/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +6
    kayıt olduğum ilk günü, lisede, yolun başındayken hayatımın bir bölümünü ahmakça buraya yazdığımı hayal meyal hatırlıyorum.

    yanlış anlaşılmasın, yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. bana sorarsanız, böyle şeyler olgunluğa erişmemiz için büyük parçalar taşır.

    https://www.youtube.com/watch?v=sMmTkKz60W8

    biliyorum, sekiz milyar insan arasından, salağın tekinin bilgisayar başında anlatacakları hiç ilginizi çekmiyor. kimsenin gibinde değilim. ama yalnız olmadığımı biliyorum. hayatlarımızı yanı başımızdaki hazinelerden habersiz geçiriyoruz.

    yazıya dökeceklerimi anlayacak, empati kuracak birinin çıkmasını umut etmiyorum. sadece yazmanın, bana iyi geleceğini düşündüğüm için buradayım.

    buraya, dünya hakkındaki görüşlerimi metafor kullanarak anlatacağım. şimdiden, eşlik edenlere teşekkür ederim.

    dipnot: yazacağım şeyleri örnek aldığım hikayeleri okumak için, lütfen bu değerli sözlük yazarlarının başlıklarını ziyaret edin: (bkz: geçen gün güvenlik kulübesine ok attım diye) (bkz: annem babama nasıl verdi acaba neler hissetti)

    kitap okumayı seviyorsanız, en sevdiğim ve kendimden bir parça bulduğum bu kitabı okuyabilirsiniz: (bkz: çavdar tarlasında çocuklar)

    karakterleriyle kendimi özdeşleştirdiğim filmler de bunlar: (bkz: drive) (bkz: le samourai) (bkz: citizen kane) (bkz: godfather part ii)

    ikinci dipnot: resim, bana tamamen eşsiz gelen lea seydoux'a ait.
    ···
  2. 2.
    +4
    https://www.youtube.com/watch?v=kgkYN3QjD5M

    üçüncü sınıftayken, ilk kez bir kızı öptüm.

    bir üst dairemize bir kadın taşınmıştı. sanırım eskorttu ve bir tane de kızı vardı. kadının sürekli eve erkekler getirdiğini ve soranlara akrabam dediğini duymuştum. kızla ilk karşılaşmam, balkondayken olmuştu. kuzenimin bana verdiği yeşil bir gameboy ile oynuyordum ( https://images-na.ssl-ima...2T9JTreEL._AC_SL1500_.jpg ). bana ne ile oynadığımı sordu. oynadığım bugs bunny oyununu göstermeye çalıştım ama göremediğini söyledi. annesi ve okulu hakkında konuştuk. biraz sonra bana bir şey söyledi fakat anlamadım. biraz beklememi söyledi ve evden şu yapışkan sketch pad'lerden aldı. bir şeyler yazıp bana atmaya çalıştı ama çoğu rüzgarla savruldu. bir tanesini buruşturup attıktan sonra annesi çağırdı. bana attığı kağıt boştu.

    annesi, annemle kapıda karşılaşınca gülerek benimle kızının balkondan konuştuğunu söyledi. birkaç ay sonra benden bir yaş küçük olan kızıyla biraz daha yakınlaştım. bir gün bize ders çalışmaya geldi. kardeşimle ben üçümüz aynı odadaydık. kardeşime biraz dışarı çıkmasını söyledi ve beni yatağın altına çekti. dudaklarımı öperken (ki bu öpüşmek dendiğinde akla gelen ateşli şekilden değil) elini kasıklarıma attı. belki de yanlış olduğunu hissettiğimden, elini tutup çektim. birkaç kere daha bizim eve geldi. bir gün filmlerdeki gibi öpüşebilir miyiz diye sordum. deneyelim dediği zaman ikmiz de ağzımı açıp birbirimizi öpmeye çalıştık. olmayınca güldüm ve filmlerde nasıl yaptıklarını sordum. bilmediğini söyledi.

    sonradan öğrendiğime göre, birkaç kere kardeşimi de öpmüş. kardeşim oyun oynarken ona sert davrandığı için ilk başlarda onunla konuşmuyormuş.

    ayrıca, annesi kafasına demir sopayla vuruyormuş. muhtemelen elini kasıklarıma atmasının sebebi de annesinden görmesiydi.

    düşündüğüm zaman bu korkunç bir dram. parayla bedenini satan bir annenin yavrusu, kayıp bir ruh...
    ···
  3. 3.
    +4
    https://www.youtube.com/watch?v=0sB3Fjw3Uvc

    hiçbir zaman parayla bedenini satan insanlar hakkında aşağılayıcı bir tavır takınmadım. belki bana katılmayabilirsiniz, anlayışla karşılamak gerekir.

    eğer birileri parayla bedenini satıyorsa, demek ki birilerinin parayla satılan bir bedene ihtiyacı var.

    herkes hayatın yükünü omuzlarında taşıyamıyor. her yanağımızı sıkıp, bize gülümseyen kişi bizi sevmiyor. her gün bir tecavüz, taciz haberi duyuyoruz zaten. bana göre bir insan bir eskorta, fahişeye değil de onda teselli, sevgi veya arzu arayan adama acımalı.

    not: şarkı, new orleans'ta bir genelevde çalışan kadının annesine gönderdiği mektubun bestelenmiş halidir.
    ···
  4. 4.
    +3
    okuyan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. bir görüşünüz varsa, benimle paylaşmaktan lütfen çekinmeyin. bu gecelik bu kadarmış gibi görünüyor. hepinize iyi geceler diliyorum...
    ···
  5. 5.
    +3
    bunun hakkında hiç düşündünüz mü bilmiyorum, insan hayatı gerçekten kısa. dile kolay, evrenin yarıçapı kırk altı milyar. gördüğümüz tüm yıldızlar, gezegenler oradalar fakat gidemiyoruz. bilimle ilgili arkadaşlarım oort bulutunu bilirler. tüm bunları göz önüne aldığımızda, sanki yaratıcı veya evren bizimle dalga geçiyor.

    bazılarımız büyük şakayı anlamıyor tabi. insan yaşdıbının evrenin işleyişine bir etkisi olmadığını göremiyorlar. hala birbirimizi öldürüyor, fabrikalarımızda silahlar üretiyor, açlıktan ölenlere aldırış etmiyor ve barış nedir bilmiyoruz.

    bir yerde okuduğuma göre, kimsenin savaşlardan ölmediği gün sayısı yirmi altı günmüş. son yapılan araştırmalara göre, insan medeniyeti on iki bin yılı aşıyor. düşünüyorum da, belki bu da şakanın bir parçasıdır.

    hayatlarımızın kıymetini bilmiyoruz. demek istediğim, sen iyi bir şey de, kötü bir şey de yapsan yetmiş yıl sonra bu dünyadan silinip atılacak. yetmiş yıl içinde, galaktik bir insan imparatorluğu kurulmasına yardım edebilir, büyük bir sanatçı olabilir, dünyanın güzellikleriyle iç içe yaşayabilir, hatta toplu katliam bile yapabilirsin. sonuçta, bunların hepsi senin hayatını anlamlandırmak için yaptığın hamleler. ama sen bunun değerini göremiyorsun.

    belki de ben sadece gecenin bir yarısı elimde sigara ile saçmalıyorumdur.
    ···
  6. 6.
    +3
    küçükken hep gitar çalmak istemiştim. elektro gitarı çok istesem de, çok ses çıkardığına dair yanlış kanılar yüzünden hiç dile getirmedim. gitar istediğimi söyleyince babam pek oralı olmadı.

    gitar çalmayı istemem, aslında sürekli filmlerde gördüğüm bir kamp ateşi etrafında deniz kenarında eğlenen arkadaş gruplarından geliyordu. kızlar ve erkekler bir arada eğleniyordu. kendimi öyle bir grupta hayal ederdim. gitar ile o zaman bana asiliğin temsilcisi gibi gelen, mi ve la telleri kullanılan bir ezgi çalabilirdim. gülüp, eğlenirdik. o zaman bana ulaşılmaz gibi görünen enerji içeceği içerdik.

    gitarın ilkokul ve ortaokul arasında ulaşılmaz gibi görünmesinden dolayı, sherlock holmes bir romanında hayranlığımı kazanan kemanı istemeye başladım.

    annem ve babamın ayrılmadan önceki kavgalarından birinde, ben ağlayınca babam bana bir keman aldı. annem ve babam ayrıldıktan sonra kemana elimi sürmedim. içeride kutusunda duran kemanımı elime her aldığım zaman, tellerden değil de kalpten gelen bir çığlık kopar benim için.
    ···
  7. 7.
    +3
    https://www.youtube.com/watch?v=_FrOQC-zEog

    beş yaşıma gelene kadar tuvaletimi kendi başıma yapamıyordum. annem, benim için mavi bir lazımlık almıştı. tuvaletimi yaptığımda gelir ve ıslak mendille popomu temizlerdi. lavabonun olduğu ufak bir yerden kapıyı açıp girilen bir alaturka tuvaletimiz vardı. lavabonun olduğu kare odada, mavi lazımlığın üstünde tek başıma kaldığım zaman, evimizin yukarısındaki süpermarketten babamın aldığı içinde bulmaca olan küçük çizgi romanlardaki karakterlerle konuştuğumu hayal ederdim. en sevdiğim süper kahraman batman olduğu halde, sadece spider-man dergileri olduğu için onları alırdım.

    hayallerimde, tüm süper kötüler ve süper kahramanlar yan yanaydı. en zor zamanlarımızdaki umut gibi, hemen yanı başımda görkemle durur ve benimle konuşurlardı. hatırlayabildiğim en net anımda bir süper kötü ( https://static.comicvine....4/79493-18259-shocker.jpg ) ile konuşuyordum. bana arkadaş olmak istediğini söylüyordu.

    kimseye mavi lazımlık üstünde dururken hayal ettiğim arkadaşlarımdan bahsetmedim. neden bilmiyorum. belki onlar bana özel olduğundan...

    büyüdükçe hayal gücümüzü kaybediyoruz. eminim bilimsel bir açıklaması vardır. her ne olursa olsun bu çok büyük bir yıkım.
    ···
  8. 8.
    +2
    küçükken, babam lunaparkın olduğu yerden hiç geçmezdi. nedenini bilmiyorum. fakat lunapark benim için çok özel bir yerdi. babaannemin evine giderken dönme dolabın parlayan ışıklarını hayranlıkla izlerdim. aslında, babam kardeşim ve beni parka da zütürmezdi. ben de okul öncesi dönemimi, kışın yazlık kıyafetlerimi giydiğim zaman annemin "onları şimdi giyersen eskir, yazın giyemezsin." dediğinde korkup yazlık kıyafetlerime dokunmaya çekinerek ve yazın, balkona serdiğimiz kilimin üstünde balkon demirinin üstündeki suyu yalayarak geçirirdim.

    karşı apartmanda yiğit diye bir çocuk aile büyüğünü ziyarete gelirdi. arada balkona çıkar ve oyuncaklarıyla oynadığı zaman ona seslenir ve oynamak istediğimi söylerdim. yiğit yüzüme bakmazdı. anneme söylediğim zaman "yiğitlerin annesi evlere gitmeye izin vermiyor. sadece parkta oynayabilirsiniz." derdi. sanırım o çocukla bir kere parkta oynadık. hatırladığım kadarıyla yine hiç yüzüme bakmadı. eminim yiğit kendi evine gittiği zaman parklarda oynuyor, lunaparka gidiyordur. ben de koltuk minderlerinden çadır yapıyordum sanırım, anımsamak zor.
    ···
  9. 9.
    +2
    https://www.youtube.com/watch?v=RjISISGyz1A

    evrendeki yaşamın kaynağı yıldızlardır. ölen yıldızlar ile etrafa dağılan elementler, dünyanın çekim alanına girerek suyun birleştirici özelliği sayesinde ilk canlı yaşdıbını oluşturdu.

    neil degrasse tyson'ın konumuz üzerine bir sözünü paylaşıp, bu küçük yazıyı bitireyim.

    "hepimiz birbirimize biyolojik olarak, dünya'ya kimyasal olarak, evrene atomik olarak bağlıyız. evrenin içerisindeyiz, evren de bizim içimizde."
    ···
  10. 10.
    +2
    ben ilkokuldayken, aşırı kendini beğenmiş bir öğretmenimiz vardı. bir gün dersteyken, konu anımsayamadığım bir şekilde erkeklerin kız arkadaşlarına gelmişti. bize lisedeki kız arkadaşlarımızın başımıza bela olabileceğini, biz okumayı seçsek de kendilerinin bize eğer ki okumazlarsa yük olabileceklerini söyledi. sınıfa göz gezdirdikten sonra, bu sınıfta kızların canını yakacak erkekler var dedi. birkaç arkadaşımın adını saydı. ben sonuna kadar bekledim. bir umutla benim de adımın söylenmesini bekledim. yüzüme bile bakmadan dersine geri döndüğü zaman ilk defa kendime güvenimin kırıldığını hissettim. gayet iyi hatırlıyorum. sanki üzerimde ağır bir yük varmış gibi omzuma çökmüştü. ilkokul öğretmenim yüzünden kendimi lisenin ortasına kadar çirkin biri zannettim. üstümde olan ilgiye her zaman farklı anlam yükledim.

    bugün, çocukken işitilen ufacık bir şeyin bize ne kadar etki edebildiğine şaşırıyorum. bir de bu durum her anımsadığım zaman beni neşelendiriyor. çocukların ne kadar kırılgan ve narin olduklarını anımsıyorum. keşke hepimiz biraz çocuk olmayı başarabilsek...
    ···
  11. 11.
    +1
    okuyan arkadaşlarım devam etmemi isterse devam edeceğim. eğer kimse okumuyorsa şimdilik bir mola veriyorum.
    ···
    1. 1.
      0
      yaz başkan buralardayız.
      ···
      1. 1.
        0
        desteğin için teşekkür ederim.
        ···
  12. 12.
    +1
    https://youtu.be/xTHv3B677_c

    avare’yi ilk gördüğümde, tatlı bir anıyı anımsadım.

    annem, babamla başka evlerde yaşamaya başladıkları ilk gün kardeşimle beni lunaparka zütürmüştü. çarpışan arabalara bindiğimizi hatırlıyorum. o kadar mutlu hissediyordum ki, sanki her şey mümkünmüş gibi...

    o gün bir çift, arabayı kardeşimle bizim arabamıza çarpınca kafamı arabanın antenine vurmuştum. acımıştı fakat çok da umrumda değildi.

    ondan sonra tüfekle balon vurmuştuk. tüfek çok ağırdı. bir tanesini patlatabildim zaten.

    avare, sigarasını yaktıktan sonra bana gülümsedi. beni eski bir dost gibi bekliyordu. arkadaşlığımız, sanki felçli bir adamın yürümeye çalışması ve en sonunda koşmayı başarması gibiydi.
    ···
  13. 13.
    +1
    https://youtu.be/HB8WHA3WWz0

    avare’den öğrendiğim ilk şey, kendimi tanımak oldu.

    avare ile yürüyerek deniz kenarına indik. ayakkabılarımızı çıkarıp bacaklarımızı suya sokmamızı önerdi. ben daha önce böyle bir şey yapmadığım için nedenini anlayamadım. ayakkabılarımın bağcıklarını çözerken denizin içinde hareket eden bir şeyler gördüm. bir adım gerilediğimi gören avare gözlerini denizden ayırmadan parmağıyla balıkları işaret ederek “bunlar, kararsızlık, tereddüt ve utangaçlık. sen onların esiri olduğun sürece denize girmeni engellerler.” dedi.

    ill seferinde yapamadım. ikincide de...

    ancak üçüncü sefer, cesaretimi topladım. denize girdiğimde, sanki o siyah balıklar hiç orada değilmiş gibi hissettim. sanki hep böyleymişim gibi, sanki uzun bir yolculuktan sonra eve geri dönmüşüm gibi...

    avare bana eğilip sudaki yansımama bakmamı söyledi.

    sudaki yakamoz, yavaşça yerini küçük bir çocuğa bıraktı. ufaklık, öğretmenini pür dikkat dinliyor ve bir şeyleri duymayı bekliyor gibiydi. başını önüne eğdiği zaman suyun üstündeki ışıklardan oluşan görüntü dağıldı.

    karşımdaki uzun yüzlü bir gençti. yüzüne düşen çikolata rengi saçları gözlerindeki şaşkınlığı gizleyememişti.

    avare’ye döndüm ve “dünyanın en yakışıklı erkeği benim. dünyanın en kendine güvenen insanı, en fazla mutlu olan insanı benim!” dedim.

    avare, çocukça coşkumun karşısında gülümsedi. bana kendimi önemsememi, çünkü bir hayatımın olduğunu ama kibrin esiri olmaman gerektiğini söyledi. halime gülüp bana, çok önceden ona bir barda üstünde sarı bir nergisin olduğu bir kokteyl içtiği narkissos diye bir adamı hatırlattığımı söyledi.

    denizden çıkıp ayaklarım kuma değdiği zaman kendimi ve diğer herkesi olduğu gibi kabul ettim. ne kendim, ne başkası hakkında “keşke şöyle olsaydı” demedim. avare bana o gün, deniz sayesinde insanların yanlışları ve doğruları ile bir bütün olduğunu gösterdi.
    ···
  14. 14.
    +1
    okuyan dostlarım teşekkür ederim. bir mola vereceğim. benimle paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
    ···
  15. 15.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=Tgcc5V9Hu3g

    avare'den öğrendiğim ikinci şey, kendime güvenmek oldu.

    haziranın ilk günü avare'nin arabasıyla gökyüzünde ilerlerken, ben aşağıda hindistan'ı izliyordum. her zaman hindistan'a gitmek istemişimdir. hint filmlerinden olsa gerek, mistik bir atmosferi olduğunu düşünmüşümdür. şehre, içindeki insanlara, içindeki bir milyar farklı hikayeye ilgimi gören avare, arabasını aniden geriye doğru döndürdü ve hızla ilerlemeye başladı.

    yıldızların arasında hızla ilerlerken, ölümsüz insanları gördüm. belki yüzlerce yıl önce ölmüşlerdi, fakat çürüyen sadece bedenleriydi. hepsi yaşıyordu. fikirleriyle, eylemleriyle yaşıyorlardı. tüm görkemleriyle, hızla ilerleyen arabaya bakıyorlardı. altın renkli araba nihayet yavaşladığında gözlerim eşsiz bir şeye tanık oldu. fabrikalar, arabalar ile kirlenmemiş yemyeşil bir dünya.

    yere indiğimizde, arabadan çıkıp temiz havayla ciğerlerimi doldurdum. ormanın içinden ilerlediğimiz zaman, bir ırmağın yanında orduya liderlik eden bir adam gördüm. aslanın yelesi gibi saçları olan, otuzlu yaşlarında bir adamdı. uzun burnunun altında dudakları aldığı zafer ile kendinden emin bir şekilde gülümsüyordu. biraz yaklaşınca, bir gözünün mavi, diğerinin de gece kadar siyah olduğunu gördüm.

    etkilendiğimi açıkça ifade eder şekilde, karşımdaki kumandanı izliyordum. hayranlığımı bölen, avare'nin omzumda hissettiğim eliydi. bana bilgelikle baktı ve "o büyük bir kumandan olacağına inandı. bir şeye inandığın zaman yolun yarısını geride bırakmışsın demektir. inancın karşısında duracak hiçbir güç yoktur." dedi. kumandana baktı. bana dönüp "evren, insanın bir parçasıdır. gökyüzündeki ışıklarını gördüğün milyonlarca yıldız belki çoktan öldü." dedi. eliyle kalbime dokundu. elinin, göğüs kafesimin içinden kalbime ulaştığını hissettim. "eğer bir şeye inanırsan, evren sana yardımcı olacaktır." dedikten sonra, hala omzumda olan eliyle beni yavaşça arabaya doğru çevirdi.

    arabaya bindiğimde, nihayet düşünmeye fırsatım oldu. avare'ye dönüp "eğer sinirli olması gerektiğine inanan sakin birisi, içindeki benliğini öldürmez mi?" diye sordum. gözlerini diktiği, gökyüzüne uzanan yoldan ayırmadan bana "beni tamamen yanlış anladın." dedi. "insan, önce kim olduğunu bilmeli ve kendisini olduğu gibi kabul etmeli. ondan sonra hayatına vereceği anlama inanmalı."

    altın renginde arabanın camından yıldızları izledim. bana gülümseyen yıldızların arasında ilerlerken içimde biriken coşkuyla haykırdım. avare bana o gün, insanın ufacık ömründe kararsızlığın en kötü karardan daha kötü olduğunu ve attığımız her adımda kendimize güvenmemiz gerektiğini gösterdi.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +1
    https://youtu.be/vy1V5LHXWbg

    bizim avare’nin ilginç bir yeteneği vardı.

    aklınızdan geçenleri okuyabilirdi. orada öylece durur ve ağzınızdan tek laf çıkmasa bile kafanızın içinden geçen şeylere cevap verirdi.

    ona ister kafanızın içinde hırçın bir düşünce olarak, ister öfkeli bir şekilde küfür etseniz de aldırmazdı.

    bir de altın renginde bir delorian’ı vardı tabi. dikiz aynasına “welcome to the hill valley” yazan aptal bir süs asılıydı. arabaya ne zaman binsek, bana dönüp “sana bu arabayla libyalı teröristlerden nasıl kaçtığımı anlattım mı?” diye sorardı. o salak arabayı hiç sevmezdim.

    bana bir sigara uzattı. ben teşekkür ettikten sonra, hani bir arkadaş grubunuzda yanınızda hiç tanımadığınız birisi olur ve ikinizin arasındaki soğukluğu kırmak için bir sohbet girişimine girersiniz ya, işte öyle garip bir sohbet açıldı.

    ikimiz de bambaşka insanlar olduğumuz için konuşmaların arasında uzun sessizlikler oluyordu. bu süre içinde genelde sigaralarımızı bitirmeye odaklanıyorduk.

    aramızdaki dostluk, bana aslında birbirimize ne kadar benzediğinizi gösterdi.
    ···
  17. 17.
    +1
    biraz avare hakkında konuşayım.

    ortalamanın üstünde bir boyu olan zayıf fakat atletik vücutlu genç bir adam. bembeyaz teniyle garip bir uyum sağlayan çikolata renginde düz saçları ve neredeyse siyah kahverengi gözleri var. uzun yüzünün hatları keskin ve elmacık kemikleri çıkık. kalın dudakları aralanıp, gülümsediği zaman gözüken sivri köpek dişleri ve pek gözükmeyen çarpık alt dişleri var.

    hemen hemen her gün sinekkaydı tıraş olur. kalın kaşlarının altındaki uzun kirpikleriyle beraber sanki hep size üstten bakarmış gibi görünür. uzun ve ince bacakları üzerinde, sanki birazdan birine saldıracakmış gibi hızlı bir tempoda yürür.

    saçlarını hep undercut kestiren bu genç, garip adam onu gördüğüm zaman sigarasını kibritle yakmak üzereydi.
    ···
  18. 18.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=2Fp1i7d0sdo (en sevdiğim şarkıdır.)

    geçen yaz, tıpkı bugün olduğu gibi evde otururken birden rehberimdeki tüm numaraları sildim. bana gelen tüm hediyeleri kaldırdım. tüm fotoğraflarımı sildim. işim bittiğinde bir sigara yaktım ve kullandığım hesaptan şu iletiyi paylaştım:

    "size yaklaşık yirmi dakika önce aldığım radikal karardan bahsetmek istiyorum.

    arkadaş listemde ekli olanların neredeyse tamamı, hiç görmediğim, sesini duymadığım insanlar. olsun. en azından okuyorsanız, kafamın içindekilere ufak da olsa saygınız var demektir.

    rehberimdeki herkesi sildim. galerimde hiçbir fotoğraf bırakmadım. birazdan belirlediğim tanıdıklarım ilgili olan tüm hatırlarımı toplayıp çöpe atacağım. geceye doğru benim için anlamı olan tüm şarkıları da sileceğim. yorumlara şarkı önerisi yazsanız iyi olur.

    şunu fark ettim, istemediğimiz şeyleri yapıyor, sevmediğimiz insanlarla konuşuyor ve sevmediğimiz insanlara katlanmak zorunda kalıyoruz.

    şu an rehberimde 3 kişiyi borçlu diye kaydettim. birine şimdi hediye oyun göndereceğim, diğerine de önümüzdeki ay hyper beast alacağım. ondan sonra çocukluk arkadaşımı ve lisedeki tanıdığımı rehberimden sileceğim.

    bundan sonra yapacağım şey, bu mide bulandırıcı durumdan kurtulmamı kutlamak olacak.

    artık bu tiksindirici duruma son veriyorum. kendimi zorlayarak yaptığım şeyleri bırakıyorum.

    kendimi "yaşıyormuş" hissettiğim şeylerin peşinden koşacağım.

    hayatıma girmiş her kızı teker teker her yerden sildim. birinin yüzüne cam şişe fırlattım, birini ocak ayında 2 saat dışarıda beklettim, kimine tokat attım. haklı olduğumu söylemiyorum. zaten gerçekten bunalımda olduğum zamandan bir yıl geçti.

    bu yazıyı neden yazdım? çünkü bazı anılar ölmüyor ve hangi yaşta olursanız olun, onları hatırlayıp gülümsüyorsunuz.

    o anıları yaşayın. mutlu olduğunuz kişilerle, iyi hissettiğiniz yerlerde tüketin insanın sahip olduğu kısacık ömrünüzü... eğer söylediklerim sizin için ufak da olsa değerliyse, size küçük bir önerim.

    en iyi dileklerim sizinle!"

    sigara içmek için dışarı çıktığım zaman, avare'yi ilk kez gördüm.
    ···
  19. 19.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=ye5BuYf8q4o

    bazen keşke amerika'da yaşasam diyorum. bunu dile getirmemin sebebi, tek bir kıtada bir çölü ve buz tutmuş nehirlerin ardından çam ormanlarını görebilmeniz.

    hayatımda hiç kamp yapmadım. yapacağım güne kadar, insanlardan ırak biçimde yaşamanın nasıl bir his olduğunu merak edeceğim.

    düşündünüz mü bilmiyorum, komünistler hakkında herkes "patates" veya "baskı" kelimelerini kullanmaktan çekinmiyor. ben özgür olduğumuzu düşünmüyorum. seyahat özgürlüğümüz var, ama dünyayı gezecek paramız yok. düşünce özgürlüğümüz var, ama yayacak iletişim araçlarına erişimimiz yok. kafamızın içinde bir hapishane var. cezamız da, moda, kariyer, güzellik standartları gibi şeylerin kafamıza sokulması...

    sarışın ve uzun bacaklı bir kadın gördüğünüz zaman, ne kadar güzel bir kadın diyorsunuz. siz bunun kendi fikriniz olduğunu düşünüyorsunuz fakat yıllarca size ezberletilen güzellik standartlarından ibaret bu. barbie bebekleri, süper modelleri anımsayın...

    antik yunanlılar, akıllarına bir fikir geldiği zaman bunu tanrılar tarafından gönderilen bir işaret olduğuna inanırlarmış. biz ise televizyonda gördüğümüz cipsleri almak isteyince bunun özgür irademizden kaynaklandığını söylüyoruz. ne diyelim, yunanlılar bizden çok daha dürüstlermiş.

    merak ediyorum, acaba ilk kim başlattı? ilk kim, tüm canlı ve bitkilere ait olan toprak parçasına çit çekip burası benim dedi?
    ···
  20. 20.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=q5uMOOQ6MV0

    ilkokuldan beri gerçekten birine tutkuyla aşık olmak istemişimdir.

    neden bilmiyorum, ama annem ve babam ayrılmadan önce gerçekten kalpten bir sevgiyle dinimi severdim. düşündüğüm zaman inancımı kaybetmenin ailemle alakası yok. belirtmem gerekir ki, annem ve babamın ayrılması sanırım içimden sevgiyi aldı.

    başımıza gelen bir şeyler için hayıflanmak doğru değil diye düşünürüm. hepsi hayatımızı oluşturan bir bütünün parçası gibidir. sizi tanımlayan şeylerin temeli, başınıza gelen rutininizin dışında olaylar olur. bu düşünceyi takındığım tavrın bir parçası yaptığım halde, öfkeliyim.

    annemin bu baharda kanser olduğunu öğrendim. annemi ve kardeşimi gerçekten seviyorum, buna şüphem yok. ama annemden çok, kendime üzülüyorum.

    annem, iyileri ve kötüleriyle bir ömür yaşadı sayılır. ben hala yolun başındayım. şimdi sığınabileceğim tek limanın yıkılabileceği beni korkutuyor. derin bir yalnızlık hissediyorum.

    sevgiye ihtiyaç duymamın sebebi bu. keşke etrafımdaki insanları gerçekten sevip yalandan da olsa onlarla çaresizliğimi paylaşabilseydim. keşke sevdiğim kadının kollarında kendimi teselli etseydim.

    ama sorun şu, kendimden başka kimseye güvenmem ve dertlerimi insanlara anlatmam. etrafımda olan çoğu kız da bana birbirinin kopyası gibi gelir. bundan yakınmıyorum, ama daha farklı olsaydı nasıl olurdu diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. aslında bakarsanız, halimden memnunum.

    bazen kendimi gök kubbeyi omuzlarında taşımakla cezalandırılan titan atlas gibi hissediyorum. ondan sonra kimseye bağlılığımın olmadığını fark edip kuş kadar özgür hissediyorum.
    ···