/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +28
    sevgilim ve tripçi bin üstten ders ala ala benimle aynı sene mezun oldular. aslında benim derslerim ikisinden de daha iyiydi. hatta sınıfta en iyilerdendim. ama üstten ders almıyordum alıp ne yapacaktım ki. erken bitirince ne olacaktı?. aylar hatta 2 yıl böyle geçti. zaman yine iyi bir ilaçtı. mezuniyet günüm geldi. kendime lacivert takım elbise aldım. çok şık olmaya çalıştım o gün çünkü bölümü dereceyle bitirmiştim. annem ve büyük abim geldi. konferans salonuna oturdular. bölümün asistanları öğrencileri üçer üçer isimleriyle çağırıyordu hocalar diplomalarını veriyordu. mezuniyet töreni başlamadan asistanların yanına gittim. öğrencileri çağırırken çalacak olan şarkıları ayarlıyorlardı. genelde zeki müren, erol evgin gibi isimler. hocam listeye bir müzik ekleyebilir miyiz? o da çalsın dedim. hangisi? dedi. badem'in değişmem diye bir şarkısı var ya o dedim. asistanlar güldü oha o olmaz o ne ya dedi. lütfen dedim. yok yok o ne olum yok bergen açalım dedi yine güldüler. benim için değil dedim. ne için dedi. bizim sınıfta birinci sınıfta trafik kazasında ölen arkadaş var ya onun babasına da diploma verilecek. o arkadaşın en sevdiği şarkıydı dedim. az önce gülenlerin tipleri kaydı. tamam o zaman babasını çağıracağımız zaman çalalım dediler.

    ilk önce birinci, ikinci ve üçüncüyü çağırdılar. bende aralarındaydım. herkes bizi izliyordu. abim koltuktan kalkıp ayakta izliyordu. tüm sınıf, konuklar, kübra, tripçi bin ve sevgilim. birinci olan çok kısa bir konuşma yaptı. rektör bize saat hediye etti. törenin sunumunu yapan hoca şimdi aramızda çok önemli biri daha var. 20xx yılında trafik kazasında kaybettiğimiz öğrencimizin babası burada. çocuğun resmi arkadaki duvara yansıltıldı. şarkı girdi. babası ağlaya ağlaya sahneye geldi. tam önümüzde rektör onu öptü, dekan öptü. adam bizi tek tek öptü. tüm salon ağlıyordu. şarkıda ortamı tam cehennem yapmıştı. ben o anlarda hep sevgilime baktım o da bana. şarkımız çaldığı için mi ağlıyordu? yoksa evlat acısı yaşayan adama mı? bence ikisine de. aklıma onurun annesi geldi. kendi kendime küfürler etmeye başladım. tarih neden hep benim için tekerrürün dibi oluyordu...

    mezuniyet töreni bitti. herkes kapılara yöneldi. bahçeye çıkmak için. ben en son çıkanlardandım. annemle, abimle, hocalarla, arkadaşlarla fotoğraf faslı başladı. fotoğraf çektirirken gördüm onları. sevgilim, annesi, babası , tripçi bin ve ailesi. olduğum yere çakıldım. fotoğraf çeken arkadaşlar da anladı. onların durduğu yerin yanındaki bigiblet koymak için olan demirlerin üzerine oturdum. ilk tripçi bin gördü beni. yüzünü çevirdi. sevgilim gördü hiçbir şey olmamış gibi baktı. sevgilimin annesi beni tanıdı. baya şok oldu. dik dik baktı. ben hiç gözümü çekmedim sonra o da suratını döndü. belki şuan biz ailelerimizi tanıştırıyor olabilirdik. mezuniyet günümde bile gözlerimden yaş gelmesini sağlamıştı. kaç dakika onlara öyle dik dik baktım bilmiyorum. arkadaşlar gel biraz fotoğraf çekelim diye aldılar beni oradan.

    insanlar yavaş yavaş gidiyordu. ben yine her fırsatta ona bakıyordum. belki onu bir daha görmeyecektim. okula girdiğini gördüğüm an peşinden gittim. adını söyledim. yine bıkkınlıkla baktı. galiba buraya kadarmış. belki bir daha birbirimizi görmeyiz dedim. sana hayatında gerçekten mutluluklar. mutlu ol da peşimi bırak dedi. onu seviyor musun? tripçi bini dedim. seviyorum ve çok mutluyum dedi. beni sevdiğinden daha çok mu? dedim. daha çok dedi. ben senden sonra kimseyle olamadım dedim. umarım bulursun gönlüne göre birini. bak bu günü zehir etmeyelim. git artık dedi. hep gururundan bize bunu yapıyorsun dedim. biz kalmadı dedi. tripçi bin, benim olduğunu biliyor mu? anlattın mı? dedim. biliyor ilişkimizi okulda bilmeyen var mıydı? dedi gayet rahatça. onunla mutlu olabilecek misin? dedim. oluyorum zaten dedi. ol o zaman. ben seni kazanmak için elimden geleni yaptım dedim. bir şey demeden gitti.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +7
      Aga başta sen yanlış yapmışsın. Elife video var elimde dicektin. Ss atarsan senin içinde tehlikeydi farkına varaydın keşke.
      ···
    2. 2.
      +1 -1
      Ağladım amk ağladım
      ···
    3. 3.
      +1
      Sıradaki sigara sana gelsin ...
      ···
    4. diğerleri 1
  2. 52.
    +29 -1
    oks tercih sonuçları açıklandı. tabi ki anadolu lisesini kazandım. şehrin en iyi ikinci anadolu lisesi. gerçi şehirde o zaman 4 tane vardı ama neyse çaktırmayın. bizim sınıfta kazanan 4 kişiydi. 45 kişilik sınıftan 4 kişi. annem nasıl gururlandı. kadının yüzüne azda olsa renk geldi. babam hapiste baklava dağıtmak istemiş koğuşa baklava yokmuş helva malzemesi aldırmış birine de yaptırmış helvayı. büyük abim de ise tık yok. adamın dünyadan haberi yok. eeee iyi güzel servis var mı acaba bizim buraya diyor. amk bir tebrik et.
    sınıfta 4 kişi kazanınca okuldan arıyorlar okul müdürü ve birkaç hoca bizim eve ziyarete gelecekmiş. annem o hafta görüşe gitmiyor. hemde açık görüş. bilmeyenler için söyleyeyim. normalde arada cam oluyor görüşlerde telefondan sesini duyuyorsun karşıdakinin ama açık görüşte masada oturuyorsun karşılıklı dokunabiliyorsun ve bu ayda bir oluyor.
    annem inanılmaz bir hazırlık yaptı sağ olsun. bende biraz gururluyum çünkü babam hapse girdikten sonra selam vermeyenler yolda görünce naapdı sizin çocuk? diye soruyorlardı. annemde xxxx anadolu lisesini kazandı. zaten kazanan 4 kişi var sınıflarında diye hava atıyordu.
    cuma günü oldu. öğleden sonra hocalar geldi. boş elle de gelmemişler her biri bir roman hediye etti. sohbet, muhabbet işte. ancak o gün beni pgibolojik olarak yerin dibine sokan bir şey yaşandı. hemde tamamen benim yüzümden başkasına suç atmakta zorlanacağım cinsten bir olay.
    hocalar benim gibi kazanan diğer 3 kişinin evini de ziyaret etmişler. biri de onur diye bir bebe. o bebe şuan tus\\\'a hazırlanan bir doktor. üç büyük şehirden birinde çok iyi bir liseyi kazanmıştı yani zirve onda. bu çocuktan daha önce bahsettim aslında. beden dersinde giyindikten sonra kapıyı kilitleyip anahtarı hocaya veren kişi. aynı zamanda benim suç elif huursuna kalmasın diye rastgele çöpe attığım 2 telefondan birinin sahibi.
    muhabbet kazanan öğrencilerden olunca söz tabi ki onura ve üstün başarısına geliyor ama hocaların hepsi vahhh vahhh tribine girdi. ne oldu ki? dedik başladılar anlatmaya.
    ben telefonları çöpe attıktan sonra bazı veliler okula geldi, haliyle okulda 4 telefon çalınmış. biride onurun annesi ama ağlaya ağlaya gelmiş, konuşamıyor çünkü ağlamaktan sesi kısılmış kadının. bunlar müdürün bizzat bize anlatırken söylediği sözler. kadının yüzünü gören korkuyor öyle bir çökmüşlük, sapsarı beniz. neyse kadın başlıyor anlatmaya. allah için oğlumun telefonunu bulun. yalvarırım. tüm sınıfları gezip anlatayım belki geri verirler. vallahi alanı şikayet etmeyeceğim ona istediği telefonu alacağım. hocalar, müdür falan diyor ki kadını anlayamıyoruz. sürekli ağlayan kısık bir ses. sonra onuru odaya çağırmışlar. başlamış anlatymaya. onurun galiba 6 yaşında bir kız kardeşi vardı. hasta ama baya hasta doğuştan böyle olan. kızın adını, hastalığını falan hatırlıyorum ama yazmak istemiyorum. tüm sınıf onurun kardeşinden haberdardı ama o yıl içinde ölmüş olduğunu bilmiyorduk. bu kızın allah rahmet eylesin. beni de affetsin. bir çok resmi ve videosu onurun telefonundaymış. zaten o zamanlar kameralı telefon o kadar çok yayılmamıştı. yani şöyle diyeyim. onur o telefonu aldıktan sonra hep fotoğraf çekecekleri zaman onurun telefonuyla çekmişler. annesi vefat ettikten sonra hep oradaki video ve fotoğraflara bakmış. yaşça genç olan arkadaşlara tuhaf gelebilir ama o zamanlar dijital fotoğraf makineleri çıkalı 2 yıl anca olmuştur. düşün yıllık için günlük fotoğraflar çekilicekti sınıfta 2 kişide dijital fotoğraf makinesi vardı. fotoğraf denen şey ha bire çekmiyorduk. özel günlerde falan.
    yani bir huurnun keyfi için. evlat acısı yaşayan bir ananın, evladının son 1 yıllık anılarını tuvalete atmışım. o gün bunu öğrendim. hocalar anlatmaya devam ediyor. oğlu o kadar başarılı tadını çıkaramadı kadın. hala aynı halde. ağlıyor. onur desen o da sevinememiş bile garibim. çalanın allah belasını versin, iki cihada yakası... annemde dinlerken ağlıyor. o da beddua ediyor. ben o an suratım nasıl bir hal almışsa. hoca neyse çocuk üzüldü, kapatalım konuyu. ayy çok hassasın sen. hemen etkileniyor deyip omuzuma sarılıyor ama ben o an sadece kafamı hissediyorum. kulaklarımda suya batınca gelen uğuldama sesi var ya onu duyuyorum. yaptığım bu adiliği öğrendikten sonra galiba bir hafta falan yemek yiyemedim. laf olsun diye demiyorum. gerçekten hep midem bulandı. bir lokma aldım. devdıbını getiremedim. hala hatırlayınca aynı acıyı, pişmanlığı hissediyorum ama zaman her şeyin ilacı. pişmanlıklara alışmanı sağlıyor.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +7
      Üzüldüm dıbına koyim. Hocam napmışsın sen ya.
      ···
    2. 2.
      +5
      Panpa keşke elife ellesenlerinkinleri atsaydın
      ···
    3. 3.
      +4
      Senin amk bin olup kazanacaktın elifi ellemeye çalışıp gibsen daha mutlu olurdun
      ···
    4. 4.
      +2
      Harbi üzüldüm la
      ···
    5. 5.
      +1 -1
      Bi cope attim diyon bi tuvalete attim diyon var bi kurgu hatasida neyse
      ···
    6. 6.
      +2
      rezerve
      ···
    7. diğerleri 4
  3. 53.
    +29 -1
    eceden ayrıldıktan sonra, onların sınıfından ve okuldan bir kaç kız bana yürüdü. bana yürüyen kızlar normalde bana bakacak tipler de değillerdi. ayrıca hepsi eceyi tanıyor biri de onunla aynı sınıftaydı. kızların sevgilisi olan, evli, nişanlı erkeklere daha çok ilgi gösterdiğini o gün anlamamıştım. galiba kızların kafası birinin sahip olduğu bir şeye, kendisinin neden sahip olmadığını anlamak üzerine çalışıyor. kızlar iyi hoştu ama hiç çekmezdim gerçekten üşendim sevgili yapmaya. lise 2 öyle bitti. lise 3 'te kayda değer bir olay olmadı. aslında oldu da olay denemez. kendime facebook açmıştım. o zamanlar şimdiki gibi leş bir ortam değildi. komikli video izlemeye oraya girerdik. herkes oradaydı. face açtığım gün, üstteki büyütece tıklayıp ilk kimin adını yazdım, hepiniz tahmin etmişsinizdir. birkaç profil çıktı. hangisi diye düşünmedim. direk tanıdım. büyük ihtimalle tanınmamak için profil resmi arkadan güneşin vurduğu teras gibi bir yerdeydi. suratı karanlık görünüyordu. hiç ortak arkadaşımız yoktu, ilerleyen sürede de olmadı. ben o karanlık resme rağmen, kafa şeklinden tanıdım. istek göndersem mi göndermesem mi diye düşünürken. geçmişe dair hiç bir iz istemediğini düşünüp vazgeçtim.
    artık lise sondaydım. ygs/lys illeti için dershaneye yazıldım. o sene sınıfta ilişkisi olan da bitirdi. öyle bir odaklanma hakimdi sınıfta. inanılmaz bir rekabet. ben ilk onda bile değildim. öyle çalışkan tipler vardı. dershanede de aynı şekilde. ancak bu çalışmadığım anldıbına gelmesin. gayet iyiydim ama benden iyiler vardı. özellikle son 5 ay insanlık dışı bir çaba ile çalıştım. aranızda şu an bu süreçte olan varsa motive olmak için hedefindeki üniversitenin youtube'den videolarını falan izlesin. özellikle öğrenci röportajları çok işe yarıyor. bende her sıkıldığımda boğaziçi üniversitesinin videolarını izliyordum. o olmazsa bilkent üniversitesi. amacım tabi ki tam burslu kazanmaktı. tam burslu girenlere çok para verildiğini duymuştum. bu 5 yıl boyunca hayatımı yaşamam demekti.
    bizim sınava girdiğimiz sene ygs soruları çalındı diye haberler çıktı. matematikte şıkları büyükten küçüğe sıralayınca kesişen cevap doğru oluyordu. hakkıyla girenleri sağlam gibmişlerdi. ygs den tam hatırlamıyorum ama 400-405 arası bir puan almıştım. boğaziçine girmek imkansızdı bu puanla ama yinede iyiydi. sınıfın en yüksek puanı ise 475'ti. bu puanı alan kız şuan koç tıp'tan mezun oldu amk.
    lys'ye de girdik. fena geçmemişti. bir an önce puanlar açıklansa da tercih yapıp gibtir olup gitsem diye düşünüyordum. herkesi, her şeyi geride bırakacaktım. aile, arkadaşlar, elif ve hatırası, yaşadığım şehir...
    sınav açıklanmıştı. boğaziçi ve bilkent tam burslu laflarını ağzıma almam o puanla adeta ayıptı. bilkent tam burslu bilgisayar mühendisliği 510 küsur puandı amk. benim puanım bir kaç iyi üniversitede mühendisliğe yetse de. kıytırık mühendislikler oluyordu. bende tm puanım daha iyi olduğu için oradan tercihlere ağırlık verdim ve tm puanımla ankarada bir üniversitenin iyi bir bölümüne yerleşmiştim. hangisi olduğunu söylemek istemiyorum bu arada. üniversiteye yerleştiğim için mutlu olsam da boğaziçi olmadı diye çok çok üzülmüştüm. kendinizi benim yerime koyun lisenin son 2 yılı hep oranın hayalini kurmuşum. son sınıfta orada olmayı düşünerek, hayal ederek çalışmışım. fakat sonuç bırakın boğaziçini, istediğim bölümlere bile yetmiyor ve başka puan türünden tercih yapıyorum. o yaz bunu kafaya takıp en az 15 kilo verdim. bugün iyi ki kafaya takmışım diyorum. bu sayede üniversitenin ilk günü hafif kilolu çocuk değil. zayıf çocuk olarak gittim okula.
    bir yandan da o anlarda içim içime sığmıyordu. kurtuluyorum laaaaaaan kurtuluyorum. artık sadece ben varım. artık tam anlamıyla özgürüm. yıllardır içimde ölmemek için çırpınan hayallerim sonunda gerçek olacaktı. keşfetmem gereken o kadar şey vardı ki. hem kendimde hem dışarıda.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Yazmaya devam eline saglık faydalı bilgiler ver boyle reis sınav donemındeyız
      ···
  4. 54.
    +29 -1
    hazırlık biterken acroyoga sayesinde vücudumdaki değişimler artık dışarıdan da fark edilir hale gelmişti. six pack yoktu ama göğüs kaslarım belirginleşmişti. kollarımda kıvrımlar olmuştu. kendimi daha iyi hissediyordum. bana yürüyen kızlar oluyordu. hiçbirine yaklaşmıyordum çünkü o süreçte hoca olayı devam ediyordu. hazırlığın bitmesine 1-2 ay kala beni memlekete dönme telaşı sardı. kim gidecekti amk. sömestr da 20 gün gittiğimde tatil boyunca çekyata yapışıp televizyon izlemiştim.

    aradığım bahaneyi yurtta aynı oda da kaldığım benden 3 yaş büyük bir arkadaş vermişti. turizm otelcilik okuyordu. yazın turistik bir yerde staj yapacaktı. daha önceleri bunun muhabbeti oda da hep geçiyordu ama ben sadece dinliyordum. muhabbet arasında bende staj yapabilir miyim? diye sordum o da staj yapamazsın ama çalışabilirsin. yani işe alacak kişiye bağlı dedi. benimde aklıma yattı. hem yaz tatilini turistik bir yerde geçirecektim hem annemle babama staj yapıyorum, ingilizcem gelişiyor diyecektim, hem para kazanacaktım hem de anlatılanlara göre ruslar, almanlar her yer yabancıymış, ciks yapmak çok kolaymış. bunların hayalini kafada kurdukça git gide mantıklı gelmeye başladı. artık oda arkadaşıma baskı yapıyorum bana da iş bul. çocuğun başının etini yedim. sonuç olarak yaz tatili geldi. hazırlık sınıfını 96 puanla yani aa ile gayet başarılı bir şekilde bitirdim. 24 kişilik sınıfta maksimum 10 kişi direk geçti. geri kalanlar tekrar derslere başladı.

    geldim memlekete işte bildiğiniz gibi. anne, baba aynı büyük abim dükkanda. diğer abilerim de gelmiş. zaten 2. en büyük olan okulu bitireli baya olmuş çalışıyor. benim bir büyüğüm uzatmış. bitirmek üzere. hepsini görmek iyi geldi ama benim aklım arkadaştan gelecek haberde. zaten evdekilere altyapıyı hazırlamışım. arkadaş staj bulursa gidebilirim diye. bir allahın kulu da demiyor senin bölümle turizm ne alaka?
    takriben 15-20 gün sonra arkadaş arıyor. kanka istersen gel sana iş buldum. resepsiyonda duracaksın, turistler geziye gidince onlarla gideceksin. ben bunları duyunca havalara uçuyorum. tam benlik iş. bavulumu toplayıp gidiyorum istikamet alanya. otogarda inince bu ne amk bildiğin bizim memleket bu sadece daha nemlisi diyorum. otele gitmek için otobüse bindikten sonra otobüs sahil yolundan gidiyor. ohaa mekana bak ne güzel, ne kadar şık diyorum.
    otele varıyorum. otelin müdürüyle görüşüyorum aynı zamanda sahibi. adam bana resepsiyonda duracaksın zaten ingilizcen iyi halledersin. maaşında 500 tl dedi. o zamanlar asgari ücret 700 lira civarı. müdür ekleme yaptı zaten sana oda veriyoruz, yemek masrafın yok. haftanın 6 günü çalışacaksın. o para sana çok rahat yeter diye işi cilalıyor. bende pek umursamıyorum.
    verdikleri odaya gidiyorum. otelin en alt katında. pencereler falan tepede kalıyor. odada 4 kişiyiz. biri urfalı biri muşlu biri mardinli... böyle tipler. küçümsemek için demiyorum ama ortak noktamız yok. mardinli muşlu olanla kürtçe, urfalı olanla arapça benle türkçe konuşuyor amk. zaten muhabbet ya patrona gömmek üzerine ya da karı kız.
    ben kendimi resepsiyonda çalışacak sanıyorum ama her gün mutfakta bulaşık yıkıyorum. ben resepsiyonda görevliyim deyince, otel full dolu ne resepsiyonu yeni kafile gelince çıkarsın orada boş oturma diye diye neredeyse her gün bulaşık yıkadım. özellikle balık olduğu günler aynı bulaşıkları 3 kez yıkamamız gerekiyordu. sırt ve bacak ağrısından uyuyamaz olmuştum.
    ben otelde olduğum süre boyunca, çalışanlar mutlaka gibişecek birilerini buldu. zaten gelen turistlerin bir kısmı da bu amaçla geliyor ama eşleşmeler facia. 25 yaşında olan bir çalışan 55 yaşındaki buruşuk ingiliz karıyı gibebiliyordu ya da daha fenası 50-55 yaşında karı kocalar gözlerine kestirdikleri bir çalışanı aralarına alıyordu. bu swinger denen durumun sadece ferrelarda olmadığını o zaman öğrendim. genel olarak genç ve güzel kızlar ya sevgilileriyle geliyordu ya da geldiklerinde başka turistlerle gibişiyordu. zaten etraf sarı saçlı mavi gözlü, kaslı erkeklerle dolu. ne yapsın fıstık gibi karı esmer kara kuru bebeleri. hatta size bir şey daha diyeyim. otelde staj için gelen benle yaşıt 2 kız vardı. onlar da gibişiyordu. hemde hiç saklama gereği duymadan. buluyorlardı 25-30 yaşında birini devdıbını biliyorsunuz. ben o otelde çalıştığım 20 günlük süre boyunca sadece bir kişiyle, 2 defa yaptım. 2 aydır ciks yapmamış olmanın verdiği abazalıkla. benden 3 yaş büyük iranlı bir kızdı. tüm bu olanlardan patronun haberi vardı ve destekliyordu.

    orada çalışırken resepsiyon hariç her işi yaptım. 2 hafta boyunca tatilimiz olmadı. yine bir balık günü sonrası isyan ettim. alanyaya geleli neredeyse 20 gün oldu daha dışarı çıkıp gezmemiştim. patrona gittim dedim. yarın tatil olsun dedim. adam kem küm etti ama vermese bile ben çalışmayacaktım zaten. o gün bana işi bulan arkadaşla akşam club'a gitmek üzerine anlaştık. ankarada da çok gitmiştim ama ilk kez turistik bir yerde gidecektim. acaba magazin programlarında gördüklerimize benziyor muydu?
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Devam ediyoruz dostum rez
      ···
  5. 55.
    +29 -1
    bir kaç saat sonra kapı çaldı. polis aq. hakkımda şikayet varmış. bindik arabaya gidiyoruz ama kesin tıfıl şikayetçi oldu. arabada çıkardım telefonumu kübraya mesaj attım. tıfıl ya da sen şikayetçi olursan hamileliği, tıfılın altına yatmanı her şeyi anana babana anlatırım. adanız sanınız belli. o kadar resmimiz var beraber onlar bile seni zor duruma sokar yazdım. cevap gelmedi. dedim aha o telaşla telefonu evde unuttu. kimi arasam diye düşünüyorum yok aq kimse yok. tüm hayatımı o huurya endekslemişim. abimi arasam o da beni ayrı giber. daha evde kaldığımdan haberi yok kaldı ki hamilelik, kürtaj, kavga...
    emniyete vardım bir baktım o ikisi de orada. koridorda bekliyorlar. yanlarından geçerken baktım telefon kübranın elinde. beni bir odaya aldılar. sen mi dövdün? ne zamandır tanışıyorsunuz? o kız sevgilin mi? ... hepsine kendimi kurtaracak cevaplar verdim. yaklaşık 20 dakika sürdü. sonra dediler ki tıfıl şikayetini geri çekti ama akıllı ol keserim zütünü biraz tehdit, korkutma.
    çıkışta yanıma geldi ikisi. kübra direk lafa girdi. o resimlerin hepsini gözümün önünde sileceksin. bak tıfılın darp raporu var. tekrar içeri gireriz. dedim gibtir git gir. anında bütün resimleri atayım
    o ayyaş babana. her şeyi de anlatayım. züt gibi kaldı.
    aslında resimlerde bir şey yoktu. yani ciks videosu resmi falan değildi. klagib sevgili resimleri. öperken, kucağımda, omzumda gerçi bir tane yatağımızda vardı hem de sekten sonra çekmiştik ama bir çıplaklık yoktu. onun sadece omuzlarının üstü görünüyordu ve çarşaf vardı üstünde benimde göğüs bölgem ama yine de zor durumda bırakırdı. bir tanede okulun havuzunda vardı ben mayolu o bikinili belinden sarılmışım. ilk onları göndereyim mi dedim. babam seni öldürür dedi. dedim babanı da giberim. anama küfürler etmeye başladı.
    bilgisayarımda dosya var aq. çektiğimiz resimlerle öyle saklamışım. ileride çocuklarımıza gösteririz. bakıp duygulanırız diye. hepsinden mutluluk fışkırıyor. hiç biri ileride tehdit olma amacıyla çekilmemiş hepsi tamamen anlık. ama işte gel de bak son noktaya. hemen taksiye atladım bastım eve. bilgisayara şifre koydum. resimleri bir mailimden öbür mailime attım orada da dursun. bunlar akşam eve gelip eşyalarımızı alacağız diye mesaj attılar. ben artık bu evde kalamam söyle o tıfıla gelirken eşyaların parasını getirsin 3000 bin tl. bir an önce gitmek istiyorum bu evden dedim.
    cevap attı eşyalar zütüne girsin o kadar etmez onlar. dedim tabi etmez ama sizin huurluğunuz yüzünden evsiz kaldım dedim. cevap gelmedi. tekrar mesaj attım, tokmakçın 3000 tl'yi senden mi sakınıyor o vermezse babandan isterim dedim. topladım eşyalarımı beklemeye başladım. aklıma ali geldi. acaba bende onun elifi tehdit ettiği gibi o resimlerle kübrayı tehdit etsem daha gibe bilir miydim? bir gün sonra öğlen saatlerinde geldi tıfıl iş yerinden bir arkadaşıyla. aldım 3000 tl'yi ve bir ton bavulu çıktım evden.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +5
      bu efsane işte
      ···
  6. 56.
    +29 -1
    o yaz babamında ölmesinden sonra, kendimi suçlama şiddetim daha da arttı. çalıştığım işe devam ettim. iyi geliyordu. evde annemi yalnız bırakmamak için ben de abilerim de işlerimizi bitirir bitirmez eve gitmeye başlamıştık. hiç muhabbet etmesek bile herkesin odasında olması anneme iyi geliyordu ama beni boğuyordu. bana eski sira sayi sifatini anlatıyordu. ziyarete tanıdıklar geliyordu. iş ister istemez benim okuluma derslerime geliyor, muhabbet sonunda \'ayyy maşallah ne efendi, başarılı çocuk\' diye bitiyordu. bu durumda beni çıldırtıyordu. yani insanların beni övmesi bana yine eski sira sayi sifatini hatırlatıyordu hani şu okulda hocaların kibar oğlum diye sevdikleri sira sayi sifatini. insanların bana olan bu tutumu beni boğuyor muydu? yoksa ben kaçmaya bahane mi arıyordum? şu an bile bilmiyorum. derdim neydi?

    sonunda o tatil bitti. ankaraya geldim. evi zaten arkadaşlar bulmuştu. aldım bavullarımı geldim yeni evime. üç kişi kalıyorduk. ikisini de önceden tanıyordum aynı sınıftaydık.iki erkekle evi paylaşmak bana iyi gelmişti. çünkü şu zamana kadar doğru düzgün arkadaş çevrem olmamıştı. hazırlıkta olmuştu ama herkes bölümlerine geçince bitmişti. birinci sınıfta zaten hep kübra vardı. bir süre sap takılmak ve memleketimde olmayıp tekrar özgür olmak iyi gelmişti. kendimle yaşıt iki erkekle aynı evi paylaşınca 18 yaşından sonra ne kadar çarpık şeyler yaşamışım onu anladım. hepimiz 21 yaşındayız ama onların anlattıkları bana ergen muhabbeti gibi geliyordu. yine de alışmıştım hatta normal hissetmemi sağlıyorlardı ama sadece gülüp, eğlenirken akşam yatağa girince yine kübra, babam, ukraynalı, trans arkadaşım, oda arkadaşım hatta zaman zaman elif aklıma geliyordu. fakat en çok kübrayı düşünüyordum. acaba pişman mıdır? tüm bunlar yaşanmasaydı şu an nasıl olurduk? ben büyük ihtimalle daha iyi olurdum. çünkü onunla birlikteyken ondan başkasına bakmamıştım. alanyadaki geçmişime rağmen yaz için bodrum planım yoktu. onunla ayrıldıktan sonra devam ettim bu işe. büyük ihtimalle yine aynı evde yaşıyor olurduk.

    her ne kadar normalleşmeye çalışsam da yine arada bir avlanmaya çıkıyordum. avlanma terimini evdeki sap arkadaşlar takmıştı. sira sayi sifati yine ava çıktı, dünkü geyik bayattı bence, önceki keklikti...
    bir süre bizim 2 sapla takıldıktan sonra bir alt sınıftan bir kızla çıkmaya başladım. aslında çok istekli değildim ama tatlı kızdı. belki zamanla daha da severdik birbirimizi. çevredekiler yakıştığımızı söylüyordu. kıza hiç laf edemem kız iyi ve temiz bir kızdı. beni sevdiğini de hissettiriyordu ama ben galiba ona yeteri kadar hissettiremiyordum. elini, tutmak, öpmek kübra gibi zevk vermiyordu. yaşadığımız her şeyi kübrayla karşılaştırmak o zamanda hatta şuan yazarken de midemi bulandırıyor. kıza haksızlık ediyor gibi hissediyordum. birde bu kızın talibi çoktu. yani aslında elini sallasa ellisi ama o benimleydi. sınıfındaki arkadaşlarının yanından elini tutup hadi gidelim dediğimde. bazılarının yüzü düşüyordu. kızla ilişkimiz elifle tekrar karşılaştıktan sonraya kadar sürdü. aslında elifle karşılaşmamız diyorum ama aslında o tam bir karşılaşma değildi. zamanı gelmek üzere anlatacağım.
    çıktığım kızla hiç ciks yapmadık ama seviştik. fakat böyle düzgün bir kızla bu aşamaya gelmek bile bence enteresandı. şimdi ben bu kıza kübra kadar bağlanamadım diyorum ama kıza da kötü davranmıyorum. hatta baya kibarım. hatta kız için kavga bile ettim. kendi sınıfıyla bir plan yapmışlardı. haliyle bende sevgilisi olarak onlarla beraber gittim. beni çağıran da oydu. bunun arkadaş grubundaki bir keko, kıza trip atmaya başladı, ofluyor, pofluyor, muhabbet arasında biz bize olsaydık diyor. bir şey soruyorum. zar zor cevap veriyor. bana trip atması önemli değilde, trip attığı diğer kişi benim sevgilim. beni getiren o. haliyle o geriliyor. kendini sorumlu hissediyor. bende karı tribi atan çocuğa derdi ne diye sordum. ters cevaplar veriyor. iş dallanıp budaklanıyor. itişme, el kol hareketleri sonrası ben bunu boynundan tutup ittiriyorum ve yere düşüyor. sonra millet araya girdi. kızlar zaten çığlık falan atıyor ama aslında çokta büyütülecek bir olay değil bence. kavga sonunda biz ortamı terk ediyoruz. sevgilim de bu kez bana trip atıyor. her şeyi daha çok berbat etmişim. otobüse binip bize zütürüyorum. beni rezil ettin. orada sussan zaten o suçlu herkes görüyor... falan diyor. bende seni zor durumda bırakıyordu, derdi ne sormak istedim diyorum böyle tartışma devam ediyor. tartışırken kolundan tutma, sarılma , seni seviyorum ondan, senin üzülmeni görmek zoruma gittiler havada uçuşuyor. sonra öpmeye başlıyorum, elleşme soyunmayla devam ediyor ama kız yarıda kesiyor. yapamam ilişkimizi bu seviyede görmüyorum diyor haklıda. sonra bir daha ki evime gelişinde odaya geçiyoruz. ben yine sırnaşıyorum falan. bu direk yapma diye reddediyor. arkadaşların evde biz senin odana girdik kapıyı da kapattın kim bilir hakkımda ne düşünecekler diyor. ben ne önemi var sevgilim değil misin? desem de kalkıp kapıyı açıp tekrar yanıma oturuyor. bu sevişme olayında resmen beni terbiye ediyor. evde biri varken hiç yavşamıyorum. yokken de bir yere kadar izin veriyor. hassasiyeti beni şaşırtsa da zamanla fazla naz aşık usandırır misali sıkıyor. ama yine diyorum çok düzgün kızdın sevgilim. benim gibi biri kesinlikle seni hak etmiyordu. o yüzden bu hikayede senin takma adın sana aşık olmamama rağmen sevgilim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +4
      Kardeş ne zaman bitecek hikaye biraz hızlı yaz meraktan ölecez aq
      ···
      1. 1.
        +4
        her gün 2 part atsam 2 yada 3 güne biter diye tahmin ediyorum. bazıları hızlı yaz diyor bazıları yavaş yaz hemen bitmesin diyor ama ben genelde günde 2 part olarak gidiyorum. ayrıca her bir partı yazmam en az bir saat. o yüzden ardı ardına partlar atamıyorum.
        ···
      2. 2.
        +3
        Hızlı yaz sen pampa bitsin gitsin çok uzayınca tadı kaçar falan gerek yok
        ···
    2. 2.
      +2
      Yazmayı bırakma da
      ···
    3. 3.
      +2
      Kardeşim çok güzel devam ediyor kısa kesme aynen böyle devam et ama partlar daha seri gelirse harika olur. Biliyorum yoğunsun ama.
      ···
    4. 4.
      +2
      Nihayet amk. Hissediyorum Elif'e çok az kaldı.
      ···
    5. 5.
      0
      ···
    6. diğerleri 3
  7. 57.
    +29 -1
    elifi buldum diye gidip kıçında bitecek değildim amk. sadece nerede olduğunu öğrenmiştim. ilkokul anılarım söz konusu olduğunda ilk aklıma gelen kişi oydu fakat ilkokul anılarım aklıma 40 yılda bir geliyordu artık ve ben elifi aşalı çok olmuştu. hatta ilkokulda elife aşık olmadığımı onun ve alinin sadece yaşadıklarıyla beni etkileyen bir takıntı olduğuna inandırmıştım kendimi.
    o süreçte sevgilimle ilişkimiz biraz sorunlu. sebebi de benim. hep daha fazlasını istiyormuşum. bir gün okulda onun sınıfında herkesin içinde onu öptüm diye küsüyor. çünkü yaptığım çok yanlışmış. hayatı boyunca insanların içinde öpüşenleri, oynaşanları kınamış. şimdi o yapamazmış bunu. sırf bu yüzden en az 1 hafta doğru düzgün görüşmüyoruz. tam aramız düzeliyor. gece bende kal diye ısrar ettiğim için küsüyor. yine tartışıyoruz. onu hiç anlamıyormuşum. benim aklım hep sevişmekteymiş. onu bu davranışlarımla sürekli zor durumda bırakıyormuşum. ben de \'sen beni hep sevişmek isteyen biri olarak görüyorsun benim amacımın ciks olduğunu söyleyip bana haksızlık ediyorsun.ben sadece seninle vakit geçirmek istiyorum. uyanınca seni görmek istiyorum(külliyen yalan) gibi laflar diyorum. sevgilim ise ne önemi var ben istemiyorum diyor. ben niye benimle olmak çok mu kötü diyorum. ne alakası var diyor. ben, ne zaman bana güveneceksin evlenince mi? diyorum. kız çok zeki amk. diyor ki bana. bu nasıl soru. evet desem seninle ciks yapmak istediğim ama evlenmeden olmaz demek istediğim anldıbını çıkaracaksın. hayır desem ayrı bir anlam. ben sende evlenilecek erkek potansiyeli de görmüyorum ki diyor. tartışma biraz daha devam ediyor. evden çıkmadan benim kendi planlarım, isteklerim, karakterim var onu değiştirmeye çalışma diyor. bu laf bana çok tanıdık sanki. trans arkadaşımın lafı gibi. duyunca suçlu olduğumu anlıyorum. yaralı yerime vurdu resmen. sevgilime baskı yaparak yapacağım ciks bedensel olmasa da ruhsal tecavüz gibi bir şey. o mutlu olmayacak ki. aklıma ha bire trans arkadaşımın başına gelenler geliyor... sevgilim yurda gitmek için evden çıkınca yurda kadar peşine takılıyorum. saat akşam on yalnız gitmesin diye. yolda bir kaç kez özür dileyip haklı olduğunu söylüyorum. durumu kurtarmak için söylüyorsun diyor. gözleri zaten dolu dolu. yurda vardığımızda öpüp gönderiyorum.
    okulda görüşsek bile beraber zaman geçirmiyoruz uzun bir süre. ben bu sürede yine evdekilerle takılıyorum. onlarda dalga geçiyor. yenge posta koydu galiba diye. diyorum ya sevgili faktörü hayattan çıkınca günüm boşalıyor. yine öyle oluyor. dargın olduğumuzda yine anlıyorum bu gerçeği. tüm bu süreçte ben yine stalking yapıyorum. aklıma yine elif geliyor. okuduğu bölümü araştırıyorum. akademik kadrosunda kimler var bakıyorum. sanki tanıyacağım. böyle olur ya aniden hiç ihityaç yokken 31 çekersiniz. elifte öyle her sosyal mecralarda takıldığımda aklıma geliyor. acaba aliden, kaandan sonra da devam etti mi gibişmeye? etti tabi lan. kesin folloş olmuştur... belkide hayata, erkeklere küsmüştür. kolay şeyler yaşamadı ki. tüm okula rezil oldu. videosu çekildi. çekilen videolarıyla tehdit edilip tekrar beraber olmaya zorlandı. aslında tecavüz bu. büyük ihtimalle başka sevgilileri olmuştur ama güvenmediği, gerçekten sevmediği biriyle yatmamıştır. tüm bunları düşünürken aklıma aliyle olan videoları geliyor. videodaki sesi kulağımda çınlıyor. acaba sesi değişmiş midir? yoksa hala videodaki gibi heyecanlı bir çocuk sesi mi? tüm anlar hala aklımda. tabi bu esnalarda benim alet yine celalleniyor. nasıl işlemişse bilinç altıma.

    kafada böyle kurarken, bir yandan da elifin okuldaki bölümünün sitesine bakıyorum. duyurular kısmında bilmem ne konferansı okulumuzda yapıldı. bilmem kim okulumuzu ziyaret etti diye yazılar var. o an eşeğin aklına karpuz kabuğu düşüyor. ilerleyen günlerde yapılacak etkinliklere bakıyorum. kendi okuduğum bölümle az çok ilgili bir şeyler buluyorum. kampüse girerken kendi okulumun kartını gösteririm ve konferansa geldim derim en azından diye düşünüyorum. düşündükçe iş taka sarıyor. hadi konferansa gittim. ya o gün elif okulda değilse? hadi diyelim ki okulda, koskoca kampüste nasıl bulacağım? hadi diyelim ki buldum ne diyeceğim?
    düşünmeye devam ediyorum. onun bölümünün ders progrdıbını indiriyorum. eğer hazırlık okumadıysa ve ilk sene girdiyse şuan üçüncü sınıfta olmalı. ikinci sene girdiyse ikinci sınıfta olmalı. biraz daha araştırıyorum o bölüme hazırlık zorunlu değil. bende malım amk türk dili edebiyatı bölümüne ne hazırlığı? her neyse, hem bir hem iki hem üçüncü sınıftan gözüme zorunlu olan dersler kestiriyorum. çünkü seçmeli olan derslerden seçersem belki elif o dersi seçmedi. iki tanesi aynı gün içinde biri başka bir gün. yani en az iki gün o okulda olmam gerekiyor. bir yandan diyorum ulan bu ne işsizlik, öbür yandan umarım okula girebilirim...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2 -3
      Owoooowwww staaaallkkkkkkmı
      ···
    2. 2.
      +1
      allah başka dert vermesin panpa
      ···
  8. 58.
    +28
    elifin yanından ayrıldıktan sonra hem ondan hem kendimden iğreniyorum. kafeden çıktığımız an yüzüme çarpan havayla bir nebze daha iyi hissediyorum ama üstümde bir ağırlık var. sevgilimi arayıp bir şeyler yapalım diyorum. ona ihtiyacım var. onu yurdundan alıp geziyoruz. doğal olarak o da fark etmiş bende bir haller olduğunu. neyin var? son günlerde eski neşen yok diyor. eski neşem, eski neşem, eski neşem...
    bir şeyim yok. havadan olabilir belki. ya da menopoza giriyorum diyorum. hafif bir tebessüm ediyor. durumu kurtarmaya çalıştığımı anlıyor. benimle ilgili bir şey mi? diyor. o an dünyada isteyeceğim en son şey onu suçlu hissettirmek hele ki ben bu kadar karaktersizlik yapmışken.
    asla senle ne alakası var diyorum. asla dememe takılıyor. birazda telaşla cevap verince şüpheleniyor. şu an daha da telaşlandım niye irkildin ki? diyor.
    erkekler bazen ne kadar saf oluyor ya. özellikle hayatlarındaki kadın karşısında. iyi misin? sorusuna asla demek nedir? elifi düşünüyorum. nişanlısının karşısında ne kadar sakin. ne kadar rahat okuduğu ilkokulun adını değiştirip söyledi. gelecekte ortaya çıkabilecek olmasından korkmadan. biraz yürüdükten sonra kuğulu parka varıyoruz sevgilimle. oturuyoruz bir bankın üzerine. o an badem-öykü gürman değişmem şarkısı çalıyor. sevgilimin kafası göğsümde benim elim omuzunda öylece oturuyoruz. bu şarkı bizim şarkımız olsun mu? diyor. şarkının sözleri benim yaptığım her şeyle çelişiyor. ve her sabah uyandığımda içimde buldum seni, bir deli düş kurdum ki içinde sadece sen ve ben. ben ve kim sevgilim mi yoksa elif mi? tabi ki sevgilim. o zaman elif ne?... sadece takıntı mı?... nasıl aşacağım bu takıntıyı?... gibmeye çalışarak mı?... nişanlısından ayırarak mı?... kübrayı bile aştım elifi mi aşamayacağım?... ama kübrayı aşmamda sevgilim etkili olmadı mı?... oldu bence o zaman elifi de aşmamı sağlayabilir?... sevgilimle bir gelecek mümkün mü?... geçmişi mi bilse?... ne der?... hiç söylemesem olur mu?... bir yerden duyar mı?
    içimdeki hırsla karışık enteresan duyguya aldırmamalıyım. elif tam anlamıyla bir hiç anlamsız bir kere. ben hayatımda olması gereken kadını buldum. umarım elifte ben de mutlu olurum. hadi eve gidelim diyorum sevgilime. kalkıyoruz oturduğumuz banktan. kendimi hala biraz suçlu hissetsem de kafam daha net. sevgilimle el ele yürürken hiç konuşmuyoruz ama aklımdan geçen her düşünceden sonra ona bakıyorum. sessizliği ben bozuyorum. yurdu arayıp izin alsana bu gece bende kalırsın diyorum. gözlerime bakıyor. tamam diyor. arkadaşına mesaj atıyor. o gece içimdeki bütün elif takıntısının üzerine toprak atıp. sevgilimle beraber oluyoruz. en az onun kadar heyecanlıyım. hayatımda ilk defa sevişirken içimden ağlamak geliyor. onu mutlu etmek istiyorum çünkü o bilmese bile ona çok haksızlık ettim. bu kadını ömrüm boyunca bırakmam. o anlardaki heyecanı, bana bakışı bile kalp atışlarımı hızlandırıyor. vücuduma dokunuşu, benim onu öpmem. her şey o kadar saf ki. galiba bir tek ben biraz kirliyim. uzun uzun sevişiyoruz. ayaklarını bile öpüyorum ömür boyu öpmek umuduyla.
    sabah uyandığımda o uyuyor. daha önce defalarca kez kendini erkek gibi hissetmek lafını kullandım ama galiba bu kez gerçekten erkek oldum. üstümde sorumluluk hissediyorum daha önce kübra hamileyken bile hissetmediğim cinsten. bu kez kahvaltı hazırlama sırası bende galiba. elimden geldiğimce bir şeyler hazırlıyorum. ev arkadaşlarımda uyanık. onlar oturup hazırladığım kahvaltıyı tırtıklıyor. bende gibtirin gidin falan diyorum. o arada sevgilim geliyor. sana kahvaltı hazırladım diyorum. yüzünün her noktası gülüyor. ev arkadaşlarım klagib erkek tepkileri veriyor. teşekkürler çok acıktım zaten diyor. o anki laflarım ve geceyi beraber geçirmiş olmamız galiba onu oda arkadaşlarımın önünde utandırıyor. zaten bu konularda oldukça çekingen. bunu hissettiğim için ev arkadaşlarıma aldırmadan sana ömür boyu kahvaltı hazırlamak istiyorum iyi ki benimlesin diyorum.o anki heyecan ve şevkle arda arda öpüyorum. gözleri doluyor ama aynı zamanda gülüyor. ben de gülüyorum.
    arkadaşlar bu neydi lan? evlenme teklifi galiba diye gırgır yapıyorlar. evliliğe daha çok var ama o da bir gün olacak diyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 59.
    +28
    verdiğim cevaplardan sevgilim tatmin olmasa da. küçük gerginliklerle geçiriyoruz olayı. sadece arada bir sandıktan çıkarılıp yüzüme vuruluyor. yaz tatili de yaklaşırken ikimizde dargın ayrılmak istemiyoruz ve ben bunun için olağanüstü çaba sarf ediyorum. okulda finaller başlıyor. sevgilimin finalleri benden bir gün sonra bitiyor. benim finallerimin bittiği gün bebeler grubu pikniğe gideceklerini, gelmek isteyip istemediğimizi soruyor. ne zaman, nerede? diye soruyorum. yarın kızılcahamamda diyor. ben yok gelmeyelim zaten sevgilimin yarın son sınavı var hem nasıl geleceğiz oraya taaa ebesinin amında diyorum. bizim okuldan servis kalkacak isterseniz okula gelin isterseniz orada buluşalım diyorlar. benim aklıma direk elif geliyor ama tamam demiyorum. sevgilime sorayım ona göre geliriz diyorum. zaten yeni yeni düzeliyor aramız bir de elifi görüp tekrar ayarlarım bozulmasın. sevgilime soruyorum. sınavım saat 12\'de bitecek istersen ondan sonra gideriz ama gidinceye kadar saat 2 olur gerek var mı? diyor. doğru ya gidince de yoruluruz zaten en iyisi gitmeyelim diye düşünürken. benim aklıma araba kiralamak geliyor. bankada hala bodrum parası duruyor. hem sevgilimle gezeriz. neden olmasın? sevgilime de söylüyorum. yok boşa para verme başka zaman gideriz dese de ben ısrar ediyorum. seninle güzel vakit geçirmek istiyorum. gezip tozarız diyorum.
    internete kiralık araba ilanlarına bakıyorum. günlük 60 liraya bir hyundai getz buluyorum. tüplü falan az yakar. arabayı almaya gidiyorum. ulan zaten 60 lira bir kerelik 120 lira versem ne olur diyorum 2 günlük ödüyorum birde adam içinde 50 liralık gaz var onunda parasını alıyor. okula gidip sevgilimi alıyorum. ama giderken rahat 3 kez kaza tehlikesi atlatıyorum. tamam araba kullanmayı biliyorum ama memlekette ve yazın gittikçe kullanıyorum. bir de alanya da mekanın arabalarını kullanmıştım. hangi cesaretle kızılcahamama gidecek cesareti kendimde bulmuşum hayret birde yanımda sevgilim varken.
    sevgilimi okuldan alıyorum. bana teşekkür edip duruyor. sebebi de biz gezelim diye o kadar para vermişim... başka kadınların pek önemsemeyeceği , erkeğin göreviymiş gibi gördüğü şeylere sevgilim seviniyor. gerçi konserde istememesine rağmen ona su aldığımda da sevinmişti.
    yolda giderken bir kere daha kaza tehlikesi yaşıyoruz ama yine de iyi gidiyoruz. piknik yapılan alanı bulunca arabayı park edip bebeler grubunun yanına gidiyoruz. bir yalan uğruna tanıştığım insanlarla resmen etkinlikten etkinliğe koşuyoruz.
    pikniğin ilk anlarında elifi gözüm arasa da bulmak için çaba göstermiyorum. zaten orada mı bilmiyorum da. fakat yemek faslını bitirip çay içerken arkadan sesini duyuyorum. inanınki sesini duyduğum için üzülüyorum. tam kafamı toplamışken tekrar karşıma çıkması tehdit gibi geliyor. herkes merhaba diyor. bende arkamı mı dönüp merhaba diyorum. nasılsın iyi misin? faslından sonra o da masaya davet ediliyor. tıfıl 2 gelmedi mi? diyorum. yok o işte diyor. masada herkes birbiriyle konuşurken birisi soda yok mu yaa? diyor. öbürleri gidip alalım diyor. kim almaya gidecek derken. en son gelen ve arabasını park ettiği yerden en kolay çıkaracak olan sira sayi sifatina kalıyor ihale. kızılcahamam soğuk su parkındayız. bilmeyenler için mekanı anlatayım. yüksek ve dik yokuşlarla dolu bir tepede piknik alanları. döne döne çıkıyorsun. tek şerit gidiş tek şerit geliş. her yer koca koca ağaçlarla dolu. piknik yapılan yerler kalabalık ama tenha yerlerde var. peki ben gidebilirim deyince, elifte bende seninle gelebilir miyim? bankamatikten para çekmem lazımda deyip araya giriyor. ne diyebilirim olur diyorum. yine kafamı karıştırmasına izin veremem sevgilime istersen sende gel gezeriz biraz diyorum. yok yaa burada kalayım ben zaten hemen gidip gelirsiniz diyor.

    elifle arabaya biniyoruz. yine nasılsın diye soruyor. iyiyim sen diyorum. bende iyiyim, hakkımda kimseye bir şey demediğin için teşekkürler diyor. beni ilgilendiren bir konu değildi diyorum. amacım kısa cümleler kurup fazla diyaloğa girmemek. aslında benim için yaptıklarını düşününce baya ilgilendiriyor diyor. ben sadece senin üzüldüğünü görüp bir şeyler yapmak istedim. o yaşta bunları hak etmiyordun diyorum. böyle düşündüğün için teşekkürler diyor. umarım aynı hataları bir daha yapmazsın diyorum. yapacağımı mı düşünüyorsun? diyor. hayır genel olarak söyledim. hem artık çocuk değilsin ne yapıp yapmayacağına doğru karar verebilirsin diyorum. bir süre sessizlik oluyor aramızda. soda alacağımız yere varıyoruz ben inip sodaları alıyorum. arabaya bindiğimde hangi bankamatik? diye soruyorum. hiçbiri sadece seninle sohbet etmek için geldim. o gün kafede ki sohbet bana da iyi geldi söylediklerini çok düşündüm diyor. bu dediğine tek verdiğim cevap iyiymiş oluyor. bir kaç dakika geçtikten sonra ortamda sessizlik hakimken biraz patavatsızca ve yersizce hiç nişanlının duymasından korkmuyor musun? diyorum. dik dik bana bakıyor. ne ortaya çıkacak tuvalete attığın videolar mı? diyor. hayır videolar değil. dedikodusu bile yetmez mi? diyorum. ne yapayım peki hayatım boyunca bu hatayla mı yaşayayım diyor. hiç anlatmayı düşündün mü nişanlına? diyorum. sen bana aşık olduğun için ilkokulda benim için yaptıklarını. konser günü tuvalete giderken konuştuğumuzu sevgiline söyledin mi? diyor. cevap vermiyorum. o devam ediyor. bana aşık olmasan neden benim için böyle şeyler yapasın? diyor. belki sana acıdığım içindir. belki alinin sınıfta sana yaptıklarını anlatırken ki çaresizliğine dayanamadığım içindir diyorum. züt gibi kalıyor. sana hakkımda bilmediğin şeyler anlatırdım ama gerek yok sende herkes gibi beni suçlarsın diyor. anlat hadi çok merak ettim deyip arabayı durduruyorum. boş ver ya sende iyi ki bir iyilik yaptın her şeyi sorgulama hakkını kendinde buluyorsun diyor. anlat hadi dinliyorum diye ısrar ediyorum. sen benim videoları mı izlemiş miydin diyor? aslında izlemiş olmama rağmen hayır diyorum. işte o yüzden hiçbir şey bilmiyorsun. duydukların ile beni yargılıyorsun. ben hangi birinize cevap verseydim deyip susuyor. ben eeee devam et deyince başlıyor yalanları boncuk gibi dizmeye. benim aliyle aramda hiçbir şey olmadı beni çok zorladı ama ben hayır dedim aramızda özel anlar yaşandı ama ciks yapmadık. o anları videoya almış.o görüntülerin ortaya çıkması bile beni çok zor duruma düşürürdü. beni çok tehdit etti ama ben bir şey yapmadım. çok korkmama rağmen bir şey yapmadım. kime anlatsam da inanamadı hem senin aklın alıyor mu? daha sekizinci sınıfa giden bir çocuk nasıl ciks yapabilir? dedi.

    tüm bu yalanları söylerken gözünü kırpmadı bile. biraz salak olsaydım inanabilirdim de. yani alinin onu çatır çatır giberken çektiği videoları izlemesem. yada alinin başka bir kadınla ciks yaparken ki videosunu izlemesem ya da alinin aletini görmesem... inanabilirdim. çok daha önemlisi elifin bana her şeyi kendi ağızından itiraf ettiği o öğlen arasını, onun gibi unutsaydım inanabilirdim. kendi ağzıyla bana anlattıklarını unutmuş...

    dediklerini şok içinde dinlerken kaan, onunla da mı bir şey olmadı? diye sordum. hayır ne kaanı o alinin yakın arkadaşı diye kendini araya kattı dedi. neden bunları bana anlattın ki? dedim. bildiğin her şey yarım ve çoğu yanlış ondan. beni bildiğin hurafelerle yargılama hakkını kendinde görme diye dedi. hurafe... attığı yalanların sebebini bu laflarından sonra çözdüm. hala birilerine bir şey anlatmamdan çekiyordu. çünkü ben onun evleneceği adamı bile tanıyorum artık. onun için açık tehdit gibi olacaktım hep. o da bunun farkındaydı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      elife bak sen ahahahha, az çakal değil
      ···
  10. 60.
    +28
    o günkü gerginlikten sonra elifle uzun süre konuşmadık sonraki günler de gelmedi. ben de hiç aramadım hazır kurtulmuşum gibtirip gitsin hayatımdan diye. hem bir kaç ay haber almazsam videoyu da yok ederdim. bu da bir yüktü sonuç olarak. o da gidip evlensin tıfıl 2 ile. yani görünürde her şey yoluna girmiş. elif gibtirip gitmiş, ben elife çakmışım, sevgilimle hala aramız iyi günde 3-4 defa konuşuyoruz. onu deliler gibi özlüyorum...

    tam memlekete gitme zamanıydı. ortalıktan kaybolmak hiç bu kadar mantıklı olmamıştı. topladım eşyalarımı yallah aştiye. bindim otobüse vardım memlekete. anneme, abime de haber vermemiştim. ilk abimin dükkanına gittim. beni görünce inanılmaz sevindi. ben bile beklemiyordum bu kadar sevinmesini. açıkçası bende mutluydum çünkü en az 5 aydır görmüyordum onu. dükkanı çırağa bıraktı eve gittik. annem ağladı zaten ağlamaya bahane arar gibiymiş hep. babam gittikten sonra böyle olmuş. yine eskiye göre iyiymiş. benim bir büyüğüm akşam işten gelince gördü beni o da çok sevindi. güzel bir gündü. hiç olmadığım kadar mutluydum. daha önce de bahsetmiştim. bizim ailede daha doğrusu çevrede işi gücü olmayan bir gencin sevgilisinin olması saçma bir şekilde kötü görülüyordu. bizim neyimize aşık olmak, sevmek falan, önce okulunu bitir, işini bul, para kazan ondan sonra bir de askere gittin mi o zaman buna hakkın var o da evlenmek amacıyla. yoksa karı kız peşinde zina için koşan birisin. adamların mantık bu ,bir kızla berabersen evleneceksin. zihniyeti bilmem anlatabildim mi?

    bir gün masada büyük abim açtı konuyu, zaten daha önceden kübrayı biliyorlardı. face'e resim falan koymuştum ama sevgilimle hiç resim koymamıştım. çekindiğim için falan değil. aklıma gelmemişti. zaten sonra da face'i de silmiştim. o gün masada amcam ve bir kaç kuzen de vardı. beni görmeye gelmişler. abimin sorunca, açıkçası annemin, amcamın... saçma salak takıntıları hiç aklıma gelmedi. çünkü sevgilim için ailemi de karşıma alırdım. o da benim ailemdi artık. evet var. adı sevgilim dedim. amcamla kuzenlerim birbirlerine baktı. annem bana baktı. abim sırıttı ve fotoğrafını göstersene dedi. gösterdim. amcam neyse gençtir olur böyle şeyler dedi. bende neler? dedim. yani genç adamsın. ileride hayırlı bir kısmet bulunur dedi. belasını gibecektim ama beni ziyarete gelmişler. sevgilimden daha hayırlısını bulamam sen merak etme dedim. annem kaş, göz yaptı. amcamın suratı düştü. ben senin için diyorum bu dönemde evlenecek kız bulmak zor ondan dedi. sevgilim zaten benim evleneceğim kız. sen kendi oğluna bulursun artık dedim. annem şok oldu. amcam alındı masadan kalktı. kuzenler tip tip baktı. abim sakin ol aslan deyip ensemi sert sert okşadı. işi gücü gırgır adamın hala değişmemiş. verdiğim tepki biraz yersizdi ama elifle yaşadıklarımızdan sonra sevgilimi kaybetme ihtimali ya da ayrılama ihtimalimizin hatırlatılması ters gelmişti. sonra gidip amcamdan özür diledim. ama yine de yayıldı tüm aileye sira sayi sifatinin sevgilisi varmış evlenecekmiş. annem, abilerim falan hep sevgilimi soruyor anası ne iş yapıyor? babası? nereli?... hepsine gayet normal ve rahat cevap veriyordum çünkü sevgilimi sahiplenmiştim. saklayacağım ya da zaten ayrılırız diyeceğim biri değildi. ömür boyu yanımda olacaktı, olmalıydı. yaşananları sevgilime de anlattım. aileme ondan bu kadar bahsetmeme o da hem gülüyor hem seviniyordu. o da annesine benden bahsetmiş. annesi ne yakışıklı çocuk demiş. kaynanam beni yakışıklı bulmuş. temiz yüzlü bir çocukmuşum... yersen.

    memlekete geleli 1 hafta ya geçmiş ya geçmemişti. akşam telefonum çaldı. arayan elifti. açtım. alo dedim. kapının önündeyim kimse açmıyor. neredesin dedi. memleketteyim dedim. ne zaman gittin dedi. 1 hafta oldu dedim. nasıl ya bana niye söylemedin dedi. çattık aq. sana niye hesap vereyim ki? sen benim sevgilim misin? dedim. bir süre sustu. en azından haber verebilirdin? dedi. niye? dedim. o kadar şey yaşadık dedi. ne yaşadık? dedim. ne mi yaşadık? sen ciddi misin? dedi. biraz kırıcı olduğumu fark edip geri vites yaptım. tamam güzel anlar yaşadık ama ikimizde ciddi değildik dedim.
    sen bana istemediğin bir evlilik yapıyorsun. çok acı çektin. tüm herkes sana yüklendi. evlenmek için erken değil mi? daha okulun var demedin mi? beni piknikte öptün. buluşmak için çağırdın dedi. salağa yattım evet yaptım yani? dedim. yani mi? ben nişanlıma rağmen senle oldum. sende istedin dedi. galiba korkutuğum başıma gelmişti ama sakin davranmalıydım sinirlendirmemek en iyisiydi. evet ben sana evlenmek için genç olduğunu söyledim ama sadece bir yorumdu daha okulun bile bitmedi demek istedim. seninle buluşmak istedim ama sadece içimi dökmek için senin için yaptıklarımı söylemek için, onurun annesine yaptıklarımı ilk defa sana anlattım beni anlarsın, teselli edersin diye. hem ikinci defa sen benimle buluşmak istedin. piknikte bankamatiğe gideceğim diye yalan atıp benimle sen geldin, sen elimi tuttun. o an bir boşlukla seni öptüm. bunu daha sonrada konuştuk zaten. kendini sen evime davet ettirdin. tüm bunları derken arada ne, nasıl, inanmıyorum diye tepkiler veriyordu. sen de istedin dedi. tabi ki istedim bana tecavüz etmedin yani dedim gülerek. ben senin için nişanlıma ihanet ettim dedi. benim için mi? dedim. evet sen beni etkiledin dedi.
    kızım manyak mısın nesin defol git. ben her görüşmemizde sana sevgilime nasıl aşık olduğumu anlattım sen nereden çıkarıyorsun bunları dedim. allah belanı versin... diye saydırmaya başladı. kimsenin beni duymayacağına emin olduğum bir yere gittim. elifi susturmak için sesimi yükselttim. çünkü iyice kendinden geçmişti. kızım bana nişanlımı aldattım ayaklarıyla gelme senin ne olduğunu biliyorum konuşturma beni dedim. ne biliyorsun beee dedi. ulan okulda altına yattığın adamların hepsini anlattı bana bebeler grubu. sende inandın mı hemen? hepsi yalancı şerefsiz onların yüzlerine bile bakmıyordum ben dedi. peki ali, kaan onlarında yüzlerine bakmıyordun değil mi? dedim. bakmıyordum hepiniz yalancı şerefsizlersiniz... dedi. kızım gibtir git yalanlarını nişanlına at. alinin çektiği videoları izlememiş olabileceğimi nasıl düşündün? sence ali gibi bir şerefsiz onları tüm okula izletmemişmidir? sen üzülme diye yalanlarına göz yumdum. kaanın da altına yattığını sen bana kendin anlattın dedim. ne anlatması? ben kaanla hiç bir şey yaşamadım dedi. ilkokulda bana her şeyi anlattığın o öğlen arasını hatırlamıyor musun? dedim. ne kaanla ne aliyle bir şey yaşamadım ben dedi. bak anlattığını bile unutmuşsun. nişanlından ayrılmak istiyorsan ayrıl beni bahane etme ama haberin olsun bir daha başkasını bulamazsın git evlen bu adamla. benden de bir beklentin varsa unut dedim. yine allah belanı versin sen görürsün. öyle kolayca çekip gideceğini mi sandın. gelip kurduğum tüm düzeni bozdun. tüm her şeyimi öğrendin. ben ömür boyu senin her şeyi açık etme korkunla yaşayamam sen göreceksin dedi.
    video kozumu hiç kullanmak istemiyordum çünkü işi daha çok karıştıracaktı. bak dedim, benden yana hiç şüphen olmasın git rahatça arkana yaslan düğün planlarını yap. hayatını yaşa. ben zaten sen üzülüyorsun diye o telefonları çaldım. şimdi ben niye senin huzurunu bozayım dedim.
    sen göreceksin öyle kolay değil. seni rezil ederim dedi. ne diyeceksin bu beni gibti mi diyeceksin? dedim. sevgiline anlatayım mı her şeyi dedi. sinirim hiç olmadığı kadar hopladı ama sakince cevap verdim. ben de nişanlına nasıl biri olduğunu anlatayım o zaman dedim. anlat biz zaten ayrıldık dedi.

    ne tak yerseniz yiyin ama beni karıştırmayın. bir de git yol yakınken barış o adamla dedim. sen göreceksin. sen benim huzurumu bozdun ben bunu yanına bırakır mıyım?... ha bire tehdit edip durdu. bak dedim, sevgilime bir şey dersen seni sadece nişanlına değil tüm türkiyeye rezil ederim beni zorlama dedim. git söyle lan nişanlıma ne diyeceksin nişanlını gibtim mi diyeceksin? babası polis git söyle de gör bak ne oluyor zaten gerginler. ayrılmamızın faturası sana kesilsin dedi. mail adresini versene bana dedim. ne diyorsun yaa dedi. ver ver sen mail adresini ver sana bir şey göndereceğim dedim. niye falan dese de ısrar ettim mail adresini söyledi.

    videoyu gönderemezdim çünkü onula polise gitse her ne kadar kendi isteğiyle ilişkiye girmiş olsak da suçtu. hem bu salağa güven olmazdı video yayılsa ben daha çok rezil olurdum. ikimizde o halde yüzlerimiz net. kendime yeni bir mail adresi aldım. bilgisayarda züt korkusundan vpn falan açtım. videonun en başında kafalarımızın görünmediği ama öpüştüğümüz ve giyinik olduğumuz kısmın ekran görüntüsünü alıp ona gönderdim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +8 -1
      kardeşim iyi hoş yazıyosunda dıbına koyim yaşayarak mı yazıyosun 1 ay oldu yav bi hikaye anlatacaksın. okumaya başlayan aklımı gibeyim
      ···
      1. 1.
        +1
        Bagimlilik oldu resmen aq
        ···
  11. 61.
    +28 -1
    okuduğum bölüm hazırlıkla beraber 5 yıldı. babamla kayıt olmaya gittik aynı zamanda ingilizce seviyemi belirlemek için sınav olduk. okul gayet güzeldi. bana devlet yurdu da çıkmıştı. hatta bursta çıkmıştı ama burs çıktığını aileme söylemedim ki daha çok para göndersinler. daha sonra memlekete döndük. hazırlık falan yaptık. alışverişe çıktık. istediğim şeyleri alamadım yine.

    sonunda büyük gün geldi. otobüse bizim memlekette bindim. aşti\'de indim. oradan dolmuşla yurduma geldim. zaten aştiye de baya yakınmış. yurda yerleştim ama ben hayatımda böyle rahatsız ve iğrenç bir yer görmedim amk. bir odada 8 kişi kalıyoruz. ben memlekette evimizde 6 kişi kalırken sinir krizi geçiriyordum. duşlar ve tuvalet tüm kat için ortaktı. oda arkadaşlarımın sadece 1 tanesi benle yaşıttı. odada son sınıfta vardı, okulu uzatmış olanda. yurda son giriş gece on ikiydi.

    okulun ilk yılı hazırlıktı. yapılan seviye tespitte en alt seviye olduğumu öğrenmiştim. hazırlık denen yer adete bir aşure. 81 şehrin 81\'inden hatta bütün ortadoğu ve afrikadan insanlar var. kimi orada bizim gibi hazırlık okuyacak kimi daha türkçe öğreniyor. okula gitmek için sabah beni yurdun önünden servis alıyor. okula getiriyor. sınıfa giriyorum. herkes birbirine çekingen ama sıcak bakıyor. sınıfta her bölümden insan var. ders başlıyor hoca geliyor. hazırlıktaki hocalar bizden
    genel olarak 10 yaş büyük. yaşlı olanlar bile bizden daha genç ruhlu. çok anlayışlı ama disiplinliler verilen her ödev kontrol ediliyor. yoklama her ders var. sınıf arkadaşlarımın hepsi kafa dengi ve saygılı çocuklar. sevmediklerim de var ama aramızda bir gerginlik yok.
    daha önce aldığım kararlardan ilki ve en önemlisini uygulamaya koymak için kendimi gaza getiriyorum.
    1- çekingen olmayacaksın. çekingenlik =eziklik. artık ne seni yargılayacak bir ailen var ne de bu insanlarla önceden tanışıyorsun. sadece seni tanıyorlar aileni, evini bilmiyorlar.
    2- konuşkan ol. insanlarla ilişki kurmaya çekinme
    3- hata yapmaktan korkma.
    4- hayır demeyi öğren. açık konuş. seni ilgilendiren konularda kimseye hesap vermek zorunda değilsin.
    tüm bu kurallarımı uygulamaya o gün başlıyorum. bugün de üstüme yapışmış durumdalar. inanın bu kuralları uygulamaya başladığım günden itibaren okulun her günü eğlenceli hale geliyor. sabah servise biniyorum. kendime bir kaç arkadaşta yapmışım. tüm servis bizim kahkahalarımızı dinliyor. servisten iniyorum sınıfa giriyorum. tüm sınıf benim esprilerim ve benim üzerimden yapılan esprilerle çalkalanıyor. hoca kim bu fotoğraf hakkında speaking yapmak istiyor, kim bu metni okuyacak, kim tahtaya çıkacak dediğinde hep atlıyorum. o kadar çok hata yapıp o kadar çok şey öğreniyorum ki. hoca tahtada her hata mı düzeltiyor. sınıfta millet soru sormaya çekiniyor. ben ve benim gibi olan bir kız adeta susmuyoruz ve ikimizin ingilizcesi gözle görülür bir farkla gelişiyor. düşünün sınıfta ingilizce konuşmaya çekinen falan olursa ben motive ediyorum. \'sınıfta kimse bilmiyor ingilizce hepimiz rezil durumdayız bize rezil olamazsın\' tarzı konuşmalar yapıyorum.

    hazırlık aynı zamanda ankarayı keşfetme zamanlarım. çakma kitap almak için ilk olgunlara gidiyorum. oradan başlayıp tüm kızılay, tunalı, bestekar, emek, bahçeli, çayyolu, park caddesi diye gidiyor zamanla. hayat o yıl çok güzel gerçekten.
    karı kız meselesine gelirsem hazırlıkta bir kızla tanışıyorum. kız bizim sınıfta ama ilk iki hafta gelmedi okula. bizim varlığından bile haberimiz yoktu. bir gün sınıfa biri girdi. biz yeni hoca sandık. kuaförden çıktığı belli olan saçlar, makyajlı bir surat ama yok böyle bir güzellik, yemyeşil gözler. üstünde dar bir pantolon ve beyaz bir gömlek ama dekolteli falan. ayağında topuklu ayakkabı. zaten o sınıfa girmeden ayakkabı sesi ve parfüm kokusu geldi sınıfa öyle bir ciksilik ve güzellik. hatta size kime benzediğini söyleyeyim. star tv\'de haber sunan bir kadın var ece belen atrek onun biraz daha kilolusu. her gördüğümde aklıma o geliyor.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 62.
    +28 -1
    direk dansı yapmaya başlamam beklediğimden erken olmuştu. çünkü oda arkadaşım işi bırakıp bodruma gitmişti. orada daha az çalışıp tatil yapacakmış. kendine mekanda ayarlamış. gideceği gün odada bavulunu toplarken muhabbet ediyorduk. farkında olmadan bağlanmışım adama. 1 ayı geçkin süredir oda arkadaşıydık. her gün mutlaka 1 saat muhabbet ediyorduk. beraber spor yapıyorduk. sürekli ondan tavsiye alıyordum. arada gerçekleri yüzüme çarpması dışında hiç bir yanlışı yoktu. o muhabbet arasında da yine bazı şeyleri bana hatırlattı.
    senin annen-baban hayatta, abilerin var. iyi bir üniversitede okuyorsun. ingilizcen çok iyi. spor yapıyorsun. yakışıklısın. eğer amacın tek gecelik ilişkiler yaşamaksa bunun için burada çalışmana gerek yok. müşteri olarak gelsen de istediğini gibebilirsin. ailen olduğu için her gün şükretmelisin. sen farkında değilsin ama senin telefonun her çaldığında ben bir tuhaf oluyorum. seni arayan olması beni kıskandırıyor. gineliyi bile dünyanın öbür ucundan arayan var ama beni yok. benim hayatım mum gibi kaderim yana yana bitmek. ama sen buna mahkum değilsin. neden buradasın anlamıyorum?
    söyledikleri karşısında ne diyeceğimi bilemedim. harbiden de neden buradayım? onu suçlayacak bir kaç saçma laf geveledim. sende mecbur değilsin. kendine bir aile kurabilirsin. sende yakışıklısın. git düzgün bir iş bul... söylediklerime güldü. lise terk, başında büyüğü olmayan, 11 yıldır bu batağın içine batmış biriyle kim aile kurar. aile kuracağım kadının yüzüne bakıp yalan mı atayım yoksa tüm gerçekleri anlatayım mı? gece klübünde dansçı olduğumu, para için 60 yaşında karıları gibtiğimi, erkek gibtiğimi mi anlatayım? sana mantıklı geliyor mu? işte sen benim durumuma düşmeden git buradan. okuluna devam et. normal öğrenci hayatı yaşa.
    dedikleri karşısında bir şey diyemedim. bavulu topladıktan sonra vedalaştık ve gitti. o gece bende ilk kez direklerde olacaktım. diğer arkadaşlardan aldığım tavsiyelere göre fazla zor değilmiş. zaten asıl atraksiyonları kadınlar yapıyormuş. erkekler şarkıya göre ayak uyduruyormuş. zorlandığımda diğerlerine bakmalıymışım.
    aynı gün bana epilasyon yapmam gerektiğini söylediler. en fazla etek tıraşı yaptığım için ne yapacağımı bilmiyordum. ukraynalıya gittim. sende zaten fazla kıl yok. bacaklardaki kılları kısaltırız, göğüs kısmını da alırız dedi. makine çıkardı bir tane kısalığın ne kadar olacağını gösterdi. o anlarda önünde çırılçıplaktım daha önce birbirimizi onlarca kez çıplak görmemize rağmen benim alet fazla dayanamadı. görünce sadece güldü...

    ilk gün dedikleri gibi de oldu. herkesten yüksekte olmak çok enteresandı. müşterilerle göz göze gelmek istemiyordum. tuhaf hissettiriyordu. ilk bir saatten sonra bacaklarımda sızı hissetmeye başladım. ilerleyen saatlerde sanki belime yük binmişti. kollarım ağrıyordu. etrafta saatte olmadığı için çıldırmak üzereyim. en az bir saat geçmiştir diyorum. sonra çalan şarkıları düşünüyorum. 5 şarkı çaldı aq. her biri 4 dakika olsa 20 dakika.
    o gün fazla bir aksilik çıkmadan günü tamamladım. sahnede 3 saat kalmıştım. odaya gidince üstümdeki terleten donu çıkarıp çırılçıplak yere uzandım. o kadar derin nefes alıyordum ki. vücudumun yükselip alçalışını hissediyordum. çok susamıştım ama su içmeye üşeniyordum. diğer arkadaşlar bir yandan giyinip bir yandan gülüyordu. sadece gineliyle ukraynalı başımdaydı. su falan verdiler. elbiselerimi verdiler. zar zor giyindim ama oturduğum yerde kalakalıyorum. o sırada bodyguadlardan biri geldi o haftanın paralarını dağıtmaya başladı. bana 100 tl fazla verdi. meğerse direğe geçince 100 tl artmış. moralim biraz arttı ama hala ortada insanlarla dans etmeyi tercih ederim. orada en azından istediğim zaman dinleniyordum.
    gineli bana istersen bu gece eve gitmeyelim. güzel bir fikrim var sana da iyi gelir dedi. bende yok uyuyacağım desem de çok ısrar etti. bende ukraynalıyı ikna ettim. daha güneş aydınlanmamışken boş sokaklarda 15 dakika yürüdük. sahile geldik. kimse yoktu. soyunduk kumlara uzandık. hava gece olmasına rağmen çok sıcaktı ama esiyordu. vücudum sanki kaynıyordu. gineliyle, ukraynalı denize girdi. ben biraz daha uzandım çünkü çok iyi gelmişti.bir süre uzandıktan sonra alanyaya geldiğim günden beri sadece 1 defa denize girdiğim aklıma geldi. o da otelde çalışırken aldığım izin günüydü. yerimden kalktım denize koşup atladım. soğuk su...
    ikisinin yanına yüzdüm. hayatımda ilk defa \'yaşamak ne güzel\' duygusunu bu kadar net hissediyordum. denizde güneş doğmaya başlayana kadar kaldık. ukraynalı omuzuma çıktı. malum organı ensemdeydi. gineli benim omuzuna çıkmak istedi ama gibini ensemde istemiyorum dedim. güldük. eğlendik. bir taksiye binip eve döndük.
    ukraynalı o gün benim odamda ki boş yatakta uyudu. ikimizde çıplaktık. inanılmaz derecede arzuluyordum onu. o da farkındaydı. uyandığımızda saat tam hatırlamıyorum ama öğleden sonraydı. deliler gibi seviştik. hatta hayatımda ilk defa deliler gibi seviştim yani deliler gibi sevişmek deyimi o anlar için söylenmiş olsa gerek. ilk defa bir kadının vücuduna tamamen hakim olmak istedim. amacım sadece bir deliğe girmek ve boşalmak değildi. farklı hissediyordum. sanki ne kadar dokunsam az geliyordu, ekgibti. her yerine dokunmak, yalamak, saatlerce öpüşmek istiyordum. o da çok istekliydi. yoğun bir ciks hayatım olmasına rağmen böylesini yaşamamıştım. öyle bir sakso çekti ki adeta çarşaf zütüme kaçtı. öyle bir öptü ki gözlerim karardı. bitirdikten sonra, ona hayatımdaki en güzel ciks deneyimim olduğunu söyledim. yine suratında tebessüm oluştu. normalde fazla gülen biri değildi. ciks yapmaya başlamadan önce sevişmeye başlamıştık zaten kıllarını almaya geldiğinden beri dedi.

    saatlerdir aç olduğumuzu fark ettik. aşağı indik. diğer arkadaşlar manalı şakalar yaptılar. bitti mi işiniz? çok uzattınız... dediler. gülüp geçtik. bir şeyler atıştırdık.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 63.
    +28 -1
    belirlediğimiz mekana gidiyorum. onun okulundan uzak bir mekan. on dakika sonra elif geliyor. geldiğinde ne elini sıkıyorum ne de ayağa kalkıyorum. karşıma oturuyor. nasılsın iyi misin? muhabbetini geçiyorum. memleket nasıl, değişmiş mi diye soruyor. klagib cevaplarımı veriyorum. ilkokuldan kimlerle görüştüğümü soruyor. istediği cevabı veriyorum. kimseyle görüşmüyorum diyorum. bebeler grubuyla nasıl tanıştığımı soruyor. binliğine uzun zamandır tanışıyoruz. bir konferansta tanıştık diyorum. biraz daha havadan sudan konuştuktan sonra lafı konser gününe o getiriyor. seni kırdıysam özür dilerim ben çok kötü şeyler yaşadım sende biliyorsun. böyle davranmam normal. ben çok küçüktüm sira sayi sifati. yaptığımın başıma bu kadar bela açacağını bilmiyordum diyor. evet haklısın senin için zor zamanlardı diyorum. videolar için teşekkürler diyor. arada saatine bakıyor. hareketlerinden sanki kalkacakmış gibi hissediyorum. sanki hiçbir şey olmamış gibi tavırları sinirimi bozuyor. önemli değil, senin yaşındaki biri için fazla baskı altındaydın. onurun annesine rağmen yaptıklarımdan pişman değilim diyorum. o anlarda bana bir hırs, nefret ve kibir geliyor hissediyorum ama neden olduğunu anlamıyorum. amacım onu kendime borçlu gibi göstermek. bir yandan da yine çelişkiler yumağı gibiyim. bunu yapınca elime ne geçecek ki? kız kendine bir hayat kurmuş, yeni yol çizmiş. sal gitsin neden bunu yapıyorum?

    onurun annesine rağmen ne demek? diyor. senin haberin yok mu? diyorum. merakla yok ne oldu ki? diyor. olayı en başından alıyorum. tıpkı buraya yazdığım gibi her ayrıtıyı anlatıyorum. o gün maç vardı. hocanın odasından anahtarı çaldım sonra yerine koydum. önce alinin telefonunu sonra kaanınkini çaldım son anda suç sana kalmasın diye 2 telefon daha çaldım. telefonların çalındığı anlaşıldığında hepsi üstümdeydi. telefonlar çaldıkça titriyordum. sonra tuvalete attım hepsini. onurun ölen kardeşi ve annesi her şeyden bahsettim. o anlarda elif susmuş ağzı açık beni dinliyor.
    lafa devam ediyorum. ben sekiz yıldır senin telefonlar çalınınca videolar ortaya çıkacak diye telaşlanmana sebep olduğum için kendimi suçluyorum(yalan) o yüzden o gün beni düşman gibi görmene biraz alındım diyorum.
    her şeyi benim için mi yaptın. inanamıyorum. sana ne kadar teşekkür etsem azdır diyor. ben yine olsa yine yapardım diyorum. fakat o an enteresan olan konserde, geçmişi olarak karşısına çıktığımda ağlayan sinirli kız bunları dinledikten sonra teşekkür ederken gülüyor. biri benim için böyle bir şey yapsa dinlerken ağlarım. belki abartıyorum ama verdiği tepkiler çok enteresan geliyor. onur ve annesi üzerinde hiç durmuyor. ayy çok kötü olmuş bu falan diyor. ben orada ona diyorum ki benim yüzümden evlat acısı yaşayan bir anne ömür boyu kızının özlemini çekecek. kızının ölmeden önceki 1 yılını çöpe attım. tüm acısına birde bu eklendi. okula gelip ağlamış kadın... elifin verdiği tepki offfff allahım. allah sabır versin. yapması gereken beni rahatlatmak değil mi? yani senin bir suçun yok her şey benim yüzümden hatta ali yüzünden allah onun belasını versin. ama yok verdiği tepkilerden benim kurtulmam için bunlar olmalıydı havası seziyorum.

    ben tüm olayı anlattıktan sonra, bana diyor ki, ben seni hatırlıyorum. sessiz, sakin kendi halinde bir çocuktun. kimseyi kırmazdın kibar biriydin. tabi hala öylesin. sınıfta bunları kim yaptı deseler en son senden şüphe duyulurdu herhalde diyor. ben sadece gülümsüyorum dediklerine. neyse ki beynini zorlayınca en azından varlığımı hatırlamış. facebookta etiketlendiğim toplu ilkokul resmini gösteriyorum. bak sen buradasın ben burada. aaaa evet şimdi daha iyi hatırladım ama çok değişmişsin diyor. biraz daha muhabbet ediyoruz. aradaki mesafe azalıyor konuştukça. ortam normalleştikçe bende daha rahat oluyorum. her zamanki esprili hafif küstah hallerime dönüyorum. yarım saat önceki gergin ortamda gülüşmeler oluyor.

    ikimizinde sustuğu bir anda bana diyor ki, neden yaptın tüm bunları benim için? neden o yaşta tüm bunları yapma gereği duydun? harbiden neden böyle bir şeye gerek duydum. kendimi sorumlu hissettim. çünkü o zamanlar elifi seviyordum. biraz durup cevap veriyorum. sen istedin diyorum. ben mi istedim nasıl yani? diyor. böyle deme amacım onu kendime bağlamak, şu an düşündükçe daha iyi anlıyorum. o anlarda beynim resmen buna odaklanmış.
    hatırlıyor musun senle bir öğlen arasında sınıfta ikimiz varken konuşmuştuk. sen bana ne kadar üzüldüğünü anlatmıştın diyorum. surat ifadesinden hatırlamadığı belli ama evet hatırlıyorum diyor. senin üzülmeni istemedim. fırsatı bulunca da yaptım diyorum. yine teşekkürler diyor. ama benim aklımda özel ve duygusal, samimi anlar olarak kalan sıranın üstünde oturup konuştuğumuz o öğlen arasını hatırlamaması bende küçük bir yıkım yapıyor. çünkü o gün hiç kimseye anlatmadığı ayrıntıları her şeyi bana anlatmıştı. her şeyi... acaba o gün bana güvendiği için mi anlatmıştı tüm her şeyi yoksa onun için yok hükmünde olduğum için mi? güveneceği biri olsam yıllar sonra unutmazdı herhalde. demek ki cevap ikinci şık... elifi sevmediğim ve onu takıntı haline getirdiğimi ilk kez, o an, çok net anlıyorum. ben böyle birini sevemem. bir sevgilimi düşünüyorum bir elifi. hatta kübrayı. eminim ki o bile bu kadar unutkan ve vurdumduymaz olmazdı. aklıma elif üzülmesin diye ali ona yaptıklarını sınıfa anlatırken kafamı eğip ders çalışmam geliyor. harbiden hayalet sevgili gibi bir şeymişim. elifi bırakıp sevgilimin yanına gitmek içimden geliyor ama böyle bir şey yapamazdım. elifle sanki daha işim bitmemişti.
    konuyu değiştirmek için nişanlısına getiriyorum lafı. ben nişanlını çok sevdim çok sıcak bir tip diyorum. klagib cevaplar veriyor evet öyle... nasıl tanıştınız? diyorum. aslında görücü usulü ama tanıyınca çok sevdim. annelerimiz tanışıyordu bizde öyle tanıştık diyor. o anlarda kafamın içinde bile itiraf edemiyordum ama amacım elifi nişanlısından soğutmaktı. kendimi yaptığımın doğru olduğuna inandırıyorum. hem nişanlısı elifin geçmişini bilse zaten ayrılırdı. kendisi de diyor çok iyi biri diye. yani eliften daha iyilerine layık bu adam.
    nasıl tanıştıklarını anlattıktan sonra, bende bunlar nasıl tanıştı aralarında 7 yaş var diye düşündüm ama yaşın ne önemi var ya zaten sevmişsin ki kendinden büyük biriyle ilişki yaşıyorsun diyorum. elifin tipi kayıyor. lafa devam ediyorum. hem bence ilişkide erkek biraz büyük olmalı. sizin ilişkinizde de fazla belli değil. olması gerektiği gibi diyorum. bu kez bana soruyor sen sevgilinle nasıl tanıştın? anlatıyorum işte okulda... çok güzel bir kız diyor. evet öyle onu çok seviyorum diyorum. samimiyetsiz bir gülüş oluyor suratında. ne güzel diyor. bu galiba bütün kızlarda var. kıskanç varlıklar hem de çok kıskanç. dünyanın en tipsiz addıbının mutlu bir ilişkisi olsa normalde yüzlerine bakmayacakları halde adamın değeri artar.
    eeee düğün ne zaman? diyorum. önümüzdeki ağustosta 4 ay sonra diyor. ben de aaaa okulu bitirmeden evlenecek misin? diyorum. o da, evet zaten son sınıfa geçmiş olacağım. fazla sorun olmaz hallederim herhalde diyor. ben fitne yapmaya devam ediyorum diyorum ki, ilkokulda sınıfın en popüler ve güzel kızının ilk evlenen olması çok enteresan değil mi? bu lafı derken amacım aslında ona gerçek kişiliğini hatırlatmak. sen bu değilsin elifcim sen kendini sadece adamın birine yamamaya çalışıyorsun... aaaa ilk ben mi evlenmiş olacağım diyor. bende bilmiyorum ama biraz erken ya ondan öyle dedim diyorum. sonra ekleme yapıyor en popüler ben değildim yaaa hahahaha daha popüler olanlarda vardı ayrıca erken değil bence çünkü sevdiğim adamı buldum sonuçta diyor.
    ne güzel yaaa gerçekten seviyor musun bu kadar? enteresan bir duygu olmalı diyorum. evet bence o çok farklı, iyi ki onu tanımışım. sen sevgilin için böyle düşünmüyor musun? diyor gülerek. tam beklediğim fırsat aslında bu soru. sevgilimi çok seviyorum ama evlilik düşünmek için ikimizde çok genciz. benimde onunda hayatımızda çıkmamız gereken basamaklar var. evlilik uğruna hayatımızı es geçmek istemiyoruz. daha okullarımızı bitirmedik. ikimizde yurt dışında yüksek lisans yapmak istiyoruz. evet birbirimizi seviyoruz ama hayatlarımızı birbirimize ipotek etmek biraz ürkütüyor. sonuç olarak ömrünün sonuna kadar yan yana yaşayacağın insandan bahsediyoruz. evlendiğimizde aklımızda soru işaretleri, keşkeler olmamalı diyorum.
    evet çok haklısın. çok mantıklı düşünüyorsun. zaten küçükken de böyleydin diyor. o gün 2 saatten fazla muhabbet ediyoruz. muhabbetin son bir saati benim ona alttan alta, sen değişmişsin, aslında evlenmek istemiyorsun mesajları ile geçiyor. kalkarken kendine iyi bak belki sizin okula geldiğimde falan karşılaşırız. sen selam verirsen bende veririm diyorum. o da aaa o nasıl laf öyle. gelirsen ara hatta konuşuruz. konuşmak bana da iyi geldi diyor. el sallayıp gidiyorum.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2 -2
      bu hikaye bittiğinde sende ne anne kalıcak ne bacı
      ···
      1. 1.
        0
        Kfkdkrlsldldksks o kadar doğru ki...
        ···
    2. 2.
      +2 -3
      Uzak dur eliften huur çocuğu kızın yaşadıkları yetmezmiş gibi bide şimdi senmi gibecen uzak dur silerim belanı
      ···
  14. 64.
    +27 -1
    o yıl üniversiteye girmiş olmanın verdiği gazla okuldaki bütün topluluklara üye oldum. fotoğrafçılık kulübüne üye oldum fotoğraf makinem yoktu. oryantiring diye bir topluluğa üye oldum. harita veriyorlar ormanda yön buluyorsun, ipuçları var. bunun ilk aktivite gününe gittim. 3 gün bacaklarım ağrıdı bana göre değildi. tiyatro kulübüne gittim. içim kıyıldı. havacılık kulübüne gittim. güya paraşüt yapacaktım. sırf bunun için 5 gün eğitim aldım. sonra sınava girdik. acil durum diye bir kısım vardı oradan kalınca gibtir çektiler. zaten bana göre değildi. tüm bu topluluklardan biri tam benlikti hem içindeki insanlar, hem sporun kendisi tam bana göreydi: acroyoga. bu sporla tanıştığım her güne şükrediyorum. ne diğer sporlar gibi masraf çıkardı ne sıkıcıydı ne de zor. yavaş yavaş, kasmadan rahatlayarak ilerliyorduk. hocamız mükemmeldi. başta kulüp çok kalabalıktı ama zamanla çok samimi ve sıcak bir ortam oldu. o zamanlar türkiyede bu spor yeni yeni yayılmaya başlamıştı ya da o zamanlar instagram olmadığı için biz öyle sanıyorduk. kendimi her geçen gün daha zinde hissediyordum. omurgalarım daha esnekti sanki. vücuduma git gide daha hakim oluyordum.

    hazırlık boyunca okula servisle gittim geldim. serviste sadece türk değil bir çok ülkeden arkadaşım olmuştu. hatta servisteki hocalarla da arkadaş gibi olmuştuk. serviste en çok gırgır bizim grupta oluyordu. servisteki hocalarda bizi tanıyordu artık. takıldığımız soruları onlara soruyorduk. yapmadığımız ödevlerimizi yaptırdığımız oluyordu.
    bir gün yine servisle eve dönerken bizim grubun olmadığı bir gün. gittim rastgele boş bir yere oturdum. bir süre sonra yanıma hocalardan biri oturdu. nasılsın? iyiyim muhabbetinden sonra konu derslere geldi. işte ben anlatıyorum. writing zor, speaking yapacak insan yok. sağ olsun hoca da bana öğlen aralarında writing, speaking çalışması yapabiliriz istersen dedi. bende atladım direk olur diye. salı günleri bir aksilik çıkmadıkça ders çalışacaktık.
    ders çalışmak için odasına gittiğim günlerde gerçekten çok şey öğreniyordum. önce bir konu hakkında essay yazıyorduk sonra speaking. havadan sudan. aslında ders bile denemezdi. eğlenceliydi çünkü. bir gün 'how ı met your mother' hakkında konuşurken başka bir gün gelecek hakkında konuşuyorduk. yine o konuşmalardan birinde konu spora geldi haliyle de yogaya. ben ona ne yaptığımızı, vücudumdaki değişimleri anlatıyorum. kas oldu mu diye sordu. bende bilmiyorum ama vücudum üzerindeki hakimiyetim arttı, artık bacaklarımı daha çok açabiliyorum ve pek gerilme hissetmiyorum dedim. o da bacaklarımı açmaya çalışınca şuralarım geriliyor dedi ama bu sırada benim bacağımın iç taraflarını dizin hemen üstünden tutarak gösterdi. o anlarda kesinlikle bir art niyet aramadım. yaklaşık 3 haftadır her salı günü beraberdik ve yılın başından beri aynı servisteydik. benim arkadaşlarım onun odasına ders çalışmaya gittiğimi biliyordu nereden baksan aramızda 8-9 yaş vardı. o anlarda asla ama asla aramızda bir şey geçebileceğini düşünmemiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 65.
    +27 -1
    o yaz çok fazla değişik şeyler yaşadım fakat buraya not düşmemi gerektirenler bunlardı. gitme zamanı yaklaştıkça tuhaf hissediyordum. sanki bedenimde içi hava dolu bir boşluk var gibi geliyordu. ankaradayken ailemi özlemiyordum ama alanyadayken hep aklıma geliyorlardı. aynı zamanda burayı da terk etmek istemiyordum. ne evi ne arkadaşlarımı...
    okulun başlamasına 2 hafta kala işi bıraktım. ukraynalıyla evdeki son gecemde hiç uyumadık konuştuk, sarıldık, seviştik, yedik, içtik... sen gittikten sonra uzun süre boşluğa düşeceğim, biliyorum dedi. sanki aklımı okudu.ben daha fena düşecektim biliyordum. evdeki herkese veda edip otogara gittim. otobüsle memleketin yolunu tuttum. otobüsün mola verdiği bir tesiste yüzümü yıkamak için tuvalete gittim. zira ha bire gözlerim doluyordu. aynaya baktığımda 3 ay önceki sira sayi sifatini düşündüm. değişmiştim. hem karakter olarak hem dış görünüş olarak. giyim tarzım, saçım, vücudum, düşüncelerim değişmişti. acaba annem, babam, abilerim fark ederler miydi?
    memlekete vardığımda büyük abim ve onun bir küçüğü otogarda bekliyordu. beni karşılamaya gelmişler. gördüğüm an bile bir tuhaf oldum. sarılsam mı? acaba kollarımı açıp sıkı sıkı sarılsam abes durur muydu? sıradan bir sarılma faslından sonra eve gitmek için arabaya bindik. iki abimde neşeliydi. annemin ne yemekler yaptıklarını sayıyorlardı. alanyada neler yaptığımı sordular. sonra büyük abim değişmişsin koca adam olmuşsun bir kaç ayda dedi. öbürü spora mı başladın dedi. çalıştığım yerin yanında spor salonu vardı oraya gittim dedim.
    eve varınca annem ağladı. babam her zamanki gibiydi. soğuk, sıkıcı, kasvetli. yemekten sonra
    uyumak için odama çıktım. özlemişim. duş aldıktan havluyu atıp çıplak olarak yatağıma uzandım. alışkanlık olmuş resmen. daha sonra giyinip uyudum. bir gün sonra abimin dükkanına yardıma gittim. bir ödemesini alamadığı için kendisi ödeme yapamıyordu ve adamın birine telefonda dil döküyordu. telefonu kapatınca ne kadar diye sordum? 4 bin dedi. o sırada benim banka hesabında 8000 vardı. tabi ki bahsetmedim bu paradan. o gün dükkanda çay içip muhabbet ederken naaptın oralarda düştü mü hiç rus falan dedi. öbür abim de güldü. vücut yapmış o kadar kesin düşmüştür dedi. ben de, çok yoğun çalışıyordum haftanın 1 günü tatilimiz oluyordu. doğru düzgün dışarı bile çıkamadık dedim. bunlar, beceriksiz ben orada olacam varyaa... diye geyik yaptılar. orada geçirdiğim 10 gün boyunca hala buraya ait miyim diye düşündüm. okulun başlamasına 4 gün kala bindim otobüse istikamet ankara.
    ders seçimimi yaptım. hazırlık bitip bölümüme geçmiştim ama içimde zerre kadar heyecan yoktu. sınıftaki diğer çocukların hevesli bir görünümleri vardı. birbirleriyle tanışıyorlardı. ben de onları izliyordum. yeni biriyle tanışmak, kendimi ona tanıtmak, geldiğim şehri söylemek, onun bana kendisi hakkında bilgiler vermesi... yük gibi geliyordu. yine de tanıştım bir kaç kişiyle. allahtan ders dinlemekten zevk alıyordum. galiba ilgimi çeken bir şeyin olmaması beni derslere odaklamıştı.
    yine aynı yurtta kalıyordum. oda arkadaşlarımın bir kaçı değişmişti. bana alanyada iş ayarlayan çocukta hala o odadaydı. odadakilere benim alanyada izin günümde dışarı çıktığımızda yaptıklarımı anlatıp duruyordu. odadakiler ooooo, uuuuuu, helal falan diyordu. işin garibi anlatılanları hevesle dinleyenler. sabahın altı buçuğunda odada bazen tişörtsüz bazen de donla hiç ses çıkarmadan, onlar uyurken yoga yapmamdan rahatsız olduklarını söylüyorlardı.

    okuldayken sevgili olan çiftleri izliyordum. ne kadar mutlular lan. el ele, göz göze, çimlerde. kütüphanede beraber ders çalışıyorlar, kız çantasından saklama kabı çıkarıyor. beraber evden getirdikleri yemeği yiyorlar. kız çocuğa yediriyor... çok tatlılar lan valla çok tatlılar yani dışarıdan öyle görünüyor. umarım ilişkileri yalan üzerine kurulu değildir. kendimi düşünüyorum. benim hiç sevgilim oldu mu? ece desem kısmen evet, lise döneminde olması gerektiği kadar ama anlattıklarımla alakası yoktu. hazırlıktaki hocam. yok aq. ukraynalı o da değil. onunla çok şey paylaştık ama beraber ortak bir hayat kurmak çok farklıydı, yani dışarıdan öyle görünüyordu. fazla sayıda kadınla ciks yapmış olmam kadınları tanıdığım ya da aşkı/sevgiyi bildiğim anldıbına gelmiyormuş. onu anladım.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    +26
    2 gün sonra gece elif bize geldi. gelmeden önce arkadaşın telefonunu aldım. şarj ettim. uçak moduna aldım. tüm bildirim seslerini kapattım. hafızasındaki bir çok şeyi bilgisayara attık ki yer açılsın. görüntüyle beraber ortamdaki sesleri de alacak bir yer arıyordum. en zor kısmı bu yeri bulmaktı. en son masanın klavye koymak için dışarı çıkıp giren kısmına koydum. önüne arkasına kitap koyup sabitledim. hem kitaplar telefonun görünmesini de engelliyordu. kamera yatağı boydan boya alıyordu her şey tamam gibiydi. elifi beklemeye başladım. kapıyı çalınca videoyu başlattım.

    her zamanki gibi direk odama gittik. nasılsın? dedim. iyi ya ne olsun yine biraz sinirim bozuldu. nişanlıma şunu şunu... dedim o böyle böyle... yapmış dedi. normalde o an dediklerini önemseyip cevap bile vermezdim ama sırf videoda onun da istekli olduğu görünsün diye. boş ver ciks yapınca geçer deyip dudaklarına yapıştım. o da, onun için geldim dedi. videonun o dakikalarında kamera kafalarımızı almıyordu ama vücutlarımız görünüyordu. ayakta kısa bir elleşme öpüşme faslından sonra ben hemen şortumu indirdim ve tamamen soyundum. amacım onun bana dizlerinin üstüne çöküp oral yapmasıydı çünkü suratı yan taraftan tam kameranın önüne geliyordu. bir kaç dakika oral faslından sonra o da soyundu. yatağa geçtik. biraz daha seviştik ben oral yaptım. diğer günlerin aksine yavaştım. her ne kadar kendi ayağıyla gelip kendi isteğiyle benle olmuş olsa da çok çığlık atarsa tecavüz gibi görünür diye korktum. ara ara yüklensem de genel olarak yavaş bir deneyimdi. normalde ciks esnasında pek konuşmazken o gün hep onunda istekli olduğunu göstermek için sorular sordum. nasıl güzel mi? pozisyon değiştirelim mi? zevk alıyor musun? hepsine kısa kısa cevaplar veriyordu. hatta videoyu daha sonra izlerken o konuşmalara baya gülmüştüm.

    ciks yaptıktan sonra yine yatağın üzerinde uzanma kısmına geçmiştik. normalde amacım, en hızlı şekilde boşalıp işi bitirmekti. çünkü kamerayı fark etmesinden korkuyordum ve sonuç olarak profesyonel kamera değil telefondu. hafızası dolabilirdi, kendi kendine kapanabilirdi. yani amacım yatak üzerinde onun nişanlısının dedikodusunu dinlemek değildi. hemen gönderecektim ama o an aklıma bir şey geldi. aliyle yaşadıklarını da itiraf ettirsem daha iyi olmaz mıydı? bu beni daha çok garantiye alırdı.

    ben mi daha iyiyim nişanlın mı? dedim. güldü ama ciddi bir sesle nereden çıktı bu ya? dedi. merak ettim olamaz mı? dedim. isteksizce sen daha iyisin vücudun daha iyi olduğu için ve spor yaptığın için galiba dedi. benimki mi nişanlının ki mi daha büyük? dedim. öfff ne diyorsun yaa? dedi. sanki devlet sırrı sorduk dürüstçe cevap versene ne güzel eğleniyoruz farklı şeyler yapıyoruz dedim. aynı boylarda ama seninki daha kalın gibi dedi. o zaman küçükmüş dedim. güldü. şimdi sıra bende, sevgilin mi daha güzel ben mi ?dedi. sevgilim çok daha güzel dedim. o zaman niye benimle berabersin? dedi. sevgilim burada olmadığı için dedim. onu da gibiyor musun? dedi. işin içine yine sevgilimin katılması hoşuma gitmemişti. böyle bir huurnun sevgilimin adını ağzına alması ve özelimiz hakkında soru sorması sinir bozucuydu. seni ilgilendirmez o bizim özelimiz dedim. ben kendi özelimi anlattım ama sende cevap vereceksin dedi. hayır yapmıyoruz izin vermiyor dedim. kahkaha attı. ilk kaç yaşında kiminle yaptın? dedi. kendi kendime sırıttım, öğretmenimle 18 yaşındayken diyemezdim. okuldan bir kızla 18 yaşında dedim. şimdi sıra bende diye devam ettim. sen ilk kiminle kaç yaşında yaptın? dedim. suratı bir an mimiksizleşti ve hemen lafa girdi. ilk nişanlımla yaptım dedi. ilkin olan adamla evlenmen güzel olmalı dedim. cevap vermedi. bir soru daha sorayım o zaman? dedim. yüzünü bana döndü. benimki mi yoksa alininki mi daha büyük? dedim. öfff iyice saçmaladın defol git hayvan deyip ayağa kalktı. ne var ya gülüp geçtiğimiz bir şey değil mi artık ali dedim. olsun yine de iğrenç bir soru dedi. tamam ciks yapmadığınızı biliyorum ama en azından onu çıplak görmüşsündür dedim. gerçekten sınırı aştın dedi. kolundan çekip yanıma oturttum. tamam kızma ya ben cevabımı aldım onunki daha büyükmüş işte beni üzmemek için verdiğin çabayı anlıyorum ama gerek yok dedim. gülmeye başladı salaaak dedi. hadi sen sor dedim. sevgilinle sevişmiyor musunuz? elleşme, dil falan dedi. yok izin vermiyor. sadece öpüşüyoruz dedim. o zaman sürekli sevgilini aldatıyorsun? dedi. aldatma denemez arada avlanıyorum dedim. yine kahkaha attı. sıra bende dedim. ben ve nişanlından başka kaç kişiyle yattın dedim. yine sinirlendi. salak salak konuşma bir tek sen ve o dedi. yaaa sende sanki seni yargılayacağım. söylesen ne olur sanki şurada bir doğruluk-cesaretlik oynayamadık dedim. ben gidiyorum yaa dedi. mesela ben yattıkları mı saysam buradan memlekete yol olur dedim. cevap vermedi. devam ettim. senin kesin bizden başkaları da olmuştur. bir tek nişanlın olsa benimle yaparken çekinirdin ama gayet rahattın hep dedim. bağırarak gibtir git şerefsiz... ne yapmaya çalışıyorsun? dedi. hiç bir şey sadece bunları konuşmak bana çok ciksi ve azdırıcı geliyor dedim. o zaman git sevgilinle konuş dedi. giyinip gitti.

    kapıyı çarpıp çıktıktan sonra üstümü bile giyinmeden direk telefonu aldım. 38 dakika olmuş. videoyu durdurdum. hemen açıp izlemeye başladım seste görüntüde netti. o anda ev arkadaşım kapıyı açtı. telaşlı telaşlı anladı mı lan? evden sinirli çıktı dedi. anlamadı gibtir git amk çıplağım görmüyor musun? dedim. üstümü giyindim videoyu kendi telefonuma, bilgisayarıma attım. arkadaşın telefonundan sildim. iyice kontrol ettim başka yere kaydolmuş mu? diye. telefonu arkadaşıma verdim. sildin mi lan bir 31 çekseydim dedi. gibtir git amk gavat mıyım ben elin addıbına izleteceğim koynuma gireni dedim? gavat değilsin ama şerefsizsin dedi.

    gavat değildim belki ama nefret ettiğim her şey olmuştum aslında. bir adamın nişanlısıyla beraber olmuştum. tıpkı kübrayı giben, öldürmek istediğim tıfıl gibi. bir kızın özel anlarını kayıt altına almıştım tıpkı nefret ettiğim ali gibi. söz verdiğim, uğruna ölebileceğim sevgilime rağmen başka kadınla beraber olmuştum tıpkı nişanlısını aldatan abim gibi...

    ben bu saydıklarımla gerçekten aynı mıydım??? hayır hayır, bence değildim. evet ben ali gibi videoya aldım ama amacım elifi rezil etmek değil sadece ters bir şey yapması durumunda kendimi korumaktı. videoları yaymayacaktım.
    evet sevgilimi aldattım ama bu ona aşık olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. onu hala deliler gibi seviyordum. abim nişanlısını sevmemesine rağmen onu yatağa atmıştı, sözler verip sonra ayrılmıştı. ben sevgilimden ayrılmayı düşünemiyordum bile.
    elifin nişanlı olduğunu bilmeme rağmen onunla yattım ama ne nişanlısı benim ev arkadaşımdı ne de kübra elifle denkti. elif önüne gelenle yatan bir kadındı. kübra ise beni aldattığı için ayrıldığımız biriydi. ikisi de huurluk yapmıştı ama elif açık ara öndeydi. hem tıfıl 2 yi eliften ayırsam ona iyilik yapardım. ama ev arkadaşım tıfıl, kübrayla yattıktan sonra bizim mutlu beraberliğimizi yıkmıştı. bizim ilişkimiz elifin gibi yalan üzerine de kurulu değildi. kübranın yaptığı hataya kadar temizdi...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +5
      Kendi aklamada üstüne yoktur panpa:)
      ···
  17. 67.
    +27 -1
    okulun açılmasından 15 gün önce ankaraya gittim. memleket basıyordu artık. iyi gelir diye düşünmüştüm. ama öyle olmadı. daha çok boğuldum. yaz boyunca sevgilimi düşününce gözümden yaş akarken, ankarada hüngür hüngür ağladım. hayatımda ilk defa böyle içten ağladım. babam öldüğünde bile ağlamayan ben yarım yamalak eşyalarla dolu o evde sesim yankıla yankılana ağladım. sevgilimle bunları yaşamasaydık şimdi zaten yanımda olurdu. ikimizde erken gelirdik.
    onu aştide karşılamaya gittiğimde deliler gibi sarılırdık, kimse görmüyormuş gibi umursamadan öpüşürdük, kokusunu içime çeke çek öperdim, her hücremizle sevişirdik. havalarda sıcak tam gezme havası, el ele tüm ankarayı tekrar tekrar gezerdik. teni tenime değerek, sıcaklığını, yanımda olduğunu bilerek uyurdum. tüm bunlara 3 ay önce sahipken şimdi elimden uçup gitmişti.

    sevgilimin bir kaç arkadaşını aradım ne zaman gelecek öğrenip bana söyleyin diye. çünkü her gün kaldığı yurdun önüne gidip. ağlamamak için kendimi zor tuta tuta 2 saat acaba çıkan o mu? diye beklemek iyice öldürüyordu beni. hepsi tamam dedi ama kimse ne zaman geleceğini söylemedi. okulun açılmasına 1 hafta kala ev arkadaşlarım da geldi. beni tanıyan herkesin verdiği tepkileri verdiler. bu ne hal? çökmüşsün? yaşlanmışsın? zayıflamışsın? ... ev arkadaşlarımın gelmesine sevinmemiştim çünkü aniden gelen ağlama krizlerimde ben görmelerini istemiyordum. görmediler de zaten. odamda ya da duşta ağladım.

    okulun açılmasından önceki 2 gün boyunca, sevgilimin yurdunun önünde galiba 5-6 saat bekledim. onun memleketinden, ankaraya gelen otobüslerin varış saatlerine baktım. ona göre bekledim. çok fazla otobüs geliyordu ama yinede şansımı denedim. o 2 gün boyunca da göremedim. göremedikçe daha da çıldırdım.

    okulun ilk günü onun ders progrdıbına baktım. onun derslerine girecektim. acaba beni görünce ne olacaktı?o da duygulanacak mıydı? belki dayanamaz sarılırdı bana. belki halimi görüp onu ne kadar sevdiğimi anlardı. ilk defa birinin bana acımasını istiyordum. o günde bekledim. belli ki ilk gün diye gelmeyecekti. sevgilimin o gün gelen sınıf arkadaşları bana tip tip bakıyordu. zaten hepsi tanıyordu beni. o hafta boyunca hep onun derslerine girdim. hiç birine girmedi. derse gelen hocalar sen kalmış mıydın? bu dersten tekrar mı alıyorsun? diye sordular. kesin beni gören arkadaşları ona yetiştirmişti orada olduğumu ama umurumda değildi. onu hala ne kadar sevdiğimi ona ihtiyacım olduğunu anlasa yeterdi.

    okulun ikinci haftasının ilk günü koridorda onu beklemeye başladım. gelecekti çünkü dersler başlıyordu. derslerini ihmal etmezdi. geldi. gördüğüm an yaslandığım duvardan nasıl hareket ettiysem sesi duyup bana baktı. olduğu yerde durdu bakmaya devam etti. korka korka yanına gittim. yine ağlamam geldi amk. okulun ortasında. onun arkadaşları etrafta. sevgiliminde gözleri doldu. titreyen sesimle dışarı çıkalım mı? dedim. olur dedi. olur dediğini duyduğum an yemin ederim boğazımdaki ağrı geçti. bahçenin tenha bir köşesine gittik. konuşacağımız günün provasını evde kendi kendime yaptığımda diyeceğim hiçbir şeyi diyemedim. çünkü sanki beynim kitlendi. seni çok seviyorum dedim. gözleri dolu dolu bana baktı. ellerini yüzüne kapattı ağlamaya başladı. bende ağladım ama ha bire elimle gözyaşlarımı siliyordum. yine seni çok seviyorum dedim. lütfen beni dinle dedim. cevap vermedi. yanına oturup elini tuttum. çekip tekrar yüzüne zütürdü. yine ne diyeceğimi unuttum. harbiden ne diyecektim? ilkokul arkadaşımı gibtim, çünkü takıntılıydım mı diyecektim?

    öylece ona bakıyordum. o da ağlıyordu ben de ama ben göz yaşlarımı silip konuşmak için derin nefes alıp tekrar susuyordum. konuş hadi dedi. elimi dizine koydum. çek elini demedi. aylar sonra ilk kez sesini duyup, dokunmuştum. konuş hadi diye tekrarladı. seni çok seviyorum. beni bırakma dedim. offf dedi suratını döndü öbür tarafa. artık lafa girmem gerekiyordu ama beynim allak bullaktı. o kızı hiç sevmedim. ben hep seni sevdim. yalan atıyor dedim. aramızda ciddi bir şey geçse o da nişanlısından ayrılırdı. ama evlendiler. istersen facebookuna bak. resim koymuştur zaten dedim burnumu çeke çeke. anlamsız anlamsız bana baktı. hiçbir şey demedi. ellerini tutup sana ne söyledi? onu bile söylemedin dedim. ne söyledi biliyor musun? dedi. elini çantasına attı. telefonunu çıkardı. elife mail attığım resmi gösterdi. bunu gösterdi dedi. cevap veremedim. öylece telefonun ekranına baktım. o lafa girdi. bak senin şortun, tişörtün, odan, bu kız kim ben olmadığıma eminim. ne anlatacaksın? anlat hadii dedi.
    hiçbir şey bilmiyorsun o kız bizi ayırmak için yaptı bunu. ona bu fırsatı verme dedim. yine ağlayarak ne diyorsun ya? dedi. sen onu tanımıyorsun. istersen bebeler grubuna sor nasıl biri olduğunu. ilkokulda bile böyleydi dedim. yine şaşkın şakın suratıma baktı. ne ilkokulu? dedi. bu kez ben ağlamaya başladım. ne ilk okulu ? dedi yine. biz onunla ilkokulda aynı sınıftaydık. çok vukuatı olan bir kızdı o yaşta bile. videoları bile vardı. ama benim hiçbir ilişkim yoktu. konser günü onu görünce beni tanımadı bile. sende oradaydın dedim. elindeki telefonu gösterip neden o zaman odanda dedi. kendini o eve davet ettirdi. ben çağırmadım dedim. saçmalıyorsun deyip ayağa kalktı kolundan çekip yerine oturttum. seni özledim, ellerini, gözlerini özledim dedim. yine ağladı. sen ne duymak istiyorsun? aklına takılan ne? söyle dedim

    ne zamandır berabersiniz? dedi. hiç beraber olmadık. o hataydı dedim. seninle olduğum gece, o zamanda ilişkiniz var mıydı? dedi ağlayarak. hayır hayır yoktu. zaten seninle beraber olduğumuz geceden 1 gün önce karşılaştık. gökçe konserinde sende vardın. o beni tanımadı bile dedim. o gün onu gördüğün için mi senle beraber olmak istediğimi, salonda değil yanımda yatmanı istediğimi söylediğimde anlamamazlıktan geldin? dedi. unutmamış o gün yanımda kal dediğinde onu öpüp, lambayı kapatıp uyuduğum günü unutmamış. hayır yok öyle bir şey diyebildim sadece. o konuşmaya devam etti. piknik günü beraber miydiniz? yüzüme baka baka yaptın mı bunu? hayır vallahi değildik dedim. allah belanı versin. ben kendimi sana adadım. kimseye güvenmediğim kadar sana güvendim. ben bütün duvarlarımı senin için yıktım dedi. gitme o zaman gitme. öl desen ölürüm. kaldığımız gibi devam edelim dedim. sen benim sana olan sevgimi hiç anlamamışsın, yaptığım onca şeye rağmen anlamamışsın. hala yalan atıyorsun dedi. gitti giderken tutmaya çalıştım. daha çok ağladı, bağırdı...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Yeminederim bende ağlıcam lan şimdi
      ···
    2. 2.
      +1
      Amk duygusuz beni aşk böcegi yaptın
      ···
    3. 3.
      +1
      Amk duygusuz beni aşk böcegi yaptın
      ···
    4. 4.
      +1
      Ulan adammısın sen hem kızı aldatıyon hemde gitme diyon
      ···
    5. 5.
      +1
      gibeyim yapacağın işi be
      ···
    6. diğerleri 3
  18. 68.
    +25
    o günkü konuşmamızdan sonra, birçok kez daha konuşmayı, ikna etmeyi denedim. hep cevapsızlıkla, benim yalvarmamla, ikimizin ağlamasıyla bitti. ilk konuşmamızdan sonraki günlerde her gördüğümde gidip konuşmayı denedim. derslerde yanına oturdum. tüm herkes görüyordu peşinden ayrılmadığımı. her tartışmadan sonra yeni bir sonuç çıkarıyordu. onu hiç sevmediğim, yüzüne baka baka aldattığım, kandırdığım, kullandığım... evet aldattığım doğruydu ama sevmediğim, kullandığım, kandırdığım doğru değildi. ben hayatımda hiç kimseyi senin kadar sevmedim. senden başka birini bu kadar önemsediğimi gördün mü? dedim. beni de önemsemediğinden eminim dedi. her dediğime aynı şeyi öne sürüp mü cevap vereceksin? dediğimde. yalan mı? niye bu haldeyiz fakında mısın? dedi. konuşmalarımız arttıkça o daha sakin oluyordu. bense konuşmalarımızdan sonra ağlayan oluyordum.

    lütfen uzatma artık. eskiye dönemesek bile en azından sana kendimi affettirmem için izin ver. her şeyi yaparım yeter ki biraz fırsat ver dedim. ben tüm hayatımı sana verdim zaten onun bile değerini bilemedin dedi. sende hala beni seviyorsun. lütfen gururu bir köşeye bırak. her şeyi değiştirebiliriz yeter ki izin ver dedim. git artık yeter gerçekten yeter bitti bu iş. geri dönüşü yok dedi. hiç kimseyi beni sevdiğin kadar sevmeyeceksin. ne sen ne ben mutlu olacağız dedim. artık seni sevmiyorum yeter ki rahat bırak beni. ben senin için bütün kurallarımdan vazgeçtim yaptıklarından sonra bir daha asla böyle bir şey yapmam. sana eskisi gibi bakabileceğime gerçekten inanıyor musun? dedi. cevap veremedim ama içimden, inanmıyorum dedim. bak işte sende biliyorsun cevabı dedi gitti. yine ağlayan ben oldum.

    son konuşmamızdan sonra her gördüğümde konuşmak için yanına gitme huyumdan vazgeçmiştim. ama sevgilimi görmek için hep onun derslerine girdim. bahçede onu görebileceğim yerlere oturdum. bazı günler yurdunun önünde bekledim. beni görünce artık şaşırmıyordu bile. çok sert ve kararlıydı. aslında onu ilk tanıdığım günden beri böyleydi sadece ilişkimizde benim için vazgeçmişti tüm o kurallarından. aslında beni affetmemekte haklıydı. benim kendi arkadaşlarım bile benim bu hallerimden sıkılmıştı artık teselli etme faslını geçip laf sokma, alttan alttan dalga geçmeler başlamıştı. umurumda bile değillerdi tek isteğim sevgilimin elini tekrar tutmaktı.

    böyle aylar geçti. hiçbir sonuç almadım. hatta artık ağlamıyordum. hala onu çok seviyordum ama ağlamıyordum. zaman gerçekten her şeyin ilacıymış. derslerine hala gidiyordum ama haftada 1-2 kere. ikinci dönem bile gelmişti onsuz geçirdiğim yedi ay olmuştu. ikinci dönemde kendi dersime gittiğim bir gün onu gördüm bizim sınıfta. kalbim sanki ağzımın içinde attı. benim için geldiğini sandım. yanına gittim. yine her zamanki gibi baktı suratıma. ne oldu? dedi. hiç seni görünce heyecanlandım dedim. yanındaki arkadaşları güldü. onun yüzünde tebessüm bile olmadı. üstten bu dersi aldık ondan buradayım dedi. tamam deyip oturdum bir yere. ders boyunca onu izledim. derste arkadaşının kulağına eğilip bir şeyler demesi, gülmesi, hocanın sorduğu bir soruya yorum yapması her şey o kadar acımasızdı ki. derste birisi komik bir şey dediğinde benim içimden gülmek gelmiyordu ama sevgilimin güldüğünü görünce bende tebessüm ediyordum. bende o kadar çok iz bırakmış ki unutamıyordum. bende onda bırakmıştım kesin. mümkün değildi beni unutması.

    her hafta o derse hiç aksatmadan gittim onu görmek umuduyla. yine o günlerden birinde sınıfta onu rahatça izleyebileceğim bir yere oturdum. o ve arkadaşları geldi. normalde yanına oturduğu arkadaşı değil başka bir çocuk oturdu. konuştuklarını görünce bile saç diplerim bile uyuştu. ders başlayana kadar gülüp konuştular. derste bakıştılar. çocuk elini tuttu. nefesim kesildi. sanki biri sırtıma bir şey sapladı. bu çocuk kimdi biliyor musunuz? önceki kısımlarda bahsetmiştim. ilişkimizin başında onun arkadaşlarıyla pikniğe gittiğimde trip atan bin. sevgilime trip atıyor diye kavga ettiğim. derste olduğum yerde duramadım. çenem kasıldı sanki.

    hoca bugünlük bu kadar dediği an yanına gittim. dışarı gelsene konuşalım dedim. gerek yok dedi. kolunu tuttum. gerek yok. istemiyorum dedi. o sırada yanındaki tripçi bin elimi etti, el kol yapıp ne oluyor lan? dedi. sen karışma giberim belanı dedim. ağzını topla deyip atar yaptı. galiba o anlarda tüm sınıf hoca da dahil herkes bize bakıyordu. bir kaç kişi araya girdi. hoca gençler ne yapıyorsunuz dedi. sevgilime dışarı gel düzgünce konuşalım bak rezalet çıkmasın dedim. hiç bir şey demeden yürüdü dışarı. tripçi binte peşimizden geliyor. bahçeye çıkalım şu tripçiye söyle gelmesin yemin ederim elimden bir kaza çıkacak dedim. tripçi binin yanına gitti bir şeyler dedi. yalnız kaldığımızda ne var allahın belası ne var? dedi. ne mi var? bilerek mi yapıyorsun? dedim. sana ne? seni ne ilgilendiriyor? dedi. hemde o çocukla. seni o gün üzdü diye kavga ettiğim çocukla dedim. senin kadar üzmedi merak etme dedi. tam kendime geliyorum . yine ayarımı bozuyorsun dedim. gerçekten sana anlatmaktan çok sıkıldım bitti. sen artık beni ilgilendirmiyorsun. bende seni dedi. o çocukla olmaz. onun elini nasıl tutacaksın aklına ben gelmeyecek miyim? onu benim kadar sevebilecek misin? o seni benim kadar sevebilecek mi? bak yanımıza gelmeye bile cesareti yok. kavga ettiğimiz günü hatırlamıyor musun? seni ne kadar germişti. sende demiştin sen haklıydın ama saldırınca haksız oldun diye, dedim. o günde o haklıymış. senin, ne benim yanıma ne o gruba ait olmadığını düşünüyordu haklıymış. sen onu haklı çıkardın dedi. aylardır ağlamıyordum ama yine gözlerim doldu bu kez sinirdendi ama. o bizi hep kıskandı. sana aşıktı sende biliyorsun. şimdi fırsatını bulunca benden öç alıyor dedim. sen kendini ne sanıyorsun be ne? olmaz artık. bitti. tırmalayıp durma dedi ve tripçi binin yanına gitti.

    o günden sonra o derste artık onları görmeyeceğim yerlere oturdum ama fırsatını buldukça gıcıklık yaptım. amacım tripçi bini huzursuz edip belki ayrılmalarını sağlamaktı. belki bana yumruk falan atardı bende kulağını koparırdım. instagram açtım kendime, ilk takip isteğini sevgilime gönderdim engelledi. yeni hesap açıp yine gönderdim. yine engelledi. konuşmak için aradım engelledi. vatsaptan yazdım. engelledi. artık okulda görünce biraz konuşalım mı diye yanlarına gidiyordum. her seferinde tripçi binle kavga çıkıyordu. araya arkadaşlar giriyordu. millet sira sayi sifati yine kudurdu deyip olayı benimsemişlerdi. sevgilimle konuşma fırsatı yakaladığımda aynı konuşmalar oluyordu. onu sevdiğimi söylüyordum. cevap bile vermiyordu. yine o günlerden birinde, o çocukla seviştiniz mi? dedim. haddini bil sen kimsin bana bunu soruyorsun? dedi. kim olduğumu biliyorsun dedim. allah belanı versin dedi gidecekken tuttum. beni özlemedin mi? dedim. off deyip ağlamaya başladı. elleriyle her zamanki gibi yüzünü kapattı. ben seni çok özledim. lütfen beni bırakma. yeter dedim. benimde gözlerimden tutmaya çalışsam da yaşlar akıyordu. bak sen kabul et. yeter ki bana dön. hiçbir şeyi düşünme. tripçi binten özür dilerim. bizi affetmesini söylerim. istersen herkesin önünde özür dileyeyim dedim. ağlamaktan hırıltılı çıkan sesiyle şu düştüğün hale bak. bırak beni dedi. bıraktım gitti.

    o günden sonra görmezden geldim onları. sadece arkaları dönükken izledim. göz göze gelmemeye çalışıyordum. sanki beni yavaş yavaş mahvetmek için varlardı. ikisi yan yanayken, tripçi binin söylediği bir şeye sevgilimin onun yüzüne bakıp gülmesi, en çok acıtan oydu sanırım. okul bitene kadar hayatıma başkası girmedi. sevgilim beni başka kadınlarla görmesin onu ne kadar sevdiğimi anlasın diye. aslında resmen ilkokula dönmüştüm. yine sessiz hallerime. ezik değildim ama mutsuzdum. yine sevdiğim bir kadın vardı ama başkasıyla beraberdi. daha fenası ellerimden kayıp gitmişti. bence ilkokulda elife yaptığım iyiliğin ödülü sevgilimdi. ben o ödülü yine elif yüzünden kaybetmiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    +26 -1
    günü gelince hastaneye gidiyoruz. kan tahlili, ultrason falan yapılıyor. biraz sonra aldıracağımız çocuğumuzu görüyoruz. 4 haftalıkmış. operasyonu yapacak doktor kayıtlara geçmemesi konusundaki hassasiyetimizi görünce, gençler korunmayı ihmal etmeyin, sonra böyle sürprizlerle karşılaşıp kendinizi yıpratıyorsunuz diye başlayıp korunma yöntemlerini anlattı. hangisini kullandığımızı sordu. zaten sinirim hoplamış birde adamdan nutuk çekiyoruz. kondom kullanıyorum evde olmayınca geri çekiliyorum dedim. o zaman sana bir hediye verelim dedi. çekmecesinden bir şerit kondom hediye etti.
    daha sonra kübrayı operasyona hazırladılar. ya bir şey olursa annesine babasına ne derim diye kafamda kurup kurup gerildim. ama maksimum 10 dakika sürmüştür. çıkınca doktor tekrar yanımıza geldi. kendinizi iyi hissediyorsanız istediğiniz zaman taburcu olabilirsiniz. hafif kanamalar olabilir ve en az 15 gün cinsel ilişkiye girmeyin dedi. çıktık hastahaneden taksiyle eve geldik. ikimiz de gergin ve birbirimize kızgın olduğumuz için döndük kıçımızı birbirimize uyuduk. uyandığımda ne tak yemeye trip atıyorum kıza diye içlenip ne yemek istediğini sordum bir şey istemedi. yine de gittim aldım bir şeyler. mümkün olmadıkça konuşmuyorduk. akşam tıfıl geldi eve. aslında çocuğun bir suçu yoktu. kübra aramış para istemiş o da tamam demiş ama yine de gelip ne yaptınız halletiniz mi? var mı bir sorun diye derdimize ortak olması sinirlerimi hoplattı. fırsatını bulsam harbi kulağını koparacaktım. kübra yurttan memlekete gidiyorum diye 20 gün izin almıştı ve okula gitmiyordu. bende bazı günler gidiyordum önemli derslere. aramız soğuk olmasına rağmen her gece aynı yatağa giriyoruz ne kadar daha böyle devam edebilir ki. yavaş yavaş aramızdaki buzlar eridi en azından artık uyuken kıçını dönmüyordu. başını göğsüme koyuyordu. kavgamızı konuştuk. sana yardımcı olmak istedim, telaşlıydım falan dedi. bende neden sinirlendiğimi anlattım. orta yolu bulmuş gibiydik ama bende bir kere denge bozulmuştu. ayrıca tıfılın evde kübraya nasılsın demesi bile batıyordu artık. o derece bozdu ayarı mı? bir yandan da kendimi suçluyorum ne yaptı ki çocuk? diye. kübrayla gece yataktaki konuşmalarımızda laf döndü dolaştı benim dansçılık yapmama geldi. bende zaten atarlıyım anlattım her şeyi. otelde çalışıyordum teklif geldi, başta ortada insanlarla dans ediyordum sonra direğe geçtim, evde kalıyorduk, her gece değişik birini gibiyordum, ukraynalıyı anlattım, şayeni bile anlattım aq. aslında amacım ona karşı dürüst olmak değildi. sadece tepkisini görmek istiyordum. daha net ifade etmem gerekirse sen ne taksun ben istesem ananı bile giberim demek istiyordum. tepkisi bazı yerlerde gülmek bazı yerlerde iğreç bazı yerlerde de surat asmak oldu.
    kürtajdan sonraki 12.günde okula gittim. hem notları toparlayayım hem de bir iki imza çakayım diye. kübra da bende biraz dışarı çıkayım çok sıkıldım evde dedi. beraber çıktık evden. notları aldım, derse girdim, hoca 1 saat kadar işledikten sonra ara verdi. zaten imza da atmıştım. evin yolunu tuttum. duraktan indim eve yürüyorum saat 4 falan. kapıyı açtım. odama gittim. kübra daha gelmemişti. giydim şortumu internette takılıyorum. sonra benim odanın kapısı açıldı. tıfıl ooo kanka dedi ne ara geldin yaaa. üstünde de ev kıyafetleri. dedim asıl sen ne zaman geldin evde kimse yoktu. kanka odamda uyuyordum dedi. dedim işten erken mi çıktın. evet bu gün iş azdı dedi. bende hayret normalde hiç sizin bankadan beklenecek hareketler değil, batıyor olmasın diye geyik yapıyorum. o da oturdu yanıma dedi ki kanka bizim mekana gidelim mi lahmacun gömeriz. dedim yok kübra gelsin öyle gideriz. dedi ki biz onu yoldan ararız direk oraya gelir hem ne zamandır senle erkek erkeğe takılamadık. dur önce kübrayı arayayım dedim aradım çaldı çaldı açmadı. galiba duymadı dedim. neyse hadi biz gidek öldüm açlıktan deyince kalktım giyineceğim ama tıfıl hala oda da. dedim kanka gidip giyinsene. heeee dedi dalmışım. ben daha üstümdeki şortu çıkarmışım. dolaptan pantolon alırken bir baktım giyinip gelmiş. giyinirken kübraya mesaj attım biz lahmacuna gidiyoruz oraya gel diye. anında mesaj geldi. tmm hayatım otobüsteyim. giyindim bizim odandan çıktım antreden geçerken tıfılın odasının kapısı bir karış kadar açıktı. önünden geçip gittim. ayakkabılarımı giydim. kapıyı çektim. o an dank etti. tıfılın odasında kapı aralığından sanki kübranın hırkasını görmüştüm. hani o klagib giyinip bir parçayla farkını ortaya koyduğu hırkalardan. cebimden anahtarı çıkardım kapıyı açtım. tıfıl nooldu? falan diyor. dedim bir şey unuttum. içeri girdik ayakkabıyı çıkarmadım bu da girdi. kapıyı kapatırken hayvan gibi çarptı. amacı herhalde işaret yapmaktı. odasının kapısını açtım hırka yoktu. odanın içine bir iki adım attım. odaya girişte yanda duran dolabı açtım temizdi. tıfıl geldi kanka ayıp oluyor diyor. giblemedim. kapının arkasına falan baktım yok. ama gördüğüme eminim ya da şizofren oldum. kendi odama girdim. kübra elinde hırkasıyla bizim odada. ikisi de sustu. benim şalter attı. sanki kafam şişti öyle hissediyorum ağır geliyor yani. önce gittim kübrayı kolundan tutup serçe duvara ittim. çocuk benden miydi dedim ama apartman inliyordur herhalde o anlarda. bu bırak falan diyor. boğazını sıktım evet senden dedi. o sırada tıfılın kolumu tutmuş çekiyor. ulan zaten tak kadar boyu var. şimdi burada şöyle dövdüm, böyle gibtim geyiği yapmak istemiyorum ama yüzü dağıldı. o anlarda kübra resmen anırıyor apartman ayağa kalktı. yine döndüm buna dedim çocuk benden miydi? vallahi sendendi, yemin ederim. ne zamandır yapıyorsunuz dedim? çocuk sendendi dedi ama boğazını öyle bir sıkmışım ki sesi boğuk çıkmaya başladı. bıraktım ölür diye korktum sonra ben tak yoluna giderdim. derin derin nefes aldı 4 gün oldu dedi. yalan atma doktor 15 gün ciks yapamazsın dedi dedim. sadece ilk gün kanamam oldu. ondan sonra olmadı dedi. bu günde 12. gün zaten dedi. nasıl başladı anlat dedim. bu hala 4 gün oldu diyor. bende nefes nefes kalmıştım kalbim sanki yerinden çıkacaktı. gibtirin gidin dedim. ikisi de çıktı. düşünmeye başladım. kürtajdan sonraki süreçte evde harbiden 4 gün önce yalnız kalmışlardı. ben yine okula gitmiştim. hamilelikten önce olabilir miydi böyle bir şey? yani kübra bende kaldığı gecelerde ben uyurken koynumdan çıkıp ona gitmediyse olamazdı. çünkü bizdeyken genelde hep yan yanaydık. kafam allak bullaktı ama yinede çabuk kendime gelmiştim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      ilk şuku
      ···
  20. 70.
    +26 -1
    birinci sınıf böylece bitmişti. sınavlar bittiği gün topladım her şeyimi bastım memlekete. normalde kübrayla ayrılmasak sınavlarda bitmiş, okulda yok deyip hemen gitmezdim, tadının çıkarırdık.

    vardım memlekete bildiğiniz gibi işte. vardıktan bir kaç gün sonra babama eve çıkacağımı söyledim. ne gerek var? temizlikle, faturayla mı ilgileneceksin? ev arkadaşların kimler? nasıl tipler?... arada annem kendi kendine senaryo yazıp korkuyor. ben yinede kararlı olduğumu söyledim onlarda kabul ettiler. aslında konu zaten benim evde kalma isteğim değil. devlet yurdundan çıkmış olmam onların bundan haberinin olmaması, özel yurtların pahalı olması, evden başka çaremin olmaması. tabi bunu böyle anlatamıyorsun. izin vermelerine rağmen yinede beni bir korku sardı. ya yıl içinde para sıkıntısı çekip zor duruma düşersem. aslında evde tek okuyan çocuk ben kalmışım ama bir büyüğüm işsiz. zaten babamın gönderdiği bir para miktarı var ve onun yeterli olduğunu düşünüyor hani fazlasına ihtiyacım yok gibisinden. birde adam elinden geleni yapıyor canını ver mi diyeyim?

    o meşhur oda arkadaşımı aradım dedim ki 10 güne geliyorum. evdekilere de dedim ki önce arkadaşlarla biraz gezeceğiz kamp falan yapacağız sonra ben staja başlayacağım. belki bir iki dersten yaz okuluna kalırım o zaman ankaraya geri dönerim dedim.
    günü gelince gittim hava alanına. bodruma indiğim an farkı hissettim. tıklım tıklım her tip insan. oda arkadaşımın verdiği adrese gittim. bir sitede bir kaç arkadaşıyla kalıyordu. bodrumun biraz dışındaydı ama güzel bir siteydi havuzlu falan. kapıyı çaldım arkadaşı açtı. uyuyormuş. geleceğimden zaten haberi varmış. aldı beni içeri odayı gösterdi. odaya girdim. yine çıplak uyuyor aq. gittim yanına uyandırdım. ooo kardeşim hoş geldin dedi. sarıldı falan. biraz muhabbet ettik. sonra dışarı çıktık gezmek için sonra yüzmeye gittik. bir kaç gün dinlendikten sonra iş bakmaya gittik. zaten önceden bir kaç kişiyle de görüşmüş benim için. şu kadarını söyleyeyim. alanyada çalıştığım mekan gayet güzeldi ama bodrumdakiler her yönden farklıydı. ilk onun çalıştığı mekana gittik. gittiğimiz çoğu mekan nasıl dans ettiğimi görmek istedi. birinde üstündekileri çıkar donla dans et dedi. sonunda bir mekan bulduk. hemde güzel, elit sayılabilecek bir mekandı. kalacak yer temin etmediler alanyadaki gibi ama verdikleri parada iyiydi. bende ne ev aramakla uğraşacağım deyip yine oda arkadaşımın evinde kalmaya karar verdim. kirada ucuza gelmiş olacaktı. en azından evi paylaşacağım kişi belliydi ve bir nebze güveniyordum. aslında adam bana kimsenin yapmadığını yapmıştı ama yine de çok güvenmemeliyim insanlara kafasındaydım.
    sanki alanyada yaşadığım 3 ayı yeniden yaşıyordum. yine bana ne yapmam gerektiği hakkında bilgiler veren oydu. ben haftanın 4 günü çalışacaktım ama o iki günü çalışıyordu. hatta hiç çalışmasa da olurdu çünkü 45-50 yaşlarında alman bir karının kapatması olmuş. kendisi böyle ifade ediyordu ben değil. kadın gel deyince gidip gibiyor git deyince gidiyor. o böyle anlatınca ister istemez aklıma hocayla yaşadıklarımız geliyor. ama ben para için değil kendi isteğim için yapmıştım. oda arkadaşım zaten haftanın en az 3 günü o kadında kalıyordu.
    ilk iş günü gelince mekana gittim. bu mekanda kadın erkek giyinme odaları farklıydı şaşırdım. girdim giyindim. diğer çalışanlarla tanıştım. biraz prova yaptık. çalacak müziklere baktık. genel olarak iyiydi ama kesinlikle çok yorucuydu ve alanyaya göre sanki daha dikkatli olmamızı gerektiren bir mekandı. gelen insanlarda daha zengindi çok net belliydi. türkler için konuşursam kısa paçalı pantolon bağıra kadar açık gömlek, kirli sakal ve saçlar arkaya yapıştırılmış şekilde gezen zengin binleriyle, daracık etek ve göbeği açık bir şey giyen kızlar geziniyordu etrafta. turistler de çok şıktı ama biraz daha rahatlardı. yani alanyaya avrupanın işçi kesimi gelirken, bodruma avrupanın orta hallisi belki bir nebze zengini geliyordu çoğunlukla. mesela alanyada yattığım bir kıza ne iş yaptığını sorduğumda ambulans şoförüyüm demişti amk. bodrumda sorduğumda almanyada baya ünlü bir üniversitede okuduğunu söylemişti babası da profesörmüş varın siz düşünün farkı.
    ilk gün dans işi gece 3 gibi bitti. eve gitmek için giyindim ama nasıl gideceğim. dolmuşla mı bu saatte var mıdır? mekandan başka bir dansçı arkadaşa sordum o da benim gideceğim yere yakın seni yol üzerinde indiririm 10 dakika yürürsün dedi. sanki evin önüne bıraksa iflas edecek aq. yinede kabul ettim. hatta çoğu zaman beni o bıraktı. ilk haftalar işe biraz alıştıktan sonra. kübrayla ayrıldığımızdan beri ciks yapmadığımı hatırladım. kendimi o kadar dışarıdan soyutlamışım ki. ihtiyaç hissetmemişim. aslında bıraksam 1 yılda dayanırdım, yani o gücü kendimde buluyordum ama neden dayanayım ki. iş olmadığı bir gün çıktım buldum birini ondan sonraki günlerde öyle devam etti.
    işe başlamamın 2.haftasıydı. yine çıkmışız dans ediyoruz. size biraz ortamı anlatayım millet aşağıda dans ediyor. dansçılar onlardan bir kaç metre yukarıdaki platformlarda dans ediyor. yani biz tüm mekanı görüyoruz. saat 1 civarı. mekan baya kalabalık millet sırt sırta. ne tak varsa bu çileye katlanacak herkes gelmiş. mekanda biri gözüme çarpıyor ama o mu? değil mi? bir türlü anlayamıyorum ışıklar falanda çok net değil. artık oraya odaklanmaktan dikkatim o kadar dağılıyor ki uyarı geliyor.
    mola verilince direk aşağı iniyorum. gözüme çarpan kişinin olduğu yere yaklaşıyorum. müşterilerin arasındayım. evet harbi o. tabi siz hepiniz elif sandınız ama değil. hazırlıkta peşinden koşup hiç doğru düzgün cevap alamadığım, hazırlık sonrasında ortadan kaybolan, sessiz kız. hani en son eskort olduğunu düşünüyorum demiştim. yine çok güzel, zaten şık giyinen bir tipti ama nasıl anlatılır böyle tam kadın olmuş. hiç düşünmeden yanına gidiyorum. adını söylüyorum dönüyor. görür görmez tanıyor zaten. aaaaa... aaa falan diyor ama ağzndan cümle çıkmıyor. ben lafa giriyorum nasılsın? sınıfça senden haber alamadık falan diyorum? kız tip tip bakıyor. o anda yanına yukarıda bahsettiğim zengin bini kılıklı bir bebe geliyor. bana el kol yapıp hayırdır ne istiyorsun diyor? kız araya giriyor. aşkım bu sıra sayi sifati hazırlıkta aynı sınıftaydık. bak sira sayi sifati bu da kocam diyor ama adam şok. beni baştan aşağı süzüyor. o an bana dank ediyor. üstümde donla
    neredeyse çıplak kızın yanına gitmişim. bende lafa giriyorum. görünce selam vereyim dedim, haıylı olsun. diyorum. mekanın zaten her yerinde korumalar var o an herkesin gözü bizde. ben böyle deyince adam sen burada mı çalışıyorsun diyor ama böyle tepeden tepeden. ne diyeceğim? yok alışkanlık donla geziyorum mu? evet diyorum ya bi gibtir git diyor. bende arkamı dönüp gidiyorum. adam bence haklıydı. ayrıca şunu belirteyim atar yapsam bana bir şey olmazdı. onlar mekandan dayak yeyip atılırdı, yani çok taşaklı bir adam değilse atılırdı. ama zaten kadını zor durumda bırakmışım. uzatmadan arkamı dönüp gidiyorum. müdür falan da atar yapıyor ne dedin adama? niye oraya gittin? bir arkadaşı gördüm kusura bakmayın diyorum.
    o an bir şeyi daha çok net anlıyorum. galiba anlamam için biraz hakarete uğramam lazımmış. oğlum ben resmen burada köleyim lan. bildiğiniz köle. bedenini kiralayan biriyim. insanların gözünde değerim, bir gibtir git kadar. bu halde karşılaştığım arkadaşlarım cümle kuramıyor. bu haldeyken en fazla diğer dansçılar tarafından muhattap alınıyorum. mekan sahibi ciddi bir hatamda bacağımı koparıp zütüme sokabilir. normalde çevremdeki insaların hakkımda ne düşündüğünü zerre kadar önemsemeyen bir kişi olarak. hala diyorum o gün ne tak yemeye o kızın yanına gittim? bu zamana kadar kimsenin yaşadıklarımdan haberi yokken niye göz göre göre açığa çıkardım ki. gerçi o kızın görmesi başka birini görmesinden daha iyi çünkü çok sessiz bir kız. sınıftan kimseyle görüşmüyor yani en fazla beni tanımayan bir arkadaşına eski bir anı olarak anlatır... yani ben öyle umuyorum.
    Tümünü Göster
    ···