/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +28 -5
    (Hikâyeden tat almak için lütfen yavaş okuyunuz ve arkaplan müziklerini açınız. iyi okumalar.)
    ( https://youtu.be/Kp7eSUU9oy8 )
    Ocak ayının son günlerine yaklaşmıştık. Artık havalar gündüzleri sıcak geceleri ise soğuk oluyordu. Her zaman ki gibi saat 02.00 da alarm çalmıştı. Aşağıdan bir ses :
    -Oğlum, uyan artık!
    Bağıran annemdi. Salonda bir şeyler paketliyordu. Evimiz Bursa'da bir sokak arasında bulunan tekelin, üst katıydı. Üst katı ev, alt katı ise tekel olarak kullanıyorduk.
    Yavaş ve bıkkın bir şekilde yataktan kalktım, elimi yüzümü yıkadım ve üstümü değiştirdim.
    -Malları araca yükledim, her zaman ki gibi suyun da hazır. Unutma teslimatı geciktirsen bile suyu dökmek yok.
    -Bu işi yaklaşık 3 senedir yapıyorum, her gün hatırlatmasan olmaz mı ?
    -Ukalalık yapma, hangi insan 13 yaşında araba sürmeye başladı ? Şansının farkına var bence.
    -Pekala. Her şey hazır olduğuna göre ben yola çıkıyorum.
    -Dikkatli git.
    -Denerim.
    Milletin çocuğu babasının arabasını almak için çıldırırken ben arabalardan nefret eder olmuştum. Her gün şafaktan önce dağdaki otellere ve kaplıcalara 2'şer kasa alkol taşıyordum. Işin kötü yanı daha ehliyetim bile yoktu. Dağa doğru gelmeden önce şehirde yavaş yavaş sūrüyordum. Yollar boştu nasılsa, zaten kendi istediğim bir işte değildi. Kimin umrunda ki ? Tek yapmamam gereken şey şişelerin kırılmaması için suyu dökmemekti. Her zaman ki gibi teslimatı bitirdim ve geri geldim. Aracı park ettim, kulaklığımı taktım, kapşonumu çektim ve gök yüzündeki bulutlara bakarak sigaramı yaktım. Aklım hâlâ ondaydı ... Ama o beni unutup yeni limanlara yelken açmıştı. Sonra döndüm ve dedim ki "Bir huur icin kendimi üzeceksem niye yaşıyorum ? Bu ilk de değil sonda. Gün gelir elimi bırakır birini giberim elbet." Ve hafifçe sırıtmaya başladım. O sırada yüzüme bir damla düşüverdi. Yağmur yağmaya başlamıştı. "Hay anasını gibiyim iki adım attırmadın ya." Eve doğru yöneldim.
    -Ben geldim.
    -Bağırma pezecenk abin uyuyor.
    -Sana da hoş buldum anne.
    Annem o sırada salondaki fotoğraf çerçevelerinin tozunu alıyordu. Elinde ise kasklı bir adam ile küçük bir çocuğun fotoğrafı vardı. Bu babamdı... Profesyonel yarışçıydı, ama artık ne yapıyor bilemem. Kendimi bildim bileli baba kavramı yoktur bende. Ailenin, evin direği, erkek çocuğun rol modeli olacak yapıt bende yok ha ? Koyim zütüne olmasa kaç yazar ?
    -Kolay gelsin sana, iyi geceler.
    -Sağ ol evlat, sana da.
    Annemi bu kadar sert yapan şey belki de tek başına iki çocuk büyütmesiydi, kim bilir. Hayat en zor modda oynanan outlast gibidir, nereden jumpscare çıkacağını bilemezsiniz.
    Annem banka müdürüydü, mobing ile istifaya zorlanana kadar, 6 sene olmuştur herhalde. Daha sonra bankada vasıf düşürerek buldu ama yaş sıkıntıydı. Bu yüzden bu meslekte tutunamadı. Elinde 3 kuruş birikimi ile evi restore etti ve alt kata tekel bayii kurdu. Kendi yaptığı mezeleri satıyor, bir yandan da kendi mezun olduğu bölümden -ekonomi mezunu- çalışmayı deniyordu. Firmalara kurumsal danışmanlık hizmeti veriyordu. Tekele ise üvey babam bakıyordu. Tekelin sonu salona açılıyordu. Arasında ise bir paravan vardı. Üst kat ise üç oda bir salon bir banyo ve bir mutfaktan oluşuyordu.
    Uyumak için yukarı çıktım, ama her zaman kafayı pat diye vurup yatamaz ki insan. Ailemden gizli uyku hapı kullanarak uyuyordum, hapları aldım ve yatağa uzandım. Kolumda saatim, kulağımda küpem, boynumda ise kolyem vardı. Tavana doğru bakarken sol kolumu kaldırdım. Saate baktım ve yavaş yavaş saymaya başladım. 5, 4, 3, 2,1 ...
    Lanet olası alarmlar ... Bir ülkede alarm var ise o ülke taktan bir ülkedir. Ya da dünya alarm icat edildi diye taktan bir yer oldu, kim bilir ? Her sabah yaptığım gibim rutin ile okul için hazırlandım. Okulu sevmiyordum, kabul edelim hepimiz hayvanat bahçesi gibi okullarda okuyoruz. Sınıfta Jurassic Land var o okulun neresini sevmemi bekliyorsunuz ? idare desen Mezarcılık işleri gibi. Velhasıl hazırlanmam bitiyordu ki fön çekmeyi unuttum. Koştura koştura fönümü hallettim derken geçen yine jilet gi... Gerçekçi olursak çok karizmatik veya zeki değilim. 1.90 boyunda 78 kilo bir liseli çocuktum, ama dediğim gibi gerçekçi olursak çok iyi bakım yapıyor ve her okul çıkışı düzenli spor yapıyordum. Kaslı bir birey olmasam bile sıkı bir vücudum vardı. Çok iyi bir özgüven ve egom yoktu çünkü zamanında çok itilip kakılmış, ve küçükken kilolu olduğum için çok dalga geçmişlerdi. Bende azimli bir şekilde basketboll oynuyor, ders çalışıyor ve Taekwondo yapıyordum. 1, 0 dan üstündür. Çok iyi olmasam bile keyif alıyor ve eğleniyordum. Diğerleri kimin umrunda.
    Kulaklık takılı bir şekilde okula gidiyordum, sınıfta aman aman bir baskanlığım yoktu, kardeşim gibi bir arkadaşım vardı. Diğer erkeklerle öylesine sohbet muhabbet ederdim. Kızlar konusuna geleceksek, gelmeyelim daha iyi ... Her erkek gibi benim de başarısızlık ve başarım olmuştu tabii ama kızları sevmiyordum. Neden diye soracaksınız ama çok belli ve net bir cevabı var. Bir taka yaramayan, iki eli ile bir gibi doğrultamayan, erkek yalakaları olup aynı zamanda erkek düşmanı olan, iyi çucukları gibip huur çocuklarına veren, zütüne dar kotu çekince kendini kraliçe zanneden, iki elini geçtim iki el iki ayak mala vuran dıb salak insanların ilgisi ile toplumda bir yere gelmiş canlılarsınız ve bizi -has erkek toplumunu- dışlamaya kalkiyorsunuz. Gerçi gibimde mi, hayır.
    Sıradan bir okul günüydü, dersler teneffüsleri kovalarken ben sıkılmıştım. Biraz eğlenmek istedim ve yan sınıfta güzel bir kız gördüm. Ayrıca şansa bak ki en yakın kız arkadaşımın kankasıydı -kızları sevmesem bile can sıkıntısından takılıyordum işte-.
    Özge : Ooo Eirene, seni bu sınıfta görmekte nasipmiş demek.
    Ben: (Dik ve hafif sallanan yavaş yürümemle birlikte olan kendimden emin ses tonu ve bin gülüşüm ile) Daha çok görmek istiyorsan sınıfa fotoğrafımı çerçeveletebilirim ?
    Özge: Gözlerim kanasın istemem açıkçası (ben açtım sen kapıdan içeri gir ama acıtmadan gir gülüşūyle bana bakıyor ve tüm kızlar kikirdiyordu.)
    Ben: Korkma o çerçevede sen olmazsın. (bin gülüşüne devam)
    Özge mor bir şekilde bana bakıyordu, diğer kızlar ise hala gülüyordu.
    Ben: Neyse fazla uzatmadan, kan şekerim düştü.
    Özge: Eee ?
    Ben: Çikolataya ihtiyacım var.
    Özge: Eee ?
    Ben: Alfabeyi yeni öğreniyorsun sanırım, e den sonra d gelir.
    Özge: Ha ha ha, çok komik.
    Ben: V leri unutma da ne olduğun anlaşılsın.
    Dedim ve kimseye kulak asmadan sınıftan çıktım. Senin çikolatana mı kaldım kezban ? Kantine doğru iniyordum ki birden karşıma çıktı ... Yine aynı saç, yine aynı ten, yine aynı koku... Bundan nefret ediyordum ... Ben izin vermeden beni etkilemeyi başarıyordu. O daracık pantolon, pürüzsüz cilt, özenle hazırlanmış saç, dolgun dudaklar, hafif dekolte ve ince bir yusufçuk kolyesi, ince bir siyah saat ... Aşka inanan bir insan değildim çünkü aşkın gibiş için olduğunu ve sadece öyle anne kuzusu gibi yaşanmadığını düşünüp, bu düşünceyi savunan bir insandım. Ama Ebru, tüm erkekliğimi gibip atmıştı ... Gerçi istesem de gidip konuşamazdım. 9. sınıfta arkadaşımdı. Ve okulun basketbol takım kaptanı ilr çıkıyordu. Şamildi adı. Antrenman sonrası Ebru hakkında arkadaşları ile ileri geri konuşuyordu. Ne tür bir gavatlıktı bilemem ama hayran kaldım. Ve pandal çagi hediye etmeden duramadım -bir taekwondo tekniği-.
    Öylece yanından geçtim ve kantine indim. Günlerden Pazartesiydi ve güne çok güzel bir başlangıç yapmıştım. Ta ki kantinde yanıma o gelinceye dek. (Tu bi kontinyıd- devam edecek)
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +9 -1
    Selam binler, incideki ilk hikâyem. O yüzden ilk önce yorum yapmak yerine hikâyenin temelini koydum. Anancılar, çabuk yazcılar, kesin yaşanmıştırcılar gibtirip gidebilir aksi takdirde o uyurken astral seyahat ile rüyasına girip zütünü giberim.
    Adı üstünde hikaye, yavaş okuyun. KEYFiNi ÇIKARIN. Düzgün bir okuyucu olun lütfen, eleştiri yapmanız benim için iyi olur çünkü yazmaya hevesli bir binim fakat eleştiri dediğimiz olay itin zütüne sokmak değildir. Bu yüzden her türlü yoruma saygı sınırında açığım (saygı sınırı diyorum ama burası inci... ). Şuku, rez veya upp pekte umrumda değil dediğim gibi yazmak heves benim için, canım istediği sürece yazacağım ve uzun sürmesini istiyorum ama hikâyenin tadının da bozulmasını istemiyorum. Ama ara sıra yazamadığım günler olacak her insan gibi benim de önceliklerim var. Bu kadar.
    ···
    1. 1.
      0
      Devam et reis
      ···
  3. 3.
    +6
    (Part 2 is here, https://www.youtube.com/watch?v=_DjE4gbIVZk )
    Zamanında canınızdan çok sevdiğiniz insanla düşman gibi karşı karşıya gelmek ne kadar üzücü bir şey lan. Gerçi bizim sevgi diye adlandırdığımız şey ne ki ? Karın doyurmaz, tes tis boşlatmaz, bir gibe yaramaz. Peki biz niye seviyoruz ? Sevginin amacı ne ? Ne işe yarar ? Sevgi nedir ?
    -(Eski yavuklum) Sıla : Burada ne işin var ?
    B: Okul kantinindeyim, prezervasyon almak dışında ne işim olabilir ?
    S: Her zaman ki gibi mizah seviyen yerlerde.
    B: Seni geçsin istemedim ihihihihi
    S: Niye geldin ?
    B: Sana hesap mı vericem ? Canım istedi kantine indim, sıkıntın mı var ?
    S: Benim yok ama senin var gibi, duyduğuma göre seni terk ettiğimden beri daha çok kızla konuşuyormuşsun.
    B: Senle çıkarken de konuşuyordum ama bu kadar kıskanmıyordun, sanırım birileri daha fazla kıskanmaya başlamış. (giblemez tavırlarla bin gülüşü)
    S: (Gözüyle drift yapar ve yusuf yusuf uzaklaşır)
    Kan şekerin düştü diye kantinden çilekli dildo almaya gidiyorsun, mutlu sanıyorlar ... Dildom kadar değerli olsaydın şuan dildoyu yemek yerine seni öperdim dıbına çaktığımın kezbanı. Gibtir git az ötede triplen.
    Tam kantinden çıkıp sınıfa doğru gidiyordum ki pantolonunda düpdüz ve dar bir çizgi ile yeni kız aşağı doğru iniyordu. Bir insan neden o kadar dar şey giyer hiçbir zaman anlamadım. Tamam taekwondocu olmama rağmen bende dar kot giyiyorum ama bana yakışıyor, ayrıca sen kızsın kocaman zütün var nasıl sığdırıyon içine ?
    Biraz daha aşağı geldiklerinde fark ettim ki Özge de yeni kızın yanındaymış. Ama yeni kızın adını bilmiyordum, acil öğrenmem ve yürümem gerekliydi. Türk'e durmak yakışır mı hiç ? Biraz daha yakınlaştıklarında fark ettim ki Özge bana karşı kezban tribi atıyordu ... Çok üzülmüştüm var ya anlatamam. O kadar umurumdaki. O an ne Özge ne de Sıla umurumdaydı. Zaten eski sevgililerim tarafından gamsız diye adlandırılmıştım. Gerçi siz gamsız deseniz kaç yazar, bayram gelince bayram mesajı ile sizlere mi yürüyeceğim ?
    O an ne Özgeye ne de Sılaya kafam takılmıştı, tek umurumda olan o sarı ve düz saçlı, kehribar gözlü, 70-60-80 vücut ölçülü kızın donunun nasıl koktuğuydu...
    Her neyse dedim içimden, ne tribiniz umurumda ne külodunuz. Size ilgi gösteriyorsam erkek olup genimde kız gibmek yattığı içindir. Zütünüz kalkmasın hemen. Sınıfa doğru yola koyuldum. Zaten okulda pek bir şey yaptığım söylenemez. Ya kızlarla sohbet ederim -ki genelde onlar yanıma gelir-, ya canımdan öte kardeşim dediğim Cengiz ile konuşurum, ya kitap okurum ya uyurum ya da müzik dinlerim.
    Sınıfa girerken bir şey fark ettim. Cengiz çok sinirliydi:
    B: Neyin var len ?
    C: Olm Elifle ayrılmıştık ya, 2 hafta erkeklerle takılma demiştim karşılık olarak bende kızlarla takılmayacağım demiştim. O da tamam diyerek konuyu kesip sohbeti bitirmişti. Şimdi etrafı erkeklerle dolu ...
    B: Ya olm dert ettiğin şeye bak. Onu gibemezsen beni gibersin. Beni de beğenmezsen türünün son örneği değil bu kız ben seni bi güzel karıya zütürürüm ne olacak.
    C: LAN MAL BEN BU KIZI SEViYORUM!
    B:O sesini alçalt yandex diskini çıkarmayayım senin. Neyse panpa ben sana dedim. Kızlara saf duygu ile yaklaşıp iyi çucuk olursan gibilirsin diye. Ne zaman beni dinlemeden hareket ettin başına bir şey geldi, öğüt vermeyi sevmiyorum ve sana sevmeyerekte olsa en büyük iyiliğimi yaptım. Artık akıllan biraz.
    C: Harbi dıbına koyim iyi ki varsın, he bu arada ben Beyza'nın yanındaki o çocukla mevzu yapacağım bu gidişle.
    B: Az önce boşuna mı o kadar oksijen sarf ettim ben dıbına çaktığımın aptalı ?
    Diyerek konuyu kapattım. Çünkü ne kadar desem de anlamıyordu. Bir musibet bin nasihattan iyidir derler. Bence fazla tavsiye vermeme gerek yok. Hem dinlemiyor da zaten.
    Günün geri kalanını uyuyarak geçirdikten sonra eve gittim. Bugün pazartesiydi. Ve günüm güzel geçmişti. Başım her zaman ki gibi bela içinde değildi ve sanırım beni en çok mutlu eden şey buydu.
    - Ben geldim Anne.
    - Sen mi geldin oğlum ?
    - Yok anne otobüsü eve soktum ...
    - Ben sana otobüsü sokacağım şu ukalalık huyunu bırakmazsan.
    - Kankalarımdan daha kıyak muhabbetin var yemin ediyorum, ne dersin bir ara senle kız keselim mi ?
    - Beraber kesmeye ne gerek var ? Karşı binada Emine teyzenler var. Onun kızı Eda'yı dikizlesene camdan. Bizim zamanımızda öyleydi. Göster ama elletme (bin gülüşü)
    Ne kadar kıyak bir annem vardı. Anne konusundan çok şanslıydım. Yemekleri desen efsane, yetenekli, bilgili, okumuş, kendi ayakları üstünde durabilen. Allah'ım reankarnasyon varsa eğer ben yine bu rahmi seçmek istiyorum.
    -Neyse ben bir şeyler yer ve spor yaparım.
    -Bugün antrenmanın yok ki ?
    -Odamda torbam ve dambıllarım var ya ...
    ( https://www.youtube.com/watch?v=D8GbcKUMOIg )
    Bir şeyler yedim ve biraz uzandım. Hava hafif esintiliydi ama güneş altında kalanlar terliyordu. Odamın cdıbını yarım açmış üstüme rahat bir şeyler giymiş, odamı toparlamış ve koşuya çıkmıştım. Eve tekrar döndüğümde ise açma germe, esneme yaptım ve kick box çalışmaya başladım. Küçüklükten beri hayalimdi taksör olmak. Çünkü hep itilip kakılarak büyümüştüm ... Ve hep şunu düşündüm "Eğer yeterince güçlü olursam kimse bana zarar veremez.". Ama gün geçtikçe anladım ki o iş öyle değilmiş. Her ne kadar güçlü olursan ol zarar görebiliyormuşsun. "O zaman neden yeteri kadar gücüm var ise bana zarar verecek şeyleri kendimden uzak tutmuyorum ?" diye düşündüm. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp kendimi antrenmanıma verdim. Taekwondo ile kick boxu birleştirip kullanıyordum. Odamda iyi bir çift eldiven ve bandaj, tavana asılı 1 metrelik ve 80 kiloluk bir kum torbası, duvara monte aparkat ve kroşe için bir torba ve reflex topu vardı. Ardı ardına sağ direk sol direk, savunma, geri kaçma yana kaçma hemen ardından palding ve high kick, (boxta olmasa bile dirsek çalışırdım) çeneye dirsek, karaciğer; sanki bir profesyonel cerrahmış gibi tüm organları ve kritik noktaları amigdalama kazışmıştım. Çok yorulsam bile benim için çalışma bitmezdi, hemen ardından ağırlık çalışırdım ve haftanın 3 günü bunu yapardım. Antrenmanın ardından duşa girip rahatladım. Saat 4.30'da okuldan çıkmış 4.48 gibi eve gelmiştim. Antrenmanıydı, yemeğiydi, dinlenmesiydi, duşuydu, saat 7 olmuştu. Ders çalışmayı sevmezdim. Dersi - her ne kadar uyuyarakta olsa- derste dinlemeye çalışırdım, mantığım ile soruları çözerdim. Çalışsam da çalışmasam da ne 70'in altına düşer ne 87'nin üstüne çıkabilirdim. Sonuş olarak boş vakitlerimde ders çalışmak yerine film izler, kitap okur ya da spor yapardım. Sosyal hayatım yokmuş gibi görünüyor olabilir fakat gayet iyi bir sosyal hayatım vardı, çünkü herkesle geçinemez ve kitap okumaktan huur sarrafı olmuş biriydim. Etrafımdaki her huura ayarı verir ve yollardım. Bu yüzden herkes beni sevmezdi. Ama sevenler adam gibi yanımda dururdu ve onlar da bir hayli fazla kişiydi. Yine de çok konuşkan biri değildim, fikrimi herkesle paylaşmayı sevmez, en basit işleri bile gizli kapaklı çevirmeye bayılırdım.
    Sonuç olarak kitap okumaya başlayacaktım ki abimin geldiğini duydum. Yanına indim ve karşıladım.
    -Hoş geldin
    -Hoş buldum (soluk soluğa idi)
    -Ne kesiyoz bu bayram, sağlık, konut, trafik, tss?
    -Bıkmadın mı şu espriden ya ?
    -Durmadan yaptığıma göre ihihihi.
    Günün kalanını kitap okuyarak geçirirken saatin farkına varmamıştım, saat 10 olmuştu. Ve ben sabah 2 de kalkacaktım. Ne lanet bir durumdu bu. Sevmediğin işi sırf ailene yardım olsun diye yapmak. Yine de ailem için değil mi. Sonuna kadar razıyım.
    Yavaş yavaş uykuya daldım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ne anlatıyo bu amk bi tak anlamadım
      ···
  4. 4.
    +2 -1
    Saat sabahın 2:00 idi. Ve yine lanet olası alarm ötüyordu...
    -Eirene, hadi uyan artık !
    Yine aynı rutin ile hazırlandım. Altımda pantolonum, üstümde tişört onun üstünde ise hırkam vardı. Saçım başım bozuktu ama yine de giderim vardı bence. Arabaya bindim:
    -Su her zamankinden fazla değil mi ya ?
    - Kuralı biliyorsun, azı çoğu bırak. Bu sefer bir spa merkezine dağıtımı. Adresi bu kağıtta (kağıdı uzatır), süren bu caddeden çıktıktan sonra 1.30 saat. Eğer 1.30 saat içinde evde olmazs...
    - Tamam tamam, hadi ben çıkıyorum.
    -Dikkatli git ve 1.30 saat içinde ge...
    -Gelmezsem sürem doldu diye bilerek kaza yapmış ve intihar etmişdir.
    Bir çocuğun üstünde bu kadar baskı kurulması doğru mudur sizce ? Tamam endişe edip korkuyorsun anlıyorum fakat bu kadarı yanlış bir şey.
    Her neyse, mp3'ü auxtan arabaya bağlamıştım. Arabalardan anlamazdım fakat sürmesi bir garipti. Ayrıca reflexlerim ve fiziksel tepki sürelerim iyiydi. Bu sayede hızlı sürebiliyordum. Annem de babamdan bir sürü şey öğrenmiş ve o bilgi birikimini bana aktarmayı deniyordu. Ne zaman hızlanmam, nasıl frenlemem, hill and toe tekniği, motor freni ve benzeri şeyleri öğretiyordu. Ama yine de sevmiyordum. Ben dayatma mantığını sevmeyen bir insanım dostoğm, okuldaki etkinliklere katılmayan bedboyum -tamam ciddilikten çıkmak gibi olmasın ama mantığım genelde topluluklara baş kaldırmaya yönelikti, bu arada bu baş o baş değil-.
    Adres daha önce gittiğim otellerin birine gider gibi olduğu için hiç zorlanmadan bulmuştum. Ayrıca 3 yıldır kar kış kıyamet demeden aynı yolda sürüyor ve yolu ezbere biliyordum. Yani hız yapmam zor olmuyordu. Malları teslim etmek için Spa merkezinin -spa merkezi dediysem o kadar büyük bir yer zannetmeyin- önünde durdum. Tatlı bir bayan yaklaşıyordu bana.
    H: Pardon, Alkol siparişini teslim etmeye mi geldiniz ?
    B: Evet.
    H: Hanife ben, ben yardımcı olayım.
    (Malları kadın ile beraber içeri taşıdım. Kadın üstünde beyaz spa merkezi kıyafetli, at kuyruğu şeklinde toplanmış ama toplanmadan önce düzleştirilmiş saçları, hafif makyajı, dolgun dudakları, olmayan göğüsleri, ve 1.58 boyuyla tatlı bir kadındı)
    H: Anlaşmaya göre 3 kasa Yeni Rakı, 1 kasa Olmeca Tekila, 4 kasa Sava Şarap ve 2 kasa Chivas Regal viski teslimatı yapmalıymışsın.
    B: Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum sadece verilen malları getirmem söylendi.
    H: Pekâla, bi kasalara bakayım ben.
    (Kontrol etti ve parasını ödedi)
    Eve gitmek için yola çıkmıştım. Dağa doğru gidiyordum. Artık suyu da tutmama gerek yoktu zaten. Rahat rahat basıyordum.
    ( https://www.youtube.com/w...h?v=qrtueiq9Rl8&t=13s )
    Önümde birden ışık belirdi. Selektör yapmama rağmen yol vermiyordu. Kırmızı bir arabaydı. Tahminimce turboluydu. Sesi bir garipti. Yol vermiyordu, ama it gibi uykum vardı ve eve gitmek istiyordum. Biraz daha selektör yapmama rağmen yol vermedi. Sinirlenmeye başladım. Gece vakti ve yollar boştu. Viraja geldik, çok ani ve hafif bir fren yaptı, neredeyse hiç yavaşlamadı ama arabası birden kaymaya başladı. Ne yaptığı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ama yolu almaya kararlıydım. Virajı çok yumuşak bir şekilde hız kesmeden aldım, daha da hızlanmaya başladığını fark ettim. Sanki beni çağırıyordu. içimdeki merak uyandı ve daha da ciddileşmeye başladım. Ardı ardına virajlar geliyordu. Çok garip bir şekilde yan veriyordu ve kocaman bir rüzgarlığı vardı. Ama aynı zamanda sinir bozucuydu. Dayanamadım ve daha da hızlandım. Virajlar çok keskin olmadığı için rahatça 120 ile alabiliyordum. Bazı virajları zorlayarak 140 a kadar çıktım. Açıkçası annemin benzini neden bu kadar çok kullandın demesinden ve böyle bir rekabet ortdıbına katılmama kızmasından tedirgindim. Sonra dedim ki , korkanın çocuğu olmaz. Ardı ardına virajlar kesilmiyordu, ben virajları yola normal -fizikteki ışık kırılırken olan normal- şekilde alırken o daha çok yana doğru alıyordu. Arabasının üstünde üç yöne dörtgen gibi garip bir şekil vardı. Ve kocaman bir rüzgarlığı vardı. Fakat bunlara dikkat ederken açığını yakalamıştım, sol yanı boştu. Buradaki kilit nokta ise sol tarafın bir sonraki virajda iç kulvar olması idi, vites düşürüp devir yükselttim ve iç kulvara geçtim. Ama beni rahatsız eden bir şey vardı, bu araba sanki her frene bastığında bir şeyler ateş ediyor gibi ses çıkıyordu. Bundan kurtulmalıydım. Sol kulvara geçtim ve 1 vites daha küçültüp hill and toe tekniği ile aracın dengesini korudum. Sonraki virajda ise arabanın dengesini ve ağırlığını sağa vererek sol tarafa kırdım direksiyonu. Adamı geçmiş ve daha hızlı bir şekilde gidiyorken arkamdan ateş sesinin ve ışığın kesildiğini fark ettim.
    Saat gecenin 3.15'i idi.
    - Malları teslim ettim, para da burada. Şimdi ben yatıyorum.
    -Sende bir gariplik var. Neyse çıkar elbette bir yerden. iyi geceler evlat.
    O otoriteyi üstünde kursam ve az öncekileri sen yaşasan herhalde yeni ev arayışına girerdin ama neyse yani yine de anamsın.
    Haplarımı aldım, sol kolumu kaldırdım ve saymaya başladım. Beş, dö-ört, üüç, ikii,bi...
    Fazla uyumayı sevmeyen bir insandım fakat uyku her canlı gibi benim de ihtiyacımdı.
    Sabah olmuştu. Lanet alarm yine ötüyordu. Bugün günlerden salıydı. Pazartesiden daha çok nefret ettiğim bir gün var ise o da salıdır. Neden bilmem ama mizacım böyle. Aynı rutin ile hazırlandım ve aynanın karşısına geçtim. Kendi kendime şunu demeye başladım "Senin tipini gibeyim, senin de tipini gibeyim, senin de tipini gibeyim, en ciksiniz benim ulan." Nedense başkalarını ezmek egomu tatmin etme hissi veriyor ve özgüvenimi artırıyor gibiydi. Ama yaptığım şeyden pişman oldum. Sonuçta hayat bir maraton değil ve ben de kimse ile yarışmak zorunda değilim.
    Zaten kendi halimde, kendini geliştiren binin tekiydim. Hiçbir şeyi umursamaz ve her ortamda milleti zekası ile etkileyip mizahları ile güldüren biraz özgüvenli bir bireydim.
    Evden çıktım. Okulun oraya varmak üzereydim ki bizim sınıftan Ceren aradı :
    ( https://www.youtube.com/watch?v=3FPwcaflCS8 )
    C: Eirene neredesin ? (telaşlı bir ses ile)
    B:Sana neresi lazım ? ( Klagib ben giblemez bir tavır ile)
    C: Küstahlığın vakti değil ya. (bağırıyordu)
    B: Bir daha bağırırsan suratına kaparım (trip attım)
    C: Konu Cengiz. Okulun 500 metre aşağısındaki spor salonunun orada birileri kıstırmış öyle duydum. Hızlı ol ve yardım et. Lütfen.
    B: ... (Telefonu kapadım ve depar atmaya başladım=
    C: Cevapsız Çağrı 3
    Spor salonunu oraya gelmiştim. Elif'in yanındaki çocuk, Cengiz'i sıkıştırmış ve bağırarak tehditkar bir şekilde Cengiz'in üstüne yürüyordu. Tek kişi de değildi ayrıca. 3 kişi ye 1 kişi. Bu adamlık mı lan ? Ama şöyle bir durum var, Cengiz bu semtin sevilen ve bilinen bir çocuğudur. Biri bir şey yapmaya kalkarsa herkes yakardı onu.
    (Berkay, Cengiz'e saldıran çocuk)
    Berkay: Bak kardeşim seni bir daha Elif ile konuşurken görmeyeceğim kötü olur
    Cengiz: Güzel tehditmiş ama arkasında durabilecek misin ?
    (Araya Mert diye biraz kalıplı kareteci bir çocuk, Berkay'ın arkadaşı, o girdi)
    Mert : Bakın gençler kavga çıksın istemiyorum, biriniz arkadaşım öbürünüz ise herhangi birisiniz ne gerek var mevzuya. Adam gibi anlaşın konu kapansın.
    (Kahramanlık yapmayı sevmem fakat, söz konusu Cengiz idi)
    Eirene: Cengiz hayırdır kanka sıkıntı mı var ?
    Cengiz: Yok kanka sen sakin ol biz aramızda hallediyoruz.
    Eirene: Kanka 3 kişiye tek kişi ayıp olmuyor mu ya insan beni de davet eder.
    Berkay: Huur çocuklarını almıyoruz koçum yallah.
    Eirene: O zaman neden çıkmıyorsun, bir huur evladı daha eksilir (bıyık altı sırıtma)
    Berkay: Ağzını topla lan gibik
    Eirene: Gel topla hadi, Cengiz gel sende kardeşim biz aramızda halleder arkadaşları da aramıza davet eder yolumuza bakarız. Bir kız için mevzu yapacak değiliz.
    Berkay: Hayırdır lan ben yapıcam belki ?
    Eirene: Sen git kumda gibinle oyna evladım
    Berkay: Annen üstünden kalksın oynarım
    Eirene: Annelerimizin mesleklerini karıştırma sen huur evladı isen benim de öyle olmam için bir neden yok.
    Berkay o sırada üstüme yürüyüp yumruk attı ama yaklaşık 3 parttır dediğim gibi cidden çok sağlam reflexlerim vardı ve hiç birini yemedim.
    Mevzu çıkaracaktım ki tam o sırada Mert ile Cengiz araya girdi ve ayırdı. Mert olayın farkında gibiydi bu yüzden mevzu çıkmasın diye uğraşıyordu. Zeki çocuktu anlaşılan. Cengiz ise bana neden geldim diye kızdı. Sebebe bak. ALLAH ALLAH. LAN ALA GEYiK BEN GELMESEM SENi ORADA 3 KiŞi SIRAYLA KUCAKTA ZIPLATACAK BiR DE KIZIYON. Yav git işine Allah Allah.
    Cengizle birlikte okula doğru yürümeya başladık. Tam muhabbete girecektim ki.
    1. REKLAMLAR#
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +4 -2
    ( https://youtu.be/WouJUqaKTKU , Eirene present iyi okumalar diler.)
    Tam muhabbete başlayıp okula girecektik ki yine onu gördüm... Aynı şekil saç, aynı gülüş, hafif makyaj. Çok tatlı bir şeysin lan sen. Bu sefer yanında sadece kız kankaları yoktu. irem, damla ve Ömer ile birlikteydi. Ömer -beden dilinden anladım- buna yürüyordu. Her şey çok güzeldi derken dünyam başıma yıkılırmış gibi oldu. Gibi oldu çünkü duygusuz binin tekiydim bunun nesine üzülebilirdim ki ? Aşk desen inanmam, kıskanma desen kökü kurutulmuş bende, üzüntü desen alıştım tepki vermem kafaya takmam. Ne tür bir gavatım lan ben ? Millet duygularını çok rahat ifade eder ama iç güdülerine sahip çıkamaz ve anlayamazken ben her zaman tam tersini yapıyordum. Belki de sorunum buydu, duygularımı bilmiyor ve doğal olarak onları kontrol edemiyordum.
    Tam okul girişinde bunları sarılırken gördüm. Devdıbını giblemedim. Çok güler yüzlü biri değilim zaten. Ama suratım asıkta değildir. Her zaman robot gibiyimdir. Düşüncelerimi ifade etmeyi sevmez, duyguların da bir işe yaramaz olduğunu düşündüğüm için ifade edemezdim.
    Giblemez tavirlar ile Cengiz ile muhabbete başladım.
    B: Derdin ne dıb salağı ?
    C: Olm bu bana yapılır mıydı lan ? Daha yeni ayrıldın benden. Nasıl hemen başkasına geçiyorsun ? Ben bunu görecek ada...
    B:Giberim adamlığınıda senide hayal dünyanıda. Ayrıldın bitti gitti fark et şunu dıbına soktuğum. Bunun ne tesellisi var ne başka bir şeyi. Kızlara saf yaklaşırsan yanna yersin yaz bunu kafana. Ve onca saçma şeyin içinde de bunu dert etme artık mal herif.
    C: Vereceğin nasihatıda, taktikleride, senide, edeceğin yardımıda üst üste koyup gibeyim. Konuşma artık benle.
    Giblemedim ve aynı hızda sınıfa yürüdüm. ilk iki ders ingilizceydi. B1-B2 kurunda ingilizce konuşabiliyor ve seviyordum.
    Hoca : Gençler ingilizcede, başında \\\"S\\\" olup \\\"Ş\\\" seklinde okunan tek kelime \\\"Sugar\\\"\\\'dır.
    B: Teacher, are u sure ?
    Sınıftan kikirdeme, obaaa, supa hot fire, ıslıklar almış başını gidiyordu. Ama benim gibimde bile değildi. Çünkü kardeşim dediğim bu çocuk bir kezban yüzünden beni sattı. Siz siz olun bir kezban yüzünden kimseye rest çekmeyin.
    Ama çokta alışık olmadığım bir durum değildi. Burnu sürte sürte haklı olduğumu anlayacak ve geri gelecekti -haklı olduğuma emin olmamın tek sebebi daha önce tecrübe etmemdi.- Ama ne olursa olsun hastalarımıza sıkıca sarılmalıyız. Bizi buraya getiren şeyler hatalarımızdır. Hata yapmaktan nefret etmek yerine değerini bilin binler.
    Öğle teneffüsü gelmişti ve ben her zaman ki gibi sınıfın dışındaki camlardan -sınıf koridorun sonunda camların hemen yanında- aşağı izliyordum. Okul 4 katlı, benim sınıfım ise 3. kattaydı. insanlar birbirleri ile hep çıkar ilişkisi içindeydi. Her kız erkekleri kendi peşinden koşturup kendini en güçlüye pazarlamanın, her erkek ise en güzel kızı gibmenin peşindeydi. Aklınız fikriniz 250 gram peşinde ... Sizlere acıyorum. Tamam bende erkeğim doğal olarak benimde içimde gibisme isteği var ama ben gibime sahip çıkmayı biliyor ve enerjimi koruyordum.
    Tam o sırada ince elli bir şey arkadan gözlerimi kapanmıştı. Daha önce duymadığım biraz uzaktan gelen ince bir ses vardı. Normalde bunu Özge yapar adım kadar emindim ama eminliğimi bozan şey bu ses tonuydu. Biraz daha dikkat edince ortamda iki tane kız parfümünün olduğunu fark ettim. Bu koku yeni gelen kıza aitti.
    Yeni kız : Bil bakalım kimim ben ? (kikirdiyordu)
    Ben: Özge, kendin yerine neden yeni çocuğu konuşturuyor ve bana dayiyorsun ? (giblemez tavırlar)
    Özge: Hey hey orada dur ben sana dayamıyorum. Sadece gözüne uzanmaya boyum yetmiyor ve bende yanaşıyorum. (Elleri hala gözlerimde)
    Yeni Kız: Benim bir adım var!
    Ben: O duayı bahşette bizde dilimizden ekgib etmeyelim (bin mode : on)
    Yeni kız: Bu-..Buse (kız kıpkırmızı olmuştu)
    Özge: (Elini indirir ve sarılmaya başlar)
    Özge için bu güne kadar bir sürü iyilik yapmıştım. Ama arkadaş gözüyle hiç yaklaşmadım. Belki de Özge beni ulaşılmaz olarak görüyor ve bundan dolayı seviyordu ?
    Özge: iki gündür trip atiyorum insan gönlümü almaya gelir hayvan.
    B: Hiç fark etmiştim kusuruma bakma.
    Özge: Umarım şakadır!
    B: Tabii ki şaka, ben hangi kızın tribini umursadım bu güne kadar ?
    Özge: Yaa Eirene çok kötüsünnnn ...
    B: Kötü alışkanlıklarım var demiştim. (Bahçeyi seyrediyordum)
    Özge: Egondan atlasam ölürüm herhalde. (Mavi gözleri ile bana bakıyordu)
    Özge mavi gözlü, siyah kıvırcık saçlı, orta boyutta dudakları, hafif göğsü, dolgun bacak ve kalçaları ile lolly sevenlerin bir numaralı adresiydi.
    Özge: Hadi gel aşağı inip voleybol oynayalım, eğleniriz, hem burada bir şey yapmıyoruz.
    B: Sanırım ilk defa sana hak veriyorum.
    Bahçeye doğru yavaş yavaş indik. Bizim voleybol oynama şeklimiz biraz farklıdır. Karşılıklı üçer smaçör, yanlara da ikişer pasör alır çok sert bir oyun stili ile oynardık.
    Yaklaşık 20 dakika oynadık, zilin çalması daha da yakın hale geldikçe oyun daha da sertleşiyordu. Okulun voleybol takımından biri vardı karşımda ve çok sert smaçları vardı. Çok süper bir smaç vurdu, arkamdan insanlar geçiyordu ve o topu kurtarmam lazımdı. Aksi takdirde birinin suratına gelebilirdi. Kurtarmak için hamle yaptım fakat bacak boyumu geçeceğini anladım. Tam o sırada arkamdan biri geçiyordu ve kim olduğunu görmedim. Tam yüzüne geliyordu ki ...
    (Tu bi kontünyüd)
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    -1
    # Reklamlar #
    Sizde güzel hikayeler okumak ister misiniz ? O zaman yukarıdan başlık sahibine basın ve okuyun. Eirene present iyi okumalar diler.
    2. Reklamlar sona erdi #
    Gençler yeni part hazırda ama ikiye bölmem gerekecek çünkü çok uzun yazmışım, keyifli okumalar.
    ···
  7. 7.
    +2 -1
    ( https://www.youtube.com/watch?v=pMQC0oRFcsY )
    Tam yüzüne geliyordu ki gelmesin diye önüne geçtim ve o smacı kafama yedim. Açıkçası değdi çünkü arkamda Ebru\'nun olduğunu sonradan fark ettim. Dana gibi bir şey ani bir şekilde hareket edince ürkmüştü zavallım. O kadar tatlıydı ki bakışları, kokusu burnumun direklerinde geziniyordu ... Nefret ediyordum bundan. Bu yaptığı beni taciz etmek değil de neydi ? Ondan, güzelim saçlarından, kokusundan, her şeyinden vazgeçip onu tek kalemde gib... öhöm öhöm silmişken neden sürekli karşımda beliriyordu ?
    Gözlerimin içine bakıyordu ürktüğü için. O sırada yanında ise Ömer vardı ... Lan güzel vakti bölmek için tam sırasında geldin di mi gibik ? Okulda başka kız mı yoktu ? Gibtir git kumda oyna ya.
    B: iyi misin ?
    Ebru: I-ıh, hayır iyiyim. (Gözlerimin içine bakakalmıştı)
    Açıkçası o sırada Ebru\'nun dona kalmasına şaşırmadım. Eli mermer kadar sert olan bir voleybolcu dan maç topu ile smaç yemek üzereydi. Kafam Ebruya doğru değil de topa dönük olsa kıkırdak zedelenmesi geçirebilirdim.
    B: Harun yavaş hayvan herif insanlar da geçiyor buradan.
    H: Tamam lan tatava yapma devam et, düzgün oynayacağım söz.
    insanlarla anlaşma şeklime haryandım. Özellikle kendime hayrandım ben ya. Kimseyi giblemiyor, istemediği sürece dert edinmiyor, kendi ve hayatı ile barışık, aktif bir hayatı var daha ne olsun hayran kalmamak için ?
    Teneffüs bitiminde Özgeyle birlikte sınıfa doğru gidiyordum. Nedense Ebru\'nun bir anlık bana baktığını fark ettim. Sonra döndüm ve dedim ki gad diğmmm. Baktığımı fark etmiş olmalıydı ki hızlıca Ömer\'e kafasını çevirmişti. Huur evladındaki şansa bakar mısın ya ... Ben gözlerini görmek için beyin sarsıntısı geçirebileceğim bir topa kafa atayım, sen sadece pişt de. Allah hayatı adil yaratmamış beyler, demek ki yaratan komünist değil.
    Kaçamak şeyler yapmak birilerinden gizli olduğu sürece hoşuma gider aslında ama bu şekilde değil. Ne bileyim karından gizli ayda 2 defa karıya gitmek, ya da 3 ayda 1 kere kuaför değiştirmek. Ama bu ne dıbına koyayım ergen aşkı gibi. Ayrıca aşk dediğimiz şey üremektir ya. Madem aşıksın ya da ben öyleyim gel üreyelim, ne uzatıyon.
    Merdivenleri çıktıktan sonra sınıfa doğru yürüyordum ki ;
    Özge: Eirene, benimle birlikte sınıfa gelsene. Sana bir hediyem var.
    Diyerek beni sınıfa doğru elimden tutarak çekiştirdi. Sınıfa girdik ama boştu, bir tek Özge\'nin çantası sırasında duruyordu.
    Özge: Kapıyı kapatsana.
    B: Ne için ?
    Özge: Kapa ve gözlerini kapa ya hadi. Onu sırf senin için aldım.
    B: O ne ?
    Özge: Soru sormak yerine dediklerimi yapacak mısın, polis mi çağırayım ?
    Hediyeyi merak etmiştim açıkçası ve dediğini yaptım. Kapıyı kapadım, gözlerimi kapadım ve Özge\'ye döndüm. Birden sıcak bir şeyin bana doğru yaklaştığını hissettim. O sıcaklık beni okşuyordu. Hafif bir sıcaklıktı. Sanki vücut ısısı gibi. Daha sonradan anladım ki bir nefesmiş. Özge\'nin nefesi. Dudağıma vuran sıcaklık artık dudağımla birleşmişti. O sıcaklık hava değil tendi artık. Hafif bır ıslaklık hissettim. Şok olmuştum. O kadar şaşırmıştım ki ne karşılık verebildim ne de tepki gösterebildim. Dudağı dudağımda dili ise dilimdeydi. Parmak ucuna çıkmış bir şekilde öpüyordu beni. Elleri boynumda sarılıydı. O kadar sıkı sarılıyordu ki neredeyse boynumu kıracaktı.
    Özge: Nasıl, tadını beğendin mi ? Senin için aldım, çilek aromasını çok seviyorsun. Aynı şekilde dolgun dudaklar da her erkeğin hoşuna gider. Hem parlatıyor da.
    B:(Daha yeni gözlerimi açabilmiştim) Bunu neden yaptın ?
    Özge: Beğenmedin mi ?
    B: Bu soruya cevap vermeyeceğim, sadece merak ediyorum. Neden yaptın ?
    Özge: Canım istedi bende yaptım. Daha da fazla yapmak isterdim ama yeri burası değil ihihihi.
    B: Pekâla.
    Açıkçası çok şaşırmıştım ve şaşırdığı zaman mala bağlayan biriydim. Hoşuma gitmedi diyemem. Ama bunda farklı bir şey daha vardı. Beni öperken yanlışlıkla elim göğsüne çarpmıştı. Ellememiştim ama değdiği için nasıl şiştiğini anlayabildim. Kafa atsam beynim 2 lobdan 4 loba çıkardı herhalde.
    B: Başka hediyen yoksa ben sınıfa gidiyorum. (Garip bir surat ifadesi ve garip bir ses tonu ile)
    Özge: Bu günlük bu kadar hediye yeter sana (Bin sırıtışı)
    Ders fizikti. En sevdiğim ders. Ama Özge\'den dolayı kafamı veremedim. En iyisi uyumak olurdu herhalde diye düşündüm.
    5. teneffüste Ceren yanıma geldi.
    C: Okul çıkışı Cengiz ile Berkay kavga edecekmiş.
    B: Yani ?
    C: BU NASIL UMURSAMAZLIK YA !
    B: Sesini alçalt ya da daha iyisi defol git. (Uykulu bir tavır ile)
    C: Gidiyorum ama şunu bil, Cengiz senin kardeşin gib...
    B: Artık kardeşim değilsin dedi ama hiçbiriniz bilmiyorsunuz. Siz de haklısınız, basın açıklaması vermeliydik. Bak Ceren beni süper kahraman falan mı zannediyorsun ? Millet kavga ediyorsa etsin banan ne ? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, gerisi pekte umurumda değil.
    C: Erkek milleti değil mi hepiniz aynısınız (kezban tripleri ve tavırları)
    Burada kafamı kurcalayan bir kaç şey vardı.
    1- Cengiz kavga ederse Dünyalılar ile Marslılar birbirine girmiş gibi olur, çok fazla arkası var. Olan o çocuğa olur.
    2- Ben süper kahraman falan mıyım dıbına soktuklarım ?
    3- Bu kavga bana nasıl Ceren yolu ile bildirildi ? Hadi kimse bilmiyor bu gibik nereden öğrendi ?
    4- Gitmeli miyim ?
    5- Özge ne yapıyor ?
    6- Sıranın kenarına ne olmuş amk ?
    Sıra geldi okul çıkışına. Berkay denen çocuğu tanıyor muyum diye soracaksınız. Hayır, çünkü boş gezenin boş kalfası. Kız için anne babasını satabilecek potansiyele sahip, birazcık arkası olan, cesaret ile aptallığı birbirine karıştıran, güçsüz çomarın tekidir. Fakat oraya teke tek diye çağırıp 15 kişi ile gelir. Ve Cengiz ile aramda ne kadar tatsızlık olsa bile onun bilmem kaç katı kadar samimiyet var. Bu samimiyet iki zütü taklı kezban yüzünden bozulmaz diye düşünüyorum. Ama Cengiz bu, bozabilir de. Velhasıl kendi iç muhasebemi bitirir bitirmez çantamı topladım. Hava kapalıydı, çektim kapşonumu, ellerim cebimde taktım kulaklığımı. Kavga mekanına doğru yola koyuldum. Kahramanlık yapmak haddime değil ama yapacağım şey kahramanlıkta değildi. Ya kavgayı hiç başlatmayacaktım, ya da Cengizi aradan çekip olduğunca az darbe alarak herkesi etkisiz hale getirecektim. Başım yanar mı bilmem ama taekwondo lisansım yanar ise ilk Cengiz\'i sonra Berkay\'ı dayak manyağı yaparım.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    -1
    Vakit geldi, korkunun ecele faydası yoktu. istemeye istemeye kavganın olacağı parkın oraya gitmiştim. Okul çıkışından yaklaşık 700 metre sonra bir yerdeydi bu park. Giderken yolda Özge'yi gördüm. Sanırım o da izlemeye gidecekti. Yanında yeni kız Buse'de vardı. Bilin bakalım kimleri de gördüm. Bildiniz Ebru ve tayfasını. Ama konu Cengiz'di. Bir kızı düşünerek kavgaya gidemezdim. Beni görmemeleri için farklı ama biraz daha uzun bir yoldan gittim. Kafamda tüm plan ve motivasyonum hazırdı. Herkes yerini almış - Cengiz dahil- Berkay'ın gelmesini bekliyordu.
    Allah'ım ne kadar mükemmelim yaaa. Ben olmasam ne tak yiyeceksiniz siz. Tam da tahmin ettiğim gibi, Berkay 7 kişi ile gelmiş, Cengiz tek (ben hariç), diğerleri ise izleyicilerdi. Bir şey daha vardı, Berkay'ın yanında Ömer'de gelmişti ve ben ciddi anlamda sinirlenmiştim.Ebru izlemeye geliyor huur evladı kıza kötü örnek olma.
    ( https://www.youtube.com/watch?v=mY--4-vzY6E =)
    Berkay: Sözünün eri çıktın sen ya (yavşak gülüşü ile gözlerimi kanattı huur evladı)
    Cengiz: Aynı şeyi söyleyemem senin için, hani teke tek çıkacaktın ?
    Berkay: Öyle bir şey söylemedim.
    Cengiz: At yalanın yalayayım inananı...
    Eirene: Gençler bensiz ortam ayb oluyor ama.
    Cengiz ve Berkay: Sen karışma.
    Eirene: Söz veremiyorum (her zaman ki bin sırıtışı)
    Eirene: Cengiz yürü gidiyoruz gibmeyeyim dalağını ( o sırada ensesinden kedi gibi tutup sürüklemeyece başlayacaktım)
    Cengiz: Ya saçmalama ne diyon lan
    Tam o sırada Berkay üzerime doğru koşmaya başladı.
    Eirene: Sen hayırdır yannam.
    Buna Dwi-cha-gi dediğimiz teknik ile karşılık verdim. O benim üzerime gelirken belirbi bir mesafeye gelince (zaten arkam dönüktü) vücudumu biraz öne eydim ve ayağımı suratına vurdum.
    Mert: işte bu anlaşmada yoktu Cengiz.
    O sırada Berkay yerde ah yüzüm vah yüzüm diye kıvranıyordu.
    Eirene: (Cengiz'i bıraktım) Madem yok gel dal erkek gibi, zütün yemedi mi ?
    Mert üstüme doğru yürümeye başladı, gardımı aldım. Ama sıkıntı şuydu, daha önce hiçbir karateciye karşı müsabaka yapmadım.
    Mert önce vücudunu arkada tutarak bana bir yumruk attı, yumruk sağımdan geldi, tek elim cebimdeydi, sağ elim ise açıktaydı. Olduğum yerde başka hiçbir şey yapmadan sola doğru yarım daire çizdim. Mert bu sefer tekme atmaya kalktı. Sıkıntı ise şuydu bacakları çok açıktı. Tekmesini baya yukarı kaldırmıştı. Ama yer mi anadolu çocu, kaldırdığı ayağına vurdum. ister istemez daha çok bacağı açıldı ve denge merkezi kaydı. Tam o sırada öbür ayağına vurdum ki denge merkezi bozulsun ve düşsün.
    Eirene: Şimdi Cengiz böyle dayak yemek istemiyorsan kalk gibtir git evine ne tak yiyorsan ye bir daha da şu angutlarla muhatap olma.
    Cengiz: (Senin annen ile muhatap olayım bakışları ile) iyi be kes! Gibtir git bir daha benle konuşma.
    Ulan gavat dayak yiyecek sensin, ben seni kurtarıyorum.
    Eirene: Mert ve Berkay, bu iş burada kapandı. Bir daha ne Cengiz'e sataşıyorsunuz ne bana.
    Açıkçası bunun burada kapanmayacağından adım kadar emindim. Berkay daha yerden kalkamamış, Mert'in ise bacak kasları çok ağrımıştı. Bir zahmet o kadar da olsun anasını gibiyim 5. sınıftan beri taekwondo, 8. sınıftan beri kick box yapıyorum.
    Etraftakiler hayretle bana bakıyordu bu gibik niye tüm eğlenceyi bitirdi diye. Açıkçası bu kadar fazla dikkat çekmeyi, kahramanlık yapmayı, tüm gözleri üstümde tutmayı sevmem. Amma ve lakinus Cengiz'e de zamanında kardeşim dedim dayak yemesine de göz yumamam.
    Velhasıl tam eve doğru yürüyordum ki aklımda şu soru vardı
    NEDEN ÖMERiN DALAĞINI GiBMEDiN ?
    Kendi kendime yanıtladım. Ebru'dan ne kadar hoşlansam bile bunu yapmak yakışı kalmaz. Birkaç adımdan sonra Ebru'nun bana bakışlarını fark ettim. Yine aynı hayalet görmüş bakışlar... Tamam be vazgeçtim senden ne zorluyorsun beni ? Seni düşünmüyorum, senle konuşmuyorum, yaklaşmıyorum. Dikkatini çekmemek için kılı kırk yarıyorum zaten.
    Birkaç adım daha atınca fark ettim ki arkamdan Eirene diye sesler benle birlikte geliyordu.
    Özge: Eirene, neden böyle bir şey yaptın ? Ya dayak yeseydin ?
    B: Yemem korkma.
    Özge: Ya yeseydin.
    B: O zaman dayak yerdim.
    Özge: (Dona kalır ve aniden sesi yükselir) YA NASIL BU KADAR RAHATSIN ? YA KAŞIN GÖZÜN PATLASAYDI ? YA KABURGAN KIRILSAYDI ?
    B: Ne olacak ? iyileşince intikdıbını alırdım.
    Ö: YA SEN NASIL BiR ODUNSUN.
    (Bu konuşma olana kadar parkın kimse olmayan ücra kısmına doğru Özgeyi çekiyordum. Benden yola dikkat edememiş anlaşılan.)
    B: O sesini alçalt yoksa... (Giblemez bir tavır ile)
    Ö: YOKSA NE ?!
    Aniden bunu belinden tutup dudağına yapıştım. O kadar hızlı oldu ki benden daha çok mala bağlamıştı. içimden ZUHAHAHAHAHA iNTiKAM BÖYLE ALINIR YANNAM desem bile, o an çok hoşuma gitmişti. O dudaklardaki tat... Anlatılmaz yalan öhöm yaşanır. Neyse, biz şimdi ne olduk tavırlarına girmezse iyidir. iki öpünce biz şimdi ne olduk tavırlarına giriyorlar ya. Uyuz oluyorum anasını gibiyim. Biz şimdi 4N4N olduk 4n4n.
    Sanırım öpücüğün şiddeti ile nefessiz kalmıştı. Kafasını yavaşça geri çekti ve gözlerime baktı. Gözleri doluydu, bir elim incin saçlarında, öbür elim ise belindeydi. Kızın hiç itirazı yoktu, kollarıma kafasını yasladı ve gözlerini kapadı. Derin derin nefesler alarak, gözlerini kapadı. Birer, ikişer damla döküldü gözlerinden. Pekte umrumda değildi açıkçası, hep erkek milleti mi kızlar için göz yaşı dökecek ? Biraz da siz dökün huur evlatlarıııııı.
    Özge: (Bana doğru yavaşça yaklaşır ve göz kontağını iyice arttırır) Beni bir daha bu kadar korkutma tamam mı ?
    iki eli de yanaklarımdaydı. Yumuşacık ellerin vardı be Özge ama ne bileyim be kızım, Allah bi seni yaratmış bir de Ebruyu.
    B: Bana yapabileceğim şeyleri söyle lütfen.
    Özge daha da çok yaklaşmıştı dudağıma, dayanmam lazım demiyordum kendime ya da gibim bile kalkmamıştı. Çünkü bunlar benim için sıradan şeylerdi. Bir kızla yiyişmek ya da gibişmek. Ama bu zamana kadar çok nadiren gibiş düşünmüşümdür. Elinde sonunda gibişicem zaten niye hayali ile yaşayayım ki ? Ama bu durum Özge için geçerli değildi. Füzeler dikilmiş, vücut ısısı yükselmiş, tahminlerim doğru ise Niagara şelalesi gibi olmuştu. Kimse tarafından görülmemek için bunu yavaş yavaş ağaçların oraya doğru iteledim. Boynuma ve karın kaslarıma dokunuyordu. Kız olsam bende dokunurdum yalan yok o özenle kesilen sakallar, özenle yapılan vücut. Tamam six pack olmasa bile gayet kaslıydı bence. Denize girdiğim zaman diğer kızların ilgisini ister istemez çekmeye yetiyor hatta artıyordu. EE NE ZANDIN YEĞENiM ANADOLU ÇUCUU PROTEiN TOZU BASAR MI HiÇ. El emeği göz nuru bunlar.
    Birazcık yiyişmenin ardından kendimi geri çektim ve:
    B: Artık eve gitsem iyi olur.
    Ö: Yaa, hayır biraz daha benle kal.
    B: Özge, işim gücüm var.
    Ö: Yaa amaaa.
    B: Özge, son defa söylüyorum, ikiletme lütfen.
    Açıkçası Özge'nin çok hoşuna gitmişti, göz bebekleri normalden kedi gözüne dönmüştü ama saat 4.50 olmuştu. Telefonumda 9 cevapsız çağrı vardı. Annem dalağımı gibmezse iyidir. Gerçi gibiyorsa o gibsin, o kadar yetiştir emek ver büyüt bi dalağını gibmeden evlendir yok yaaa aaaa.
    Neyse yola koyuldum ama telefonla annemi geri aramaya zütüm el vermiyordu. Evde beni neler bekliyordu ki kim bilir.
    Dükkandan içeri girdim, dükkanın sonunda bir kapı var. O kapı bizim eve açılıyor, ayrıca dışarıdan bir giriş daha var. Ama ben o kapıdan girmeyi seviyorum. Kapı açılırken kapıya asılı ufak çanlar var onlar çalıyor çünkü. Tam kapıdan içeri girmeye hazırlanıyordum kiiiiiii ... (TO BÜ KONTÜNYÜD)
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +2 -1
    Annem kapıyı açtı.
    -ŞU TELEFONU AÇMAYACAKSAN NiYE KULLANIYORSUN ANGUT ?
    Kadın haklı. O kadar çalış, telefon al, ama anan arayınca açma.
    B: Hoş buldum anne.
    A: Neyse, aferin lan. Ergen oldun olalı iki elinle bir sapı doğrultmuşsun.
    B: Ha ?
    A: Geçen gece teslimattan geldiğinde benzin fazladan ekgibti. Nedenini sormadım. Biliyorsun 3 senedir araba kullanmayı sana sevdirmeye çalışıyorum. Çok yol kat ettin ve belki sevmişsindir diye düşündüm. Bu yüzden benzin neden ekgib diye sormadım. Gezip dolaşmakta senin hakkın. Ya da biraz sürüş talimi yapmış olabilirsin diye düşündüm. Eve destek olmak için 3 senedir uyku düzenin olmadı. Ancak gezip dolaşmak yerine yarışmak... Tahmin edemezdim. Harikulade.
    B: Yarışmak ?
    A: Geçen gece dağdan gelirken kırmızı bir Lan-Evo 9\'u geçmişsin. Adam ünlü bir sokak yarışı takımının yıldızıymış. Ünün çabuk yayıldı. izmir\'deki tüm yarış sitelerinde adın çıktı (mutlu bir şekilde söyler)
    B: (Umursamaz tavırlarla) Yarışmadım, sadece uykum var diye hızlı sürdüm. Şimdi bir şey yok ise ben yatmaya gidiyorum. Çok yorgunum.
    insanlar neden arabaları bu kadar çok seviyor ? Onları vazgeçilmez ve çekici kılan ne ? Neden bunu rekabet ortdıbına çeviriyorlar ?
    Aklımda bir sürü soru vardı. Annem bu olayı nereden öğrendi ? O adam da kimin nesiydi. Bugün günlerden çarşamba ve benim kick box çalışmam lazım ama niye yatıyorum ?
    -Eirene, uyan artık. (Dürtmeler)
    işin garip yanı, alarm sesi yoktu.
    B: Saat kaç ?
    Annem: 9.
    B: Ha? 21.00 ? BENi BU SAATTE NiYE UYANDiRiYORSUNUZ ULAN ?
    A: Atarını ayrı giderini ayrı giberim. Neyse, uyan ve duşa gir, saçlarını iyice kurut. Giyin ve bir şeyler ye. Seninle işimiz var.
    B: Ne i...
    A: Çok soru sormak yok, birazdan öğrenirsin.
    Açıkçası beni saat 2\'den önce uyandırmaları için iyi bir sebepleri olmalı. Aksi taktirde onlara bolca hediyem var. Low kick gibi mesela.
    A: Yemeğini çabuk ye. Saat 9.30 olmadan hazır ol.
    B: I get it boss. Do you have any order ?
    A: Ekstra olarak, dağa gideceksin.
    B: Ha ?
    A: Sana işim düştü.
    B: Yapmam için bir neden söyle ?
    A: Yaparsan 1 günlük dağıtım görevini iptal ederim. Sen iyi bir uyku çekersin. Ben dağıtıma gide...
    B:Kabul.
    A:Ancak sözden dönmek yok.
    B: Pekâlâ bu sefer görev nedir ?
    ( https://youtu.be/BotHnZXnTAU )
    A: Dağa gidecek ve o Evoyu geçeceksin.
    B: Ha ?
    A: Dönüş yok söz verdin.
    B Lanet olsun ...
    A: Neyse, anahtarlar burada. Unutma kazanmadan dönmek yok.
    Duşumu aldım ve her zaman ki gibi fönümü çektim. Yatarken bile fön ile yatardım. Huy olmuştu artık. Bu gün bir değişliklik yapmak istedim ve üstüme gömlek onun üstüne ise hırka aldım. Giyim tarzımı her zaman ki gibi siyah tutuyordum ve bu renge aşıktım. Siyah Nixe airmaxlarım vardı ve ter temizdi. Saatimi, bilekliklerimi, kolye ve küpemi taktım. Arabaya gidiyordum ki :
    B: Bugün su yok mu ? Arabayı da hazırda tutmamışsın ?
    Annem beni iplemedi. Ama yanıma gelecek gibiydi. Arabaya bindim ve çalıştırdım.
    A: Bak elvat, bugün en önemli olan şey eğlenmen. Zevk almaya bak gerisi o kadar da önemli değil.
    B:Kazanmadan gelme diyen de Anneannemdi zaten (trip atar).
    A: Neyse, altında 370 beygir, çift turbolu bir s2000 var. Bu yüzden mümkün olduğunca 5500 devirin üstüne çık. VTEC teknolojisi sayesi...
    B: ANA, DEPO FULL LAĞYN.
    A: BANA ODAKLANSANA GiBiK.
    B:Pardon.
    A: Saat şuan 21.37. En geç 22.00 da yarış çizgisinde ol. Ayrıca unutma 5500 devrin üstünde sür.
    Usul usul yola koyuldum. Şehir içinde gazlamayı sevmem. Bu yüzden trafik kurallarına uyarak, boş yollarda 80'i geçmeden sürdüm. Dağ eteğine doğru gidiyordum ki,
    Ebru'nun evinin önünden geçtim. Gecenin bu vaktinde Ömer ile birlikte dışarıdaydı ... Kırmızı ışık geldiği için durdum. Gözümü onlardan alamıyordum. Ömer Ebruyu evine bırakıyordu. Birden dudağına yapıştı. Sarılmaya başladı sıkı sıkı. Gözlerim kitlenmiş durumdaydı. Algım değişmiyor, kendimi alamıyordum. iyice kaskatı kesilip robot gibi oldum.
    Aniden arkamdan dat dat diye bir ses. Yeşil ışık yanmıştı. Dağa doğru gitmek için Ebrular'ın yanından geçmem gerekliydi. Ama korkum yoktu. Siyah bir araba, siyah filmle kaplı camları, üstünde yılan ve kadın stickerleri, beyaz jantları vardı. Dikkat çekse bile ben anlaşılmazdım.
    Debriyajdan hızlıca ayağımı çekip aniden gaza bastım. Direksiyonu önce sağa -sola dönücem- sonra sola kırdım. ilk defa yarışmak istiyordum. Yenmem ya da yenilmem önemli değildi.
    Dağın eteğine gelmiştim. Bir sürü araba park etmiş ve bir sürü insan beni izliyordu. Sinirliydim fakat sabırlı bir insan olduğum için pekte gaza basmıyordum. Yavaş yavaş tepeye doğru çıktım. Bir sürü güzel ve mini etekli kızlar, bunların ötesinde köle olan erkekler, bunları peşinde koşturan erkekler, eli telefonunda olan bir sürü insan, heyecanlı bir sürü birey vardı.
    Başlangıç çizgisine geldim ve yavaş yavaş gaz vererek aracımı hizaladım. Arabanın yanına sarı saçlı bir bin yaklaşıyordu. Bu bin kırmızı evonun sahibiydi. Evonun üstünde ise fireflys (ateş böcekleri) şeklinde bir çıkartma vardı.
    Hakan (Evonun sahibi) : (Cama tıklar fakat sol cama tıklar, S2000 ise sağdan direksiyonludur ve bunu cam filminden dolayı fark edemez.) Aşağı inebilir misin ?
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +2
    Kontağı kapadım ve yavaşça aşağı indim. Yüzümde duygusuz bir ifade vardı. işin garip yanı ise tüm insanlar garip bir şekilde bana bakıyordu.
    Hakan: Ama sen, sen o kadın değilsin ?
    B: Ha, annemden mi bahsediyorsun ?
    H: O senin annen mi ? Tanrım, yenilmezlik skorum bir kadına nasıl gitti hâlâ anlamıyorum ?
    B: Bu arabayı en son 3 yıl önce sürdü. O gece seni geçen bendim.
    Arabayı, dükkanı, annemi nasıl bulmuş ve nasıl tartışma çıkarmıştı kim bilir. Seni bin kurusu. Iyice hevesli ve sinirli olmaya başladım.
    H: Kaç yaşındasın sen ?
    B: Seni ilgilendirmez, bitiriyor muyuz artık şu işi ?
    H: Bir kere şansın yaver gitti diye beni yenebileceği mi zannediyorsun ? Buse in arabadan.
    Evet, bende başta başka bir buse zannediyordum. Fakat bu şans bende varken millete altın yağsa bana tak yağar. Yüzüme şaşkın bir ifade ile bakıyordu. Ben ise yine hayal kırıklığına uğramıştım. Ulan nerede huur var ben gidip ona yavşıyorum. Yeter ulan bende insanım biriniz de düzgün çıkın ya. Altında süper mini ve klagib abibas vardı. Klagib Türk kızıydı. Fena da değildi ama. Süper miniden dolayı iki lobda görünüyordu. Çizgileri hayatımdan daha belirgindi. Üstünde yarım tişört, küçük ve destekli sütyen vardı; zaten yaşına göre olgun göğüsleri daha da belirgindi. Hafif bir makyajı, özenle çift tarafa örülmüş sarı saçları vardı. Ama 17 yaşındaki bu kız parası için 22 li bi bin evladı ile takılıyordu.
    ( https://youtu.be/oe-_Utb_BEc )
    Kontağı açtım. Hakan ise yavaş yavaş başlangıç çizgisine geldi. Ateş böcekleri diye takım mı olurdu dıbına koyim ? Ama arabalar fenaydı... Takım halinde gelmiş huur evladı. Gerçi yer mi Anadolu çocuğu.
    Sonuç kafamdaki tek plan yarışı olabildiğince erken bitirmek için hızlı sürmekti. Ama arkasında kalıp nasıl sürdüğünü gözlemlemem gerekliydi.
    Süper minili 3 kız yarışı başlatmak için yerini almıştı. Ellerindeki kırmızı renkli meşaleleri yaktılar. Adamın biri (hakem) arabama doğru yaklaştı ve kuralları anlattı. Bir time attack yarışı olduğunu söyledi ama işin özünde bir gib anlamamıştım.
    B: Kısaca çizgiyi ilk benim geçmem gerekli değil mi ?
    H: Sayılır.
    Kafamdaki plan belliydi, ilk başta arkasında kalıp sürüş stilini gözlemleyecektim. Lastiklerimi koruyacak ve 4\'lü virajda su yolundan, virajı içten alıp dışa vererek yol tutuşumu arttırıp buna hızımı katarak bitirecektim.
    Soldaki kız ince bulüzün altından südyenini çıkararak karşıya yürüdü ve 1 diye bağırdı. Aynısını 2. kız yaptı, sıra 3.sündeydi. 3 diye bağırır bağırmaz südyenlerini fırlattılar aynı şekilde meşaleleri yere bıraktılar ve yarış başladı.
    Hakan\'dan çok ani bir atak geldi, sanırım torku yüksekti. 3. vitese geçtikten sonra gazı %70-80 oranında kullanmaya başladım. Düzlükte bana fark atmıştı. ilk viraja yaklaştık. Dikiz aynasında kaybolan ben tekrardan dikiz aynasında far ışığımı göstermiştim. Benden 5 araba boyu öndeydi. Gözlemlerime göre aracının gövdesi ağır, çift turbolu, virajlarda benden daha yavaş, düzlükte ise benden daha hızlıydı. Aradaki güç farkını göz önünde bulundurursak gayet normal bir şeydi.
    Kafam rahattı. Annem bana sollama yapmadan kazanamayacağımı söylemişti. Bunun için planım hazırdı. ilk virajdan sonra düzlükler bitiyor virajlar geliyordu. Düzlük bitti, sıra virajlara geldi. 2 viraj aldıktan sonra Hakan\'ı yolun sonunda görmeye başladım. 5. viraja gelmiştik ve neredeyse yetişmiştim. 6. virajda tampon tampona değmesin diye frenlemek zorunda kaldım. Geçme fırsatım vardı ama planım fırsatımdan daha kesindi ve bu tek atımlık kurşunu boşa heba edemezdim.
    Korkuluklara o kadar yakın kullanıyordum ki aradan sinek bile geçemezdi. insanlar bir yandan korkuluklara vuracağım diye korkuyor bir yandan ise hayretler içinde alkışlıyordu.
    1 viraj sonra 4lü virajlar başlayacaktı. O zamana kadar tekerlerimi korudum ve bir anda dikiz aynasında belirip bir anda kaybolarak baskı kurmayı denedim. Boncuk boncuk terlettiğiminden adım kadar emindim.
    4lü viraja girene kadar her viraja daha hızlı giriyor, daha yavaş alıyor ve yavaşlığına biraz hız ekleyerek çıkıyordu.
    Sıra 4lü viraja geldi, o frenlemeye başladığı an 3\'ten 2\'ye çekerek motor freni yaptım ve su çukuruna girdim. Su çukuruna girince tekrar aragaz vererek deviri arttırdım. Tekrar 3\'e çektim. Ön tamponum Hakan\'ı geçmiş, arka tamponum ise arka tekeriyle aynı hizadaydı, bir sonraki virajda iç kulvara geçerek Hakan\'ı geçtim. Yaklaşık 2 dakika mesafeden sonra yarış bitmek üzereydi. Ama arkamda Hakan\'ı görmemiştim. Yarışın bitiminde yanıp sönen üçgen bir levha vardı. Çizgiye doğru yavaşladım, adamın biri ellerini sallayarak gel gel yapıyordu. Arabayı o yöne doğru zütürdüm ve durdum. Adam yaklaştı camı açmamı istedi. Konuşmaya başladı :
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +3 -1
    Duyuru:
    Selam panpalar, bugün attığım son partı sürekli editlemek zorunda kaldım. Çünkü misafirim vardı. Bugün sizi partsız bırakmak istemedim. Geç oldu ama güç olmasın diyerekten, Eirene present iyi okumalar diler.
    Duyuru bitti, iyi okumalar.
    ···
  12. 12.
    +3 -1
    Adam: Ben yardımcı hakemim, Hakan sizinle başlangıç çizgisinde buluşmak istiyor. Bu yüzden sizi durdurdum.
    Tepki bile vermeden R ye aldım. Normal bir hızda yukarı çıkmaya başladım. Ne çok basıyor, ne de drift yapıyordum. Ama köşeleri dönerken köşedeki her bireyden alkış alıyordum. Bu öz güvenimi nasıl arttırmıştı kim bilir.
    Başlangıç çizgisine varmıştım. Bana dağın tepesinin biraz ilerde olduğunu ve orada benimle konuşmak istediğini söyledi. Ben bu dağı avucumun içi gibi biliyorum yannam sen hayırdır ? Hiçbir tepki vermeden aracına geçmesini ve ilerlemesini bekledim.
    Dağın tepesine gelmiştik. Arabadan önce Hakan, sonra ise Buse indi. Buse tedirgin bir ifadeyle göz kontağı kurmaya çalışıyordu benle. Ben ise ikisini de giblemek istemiyordum ama bu Hakan denen hıyar kim bilir annemle ne tartışmalar yaptı.
    H: Vaktin var değil mi ?
    Eirene: Buraya geldiğime göre ?
    H: Yaklaşık 4 yıldır sokakta sürüyorum, ondan önce 13 yaşımdan beri ailemle birlikte piste çıkıyorum. Dostum, nasıl oluyor da beni geçebiliyorsun ? Ehliyetin var mı ? Araba sürmek için çok genç değil misin ? Böyle sürmeyi nasıl öğrendin ?
    E: Bu sorular ne cennete geçiş sınavı falan mı ?
    H: Mizah konusunda da bayağı yeteneklisin bakıyorum.
    E: Herkes aynı şeyleri söylüyor, bu övgü değil nesnel bir yargı oldu artık (bin sırıtışı)
    H: Neyse, (tam bu sırada konuşmaya biraz ara verir ve kaputa yaslanır, cebinden CF marka cugara çıkarır ve ikram eder) içer misin ?
    E: Bende parli var sen içer misin ?
    H: Yok panpa parli bozdu yaa. Seni buraya bir teklif için çağırdım. Ateş böcekleri takımına katıl. Gayet iyi sürüyorsun. Ayrıca başı boş bir yarışçısın. Bizim takımda gayet iyi para var.
    E: Orada dur zengin züppesi. 1. si ben yarışçı değilim ve bir takıma ...
    H: O zaman bugün neden burada beni mağlup ettin ?
    E: Bak dostum sana tek bir açıklama yapacağım, annem bir tekel bayii işletiyor biliyorsun. Bende aileme destek olmak için dağıtım işini üstleniyorum. 17 yaşındayım ve 13 yaşımdan beri bu dağdaki otellere dağıtım yapıyorum. Daha fazla bir şey yok. Ne ehliyetim var ne de yarışçıyım. Benden bu kadar.
    ( https://youtu.be/290ds--GJtk )
    Açıkçası bana yarışcı denmesi çok ağrıma gitmişti. Babam denilen o gereksiz insan gibi biri değildim ben. Belki de yanlış düşünüyordum kim bilir ? Arkamı döndüm ve gitmeye hazırlanıyordum ki :
    Buse : Eirene, iki dakika seninle konuşabilir miyim ?
    Eirene: Bak Buse, konuşulacak bir şey yok, ne sen beni gördün, ne de ben seni. Bundan sonra ne yanıma gel ne yanına geleyim ; kapiş ?
    Arabaya bindim ve hızlı bir şekilde eve doğru koyuldum. Normalde çok içen birisi değildim fakat bu gece yarışı kazandığım için annemin hem eve geç gelmeme hem de içmeme kızacağını pek düşünmüyordum.
    Dağdan şehire indim ve bir tekelden 3 kutu bira aldım. Yanımda zaten sigara vardı. Ama canım pro çekmişti. Çilek en sevdiğim aromaydı. Çilekli pro aldım ve tenha bir tepeye doğru yola koyuldum. Şehre inerken yine onun yolundan geçtim ... Ebru ... ismini duyunca yutkunamıyordum. Ama öfkem dinmiş gibiydi.
    Tepeye geldim ve manzara harikuladeydi. Bu tepenin adı Huzur tepesi olmalıydı. Püfür püfür esen serin bir tepeydi. Tüm şehir ayaklarının altında, ne ışıkları ile gökyüzünü kirleten bir şehir, ne de yıldızları olup şehri olmayan açık bir gökyüzü vardı. Biralarimi aldım ve arabadan indim.
    Bir ağacın altında uzandım. Telefonumu kapadım. Yavaş yavaş biramı yudumlarken bir yandan da dumanlanıyordum. Oturdum ve düşündüm, neden hep bunlar benim başıma geliyor, ben artık bir kadına güvenemeyecek miyim ? Düşününce tüm cevapları kendiliğinden bulmuştum zaten. Hayır, güvenemeyecektim. Anneme bile söyleme dediğim şey üç gün sonra komşudan kulağıma geliyordu. Anneme güvenmeyen ben başka kadına nasıl güvenebilirdim ki ? Sonra neden güvenmiyorsun diye tatava yapıyonuz, sizin de bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor ki dıbına çakayım.
    Biralarım biter bitmez telefonu açtım, tonla cevapsız çağrı, mesaj ve bildirim vardı. Hiçbiri gibimde değildi. Saat 24.00\'a geliyordu. Eve doğru yavaş yavaş yola koyuldum. Yolda pek bir şey yoktu zaten, hayat kadınları, hayat kadını arayan adamlar, benzinlik gibi açık yerler, bir kaç araba ve benzeri şeyler.
    Eve vardım. Arabayı 1 dakika kadar rölantide bıraktım. Motoru durdurdum ve indim.
    B:(Alçak sesle) Ben geldim.
    A: Sonuç ?
    B: Kazandım.
    Annem sevinçten sarılmıştı, tebrik etti ama umurumda bile değildi.
    B: Tebrik etmek istiyorsan dolaptan soğuk bir bira verebilirsin mesela.
    A: iyi misin ?
    B: Sadece her zaman ki halim.
    A: Yine mi kabuslar ?
    B: Hmhm.
    A: Pekala, al sana bir bira. Çok oturma yat sende.
    Bu saate kadar nerede olduğumu, neden telefonumu açmadığımı sormak yerine, 6 yaşımdan beri gördüğüm kabusları sordu. Anne gibi anne be .
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +3
    Biramı içtim ve ılık bir duşun ardından yatağa girdim. Sabah olmuştu, bu sabah zımba gibi kalktım. Uykumu almış ve enerjiktim. Her zaman ki rutinimin ardından evden 15 dakika erken çıkmıştım. Kapıdan çıktıktan sonra karşı kaldırımdan birinin selam verdiğini fark ettim. Bu karşı komşunun kızı Edaydı. 12. sınıf esmer ve at gibi fiziği olan kız. Mahallede 8 yaşından 20 yaşına kadar olan herkesin hayali olan kız.
    Eda: Gü, günaydın eirene.
    Ben:Sanada.
    E: Bugün fönün çok güzel olmuş.
    B:Biliyorum.
    E:Neyse iyi dersler.
    B:Sanada.
    Belki de kızlar bu yüzden peşimden koşuyordu. it gibi fiziği olan kızı bile giblemiyordum. ilgimi çekiniyordu çünkü. Çünkü onun içinde nasıl bir huur yatıyor biliyordum.
    ( https://youtu.be/4tlqbXes75w )
    Okula varan son sokağa girdim Yaklaşık 500 metre vardı. Ama huylanmıştım, iç güdü ve hissiyatlarım beni hiç yanıltmadı. Bir camdan yansıma gördükten sonra fark ettim ki bunlar Mert ile Berkay'dı. ikisi de peşimden geliyordu fakat yer mi Anadolu çocuğu ? Okulun iki sokak arkasında olan çıkmaz sokağa çekmiş, sokağın girişinde ellerim çapraz bağlı ve durağa yaslı bir şekilde bunları bekliyordum.
    Berkay: Nerde bu huur ?
    Mert: Bizi görüp topuklamış olmasın ?
    Eirene: Gençler, gençler... Sence sizi buraya çekip, çıkmaz sokaktan nasıl topuklayacaktım ?
    B: Senin kanında var o huurluk.
    M: Geçen gün yaptığın yanına kâr kalır mı lan gibik ?
    Etrafta ne kamera vardı, ne de bir gören. Okula geç kalmak istemiyordum, bu yüzden çabuk işimi halletmeliydim. Hazır izleyen yok iken ilk vuruşu da ben yapayım dedim. Berkay bana tehditler yağdırırken ben gövde hizasında yaop-cha-gi tekniği ile geri ittim. Üstüme yumrukla geliyordu -sağ yumruk- ben ise önce sağ ayağımı gerip sonra o germeyi sola vererek surat hizasında tolyo atarak Berkay'ı etkisiz hale getirdim. Tam o sırada Mert adım ileri yumruk ve gövde hizasında tekmeler ile üzerime doğru geldi. Açıkçası saldırmasını tahmin ediyordum ama bu kadar hızlı değil.
    iki defa geri sıçradım ve arada 1 metre mesafe kalana kadar gelmesine izin verdim. Yakın dövüşüm çok iyi değildi fakat uzak dövüşte gayet iyi olmam bir yana o da uzak dövüş sporu biliyordu. Kahverengi kuşaktı.
    Bir metre kadar mesafeye gelince gövde hizasında tekmelerimi seri bir şekilde çıkararak reflexlerine baktım. Hiçte fena değildi. Kaburgasına gelen 3 tekmeden 2 sini savundu. Surat hizasında tekme atmayı denedim ama bacağıma vurarak beni düşürmeyi denedi. Tek yanıldığı nokta ise şuydu, düşme tekniklerini ondan daha iyi biliyordum. Ve onu kendi silahı ile vurdum. Düşerken ayağımı bir çengel misali ona geçirdim ve omzumun arkasına ellerimi koyarak kalktım. Hemen ardından tekrar yere düşmesinj sağlamak için kendimi yukarı zıpkın gibi atıp çenesinden paralel bir şekilde ittim. Geriye tek yapmam gereken şey ufak bir elveda demekti, meshanesine vuracaktım fakat o kadarı da ağır olurdu. Bende bunun yerine merhamet edip karnını ezerek nefessiz bıraktım.
    Çantamı aldım ve ana yol doğru çıktım, derken Buse yanımda saf saf bana bakıyordu. Giblemeden yoluma devam ederken :
    B: Hey, Eirene. Bekle.
    E:(Dün gece hiçbir şey olmamış gibi yaparak) ?
    B: Dün gece hakkında, o adam şey, benim ...
    E: Söylemene gerek yok. Açıkçası dün gece umurumda değil.
    B: Benim umurumda, sen onu nasıl yendin ?
    E: Dün gece hikayemi duydun, iki kişinin bildiği sır olmaktan çıkar. Bu yüzden kimseye söyleme. Yoksa başın ne kadar büy-
    B: Tehdite gerek yok, sen benim sırrımı koru bende senin.
    E: Korunacak bir sır yok, dün gece o adam tekti, yanında bir kız görmedim. Ama o kız da beni görmedi.
    B: Peki, teşekkür ederim.
    Kulaklıklarımı taktım ve okula girdim, ilk iki ders bedendi. Üstümü değiştirmem gerekliydi. iyi güzel fakat bu ders iki sınıf bir arada yapılırdı ve şansa bakın ki ikinci sınıf Ebru'nun sınıfıydı... Kıyafetlerimi değiştirdim ve sıraya geçtim. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +2
    Sıraya geçtim.
    Didem (sınıfın spor başkanı): Kıyafeti olmayanlar bahçenin bu köşesinde sıraya geçsin.
    Kerem (Didem'in yannaklı versiyonu): Gençler rahat, hazır ol! Sağ baştan say.
    Ben: 35 ve son.
    Beden derslerini severken aynı zaman da nefret ederdim. O kadar dar eşofman ne dıbına koyayım. Ben o kadar dar eşofmanla adım atamam, ama kız kalkmış "Hıçım bının dışındı kyfıtlı rıhıt ıdımıyırım." Sus otur yerine ağzının yayını gibmeyeyim senin. Şahsen çok fazla kız kesmeyen biriyim, kabul arada bakıyorum ama onu da merak ettiğim ya da ilgimi çektiğim için. Hep erkeklerin salaklığı. Siz kızların içindeki istenme duygusunu arşa çıkararak en büyük zararı kendinize verdiniz, onları arzulayarak ağlarına düştünüz. Siz nasıl bir abazasınız ya.
    Ha gerçi erkeksin arzulaman gayet normal ama işin kilit noktası şurada :
    -Arzularını belli edersen gider. Ben henüz seni seviyorum diyipte bir kızla fck buddy ya da adam gibi uzun ilişki yaşayan görmedim.
    Sıra dağıldı ve hoca bizi her zaman ki gibi serbest bıraktı. Bugün günlerden perşembeydi. Perşembe günleri 1 saat basketbol antrenmanım olurdu. Çok fazla sportifi biriyim. Ve bu çok güzel bir şey. Insanlar 1 km yürüyüp nefes nefese kalırken (Taekwondo antrenmanlarım hafta sonları 2'şer saat), ben Taekwondo'dan çıkıp eve yürüyordum.
    Bugün basket antrenmanım var diye basketbol oynayasım vardı.
    Kerem, Kaan, Yiğit ve Cengiz oynuyordu.
    B: Gençler hangi takım güçsüz, ben oraya geçeyim ?
    C: Yavşak ve satıcılar giremez.
    B: Çıkta kural ihlali yapan kalmasın.
    C: Gençler ben oynamıyorum, size iyi oyunlar.
    B' Tamam lan tamam bebelerin topunu elinden almak bana yakışmaz.
    Açıkçası Cengiz çok gurur yapıyor. Hayır bekaretini falan da bozmadım bu ne gurur ? Ya da menstural döngü vakti falan geldi. Çokta umurumda değildi. Voleybol oynamayı daha çok seviyordum. Hem orada Namık adında Taekwondocu bir arkadaşım daha vardı. Aramız süperdi ve karşılıklı tekmeyle voleybol oynardık.
    N: Vuaaay kardeşim sen buranın yollarını bilir miydin ya ? (Yavşakça siritmalar)
    2 ders boyunca voleybol oynadık, kızların topa ayakla vurmayın artık diye sitemlerini çektik. Ve ben ne yaptım, bilin bakalım ne yaptım. Dur ama önce bir tahmin et. Hayır, bilemedin. Tabii ki Ebruyu dikizlemedim, dikkatini çekmemek için zutumu yarmadım, sadece akışına bıraktım. Ömer ile Ebru yan yana gelince bile giblemedim. Kısacası mükemmel bir bad boy oldum. Bunla bad boyluk diye dalga geçmem bir yana, bence en doğru davranış stili buydu. Şimdi ne yapayım kız Ömerle birlikte diye gidip Ömer'i ya da Ebru'yu mu öldüreyim ? Ya da benle birlikte olmazsan intihar ederim falan mı diyeyim ? Ne yapıcam bunu, işim olmaz. Tek kız Ebru değil. Ve kızlarla yaşadığım hiçbir şey tesadüf değil.
    Üstümü değiştirip sınıfa çıktım. Geçtiğim her yer parfümüm kokuyordu ve işin garip tarafı benim terim kokmazdı. Sınıf kapısından içeri doğru giriyordum ki :
    Özge : Eirene.
    B: ?
    Özge : Gelir misin ? Sana ihtiyacım var. (Gözleri yaşlı, rimelleri akmış)
    Şimdi gerçekleşecek sahne resmen birbirini pazarlama olayıydı. Hepinizin başına ya gelmiş ya da gelecektir. Tavsiyem kendinizi mümkün olduğu kadar ağırdan ve nazlı satın. Ha bu bana yakışmaz derseniz ve iyi cucuk olmaya devam ederseniz kız sizin orada ilginizi sanki paranızı yer gibi yiyip sonra giblememeye ya da yanınıza gelmemeye; hatta ve hatta siz niye gelmiyorsun gibi sorularla kızın üstüne gittiğinde bahaneler ile sizden kaçacaktır. (tu bi kuntúnyúd)
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +1
    Eşyalarımı sınıfa bıraktım. Bilerek biraz oyalandım, 2 dakika kadar. Bu teneffüs 10 dakikaydı. Beni istiyorsa biraz beklemesi gerekliydi.
    Ö: Daha beklemeyi düşünüyor musun ?
    B: Kafama eserse neden olmasın.
    Yangın merdivenlerine geçmek istediğini belirtti. Yangın merdivenleri ise kapının karşısındaydı. Merdivenlere oturduk.
    B: Dinliyorum.
    Özge : Bugün Buse ile tartıştık.
    B: E ?
    Ö: Bana bağırdı.
    B: Tek tek cımbızla almamı beklemiyorsun herhalde ?
    Ö: Tamam ya bekle anlatıyorum. Ilk teneffüste senin yanına gelmek istiyordum, Buse bana senin gereksiz ve boş bir insan olduğunu söyledi. Bende senin hakkında öyle konuşmaması gerektiğini yoksa sonuçlarına katlanacağını belirttim. O da bana bağırarak gibtir çekti.
    B: Yani ?
    Ö: SENiN iÇiN SIRA ARKADAŞIMDAN VAZGEÇTiM BE HAYVAN !
    B: ilk uyarım, bağırma.
    Ö: Pardon, pekâlâ. Senin için sıra arkadaşımdan vazgeçtim. Peki sen ne yapıyorsun ? Beni umursamıyorsun bile ?
    B: Umursadığım şeyler ile umursamadığım şeylerin ayrımını açıklamak zorunda değilim. Buse ya da başka her kim olursa olsun, beni tercih edip etmemek sana kalmış. Ama bunu başıma kakmana gerek yok. Ben mutluyken de mutsuzken de Buse vardı, ben yine mutlu yada mutsuz olabilirim. Buse buna bir sebep değil ve eğer değil ise umurumda değildir.
    Ö: Bu yüzden mi hiçbir şeyi umursamıyorsun ?
    Bir kıza açıklama yapmayı hiç sevmem. Ben açıklama yapmayı ve hesap vermeyi sevmeyen biriyim. Benim düşünce sistemime göre hiçbir şey umurumda olmaz çünkü her şey kendimimdir. Beni benden başka kimse mutlu veya mutsuz edemez. Kazanç sağlayabilir ama dolaylı yoldan. Kısaca bana hitap etmeyen şeyler umurumda olmaz. Ama bunu Özge\'nin bilmesine gerek var mı ? Pekte yok.
    B: Umursayıp umursamadığım şeyler beni ilgilendirir, seni değil.
    Ö: Sanırım Buse haklıydı. SEN HARBiDEN DE iŞE YARAMAZIN TEKiYMiŞSiN. KEŞK- ( O sırada ayağa kalktım ve yavaşça sınıfa doğru ilerlemek için ilk adımı attım.
    Ö: BEKLE NEREY-
    B: Benle nasıl konuşman gerektiğini öğrendiğin zaman konuşabiliriz.
    Ö: Defol git. Bir daha karşıma çıkma.
    Tilkinin döneceği yer kürkçü dükkanıdır. Açıkçası sinirlenmesini bekliyordum ama bu kadar değil. Taktan bir sebepten bana duygu sömürüsü yaptın, ilgimi çekmeye çalıştın ve o kadar göz yaşını boşuna döktün diye sinirlenmen gayet normal. Gerçi bence maskara ve rimelin akması nedeniyle boşuna harcadığın paranın siniri de var bunda. Ama sinirini kontrol edememen için hiçbir sebep yok.
    Sınıfa girdim ve kulaklığımı takıp en arka sırada uyudum. Zil çalınca en arkadaki çocuk ile yer değiştirip kulaklığımı çıkararak uyumaya devam ettim. Pekte gibimde değildi. içinde yatan huuru ezbere biliyordum.
    Eğer dikkat ettiyseniz sevgiliniz bir olaydan ya da kavgadan dolayı siz haklıysanız daha çok sinirli ve daha çok kavgayı uzatıp, büyüterek çıkar. Niye diye soracak olursanız :
    - Kendine hatası yüzünden daha çok kızgındır.
    - Siz haklısınız diye daha da çok sinirlenir.
    - Kızlar ilgi görmek ister ve siz o ilgiyi onlara 1'e 10 taktiği ile verirseniz bağımlı hâle gelir. Yani siz o kavgadan dolayı adam gibi mesafe koyup panpanız gibi davranırsanız köleniz haline gelir.
    Tüm olay bu işte, ilgiyi gösterip kaybetmek ya da 1 ileri 5 geri ile gibip atmak.
    Okul çıkışına kadar pek bir olay olmadı ya da aman aman sohbetler. Her zaman ki gibik ergem ortamları. Aranan kızlar ve erkekler, statü kasmaya çalışanlar, kendi çapında takılanlar ( en sevdiğim gruptur bu), ergen muhabbeti yapan binler ve bunun gibi gruplaşmalar.
    Buse sürekli kaşı gözü oynarak beni kesiyordu, Özge nefret dolu bakışlarıyla beni öldürmeye çalışıyordu, gibik ortamlar kafamı gibmişti.
    Sıra geldi basket kursuna. Bizim okulun spor salonu yok diye daha önce sözünü ettiğim spor salonuna gidiyorduk. Ebru da geliyordu. Ama o daha bebe statüsünde olduğu için hoca onu ayrı beni ayrı gruba almıştı.
    Her zaman ki gibi koşu ile başladık:
    Fevzi (Hoca): Eirene eşofmanın nerede ?
    B: Hocam zaten esnek insanım, pantolon da dar değil. Bu günlük böyle olsa ?
    F: Tamam ama bir daha olmasın.
    B: Sağolun hocam.
    Biz huur evladıyız zaten. Kızlar daracık kotla koşuyor laf yok, bize gelince bir daha olmasın .. (Devam edecek)
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +1
    8 dakika boyunca sahanın etrafında durmadan depar attıktan sonra -ve bugün fevzi hocayla beden dersim vardı ama unutmuş. eşofman terli diye giymedim.-
    Fevzi Hoca: Eirene, ortaya geç ve esneme, açma ve germe yaptır.
    Hemen ortaya geçtim.
    B: Gençler ortada geniş daire oluşturun, su molasını esnemeden sonra vereceğiz.
    Klagib olarak sağ kolu çek, sol kolu çek ile başladım ama plan belliydi. At gibi kondüsyonum vardı. Böyle ufak şeyler beni yoramazdı. Bende maç daha kolay olsun diye onları yoracaktım. Aradan bir 5 dakika geçti, kızlardan ıgh gıh sesler. Tabii olacağı bu, dar kot ve slim fit tişört ile basket mi oynanır ? Siz ben misiniz gibikler.
    Biraz daha zorlamaya karar verdim :
    B: Aç bacakları açabildiğini kadar, eller bellerde. Kalçalar ve omurga dik (bunu derken yavaş yavaş yere oturmaya başladım).
    Senay ( bizim gruptan en az benim kadar kalıplı 1.80 boylarında bir kız. Ama çirkin :() : Oha ama Fevzi hocam biz bunu nasıl yapalım ya ?
    Fevzi : Genel olarak esneme yaptırdın mı ?
    B: Evet hocam ama bacak sakatlanması geçirmesinler diye bacakta açtırayım dedim.
    F: O kadarına gerek yok.
    Hayallerimi yıktın huur evladı.
    F: Her zaman ki gibi iki gruba ayrılın. Gökmen, Senay ile aldım verdim yap. Kızlar siz tabak ve kukaları alın.
    Biz yine her zaman ki gibi maç yapacaktık. Bir kere de bize bak huur evladı be.
    G: Seni seçtim Eireneçu.
    S:Eray sen gel.
    ...
    Takımlar hazırdı. Su molası bitti. Maç başlamak üzereydi.
    ( https://youtu.be/SCq8n_hOcN8 )
    Eray ile ben karşılıklı hava atışına çıktık. Fevzi hoca Allah'tan orada hakemlik yaptı. Harbi he ne güzel meslek. Rahat, hazır ol. Onu yapın de, eşofmanlı sübyanları kes ay sonu 3500 TL maaş ...
    Hava atışı başladı, yaklaşık 0.7 metre kadar havaya sıçrayarak topu Gökmen'e attım. Takımda ağzı süt koksa bile iyi oynayan bebeler de vardı.
    B: Gökmen açıktayım gör beni!
    Pas ister istemez Eray'ın beni sıkıştırmaya geldiğini gördüm. Ama Gökmen benden daha iyiydi. Onu iki kişi zor tutuyorlardı. iyice kapana kısılıyorken arkasından gidip topu aldım. ikimiz beraber ilerlerken önüme Eray çıktı. Bir adım geriye atıp arkadan yön değiştirme ile sağ elime aldım topu. Sağ tarafta üçlük çizgisinin gerisindeydim. Sağdan önden yön değiştirme ile sola kaçacakmış gibi yapıp, sola geçtikten sonra bacak arası ile sağdan geçip libörs ile yine soldan atağa kalktım. Hızıma yetişemeyen Eray sinir olmuştu. Atar yapsan kaç yazar dıbsız çomar ? Tam turnikeye giriyordum ki Senay önüme çıkarak blok koydu. Bende topu Gökmen'e atarak sayı yapmasını sağladım. Hoca maç başlamadan önce küçükleri de çalıştırın demişti. Neden veledlerle biz ilgilenmek zorundayız ?
    ikinci sayı ise oyun başlarken benden geldi. Gökmen seri bir şekilde pas geldi fakat önüm doluydu. Bende açık bulup üçlük çizgisi gerisinden salladım. Normalde risk almazdım ama heyecansız olurdu. Zaten güçlüyüz ve kazanacağız, niye o kadar try hard oynayalım ki ?
    Devamında veledlere birkaç şey öğrettikten sonra gözüm tribünlerde oturan sarışına çarptı. Yine geldi tipini si... sevdiğim. Belki sana değil başkasına geldi ne bu atar bi sakin ol dibina koyim. Buse'yi görmezden gelerek oyuna devam ettim. Biraz susadığım için pota altı oynamaya karar vererek oyun stilimi değiştirdim. Hem biraz da onlar atak oynamaya kalksın ki zevki çıksın değil mi ? Gerçi sayı tutmuyorduk ya da ortada bir iddia yoktu. Adı üstünde antrenmandı.
    Pota altında Senay'ı tutarak işe koyuldum. Eray güzel bir atağa aynı şekilde Gökmen ise Ct-atağa çıkmıştı. Eray potaya atacak iken önüne geçerek engelledi. Senay'a pas geldi.
    ( https://youtu.be/iRuJ6SYjvZQ eğer linki açtıysan tane tane oku.)
    Topu almam lazımdı fakat fırsat tanıyarak atması için ufak bir şans verdim. Atarken blok koydum ve topu aldım, üçlük gerisine çıkmıştım. Eray hırslı bir şekilde bana doğru geliyordu. Karşı taraftan düdük sesini duydum, Ebru ve daha fazla kızın ilgisi buraya dönecekti şimdi. Anadolu çomarı durur mu yapıştırdı cevabı, Eray'a bir fake attım ama yemedi işte. Hayat bu, siz plan yaparsınız ama kader zütü ile güler. Bende dibine girip bacak arası yön değiştirme yaptım fakat buradaki kilit nokta şuydu. Bacaklar benim değil onun olmalıydı. Ve olduda. Sırada Senay vardı, ama çok yavaş hareket ediyordu. Onu da geçtikten sonra Damla'nın bana perde yaptığını ve Ersin'in de bana doğru geldiğini fark ettim. Gökhan pas gel diye yirtiniyordu fakat kendim atmakta kararlıydım. Damla'dan geri kaçtım ve Ersin'i geçerek tekrar Damla'yı karşıma aldım. Geriye doğru sıçrayarak topu potaya attım ve girdi. Fakat bir gariplik vardı. Bir şey ayağıma dokunarak dengemi bozmuştu ve canım yere düşer düşmez yanmaya başladı. (Devam edecek)
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +2
    Evet bildiniz, Eray ayısı ben tam havaya kalkarken bana omuz atmaya geliyordu. Hangi hayvan evladı böyle omuz atar, gazi dedesinin düşmanına omuz atıyor sanki.
    Ben daha havadayken olanları tahmin edebilme kapasitesi olan Fevzi hocAm sağ olsun koşa koşa yanıma geldi.
    Fevzi : Ya napıyorsunuz amerikan futbolu mu bu ?
    Eray: Pardon hoc-
    F: Bunun pardonluk yanı mı var ?
    Öğretmenlerde meslek hastalığı sanırım bu. Uyarmaya başladıklarında duramıyorlar.
    B: Hocam afedersiniz ama bana baktıktan sonra çocuğa kızsanız ?
    F: Sen iyi misin ?
    B: Evet hocam ondan bakmanızı söyledim.
    F: Ukalalığın sırası değil şimdi.
    Şu lafa da ayar olurum, sana ne lan canım ne zaman isterse o zaman ukalalık yaparım.
    F:(Ayağıma dokunur, büker, hatta gaza gelip çevirip üstüne oturmaya kalk.. yok lan yok o kadar abartmaz.) Acıyor mu ?
    B: Sanırım bu sorunun cevabı evet olacak.
    Hocam utanmayın ya kırın, kırık değilse bile o bükülmeden sonra kopması lazım amk.
    F: iyi haber, kötü haber ?
    B: Yapıştırın gelsin hocam.
    F: iyi haber kırık yok, kötü haber bir süre topal kalacaksın, ımh 2 hafta sürer herhalde bu. Kötü burkulmuş. Büyük ihtimalle kıkırdak zedelenmesi. ( O sırada tribüne en yakın kişi Ebru, diğer giriş soyunma odaları altından olduğu ve kilitli olduğu için ona seslendi sanırım.)
    F: Ebru kö- (yazar notu: karıştırdım beyler yanlış hikâye) buz getir yavrum, seri.
    ilk defa birinin Ebru'ya yavrum demesi - iyi niyetli de olsa kötü niyetli de olsa- canımı yakmamıştı.
    F: Yine de bir doktora görünmeyi ihmal etme.
    Sürekli sakatlandığım için yanımda bandaj, ağrı kesici hap, yanık ve ağrı kesici merhem taşırım. Aslında çantamda bir sürü şey var. Cımbız, ip, tırnak makası, krem, kolonya, ıslak mendil, selpak ve ayna. Tavsiye ederim çok işe yarıyor.
    Ebru koşa koşa buzu getirirken Gökmen'den çantamı getirmesini istedim. Bir şey dikkatimi çekti, normalde olsa Ebru gözüme çok daha güzel gözükürdü. Fakat şuan eskisi kadar güzel değildi. Ya ben soğumuştum ya da ağrıdan farkına varamıyordum.
    Hoca buzu press şeklinde uygulamamı soyledi.
    B: Gökmen, beni kaldırıp tribüne gitmeme yardım eder misin kanka ?
    G: Ben seni nasıl taşıya-
    B: iyi tamam sen dur ben seke seke gi-
    F: Yardım etsene olm arkadaşına. Eirene sen eve gidebilirsin, siz antrenmana devam edin daha yarım saatiniz var. Kızlar su molası bitti naş naş.
    Yardım edenin amk zaten, bizim ülkede kim yardıma muhtaç durumda ise ona yardım edilmez. Bana kızmayın gerçekler bu.
    Tribüne seke seke gittim, çıktım ve ilk boş yere oturdum. Buse bana bakıyordu. Ayakkabımı ve çorabımı çıkarıp krem sürdüm, bandaj sardım ve ayakkabımı giydim. Kıyafetlerimi değiştirmem lazımdı ama yürüyemiyordum. Fevzi hoca yanıma geldi :
    F: Eve gidebilecek misin, aileni aramama gerek var mı ?
    B: Ben ararım da şuan daha önemli bir problemim var. Kıyafetlerimi değiştirmem gerek ama soyunma odasına gidemiyorum.
    F: Eğer utanmayacaksan tribünde değiştir ? Sıkıntı olmaz, sen sakatlandın.
    Hocanın bu dediği şey sen CR7 sin ve kaleci yok, hadi golü at gibi bir şeydi. Fırsatı gören Anadolu çomarı durur mu ? Yapıştırdı topu tam doksana.
    Üstümdeki tişörtü yavaşça çıkarmaya başladım. Atletim su içindeydi ve bundan nefret ederim. Yavaşça atleti de çıkardım. Dikkatleri üstüme çekmiştim. Ve şunu söylemem gerek, eğer dikkat sizdeyse güç sizdedir. Tabii bunu yönetmeyi iyi bilmeniz gerek. Eğer salakça bir hareket yaparsanız insanlar sizi giblememeye devam eder.
    Üstüme atleti giydim, slim fit gömlek attım. Yakayı biraz açık bıraktım. Çünkü bundan 3 hafta önce 6 aylık geçici dövme yaptırmıştım. Köprücük kemiğim ile çenem arasında siyah bir kelebek kolyesi. Herkesin dikkati oradaydı. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +2
    Her şey tamamdı, son aşama olarak parfümümü sıktım.
    Buse: Afrodizyaklı mı o ?
    Eirene:Hayır kendi terimin özelliği.
    Buse: Yürüyebilecek misin ?
    Eirene: Annemi aramayı düşünüyorum.
    Buse: Waow, yine o siyah araba demek ? (Bin sırıtışı)
    Bu kız yine ne işler peşindeydi ? Neyse, öncelikli olarak eve gitmeliydim. Annemi aradım ama dağıtımda olduğunu ve gelemeyeceğini, en az 1.30 saat beklemem gerektiğini söyledi.
    E: Bele veziyyetin iççine anadolu çomarları işesin !
    B: Bu ne atar be, sakin ol.
    E: Ha ?
    B: Sinirden deliye döndün fark etmedin mi ? mi
    Evet delirttiniz beni amk. Gece saat 2 de dağıtım için müsait olan araç şuan benim için müsait değil. DELIRMEMEK ELDE MI SIZCE AYAĞIM ACIYOR BURADA.
    E: Sanırım haklısın. Neyse ben eve gidiyorum.
    B: Hey, dur. Bu ayakla nasıl yürümeyi düşünüyorsun ?
    E: Basarak.
    B: Ciddiysen komik ama espri ise espri seviyeni gibeyim.
    E: Hayır ciddiydim, neyse. Iyi akşamlar.
    B: Lan beklesene. Gidemezsin ki böyle. Sana eşlik etmemi ister misin ?
    E: Bana fark etmez.
    B: Karar ver.
    E: Sen bilirsin hadi görüşürüz.
    B: Hey, dur bekle.
    ( https://youtu.be/pMQC0oRFcsY )
    Sekerekte olsa ondan daha hızlı yürüyordum. Çünkü spor yaparken sakatlanmaktan acı eşiğim yükselmişti. Ama vicdanlı kızdı peşimden geldi.
    B: Nerede oturuyorsun ki sen ?
    E: X caddesi.
    B: Oraya da ulaşım yokki. Anca çift vesait. Ya da en az 1 saat otobüs beklemen gerekecek.
    E: Sen nereden biliyorsun ?
    B: Oradan 5 sokak aşağıda bulunan x caddesinde oturuyorum çünkü. Neyse inatçı keçi, madem gitmek istiyorsun yola koyulalım.
    Beraber yürümeye başladık. Sol ayağım sakat olduğu için sol kolumun altına girerek bana destek olmuştu.
    B: Buradan 500 metre ilerideki duraktan gecen xx otobüsü xx caddesinde bırakıyor. Oradan daha kısa sürede gidebiliriz.
    Açıkçası otobüsler cok geç geliyor diye pek otobüs kullanmam. Bundan dolayı otobüsleri pek bilmezdim. Beraber otobüse bindik. Anladığım kadarı ile çok yorgundu, teni solmuştu ve biraz halsizdi. Otobüste yol boyunca kafasını omzuma koyup uyudu. Durağa varmamıza iki durak vardı. Gök yüzü sabah hafif bulutluydu. Şimdi ise iyice kapadı. Buse'yi uyandırdım fakat çok mahmur bakıyordu. Içindeki o huuru bilmesem belki aşık bile olmuş olurdum.
    B: Hadi kalkalım.
    E: Sıkıntı yok demirleri kullanarak kalkarım ben. Sen kendine gel de bi önce.
    B: Ayh ne kadar da düşünceli kesin bna aşk yhaaa (kezban sevinci)
    E: Tabii canım gözüm senden başka çirkini görür mü hiç ? ( Bin surat ifadesi)
    Otobüse binmeden önce veya indikten sonra hiç garip bir konuşma olmadı aramızda. Sıkıntı ise şuydu. Buse cidden Özge ile öyle bir konuşma yaptı mı ? Yoksa Özge yalan mı atıyordu ? Ama şimdi sormayacaktım ve hiçbir şey yokmuş gibi davrandım. Eve gelmiştik, yavaş yavaş yağmur başlıyordu:
    B: Eee, kapıyı açmak için komut mu bekliyorsun ?
    E: Hayır, daha iyisini planlıyorum.
    B: Neymiş o ?
    E: Mental güçlerim ile içeriden anahtarı dışarı çıkarmayı deniy-
    B: Anahtarı evde unuttun değil mi ?
    E: Çok mu anlaşılır ifade ettim ?
    B: Hay lanet yağmur, saçımın ıslanmasından nefret ederim. Üstüm de ince... Tanrım, neden bugün ?
    Bana çok fazla iyilik yapmıştı. Kabul ediyorum hiçbir iyilik sebepsiz değildir, maddi ya da manevi bir çıkar karşılığıdır fakat ben bu kızın bir sırrını biliyordum. O da benimkini bilyordu ama ben max para cezası alırken onun hayatı kayardı. Her neyse, yaptığı iyiliğin karşılığı olarak kapşonlumu çıkardım ve üstüne örttüm.
    B: Çok güzel kokuyor bu. (bali çeker gibi koklar ve orgazm olur.
    Tütünle karışık parfüm kokuyordu.
    E: Sen artık evine git istersen ?
    B: Sen ne yapacaksın burada ? Sulanan çiçek gibi bekleyecek misin ?
    E: Daha iyi bir planım yok maalesef.
    B: Pekala, o zaman gel koluna gireyim ?
    E: Niye ?
    B: Bize gideceğiz de ondan. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +2
    (Eirene present iyi okumalar diler. https://youtu.be/EN-yoK3ZJC4 )
    Buse bunu diyince bir an afalladım.
    E: Ben geliyorum ama enişte kızmasın ?
    B: Bu ne, bir tür sevgililik sorgulama uygulaması falan mı ?
    E: Kayın Peder diyecek halim yoktu.
    B: Evlilik teklifimiydi şimdi bu ?
    E: Hayır angut, evdekiler bu kim demesin ?
    B: Ev boş. (Hafif sırıtma)
    E: Hee beni eve atacaksın yani ?
    B: Onca erkek içinde seni seçtim sende haklısın.
    E : Şuan biraz incin ve terli olsam bile hâlâ giderim var yani.
    B: Gider konusunu açma başımıza elektrik faturası yazarsın.
    E: Normaldir, çok ciksiyim.( Tam bir bin sesiyle)
    B: Hâlâ burada duracak halimiz yok. Yağmur artıyor.
    E: Haklısın, peki komşular sıkıntı etmesin ?
    B: Henüz tanışmadık, ev boş, ailem fark edemez, sevgilim yok, takıldığım biri ya da beni seven biri de yok. Daha sorun yoktur umarım ?
    E: Var.
    B: NE !
    E: Böyle güzel pasta yapmayı nereden öğrendin ?
    B: Ha ?
    E: Neyse, ev ne tarafta ?
    Kolundaydım ve yavaş yavaş eve doğru gidiyorduk. Sorularımı ev için saklıyordum. Sokağa gelene kadar sırıl sıklam olmuştuk. Gerçi onda bir sey yoktu. Hırkam onu korumuştu. Apartmana girdik. Evi 2. kattaydı. Yavaş yavaş merdivenleri çıktık. Aramızda garip bir bağ oluşuyordu. Bunu göremiyordum, ya da söylesem gülerdi belkide. Ama cidden hissedebiliyordum. Hissetmeyi geçtim, bu Allah dışında inanabildiğim 2. soyut gerçeklikti. inanmak bu değil midir zaten ? Varlığını göremediğin şeye bağlanmak, o canlı olmasa bile somutmuş gibi davranmak.
    Kapıyı açmak için kolumdan çıktı ve eğildi. Pantolonu ıslak ve dardı. Donunun çizgisini görüyordum. Sonra durdum ve dedim ki, iki dakika da çadırı kurma lan gibik. Hemen tav olma kıza. içeri geçtik.
    B: Çok ıslanmışsın.
    E: Hiç belli olmuyor değil mi ?
    B: Ne demezsin (kikirdeme).
    B: istediğin bir şey var mı ? Aç mısın ? Ya da içecek bir şey istiyor musun ?
    E: Su.
    B: Bu kadar mı ?
    E: Varsa sade sodanı da alabilirim.
    B: Pekâlâ. Sen salona geç. Ben geliyorum.
    Salona geçtim ama çok ıslaktım. Antrenmandan sonra çoraplarımı değiştirmediğim için yedek çorabım yoktu. Öğlen voleybol oynarım diye yedek tişört de getirmiştim. Salonda yavaşça üstümü değiştirmeye başladım. Gömleği yavaş yavaş çıkardım. Atlet su içindeydi. Maalesef yedek atletim yoktu. Tam atleti de çıkarıyordum ki :
    Buse: Hiii (korkma efekti) sırtına ne oldu ?
    *Flashback*
    Ben: Ya Gürkan dıbını delerim bak şu kızı rahat bırak.
    Gürkan: Ne olacak lan gibik ? El âlem-in kızını korumak sana mı düşüyor ?
    B: Korumuyorum, tam aksine senin yanlış yolda olduğunu ve ceza alabileceğini söylüyorum. Kızı her fırsatta parmaklıyorsun. Ya dayak yersin ya da ceza alir-
    G: Senin korumana mı kaldık lan.
    Beni itmişti, daha sonra kafamı çarpıp düştüm. Bir sürü darbeden sonra takatim kalmadı ve bayıldım. Uyandığımda ise başımda bir hademe beni tokatlayarak ayıltmaya çalışıyordu. Ama sınıfta bir gariplik vardı. Yerler kan, bir sıra ise ayağı kan içinde havadaydı. O kan yere damlayarak rahatsız edici bir ses çıkarıyordu. Sağ kolumu oynatamıyordum. Bu hademe kimdi ? Ben neredeydim ? Burası benim okulum muydu ? Hangi sınıftı ? Saat kaçtı ? Sağ omzum neden ağrıyor, sağ kolum neden hareket etmiyordu ? Koridorda koşarak gelen biri vardı. Eirene diye bağıran bir kadın ? O kimdi, yoksa annem mi ? Sesi çok tanıdıktı. Dünyanın en güzel kadınının sesiydi o. Annemdi. Gözlerimin önünde karanlık bir perde vardı, hareket edemiyordum. Kımılda hadi lanet olası beden, bu soğuklukta ne ? Yine mi şuurumu kaybediyorum ?
    • Now*
    E: Ufak bir sakatlık.
    B: Dikiş izleri pek öyle demiyor ama ?
    E: Peki sen bugün Özge ile kavga ettin mi ?
    B: Biraz tartıştık.
    E: Aç o biraz kısmını.
    B: Senin yanına gitmek istediğini, benimde onla birlikte gelmemi söyledi. Ama gitmek istemediğimi belirttim. Bana seninle bir derdim olup olmadığını, geçen gün bizi yolda konuşurken gördüğünü ve ne konuştuğumuzu sordu. Bende geçiştirdim. Birden kavg-
    E: Anladım devdıbını anlatmasan da olur. Peki sen niye gelmek istemedin ?
    B: Imhh şe-
    E: Dur tahmin edeyim, çünkü korktun.
    B: Yaaa hay
    E:Evet.
    B: Biraz.
    Benden korkması iyi bir şeydi. Bu onun yanlış yapmaması için yeterli bir sebepti.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +1
    Buse : Peki senin sırtına ne oldu ?
    Eirene: Dediğim gibi ameliyat.
    B: iyi ama neden ?
    E: Yapmamam gereken bir şey yüzünden.
    O sırada soğuktan üşümüş elleri ile ize dokunuyordu.
    B: Ne kadar da çok iz var böyle.
    E: Bu yaşa gelene kadar az badire atlatmadım.
    B: Peki kaburgana ne oldu ?
    • Flashback*
    Satıcı adam: Hey evlat bırak onu yerine.
    Ben: Ama almayı düşünüyorum.
    A: Yeteri kadar paran var mı ?
    B: indirim yaparsan neden olmasın.
    Adamın biri geçerken elime çarpar ve biblo düşüp kırılır. Beni dükkandan kovmak için tekme atan adamın ayağında bot vardır. Tekme atar ve kaburgama gelir. Bot çelik ben ise küçük olduğum için kaburgamda 4 kemik kırılır.
    • Now*
    E: Kırıldı.
    B: Çok açıklayıcı oldu. izleri çok kötü. Çok güçlü bir çocuk olmanın nedeni zorlu bir çocukluk geçirmen herhalde. Dokundukça içim sızlıyor. (Gözü kapalı bir şekilde dikiş izlerini ovalar.
    E: Ellerin çok üşümüş, fazla üşümediğinden emin misin ?
    B: Hayır be senin vücudun yanıyor.
    E: Eğer sadece benim vücudum yansa senin de yanakların kızarmaz değil mi ?
    Sanırım Buse biraz bana hallenmişti. Sanki orgasm olduktan sonra birbirine sarılıp okşayan sevgililer gibi okşuyordu vucudumu. Ayrıca vücut ısısı yüksekti ve füzeler de biraz dikleşmişti.
    E: Neyse ben üstümü giyineyim artık.
    B: Bende sen çıkmadan kaloriferi yakıp kıyafetlerini kurutayım. Bu arada hırka için sağ ol.
    E: Ev için de baban sağ olsun.
    ikimiz de işimize baktıktan sonra saatin 6 ya doğru geldiğini fark ettim. Annemi aradım. işinin uzadığını, akşam abimi alıp 1 saatlik işlerinin olduğunu ve saat 10 gibi geleceklerini söylediler.
    E: Bizimkiler geç gelecekmiş, 7 gibi ben çıkarım. Sizinkilere rahatsızlık vermek istemem.
    B: Bizimkiler 11 'den önce gelmez. ikisi de aynı büroda çalışıyor. Mali müşavir. Burada 0'dan büro açtılar. Ve burda daha çok müşterileri var. Yeni olduğu için 11'den önce gelemezler.
    Bu iyi haberdi. Dışarıda donarak ölmeyecektim.
    E: iyi o zaman, saç kurutma makinanız varsa ben bi fön atayım.
    B: Gel, vereyim.
    Banyoda değil de yatak odana geçince versen. Çok daha tatlı olur aslında ama, bu da idare eder.
    Fönümü çekip salona geldim.
    B: Anam çen çok tatlı olmuşun yaaaa.
    E: Kedi mi seviyon o tepki ne öyle ?
    B: Yoo seni seviyorum.
    Bana yol yaptığı belliydi. Ama hemen ayaklanmak istemedim. Tabii ben kendimi frenliyordum ama o kendini ne kadar tutabilecekti ?
    E: Ayb oluyor ama.
    B: Ayn yatakta olur derler (ihihihihi siritisi)
    E: Pekâlâ.
    Buse gözlerimin içine bakıp donakalmıştı. Sanki kimse ona arkadaş gözü ile bakmamış ve en çok istediği şey buymuş gibi. Hâlâ kendimi tutuyordum fakat Buse bunu bozmakta kararlıydı.
    ( https://youtu.be/WkVvG4QTO9M )
    iyice bana doğru yaklaştı ve dudağımı öpmeye başladı. Biraz emiyor birazda ısırıyordu. Aynı şekilde karşılık vermeye devam ettim. Tüm vücudunu yaklaştırdı. Vücudu vücuduma deyiyordu artık. Arada kıyafet olsa bile dikleşen gögüslerini hissettim. Dudağını yavaşça çekerek:
    B: Sanırım bir şey istiyorum.
    E: Ne istiyorsun ?
    B: Seni.
    Kucağıma çıkmak istiyordu. Yavaşça aldım ve beline sarılırken yiyişmeye devam ettik. Bir elimi alıp yavaşça sütyenin dışından memesini sıkarken diğer elini kalçasına aldı ve sıkmaya başladı. Bazen zevkten dudağını dudağımdan ayırıp inliyordu.
    B: Bakıyorum da kan bağışı başlamış ha (sinsice gülme)
    E: Ha ?
    B: Kızılay çadırı dikilmiş.
    E: Gel de indir, ne diyeyim.
    B: Erkeklerin yol göstermesi gerekmiyor mu ?
    E: Odan neredeydi ?
    B: Solda, tuvaletten bir önceki kapı nede-- A-Aa (çığlıklar) .
    Bunu kucağıma alarak önce duvara yasladım. Daha sonra kucağıma yerleştirirken yiyişmeye devam ettim, Ayakları belimde boynuma sarılırken odasının kapısını açtım ve yatağa yavaşça uzandırdım. Daha sonra füzeleri avuçlarken bu benim tisörtümü açtı. Bende yavaşça tişörtü açtım. Dudaklarından yavaşça köprücüklerinr doğru kaydım. Önce köprücük daha sonra ise boynunu yaladım. Bu heyecanla sütyeni çıkarmaya çalışıyor bir yandan da inim inim inliyordu. O kadar güzel sesi vardı ki çoğu insanı daha duyar duymaz ayakta bitirirdi.
    E: Sakin ol, ben açarım (ciksi ses tonu ve yavaş hareketler ile)
    B: Durma, biraz daha hızlan.
    Hızlı ve kegib bir şekilde nefes alıp verirken ben yavaş bir şekilde memelerini yaladım. Uçlarını ufak bir şekilde dişledim ve yavaş yavaş aşağıya doğru kaydım. Niagara şelalesi gibi olmuştu. Zaten yapış yapış ve sırıl sıklamdı. Ama Anadolu çomarı bakire olduğunu anlayınca züte yöneldi ve orayı yalamaya bir yandan da kl1torisi okşamaya başladı. Bi züte parmak atıyordum birde klitora. Sıra bana gelmişti. Oral sevmezdim. Bu yüzden eline tükür ve çavuşa selam ver dedim.
    Çavuş savaş vermeye hazırdı. Bunu yatağa yatırıp iyice bacak arasını açtım. Önce biraz dıbına sürtüp vurdum, başını sokup geri çektim. Sonra bunun zütüne girip uzun süre yavaş yavaş inlettim. Çok sulanmış ve yorulmuştu.
    Yatağa uzanıp bunu üstüme aldım.
    B: Yavaş gir, hepsini zorlama.
    Yavaş yavaş bunu yaparken bende yorulmuştum artık. Pıttığı okşaya okşaya bunu boşlattım ve bende züte bıraktım. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···