/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +3 -1
    herkes anlatıyor.

    ben de dolu dolu 35 sene var.

    bu "ben anlatırsam ne olur deneyi" bir bakıma.

    bakalım.
    ···
  2. 2.
    +2
    yetmişli yılların ik yarısı ile sonu arasında bir yıl.

    karadeniz.

    otoriter bir dedenin gölgesinde iki genç insan.

    üretildiğim demir karyola bile durur hala.

    sonra devlet hastanesi.

    demir enjektörler falan varmış o yıllarda. köylere çıkan jj 5 veya jj 7 jeepler.

    doğar doğmaz kavganın göbeğinde bir taklu.

    evet taklu.

    benim o.
    ···
  3. 3.
    +2
    bir rivayet.

    ben doğduğumda da takluymuşum.

    annem güler sorunca. yeni doğan bebeğin taku olmaz der.

    ya vardıysa. ya ben farklıydıysam.

    neyse. sonra dedeyle kapışıyor bunlar. dede zaten arızotti. kavga edecek kimse bulamayınca etraftaki meteryallaerle kavga edebilen bir adam. hapse girmiş çıkmış zamanında. yumurta topuk çarşamba ayakkabısı giyen sustalı bir asabi. boyu 1,50 falan.
    liseliler önüncü nesiller falan bilmez.
    kafasından kıvılcımlar çıkan eko gibi bir adam.
    ···
  4. 4.
    +2
    bizimkiler auschwıtz kampından kaçıyorlar bir gece. ben kundakta taklu taklu. düşüyorlar istanbula.

    peder zamanında valideyi kaçırmış ( ki bu bizim oralarda çok normal. )

    bizim memlekette iki adet var anlamsız.

    1 herkes sevdiğini kaçırıp evleniyor
    2 herkes ölüsünü kendi bahçesine gömüyor.

    kaçırmış cıbırı bizim peder. dolayısıyla kayınlarına da yüzü tutmuyor pek. adamlar okumuş mevki sahibi adamlar zati. ama biri on numara adam. tutuyor bizimkilerin elinden. iş falan buluyor. bizimkileri fakirliğin içinden çekip çıkarıyor.

    devlet işinde çalışıyor peder.

    ben hala taklu.
    ···
  5. 5.
    +2
    sonra sonra görüntü geliyor bende.

    küçükyalı da rampalarla dolu bir mahalle.

    boş arazilerde ateş yakmalar. poşeti yakıp ciuv ciuv sesi ile damlata damlata sıça sıça başlayan bir hikaye bu.
    ···
  6. 6.
    +2
    tüp kuyruklarını hatırlıyorum. sene 80 olsa gerek. sokağa çıkma yasaklarını ve bekçilerin sokakta birilerini kovalayıp durduğu yıllar. o zaman sizin babanız liseli falan.

    hamsi yiyip pipini göster diyen sosyalist bir dayı.
    köyündeki faşistten kaçıp istanbulda kollektivizmi öğrenen bir baba.
    süt gibi beyaz temizlik hastası eli maşalı bir anne.
    bir de kız kardeş.
    sonra ilk arkadaşlar.
    sonra okul.
    ···
  7. 7.
    +1
    dıbını astarını gibeyim ben o okulun.

    doğuranlarını gibeyim o öğretmen denilen kaltağın.

    bir insan hep mi sigara kokar ecdadını gibeyim.

    tamam ben de tak kokuyorum ama ben daha çocuğum anasını gibtiim.

    durduk yere tokat atan bir kappe. sarışın dominant bir kadın.

    herşey o kadının yüzünden taka sardı zaten.

    ezik yaptı bütün sınıfı anasını gibtiim.

    adam olan yok lan aramızda.

    kitabını gibeyim onun ben.
    ···
  8. 8.
    +1
    pelin diye bir pembe yanak açtı aşk denilen dünyanın kapılarını.

    nasıl tatlı.

    o zaman sınıfta üç sıra bulunuyor.

    cam kenarında çalışkanlar.

    orta tarafta normaller

    duvar tarafında tembeller ve kapıcı çocukları.

    boynum uzadı pelini görecem diye o yıllarda. bir de cam kenarında zilli. güneş girer gözüme.

    güneşi mi sevdim pelini mi sevdim bilemiyorum.

    halbuki yanımda sağ omzu duvar boyalı yeşim var. hem seninki gibi proleter onun babası da .
    ···
  9. 9.
    +1
    gel zaman git zaman pelin yapacağını yaptı.

    ben onun adını bile telaffuz edemiyorken o namusunu sere serpe attı kara tahtanın önüne.

    şöyle oldu.

    yıl sonu falan.

    okula teyp getirmiş zengin binlerinden biri.

    müziği hatırlamıyorum bile.
    hoplayıp zıplıyoruz sınıfın içinde . güya adı dans.
    ben fazla zıplamıyorum taklarım dökülmesin diye.
    sen bu pelin...
    gel ...
    takla atacam diye ...
    o pileli uzun ama bol etekle koş koş koş hobaaaa...
    pelinin babasını gibeyim...

    don mon meydanda tabiii...

    bizim fakir çocukları bin olur. anında çekerler fotoğrafı tabi...

    abooovvv pelinin donunu gördün müüüü...
    pelinin dıbını gördüüüüüüümmm...

    gitti bütün aşk meşk.

    allahtan kimseye söylemiyor o yaşlarda aşkını insan.

    yoksa adım gavat çıkardı yeminlen.

    buradan tekrar sesleniyorum kendisine...

    pelin senin ta dıbınakoyim.
    ···
  10. 10.
    0
    Okuyan varsa döncem 5 dk ya
    ···
  11. 11.
    +1
    ben yanımdaki fakir güzelleri görmezden gele gele gidip geliyorum okula.

    almancı binlerden birinin babası oğluna bmx almasın mı.

    böyle sarı şişme kılıflar var önünde falan.

    orada masumiyeti de yitirmeye başladık.

    bu sefer hem taklu hem kıskancım.

    ağlamak kar etmiyor fakir evinde. ağlamadım zaten.

    yoksa yok dıbınakoyim.

    derken bir gece.

    baba eve gelir alkol bi milyon.

    yanında rahmetli eren amca.

    sen tut apartmanlardan birinin önündeki hüdaverdi bigibleti kap getir eve.

    geceydi.

    henüz taklu değildim. ( sabaha doğru belki )

    lastiği patlak hüdaverdinin üzerinde hopluyorum.

    lastiği yaptırmak bir kaç gün aldı zaar.

    sonra küçükyalıdaki şimdiki kızılay binasının olduüu yerdeki parkta verdim çoşkuyu.

    saçlarım ve kulaklarımdan akan rüzgar tak kokusunu da uçurdu öte mahallelere.
    ···
  12. 12.
    0
    giderek hızlandım.

    giderek hızlandım.

    yokuşlar çıkıyor, yokuşlar uçuyorum.

    özgürüm , çocuğum , mutluyum.

    takluyum ama yine.

    çok az araba var o zamanlar küçükyalıda.

    arabalardan hızlı gidiyorum.

    - abi lağım mı patlamış buralarda?
    + bilmiyorum birader. bi tak kokusu var ama.
    - belediye reisi çalışmıyor azizim.
    + sahil yolu yapacağına bu kokuyu gider mübarek.
    - ama ne...

    halbuki bedrettin dalan beni hiç tanımaz. tanısa zütüme rogar sokardı.
    ···
  13. 13.
    0
    dedeyle yıllar sonra barışır bizimkiler.

    dede gelir istanbula.

    anlattıkları gibi değil.

    bayağı da neşeli bir adam.

    arada pırçkk diye tükürüyor yerlere.

    lazca birşeyler anlatıp duruyor.

    bu kadar uzun süre lazca duymamıştım halbuki.

    annemle babam yatmadan önce konuşurdu bir iki kelime. o da artık ne kadar erotikse söyledikleri. biz anlamayalım.

    ama bu dede lazca her şeyi anlatabiliyor.

    işin garip tarafı bizimkiler de anlıyor.

    ben neden anlamıyorum.

    o onun babası o da benim babam.

    herkes anlarken birbirini ben neden anlayamıyorum kimseyi.

    kızkardeşim de fransız olaylara.

    yerde futbolcu kartlarıyla oynuyorum.
    ···
  14. 14.
    0
    dede istanbula gelince biz de köye gideriz tabi.

    mercedes 302 falan var o zamanlar.

    memleket tam 27 saat falan.

    git git bitmez.

    tozlu tosya yolları.

    kusa kusa ( ben ekstradan sıça sıça ) gidiyoruz.

    vardığımız yerde tüm akrabalar.

    yıllar sonra geri dönen bir aile.

    yerler ıslak,
    havada odun kokusu , çay kokusu...
    evlerde kuzine ve üstünde hamsi...
    ısırgan otu denilen avradını gibtiim...
    koca gözlü eli ekmekli köy çocukları...

    bizim oralarda sünnet kutlanmaz ya... anam ille de süsleyecek oğlunu...

    peder solcu ( ama sonradan olma )

    ben oğluma padişah elbisesi giydirmem diyor.

    karar falan verdiler herhalde...

    ben , 5-6 sene önce memleketin yarısına işkence yapan darbecilerin elbisesinden giyiyorum.

    hava taklu korgeneral kubar(isim vermemek için kubar dedim)...

    köy çocuklarının arasında bir milli güvenlik konseyi üyesi...
    ···
  15. 15.
    0
    Burda olan varsa söylesin boşa anlatmıyım ?
    ···
  16. 16.
    0
    istanbula geri dönmeyi ilk defa özledim o zaman.

    burayı sevmek, güzel bir huurya aşık olmak gibi bir şey...

    onunla gururunuz inciniyor,

    onsuz kalbiniz acıyor.

    hüdaverdime kavuştum sonunda.

    gene küçükyalının yeni asfaltlanmış yolları.

    o arada ayakları radyasyonlu öz amcalar.

    yakaları göbeğe kadar açık , lazca konuşan güleryüzlü baba yarıları.

    amma çok var lan bunlardan.

    dayı öldü o arada.

    babasının öldüğünü bilip bilmediğini bilmediğim beyaz tenli pek konuşmayan dayı çocukları.

    benim gibi fakir ama taksuz arkadaşlar.

    belki bir iki civciv , aynı anda belki bir iki kedi...

    civciv ile kedinin muhteşem uyumu...

    civciv için düzenlenen cenaze törenleri...

    kafasına dokununca ağzından sıvı fışkırtan yaban hıyarı veya kavunu ( adını tam hatırlamıyorum , ama yannan olmadığına eminim. tren yolu kenarlarında olurdu bunlardan. ilginç bir bitkiydi. göze gelince kör olunacağını düşünürdük )

    - çıkın bahçemizden
    + yıeaaaa. sizin bahçeniz mi bura.
    - eveett.
    + tapusunu gösteerr
    - tapusu kasada , babamda , dedemde.
    + bi kere bu bahçe allah babanın
    - allah baba bize verdi ( vay dıbınakoyim. bize vermedi hiç )
    + çıkmıyoruz.
    - annneeeeeeeeeeeee
    + babaaanneeee hi hi hi hi.
    ···
  17. 17.
    0
    dalları alçaktan başlayan bir dut ağacının altında hızlanmaya başladı çocukluk.

    ilk alışverişini hidaverdiyi 10 liraya satmakla yaptı bu çocuk.

    bigibletçi vahitten pinokyo kiralar hale geldik. ne lan bu.

    yaya kaldık anasını satayım.

    balık tutmayı öğrendim sonra.

    balıklar da benim hala taklu olduğumu. bu yüzdendir ki güzel balık tutardım bostancı su tankeri iskelesinde.

    o arada kimseyi sevmedim galiba.

    pelinden sonra tüm kızların donu başkaları tarafından görülmüştü.
    ···
  18. 18.
    0
    amcalardan biriyle beraber başka bir eve taşındık istanbulda.

    biraz daha varoş biraz daha fakir di arkadaşlarım bu sefer.

    heman kartları vardı meşhur.

    misket oynamayı beceremediğimi de bu dönemde keşfettim sonra.

    güzel çivi oynuyor güzel şarkı söylüyor güzel sapan atışı yapıyor ama hala arada altıma sıçıyordum.

    artık valide nin de dikkatini çekmiş olacak ki bir iki defa banyonun içinde kendi donumu çitilediğim cezalar hatırlıyorum.

    ilkokulun sınırlarına dayandım o ara.
    ···
  19. 19.
    0
    ortaokulda disiplin kurulu vardı.

    ölüm bile daha iyi bir seçenek gibiydi.

    -falancayı disipline vermişler ... abooooooo... ölsün dıbınakoyim.

    derken birden bir kız ... nasıl da güzel kappe... başarılı ...

    anladım ki sınıfın yarısı ona aşık.

    kesin giberler buu yakında dedim ve daha ilginç bir fikir geldi aklıma.

    hülya koçyiğit , hülya avşar , melike zobu , gülşen bubikoğlu... yalan bunların hepsi. hepsini onlar gibi zenginler elde ediyor.

    neden kendim gibi fakir ( hatta daha fakir ) birini sevip şansımı arttırmıyorum.

    ah saliha ah... ne bileydim ben senin malın önde gideni olduğunu...

    ilk karşılıklı aşkım benim...
    ama dersler toto.
    yazılı okunur " xy seninki gene toto çekti lan"
    karne verilir " xy seninkini gerizekalılar sınıfına gönderiyorlar lan"
    e kusura bakmasın ama benim de bir haysiyetim var dıbınakoyim.

    verdim buna çıkışı.

    ve o an enteresan bişey oldu.

    saliha ağladı.

    o zamanlar ortaokulda herkes masaya kafasını gömer sebepsiz yere ağlardı.

    ilgi çekmenin bir yoluydu bu.

    kimseye de söylenmezdi neden ağlandığı. sanki anan gibilmiş. sır dıbınakoyim.

    saliha da koyverdi boş derste.

    üzüldüm ama kendimle de gurur duydum.

    bıraksam , müdahele etmesem saliha şarapçı falan olurdu herhalde

    sonra geçti. saliha da okulu bıraktı. okul onu bırakmadan.
    ···
  20. 20.
    0
    birgün öksürmeye başladım.

    öksürük gittikçe derinleşti.

    sonra hastaneye gittik.

    sonra geçmedi.

    sonra hastaneye yattım

    çocuk koşuşundaydım ama yaşım 14.

    cefizox diye bir iğne var. her akşam zütümü gibiyorlar onunla.

    derken birşey oldu bir sabah.

    ipek hemşire geldi ateşime bakmaya.

    elinde dosyyası ve güleryüzüyle gülümseyerek ölçtü odadakilerin ateşini.

    yanımdaki yatağa eğildiğinde kısa beyaz eteğiyle... ohşşşş... diz kapaklarının arka tarafındaki iki gamze stertı verdi cinselliğe.

    utandım arkamı döndüm tabi.

    utanacak birşey halini alınca başka bir kadının mahrem yerleri artık geri dönüş yok demiş bir çin atasözü. ( belki de dememiştir. )

    pipiye su yürümeye başlamıştı o gün.

    kimyei bişey olmadı aslında.

    sadece erkek olmaya başlamıştım.
    ···