/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +9
    döndürülen muhabbetlerin içinde karı kızda vardı elbette. kadir zeynep diye birisiyle birlikteymiş buraya gelmeden önce. ama köy yeri olduğundan laf söz olur diye çok sürdürememişler. ayrılarmış şimdi, ama hala seviyo bizim oğlan kızı. furkan'ın hiç ciddi bi ilişkisi olmamış bundan önce, takılmalık bi kaç tanesi geçmiş gitmiş sadece. ben ise başıma gelenlerden kısaca bahsettim onlara detaylarına inmeden. çünkü en nihayetinde yeni tanıştık ve izmirden yara alıp geldiğim hikayeyi gün yüzüne çıkarmam doğru olmazdı. ama tabii izmirli olmamdan dolayı olsa gerek "izmirliyiz aga ya, sende beşiktaştan geliyosun bilirsin böyle şeyleri" diyerek karı kız mevzularında neler yapıp neler konuşabileceğimi anlattım onlara. ama bunlar elbette sallama ya da "kesin yaşanmıştır" durumu değil. ilerleyen zamanlarda da anlayacaksınız zaten. furkan hazırlık okumaya çarşamba günü başlayacak olup kadir hala kafasına buyruk bi şekilde yurtta takılmaktaydı. olm okulunuz yok mu sizin, gidin bakının biraz derslere amk.
    ···
  2. 27.
    +4
    birazcık ara veriyorum beyler, bi toplantım var. onu hallettikten sonra en kısa zamanda dönüş yapıp daha uzun partlar atmaya gayret göstericem. eee karakterlerde yerlerine oturmaya başladığına göre esas hikayeye başlamanın vakti geldi.

    hepiniz sağlıcakla kalın
    ···
  3. 28.
    +9
    Yurt ortamında bir kaç günü daha arkamızda bırakıp arkadaşlığımızı ilerletirken odama interneti bağlatmıştım. internetinde bağlanmasıyla LoL’e kaldığım yerden devam ederken Furkan’ı da bu illete bulaştırmıştım. Sakarya’ya alışma süreci Zorlu geçeceğinden kafasını dağıtacak şeylere ihtiyacı varmış. Hem hazırlıkta çok ağır derste işlenmediğinden kendini bağlayacak bi oyun istedi. Ben de “masamı paylaştığım kişisin olm, gel seni LoL’e sokalım bana adc oyna” dedim. Öyle başladık.

    Okulumuz son hız devam etmekte, keyiflide geçiyo. Her iki sınıfa da alışıyorum gibi. Birinci sınıflar yeni kaynaşırken onlara katılmam güzel bi başlangıç oldu. Ama ikinci sınıfta durumlar malum, arkadaşlıklar kuruldu zaten. Selamlaştığım bi kaç tip var sadece. Fakat cuma günü geldi çattı ve ilk normal dışı yakınlaşmam başladı. Hemen konuya geçeyim;

    Daha önceden de bahsettiğim gibi sakarya’da tüm işlemleri öğrenci kartınızla halledebilirsiniz. Ulaşım, giriş, yemekhane vb. Fakat kartı son durağın olduğu gişede aktif hale getirmeni gerekli. Aktivasyon işlemi zorlasan 1 dk sürer, ama öncesinde tüm okulun sırada olduğunu düşünürseniz bu süre 1.5 - 2 saate çıkabilir. Öyle de oldu. Hafta başında herkes halletmiştir diye cumaya bırakan tek akıllı (!) benim zannediyodum. Ama sırayı görmemle şu zeki halime sövmeye başlamam bir oldu

    “hay kafamı gibeyim”

    Ama gibe gibe bekleyecektik. Sıraya girdim. Çoğunluğu 1. Sınıf olan bu kuyrukta 2 haftayı atlatıp yeni yeni tanışmış olan arkadaş adayları birlikte gelmişlerdi. “Yaa ankarada hiç böyle değiil, eskişehirde nasıl ulaşım ?” , “biz 3 kardeşiz, hani geçen bahsettiğim ablam var ya heh işte o” falan gibi muhabbetler dönüyo sırada hep. Kulaklığım takılı beklesemde kulak misafiri oluyorum bazılarına. ilk 1 saat geçti, sıranın yarısına gelinmişken arkamda bi hareketlenme olduğunu farkettim. Bana bakarak fısır fısır konuşan iki kız vardı. Yok lan, neden bana bakarak konuşsunlar ki ? Başka birine bakıyolardır. Bekledim, dikkat ettim. Ulan harbiden bana bakıyolar. Üstüme başıma baktım, gömleğim mi yamuk fermuarım mı açık ne var diye. Beyler, beni özgüvensiz ya da niteliksiz birisi olarak görmeyin. izmirde bu gibi durumların kat kat fazlasını yaşadım ve yaşattım ben. Ama burası izmir değil, sakaryadayız. Kızlar bi süre sonra benimde onlara dönüp baktığımı farkettikten sonra;
    “Selaam, sen de mi 1. Sınıfsın?” Diye sordular. Bunu soran bir adım önde duran çakma turuncu saçlı, yeşil gözlü, ince ve benden kısa olan hoş denebilecek olan kızdı. Şaşırdım, ama belli etmedim.
    “Evet, geçişle geldim. 1. Sınıf sayılırım”
    Bahsettiğim kız devam etti;
    “Yaa bu sıra hep böyle midir ya, kaç saat oldu bekliyoruz hala bitmedi”
    “Anlaşılan siz de birinci sınıfsınız. Bekliyoruz ya bitmek üzere, bakalım”
    “Evet bu hafta geldik bizde. Alman dili ve edebiyatı okuyoruz. Bu arada Gamze ben”

    Hasgibtir, basit bi sıradan güzel bi tanışma oldu lan bu. Diğeri zaten kara kaşlı kara gözlü bişeydi, inanın adını dahi hatırlamıyorum. Kendinden bahsetti bana Gamze. Ankara’dan geliyomuş, ama ondan bi süre önce de Eskişehir’de bulunmuş. Her iki şehirde boğuyomuş artık onu, kaçacak yer arayıp buraya düşmüş. Tanıdık geldi mi ? Bi kaçak daha var hikayemizde. Ailesi razı olmasa da bölümü istediği için gelmiş buraya. Uzatmadan çabucak bitirip dönmesi lazımmış. Diğer kızda geveledi bişeyler, çok dinlemedim.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +10
    Yoklukta değildim, aciz bi durumda hiç değildim. Sadece kırık ve yaralı bi şekilde gelmiştim sakarya’ya. Bu da yaramı sarmaya başlayacağım ilk bandajım, ilk yara bandım olabilirdi. Biz konuştukça, işi tanışmaya ve güldürmek için fazlasıyla geyiğe vurdukça zamanın nasıl geçtiğini anlamamış sırayı çoktan bitirmiştik bile. Sıra bize gelirken Gamze atılıp “Ya telefonunu versene kaydedeyim numaramı” dedi. Normalde tanımadığım bi kıza telefonumu vermek mi ? Hayatta yapmayacağım bişey. Ama o an boşluğuma mı denk geldi artık n’olduysa verdim lan direk telefonu. Burada durum “kız telefonu alıp kaçacak amk” tarzı bişey değil elbette. Ama o esnada elindeyken görmemesi gereken bi mesaj gelebilir, galeri açık kalabilir (ki galerim her zaman boştur ama olsun). Ama verdim bu sefer telefonu.
    Peki neden doğrudan telefonumu istemişti ? Heralde o kadar kalabalıkta sesli bi şekilde söyleyip etrafa duyurmak istememişti. Haklı bi sebep. Kaydetti kendisini, baktım
    “Gamze 0:)” şu kafasında hare olan emoji var ya o işte .D

    Kart işlerini hallettikten sonra yurtlara dağıldık. Ama keyfim yerindeydi. Yolda düşündüğüm tek şey mesaj atsam çok mu aceleci davranırım düşüncesiydi. Ama tanımayı istiyodum beyler. Yurt buddy’lerim haricinde konuştuğum hem de karşı cins olan bi birey olacaktı.

    Üniversitede galiba harbiden kızlar teklif ediyordu binler
    ···
  5. 30.
    +7
    Yurda ayaklarım yere değmeden gittim. Tam odadan içeri adımımı atarken telefonumun titrediğini farkettim. Mesaj Gamze’dendi;
    “Heeey”

    Sempatik girişti. Üstelik beni “Ulan ne yazsam, ne zaman yazsam” derdinden de kurtarmıştı. Odaya girince çocuklarla aramdaki samimiyete güvenerek duyuru yapar gibi konuştum;

    “selam beyler, artık bi yenge adayınız var haberiniz olsun”

    Furkan bilgisayar başında LoL’ü oynamaya çalışırken “ooo hayırlısı olsun, bu ne hız” diyerek katıldı. Kadir’se “gibtir len daha dün bir bugün iki” diye gülerek bi çıkışta bulundu. “Al olm, mesaj attı şimdi inanmıyosan bak” diye gösterdim. Ağzı açık “vay züt” diyip yerine oturdu. Furkan nasıl olduğunu sorarken olanı biteni anlattım. Öte yandan da Gamze’ye cevap verdim. O gün öyle geçti. Araya haftasonu girdi, buluşmaya karar verdik. Bu sefer yancısı olmadan, ikimiz.

    Güzelde geçti buluşma. Birbirimizi daha iyi tanıma fırsatımız oldu. O bana kendini açtı ben ona. Ama açılan yarama değinmeden tabii ki, orası hala hassas. Samimiydik, iyiydik yani. Kampüs tarafında bi yurtta kalıyomuş, mavi durak’a pek sık gelmezmiş yani. Cumartesi günümüz öyle geçtikten sonra onu otobüsüne bindirip yurda döndüm. Dönen geyikler yine aynıydı, güldük eğlendik. Biz üçümüz iyi anlaşırken Berkay hep arka plandaydı. Ara ara lafa katılır geri kalan zamanlarda laptop’ından Lig TV’yi açar maçları ya da özetlerini izleyerek okul harici günlerini geçirirdi. Bu arada odada olan 4 kişide bağlattığım internete ortak oldu. Faturayı bölüşüyoruz. Kadir yalnızca telefondan bağlanıyo, laptop kullanma gibi bi durumu yok. Furkan’la ben yan yanyanayız zaten, izlediğimiz dizilerde oyunlarda bir. Ortak kullanıyoruz gibi. Berkay’da sürekli canlı yayın seyrediyodu. O kastırıyodu interneti biz oyundayken, ama bi kaç kez uyarmayla çözdük, yani çözdüğümüzü sandık
    ···
  6. 31.
    +6
    Önümüzdeki 2 hafta su gibi geçip gitti. Furkan spora başlamaya karar vermiş benide yanına çekmeye çalışırken ben inatla reddetmekteydim ? Fazla bi kilom yoktu aslında, ama zayıf biriside sayılmazdım. Ama canım istemiyodu spora gitmeyi falan. Zaten dersler ve Gamze’yle fazlasıyla meşguldüm. Mutluydumda. Her ders aralarında, okul giriş-çıkışlarında görüşür olmuştuk. Fakat son 2 gündür aramızda anlam veremediğim bi esinti vardı. Yürürken el ele, otururken omuz omuza, hatta bazen dudak dudağa geldiğimiz oluyodu. Çok hızlı gelişmişti aslında her şey ? Korkulacak bişey miydi bu ? Aslında hayır. Çünkü kazanmak, elde etmek için uğraş göstermediğim, kendiliğinden olan ve hızlıca gelişmiş bi ilişkinin bitmeside girişi kadar hızlı olurdu benim için. Zorlanmazdım yani. Bi kaç gün sonra dökülüverdi hanımefendi;

    “Ben seni stalklamak istedim biraz. Google’a senin adını soyadını yazdım. Çıkanlar bi miktar üzdü beni. Eski sevgilinle ilgili olan yazıların, paylaşımların falan. Unutamamışsın belli ki, hala aklında bi yerlerde o var”

    Hassas noktama gelmişti bu sefer. Her konuda şaf cambazlığı yapabilecek olan ben bu sefer lafı dolandırmaya mecalim yok gibi hissetmiştim bi anda. Dolandırmadım da. Direk “Evet, önceden paylaşmıştım öyle şeyler. Sonradan da kaldırmak falan istemedim, duruyolar hala öyle” diye devam ederken “Bi aptallık yapıp kaybetmiş senin gibi birisini, neden hala üzülüyosun ki onun için” yanıtı geldi. Aptallık ? Eski sevgilime ? En hassas noktama ? Bu söylenecek şey değildi, sen değil kralı gelse söyletmezdim.

    “Sen ne dediğinin farkında mısın Gamze ? Konuşmalarına dikkat et kalbini kırmak istemiyorum. Kimse böyle konuşamaz”

    “Hala korur gibisin ? Bana hak vereceğine hala yasını tutuyosun ? Hem de benimle birlikteyken, sana inanamıyorum (izmirli) gerçekten inanamıyorum”

    “Madem öyle bitsin Gamze, ben yasımı tutmaya devam ederim. Ama sen bu konu hakkında en ufak bir yorum bile yapamazsın bunu kafana sok”

    Sert bi sondu, sert bi final. Ama olması gerekende buydu. Ben kimsenin geçmişini sorgulayıp dil uzatmıyorsam kimse de bana aynısını yapamazdı. Hele bu konuda hiç kimse söz hakkına sahip değildi. Yaramı satacağını düşündüğüm bandajım çok erkenden kopuvermişti altındaki kanamaya dayanamadan. Damlayan kan sargıyı yıpratmıştı yavaş yavaş. Ki fazla da dayanamadan kopup gitti.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +9
    Çok üzgün ya da karalar bağlamış durumda değildim. Ama içimde bi kırgınlık vardı, yalan değil. Bi kaç haftam güzel geçmişti sayesinde. Keyfim yerindeydi, okulu ya da dersleri zorlanırcasına kafama takmıyodum, hatta canla başla yapıyodum bile verilen ödevleri falan. Bundan sonra kendimi salıp okula küsecek değilim elbette. Ama bu duruma alışmam kısa da sürse bi zaman alacak gibi.

    Yurda döndüğümde odada kimse yoktu. Kadir yemekte olmalıydı, Berkay zaten ikinci öğretim, okuldadır. Furkan’da spordan dönmemiş hala. Ben kendimi yatağa bırakıp odanın karanlığında gözlerimi kapatırken bi yandan da kafamdaki düşünceleri sorguluyordum

    “Ben nerede hata yapıyorum ?”

    Sahi, neydi benim hatam ? Ben mi fazla iyimserdim ? Ya da yaşadıklarımdan sonra yanaşmaya korkar mı olmuştum böyle durumlara ? Hayır, korkak değildim ki ben. Gayette yaklaşıyodum kafamı dağıtıp yeni şeylere başlarmışcasına. Ama yok, geçmişim karşıma çıkıp çıkıp duruyordu; ya doğrudan ya da dolaylı bi yolla.

    Bi kaç saat geçmiş olmalıydı ki kendime gelmeye başladığımda Kadir yine yatağının başında telefonla meşgul, Furkan ingilizce ödevleriyle boğuşmakta Berkay’sa yeni gelmiş üzerini değiştirmekteydi. Uyandığımı farkedince “hayırdır olm, manitacılık falan yapıyosun diye fazla mı yormaya başladın kendini” diye takılmaya başladı.
    “Yok be kanka, kavga ettik bitti. Ayrıldık galiba, yani öyle gözüküyo”
    “Noldu anlat bakalım, neye kavga ettiniz durup dururken ?”
    Olanı biteni anlattıp üstünkörü bi şekilde. Kadir ve Furkan pür dikkat dinlerlerken Berkay yine Lig TV’yi açmış laptop’ıyla ilgileniyodu. “gibtiret kanka, çok erken olmuştu zaten boşver. Ben sevmemiştimde zaten Gamze’yi” diye tesselivari söylemlerde bulunan Furkan “Yemeğide kaçırdın zaten. Bizde iyi yedik, menü çok güzeldi. Sen de yarramı ye” diye devam etti. binti lan bu, sinir etmesinide biliyodu beni. Ama iyice samimi olmuştuk. Seviyodum yani. “Çıkıp yürüyelim ya biraz, açılırız hem” diye katıldı konuşmaya Kadir. Olurdu lan, süper fikir. Çıkalım dıbına koyim. Hayret, Berkay Bey Hazretleride katılmak istedi bu sefer bize. Başımıza taş yağacak taş...
    ···
  8. 33.
    +9
    Yıllarca süregelecek, bir gelenek olarak varsayacağımız o akşam yürüyüşlerinin ilki böyle başlamıştı işte. Dört kişi mavi durağın etrafında sohbet-dedikodu yaparak dolanıp en sonunda yurda girecektik. Plan buydu.

    O gecenin konusu benim konumu konuşup kafamı dağıtmaktı. Ama ben bu ekiple konuşmaya başladıkça zaten dağılacak bi kafam kalmamıştı ki, rahattım. Sadece Berkay yeni yeni konuşmaya başlamıştı.

    Bu arada azeriler ortalarda yok, nerde diye soracak olursanız puştların ilk tömer sınavları kötü geçmiş. Eee yumurta da züte dayanınca canla başla dil çalışmaya başladılar. Aksi takdirde azerbaycana geri gönderilecekler. Hem benimle araları fazlasıyla iyiydi, ama oda kalabalıklaşınca birazcık çekinir gibi oldular. Furkan’dan mı diğerlerinden mi bilemiyorum. Ama zaten fazlasıyla yırtık tipler, aşarlar bunuda. Gelirler yanımıza sohbetimiz daha da büyür. Ama önce bi türkçeyi öğrenmeleri lazım. Azeri balaları sizi
    ···
  9. 34.
    +8
    Bu gecelik final olsun beyler, fazlasıyla yoruldum bugün. Yarın daha uzun partlarla daha çok ilerleriz. Takip edenlere iyi geceler olsun, sizleri seviyorum
    ···
    1. 1.
      0
      beklemedeyim
      ···
  10. 35.
    +7
    herkese iyi akşamlar beyler. umarım keyifler yerindedir.

    eve ancak gelebildim. gelir gelmezde giriş yapıp haberdar etmek istedim. birazcık dinleneyim, bir kaç saat içersinde gelip yazmaya başlicam.

    şimdiden hepinize iyi eğlenceler...
    ···
    1. 1.
      0
      beklemedeyim kumki
      ···
  11. 36.
    +10 -1
    https://www.youtube.com/watch?v=WQjcFGsZSCA

    aşk karmaşık bi histi. kimisi için ayakkabı bağlamak kadar kolay bi eylemken kimileri için atomu parçalamak kadar zorlu ve yorucuydu. benim içinse kaybolmak gibiydi. bi labirentte sıkışmış kalmış gibiydim hangi yola adımımı atsam daha da kaybolup yol iz bilmez hale geliyordum.

    izmir labirentteki girişimdi hiç girmek istemiyor olsamda. yaşadıklarım, yaralarım beni buraya itivermişti. önce izmirde sağa sola koşuşturup boş bi yol ararken uzun bi koridor bulmuştum kendime üzerinde "sakarya" yazan. bu yoldan yürürsem çıkabileceğimi, hatta daha iyiye gidebileceğimi düşünmüştüm. furkan, kadir, azeriler koluma girip yolumda bana yardımcı olan ilk yoldaşlarımdı. sonra gamze gelmişti işte sürpriz bi şekilde. biliyosunuz, yolumdaki çakılları temizleyip yürümeme yardım ederken koca bi kaya bırakıp çekilmişti köşesine. ama dert değildi, arkadaşlarım yanımdaydı. ya kayayı delerdik, ya etrafından geçerdik. mesele kaya değil, yolun kendisiydi aslında.

    ayrılığın ardından 1 hafta geçmişti. bu geçen sürede hem yurdumdakilere hem de sınıfımdakilere vakit ayırmıştım. 2. sınıf olmasa da 1. sınıfta girdiğim öğrenciler konuşup tanışmaya pek bi meraklılardı. bana özel bi durum değildi bu. hani üniversiteye gelince ilk sınıftan tanışıp ortam edinmeye, o film ve dizilerdeki üniversite hayatını yaşamaya çalışan tipler olur ya, öyleleriyle doluydu sınıf. mesela konuştuğum her konuda bana karşıt olan zeynep diye bi kız vardı. "auracı" olarak kaldı kızın adı, en basit bi tartışmada bile "auraya dahil değil hocam, onun durumu başka" tarzı şeylerden bahsederdi. benimle olan tanışmasıda "böcekler hayvan mıdır yoksa farklı bi kategoride mi değerlendirilir" meselesiydi. böcekler hayvan değildir, canlı olarak başka kategoriye sahiptirler. tıpkı insanlarla hayvanların aynı olmadığı gibi. he genel duruma bakacak olursanız canlılar zaten 3'e ayrılır;
    -hayvanlar
    -bitkiler
    -tek hücreliler

    sonrasında kategoriler kalabalıklaşır. yanlışım varsa düzeltin beyler, biyoloji ya da zooloji bilimleriyle pek haşır neşir değilim. ama bildiğim kadarıyla durum bu.

    Yasin diye bi tip var mesela sınıfta. kendini ortamcı zanneden, herkese "ooo kardeşim nerelerdesin sen ya" lafları eden, kızların kendisine deli divane olduğunu düşünen yavşağın teki. bana samimi yaklaştı, ama bi fitneci olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. yalan yok arkadaşlar, aile tarafından varlıklı birisiyim. gösterişide çok severim. he bu benim bi huur çocuğu olduğumu gösterir mi ? öyle zannedilse de kesinlikle hayır. giyim kuşam olsun, kullandığım elektronik aletlerden araçlara kadar gösterişi seven bi insanım. o sıralarda da daha yeni çıkan bi akıllı telefonu ailem bana burayı kazanmamın şerefine hediye olarak almışlardı. sınıfa bununla girince diğer çocuklar "vaay aga güzelmiş he" diyip geçerlerken bu muallak eline alıp her takuna kadar kurcaladıktan sonra "para sende hee biliyosun işini. biz de memur çocuğu sürünelim, senin kadar şanslı olamadık ki. sen şimdi parayla oynuyosundur" tarzı patavatsız şeyler söyledi. ulan dalyannan, sen memur çocuğusun da biz huur çocuğu muyuz ? babam makine mühendisi, annem pastane sahibi. var elimize geçen bişeyler ki harcıyoruz. sana hesabını mı vericem bunun ? bu kadar sert olmasa da benzer şeyleri ona karşıda söyledim. sonra lafı dönüp dolaştırıp "ben de motor alıcam, köpek gibi çalışıp para biriktiriyorum. 1.000 liram ekgib, sen bi destek ateşlersin bana he kanka. borç olarak ama" demeye getirdi. seni tanıyalı olmuş daha 1-2 hafta, sana neden 1.000 lira vereyim ulan. hele ki başın kıçın ayrı ayrı oynarken. "veririm ama faizli olarak 1.500 alırım senden" diye şakaya vurdum. ciddiye alıp tamam dedi gitti yanımdan. amk salağı...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Canlılar ökaryot ve prokaryot hücreler olmak üzere ikiye ayrılır
      ···
      1. 1.
        0
        Ordan da yürüyo işte
        ···
      2. 2.
        0
        haklısın kanka, inan bu konuda münakaşaya giremem kimseyle. çünkü uzmanı olduğum bi alan değil ne yazık ki. aydınlattığın için teşekkür ederim, öptüm
        ···
  12. 37.
    +9
    diğer çocuklarla da bu şekilde ufak ufak tanıştım. fakat hiç birisi henüz anlatılacak durumda değil, ufak ufak, azar azar. ama aralarından birisi var ki çok değişik bi adam ya. bununla anlatıp konuşulacak çok şey olacak hikaye boyunca, bu da girişimiz olsun.

    adı mikail. henüz 1. sınıf olmasına rağmen benimle aynı yaşta. yani sınıftakilerden bi 2-3 yaş daha büyüğüz. onun benimle yaşıt olmasının sebebiyse yurtdışındaki okuldan buraya gelmesi. geldiği yer ahıska diye bi yer. azerbaycan gibi hafiften rusya'ya bağlı olan ama azeride olmadıkları bi yer. ahıska türkleri denenlerden bu mikail. gerek tipini gerekse konuşmasını görseniz çok orjinal bi karakter ya. kime benzediğini ya da kiminle denk tutacağımı inanın bilemiyorum. çünkü adamın benzediği kimseler yok

    aslında asosyal bi tip. hani kızlarla konuşmaya çalışması, onları tavlamaya uğraşması gibi durumlar kesinlikle söz konusu değil. çünkü adam zaten kendisiyle barışık ve biliyo mümkün olmayacağını. "mezun olduktan sonra köyüme dönerim, anam bana birini bulur aga" diyip geçiştiriyo. zaten istediği de buralardan birisi değil, bi ahıska kızı. helal olsun, böyle olmamız lazım lan aslında binler.

    günlerden perşembe, okuldan erken dönmüşüz. furkan'da benimle birlikte erkenden geldi. yarın derslerimizde öğle saatinde. planımız yarına kadar LoL oynayıp bot pre oynayışımızı geliştirmek. bu esnada azerilerden birisi olan raul'de hem benimle hem de furkan'la iyi anlaşmış olmasına karşın odamıza sık sık gelmeye bizimle sohbetler edip oyunlar oynamaya başladı. LoL'e merakı vardı hep, ama bi türlü başlama fırsatı olmamıştı. bizi izleye izleye heveslendiğini de farkedebiliyoduk. diğerleri tutuşmuş olmasına karşın raul neden bu kadar rahattı peki ? çünkü adam zeki, tömerini çoktaan bitirip gelmiş derslerine başlamıştı bile. furkan ve ben bilgisayarların başında oyunlara dalmış yaptığımız hatalardan birbirimize söverken raul'de bizi seyredip oyunu anlamaya çalışıyodu. o sırada bilmediğim bi numara tarafından aranmaya başladım. ben de bi huy vardır beyler, tanımadığım numaraları açmam ben. acil bi durum olabilir mi ? evet. ama olsun, açmam. öncesinde mesaj mı atarlar, haberdar mı ederler "ben şuyum, aç telefonu" diye. ancak öyle açarım. bu da bilmediğim bi numara olduğundan açmaya hiçte niyetim yoktu. telefonu elime alıp sessize alacakken yanlışlıkta açtım telefonu. şimdi tekrardan kapatmam da ayıp olur diyerek konuşmaya başladım artık. yapacak bişey yok. karşıdan sert ve kalın bi erkek sesi geliyodu. birilerinin yanında olsa gerek çevreden de sesler geliyodu.
    "selamun aleyküm birader, (izmirli)yle mi görüşüyorum ?"
    "aleyküm selam kardeş, buyur benim"
    "şimdi sana çok basit sorular sorucam, tatsızlık olsun istemiyorum. yanıtlarsan sevinirim"
    "hayırdır ne oldu ? buyur sor bakalım"
    "sen gamze diye birisiyle tanıştın mı ?"

    gamze, geçti gitti kılçığı kalmadı derken yeniden karşıma çıkmıştı iyi mi ? abisi miydi, eski sevgilisi miydi kimdiyse artık telefondaki. öğrenmiş bişeyleri belli ki, yalana gerek yok

    "evet, tanıştım. geçen haftaya kadar konuşuyoduk"
    "peki nasıl tanıştınız, neler yaptınız falan. anlatır mısın bana biraz"

    tanışma durumlarımızı anlattım, ama neler yaşadığımız onu hiç alakadar etmezdi. anlatmadım. konuşma sırası yine ona geldi. sinirliydi, fazlasıyla dolmuştu. ama sakin kalmaya çalışıyodu konuşma boyunca

    "bak kardeşim. ben gamze'nin nişanlısıyım"

    hasgibtiiir, ne nişanlısı lan ? yalnız değil miydi bu kız ? ankaradan gelmemiş miydi buraya ailesinden sıkıldığı için ? e yüzüğü de yoktu parmağında. al başına belayı iyi mi. çocuk devam etti

    "sakarya'ya gitmeden önce tartıştık biz. ben normalde eskişehir'de kalıyorum, gamze de yanımdaydı. tartışmamızın ardından ankara'ya ailesinin yanına döndü. ben barıştırmak için uğraşırken de sakarya'ya gitti işte okumak için. sonra seninle tanışmış falan"

    kızın eskişehir'den ankara'ya kaçtım, sonraki durağımda burası oldu demesinin sebebi buymuş demek ki. eskişehir ne alaka diye hiçte düşünmemiştim ulan ben, hiçte aklıma gelmemişti. eskişehir durağı düğünün yapılacağı durakmış demek ki. ulan ne desem, nasıl toplasam ki ben şimdi. suçlu değildim, ama söyleyecek sözümde yoktu. o da orada çaresiz durumdaydı esasında. her ikimizinde kabahati yoktu. tek mesele huurluk yapıp ortalığı karıştıran gamze'nin bizi birbirimizle karşılaştırmasıydı. numarayıda ondan almış olmalı ki çocuk doğrudan bana ulaşım adımı falan bilebiliyodu.

    "gamze'nin nişanlı olduğunu bilmiyodum, yüzüğü falan yoktu. biz de öyle tanışıp konuşmaya devam edince sürdürdük aramızdakileri. sonrasında da tartışıp bitirdik zaten. olaylardan haberdar değilim yani, artık onunla da bi bağım kalmadı" diyebildim sadece. çocuğa, hatta adama demeliyim ki sonradan facebook profiline baktığımızda gördüğümüz şey kocaman, kasları patlamak üzere olan, sakallı mı sakallı, yaşı en az 30 olan bi tip vardı. gidip ona "senin nişanlık huurluk yapıyomuş demek ki, bunları ona söylemen lazım bana değil" diyemedim. ortalık daha da kızışırdı çünkü, gereğide yoktu.

    "sen gamzeyi silip engelle konu burada kapansın, daha fazla uzatmak istemiyorum. zaten gamze de benim yanıma gelicek haftasonu"

    gamze bende zaten silinmişti. silinmese bile üzeri karalanmıştı, bi alakam yoktu yani artık. ben yoluma bakardım. ama bu durumda da anladığımız o ki gamze hanım benimle olan tartışmasını kendine yediremeyip çocuğa olup biteni anlatmıştı, sırf üzerime salabilmek için. helal olsun, büyük huurymuşsun gamze.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    +9
    olayın şokunu atlattıktan sonra telefonda yaşananlarıda anlattım oda ahalisine. furkan bin tavırlarla atıldı yine

    "bana verseydin ya olm telefonu, anasına bacısına huur karısına iyi bi sövseydik. hayır ne yapabilecek sanki"

    "gerek yok be kanka, ne gereği var ki büyümesine. zaten takun içine batmışız, nişanlı falan var işin içinde"

    o akşamda çıkıp uzun uzadıya mavi durak turu atarken bu konuyu çevirdik. bu sefer yürüyüşümüze eşqin ve javid biraderlerde katılmıştı. günün kritiği yapıldıktan sonra yurda dönülmüş lol oynanmaya devam edilmişti tabii.

    cuma günü geldi. saat 13.30'da matematik dersim var. hiç unutmuyorum, hava biraz kapalı ama yağmur durumu söz konusu değil. yine her zamanki gibi şık bi şekilde giyinmiş dersime girmek için hazırlanmıştım. otobüsten inip fakültemin merdivenlerine doğru bu taktan dersi işlemek uğruna da olsa sınıftaki kızların verdiği heyecanla yürümeye devam ediyorum. merdivenlerden inecekken kapının önünde ufak bi kalabalık gördüm. en öndeki pekte yabancı gelmedi bana. duraksayıp baktığımda hiçte beklemediğim bi manzarayla karşı karşıya olduğumu farkettim. tahminler var mı ? yok mu ? aslında çokta zor değil. ama evet, doğru tahmin ettiniz. kapının önündeki kız gamze ve onun ismini dahi hatırlamadığım ekürisiydi. arkasında duran 5 izbanduttan bi tanesinin benimle telefonda konuşan iri kıyım nişanlısı olduğunu farkettim. diğerleride onun arkadaşları olmalıydı. gamze ve yancısı dahil 6 kişi olmak üzere ip gibi dizilmiş kapının önünde beni bekliyolardı. bi düşünün bakalım; birisinin nişanlısıyla habersizce birlikte oluyosunuz. ayrıldıktan sonra kız sırf sizden hıncını çıkarmak için gidip olan biteni nişanlısına anlatıyo (küs olsalar bile). çocukla bi önceki gün telefona meseleyi çözmek adına telefona uzun uzadıya konuşup konuyu kapatıyosunuz. üstelik "çocuk zaten eskişehir'de amk, ne olabilir sanki" diye düşünüp rahat davranıyosunuz. ama ertesi gün farkına varıyosunuz ki o nişanlı tüm ekibini toplayıp adeta ananızı gibmek için binanızın önünde dikiliyo. ne yapardınız bu durumda ? aramızda nolcak olm, gidip konuşurdum. suçlu ben miyim sanki diyenler olacaktır elbet. öyle olmaz işte. adam taaa eskişehirden nişanlısını almaya gelecek, gelmişken yanında 3 kişi daha getirecek ve fakültenizin önünde tam da sizin ders saatinizde gelmenizi bekleyecek. giberleeer, hepimizi teker teker giberler aga.

    bilenler bilir, bilmeyenlerde kendilerince bi hesap yapıp taahhül edebilrler. otobüsle üniversite - mavi durak arası duraklarda dur-kalk paylarını da dahil edersek toplam 10 dakika sürebilir. beyler, içimde bu 3 insan azmanına karşı öyle bi korku vardı ki otobüsle 10 dakikada gidilen o mesafeyi ben koşarak 5 dakikada katetmiş olabilirim. şakam yok. şimdi bana ve erkekliğime laf edenler elbet olacaktır elbette. saygı duyarım arkadaşlar, lafım olmaz. ama yeni geldiğim okulda, bölümümün önünde, nişanlı ve eküri dayağı yiyerek yeni tanıştığım kişiler önünde küçük ve rezil düşmeye hiç ama hiç niyetim yoktu kusura bakmayın. yurda gelip furkan'ı aradım olan biteni haberdar etmek için. ders arasında çıkıp o da geldi yurda. adam ta eskişehirden gelmiş ve beni derste bulmadı. yurdumda bulabilir miydi ? pek tabii bulabilirdi. peki yurdumu yerini bilen kim vardı ? doğru tahmin..! huur gamze. siper almış celladımızı bekler vaziyette yurtta olan biteni beklerken kadir'de gelmişti odaya. aslında yurtta olan korku boşaydı, kendimce yaşadığım bi korkuydu. ama bu adamlardan olan bi korku değil, anamın babamın beni okumak için yolladıkları okulda daha ilk ay dolmadan başıma böylesine bi olay gelince ailemin vereceği sert tepkinin telaşıydı. furkan" abartma lan, korkulacak bişey yok. biz de buradayız, dağ başımı burası kim ne yapabilir" diye destekledi. haklıydıda. şehrin merkezindeydik, üstelik yurt özel mülktü. en fazla ne olabilirdi ki. bişeyde olmadı, o gün öylece kapanıp gitti. ne telefonla arayan, ne sağa sola gelen ne de tehdit eden vardı. huur gamze de bunlardan sonra okulu bırakıp gitmişti. iyi bari, sakarya bi huurdan daha kurtuldu...
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +9
    çok hareketli, çok beklenmedik bi başlangıçtı bu. üniversite hayatının bilmem kaçıncı yılını yaşayan birisiydim, kabul ediyorum. ama daha önceki yerlerde böylesine bi aksiyon ya da talihsizlik yaşamamıştım. izmir'in gözünü seveyim, asık aksiyon sakarya'da dönüyo aq. zaten karadenize yakın bi memleket, tiplerin çoğuda karadenizliye benziyo. sinir katsayılarıda yüksek. sakarya karma bi toplum aslında. öncesinde adı "adapazarı" olan bu memlekette pek çok toplum yaşamış, hala da yaşamaya devam ederler. lazı, göçmeni, çerkesi, türkü, ara ara kürdü bile var. manav diye bi millet bile var aralarında, şaka değil. genelde hendek çevresinde çerkeslerle birlikte bulunurlarmış. biz de çerkes olduğumuz için az çok biliyorum neyin nerede olduğunu.

    yaşananlardan sonra kendimi bu aşk meşk olaylarından birazcık geri çekmeye karar verdim. ulan ne garip memleket dıbına koyim, bende de öyle bi şans var ki bundan sonraki evli falan çıkabilir mazallah. olursa kendiliğinden olur, olmazsa ben de daha kovalamam... diyodum kendi kendime. ama yavşaklığın bağrından kopup gelmiş, ağzı iyi laf yapmayı bilen, fiziken olmasa dahi ruhen kadınların ihtiyaçlarını karşılayabilen birisiylen ben zannetmiyorum durabileceğimi. bu arada fiziken karşılamak derken hangi manada olduğunu anlamışsınızdır aq, açıklama yapmak zorunda bırakmayın beni. ben fena değilim, tamam ama dalyan gibi delikanlılarda var etrafta.

    yurtta yaşadığımız bir takım problemler var ne yazık ki. ben ki dersim kaçta olursa olsun sabahın 6'sında kalkıp arkamdan girecek olanları sırada bekletip mahcup olmamak için duşa girmeye çalışırken yurttaki düşüncesizliğe kurban gittik. karşı dairenin duş tesisatının bozulmasıyla karşı dairedekilerde bizim dairede duşa girecekler. e oldu dıbına koyim, biz zaten 10 kişi kendi aramızda sorunları çözmeye çabalarken bi 10 kişinin daha mı duş sırasını çekecektik. giberler babacım giberler öyle işi. yurt sahibiyle durumu konuşsakta bi faydası olmadı, en az 1 hafta kadar beklememiz gerektiği söylendi bize. yaşar, sen de ayrı bi tipsin amk. bazı sabahlar kumar masasından kalkıp eve gitmeye utandığından yurdun dinlenme odasında uyurken bulduğumuz oluyo seni. mafyacılık desen o da var. ama boş bi haller tabii. iyi ki ailenin dışlanan çocuğu olmuşsun sen.

    kapımız her daim açık karşıdakiler için. bornoza girip girip çıkan tipler. saçlar ıslak ıslak "iyi günler beyler ehe ehe" diye konuşarak geçen tanımadığız sıfatlar. delirmemek elde değil. ama bu nasıl bi durumsa dairemizdeki 10 kişi birbiriyle tanışır oldu. bizim odanın karşısında, koridorun sonundaki tek kişilik odada doğan diye bi çocuk kalıyo. onun yanındaki iki kişilik odada tamer ve büyük bi adam var. büyük bi adam diyorum çünkü harbiden 30 yaşından büyük bi tip. o odanın yanında bizim azeri balaları var, onun yanındaki tek kişilik odada da ufuk denen bi çocuk. bu karanlık bi tip, buna ayrıca değineceğim.

    raul'le aramız daha da samimi oldu, bizim odadan çıkmaz oldu artık. lol'e de başlattık, hayırlısı olsun. adamda nasıl bir heves varsa oyuna darius ile başladı, uzun bi süre de öyle devam etti. bi de komik konuşması var ki, azeri abi sonuçta
    "bir ulti atmışıım, adama tek atıyorum ama hepsinin nickinde bot yazıyor"

    ah be raul, masum olsa bizim çocuklarda senin gibi.

    Raul'un ps3'ü varmış bu arada. Odasında oynuyomuş zaman zaman. Ama 2 kişilik odada kalmasıyla oda arkadaşı liseye giden bi çocuk olunca pek anlaşamıyomuş onunla. Hendek'ten buraya yerleşmeye gelmiş çocuk, puanı yüksek olduğundan güzel bi lise kazanmış. her gün hendekten git gel yapmasıda yorucu olduğundan ailesi onu yurda yerleştirmiş. hem de raul gibi temiz bi çocukla, ne mutllu be. ps3'ünü toplayıp bizim odaya geldi bi gün.
    "lol lol sıkılmadınız mı, bi sürü oyun getirmişem ben azerbaycandan. gelin bi yeneyim sizi"

    odamızın sessiz üyesi berkay "pes fifa falan var mı bari, varsa oynarız hep birlikte" diye iddaalı olduğunu baştan belli etti. ps3'ü kurup oturduk başına. raul daha ziyade god of war, wwe ve türevi aksiyon oyunlarını benimle oynama peşinde. oyun türlerimizin aynı olduğunu az çok anladı. furkan "ben de pes oynamak isterim. ama pek bilmiyorum oynamayı. öğretirseniz biraz ben de katılabilirim" dedi. berkay aldı furkan'ı karşısına başladılar oynamaya. ama hafif hafifte ezme peşinde "beceremiyosun olm, biz yıllardır oynuyoruz. pes 13 varda ben yenilir miyim hiç" falan zıvalayıp duruyo bişeyler. ama furkan harbiden çok kötü oynuyo. 2-0 yenildi, berkay real madrid'le üzerinden geçti denebilir yani. furkan "galiba oyunu değiştirmem lazım, bişeyler ayarlicam" diyip taktik ekranında hiç birimizin anlamadığı kompozisyonlar dizdi. onu oraya aldı, bunu buraya çekti falan.

    2. yarı öyle bir oynadı ki furkan ağzımız açık seyrettik. 1. yarı madrid'e karşı darmaduman olan furkan öyle bir oyun çıkardı ki 4-2 gibi bi skorla berkay'ı delirtti. maçtan sonra da "öğrende gel tamam mı koçum, küçümsemeden oyna" diye başını okşadı. ben tahmin ediyodum abi zaten bilerek yenildiğini. lojman ortamında, bunca arkadaşı olan birisi pes, fifa, counter, metin2, knight falan oynamadan gelmiş olamaz bugünlere. aklı sıra artislik yapan berkay'a ders verecekti, alasınıda verdi. helal olsun, benim masa arkadaşımda ancak böyle birisi olabilirdi. o da benim gibi bilenmiş demek ki berkay'a
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +7
    bugünlük bu kadar girdim panpalar. her geçen gün daha da ileri gidip yol katediyoruz. hikayenin şekillenmeye başladığı zamanlardayız. sıkıldığınız, önermek istediğiniz, şikayetçi olduğunuz bi durum varsa eğer belirtmenizi çok isterim.

    takip eden herkese teşekkürler, seviliyosunuz. yarın görüşmek üzere...
    ···
  16. 41.
    +6
    herkese selam beyler

    öğle vakti boş bi vaktim vardı. ben de bu boş vakti girip hikayeyi biraz daha ilerletmekle geçireyim dedim. kısa da olsa bi kaç part atıcam. akşam yine uzun uzun yazacaklarımla sizlerleyim
    ···
  17. 42.
    +8
    kafamdaki kalabalıkları bi kenara bırakıp vizelerin yaklaşmasıyla kendimi derslere vermeye başladım. ulan sağla solla ulaşıp dersleri ikinci plana attıkça farkettim ki pekte konu ve ödev birikmiş. ama bilin bakalım derslerde not tutmayan öğrenci kimdi ? evvet, doğru tahmin. e artık herşey için geç olduğundan dolayı not tutmayı bi kenara bırakıp not dilenmeye başlamam gerekliydi. sınıftaki burnu havada tayfaya başvurmak gibi bi niyetimde hiç ama hiç yoktu.
    "yhaa ben tamamlamadım notlarımı ama"
    "fotokopi çektirip veririm ben sana"
    "numaranı ver ben sana çekip atarım yhaa"

    tabii ki bunlar söylem olarak kalacaktı. ah salak kafam ah, sağdan soldan sıcak sıcak toplamaya bak dimi notları. şimdi toplu bi şekilde almaya çalışınca çok dikkat çekiyo işte. ama sınıfta benim halimden anlayabilecek ve geçmiş zamanda da kısaca bahsettiğim birisi vardı zaten. ahıskanın bağrından kopup gelmiş, zaman zaman keyfimi yerine getiren mikail efendi.

    normalde hep arka sıralara oturur dersi dinlesem dahi kitap defter tutmadan gider gelirdim okula. ki bu seneye özel değil her zaman için böyle olmuştur eğitim hayatım. dersi dinlerim, sağdan soldan not toplarım, sınav haftası bakınır dersleri geçerim. yine öyle olacaktı. sınıfa girip mikail'i aradı gözlerim. olsa olsa notların tamamı onda ya da onunda alacağı kişide olurdu. en önde oturuyodu, bu sefer arkaya geçmek yerine ben de yanına geçiverdim. klagib günaydınlaşma faslından sonra direk konuya girip notları sordum (şaşırmadık).

    "aga ben de büşra'dan alıcam. gelir o da az sonra birlikte fotokopileri çektirmeye gideriz. ama sen de benim işimi görürsün"
    "hayırdır olm ne işin varmış senin. karı kız meselesi deme şok geçirir kalırım şu ön sırada"
    "yok lan, o işleri ben kendim hallederim biliyosun (güldü). güzel bi yemeğini yerim, zaten konuşamıyoduk ne zamandırda"
    "ayıp ettin kanka, istediğin yemek olsun"

    laflamaya devam ederek büşra'nın gelmesini beklemeye koyulduk. kim olduğunu da bilmiyorum, dediğim gibi sınıftakilerle aramı iyi tutmaya çalışsamda tümüne hakim değilim henüz. aslında her iki sınıfta da yaşadığım sorun aynıydı. sınıfa ilk girdiğim zamanı hatırlar mısınız beyler ? hani hoca "bu delikanlıda aramıza yeni katıldı, dgs öğrencisi" falan diye oturtmuştu beni okulun ilk günü. heh işte te o zamanlar kendimi kısaca tanıtmamdan bu yana bana hep önyargılı yaklaştılar. neden mi ? çünkü izmirliydim

    buraya okumaya gelenler ya zaten buranı yerlisi olan öğrencilerdi ya da istanbul'dan gelenler. onların haricinde gelenler ise hep anadolu'nun belirli yerlerinden glmiş, büyük şehir hayatına adapte olmaya çalışan, yüreğinde kötülük barındırmayan (ya da belli etmeyen) tiplerdi. her iki girdiğim sınıfta da hiç izmirli ya da ege bölgesinden gelen birine rastlamamıştım. zaten her tanıştığım kişide bana "aga izmir bırakılıp buraya gelinir mi hiç ya, nasıl bi hata yaptın sen" diyolardı. hata değil ki evladım bu. izmir'den kaçmam gerekliydi o yüzden geldim buralara. hem izmir'de gitmediğim okulda kalmamıştı zaten, geçiş yapa yapa hepsinde birer sene okuyup gezmiştim zaten bana yeterliydi .D
    ben izmirliydim. onlardan daha çok eğitim almış, üniversite görmüş, tecrübe edinmiş birisiydim. yeteneklerimde daha fazlaydı sertifikalarımda. aynı zamanda aşçılık eğitimlerimde vardı, donanımlı bi insandım yani. hepsini bi kenara bırakacak olursak izmirliydim arkadaşlar. burnu havada, egoyla dolu, bununla övünen insanların olduğu yerden geliyordum. peki ben öyle miydim ? fazlasıyla. ama bunu onlara yansıtıp aramda mesafe açacak birisi değildim. ben arkadaş edinmeyi çok severim, en büyük korkumda arkadaşsız kalmaktır zaten her zaman için. bunun için adımlarımı atar buna göre davranışlar sergilerim. ama sınıftaki önyargıyı kırmak fazlasıyla zor olacak gibiydi. kırılabilir miydi erkenden ? evet. ama benim sınnıf whatsapp grubuna alındığım anda kendimi tanıtırken övgüye kaçan yazılarım önyargı duvarlarını egodan tuğlalarla doldurmuş daha da kalınlaştırmıştı. bu işin sıvacısıda benim kırıcısıda, elbet kırardık. ama zamanla.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    +13 -1
    bi yandan bu düşüncelerle kafamı meşgul ederken öte yandan da mikail'le sohbet etmeye devam ediyodum. klagib geyikler falan filan. o kadar laf ediyodum falan ama sınıfta hoşlandığı biriside varmış beyimizin, henüz söylemedi. zamanla alırız baklayı ağzından, sorun değil.

    ben arkam dönük mikaille konuşurken "aha büşra'da geldi" diye böldü konuşmayı. kimmiş ulan bu büşra diye dönüp bakmama kalmadan gözlerim faltaşı gibi açılıp yerlerinden fırlayacak gibi oldu. büşra, büşra, büşra.!?

    hatırlarsınız, daha konuşmanın en başında renkli gözlülere olan hassasiyetimi ve zaafımı belirtmiştim. hatta belirtmekle kalmayıp detaylarını da sık sık söylemiştim sizlere. tüm bunlardan bahsederken melek gibi geçip giden, hala aklımda olan ama göremediğim birisi vardı hatırladınız mı ? izmirde metro aşkları çok olur, o da benim dolmuş aşkımdı hani. kısa boylu, zarif, ince mi ince, masmavi gözlere sahip, tesettürlü bi hanımefendi oturmuştu yanıma. işte o sınıftan içeri girmiş bizim sıraya doğru aynı zarifliği koruyarak yürümeye devam ediyodu. hadi canım, yok artık. bu kadarıda olamazdı, olmamalıydı ya da. hani sürpriz bi kupon yapıp bakmaya dahi tenezzül edip cüzdanının bi kenarında unutursun da sonrasında kuponun tuttuğunu farkedip hem şaşkınlık hem de mutlulukla iddaa bayiine koşarsın ya. heh işte, onun gibi bi durum içindeydim bende. haftalar önce gördüğüm, unutup zihnimdeki cüzdana koyduğum aklını kaçırtabilecek güzellikteki bu sürpriz kuponu daha yeni hatırlayıp baktığımda kazandığımı farketmiştim. kazanmak derken doğrudan bi kazanma değildi elbet. ama sırf tekrar görebilmek uğruna "ulan dersim yok ama aynı saatte dolmuşa binsem görür müyüm acaba" dediğim, bulmak için umudumu kaybettiğim şu güzelliği bulmak ne kelime doğrudan yanımda belirmesini görmüştüm ya daha ne olabilir ki.

    şaşkınlığımı gizleyemedim, ama çokta belli etmemek için gelenlere selam verdim, arkamdaki alakasız kişilerle konuşmaya çalıştım falan. oysa o o kadar güzel gülümseyerek geliyodu ki bizim yanımıza. mikail'le konuşmaya başlamıştı
    "günaydııın, nasılsın mikail. erkencisin bugün yine"
    "günaydın büşra günaydın, yurtta canım sıkılıyo ya. ben de gelip sınıfta oturuyorum böyle. (izmirli)yle laflıyoduk bizde öyle. tanışsanıza"

    pas bana atılmıştı. çokta güzel değerlendirip gole çevirebilirdim bu konumda. ne de olsa ağzı laf yapan, tanışmayı seven, hele ki böyle birisiyle tanışmak için can atabilecek birisiyim. ama bu sefer kaleci biraz farklı, biraz değişik. çünkü tesettürlü insanlarla nasıl konuşabileceğimi hala tam anlamda kestirebilmiş değilim. selamlaşmak için elimi uzatsam, ayıp olabilir. hadi ayıbı geçtim karşılık vermeyebilir. ama kafa sallayıp geçmek gibi boş bi harekette yapmak istemiyorum. çok fazla vaktimde yoktu düşünüp karar vermek için. basit bi şekilde kıvırmaya çalıştım

    "selam büşra, (izmirli) ben. eğer buraya oturacaksan kalkabilirim, arka sırada boş ne de olsa"

    ulan bu kadar kötü bi karşı atak olamazdı ya. ama kendisi o kadar naif bi hanımefendiydi ki bozuntuya vermeden gelip oturuverdi "yok yok sorun değil buraya da oturabilirim. tanıştığıma memnun oldum. senden çok bahsedildi bizim kızlar arasında. ama bi türlü tanışma fırsatımız olmamıştı"

    oha, ne kızları lan. haberim olmadan kız muhabbetlerine mi dahil olmuştum ben ? gündüz benden bahsedip geceleri yurt odalarında uykuya dalmadan önce kurdukları ateşli fantezilere mi alet etmişlerdi acaba beni (ahahahaha)
    tabii ki şaka lan, olur mu hiç öyle şeyler. olsa olsa "çok egolu bu huur çocuğu, yüz de verilmez buna, iki konuşsak yavaşamaya çalışır it oğlu it" demişlerdir hakkımda. fazlasını düşünmem. sormakta istemem. ama böyle bişeyi pat diye söylemesiyle büşra'nın saf mı, açıksözlü mü yoksa boş boğaz birisi olduğunu mu anlayamamıştım. hareketlerine, mimiklerine bakacak olursak daha çok 'saf' birsiydi. kıyamam ya, saflık bi insana bu kadar mı çok yakışırdı. değişmiştim lan ben, değişmekteydim.

    sakarya'da kaldığım 4. ya da 5. haftaydı. fakat bu kadar süre beni değiştirmeye başlamıştı bile. hayatında hiç tesettürlü birisiyle konuşma ya da arkadaşlık kurmamış olan ben şimdi böyle birisinden fazlasıyla hoşlanıyor, gözlerine bakmak için can atıyor, aklımdan çıkaramıyordum. hala emin değilim neler hissettiğim ya da neler yapacağımdan. ama değişimimi göz ardı etmekte olmazdı. olumlu bi değişim miydi bu ? ya da izmirde edinmiş olduğum 'ego'mu törpülemeye mi başlamıştım ? bilemiyorum. ama sakarya ve başta büşra bana bunu farkettirmişti...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Hadi ya devam
      ···
    2. 2.
      0
      Pampaaaa devam artık
      ···
    3. 3.
      0
      Lan hadisene yannanım
      ···
    4. diğerleri 1
  19. 44.
    +6 -3
    Herkese Günaydın Arkadaşlar

    Biliyorum, bir kaç gündür sözlüğe giremedim. iş yerinee ağırlık vermem gereken bir kaç mesele varken ne yazık ki hikayeyi ilerletemedim. Bugün bolca boş vaktim varken uzun uzun yazmayı düşünüyorum. Anama sövseniz yeridir bu kadar bekletmişken, kusuruma bakmayın

    Sizleri seviyorum
    ···
    1. 1.
      +1
      yine yazmadın amk
      ···
  20. 45.
    +5 -1
    Büşra diye bahsedilen kişinin benim dolmuş aşkım olduğunu farketmemin ardından işler bir miktar daha değişmeye başlamıştı. Sınıfa olan bakış açım, okula gitme isteğim, ders çalışma isteğim dahi alevlenmişti. çünkü notları verecek kişi büşra'ydı, tamam belki kızın haberi yoktu notlarını alacağımdan ama eninde sonunda alacaktım mikail'den. o gün yurda döndükten sonra furkan'da da bi haller olduğunu farketmiştim. o da benim gibiydi, daha bi istekli daha bi neşeli. benim olayın henüz bi akıbeti yoktu tabii, oturup bunu onlara anlatmam yersiz olurdu. onun yerine kendi mutluluğumu içimde yaşarken furkan'a sataşmaya çalıştım

    "hayırdır lan neden mutlusun bu kadar dalyannan, sporda birini mi gördün"
    "yok be kanka, sporda değil de hazırlıkta birisi dikkatimi çekiyo kaç zamandır"
    "neden bahsetmedin olm madem öyleydide, gizlimiz saklımız mı var"
    "bişey belli değildi bende, gördükçe hoşlanıyodum sadece. ama şimdi hoşlantıdan fazlası olduğunu farkettim. yanına gidip konuşmayı falan istiyorum ama hiç tek gezmiyo ki, arkadaşı var hep yanında. sigara içmeye çıksa ikisi, kantine gitse ikisi, sınıfa girseler yine ikisi. bi türlü denk gelemiyorum kıza. ama bugün onun da bana baktığını farkettim, ondan böyle keyfim yerinde"

    sevinmiştim onun adına. böyle ikili ilişkiler konusunda furkan kapalı bi kutu gibiydi. kimi olmuş, kimi sevmiş hiç bahsetmez, anlatmazdı bize. şu sakarya'daki en yakını benim onu biliyorum, ama bana dahi henüz hiç birşey anlatmamıştı. ama acılı şeyler yaşadığından değil, sevmeye değecek kimseyi bulamadığındandı bu. enazından ben öyle tahmin ediyorum. ben yatağıma uzanıp büşra ve onunla nasıl tanışıp konuşmayı ilerleyebileceğime dair düşüncelere dalmış yarım saat kadar geçirmişken kafama yediğim yastık darbesiyle kendime geldim, furkan'dı.

    "gel de bot prede 3 kişinin hakkına girelim, zaten her türlü feedliyoruz amk"

    gel girelim dıbına koyim, seninle lol'de feedlemek bile güzel lan
    ···