/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +106 -13
    Yıl 1986, Yalova'da bir köy, Bahri ve Ayşe'nin erkek çocuğu dünyaya gelir. Adını ismet koyarlar. Köyün hocası bir türlü çocuğun kulağına ezan okumak istemez, çünkü Ayşe'nin kısır olduğunu herkesler bilirdi. Bahri yalvar yakar ikna eder hocayı, hoca okumaya başlar. Çocuğun ağlaması kesilir, gözleri simsiyah olur. Hocanın burnu kanamaya başlar, çocuğu yatağa doğru fırlatır fırlatmaz kaçar. Köy meydanına endişeli bir biçim de koşarken gören köy ahalisi hemen hocanın yanına koşarlar. Hoca her şeyi anlatır, köylü bunlar köyümüze lanet getirecek diyerek ellerine aldıkları sopa, taş, tırpanlar ile Bahri'nin evini basmaya giderler. Bahri ile Ayşe her şeyin farkındadır. Apar topar eşyalarını toplarlar. Öncelik ile kasabadaki sağlık ocağına gitmeleri gerekmektedir. Yeni doğum yaptığı için Ayşe'nin kanaması tam durmamıştır. Çocuğu ise daha önceden hazırladıkları özel bir tılsımlı havlu ile sararlar. Köylü gelmeden hemen önce evden çıkarlar. Yolda sadece ismet'in ağlama sesleri vardır. Ne Bahri konuşuyor nede Ayşe. 1-2 saatlik yolun ardından sağlık ocağına varmışlardı. Kasaba çok sessiz az insanın yaşadığı ve ihtiyar bir hekime sahip sağlık ocağı vardı. Hızlı bir biçim de Ayşeyi kucağına alarak içeri taşıdı Bahri. Durumu anlattı doktora, doktor gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra dinlenmesi için Ayşeyi uyuttu. Bebeğin sağlık kontrolleri de gayet olumlu çıktı. Bahri çok rahatlamıştı fakat artık dönecek bir evleri yoktu. Hastane telefonundan istanbul'daki dayısı Mehmet'i aradı, Mehmet'e çocuğunu köy yerinde büyütmek istemediğini onun çocukları gibi şehirde büyütüp, eğitim almasını istediğini söyledi. Mehmet ise yardımcı olacağını, adresini verdi. istanbul'a geldiğin de onlara ev ve Bahri'ye bir iş ayarlayacağını söyledi. Gece 3 suların da doktor korkunç olarak nitelendireceği çığlıklar ve ağlamaları ile iç geçirdiği masasında bir anda irkilerek uyandı.
    ···
  2. 2.
    +33 -1
    Etrafta kasvetli ve ağır bir pis koku vardı. Yavaşça hastaların olduğu bölüme giriş yaptı. Kokunun ağırlığı yüzünden eli ile burnunu kapatmıştı. Kokunun yeni gelen doğum yapanların odasından geldiğini fark etti. Odanın kapısını açtığında ise donup kalmıştı. Bebek hava da uçuyor, sanki görünmeyen bir insan onu sallıyordu kucağında. Doktor zaten ihtiyar bir insandı, kalbi teklemeye başladı. Bahri dışarıdan içeri doğru koşmaya başlamıştı, doktorun bağırmasını duyunca. Doktor yerde titriyor kalp krizi geçiriyordu. Bahri hemen Ayşe'ye bir şey olup olmadığını kontrol etmek için odaya daldı çocuk beşikte yatıyordu, Ayşeyi ve bebeği taşıyarak arabaya bindirdi. Arkasına bile bakmazsızın istanbul'a doğru yol almaya başladı. Ayşe gördüklerini Bahriye anlatsa da Bahri'nin çocuk sevinci, bu anlatılanları umursamadan geçiştirmesine neden oluyordu. Ayşe çok korkuyordu, böyle olmayacak bir hocaya gitmemiz gerek demesine rağmen, Bahri oralı olmuyor sürekli oğluna bakar gülümsüyordu. istanbul'a girdiklerin de bir kenarda durarak Mehmet'i aradı. Mehmet orada kalmalarını gelip alacaklarını söyledi. Arabada beklemeye başladıkları sırada, arabanın sallanmaya başladığını hissettiler kapıları kitleyip etrafa baksalar da kimsecikler yoktu. Tam o sırada arabanın tavanı bir anda içeri göçtü.
    ···
    1. 1.
      0
      eski entrylerine baktım da panpa sen cinlerle kafayı bozmuşsun sanki?
      ···
  3. 3.
    +20
    Bahri korkudan titreyerek, arabayı çalıştırdı. Sürat ile gaza bastı, Ayşe çok korkuyor bir camiye saklanmaları gerektiğini söylese de Bahri oralı olmuyor doğruca istanbul'a Mehmet'in yanına gitmek istiyordu. Bir süre yol aldıktan sonra bebeğin ağlama sesleri kulak tırmalayacak cinstendi. Bahri Mehmet'in onları alacağı noktaya gelmişti. Mehmet de çok geçmeden 10-15 dakika kadar sonra yanlarına geldi. Suratlarındaki korku, endişe ve kızarık gözleri Mehmet'i şaşırtmıştı. Neler olduğunu sorduğun da, Bahri yolda bir hayvana çarptığını arabanın üstüne doğru savrulduğunu bu yüzden de hala çok gergin olduklarını söyledi. Mehmet arabanın tavanındaki göçüğe bakarak Bahri'nin söylediklerinin doğru olduğunu düşündü. Arabayı bırakmalarını yarın gelip bir çekici ile alabileceklerini hemen eve dönüp dinlenmelerini gerektiğini söyledi. Bahri arabayı kitledi, Mehmet'in aracına geçtiler. Ayşe çok bitkin düşmüştü. ismet ise hala ağlamaya devam ediyor bir türlü susmuyordu. Mehmet emzirin şu çocuğu aç ki bu kadar bağırıyor. Kazadan sonra çocuğu beslemeyi unuttunuz herhalde acemi anne baba sizi diyerek ortamı yumuşatıyordu. Bir süre sonra Mehmet'in evinin önüne geldiler. Mehmet ışıkları açık bıraktığına emindi. Işıklar kapalıydı, elektriklerde var lakin garip diye içinden geçiriyordu. Bahri ve Ayşe hemen arabadan inip eve doğru yöneldiler. Bahri'nin telaşlı hareketleri bir hayvana değilde insana çarpmış olabileceği düşüncesine sokuyordu Mehmet'i, eve girdiler temiz yatakları hazırdı. Mehmet'in karısı ve oğlu kayın pederin de yatıya gitmişlerdi. Yarın Esma seninle çok güzel ilgilenir odanız burası rahat rahat uyuyun diyerek, oğlu Yasin'in eski beşiğini hazır etmişti. ismet'i beşiğine yatırdıktan sonra hadi Allah rahatlık versin ben uyuyorum diyerek odadan çıktı. Bahri ve Ayşe de hemen yattılar. ikisi de birbirlerinin gözlerine korkarak bakıyor ve bir yandan da uyumaya çalışıyorlardı. Gece 4 suların da ağlama sesleri ile uyandı Bahri beşiğe doğru döndüğün de ise, simsiyah bembeyaz gözleri olan, göz bebekleri olmayan bir siyah çarşaflı ismeti kucağında sallıyordu. Bahri bağırmaya başlamıştı.
    ···
  4. 4.
    +14
    Bahri Ayşe ye doğru döndü, Ayşe'nin gözleri kıp kırmızı bir haldeydi. Bir anda kapı açıldı, Mehmet içeriye daldı ne oldu? ne oldu? diyerek telaş içinde sorarken. Ayşe de yeni uyanarak ne oldu Bahri diyordu. Bahri yerinden fırlayıp bebeğe baktı, bebek uyuyordu. Mehmet yaptığınız kazadan dolayı bir kabus gördün hadi yat çok yorgunsunuz bal hanımını da uyandırdın . Eğer yerinde rahat değilsen gel benim yerime yat, ben salon da yatarım demesine rağmen Bahri kabustu evet sadece kabustu özür dilerim bir anlık gaflet ile bağırdım dedi. Mehmet kapıyı kapatarak odadan ayrıldı. Ayşe ye gördüklerini anlattı, Ayşe bu işin doğru yol olmadığını bir hocaya danışmaları gerektiğini yineledi. Bahri olmaz çocuğumuzu elimizden alabilirler bu dediğin olmaz diyerek Ayşe'nin tüm yalvarmalarına karşı geliyordu. Sabah olmuştu. Ayşe bebeği emziriyordu. Bahçede, Mehmet ile Bahri oturuyordu. Mehmet sabah oto kurtarıcıyı aradığını ve arabayı sanayiye aldırdığını söyledi. Bahri teşekkür etti. Mehmet dün geceki konuya girmek istiyordu ama çokta üstelemek istemese de dayanmayıp giriş yaptı. Dün gece çarptığın bir insan mıydı? diye soruyu yöneltti. Bahri çok sakin bir şekilde hayır değildi aslında ne olduğunu bile bilmiyorum göremedim diyerek olanları anlattı. Mehmet belkide bir ağaçtan kopan büyük bir daldı karanlıkta bu kadar şiddetli bir göçüğü kolay kolay yapabilecek bir canlı yok diyordu. Bahri de doğrular nitelikte kafasını sallıyordu. Esme ile Yasin akşam ezanın dan sonra gelirler ben biraz geç dönebilirim, muhtar ile sizin ikamet ettiğiniz yerini nasıl değiştirebiliriz bir öğreneyim diyerek Bahri'nin omzuna selametle der gibi dokunduktan sonra oradan ayrıldı. Bahri içeriye doğru yöneldi. Fakat ileri de yolun ortasın da ona doğru bakan 4-5 adet çarşaflı insan vücut hatlarına sahip varlıkları gördü. Hemen içeriye attı kendini odaya koştu. Ayşe bebeği emziriyor ve sallıyordu. Derin bir nefes aldı. Böyle görmelerin devam edeceği ve çoğalacağından korkuyordu. Öğle namazına camiye gidip konuyu cami hocasına açmayı kararlaştırdı. Ayşe'nin yanına yatıp ona sarıldı ve hoca bulacağını söyledi.
    ···
    1. 1.
      0
      Rezz alalım
      ···
  5. 5.
    +20 -1
    Ayşe mutlu olmuştu, teşekkür etti. Yatağın üzerindeki tabloyu çıkarıp, Kuran'ı Kerim'i bir kılıfa koyarak oraya astı. Bahri abdest aldıktan sonra, camiye gitmek için evden çıktı. Yolda ise hocaya her şeyi açık açık anlatmanın mı yoksa bazı yerlerini saklayıp saklamama konusunu düşünüyordu. Camiye varmıştı, içi birazda olsa huzur dolmuştu. Namazı kıldıktan sonra, dışarıda hocayı beklemeye başladı. Hoca çıktığı gibi dibinde biti verdi. Hocaya çok önemli bir konu hakkın da danışmak istediğini dile getirdi. Hoca tabi buyurun evime misafir olun diyerek, sizi ilk defa görüyorum yenimi taşındınız buraya diyerek sordu. Bahri, dün gece geldiklerini eşinin yeni doğum yaptığını, Alt sokaktaki müstakil evde Mehmet'in misafiri olduklarını söylediğin de, hoca tekledi ney? nasıl? Mehmet'in evi mi? Sen ne dersin be adam, Mehmet ile ailesi oradan taşınalı 2 yıl oldu. Tası tarağı toplayıp Almanya'ya göç etti dedi. Bahri ne olduğunu anlayamamıştı, şok geçiriyordu donup kaldı Ayşe, oğlum diye bağırarak koşmaya başladı. Hocada arkasından gidiyordu. Tam evin önüne geldiğinde ise gördükleri karışısın da beyninden vurulmuşa dönmüştü. Harabe bir ev, gerçekten de en az 2 yıl kimsenin bile girmediği bir ev vardı karşısında. Zar zor ayaklanarak içeri girmeye çalışıyordu. Hoca dur, etme bir dur dese de. Ayşe ve ismet diyerek içeri daldı etraf bomboş yıkık bir haldeydi. Semtin ayyaşlarının içip attığı içki kutuları ve şişelerinden başka bir şey yoktu. Hoca arkasından omzuna dokundu gel evlat sen ne edersin ne bu hal diyerek ağlayan Bahri'nin kolundan tutarak evine doğru zütürmeye başladı.
    ···
    1. 1.
      +1
      Seri milader
      ···
  6. 6.
    +19
    Hoca ne olduğunu anlayamamıştı. Bu adam neyin nesiydi veya deliydi. Ama Mehmet'i bilmesi ise dahada meraklandırıyordu hocayı. Bir kaç sokak geçtikten sonra evin kapısını açtı içeri girdiler. Üst kata geçtiler. Hocanın eşi bir şeyler ikram etmek için alt kata indi. Anlat bakalım adın nedir? kimsin kimlerdensin? Mehmet'i nereden tanırsın? Gibi bir çok soru yöneltti. Bahri her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmaya karar verdi. Hoca efendi bizim çocuğumuz olmuyordu . Biz de bir hoca bulduk aradık araştırdık. Kütahya'ya gittik. Kısır olan bendim Ayşem ise benim yüzümden çocuk sahibi olamıyordu. Hocadan yardım istedik bu hoca 7 gün 7 gece onun evinde kalmamızı aşını ve suyunu içmemizi istedi. Her gece ben bataklığa giderek 1 kaç kez yuvarlanıyor her yerim çamura bulanıyordu Ayşem de beni yıkıyordu. 7. gecenin sonun da hoca kadın halvet olmamız gerektiğini söyledi. O gecenin sabahın da hoca kadın bir bebeniz olacak erkek olacak fakat bunun bir bedeli olacak dedi. Elinde bir kağıt vardı bir de bıçak, avuçlarımıza kesip atıp o kağıda damlattık. Hoca şaşkın bir halde araya girerek. Peki bu kadın sizden başka bir şey istedi mi dedi. Bahri hayır zaten onlar istediğini alacak diyordu. Köydeki doğum ve kasabada yaşadıklarını ve Mehmet ile konuştuğu o geceye kadar anlattı. Hoca Bahri'ye bak Bahri kardeş ben bu işlerde ilim sahibi değilim ama çok iyi tanıdığım kefil olabileceğim bir ağabeyim var seni ona zütürebilirim, önce karnımızı bir doyuralım sen biraz dinlen dedi. Fakat Bahri, Ayşe ve oğlunun kayıp olduğu için bir an önce gitmek istiyordu. Hoca hazırlandıktan sonra araca geçmek için aşağıya indiler. Bir kaç adet kağıt çıkartarak cebinden Bahri'ye uzattı, bunları cebine koy ve hiç kaybetme dedi. Bahri kağıtları aldı, araca binip yola çıktılar.
    ···
    1. 1.
      0
      miladerim bu saattemi yazilir bu hikaye
      ···
      1. 1.
        +3
        insanları korkutmak veya etkilemek gibi bir amacım yok. Hikayemi yazıyorum sadece, saatmiş, beğeni almakmış gibi dertlerim yok.
        ···
  7. 7.
    +20
    Gidecekleri alimin çok kuvvetli olduğunu, sizin sorununuzu da çözeceğini düşündüğünü söyledi. 3-4 saat kadar sonra ıssız bir dağ yoluna girdiler. En tepede bir köşk tarzı evin önünde durdular. Hoca ve Bahri indi, yavaşça kapıya gelerek zile bastılar. Etrafta ne ses vardı nede orada yaşayan bir insan belirtisi. Kapı bir anda açıldı, Bahri korktu geriye 2-3 adım attı. Hoca eliyle gel işareti yaparak içeri evin kapısına doğru ilerledi. Ev kapısı da açıldı. Bahri iyice ürkmeye ve korkmaya başlamıştı. içerisi gayet nezih olarak adlandırılacak bir ortamdı. Eşyalar 1700 yıllardan kalma gibiydi. Tertemiz bir evdi fakat evin duvarlarındaki tablolar ve semboller çok ürkütücüydü. Salonda oturmaya başlayan Bahri ve hoca, merdivenden gelen ayak sesleri ile merdivene doğru baktı. Yaşlı cübbeli ve gayet nur yüzlü bir dede iniyordu. Biriyle hasbıhal edercesine ağız bölgesi oynuyordu. Gülümseyerek salona döndü hoş geldiniz diyerek elini kalbine zütürüyor hafif hafif vurarak hoş geldiniz demeye devam ediyordu. Karşılarına doğru ilerleyerek oturdu. Ah evladım can veren de Allah alanda sen ne diye gider kötü ve lanetlenmiş ruhlara bulaştın. Çok çocuk hasretin var ise alsaydın bir yetim hem Allah daha çok sever öksüz besleyeni büyütenider. Bahri nasıl bildiğini anlamasa da yüzüne baktığında içi huzur doluyordu. Hoca direk lafa girer, ey nur yüzlü dedem sen konuya benden daha iyi vakıfsındır. Karısı ve oğluna ne oldu, yardım edebilir misin?. Dede çok sakin bir şekilde evladım şimdi doğru buradan Kütahya'ya o mahluk kadının yanına gidiyorsunuz. Bana o parşömeni getiriyorsunuz. Yoksa işimiz çok zor. Karın ve oğlun cinler aleminde bir zindan da cinehül ile bulanmış rahminden onlardan bir çocuk geldi dünyaya. Onu sahiplenmeye çalışacaklar fakat alemler arası sözleşme yüzünden Ayşe çocuğu onlara teslim etmediğinden çocuk üzerinde etki edemiyorlar. Ayşe yi yıldıracaklar önce bu yüzden hemen o parşömeni bana getirin. Bende o mahluk kadının yaptığı büyüyü bozacağım ama şuna söz veremem. Çocuk bir cinehül bu yüzden onun akıbetini göreceğiz. Ne kadar cinlerin soyu olsa da insan aklı ve ruhu ile doğdu. Özgür iradesi yaşına gelene kadar seçim için onu orada da tutabilirler. Ama Ayşe yi buraya getirirsek çocukta dünya da kalacak. Hoca ve Bahri hemen kalkar. Bahri bir an önce Kütahya'ya gitmek için acele etmek ister. Dedenin elini öptükten sonra 2 side oradan ayrılarak Kütahya'ya doğru yol almaya başlarlar.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +8
    Arkadaşlar kusura bakmayın. Bir işim çıktığı için yazamadım, devamı geliyor beklemede kalın.
    ···
    1. 1.
      0
      Aga keşke wordden yazip buraya atsaydin senin aq
      ···
    2. 2.
      0
      Rezzerved
      ···
  9. 9.
    +28
    Aradan geçen günler, hocanın Bahri'ye verdiği öğütler ve karışılaşacağı olaylar da neler okuması gerektiğini öğütlüyordu. Bahri korkuyordu fakat dede ile görüşmeleri ona çok fazla huzur sağlamıştı. Bir kaç saat sonra Kütahya'ya varmış olacaklardı. Bir takım kağıtları çantasından çıkarıyordu hoca, yavaşça ve okuyarak Bahri arabayı kullanırken etrafta bir şeyler görürse aldırmamasını sadece yolda ilerlemesini tembih etmişti hoca. Bahri sürekli yardım isteyen, can çekişen, kaza geçirmiş insanlar görse de hoca dur demeden durmamaya özen gösteriyordu, aklını çelmelerine izin vermiyordu. Kütahya'ya varmışlardı. Köye doğru yol almaya başladılar. Hoca köyün girişindeki şerli cinlerden nasıl bir işe bulaştığını anlıyordu. Bahri bu kadını nereden bulduysa, böyle bir insanın düzelme şansı yoktu. Ruhunu, bedenini hayatını cinlere vermişti. Hoca kadının evinin önüne geldiler. Hocamız çantasından çıkardığı Kuran-ı Kerim'i okumaya başladı. Dış kapı sarsılıyor, pencereler açılıp kapanıyordu. Kapı açıldı sıska bir kadın göründü bu o mahluk kadındı. Hocaya okuma yeter okuma diyordu. Hoca ey mahluk kendini neden sattın, bilmez misin Allah'tan başka yüce ilah yoktur! Kadın yavaşça merdivenleri iniyordu. Üstü başı pislikten kabuk bağlamış, tırnaklarının uzunluğu ve içlerindeki pislikler bakmaya dayanılmayacak kadar insanın midesini bulanırdırmaktaydı. Hoca direk söze girdi. Ben Ehli Vuuye kabilesi alimi tarafından görevlendirildim. Bu adam ve karısı için yaptığın büyünün parşömenini istiyorum. Mahluk kadın gülerek. Bir müslümana yalan söylemek yakışıyor mu? Ehli Vuuye kabilesi mi onlar yeryüzünden 1700 li yıllarda yok edilerek silindi! Hoca bir kağıt çıkartıp açtı. Bahri anlam verememişti bu kabile, alim, deden mi bahsediyordu hoca? Kadının elinde ki sopa bir anda yere düştü. Gözleri pörtleyecek kadar açıldı. Bebebebekleyin diyerek titrek bir ses tonu ile içeri girdi. 10 dakika kadar sonra elinde bir kutu ile geldi. Kadın lütfen bana bir şey yapmayın, yapmasınlar diye yalvarıyordu. Kutuyu aldıktan sonra, Allah'ın laneti üzerinize olsun, Allah ıslah etsin diyerek hoca arabaya yöneldi. Bahri olanları nutku tutulmuş bir şekilde izliyordu. Arabaya biner binmez sordu Ehlu Vuuye de ne kabile alimi de ne, hoca bahrinin omzuna elini koyarak, o zat var ya yüzü nurlar içinde olan bir mülüman cin, peygamber efendimiz Hz.muhafazid(s.a.v.) ile birlikte namaz kılan son kalan 3-4 sahabe cinden biri dedi. Bahri başından vurulmuşcasına şaşırdı. Ama ümitleri daha da yükselmişti. Bir anca dedenin yanına dönmek istiyordu. Arabayı çalıştırıp geri dönüş yoluna koyuldular.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Yaz panpa
      ···
  10. 10.
    +24
    Günler sonra istanbul'a varmışlardı. Hızlı bir biçim de dağ evine doğru gittiler. Kapılar aynı şekilde bir bir açıldı. içeriye girdiler. Salonda bu sefer 3 adet yaşlı amca oturuyordu. Misafirleri olduğunu düşünüyordu . içeri girmeden önce hoca, Bahri ye hiç bir şekilde konuşmaması için tembihte bulunmuştu. Selam vererek, amcaların karşısına oturdular. Hoca sessiz bir biçimde dua okuyordu. Bahri ise amcaların suratlarını inceliyordu onlar da mı cindi? Sessiz bir biçim de kalarak, dedenin gelmesini dört gözle bekliyordu. Ayşe'yi ve ismet'i çok merak ediyordu. Gine ağır adımlar ile aşağıya iniyordu dede, hocaya doğru elini uzatarak kutuyu masaya koy işareti yaptı. Hoca kutuyu koydu. Amcalardan biri ayağa kalkarak kutuyu açtı. Hoca ve Bahri'nin anlamadığı bir dilde konuşmaya başladı amca. Sakin bir hava olması hocayı memnun etmekteydi. Dede parşömeni eline aldı. Yaptığınız antlaşma, çok vahim, bilmediğiniz için resmen Dursun dan olma Ayşe'yi onların taşıyıcılığını yapmış. Birlikte onların alemine, kabilelerine gideceğiz. Mahkeme kurulacak, mahkeme sonucu ne olur ise iki tarafta onu kabul etmek zorundadır. Amcalar aynı anda ayağa kalkarak aynı anda dufre duff diyerek salonun etrafında dönüyorlardı. Dede hocaya Bahri'yi alemlerin kapısından geçmesini için hazır et buyurusunu yaptı. Hoca ile birlikte bahri, hocanın evine döndüler. Bahri hocanın verdiği yeşil bir su ile yıkanmaya başladı. Hazırlandıktan sonra, hocanın verdiği değişik tatta olan bir eti yemeye başladı. Akşam olmuştu. Tekrar dedenin evine gelmişlerdi. Kapılardan geçip salona doğru yöneldiklerinde, Bahri'nin dili ve vücudu tutulmuştu.
    ···
  11. 11.
    +14
    Mehmet'in evinin bahçesinde iken yolda gördüğü simsiyah çarşaflı varlıklar salonun ortasında oturuyordu. Hiç bir eşya yoktu oda tamamen ayna ile kaplıydı. Etrafta yerlerde tuz olduğunu tahmin ettiği madde ile boydan boya kaplıydı. Hoca bahriyi ittirdi. Bahri zar zor adımlar atarak ilerliyordu. Salonun tam ortasındaki bakır tepsinin önüne oturtuldu. Dede ellerini açarak anlamadığı dilde bir şeyler söylüyor, diğer siyahi varlıklar zikir çekercesine kafalarını bir sağa, bir sola sallıyorlardı. Bahri vücudunda çok büyük bir baskı hissediyordu. Gözlerinin kapandığını fark ediyordu. Başı bir anda yere doğru üştü, hızlı bir silkelenme ile etrafa baktığında amcalar ve deden başka hiç kimse yoktu. Ayağa kalkmaya çalıştı, dede otur hareket etme. Şimdi sana yardım eden ve çocuğun olmasını sağlayan pare kabilesinden bir elçi gelecek, mahkeme isteğimizi ve Hz.Süleyman'ın sözleşmesini yineleyeceğiz. Bir süre sonra pencerelerin etrafı siyah dumanlarla kaplandı. Kapı çalıyordu, anlamadığı dilde bir şeyler söyledi dede, içeri uzun simsiyah bir varlık girdi. Dede ona doğru bakmamasını söylemişti Bahri'ye. Dede ile bir şeyler konuştuktan sonra, dede Bahri'ye Ayşe ve çocuğun iyi olduğunu söyledi. Bahri sevinç ve korkunun verdiği duygu ile ağlıyordu. Mahkeme bu gece kurulacak dinlen diyordu dede. Bahri etraftan gelen uğultular ve pencere dışarısındaki siyah varlıklardan dolayı hareket etmek istemiyordu, olduğu yerden hareket etmeden uzanmıştı. Dedenin sopasını yere vurması ile uyandı Bahri. etrafında bir sürü varlık vardı. Dede ona kafasını kaldırmamasını ona söz verdiğin de anlatmasını istedi. Bahri kafasını hafifçe yukarı aşağı sallayarak kabul ettiğini nitelendirdi.
    ···
  12. 12.
    +14
    Mahkeme açılmıştı, anlamadığı bir dilden konuşulduğu için sadece bekliyordu Bahri, sonun da söz ona gelmişti dede anlat dediğin de mahluk kadından ne istediğini, böyle olmayacağını tek bir bedel ödemeleri gerektiğini, her yıl kurban yaramın da kurban olarak kestikleri hayvanı Yahudi mezarlığına zütürerek orada parçala ayırıp, Yahudi mezarlarına gömülmesi gerektiğini söyledi. Dede Bahri'ye son olarak kanın ile imzaladığın parşömende çocuk eğer insan sıfatı ile doğarsa sizde kalacağına fakat cin bedeni ile doğarsa onlarda kalacağına dair bir antlaşma imzalamışsın, normal olarak çocuk insan sıfatı ile doğmuş fakat bizler ikiz doğduğumuzda beden tek ama ruh olarak 2 oluruz. Yani ikiz bir çocuğunuz olmuş, bu yüzden de çocuk üzerinde hakları olduğunu ve kendi alemlerin de olması gerektiğini söylüyorlar. Bu durumda yapılacak tek şey mahkemenin vereceği kararı beklemek olacak. Bahri hüngür hüngür ağlıyordu. Ayşe ve ismet'i kaybetmek istemiyordu. Cin mahkemeleri Hz. Süleyman'ın mührü ile açıldığından taraflı karar verilmesi durumunda adaletten uzak bir durumda, tılsımlı mühür adaletsizliğe karşı hepsini yakacaktı. Bu yüzden cin mahkemeleri, normal insanlardan daha adetli ve doğru kararlar verilirdi. Mahkeme en yaşlı ve müslüman olan cinler tarafından yönetilirdi. Bir süre sonra konuşmalar kesildi. Dede Bahri'ye ayağa kalkmasını söyledi. Karar şu yöndeydi.
    ···
    1. 1.
      0
      rezzzzz
      ···
  13. 13.
    +18
    Karar şu yöndeydi. Anlaşmayı bilmeden imzaladığı ve bedenen insan olduğu için Ayşe ve Bahri de kalması yönündeydi. Bir anda taşkınlık yapmaya başlamıştı kafir cinler. Dede çok ciddi bir biçim de bağırıyordu. Fakat karşı cinler mahkeme kararını yok saymak için uğraşıyordu. Bazıları Bahri'ye saldırmak istiyordu, fakat üstüne doğru gittiklerin de yanmaya başlıyor ve kaçışıyorlardı. Dede'nin etrafını bir anda siyah dumanlar sarmaya başladı. Keçi ayakları gibi ayaklar, baldır bölgeleri tamamen çengellenmiş zincirlenmiş çiviler ile doluydu, her bir zerresi semboller ile kaplı suratı ise gözlerinin yanından yanaklarından çıkmış kıvrımlı ve dikenli boynuzlar olan bir şeye dönüşmüştü. Asası ise bir kılıç gibiydi çok şiddetli kükrüyordu. Bahri baygınlık geçirmişti. Uyandığında bebek ağlama sesi duyuyordu. Kafasını hafifçe kaldırdı hoca ve Ayşe konuşuyor bebek ise hocanın eşinin kucağında sallanıyordu. Ağızı ve dudakları kurumuştu . Zar zor Ayşe'm diyebildi. Ayşe yanına koştu biz iyiyiz hadi biraz daha dinlen diyordu. Bahri akşama doğru ayağa kalkmıştı. Akşam yemeği yendikten sonra, dedeye ne olduğunu en son mahkeme kararını kabul etmediklerini hocaya söyledi. Hoca gülümseyerek, o mahkeme bizim mahkememiz gibi değildir. Karar çıktıktan sonra istersen alemlerin kralı ol bir kere mühürlü mahkemeye katıldıktan sonra, karar geçerlidir. Dedeye gelirsek, uzun zaman sonra sinirlerine hakim olamamış diyelim diyerek hafif bir gülümseme ile bahrinin koluna dokundu. Bahri ya ikiz çocuk ikiz ruhunda olan, merak etme dedi hoca onlar 2 harika kardeş olarak ben tarafından eğitilerek büyüyecek, inşallah oğlunda harika bir hoca olup kardeşi ile beraber insanlara bela olan şerli varlıkları def edecekler. Alt katımız boş Ayşe ile orada yaşayın hem çocuk da gözümün önünde olur diyerek teklifte bulundu. Bahri sadece Allah razı olsun hocam Allah razı olsun diyebildi, ağlamaklı bir şekilde hocaya sarıldı...

    Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Hala ekgiblerimin olduğunun farkındayım. Bu entrynin altına eleştirilerinizi yapabilirsiniz. Yeni hikayemiz, bu akşam veyahut yarın öğlen saatlerin de gelecektir. Teşekkürler, esen kalın.
    ···
    1. 1.
      +1
      Helal panpa valla
      ···
    2. 2.
      +1
      Beğendim güzeldi
      ···
    3. 3.
      +1
      Daha uzun soluklu hikayeler yaz be knk
      ···
    4. 4.
      +1
      tek ricam senden yazım kurallarına lütfen dikkat zor okuyoruz. diyalogları
      -
      +
      -
      şeklinde ya da “” içinde yazsan hiç fena olmaz. bağlaç ve ek olan de/da’lara dikkat et. hikayeler gayet güzel
      ···
    5. diğerleri 2
  14. 14.
    +6
    Gece 12'de yeni hikayeye giriş yapacağım. Bu entriye yanıt olarak da linki bırakacağım, gece 12 de hikaye bölümünden de okuyabilirsiniz. Sağlıcakla kalın arkadaşlar.
    ···
  15. 15.
    +1
    Yeni hikaye için ; http://www.incisozluk.com.../karanlığa-aşık-olan/
    ···