramanım. (Sarılır)
    E: Dino (ıslık çalar) tut oğlum.
    Filmden sonra telefon çaldı, annem aradı ve geldiğini söyledi.
    B: Yaaa git-
    E: Hee sonra baban beni gibsin.
    B: Tamam peki. O zaman telefonunu ver.
    E: Al (eline verir ama telefonu).
    B: Hayır be salak numaranı ver.
    E: Ver ben yazayım (mükemmelim diye kaydeder)
    B: Son bir şey daha isteyeceğim.
    E: Çabuk ol, annemi bekletmeyi sevmiyorum.
    B: Öp beni.
    Açıkçası tahmin etmiştim, 1 ileri 5 geri taktiği ile yanaktan ufak bir öpücük yapıp daha sonraki görüşmelerde kendisi öpsün diye bırakacaktım. Yanağına doğru yavaşça eğilip öpmeye gidiyordum ki bu kafasını çevirip dudağıma sertçe yapıştı ve yavaş yavas öpmeye başladı. Yeter bu kadarı dedim içimden ve dudağımı geri çekmeye başladım. O da benle birlikte geliyordu. Kapının oradaydım ve kaçacak yerim yoktu. Beni kapıya yaslayarak parmak ucuna çıktı ve bir elimi göğsüne
    alıyordu ki :
    E: Tamam bu kadarı yeter sana.
    B: Peki mükemmelim. iyi geceler.
    E: Sanada.
    Ayakkabılarımı giyinip çadırı yasladım. Topallaya topallaya binadan çıktım, tam arabaya doğru gidiyordum ki ... (to be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +3
    Karşımda Sultan Teyzem\\\'in beni beklediğini gördüm. Ortada siyah bir mükemmeliyet yerine Kırmızı bir Toyota Auris vardı.
    B: Ha ? Bu da ne böyle ? Bizimkiler nerede ?
    S: Hoş geldin topal karga. Geçmiş olsun, aç mısın ?
    B: Hayır teyzem fakat bi-
    S: Her zaman ki gibi çok meraklısın he. iki dakika sabret ölmezsin.
    Harbiden he, başıma ne gelirse ya meraktan ya yanna- aman Allah korusun ondan gelmedi daha.
    Sultan teyze buz gri saçıyla, yaşına göre gideri olan bir vücut ile annemin en yakın arkadaşıydı. 37 yaşlarındaki bu milf teyzemin mesleği araç tamiri kapsamında olan her şey, her türlü motor ustalığını bilir ve çok iyi modifiye yapardı. Emin dayının kızıydı. Emin dayı ise Bursa\\\'da ki en iyi motor ustasıydı.
    S: Açsan söyle bak, senle uzun işimiz var.
    B: Hayır, arkadaşımda yedim.
    S: Sahiden, hangi arkadaşındaydın sen ?
    B: Buse diye bir kız.
    S: Ooo paşama bak sen, yanlız hatan var.
    B: Ne gibi ?
    S: Senin kızları eve atman lazım, kızların seni değil.
    Teyzem bunu diyince kıp kırmızı oldum. Hemen konuyu değiştirmeye çalıştım ama bunu ne beden dilime ne de sözlü iletişimime fark ettirmem gerekliydi.
    B: Görüşmeyeli mizah seviyen iyi gelişmiş teyzem, sanırım atölyeye gidiyoruz değil mi ? Yol ona çok benziyor.
    Teyzem dediklerimi onayladıktan sonra pekte konuşma geçmedi aramızda. Ama sürprizi bozmak istemediğini belirtti.
    ( https://youtu.be/oCC3iEnQtKo )
    Son olarak atölyeye geldik. Mavi demirin üstünde duran bir siyah bebek vardı, görünce mal mal sırıtmaya başladım. Araba kullanmayı sevmesem bile o araba ruh ikizim gibiydi.
    A: Hoş geldin evlat.
    B: iŞiM VAR DEDiĞiN BU MUYDU, BEN BU AYAKLA NE ACILAR ÇEKTiM BiLiYOR MUSUN ?
    A: Bağırma bana ses tellerini giberim senin, tamam haklısın ama bi dinle.
    Tanrım, bu kadın arabalar ile kafayı bozmuştu.
    A: Şimdi arabayı yere indirip seni bindireceğiz, pedal ve direksiyon ayarlarına bakmanı istiyorum.
    B: Bir şartım var, bu akşam dağıtım yapmam. Zaten yorgunum ve sakatım.
    A: Bu akşam zaten yapmayacaksın fakat yarın akşam bir istekte bulun-
    B: O zaman yarın dağıtım yok ?
    A: Zaten olmayacak.
    B: Güzel.
    Yukarı çıktım.
    A: Şimdi dağda dağıtım yaptığın yolu göz önüne alarak hayalinden sürmeni ve tepkilerin nasıl olacağını tahmin etmeni istiyorum.
    Yarışa başladığım düzlükten kalkış yaparak sürmeye başladığımı hayal ettim, gaz eski haline göre daha mı sertti ki ? Hızlanması sanki daha hızlı olmuş gibiydi. Turbo basınç göstergesinde vites atarken bile duraklama olmuyordu, bunu fark etmediğim için reel olsa ilk virajda takla bile atabilirdim. Direksiyon daha ağırdı sanki, ama hızım arttıkça daha da hafifleştiğini hissettim. Göstergelerde farklılık vardı. Yeşil renk gitmiş, hız, devir, ve motor ısısı, yağ gibi göstergeler beyaz kırmızı; turbo basıncı ve benzeri göstergeler ise mavi kırmızı olmuştu. Bir ek daha gelmişti, gaz basıncı ve fren basıncı. Vites kutusunun mesafesi aşırı derecede kısaltılmış, debriyaj yumuşatılmış, fren ise aynı bırakılmıştı.
    B: Şu ana kadar fark ettiklerim bunlar fakat turbo göstergesi daha hızlı hızlanıyor, turbo mu değişti ?
    A: Bunlara da eve giderken sen karar ver.
    E: istediğin gibi olmuş mu kızım ?
    A: Ellerine sağlık Emin amca, her zaman ki gibi mükemmel iş çıkarttın.
    S: Buradan nereye geleceksiniz ?
    A: Eve geçelim biz artık daha da fazla rahatsızlık vermeyelim size.
    Annem ile Sultan teyze çocukluk arkadaşıydı. Emin dayı ise neredeyse annemin öz babası gibiydi.
    A: Cici anneme selamlar.
    E: Sağol kızım, bunun büyük versiyonuna da selam söyleyin.
    ANTi ViRÜS PROGRAMI MIYIM BEN HUUR EVLADI !
    işin garip yanı annem abimi alacağını söyledi, ama abim yoktu.
    B: Abim nerede ?
    A: Talha'da.
    B: Tamam patron sanırım ben sürüyorum.
    A: Ben sana kürekle IQ falan mı ekledim ya senin normalde tek tek sorman lazımdı.
    B: Böyle ölmem anne pompalı tüfekle falan ateş et istersen ?
    Otobanda huyunu suyunu bilmediğim bir arabayı sürmem ne kadar dengeli olacaktı bilmiyorum.
    B: Hızıma göre süspansiyon ayarı değişiyor, fren pedalı ile oynanmamış ama daha sağlam tutuyor, turboya ekstra takılmış ve kolonlar daha iyi hale gelmiş. Susturucu değişmiş.
    A: Sanırım tahmin ettiğimden daha çok yol aldın. Nasıl anladın ?
    B: Basit, turbo çok daha hızlı hızlanıyordu, değişiklik var ama yenileme değil. Aynı turbo baz alınarak ekleme yapılmış, belki 2. turbo bile olabilir. Frenleme süresi daha kısa, disk değişmiş, sanırım su ile çalışan bir şey.
    Bu konuşma dışında önemli bir konuşma geçmedi aramızda, abimi aldım ve eve geldim. Wi-fi'yi açtım, kirlilerimi attım ve ılık bir duşa girip yatağa girdim. Telefonda 2 farklı sohbetten 27 yeni mesaj vardı. Bakmadan vurdum kafayı ve uyudum. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +3
    Ayakkabıları giydik ve Emine teyzelerin dairelerinin önüne geldik. Annemin elinde birkaç adet poşet vardı. Ne yapacaklarını sordum ama \"Gidince görürsün.\" dedi.
    Kapıyı çaldım. Eda, Emine teyze ve Muhlis amca kapıyı açtı.
    E.T: Hoş geldiniz.
    Emine teyze sıcak kanlı bir kadındı. Beni ve abimi çocuğu gibi severdi. Gerçi ben sevilmeyecek adam mıyım lan ?
    içeri geçtik. Klagib selamlaşmalar, ay canım cicimler falan fasa füso şeyler oldu işte aq neyini yazayım.
    Annem: Eda, sen Eireneyi de alın bizim işimiz var. Siz takılın ayak altında dolanmayın.
    Eda: (Sevindikten sonra 32 diş gülümseyerek) Tamam, hadi gel bu taraftan.
    Eda altına daracık ve ince mavi bir şort, üstüne beyaz bir penye ve altına beyaz bir çorap giymişti. Südyeni de yarımdı. Vicut hatları belli oluyordu.
    Benim oğlan: Hırrrr, auuuuu, heğh heğh heğh heğh.
    Ben: Şşş sakin oğlum uyu sen sıkıntı yok.
    Benim oğlan: Auuuuuu, au au au au, heğh heğh heğh heğh.
    Ben: (Elimi cebime atıp yan yatırdıktan sonra) Sakin lan it oğlu it. Yat zıbar deli etme insanı.
    B.O: (Metin 2 köpek ölme efekti)
    Şu sahneler çok hoşuma giderdi. Bir kız daracık şeylerle önümden yürürken oğlanı indirip kendime hakim olmak ama kızın beni deli etmeye çalışması. Gerçi kalkması için kokusu yeterdi. Kafamda bir an istemsizce inlemeleri yankılansa da kendime hakim oldum.
    E: Eee, odam hakkında ne düşünüyorsun ?
    B: Analitik ve düzenli birisin. Hatta düzen takıntın diyebilirim.
    Cidden çok toplu ve düzenli birisiydi. Bu kadar özen ile düzenlenmiş oda olsa olsa analitik zekası yüksek olan birinden çıkar.
    E: Vaaay be, güzel tespit. Başka ne tespitlerin var ?
    B: Müzik dinlemeyi sevmen bir yana, sanki başlar ruhunu okşuyor. Bass kolonu normal kolonlardan ekstra daha güçlü. Her gün evde düzenli olarak kalça ve batın antrenmanı yapıyor ek olarak yürüyüşün düzelsin diye esneyerek omurganı düzeltiyorsun. O yüzden odandaki halı çok yumuşak, sanki bir ayakkabı tabanlığı gibi. Kitapları seversin. Sevmediğin kitap yoktur, kitapların en sevdiğinden en az sevdiğine doğru gidiyor. Ve dersleri sevmiyorsun ama çalışmak zorundasın. Bundan dolayı en başta Oğuz Atay, en sonra ise ders kitapların var. Bilgisayar başında çok vakit geçirmek istiyorsun ama vaktin olmuyor, tozlardan belli. Düzen senin için her şey demek. Bundan dolayı bu odaya senin dışında kimse dokunmamış. Odanda gizli saklı işler çevirmeyi seviyorsun. Annen kıyafet zevkine çok karışıyor ama sen bulamasın diye kıyafetlerini yatağın altına saklıyorsun. Eğer dikkatli bakarsan yatak minderinin ayak kısmı baş kısmından yukarıda. O zaman camın önünde ip olmalı, annene fark ettirmeden yıkayıp kurutmak için. Makyaj ürünleri etrafta yok. Demek ki annen makyajını da karışıyor. Bu yüzden bazanın altında bulunan kutuların en altına gizliyorsun. Ayrıca ayna çok parlak. Dış görünüşüne hayran mısın ? Çok narsisistik bir hareket.
    E: (Gözlerinden ışık fışkırır) Ciddi misin ? Müneccim falan mısın sen ?
    Anlaşılan benden çok etkilenmişti.
    E: Müzik dinleyelim mi ?
    B: Bana fark etmez.
    E: O zaman şu ana çok uygun bir müziğim var.
    B: Neymiş o ?
    E: https://youtu.be/dck9K1kfJvQ
    (B: Link atma iç)
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +3
    (Eirene present iyi okumalar diler, https://youtu.be/6Zbw86Xts5Q )
    Eve vardım ve arabanın anahtarını aldım.
    A: Hey, nereye ? insan bi selam falan verir.
    B: Yarışmaya.
    A: Ha ? Kim ile ?
    B: ...
    A: Sana diyorum, duymuyor musun ?
    Annemi iplemedim ve arabaya atladım. O kadar hızlı kalkmayı denedim ki araba patinaja düştü.
    Şehir içinde normalde 80\\\\\\\'i geçmeyen ben 120\\\\\\\'nin altına düşmüyordum. Daha doğru yola koyulmuştum.
    Birden önümde bir kırmızı ışığa rastladım. Yine aynı yerde, yine aynı ikili ile ... Ebru\\\\\\\'nun evinin önündeydim. Ebru ile Ömer otobüsten yeni inmiş. Sarmaş dolaş bir şekilde vedalaşıyorlardı.
    Yine robota bağladım. Hiçbir şeyi görmüyor, arabayı bile hissetmiyordum. Dağa doğru yola koyuldum. Karşıma kim çıkarsa çıksın aklımda ölümüne yarışma fikri vardı. Herhalde daha önce hayatımda dağa bu kadar hızlı tırmanmadım. Ama garip bir şey vardı. Dağda izleyiciler vardı. Yarış mı olacaktı yoksa ?
    Başlangıç çizgisinin olduğu yerde zıt yönlü iki cep var. Eğer yarış olacaksa şuan oradalardır, dağa tırmandığıma göre yarış henüz başlayamaz diyerek daha da bastım.
    Başlangıç çizgisine ulaştım, iki tane araba vardı. Biri her zaman ki gibi kırmızı evo, öbürü ise sarı bir BMW e46 idi.
    Ceplerin etrafından dolanarak Hakan\\\\\\\'ın yanına doğru sürdüm ve el frenini çekip aracı rölanti de bırakarak indim.
    H: Hayırdır, seni hangi rüzgar attı ?
    B: Yarışmak istiyorum.
    Hava güneşli olsa bile serin bir rüzgar esiyordu. Bakışlarım Hakan\\\\\\\'ı ürkütmüştü.
    H: Şimdi olmaz ufaklık, şuan bizim yarışımız var.
    B: iyi o zaman bana arkanızdan gelmekten başka seçenek düşmez.
    Karşıdan Emir diye biri atladı:
    E: Hakan, bu veled kim böyle ?
    H: Bir takım arkadaşım, benim yerime yarışmak istediğini söyledi.
    E: Yani, oyuncu mu değişiyor ?
    B: Sen ne konuşuyon lan değişik ?
    E: Ha ? Diline dikkat et!
    B: Ne yapıcan lan dövücen mi ? Ben yarışıyorum, bende ateş böceklerindenim.
    E: Hakan, aradan çekil.
    Hakan arabasını çekerken ben aracıma bindim ve hizaya geldim. Hakan ise yarışı başlatmamalarını benle konuşmak istediğini söyledi.
    H: Eirene, ne yaparsan yap bu yarışı kaybetme.
    E: Sadede gel, asıl söylemek istediğin bu değil biliyorum.
    H: Fark etmen iyi olmuş. Karşımızda Alman Dedeler grubu var. Bu ismi alma sebepleri ise hepsinin BMW kullanıyor olması. Ve son olarak, bu yarışa kendi isteğinle girdiysen bizim takımımıza da kendi isteğinle katıldın demektir. Aramıza hoş geldin.
    DALGA MI GEÇiYORSUN BENLE PiÇ ?! iKi YARIŞTIK DiYE HEMEN TAKIMINIZA MI ALACAKSIN ?
    Hakan yarış çizgisine geldi ve saymaya başladı.
    5... 4... 3... 2... 1...
    ( https://youtu.be/rHED0s4vHDQ )
    Araçların burnout sesi ve dumanları ile yarış başladı. BMW\\\'den hayvan gibi N/A ship (çevirmen notu : atmosferik yani turbosuz) sıralı motor sesi geliyordu. Bu şey bir canavar mıydı ? Yenilecek miydim yoksa ? Her zaman ki gibi düzlükte ölümüne bastık. Ama BMW\\\'nin sesi bir artıyor bir de azalıyordu. Yoksa bana karşı bir yarış simülasyonu falan mı deniyordu ?
    Karşımdaki adam hiç kuşkusuz bir profesyoneldi. Dibime kadar gelip ayağını gazdan çekiyordu. Üstümde bayağı büyük bir baskı oluştu. Korkuyor, boncuk boncuk ter döküyordum. ilk virajın gelmesi ile benim öne geçmem bir oldu. Artık belirsizlik yerine benim liderliğimde ilerliyordu yarış.
    ikinci viraja kadar aynı taktiği uyguladıktan sonra viraj çıkışı gaza son sürat basıp 3. virajın girişinde beni içten dışa alarak geçti. Sorun yok, hala geçme fırsatım var. Önümde olduğu için gözlem yapma ve açık bulma şansım daha da arttı. Şimdi sıra bendeydi. Ama atağa çıkmak için çok erkendi. Arabamın son hali 350 HP (çevirmen notu: horse power, at gücü, beygir.) olmasına yani düşmesine rağmen hâlâ ataktı. Yoksa bu HP farkı torka mı itildi ?
    Bir süre daha önümde Emir ile yarıştım, 4\\\'lü viraja 5 viraj vardı. Ama beni rahatsız eden bir şey vardı ve bunu yeni fark ettim. BMW\\\'nin egzoz borusundan ateş çıkıyordu. Ateş ediyor huur evladı. Her virajda DE-50 ile 3 el ateş ediyormuş gibi hissediyordum. Bu da yeni moda egzoz falan herhalde ?
    Sıradaki virajda atağa kalkamaz isem bu yarışın sonu belliydi. Kaybedecektim. Tork olarak ondan iyi olduğum aşikar idi ama şöyle bir sıkıntı vardı. Viraj alırken N/A ship olduğu için hem viraj çıkışı hemde virajı alırken yani uzun vadede benden iyiydi. Tanrıya şükür ki lastikleri tutuşunu kaybetmişti. Yaklaşık 4lü viraja kadar dip dibe yarıştık, eğer bu kadar dibine gelmesem 4lü viraj çıkışı yakalayamazdım.
    4\'lü virajdan sonra bir süre düzlük olduğu için pek bir şey yapamadım amm daha sonra \"S\" virajında -s şeklinde olduğu için- dıştan atağa kalkıp içe geçtikten sonra su yoluna girip hızlanarak yarışı son düzlükte bitirdim.
    ( https://youtu.be/KoFSQeOAYz4 )
    Eve doğru yola koyuldum. Dağ çıkışında otoban ile şehiri birbirine bağlayan ışıklara varmadan bir ışık daha vardı ve kırmızı yanıyordu. Arkamdan kırmızı bir Evo yaklaştığını fark ettim. Yanıma geldi ve bana "aç camı iki dk bir şey konuşçaz" işareti yaptı.
    H: Kenara çekip dörtlü yaksana iki dakika.
    Dediklerini yaptım ve sohbet başladı:
    H: Takımımızda yeni üyeler görmek çok güzel.
    B: Ha ?
    Elindeki telefondan bir web site gösterdi. Bu site sokak yarışları ile alakalıydı ve benim de orada resmim vardı. Manşeti ise "Ateş böceklerinin yeni üyesi" idi.
    H: Şimdi, stickeri nereye yapıştırmamı istersin ?
    (To be continued) ...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      devam etme amk
      ···
  12. 12.
    +3
    (Eirene is coming back guys)
    B: Gibik gibik konuşma be, canım sadece araba sürmek istediği için geldim. Ben yarışçı falan değilim ayrıca sizin için yarışmadım, sadece canım araba sürmek istediği için sürdüm.
    H: Pekala evlat, şunu unutma. Yendiğin adam benim gibi bir takımın yıldızıydı. Bu işin rövanşı olacak elbet. Unutma.
    B: Sizin yarışmak adı altındaki saçmalıklarınız beni alakadar etmez. Istediğim zaman sürerim. Şimdi izninle, iyi günler dilerim.
    Saat 5.30\\\\\\\'a geliyordu. Eve doğru yola koyuldum. Acaba annem ne diyecekti ? Pek kızacağını zannetmiyorum. Diğer yandan Buse\\\\\\\'ye ne diyecektim ? Yarışım olduğu Ebruları görünce aklıma geldi kusuruma bakma falan mı ? Her neyse, hiçbir şeyi giblememek en iyisi. Akışına bırakmak en güzeli, olacağı varsa olur yoksa hepsi bir arada zütümü giber zaten.
    Eve vardım.
    A: Hoş geldin.
    E: Hayret, kızmadın. (Gülerek)
    A: Neler olduğunu anlatmadın, hemen ön yargılı bir şekilde davranmak istemedim. Ayrıca bu halin ne ? Kimle kavga ettin ?
    E: Merdivenlerden düştüm.
    A: Tabii canım bende salağım. (Salonun ortasında ki masada sudoku çözmektedir, [masa yer masası] bu sırada kalkar ve salondaki ufak derin dondurucuya gider) Bira ister misin ?
    E: Hiç fena olmaz ya.
    A: E, dökül bakalım.
    E: Okulda biri ile tartıştım. Öyle bir kargaşa çık-
    A: Kargaşa değil belli, çocuk teknikleri iyi biliyor. Muhtemeden thaii boxer.
    Oha amk kahin misin ?
    A: Yumrukları sağlam ama anlaşılan bileği güçsüz. Eger yeteri kadar iyi olsa kaşında ezilme olurmuş. Şanslıymışsın evlat. Senden daha tecrübeli olsa dayağı yermişsin. şimdi diyeceksin ki sen bir de onun halini gör. Onda ne var ?
    E: En son bayılmıştı, ağzı yüzü sağlam mordu.
    A: Peki kavga sebebi neydi ?
    E: Ebru ile konuşmam.
    A: (gibimsonik bir ifade ile) Haaa ?! Kız için kavga mı edilir 4mk ?!
    E: Bura Türkiye ne bekliy10.
    A: Ebru, geçen buraya gelen kız değil mi ? Derdi neymiş ikisinin ?
    E: Ebruyu bilmiyorum, kavgadan sonra yanıma gelmedi. Ama Ömer, Ebru\\\'yu kıskandığı için bana saldırdı. Müdürün odasına gittik. Suçlu yine ben oldum.
    A: Amaaaan gibtir et. Sende hasar yok ya. Eğer biraz daha hasarlı gelseydin eve okulu basardım.
    E: Boşver. Böyle iyi.
    A: Peki arabayı neden aldın ? Bir şeye sinirlenmiş olmalısın ama bu tür şeyler seni sinir etmez.
    E: Müneccim falan mısın ? Sinirlendim evet ama buna.
    A: Pekala, anlaşılan zor bir gün geçirmişsin. Arabayla ne yaptın peki ?
    E: Dağa çıktım. Hakanlar ile farklı bir grup yarışacaktı o sıra. Bende yarışı bastım. Karşımda BMW vardı E46. Yendim.
    A: Ama Hakan buna nasıl izin verdi ? Sırf sen, canın istedi diye öyle bir şey yaptırmaz.
    E: Takımıma katılacaksın dedi. Gerçi yarış bittikten sonra red ettim.
    E: Neyse, ben yatıyorum.
    Annemin sezgileri çok güçlüdür. Ayrıca bir sürü konuda tecrübesi vardır. Abim doğmadan önce Ai kido yapıyormuş ve 4. danda bırakmak zorunda kalmış. Bu sayede yediğim yumruğun hangi branş tarafından olduğunu anladı.
    Nefes almakta zorlanmaya başladım. Tüm enerjim bitmişti ve çok yorgundum. Saat 6.30 gibiydi. Biraz kitap okudum. Pazartesileri antrenman yapmadan geçmezdi. Bu yüzden akşam yemeğine kadar enerjimi topladım ve yemekten sonra antrenmanımı yaptım. Sonra da duşa girip yattım. Ertesi Salı sabahı farklı bir ses ile uyandım.
    Buse: Eirenem, uyan canım.
    Canın manım hayırdır, bana mı yavşıy10 ?
    E: Senin sabahın bu saatinde ne işin var ya ?
    B: Saat 8, 1. si. Rahatsız isen gideyim 2.ci.
    E: Sana git diyemem ama kal demekte gelmiyor içimden bu yüzden beni uyandırma.
    B: Sen ne tür bi odunsun ya ?
    E: (Esneyerek) Meşe odunuyum, kışın iyi ısıtırım. Kışa kadar sakla bence.
    B: Ha ha ha, IQ seviyen -250 falan mı ?
    E: Yok lan ben senin kadar düşer miyim hiç ?
    Annem o sırada oda kapısını kıracak şekilde açar.
    A: KALK ULAN ARTIK!
    E: (Yataktan fırlayıp rahat ve hazır ol yaparım) Koğuş günaydın! SAĞ OL. Sağ baştan say. BiR ! ACEMi ER EiRENE EMRiNiZE HAZIRDIR KUMANDANIM!
    Niye bu kadar boş yaptım bende bilmiyorum fakat maksadım ortam yumuşasın.
    E: Buse sen aşağıda bekle, ben bi saçımı yıkayıp geliyorum.
    Diyerek odadan çıktım. Elimi yüzümü yıkadım. Ağzım fare leşi gibi kokuyordu. iyi ki gargaram vardı. Saçımı yıkayıp fön çektikten sonra odama girdim. Okul kıyafetlerimi giymek için soyunmuştum ki :
    B: Bu kadar çabuk nasıl iyileşir be ?!
    ALTIMA SIÇTIM HUUR, iNSAN Bi KAPIYI FALAN ÇALAR.
    E: Bağırma be salak. Annem onu bilmiyor. Ayrıca ne arıyorsun be burada. Dışarı çık, derhal ?!
    B: Dün o kadar yardım ettim be, insan bi minnettar olup izlememe izin verir.
    E: Burada şov yapmıyorum, üstümü değiştiriyorum.
    B: Annen bilmiyor demiştin, demek ki bilmesini istemiyorsun. Ne yalan söyleyeyim, bir anneyi bende üzmek istemem ama evladı yardımcı olursa.
    E: Buse, gibtir git bana şantaj yapma.
    B: Şantaj değil, anlaşma bu anlaşma. Sen bana istediğimi ver, bende sana istediğini vereyim.
    E: ikinci sefer olmayacak ama.
    Buse dün bana cidden çok yardım etmişti. Hem sıkıntı çıksın da istemiyordum. Şuanlık görmesinde sakınca yoktu.
    B: Pekala, perdeyi çekeyim bekle. Kapıyı da kilitleyeyim. Odanın ortasına geç. Akıllı çucuk seniii.
    E: Başka emrin ?
    B: Atletini çıkar.
    E: Zaten gördün ama ya, daha zorlama.
    B: Çıkar !
    E: Emir verme rica et bari.
    B: Çıkarır mısın lütfen.
    Kollarımı kaldırdım ve yavaş yavaş atleti çıkardım.
    B: Şimdi de şortunu indir.
    Bu huue facede kız falan mı soyuyor ya ? Bu ne rahatlık 4mk.
    E: Tamam mı, daha çıkaracak bi boxer kaldı. Her yanımı da gördün.
    Südyeninin bağını açtı. ikiz kuleler inşa edilmişti. Onlar oraya nasıl sığıyordu ?
    B: Ahhh, memelerim sıkıştı.
    B: Neyse, bana doğru gel.
    Buse karaciğerime doğru bakıyordu.
    E: Ne oldu ?
    B: Nasıl bu kadar çabuk iyileştin ?
    E: Ben ne bileyim. Oradan bakınca doktora falan mı benziyorum.
    B: Eğilsene bi, kaşın nasıl olmuş bakayım.
    Odamın girişinden birkaç adım sonra olan boşluğa sandalyeyi çekmiş beni izliyordu.
    Eğildim ve kaşıma baktı. Daha sonra yerinden kalkarak öptü ve tekrar oturdu.
    B: Bir daha böyle dengesiz hareketler yapma. Şanslısın ki hızlı iyileşiyorsun.
    E: Başka bir şey yaptırmayacaksan giyinebilir miyim artık ?
    B: Bekle, son bir şey daha yaptıracağım.
    Elini yavaşça boxera soktu. içerde tombala arıyor sanki huur.
    B: Obaa çok ısınmış burası. Biraz serinletelim.
    Dedikten hemen sonra seri bir şekilde boxerı indirdi. En sonunda gibicem o olacak. Gibmemek için zor duruyorum ama Buse çok inliyor kesin annem yakalar amk.
    E: Napıyorsun lan manyak ?!
    B: (Eli gibimde ileri geri yavaş yavaş okşuyor, çadır yavaşça dikiliyor) Tamam pardon, abarttım. Yav gerçi sende de ne vücut var ya. Ne zaman görsem kendimi kaybediyorum. iyice şişti her yanım.
    E: Neyse, olanlar olmamış gibi davranalım artık, yoksa can sıkıcı bir hal almaya başlayacak.
    B: Sanırım haklısın ama dur ondan önce şunu yapmam gerek.
    Dedikten hemen sonra tişörtünü çıkardı. Sütyenin kilidi açık olduğu için düştü ve memeleri göründü. Çadır dikildi.
    B: Ohaa, ben bunu mu içime aldım.
    E: Yav yeter saçmaladık iyice. Giyinelim artık.
    içimdeki masumiyeti kaybetmek istemiyorum, yoksa şimdiye kadar dam üstünde dam bırakmazdım da. Neyse diyip devam ettim.
    Giyindik, kahvaltı ettik ve durağa doğru yola koyulduk. (To be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +3 -1
    Adam: Ben yardımcı hakemim, Hakan sizinle başlangıç çizgisinde buluşmak istiyor. Bu yüzden sizi durdurdum.
    Tepki bile vermeden R ye aldım. Normal bir hızda yukarı çıkmaya başladım. Ne çok basıyor, ne de drift yapıyordum. Ama köşeleri dönerken köşedeki her bireyden alkış alıyordum. Bu öz güvenimi nasıl arttırmıştı kim bilir.
    Başlangıç çizgisine varmıştım. Bana dağın tepesinin biraz ilerde olduğunu ve orada benimle konuşmak istediğini söyledi. Ben bu dağı avucumun içi gibi biliyorum yannam sen hayırdır ? Hiçbir tepki vermeden aracına geçmesini ve ilerlemesini bekledim.
    Dağın tepesine gelmiştik. Arabadan önce Hakan, sonra ise Buse indi. Buse tedirgin bir ifadeyle göz kontağı kurmaya çalışıyordu benle. Ben ise ikisini de giblemek istemiyordum ama bu Hakan denen hıyar kim bilir annemle ne tartışmalar yaptı.
    H: Vaktin var değil mi ?
    Eirene: Buraya geldiğime göre ?
    H: Yaklaşık 4 yıldır sokakta sürüyorum, ondan önce 13 yaşımdan beri ailemle birlikte piste çıkıyorum. Dostum, nasıl oluyor da beni geçebiliyorsun ? Ehliyetin var mı ? Araba sürmek için çok genç değil misin ? Böyle sürmeyi nasıl öğrendin ?
    E: Bu sorular ne cennete geçiş sınavı falan mı ?
    H: Mizah konusunda da bayağı yeteneklisin bakıyorum.
    E: Herkes aynı şeyleri söylüyor, bu övgü değil nesnel bir yargı oldu artık (bin sırıtışı)
    H: Neyse, (tam bu sırada konuşmaya biraz ara verir ve kaputa yaslanır, cebinden CF marka cugara çıkarır ve ikram eder) içer misin ?
    E: Bende parli var sen içer misin ?
    H: Yok panpa parli bozdu yaa. Seni buraya bir teklif için çağırdım. Ateş böcekleri takımına katıl. Gayet iyi sürüyorsun. Ayrıca başı boş bir yarışçısın. Bizim takımda gayet iyi para var.
    E: Orada dur zengin züppesi. 1. si ben yarışçı değilim ve bir takıma ...
    H: O zaman bugün neden burada beni mağlup ettin ?
    E: Bak dostum sana tek bir açıklama yapacağım, annem bir tekel bayii işletiyor biliyorsun. Bende aileme destek olmak için dağıtım işini üstleniyorum. 17 yaşındayım ve 13 yaşımdan beri bu dağdaki otellere dağıtım yapıyorum. Daha fazla bir şey yok. Ne ehliyetim var ne de yarışçıyım. Benden bu kadar.
    ( https://youtu.be/290ds--GJtk )
    Açıkçası bana yarışcı denmesi çok ağrıma gitmişti. Babam denilen o gereksiz insan gibi biri değildim ben. Belki de yanlış düşünüyordum kim bilir ? Arkamı döndüm ve gitmeye hazırlanıyordum ki :
    Buse : Eirene, iki dakika seninle konuşabilir miyim ?
    Eirene: Bak Buse, konuşulacak bir şey yok, ne sen beni gördün, ne de ben seni. Bundan sonra ne yanıma gel ne yanına geleyim ; kapiş ?
    Arabaya bindim ve hızlı bir şekilde eve doğru koyuldum. Normalde çok içen birisi değildim fakat bu gece yarışı kazandığım için annemin hem eve geç gelmeme hem de içmeme kızacağını pek düşünmüyordum.
    Dağdan şehire indim ve bir tekelden 3 kutu bira aldım. Yanımda zaten sigara vardı. Ama canım pro çekmişti. Çilek en sevdiğim aromaydı. Çilekli pro aldım ve tenha bir tepeye doğru yola koyuldum. Şehre inerken yine onun yolundan geçtim ... Ebru ... ismini duyunca yutkunamıyordum. Ama öfkem dinmiş gibiydi.
    Tepeye geldim ve manzara harikuladeydi. Bu tepenin adı Huzur tepesi olmalıydı. Püfür püfür esen serin bir tepeydi. Tüm şehir ayaklarının altında, ne ışıkları ile gökyüzünü kirleten bir şehir, ne de yıldızları olup şehri olmayan açık bir gökyüzü vardı. Biralarimi aldım ve arabadan indim.
    Bir ağacın altında uzandım. Telefonumu kapadım. Yavaş yavaş biramı yudumlarken bir yandan da dumanlanıyordum. Oturdum ve düşündüm, neden hep bunlar benim başıma geliyor, ben artık bir kadına güvenemeyecek miyim ? Düşününce tüm cevapları kendiliğinden bulmuştum zaten. Hayır, güvenemeyecektim. Anneme bile söyleme dediğim şey üç gün sonra komşudan kulağıma geliyordu. Anneme güvenmeyen ben başka kadına nasıl güvenebilirdim ki ? Sonra neden güvenmiyorsun diye tatava yapıyonuz, sizin de bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor ki dıbına çakayım.
    Biralarım biter bitmez telefonu açtım, tonla cevapsız çağrı, mesaj ve bildirim vardı. Hiçbiri gibimde değildi. Saat 24.00\'a geliyordu. Eve doğru yavaş yavaş yola koyuldum. Yolda pek bir şey yoktu zaten, hayat kadınları, hayat kadını arayan adamlar, benzinlik gibi açık yerler, bir kaç araba ve benzeri şeyler.
    Eve vardım. Arabayı 1 dakika kadar rölantide bıraktım. Motoru durdurdum ve indim.
    B:(Alçak sesle) Ben geldim.
    A: Sonuç ?
    B: Kazandım.
    Annem sevinçten sarılmıştı, tebrik etti ama umurumda bile değildi.
    B: Tebrik etmek istiyorsan dolaptan soğuk bir bira verebilirsin mesela.
    A: iyi misin ?
    B: Sadece her zaman ki halim.
    A: Yine mi kabuslar ?
    B: Hmhm.
    A: Pekala, al sana bir bira. Çok oturma yat sende.
    Bu saate kadar nerede olduğumu, neden telefonumu açmadığımı sormak yerine, 6 yaşımdan beri gördüğüm kabusları sordu. Anne gibi anne be .
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +2
    Spa merkezine gelmek üzereydik,
    B: Daha ne kadar var ? (Afra tafrası yatışmış bir şekilde)
    E: 1 km kadar, ha bu arada sinirlerin hafiflemiş sanki ?
    B: Öyle mi ?
    E: Haksız bir konuda bana sinirlenmen ... ( Ses tonunu yüksekten alçağa doğru bunu dedim ve şimdi alaycı bir tavırla) Pekte umrumda değil.
    B: Ya tamam haksızdım özür dilerim ama biraz beni umursar mısın lütfen ?
    E: Hem boş yere afra tafra hemde beni umursa, bu şey değil mi ya; hem ayranım dökülmesin hem zütüm gibilmesin ?
    B: Ya ama (küçük bir kız çocuğu şeklinde) ne bileyim Özge öyle mesaj atınca birden şey oldum.
    E: Korktun, ama neyden ?
    B: Beni bırakıp gitmenden.
    Kız burada alt yazı olarak senin itin oldum ister bin üstüme sür beni ister gib bir köşeye at beni diyordu.
    Spa merkezine vardık, kapıda yine Halime hanım vardı. Ama bu sefer tek değildi. Yanında bir erkek daha vardı. Ve bu ... Lanet olası bin Hakan, nasıl beni burada buldun ya ?
    E: Halime hanım.
    H: Aaa, Eirene. Hoş geldin. Dur bakayım notlarıma, hmm evet bu gün saat 9.15 gibi teslimat geleceği bildirilmiş. Sen malları içeri taşırken ben kasadan paranı getireyim.
    Ben malları içeri taşıdıktan sonra Buse ile Hakan\'ın sohbet ettiğini fark ettim.
    E: Muhabbetiniz bol olsun, insan bizi de çağırır.
    H: Yok be eski güzel günleri yâd ediyorduk.
    B: Kendi adına konuş, hiçbiri güzel değildi.
    Zaten eskiden sevgili olduğunuzu bilip bunu umursamıyordum. Umursadığım tek şey Buse\'nin AIDS olmamasıydı. Dışında bana bulaşıp suratıma vurmadığınız sürece ne tak yediğiniz umurumda değildi.
    H: Çok keyif aldığını söylüyordun ama. (yavşakça sırıtıp iğnelemeler.)
    H: Sahi ya arkadaş olduğunuzu biliyordum fakat bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum.
    B: Tahmin etmek zo-
    E: Yakın olup olmamak bize kalmış ve geçmişte ne yaptığınız beni alakadar etmez. Sadece yanımda muhabbetini açmayın.
    H: Hey dostum, biraz sakin olmayı de-
    E: Bak Hakan zaten seni sevmiyorum, sen işine git ben işime.
    B: Eirene, cidden sakin ol.
    E: Yeterince delirttin biraz da sen sakinleştirmeyi dene.
    B: Pekâlâ.
    O sırada karşıdan biri gelir. Bu gelen Hakan'ın olduğu takımın kaptanı Umuttur.
    U: Hakan, sıkıntı mı var ?
    H: Hayır, yok. Sadece şu çocuk beni tekrar ezmek istediğini söyledi.
    U: Geçen seni yenen mi bu ?
    H: Evet.
    U: Pek gençmiş, söyle bakalım veled, senin ehliye-
    E: Sana ne ?
    U: Bu yaptığın bir meydan okumadır ama.
    E: Git işine, tek anladığın şey aracının motorunu güçlendirerek dağdaki yavaş araçları geçmen. Bu sebepten dolayı kendini takım kaptanı falan mı zannediyorsun ?
    U: Çok iddialısın, bu akşam, saat 22.00'da seni her şeyimle bekliyor olacağım.
    E: Pekâlâ, bizde geri vites olmaz.
    B: Yapma, kaybedersin.
    U: Ha bu arada, kuralları ben koyarım. Unutma!
    E: Bol şans.
    H: Eirene, iki dakika benle gelir misin ?
    Beni kenara çekti ve konuşmaya başladı.
    H: Bak dostum, beni sevmiyor olabilirsin buna saygı duyarım.
    Bu dediği laftan sonra biraz kanım ısındı lan.
    H: Ancak,
    Buse bu sırada bize kulak misafirliği yapmak için kutu kola makinasının önüne gelir.
    H: Buse benim exim ve ben hâlâ onu seviyorum. Çok güzel vakit geçirdim. ileride benimle birlikte olması için her şeyi yaparım.
    E: Bu yüzden mi beni ezmek için takım kaptanın ile kavga ettirttin ?
    E: Bak dostum, ne yaptığınız beni alakadar etmez. Buse seni hâlâ sevse bile umurumda değil. Ama karşıma çıkma.
    H: Güzel, benle o kadar seviştikten sonra senin sevip onla birlikte olma ihtimalin yok diye düşünüyordum ve haklı çıktım.
    Rule one : Karşında ben varsam haklı olma ihtimalin yoktur.
    Rule two: Karşında ben varsam haklı olma ihtimalin yoktur.
    Question one: Senin çükün kaç cm amk ? Bu kızın niye hiçbir yeri açılmamış o zaman ?
    Her neyse, olanlar açıkçası beni sinirlendirmişti.
    E: Bittiyse gidiyorum, dinlediğin için sağ ol Buse.
    B: Ya, özür di-
    E: Bir gün içinde farklı sebepten ötürü iki defa özür dilenmez.
    ( https://youtu.be/tyVy1aZITfk )
    Arabaya doğru hızlı ve arkama bakmayan adımlarla yürüdüm. Anladım ki benim bu kızı gibmem onun için bir ödül olmuş. Huur kurusu seni.
    B: Açıklayabilirim.
    E: Açıklamanı falan dinlemek istemiyorum, bu ne yani ? Kadının cebinde parası yoksa kumbarası dıbcığı mı ?
    B: Hayır, buraya taşıdığımız zaman ailem çok borç içindeydi ve bende kendi giderlerimi hafifletmek için Hakan ile çıkmaya ve onu kullanmaya başladım. Sadece bir kere birlikte old-
    E: BANA NE ?
    Arabaya bindim, Buse de bindi. Kontağı açtım ve hızla gazlamaya başladım. Dağdan aşağı sürdüm, suratımda azrailimsi bir ifade vardı.
    B: N'olur, yalvarırım bana kız, bana küs ama yavaş sür. N'olur beni bırakma.
    Dediklerinin farkında bile değildim. O kadar sinirliydim ki kan beynime sıçramıştı. Herhalde Buse'yi eve bırakır ondan sonra en sevdiğim mekan olan tepeye geçip iki bira çekerdim. içindeki B vitamini beni rahatlatmaya yeterdi.
    B: Böyle yapma gözünü seveyim, kaza yapacaksın bak. Hem sorunlarımızı konuşarak halledebiliriz.
    Dediği hiçbir şeyi algılamıyordum. Pek ağlak biri değilim fakat sinirlenirsem gözüm sulanır. Biraz gözlerim sulandı. Ağladığımı zannetmesini istemem çünkü bundan nefret ederim. Dağdan indik, eve doğru giderken ben hala sinirli bir şekilde basıyordum. Bir elim vites bir elim direksiyondayken buse elini elimin üstüne koydu ve
    B: Sakin ol artık, konuşup çöz-
    E: Dokunma bana.
    B: Peki, ahh karnım. Eczane önünde durabilir misin ? ilaç alayım.
    E: Peki.
    Buse'nin karnı ağrıyordu. Ağrı kesici almaya gitti ve inerken :
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +2
    Nereye kayboldu bu cadı ?
    E: Anne, Buseyi gördün mü ?
    A: Arabaya geçti.
    Bende diyorum nerede bu zütü taklı. Arabaya geçtim ve mp3 bağladım.
    ( https://youtu.be/PT2_F-1esPk )
    Açıkçası ben 8 yaşındayken büyüyünce araba kullanmayı sevmediğin halde araba kullanmak zorunda kalacaksın ve yanında kız olacak deseler inanmazdım. Kızı hayal ede ede çadırı kaldırıp mala vururdum belki. Şakaydı be, ben küçüklüğümden beri her şeyin doğalını severim. O yüzden 6. sınıfta birkaç kez hariç hiç mala vurmadım. Belki de bu yüzden gibimi kontrol edebiliyorum.
    B: Beni evin önünde bıraksana, bi üstümü değişip geleyim.
    E: Zaten serbestsin, okula hiç okul kıyafetleri ile geldiğini görmedim. Bu halinle kal.
    B: Yaa hadiii, naz yapma işte.
    E: Tamam be tamam. Ama 7 dakikan var, gecikirsen giderim.
    Daha dağa cıkacağız, malları bırakıp eve döneceğiz. Bu kıyafetinin derdinde. Kadınlar ne kadar da zutundeki takın derdinde ya. Hazır bu gidip gelirken aldığım bisküvi ve kekleri yemeye başladım. Biraz ona da ayırdım, aç olduğunu zannetmiyorum ama eğer öyleyse diye önlem almakta fayda var. Koltuk ayarım ve ayna ayarım dün annem sürdüğü için değişmişti. Fakat dün o kadar yorgundum ki ayarlamaya bile ugraşmamıştım. Dün gelen mesajlara bile bakmamıştım, harbi lan mesajlar neydi acaba ?
    Açtım wp yi
    Özge: Bu yaptığın ayılıktan sonra yanıma gelmedin ya, bir daha benle konuşma. Numaramı sil ve bir daha asla benden söz etme.
    Bu ne yersiz ego huur evladı ? Sanki seni anneme anlatıyorum. Gerçekleri gör biraz, gibeni severler; seveni giberler. Mesela ben şimdi seni gibeceğim.
    B: Numaran yokta, tanıyamadım. Kimsin ?
    istediğini mesaj ile çok güzel belirtmişti. Benle ilgilen, hâlâ aklımdasın, hâlâ seni istiyorum, son umudum bu. But çokta gibimde.
    Susturulmamış diğer 26 mesaj ise Buse'nin di
    - Eve gidince mesaj at, haber ver. Kendine dikkat et. Seni seviyorum mükemmelim. Bu güzel gün için çok teşekkür ederim...
    Görüldü atıp bıraktım, zaten 3G kapalı şuan bildirim de gitmez.
    Tüm işlerim biter bitmez Buse geldi, sanırım çadır kurulması gerekti. Ya abi ama çok belliydi bu. iddiayı kazanmak için yapmıyorsa tüm cihan beni zutumden gibsin. Dekolte tişört altına yarım sütyen ne, o kalça o pantolona nasıl sığıyor ? O nasıl makyaj ? Bu kız ileride bana vermeyecekse adım Eirene değil.
    B: Çok bekletmedim umarım ?
    E: Çok beklettin.
    B: Cidden mi ? Niye be ?
    E: 7 dakikanın 7 sini de kullanmak zorunda değilsin. Neyse hadi gidelim.
    Yavaş yavaş müzik ve camlardan gelen rüzgar eşliğinde gözlüğümü taktım. Bugün hava parlak olacaktı. Dağa doğru gitmem için Ebru'nun evinden geçmem gerekti. Kapıda Ömer vardı.
    Huur evladı, gece yatağını buraya alda burada yat kalk istersen ?
    B: Dikkatin dağıldı, ne oldu iyi misin ?
    E: Bir şey yok, sadece ilgim kaydı bir an.
    Bir an bana mı diyecek diye korktum.
    B: Niye ki ?
    E: Saat 9.15, Ömer ile Ebru'da okul kıyafeti yok ve evin önünde beraberlerdi.
    B: Yani ?
    E: Ne yani ? Ne dememi bekliyorsun, dedikodu mu yapayım ? Sadece bir anlık ilgim kaydı o kadar. (Modu düşer bir vaziyette söyler.)
    B: Yalan seziyorum ama hadi hayırlısı. (Bir süre sessizlik olur) Dün attığım mesajlara niye cevap vermedin ?
    E: Yeni gördüm.
    B: insan biraz beni önemser be, bi bakar mesaj atmışmı diye.
    E: işim vardı.
    B: Hmm tabii, direk eve geldin ve uyudun. Bahanen bu mu yani ?
    E: Hayır, atölyedeydim.
    B: Yalana bak, sen resim bile yapmazsın. Ne ararsın atölyede ? Annen geldi, seni aldı ve eve gittiniz.
    E: Birincisi, annem değil Sultan teyzem geldi. ikincisi, atölyeler bir şeyin işlendiği yerlerdir. Medela mobilye atölyesi, araba atölyesi, vb.
    iki züt verdin diye hemen senin malın mı olduk ? Bu ne hava ?
    E: Ayrıca ne bu ? Ahiret sınavları falan mı ?
    B: Peki, o zaman bunu nasıl açıklayacaksın ?
    E: O ne be ?
    • Flashback*
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +2
    Uzun süredir okuduğum en sürükleyici hikaye teşekkür ederim kardeş umarım yarım bırakmazsın
    ···
    1. 1.
      0
      inşallah bende bekliyorum 1 saattir entyri atmasını
      ···
    2. 2.
      0
      Yorumun için teşekkürler panpa, korkma. Sen rezini al ve bekle. Ben partı er de geçte olsa atarım. Ama atarım. Eğer gelmiyorsa isim vardır, beklemeyin. Ama gelir, yarım kalmasından korkmayın.
      ···
  17. 17.
    +2
    Sıraya geçtim.
    Didem (sınıfın spor başkanı): Kıyafeti olmayanlar bahçenin bu köşesinde sıraya geçsin.
    Kerem (Didem'in yannaklı versiyonu): Gençler rahat, hazır ol! Sağ baştan say.
    Ben: 35 ve son.
    Beden derslerini severken aynı zaman da nefret ederdim. O kadar dar eşofman ne dıbına koyayım. Ben o kadar dar eşofmanla adım atamam, ama kız kalkmış "Hıçım bının dışındı kyfıtlı rıhıt ıdımıyırım." Sus otur yerine ağzının yayını gibmeyeyim senin. Şahsen çok fazla kız kesmeyen biriyim, kabul arada bakıyorum ama onu da merak ettiğim ya da ilgimi çektiğim için. Hep erkeklerin salaklığı. Siz kızların içindeki istenme duygusunu arşa çıkararak en büyük zararı kendinize verdiniz, onları arzulayarak ağlarına düştünüz. Siz nasıl bir abazasınız ya.
    Ha gerçi erkeksin arzulaman gayet normal ama işin kilit noktası şurada :
    -Arzularını belli edersen gider. Ben henüz seni seviyorum diyipte bir kızla fck buddy ya da adam gibi uzun ilişki yaşayan görmedim.
    Sıra dağıldı ve hoca bizi her zaman ki gibi serbest bıraktı. Bugün günlerden perşembeydi. Perşembe günleri 1 saat basketbol antrenmanım olurdu. Çok fazla sportifi biriyim. Ve bu çok güzel bir şey. Insanlar 1 km yürüyüp nefes nefese kalırken (Taekwondo antrenmanlarım hafta sonları 2'şer saat), ben Taekwondo'dan çıkıp eve yürüyordum.
    Bugün basket antrenmanım var diye basketbol oynayasım vardı.
    Kerem, Kaan, Yiğit ve Cengiz oynuyordu.
    B: Gençler hangi takım güçsüz, ben oraya geçeyim ?
    C: Yavşak ve satıcılar giremez.
    B: Çıkta kural ihlali yapan kalmasın.
    C: Gençler ben oynamıyorum, size iyi oyunlar.
    B' Tamam lan tamam bebelerin topunu elinden almak bana yakışmaz.
    Açıkçası Cengiz çok gurur yapıyor. Hayır bekaretini falan da bozmadım bu ne gurur ? Ya da menstural döngü vakti falan geldi. Çokta umurumda değildi. Voleybol oynamayı daha çok seviyordum. Hem orada Namık adında Taekwondocu bir arkadaşım daha vardı. Aramız süperdi ve karşılıklı tekmeyle voleybol oynardık.
    N: Vuaaay kardeşim sen buranın yollarını bilir miydin ya ? (Yavşakça siritmalar)
    2 ders boyunca voleybol oynadık, kızların topa ayakla vurmayın artık diye sitemlerini çektik. Ve ben ne yaptım, bilin bakalım ne yaptım. Dur ama önce bir tahmin et. Hayır, bilemedin. Tabii ki Ebruyu dikizlemedim, dikkatini çekmemek için zutumu yarmadım, sadece akışına bıraktım. Ömer ile Ebru yan yana gelince bile giblemedim. Kısacası mükemmel bir bad boy oldum. Bunla bad boyluk diye dalga geçmem bir yana, bence en doğru davranış stili buydu. Şimdi ne yapayım kız Ömerle birlikte diye gidip Ömer'i ya da Ebru'yu mu öldüreyim ? Ya da benle birlikte olmazsan intihar ederim falan mı diyeyim ? Ne yapıcam bunu, işim olmaz. Tek kız Ebru değil. Ve kızlarla yaşadığım hiçbir şey tesadüf değil.
    Üstümü değiştirip sınıfa çıktım. Geçtiğim her yer parfümüm kokuyordu ve işin garip tarafı benim terim kokmazdı. Sınıf kapısından içeri doğru giriyordum ki :
    Özge : Eirene.
    B: ?
    Özge : Gelir misin ? Sana ihtiyacım var. (Gözleri yaşlı, rimelleri akmış)
    Şimdi gerçekleşecek sahne resmen birbirini pazarlama olayıydı. Hepinizin başına ya gelmiş ya da gelecektir. Tavsiyem kendinizi mümkün olduğu kadar ağırdan ve nazlı satın. Ha bu bana yakışmaz derseniz ve iyi cucuk olmaya devam ederseniz kız sizin orada ilginizi sanki paranızı yer gibi yiyip sonra giblememeye ya da yanınıza gelmemeye; hatta ve hatta siz niye gelmiyorsun gibi sorularla kızın üstüne gittiğinde bahaneler ile sizden kaçacaktır. (tu bi kuntúnyúd)
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +2
    Evet bildiniz, Eray ayısı ben tam havaya kalkarken bana omuz atmaya geliyordu. Hangi hayvan evladı böyle omuz atar, gazi dedesinin düşmanına omuz atıyor sanki.
    Ben daha havadayken olanları tahmin edebilme kapasitesi olan Fevzi hocAm sağ olsun koşa koşa yanıma geldi.
    Fevzi : Ya napıyorsunuz amerikan futbolu mu bu ?
    Eray: Pardon hoc-
    F: Bunun pardonluk yanı mı var ?
    Öğretmenlerde meslek hastalığı sanırım bu. Uyarmaya başladıklarında duramıyorlar.
    B: Hocam afedersiniz ama bana baktıktan sonra çocuğa kızsanız ?
    F: Sen iyi misin ?
    B: Evet hocam ondan bakmanızı söyledim.
    F: Ukalalığın sırası değil şimdi.
    Şu lafa da ayar olurum, sana ne lan canım ne zaman isterse o zaman ukalalık yaparım.
    F:(Ayağıma dokunur, büker, hatta gaza gelip çevirip üstüne oturmaya kalk.. yok lan yok o kadar abartmaz.) Acıyor mu ?
    B: Sanırım bu sorunun cevabı evet olacak.
    Hocam utanmayın ya kırın, kırık değilse bile o bükülmeden sonra kopması lazım amk.
    F: iyi haber, kötü haber ?
    B: Yapıştırın gelsin hocam.
    F: iyi haber kırık yok, kötü haber bir süre topal kalacaksın, ımh 2 hafta sürer herhalde bu. Kötü burkulmuş. Büyük ihtimalle kıkırdak zedelenmesi. ( O sırada tribüne en yakın kişi Ebru, diğer giriş soyunma odaları altından olduğu ve kilitli olduğu için ona seslendi sanırım.)
    F: Ebru kö- (yazar notu: karıştırdım beyler yanlış hikâye) buz getir yavrum, seri.
    ilk defa birinin Ebru'ya yavrum demesi - iyi niyetli de olsa kötü niyetli de olsa- canımı yakmamıştı.
    F: Yine de bir doktora görünmeyi ihmal etme.
    Sürekli sakatlandığım için yanımda bandaj, ağrı kesici hap, yanık ve ağrı kesici merhem taşırım. Aslında çantamda bir sürü şey var. Cımbız, ip, tırnak makası, krem, kolonya, ıslak mendil, selpak ve ayna. Tavsiye ederim çok işe yarıyor.
    Ebru koşa koşa buzu getirirken Gökmen'den çantamı getirmesini istedim. Bir şey dikkatimi çekti, normalde olsa Ebru gözüme çok daha güzel gözükürdü. Fakat şuan eskisi kadar güzel değildi. Ya ben soğumuştum ya da ağrıdan farkına varamıyordum.
    Hoca buzu press şeklinde uygulamamı soyledi.
    B: Gökmen, beni kaldırıp tribüne gitmeme yardım eder misin kanka ?
    G: Ben seni nasıl taşıya-
    B: iyi tamam sen dur ben seke seke gi-
    F: Yardım etsene olm arkadaşına. Eirene sen eve gidebilirsin, siz antrenmana devam edin daha yarım saatiniz var. Kızlar su molası bitti naş naş.
    Yardım edenin amk zaten, bizim ülkede kim yardıma muhtaç durumda ise ona yardım edilmez. Bana kızmayın gerçekler bu.
    Tribüne seke seke gittim, çıktım ve ilk boş yere oturdum. Buse bana bakıyordu. Ayakkabımı ve çorabımı çıkarıp krem sürdüm, bandaj sardım ve ayakkabımı giydim. Kıyafetlerimi değiştirmem lazımdı ama yürüyemiyordum. Fevzi hoca yanıma geldi :
    F: Eve gidebilecek misin, aileni aramama gerek var mı ?
    B: Ben ararım da şuan daha önemli bir problemim var. Kıyafetlerimi değiştirmem gerek ama soyunma odasına gidemiyorum.
    F: Eğer utanmayacaksan tribünde değiştir ? Sıkıntı olmaz, sen sakatlandın.
    Hocanın bu dediği şey sen CR7 sin ve kaleci yok, hadi golü at gibi bir şeydi. Fırsatı gören Anadolu çomarı durur mu ? Yapıştırdı topu tam doksana.
    Üstümdeki tişörtü yavaşça çıkarmaya başladım. Atletim su içindeydi ve bundan nefret ederim. Yavaşça atleti de çıkardım. Dikkatleri üstüme çekmiştim. Ve şunu söylemem gerek, eğer dikkat sizdeyse güç sizdedir. Tabii bunu yönetmeyi iyi bilmeniz gerek. Eğer salakça bir hareket yaparsanız insanlar sizi giblememeye devam eder.
    Üstüme atleti giydim, slim fit gömlek attım. Yakayı biraz açık bıraktım. Çünkü bundan 3 hafta önce 6 aylık geçici dövme yaptırmıştım. Köprücük kemiğim ile çenem arasında siyah bir kelebek kolyesi. Herkesin dikkati oradaydı. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +2
    Her şey tamamdı, son aşama olarak parfümümü sıktım.
    Buse: Afrodizyaklı mı o ?
    Eirene:Hayır kendi terimin özelliği.
    Buse: Yürüyebilecek misin ?
    Eirene: Annemi aramayı düşünüyorum.
    Buse: Waow, yine o siyah araba demek ? (Bin sırıtışı)
    Bu kız yine ne işler peşindeydi ? Neyse, öncelikli olarak eve gitmeliydim. Annemi aradım ama dağıtımda olduğunu ve gelemeyeceğini, en az 1.30 saat beklemem gerektiğini söyledi.
    E: Bele veziyyetin iççine anadolu çomarları işesin !
    B: Bu ne atar be, sakin ol.
    E: Ha ?
    B: Sinirden deliye döndün fark etmedin mi ? mi
    Evet delirttiniz beni amk. Gece saat 2 de dağıtım için müsait olan araç şuan benim için müsait değil. DELIRMEMEK ELDE MI SIZCE AYAĞIM ACIYOR BURADA.
    E: Sanırım haklısın. Neyse ben eve gidiyorum.
    B: Hey, dur. Bu ayakla nasıl yürümeyi düşünüyorsun ?
    E: Basarak.
    B: Ciddiysen komik ama espri ise espri seviyeni gibeyim.
    E: Hayır ciddiydim, neyse. Iyi akşamlar.
    B: Lan beklesene. Gidemezsin ki böyle. Sana eşlik etmemi ister misin ?
    E: Bana fark etmez.
    B: Karar ver.
    E: Sen bilirsin hadi görüşürüz.
    B: Hey, dur bekle.
    ( https://youtu.be/pMQC0oRFcsY )
    Sekerekte olsa ondan daha hızlı yürüyordum. Çünkü spor yaparken sakatlanmaktan acı eşiğim yükselmişti. Ama vicdanlı kızdı peşimden geldi.
    B: Nerede oturuyorsun ki sen ?
    E: X caddesi.
    B: Oraya da ulaşım yokki. Anca çift vesait. Ya da en az 1 saat otobüs beklemen gerekecek.
    E: Sen nereden biliyorsun ?
    B: Oradan 5 sokak aşağıda bulunan x caddesinde oturuyorum çünkü. Neyse inatçı keçi, madem gitmek istiyorsun yola koyulalım.
    Beraber yürümeye başladık. Sol ayağım sakat olduğu için sol kolumun altına girerek bana destek olmuştu.
    B: Buradan 500 metre ilerideki duraktan gecen xx otobüsü xx caddesinde bırakıyor. Oradan daha kısa sürede gidebiliriz.
    Açıkçası otobüsler cok geç geliyor diye pek otobüs kullanmam. Bundan dolayı otobüsleri pek bilmezdim. Beraber otobüse bindik. Anladığım kadarı ile çok yorgundu, teni solmuştu ve biraz halsizdi. Otobüste yol boyunca kafasını omzuma koyup uyudu. Durağa varmamıza iki durak vardı. Gök yüzü sabah hafif bulutluydu. Şimdi ise iyice kapadı. Buse'yi uyandırdım fakat çok mahmur bakıyordu. Içindeki o huuru bilmesem belki aşık bile olmuş olurdum.
    B: Hadi kalkalım.
    E: Sıkıntı yok demirleri kullanarak kalkarım ben. Sen kendine gel de bi önce.
    B: Ayh ne kadar da düşünceli kesin bna aşk yhaaa (kezban sevinci)
    E: Tabii canım gözüm senden başka çirkini görür mü hiç ? ( Bin surat ifadesi)
    Otobüse binmeden önce veya indikten sonra hiç garip bir konuşma olmadı aramızda. Sıkıntı ise şuydu. Buse cidden Özge ile öyle bir konuşma yaptı mı ? Yoksa Özge yalan mı atıyordu ? Ama şimdi sormayacaktım ve hiçbir şey yokmuş gibi davrandım. Eve gelmiştik, yavaş yavaş yağmur başlıyordu:
    B: Eee, kapıyı açmak için komut mu bekliyorsun ?
    E: Hayır, daha iyisini planlıyorum.
    B: Neymiş o ?
    E: Mental güçlerim ile içeriden anahtarı dışarı çıkarmayı deniy-
    B: Anahtarı evde unuttun değil mi ?
    E: Çok mu anlaşılır ifade ettim ?
    B: Hay lanet yağmur, saçımın ıslanmasından nefret ederim. Üstüm de ince... Tanrım, neden bugün ?
    Bana çok fazla iyilik yapmıştı. Kabul ediyorum hiçbir iyilik sebepsiz değildir, maddi ya da manevi bir çıkar karşılığıdır fakat ben bu kızın bir sırrını biliyordum. O da benimkini bilyordu ama ben max para cezası alırken onun hayatı kayardı. Her neyse, yaptığı iyiliğin karşılığı olarak kapşonlumu çıkardım ve üstüne örttüm.
    B: Çok güzel kokuyor bu. (bali çeker gibi koklar ve orgazm olur.
    Tütünle karışık parfüm kokuyordu.
    E: Sen artık evine git istersen ?
    B: Sen ne yapacaksın burada ? Sulanan çiçek gibi bekleyecek misin ?
    E: Daha iyi bir planım yok maalesef.
    B: Pekala, o zaman gel koluna gireyim ?
    E: Niye ?
    B: Bize gideceğiz de ondan. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +2
    (Eirene present iyi okumalar diler. https://youtu.be/EN-yoK3ZJC4 )
    Buse bunu diyince bir an afalladım.
    E: Ben geliyorum ama enişte kızmasın ?
    B: Bu ne, bir tür sevgililik sorgulama uygulaması falan mı ?
    E: Kayın Peder diyecek halim yoktu.
    B: Evlilik teklifimiydi şimdi bu ?
    E: Hayır angut, evdekiler bu kim demesin ?
    B: Ev boş. (Hafif sırıtma)
    E: Hee beni eve atacaksın yani ?
    B: Onca erkek içinde seni seçtim sende haklısın.
    E : Şuan biraz incin ve terli olsam bile hâlâ giderim var yani.
    B: Gider konusunu açma başımıza elektrik faturası yazarsın.
    E: Normaldir, çok ciksiyim.( Tam bir bin sesiyle)
    B: Hâlâ burada duracak halimiz yok. Yağmur artıyor.
    E: Haklısın, peki komşular sıkıntı etmesin ?
    B: Henüz tanışmadık, ev boş, ailem fark edemez, sevgilim yok, takıldığım biri ya da beni seven biri de yok. Daha sorun yoktur umarım ?
    E: Var.
    B: NE !
    E: Böyle güzel pasta yapmayı nereden öğrendin ?
    B: Ha ?
    E: Neyse, ev ne tarafta ?
    Kolundaydım ve yavaş yavaş eve doğru gidiyorduk. Sorularımı ev için saklıyordum. Sokağa gelene kadar sırıl sıklam olmuştuk. Gerçi onda bir sey yoktu. Hırkam onu korumuştu. Apartmana girdik. Evi 2. kattaydı. Yavaş yavaş merdivenleri çıktık. Aramızda garip bir bağ oluşuyordu. Bunu göremiyordum, ya da söylesem gülerdi belkide. Ama cidden hissedebiliyordum. Hissetmeyi geçtim, bu Allah dışında inanabildiğim 2. soyut gerçeklikti. inanmak bu değil midir zaten ? Varlığını göremediğin şeye bağlanmak, o canlı olmasa bile somutmuş gibi davranmak.
    Kapıyı açmak için kolumdan çıktı ve eğildi. Pantolonu ıslak ve dardı. Donunun çizgisini görüyordum. Sonra durdum ve dedim ki, iki dakika da çadırı kurma lan gibik. Hemen tav olma kıza. içeri geçtik.
    B: Çok ıslanmışsın.
    E: Hiç belli olmuyor değil mi ?
    B: Ne demezsin (kikirdeme).
    B: istediğin bir şey var mı ? Aç mısın ? Ya da içecek bir şey istiyor musun ?
    E: Su.
    B: Bu kadar mı ?
    E: Varsa sade sodanı da alabilirim.
    B: Pekâlâ. Sen salona geç. Ben geliyorum.
    Salona geçtim ama çok ıslaktım. Antrenmandan sonra çoraplarımı değiştirmediğim için yedek çorabım yoktu. Öğlen voleybol oynarım diye yedek tişört de getirmiştim. Salonda yavaşça üstümü değiştirmeye başladım. Gömleği yavaş yavaş çıkardım. Atlet su içindeydi. Maalesef yedek atletim yoktu. Tam atleti de çıkarıyordum ki :
    Buse: Hiii (korkma efekti) sırtına ne oldu ?
    *Flashback*
    Ben: Ya Gürkan dıbını delerim bak şu kızı rahat bırak.
    Gürkan: Ne olacak lan gibik ? El âlem-in kızını korumak sana mı düşüyor ?
    B: Korumuyorum, tam aksine senin yanlış yolda olduğunu ve ceza alabileceğini söylüyorum. Kızı her fırsatta parmaklıyorsun. Ya dayak yersin ya da ceza alir-
    G: Senin korumana mı kaldık lan.
    Beni itmişti, daha sonra kafamı çarpıp düştüm. Bir sürü darbeden sonra takatim kalmadı ve bayıldım. Uyandığımda ise başımda bir hademe beni tokatlayarak ayıltmaya çalışıyordu. Ama sınıfta bir gariplik vardı. Yerler kan, bir sıra ise ayağı kan içinde havadaydı. O kan yere damlayarak rahatsız edici bir ses çıkarıyordu. Sağ kolumu oynatamıyordum. Bu hademe kimdi ? Ben neredeydim ? Burası benim okulum muydu ? Hangi sınıftı ? Saat kaçtı ? Sağ omzum neden ağrıyor, sağ kolum neden hareket etmiyordu ? Koridorda koşarak gelen biri vardı. Eirene diye bağıran bir kadın ? O kimdi, yoksa annem mi ? Sesi çok tanıdıktı. Dünyanın en güzel kadınının sesiydi o. Annemdi. Gözlerimin önünde karanlık bir perde vardı, hareket edemiyordum. Kımılda hadi lanet olası beden, bu soğuklukta ne ? Yine mi şuurumu kaybediyorum ?
    • Now*
    E: Ufak bir sakatlık.
    B: Dikiş izleri pek öyle demiyor ama ?
    E: Peki sen bugün Özge ile kavga ettin mi ?
    B: Biraz tartıştık.
    E: Aç o biraz kısmını.
    B: Senin yanına gitmek istediğini, benimde onla birlikte gelmemi söyledi. Ama gitmek istemediğimi belirttim. Bana seninle bir derdim olup olmadığını, geçen gün bizi yolda konuşurken gördüğünü ve ne konuştuğumuzu sordu. Bende geçiştirdim. Birden kavg-
    E: Anladım devdıbını anlatmasan da olur. Peki sen niye gelmek istemedin ?
    B: Imhh şe-
    E: Dur tahmin edeyim, çünkü korktun.
    B: Yaaa hay
    E:Evet.
    B: Biraz.
    Benden korkması iyi bir şeydi. Bu onun yanlış yapmaması için yeterli bir sebepti.
    Tümünü Göster
    ···