/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +3
    huur çocuğu. Bütün sorumluluğu bana yıkıp gitti. Ben nasıl gidip de kızdan bunu isteyebilirim ki? Sinirden duvara yumruk attım ve cidden elim acıdı. Ama dur biraz. Burası da neresi? Duvar nerede? Evet elim acıdı ama duvara yumruk attığımdan değil. Daha kötü bir şeye yumruk attım. Karşımda arkası dönük bir ork duruyordu. Hasgibtir. Ben buna mı yumruk attım? Ve tüm gücümle vurmama rağmen hissetmedi. Hayır hissetmiş. Arkasını döndü ve ilk olarak beni ensemden tutup havaya kaldırdı. Boyu 2.3 metre falan. Ben 1.78 im.

    Ork-“Sen de nesin böyle?”

    b-“Imm. Bir insan?” Korkuyorum amk. Tek eliyle ensemden beni kaldıran elini sıksa boynumu kırar.

    Ork-“Garip birine benziyorsun. Seni reise zütürsem iyi olacak.” Lan. Beni attı omzuna kız kaldırır gibi zütürüyor. “Lan bırak beni” diye sırtına vuruyorum ama işlemiyor. Orkların kalın bir derisi var. Zaten bunu ilk yumruk attığımda anlamalıydım. Biraz sonra bir baktım beni yan yana çadırların olduğu bir yere getirdi. Çadırlara kurulmuş kabile olmalılar bunlar. Şehirleri falan var mı acaba? Lan neden soruyorsam. Ölme ihtimalim var ama aklımdan geçenlere bak. Sonunda büyük bir çadıra girdik. içeride birkaç tane uzun boylu (Orkların hepsi uzun boylu amk.) bir tane de yaşlı ork oturmuş bir şeyler tartışıyorlardı. Beni aralarına çuval gibi fırlattıktan sonra:

    Ork-“Reisim. Bu kendine insan diyen varlığı nöbet bölgemde buldum.” Yaşlı olan konuştu:

    Yaşlı Ork-“Uzun zamandır insan görmüyordum. Reisim. Bizim diyarımızdan değil. Kendisi de benim gibi gezgindir. Diyar diyar gezip bilgi toplamakla görevlidir.” Ben mi gezginim? Ve görevim bilgi toplamak mı? Ahan. Buldum. Belki Rian’a girişi söyleyebilir. Tam konuşacak iken

    Yaşlı Ork-“Reisimiz izin vermeden konuşamazsın.”

    Reis-“Peki insanların özellikleri nedir Koum?” (Yaşlı orkun ismi Koum)

    Koum-“Özellikleri yalnızca zeki olmaları. Kendi güçleri ile bir şey yapamazlar. Hayatlarını kolaylaştırmak için makine denilen demirden yapılma aletler kullanırlar.”

    Reis-“Kılıç gibi mi yani?”

    Koum-“Hayır. Daha çok kayaları kalırmak, yerleri düzleştirmek, üzerindeki kıyafetleri yıkamak ve aklınıza gelen her türlü şeyde kolaylık sağlamak için.”

    Reis-“Hahahahaha. Bu insanlar o zaman çok zayıf olmalı.”

    Koum-“Evet reisim. Siz koluna bir fiske dahi vursanız kolu kırılır.”

    Reis-“Ama yine de dikkatimi çekti. Bilgileri toplayıp ne yapıyorlar peki? insanlarına mı anlatacak?”

    Koum-“istediği şeyi yapabilir. Ama insanlar bilmedikleri şeylerden korkan canlılar. Bizim hakkımızda ne anlatırsa anlatsın inanmazlar.”

    Reis-“Hahahahaha. insanlar ne kadar garip yaratıklarmış. Demek her şeyden korkan ve makinelerinin arkasına saklanan türler bunlar. Konuş insan. Sana ne diye seslenirler?” Titrek bir sesle konuşmaya başladım.

    b-“Bi Bir Bine.”

    Reis-“Bibir Bine. Ben Kiam Holas kabilesinin şefi. Maan Holas. Neslimiz yüzyıllardır bu topraklarda hüküm sürer. Bizim kabilemizin kurucusu Kiam Holas’tır. Ama bazı kendini bilmezler şefimize Kian Rolas derler. Yüzyıllardır savaşırız onlarla.Bu kadar bilgi yeter mi sence Koum?” Bibir Bine oldu ismim. Hah. Ne güzel. Konuşursam kellemin uçacağını hissetmesem direk karşı çıkardım.

    Koum-“Bu bilgiler onun için önemsiz. Gezginler görerek öğrenir. Ve buradan korkup gitmediğine göre ya insanlar arasında cesaretli birisi, ya da şu an gezginlik konusunda acemi. Her iki ihtimalle de şu an buradan ayrılmıyor. “

    Reis-“Bunu öğrenmenin bir tek yolu var. Bizim en güçsüz savaşçımızı Bibir Bine ile savaştıralım. Ölümüne bir savaş olsun.”

    Koum-“Reisim ölümüne bir savaş olursa Bibir Bine kesinlikle kaybeder. ilk yorulan veya pes eden kaybetsin. Tabiki son karar sizin.Hem misafirimizin geldiği gün öldürülmesi atalarımız tarafından hoş karşılanmaz.”

    Reis-“Peki. Dediğin gibi olsun. O zaman dışarı çıkalım ve dövüş başlasın.” Lan istemiyorum ben ya. Geri dönmem lazım. Geri dön. Geri dön… Olmuyor. Kaç gün kalacağım bile belli değil. işte şimdi sıçtık.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +2
    Elime bir balta verdiler ama taşıyamayacak kadar ağır. Bunu görünce en son ork çocuklarının oynadığı oyuncak balta dedikleri baltayı verdiler. Yine de ağır ama taşınabilirdi. Ucu sivriydi. Parmağımı oyuncak diye değdirmiştim ama kanadı. Bu nasıl oyucak mk? Eğer ork çocukları bunlarla oynuyorsa gerçek baltalar tek sallayışta ağacı kesiyordur. En sonunda karşıma gerçekten de cılız ama bizim dünyada böyle aşırı kas yapan spor salonlarından çıkmayan kişiler olur ya. Ha onlara benziyor. Sadece ork versiyonu. Gözlerimi kapattım ve içgüdüye odaklandım. Tek yapabileceğim şey bu şu anda. Başla işaretini beklesem de başla denmeden ork üzerime koşmaya başladı. Görebiliyorum. Baltasını salladı ve son anda sıyrıldım. Hızım düşük kalıyor saldırıları karşısında.

    Reis-“Neden gözleri kapalı dövüşüyor? insanların dövüş biçimi mi bu yoksa?”

    Koum-“Hayır reis. Başka bir diyardan öğrendiği bir yetenek olabilir.”

    Reis-“ilginç. Ama hızına yetişemeyecek gibi duruyor. Durmadan savunma yaparsa yakında baltayı kafasına geçirir. Ölür mü sence?”

    Koum-“Ben kazanacağına bahse girdim. Göreceğiz.“ Saldırısı git gide hızlanıyor. Arada sıyırıklar almaya başladım. Daha sonra arkamda bir ağaç olduğunu fark ettim ve hemen planımı gerçekleştirmeye başladım. Tam bana balta sallayacakken eğildim ve baltası ağaca saplandı. Ben de o arada oyuncak baltamla ayağına tüm gücümle geçirdim ama bir sorun oldu. Baltam paramparça oldu. Lan. Bu benim elimi kesmişti elimi. Ne yapacağım şimdi? Baltasını çıkarttı çıkartacak. En son çare baltasını almaya engel olmaya çalıştım. Tekme tokat vuruyorum ama işlemiyor ki. Orkların derisinin kalın olması onun yararına. Daha sonra reis kendi dikenli topuzunu fırlattı bana doğru. Topuz önümde yere düştü.

    Reis-“Bu son şansın. Yoksa öleceksin.” Topuzu kaldırmaya çalışıyorum ama kaldıramıyorum. Bu ne lan. Kaç kilo bu? Başka bir şey düşünmem lazım. Düşün düşün düşün düşün… Baltasını ağaçtan çıkarttı ve üzerime doğru yürümeye başladı. Tamam. içgüdüm de kapandı. Yaralarım arttığından dolayı içgüdüye ulaşamıyorum.

    Reis-“Durun. Savaş bitti. Kazanan orklar oldu.” Her bir ağızdan naralar yükseldi. Yenilgiyi normalde pek önemsemezdim ama acizliğimi görünce zoruma gitti. Hiçbir şey yapamadım. Hem de hiçbir şey. Baltam bile kırıldı. Oyuncağın sahibi çocuk bile beni döver herhalde.

    Reis-“Bahsini boşa oynadın ihtiyar. Bu insandan savaşçı değil alıştırma kuklası bile olmaz.”

    Koum-“Sen de gördün. Eğer bizim baltamızı kullanabilseydi ayağını kesebilirdi.”

    Reis-“Boynunu da kesebilirdi ama kesmedi. O andaki korkusunu gözlerinde gördüm. Daha önce bir ölüm görmüş ve bir daha görmek istemeyen birinin gözlerine sahip. Ve bu korkaklık beni sinirlendirmekten başka bir şey yapmıyor.”Daha sonra bağırmaya başladı. “Hadi orkların zaferini kutlayalım. içelim, eğlenelim. Tanrılar bu geceyi bizim son gecemiz yapıyormuşcasına içelim.” Herkes sevinçle bağırıyordu. Büyük bir çadıra girdiler. Koum yanıma geldi.

    Koum-“Orada kullandığın tekniği ben ilk kez görüyorum. insanların tekniği mi bu?”

    b-“Hayır. Bu tekniği ejderhalardan öğrendim.”

    Koum-“Rianlıların yanına daha önce gitmiş olmalısın o zaman.”

    b-“Rian’daki ejderhalardan öğrenmedim. Onların kendi diyarları var. Kendilerini istemsiz bir şekilde Rian’da buluyorlar. Ben de oraya gitmenin yolunu arıyorum. Sen biliyor musun?”

    Koum-“Biliyorum ama söyleyemem.” Elimi sıktım. Nasıl söyleyemem lan?

    b-“Neden söyleyemezsin?”

    Koum-“ileride öğreneceksin. Ama sana özet olarak şöyle anlatayım. Ben sadece kendi dünyam üzerinden başka evrenlere gidebilirim. Sen de öyle. Ve bu bir kuraldır. Ama her evrenden gidiş yolu farklı. Yolu anca kendin bulabilirsin. Şimdi bana bir bak. Anlayacak mısın merak ediyorum.” Baktım. Bir anda gözümde kaybolup geri geldi. “ Görebildin mi?”

    b-“Evet. Bir an kayboldun.”

    Koum-“Bunu sadece gezginler görebilir. Normal kişiler başka evrene gidip geldiğimizde bizim gittiğimizi anlamazlar. Sana anca bu kadarını anlatabilirim. Çünkü sana güvenmiyorum.” Normal olarak. Anne ejderha bile ilk geldiğimde güvenmeyip zihnimi kontrol etti. Orklar tahminimce zihinimi kontrol edemiyorlar. Onun içinde insanlarda olduğu gibi güvenlerini kazanmam lazım. Ve tabiki sonra da gezginler hakkında bilgi alabilirim. Pek kolay olmayacak gibi.

    Koum-“içeri girelim. Reis kutlamaya senin de katılmanı istiyor. Her ne kadar kaybetsen de.” Yav geri dönmek istiyorum ben. Lanet olsun bir geri dönemedim.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    ANANI gibERiM BU NE LAN MK VELEDi
    ···
    1. 1.
      0
      Düzgün konuş klavye erkekliği taslama bana. Ne varmış?
      ···
      1. 1.
        0
        Kimligini at sülaleni giberim senin bak
        ···
    2. 2.
      0
      sen kimsin de sana kimliğimi atacam dallama. adam akıllı konuşmuyorsun durduk yere küfür ediyorsun sonra da gelmiş artistlik yapıyorsun.
      ···
  4. 29.
    +3
    Büyük çadırdan içeri girdiğimde herkes deli gibi içki içiyor, eğleniyor, hatta dişi orkları taciz ediyorlar. Iyy. iğrenç lan. Sanki Game Of Thrones dizi setinde gibiyim. Tek farkı hepsi ork. Dişi orklar erkek orklara cazibeli gözükebilirler ama bana iğrenç gözüküyorlar. Reisin yanına geldik ve Koum tek koluyla kaldırdığı gibi yanındaki kayanın üzerine oturttu resmen. Minder falan bekliyordum.

    Reis-“Senin kaybetmenin nedeni ne biliyor musun? Korkman. Eğer orada elindeki oyuncağı ayağına değil de boğazına vursaydın seni kazanmış sayacaktım. Ama onun öleceğini düşündün ve korktun. Ben de sana son çare kendi topuzumu sana attım. Onu da kullanamadın.”

    b-“Topuz çok ağırdı. Taşıyamadım ki.”

    Reis-“Bunların hepsi bahane. Korkuyorsun çünkü. Güçsüzlüğün korkundan geliyor. Ama bunu yenmenin de bir yolu var.”

    Koum-“Reis. Yapmamanızı tavsiye…”

    Reis-“Senin tavsiyelerini yeterince dinledik. Şimdi sıra benim emirlerimde. Al bunu. iç.” içinde mor bir sıvı vardı. Garip kokuyordu.

    b-“Bu nedir?”

    Reis-“Orklar doğuştan cesaretli olsalar da savaşma isteğini yitirebilirler. Savaşma isteklerini yitirince bunu içerler ve tekrar savaşma istekleri gelir. Bu sana cesaret verecek. içindeki canavarı uyandıracak bir nevi.” Lan uyanmasını istemiyorum ki. Şimdi orka falan dönüşmek istemiyorum.

    b-“içmesem?”

    Reis-“Bana karşı mı geliyorsun?” Öyle bir ses tonu kullandı ki kaypak bir an bana kin tutsa bu ses tonunu çıkarırdı herhalde.

    b-“Tamam. içeceğim.” Bir yudum aldım. Ve dünyam değişti resmen.
    ···
  5. 30.
    +2
    (Bu yaşananları hatırlamayacak.)

    Yerimden fırladım.

    b-“Heeyyyt. Ulan. Siz kimsiniz bee. Hık. Orj orjk orj. isminiji telafuj etmeme gerek yok ulan. Kim karjıma çıkacak. Herkesi deviririm ulaann.” Salondan kahkahalar yükseliyor. Reise doğru döndüm ve

    b-“Sen reissin değil mi? Hık. Benimle dövüş ulan.”

    Reis-“Gel bakalım.” Elime oyuncak baltayı verdiler ve reise vurmaya başladım. Reis dayak yiyormuş gibi yapıyordu. En sonunda tam son vuruşu yapacakken (Yaptığımı sanıyorken)

    Reis-“Aman Bibir Bine. Acı bana. Ölmek istemiyorum.”

    b-“ismim Bibir Bine değil ulan. Bir bine ismim. Aklınıza kazıyın ulan bundan sonra.”

    Reis-“Yeni reisiz artık Bir Bine. “ Beni kaldırdı ve kendi yerine oturttu. “Bundan sonra o ne isterse o olur.”

    b-“Evet ulan. Ben ne istersem o olur. Verin bana şu topuzu.” Reis topuzu uzattı ama yine kaldıramadım.

    b-“Normalde kal kaldırırım da janım istemiyor.”

    Reis-“Reisimiz ne derse o olur.” Orklar hep bir ağızdan “Bir Bine reis çok yaşa.” diye bağırıyorlardı. Kaybolmaya başladım.

    Koum-“Dünyasına dönüyor.”

    b-“Ben izin verdim mi dönmeme? Dönmüyorum.” dedim ve orkların kahkahası eşliğinde kayboldum.

    Geri döndüğümde kumarhanenin önündeydim. Faruk abi bana seslendi.

    Faruk-“Bir Bine. Gel seni eve zütüreyim. iki gündür dinlenmiyorsun. Baksana sarhoş gibi olmuşsun.”

    b-“Ben sarhoj değilim biy biy bir kere.”

    Faruk-“Tamam lan gel bin arabaya işte.” Dediği gibi arabaya bindim.

    b-“Lan Faruk sen de olmasan eve yayan gidecej ha. Hahahaha. “

    Faruk-“Sen içki mi içtin? Çok fena kokuyorsun.”

    b-“Yooo. Orj orj ork ha orklar bana cesaret iksiri verdi. Şu an hijbir jeyden korkmuyorum.”

    Faruk-“Sen iyi balataları sıyırmışsın. Bu kadar çalıştırma demiştim Süleyman’a.”

    b-“Jüleyman kim lan? Kaypak o. ismi KAY PAK. Tekrar et. Kay pak.”

    Faruk-“Seni eve zütürmesem mi acaba açılana kadar?”

    b-“zütür zütür. Orj ork reisini yenip yeni reis olmuş biriyim ben. Kaypak mı bana bir şey yapacak?”

    Faruk-“Sen kaşındın.” dedi ve eve vardık. Arabadan indim. Evin kapısının deliğine anahtarı sokmaya çalışıyorum ama bir türlü sokamıyorum. 10 dakika kadar uğraştıktan sonra kaypak kapıyı açtı.

    Süleyman-“Lan gerizekalı sen misin? Hırsız gibi ne oynuyon kapıyla.”

    b-“Sanane lan. Kapı senin mi? Hahahaha. He senin hıhıhhııhıhı.”

    Süleyman-“içki mi içtin sen bu ne hal lan?”

    b-“Ne ijki içecem. Ben sen miyim lan? Hık. Neyse. Hadi gene iyisin. Yeni reis oldum sen de sağ kolum ol lan kaypak.”

    Süleyman-“Kaypak? Bana mı dedin?”

    b-“Senden bajka kaypak mı var lan burada? Salak ya. Beyin olja da anlasan. Kel kafandan yansıyo galiba bilgiler hahahhahahah.” O kadar sinirlendi ki bir insanın kaşlarını bu kadar çatabildiğini bilmiyordum.

    Süleyman-“Yok. Ben seni şimdi dövmeyecem. Ayıl bir ayık ayık dövecem.” Ensemden tuttu ve içeri aldı. Kömürlüğün kapısını açtı ve beni kömürlüğe fırlattı. Sonra da üzerime kilitledi. “Bir kendine gel o zaman sana bu lafları tek tek yedireceğim bekle sen.”

    b-“Yarağımı da ye ayılırısam.” kapıyı çarptı. Ben de bulduğum yere kıvrılıp sızdım.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +3
    (AYILDI.)

    Uyandığımda başım resmen bedenimden ayrı hareket ediyor gibi. Hayatımın hiçbir döneminde böyle bir acı çekmedim. Başım çok fena ağırıyor lan. Ölmeden öldürdü resmen. Dün ne oldu? En son Ork Diyarı’na gittim, biriyle savaştım, mor bir şey uzattı. Sonrasında ne olduğunu hatırlamıyorum. Gözümü bile zar zor açıyorum. Açtıkça felaket acı çekiyorum. Sonunda açabildim ama tavan simsiyahtı. Kömürlükte miyim ben? Yarım saat falan ayağa sonra anca ayağa kalkabildim. Kalktığımda kapıyı açamadım. Kilitlenmiş. Açmaya uğraşırken birden kilit açılma sesi geldi ve kapıda kaypak vardı.

    b-“Süleyman abi. Ne oldu?” Başım hala ağrıyordu.

    Süleyman-“Şimdi Süleyman abin mi oldun lan şerefsiz bin. Dün kaypak diyordun.”

    b-“KA ka kaypak mı?” Ahan da şimdi sıçtım. Dün gece ne oldu lan? Yoksa o mor şey içki miydi?”Aman abi ben öyle bir şey der miyim?”

    Süleyman-“Demek ki dermişsin. 2 kadeh içince zütün bu kadar kalktığına göre seni yeterince iyi korkutamamışım. Seni ne zamandır dövmüyordum bak benim içinde ısınma olacak bu.” Dedi ve kemeri çıkartıp çıldırmış gibi vurmaya başladı.

    b-“Vurma abi vurma.” Desem de dinlemedi. 40 dakika sonra yoruldu da öyle durdu. Hayvan herif. Kondisyonlu gelmiş. 40 dakikada yorulmak ne lan.

    Süleyman-“Sana kim içki içirdi lan? Söyle onu da ayrı döveceğim.” Bahane bulmam lazım. Bu halimle bile bahanemi buldum lan.

    b-“Ab i. Bar masasında duruyordu. Susamıştım. Su sandım ve içtim.”

    Süleyman-“Sidik iç şerefsiz. Şimdi gibtir gir dışarı. Akşama kadar ne yaptığını düşün. Eve öyle gel. Artık tekrar burada yatacaksın. ANLADIN MI BENi?”

    b-“Tamam abi.” Dedim ve üzerimi bile değiştirecek vakit bulamadan dışarı çıktım.

    Gerçekten çok kötü kokuyorum yav. O değil zar zor yürüyorum. Her yerim ağırıyor. En başta kendime kıyafet almam lazım. 2000 tl hala cüzdanda duruyor neyseki. Hemen gittim bir mağazaya kıyafet aldım. Fazla bir şey almadım. Kot pantolon ve bir tane de üstüme uzun kollu kazak aldım. Hava soğuyor. Kışa girmek üzereyiz. Deneme kabininde giyinip üzerimden çıkarttıracaktım. Deneme kabininde kıyafet denerken kaypağa bir yığın sövdüm. Her yerim morarmış lan. Boşuna ağrımıyor her tarafım. Bir tek yüzüme vurmamış kaypak muallak.
    ···
  7. 32.
    +2
    Eski kıyafetleri çöpe attım. Daha sonra bir parka gittim ve banka oturdum. Hala Rian’a gidecek bir yol bulamadım ama yaklaştığımı hissediyorum. Ama cesaretim kırıldı. Daha güçsüz bir orku bile yenemiyorken nasıl bir krallığa kafa tutabilirim ki? Hadi onu geçtim daha geçen bıçaklı kişilerde ne yapacağımı bilemedim. Onlarda mancınık var balista var mk. Tam bir korkağım.

    “Aa Bir Bine. Naber.” Yanıma döndüğümde Gamze ile karşılaştım.

    b-“iyidir Gamze. Senden naber?”

    Gamze-“Neren iyi be. Her tarafın mosmor olmuş. Hayırdır? Bir şey mi oldu? Dövüşe falan mı girdin?”

    b-“Evet girdim. Ama tek taraflıydı.”

    Gamze-“Hahahaha. O zaman Süleyman abiyi bayağı kızdırmış olmalısın.”

    b-“Ben söylemedim. Sen anladın. Sonra niye söyledin diye ayrı dayak yemek istemiyorum.”

    Gamze-“Hayırdır ne oldu ki? Ne yaptın?”

    b-“Dün de çalıştım işte. Sinirliydim zaten 2 gün üst üste çalışıyorum diye Süleyman abiye. Bir de bardaki bardağın içindekini su sanıp içkiyi içince direk sarhoş olmuşum ağzıma geleni saymışım ona. O da sağolsun sabah ayılmamda yardımcı oldu.”

    Gamze-“Hahahahah. Bir daha bilmediğin şeyi içmezsin bundan sonra.”

    b-“içersem ne olayım.”

    Gamze-“Neyse benim tayfa bekliyor istersen sen de gel dolaşalım?”

    b-“Yok saol. Şu an biraz kendimle kalmak istiyorum.”

    Gamze-“Peki sen bilirsin. Hadi görüşürüz.”

    b-“Görüşürüz.” dedim ve o da gitti. Gözlerimi kapattım. Ve odaklanmaya başladım. Peki orklar diyarına nasıl gittim? Düşünmek bile başımı ağrıtıyor. Şerefsizler. Bir daha da gitmek istemiyorum oraya. Zaten orası ne işime yarayacak ki? Ama güçlenmem lazım. O zaman ilk önce Ejderha Diyarı’na gitmeliyim. Ama ilk önce yorulmam lazım. Veya acıkmam. 2. Seçenek daha mantıklı. Acıkırsam oraya gidebilirim. Açlığıma odaklandım. Gözlerim karardı.
    ···
  8. 33.
    +5
    Gelmiştim. Karşımda Alfa duruyordu ama uyuyor. Şimdi uyandırmak da istemiyorum.

    Alfa-“Bir Bine. Hoş geldin. Her zaman böyle sık gel.” Gözlerini açıp bana bakmaya başladı.

    b-“Ne ara uyandın? Bu kadar hızlı uyanacağını beklemiyordum.”

    Alfa-“Kokunu alınca direk uyandım. Ama kokun biraz garipleşmiş. Üzerinde çok sert bir koku daha var.”

    b-“Sorma.”

    Alfa-“Gözlerinde sanki acı çekiyormuşsun gibi bir hal var. Ve üzerinde de ilk kez gördüğüm mor mor benekler. iyi misin?”

    b-“iyiyim iyiyim sorun yok. Onlar yara. insanlarda eğer acı çeken yer kanamazsa ya kırmızı renk olur ya da bir üstü mor renk olur. Dokunayım deme sakın acıyor.”

    Alfa-“Kolunu bir uzatabilir misin?” Uzattım ve kolumu yaladı. Morluklar dursa da acısı geçti.

    b-“Nasıl yaptın?”

    Alfa-“Hala öğrenemedin mi içgüdünü nasıl kullanacağını? içgüdün sadece gözünü kapatınca etrafı görmeni sağlayan bir şey değil. Her şeyi görmen lazım. Mesela yaralandığında içgüdüsel olarak dilin tükürük bezlerin farklı bir sıvı salgılayıp sen orayı yaladığında gördüğün gibi acısını zütürmesi lazımdı. Hatta anatomini daha iyi bilirsen morluklarını bile yalayarak temizleyebilirsin. Şimdi kıyafetlerini çıkar.”

    b-“Neden çıkarayım. Tamam ben iyiyim gerek yok.”

    Alfa-“Çıkartır mısın sen bir?” Donum hariç her şeyimi çıkarttım.

    Alfa-“Neden onu da çıkartmadın?”

    b-“O kalsın. insanlara özgü bir kural. Israr etme.”

    Alfa-“Tamam.” dedi ve tüm vücudumu yaladı. Iyy lan. Onlar için temizlik anldıbına gelse de içten içe utandım mk. Ama artık acımıyorlardı. Daha sonra üzerim kuruyana kadar beklerken:

    b-“Alfa. Seninle bir şey konuşmam lazım. Ben buraya gelmeden orkların diyarına gittim.”

    Alfa-“Ork nedir? Bir ırk mı?”

    b-“Evet. Çok güçlü bir ırk. Onlardan biriyle savaştım. Ama yetersiz kaldım. içgüdü ile sadece saldırılarından kaçabildim. Hatta birkaç saldırısını bile yedim. Yaladığın yerlerden anlamışsındır. Kanayıp kabuk tuttuğunu.”

    Alfa-“Benden istediğin şey onları nasıl yeneceğin mi? Sana yardım edemem bu sefer maalesef. Çünkü biz daha önce savaş görmedik. Ve savaşmak içimizden gelen bir dürtü değil. Orklar bizim tam zıttımız olmalı.”

    b-“Öyleler. Ama eğer Rian’da hayatta kalmak istiyorsam orklardan da bir şeyler öğrenmem gerekebilir.”

    Alfa-“Güç her zaman zeka ile yenilebilir. Ama bazen zekayı kullanabilmek için de güç gerekir. Gücü sana ben öğretemem.” Ejderhalar ne kadar kudretli varlık olsalar da bana yardım edemiyorlar. Şimdi hiç yardım etmediler demeyeceğim. içgüdüyü onlar sayesinde öğrendim. Ama yeterli değil.

    b-“En azından derdimi dinledin. Teşekkür ederim.”

    Alfa-“Sanki biraz sitem ediyormuşsun gibi hissettim.”

    b-“Yoo. Sitem etmiyorum. Gerçekten. Sadece keşke ben de bir ejderha olarak doğsaydım. Belki de bu kadar güçsüz olmazdım.”

    Alfa-“Sen sadece kendini güçsüz hissettiğin için güçsüzsün. Kendine güvenin kırılmış. Bana dövüşünü göstermende sakınca var mı?”

    b-“Yok tabiki.” dedim ve yanına gittim. Başımı başına yasladım. Dövüşümde geçen her şeyi gördü.

    Alfa-“Sen güçsüz değilsin ki? Güzel savaşmışsın. Hatta kazanmışsın bile.”

    b-“Alfa. Biliyorum beni mutlu etmek için söylüyorsun bunları. Ama kaybettiğimi söylediğini duydun. Onların en güçsüzüydü. En güçsüzünü yenemedim.”

    Alfa-“O en güçsüzü değildi ki. Oradaki tüm orklardan daha çok içinde ateş yanıyordu. En güçsüz olmaktan bıkmış, en güçlü olmaya çalışan tek kişi oydu. Belki başka biri gelse baltası ağaca saplandığı zaman çıkarmayacaktı. Senin kolay görünüşüne aldanıp tuzaklarına düşecekti ve kazanacaktın. Ve o kadar güçlü birini zekan ile yenmiş olacaktın. Ama o en güçsüz olan baltasından vazgeçmedi. Çünkü seni kendiyle denk görüyordu. Sen ise baltan kırıldıktan sonra onu yenilmez olarak düşündüğün için kazanamadın.” Evet. Doğruyu söylüyor. O an aklımdan geçen tek şey onu yenemeyeceğimdi. Başka planlar düşünüyordum ama işe yaramayacağını düşünerek planı gerçekleştirmiyordum.

    b-“Çok yardımcı oldun. Teşekkür ederim.”

    Alfa-“Rica ederim. Kardeşler ne için vardır.” Derken ufukta uçan birini gördüm. Bir ejderha. Evet. Bu Beta. Beta buraya doğru o kadar hızlı uçuyordu ki kendini durduramayıp birkaç metre yuvarlandı. Hemen yanına koştum.

    b-“Beta. iyi misin?”

    Beta-“Sen de mi buradaydın Bir Bine.” Sesi ağlamaklı geliyordu. Gözlerinden yaş geldiğini gördüm. Daha sonra kendini toparlayıp ayağa kalktı.

    Alfa-“Beta. Ne oldu? Gama nerede?”

    Beta-“Gama kayboldu.”
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      ananıskm içime öküz oturdu lan
      ···
  9. 34.
    +5
    Gama kayıp mı oldu? Nasıl?

    b-“Nasıl kayıp oldu? Her tarafa baktın mı?”

    Beta-“Evet baktım. En alt katmana bile. Ama hiçbir yerde yok. Korkuyorum.”

    Alfa-“Tamam. Sakin ol. En son ne zaman gördün?”

    Beta-“Bana birinin varlığını hissettiğini söyledi. Ve gitti. Onu bir daha görmedim.” Birinin varlığını mı hissetmiş?

    Alfa-“Nasıl biri olduğunu söyledi mi?”

    Beta-“Hayır. Sadece kokusunun farklı olduğunu söyledi. insanlarla aynı boyda olabileceğini de. Biliyorsun. Onun hisleri kuvvetlidir. Başına bir şey gelmiş olabilir.” Bir an boğazım düğümlendi. Aklımda parçalar bir bir oturmaya başladı.

    Alfa-“Bir şeyler biliyor gibisin. Anlat bize.”

    b-“Sadece tahmin ama benim gördüğüm ejderha kendi isteğiyle Rian’a gitmemişti. Ya biri buradan ejderhaları Rian’a zütürüyorsa? Ama sadece tahmin. Ne kadar doğru olabilir bilmiyorum.”

    Beta-“O zaman ölecek mi yani? Amacını gerçekleştiremeden?” Ağlamaya başladı. Alfa da kötü olmuştu. Gözlerinden anlayabiliyorum.

    b-“Size söz veriyorum Beta ve Alfa. Gama’yı kurtaracağım.” Artık Rian’a gitmem daha büyük bir önem kazanmıştı. Ne olursa olsun Rian’a gideceğim. Ve daha sonra gözden kayboldular.
    ···
  10. 35.
    +4
    Elektrikler gitti. Gelince hemen atarım partı
    ···
  11. 36.
    +4
    Elektrik erken geldi Allah'tan. Devam.

    Şimdi orkların yanına gitmem lazım. Öfkeme odaklandım. Ve tahmin ettiğim gibi orkların kampına geldim. Öfkem beni orklara yönlendiriyor. Daha sonra bir ork beni görünce direk baltasını üzerime salladı. Son anda sıyrıldım. Ne yapıyor lan bu? Sallamaya da devam ediyor.

    b-“Bekle. Beni tanımadın mı? Ben Bir Bine.”

    Ork-“Biz öyle birini bilmiyoruz. Sen garip bir yaratıksın ve bir anda karşımda belirdin.” Dedi ve baltasını sallamaya devam ediyordu. Farkettim. Burası farklı bir yer. Ama bu salak bana baltasını sallamaya devam ederse hiçbir şey kazanamayacak.

    b-“Şefiniz ile görüşmek istiyorum.” Bir anda baltasını sallamayı kesti. Ve beni tutup çuval gibi kaldırdı. Lan şefinizle görüşmek istiyorum diyince direk zütürüyorlar mı? Bu neyin kafası? Ya suikast düzenleyecek olsaydım? Yine bir çadıra girdik. Bu ork Maan Holas’a benzemiyor.

    Ork-“Reisim. Bu garip varlık sizinle görüşmek istedi.”(Kiam Holas’ın şefine HReis ve Kian Rolas’ın şefine RReis diyeceğim.)

    RReis-”Sen de nesin böyle? Ve benimle konuşmak istersin? Konuş.”

    b-“Ben bir gezginim. Dünya denen diyardan geliyorum.”

    RReis-”Bir gezgin demek. Bizim yaşlı olan Koam’dan duymuştum. Eskiden masallarını dinlerdim. Seni görene kadar da inanmamıştım ona. Artık inanıyorum. Ne istiyorsun insan?” Önemli değil. Sadece söylemem lazım.

    b-“Beni eğitmenizi istiyorum. Ben güçsüz bir insanım. Ve amacım büyük bir savaşta yer almak. Ama güçsüzüm. Güçlenmem için yardım etmenizi istiyorum.”

    RReis-”Hmm. Seni yanıma kabul etmem için güçsüz olduğunu düşünmeyi bırakman lazım.”

    b-“istediğin her şeyi düşünebilirim. Yeter ki güçleneyim.”

    RReis-”Çok aciz duruyorsun. Ve seni bu acizliğe iten şey nedir?”

    b-“Kardeşimi kurtarmam lazım. Şu an Rian denen bir diyarda. Ama ben güçsüz olduğum için onu kurtaramayabilirim.”

    RReis-”Bundan daha fazlası var. Sen bir savaş kaybetmişsin. içinde de hala onla savaş veriyorsun. içindeki savaşını bitir önce. Sonra sana yardım edip edemeyeceğimi düşünürüz.” Dikenli topuzu dikkatimi çekmişti.

    b-“Dikenli topuzunuz dikkatimi çekti. Maan Holas’daki topuza çok benziyor.” Hemen ayağa kalktı ve

    RReis-“Maan Holas’ı nereden biliyorsun? Sen yoksa casus musun?”

    b-“Hayır hayır. Değilim kesinlikle. Ben sadece bir gezginim. Beni ilk önce onların kabilesi yakaladı ve dünyama geri döndüm. Daha sonra geri geldiğimde sizin kabilenizde ortaya çıktım.”

    RReis-“Neden sana inanalım?”

    b-“inanmanız için ne yapmam lazım?”

    RReis-“Senin içinde hiç onur yok mu? Her şeyini feda edip kendinde hiçbir onur bırakmayınca savaşı kazanacağını mı sanıyorsun. Gerçek güç buradadır.” dedi ve kalbini gösterdi. “Sendeki bu eksiği tamamlayana kadar sana yardım edemem.” Artık yeter. Şeref, onur laflarını söylemelerine rağmen kendileri şeref onurdan yoksun yaratıklar. Öfkeme yenik düştüm.

    b-“Neden her ikinizde birbirinize benzerken bu kadar kavga ediyorsunuz ki? Bu da sizde bir şeyler ekgib olduğunu göstermez mi?”

    RReis-“Misafirsin ve üstelik genç ve deneyimsizsin diye sana bir şey demeyeceğim. Aksi halde eğer ki kabilemden biri olsaydın çoktan kafanı koparmıştım.” Sözleri buz gibiydi. Öfkemi bile söndürdü. Yerini korkuya bıraktı.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +1
    Rez helal olsun kardes
    ···
    1. 1.
      0
      Saol panpa.
      ···
  13. 38.
    +3
    b-“O zaman kavganızın nedeni ne? Neden birbirinizle savaşıyorsunuz?”

    RReis-“Kian Rolas bizim atamızın ismidir. Oradaki kendini bilmezler atamızın ismine Kiam Holas diye seslenirler. Bu saygısızlıktır. Atamız bizim topraklarımızın ilk sahibidir. Burayı karanlıklardan temizleyip aydınlığa ulaştırdığı söylenir. Eskiden bu topraklarda sadece kötülük yaşarmış. Daha sonra Kian Rolas buralarda onlarla savaşmış, topraklara fidanlar ekmiş ve bizim neslimize kadar gelmiş. Ama adına saygısızlık yapıldığını duysa ne kadar sinirlenirdi.” Ne yani? Sadece isimde birkaç harften dolayı mı kavga ediyorlar. Hay ben sizin.

    b-“ismini yanlış bildiğinizden dolayı değil sadece 2 harf değişiyor diye birbirinizi öldürmenize üzülürdü.”

    RReis-“Bu kadar yeter. insan türünün bu kadar onurdan şereften yoksun, saygısız bir tür olacağını hiç düşünmezdim.” Yumruğumu sıkarken buldum kendimi. Acıyacağımı bilsem kesin yumruk atardım yüzüne. Öyle sinirlendim ki haddimi aşarak:

    b-“Onur ve şerefim yerinde. Ben kendi kardeşimi kurtarmak için bunlardan vazgeçmeye bile hazırım. Ama sen sadece 2 harf farklı diye kardeşlerini öldürüyorsun. Bana yapacakların umurumda değil.” Üzerine doğru yürüdüm.”istersen kafamı kopart. istersen bağırsaklarımı deş. Ama kardeşimi Rian’dan kurtarmak için güce ihtiyacım var. Ve bunu artık sizden sağlamasam da olur. Kolum kopsa da, ayaklarım bir daha yürüyemese de, kalbim bir daha atmayacak dahi olsa kardeşimi kurtaracağım. Umarım sen de kardeşlerin hakkında aynısını düşünüyorsundur.” Dedim ve arkamı dönüp dışarıya doğru yürümeye başladım. Tam çadırdan dışarı çıkarken kendimi dünyada buldum.
    ···
  14. 39.
    +3
    b-“Gama. Elimden bir şey gelmiyor. Özür dilerim.” Diye ağlamaya başladım. Parkta öylece ağlıyorum. Aciz olmaktan bıktım. Kardeşim tehlikedeyken gidemiyorum yanına. Yanında duramıyorum. Diyemiyorum “seni kurtaracağım.” diye cesaret veremiyorum. Kendimi toparladım ve kafamı kaldırdığımda akşam olmuştu bile. Yarın işe gideceğim. Eve geçsem iyi olacak.

    Eve vardım ve kapıyı açıp içeriye girdim. Hiçbir şey düşünmeden kaypağın dediği gibi kendimi kömürlüğe attım. Yatak artık önemli değil. Sadece Gama’yı merak ediyorum. Ne olacak ona? Tüm gece gözüme uyku girmedi. Ya yakalandıysa? Ya sonu o ejderha gibi olursa? Saate baktığımda çoktan sabah 6.40 olmuştu. Kalktım, hazırlandım ve tam evden çıkacakken kaypak omuzumu tuttu:

    Süleyman-“Bir Bine. Bir sorun mu var? Solgun görünüyorsun.”ilk kez adımla seslendi. Yani 40 yılda bir sesleniyor desek daha mantıklı olur. Ne diyeyim ki. Söylesem de anlamaz zaten.

    b-“Yok abi iyiyim. Sadece geç uyudum.”

    Süleyman-“Hmm. Tamam. O zaman yarın tam uyu. işte uyuklarsan fena dayağımı yersin. içeride yatamadığın için bu haldeysen de nah yatarsın bir daha içeride. istediğin kadar acıtasyon yap.” Dediklerini duymuyorum bile.

    b-“Tamam abi.” Dedim ve ruh modu açık bir biçimde dışarı çıktım. Yani ruh gibiyim. Sadece aklımda Gama var. Korkuyor mudur? Benim onu bulacağıma güveniyor mudur? Acaba daha erken Ejderha Diyarı’na gitseydim ona gitmek yerine bana gelir miydi? Belki de benim hatamdır. Metroya bindim. Tüm yol boyunca bu düşünceler beynimi kemirmeye devam ediyordu. Sonunda işe vardım. içeri girdiğimde Gamze gelmiş masaları siliyordu. Huriye de yerleri paspaslıyordu.

    Gamze-“Bir Bine iyi misin? Çok kötü gözüküyorsun.”

    Huriye-“Aynen. Sanki hayalet gibisin. Bembeyaz olmuşsun.”

    b-“Bir sorunum yok. iyiyim. Sadece geceleyin az uyudum.”

    Gamze-“Senin gece az uyumuş halini de biliyorum. Ama bu halin o halin değil. Sanki kafanı kurcalayan bir şeyler var.”

    b-“Yok bir şeyim. Dediğim gibi yorgunum sadece.“ Anlatsam da inanmazlar ki zaten. Belki ileride anlatırım.

    Gamze-“Tamam. Sen bilirsin. Gözüm üzerinde ama.”

    Huriye-“Sıkıntın varsa bizimle paylaşabilirsin. Bizden sır çıkmaz.”

    b-“Belki ileride. Şimdi olmaz.”

    Huriye-“Peki. Sen bilirsin. “ işe başlasak da bir an başım döndü. Sandelyeye kendimi zor attım.

    Gamze-“Bir Bine. Sen iyi değilsin. Seni hastaneye zütürelim.”

    b-“Şurada biraz dinleneyim kendime gelirim. Sadece birkaç dakika izin verin.”

    Gamze-“Peki madem. Ama eğer fenalaşırsan seni hastaneye zütürürüm.”

    b-“Tamam söz. zütürürsün.” Ben de yorgunluğuma odaklanıp Ejderha Diyarı’na gittim. Alfa her zamanki yerinde yatıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +3
    b-“Alfa. Gama bulundu mu?”

    Alfa-“Her taşın altını aramış Beta fakat bulamadı. Sen yine kötü gözüküyorsun.”

    b-“Bilmiyorum. Bende mi sorun. Çok fazla kafama mı takıyorum acaba? Ama Gama tehlikedeyken Rian’a gidememek ve onu kurtaramamak ağırıma gidiyor.”

    Alfa-“Senin kendini bu kadar kötü duruma düşürmen bana ve Beta’ya ayıp olmuyor mu sence? Bizim elimiz kolumuz bağlı. Yardıma gidemiyoruz. Belki bize sesleniyor ama duymuyoruz. Senin onu bulabilme ihtimalin var. Ama bizim yok.” Onu bu şekilde sitemli konuşurken ilk kez duyuyordum.

    b-“Özür dilerim. “

    Alfa-“Özür dilemeni istemiyorum. Hakkında endişeleneceğim kardeşim olmasın istiyorum. Hepimiz mutlu olalım istiyorum. Gama’nın kurtulması senin elinde. Ama sen bu şekilde kendi vücuduna iyi bakmazsan sen de onu kurtaramazsın.” Sabrımın sınırına gelmiştim.

    b-“BiLMiYOR MUYUM SANIYORSUN? GAMA’YI KURTARMANIN SADECE BENiM ELiMDE OLDUĞUNU BiLMiYOR MUYUM? ONU HER SEFERiNDE MERAK ETMEK NASIL BiR ŞEY HABERiN VAR MI? NASIL? NE DURUMDA? ÖLDÜ MÜ? YAŞIYOR MU? YARALANDI MI? AĞLIYOR MU? BiZE SESLENiYOR MU?... BUNLARI DÜŞÜNMEKTEN YORULDUM ARTIK. VE BUNU KENDiME iTiRAF ETTiKÇE KIZIYORUM. SANKi ONU UMURSAMIYORMUŞUM GiBi HiSSEDiYORUM. BÜTÜN YÜK BENDE iKEN ONA ULAŞMA iHTiMALiM VARKEN ELiMiN KOLUMUN BAĞLI OLMASINA DAYANAMIYORUM.”

    Alfa-“Sonunda kusabildin zehrini. Şimdi daha iyi misin?”

    Bir Bine-“Sadece yorgunu…” derken bilincimi kaybettim.
    ···
  16. 41.
    +3
    Kendime geldiğimde kanatın altındaydım. Alfa olmalı. Ama yerinden kalkamaz ki o. Kanadını kaldırınca kim olduğunu gördüm. Bu Gama. Gama. Buradasın. Yaşıyorsun. Sağlıklısın.

    Gama-“Benim için endişelendin mi?”

    b-“Hem de nasıl.”

    Gama-“Ama endişelenme. Ben iyiyim. Seni bekliyorum. Sen gelene kadar yakalanma veya ölmeye niyetim yok.”

    b-“Nasıl yani? Biz Ejderha Diyarı’nda değil miyiz?”

    Gama-“Hayır. Rüyandayız. Kardeşlerim yaşadığımı anlıyorlar. Bu yüzden bu kadar endişelenmiyorlar. Ama sen anlamıyorsun. Ne de olsa aramızda kan bağı yok.”

    b-“O zaman nasıl rüyama girebildin?”

    Gama-“Kan bağımızın olmaması kardeş olmadığımız anldıbına gelmez. Kader bağımız var dördümüzünde. Bu da annemizin son hediyesiydi. Biz uyurken her gece kanadının altında birbirimize kader bağı dikerdi. Küçükken anlamamıştım ama şimdi daha iyi anlıyorum. Ne olursa olsun birbirimizden ayrılmamamızı istemiş.” Ah anne ah. Ölümünde bile bizi düşünüyorsun. “Yani artık endişelenip kendini hasta etmeyi bırak. Yoksa beni ararken kendini kaybedeceksin. Hem merak etme. Bak. Ben iyiyim. Yakalanmadım da. Diğer ejderhaların yanındayım.”

    b-“Peki oraya nasıl gittin?”

    Gama-“Pelerinli biri vardı. Peşinden gitmek isterken bir geçitin içinden geçtim. Ve sonra içinden geçtiğim geçit arkamdan kapandı. Pelerinli de ortadan kayboldu. Neyse ki ejderhalar beni hemen buldu. Şansım varmış. Anlattığın Lyaa ile tanıştım. Ona senden biraz bahsettim. Buraya geleceğini ve bize yardım edeceğini söyledim. O ise gerek olmadığını ve bizim geri dönüşümüzü bulmaya yaklaştığını söyledi. Belki senin bizi bulmana bile gerek kalmaz.”

    b-“Her ne olursa olsun seni Ejderha Diyarı’nda görmediğim sürece vazgeçmeyeceğim.”

    Gama-“Ben de sana vazgeç demiyorum. Sadece kendine dikkat et diyorum.”

    b-“Tamam. Dikkat edeceğim. Ama sen de kendine dikkat et.”

    Gama-“Tamam dikkat edeceğim.” Dedi ve gülümseyip rüyayı bitirdi.
    ···
  17. 42.
    +1
    nnnnnnnnnnn
    ···
  18. 43.
    +4
    Uyandığımda yine üstüm kapalıydı. Yoksa Gama mı? Değildir. Daha yeni konuştuk.

    Beta-“Günaydın.” Kanadını çekti. Tahmin etmiştim. Alfa yumurtalarından dolayı yerinden kımıldayamıyor.

    b-“Günaydın.”

    Beta-“Gama ile mi konuştun?”

    b-“Evet de nereden bildin?”

    Beta-“Hepimizle konuştu. Başka evrenlerde olduğumuz için zar zor bize ulaşabiliyor.”

    b-“iyi olduğunu söyledi. Ben de şimdi daha iyiyim. Tek derdim onun nasıl olduğuydu. Şimdi Rian’a gitmeye daha çok odaklanabilirim.” Tahmin ettiğim gibi meyvemi de ekgib etmemiş. Meyveleri silip süpürdüm. Yakında bu diyarda meyve bırakmayacağım. Özellikle de kırmızı benekli mavi meyveden. Buna isim koyup patentini almayı planlıyorum.

    b-“Öyleyse ben gidiyorum. Çalıştıktan sonra orklarla şansımı tekrar deneyeceğim.”

    Beta-“iyi haberlerini bekliyoruz.”

    Alfa-“Bir dahaki gelişinde eğer uyanmazsam sakın beni uyandırmaya çalışma.”

    b-“Zaten seni hiç uyandırmam ki? Hem neden?”

    Alfa-“Yavru uykusuna yatmam lazım.”

    b-“Yavru uykusu mu? O da nedir?”

    Alfa-“Bütün enerjim bir anda yavrularım arasında paylaşılacak ve ben o enerjiyi toparlayana kadar yorgun düşeceğim. Yumurtalarından çıkana kadar kendimi toparlamam lazım.”

    b-“Anlıyorum. Yani gelmesem daha iyi olur.”

    Alfa-“Gelmen sıkıntı değil. Sadece beni uyandırma. Beta’yı çağırırsın.”

    b-“Tamam. O zaman ben gidiyorum.” dedim ve

    Beta-“Kendine dikkat et.” dedi ve gözden kayboldular.
    ···
  19. 44.
    +4
    Bence bunun anlamı ejderha diyarına bir daha gitmemeliyim. En azından yavrular yumurtadan çıkana kadar. Çıktığını nasıl anlayacağım ki? Off. Tam sıkıntı. Kafamı kaldırdım ve hala Huriye yeri siliyordu. Bir an içimden “Lan kız ne yavaş siliyor yav. Günlerdir oradayım.” Diye geçse de gerçek hayatta zaman geçmediğini hatırlamam salak gibi hissetmeme neden olmuştu.

    Huriye-“Ahan. Bak yine yaptın. Rengin açılmış yine. Daha kafanı koyalı 10 saniye olmadı.”

    b-“Ne bileyim. Biraz gözlerimi kapattım kendime geldim.”

    Huriye-“Yok yok. Bu başka bir şey. Sen bizden bir şey saklıyorsun ama. Hadi bakalım çıkar yakında kokusu.” Birden aklıma geldi. Berkecan’ın dedikleri.

    b-“Huriye. Seninle bir şey konuşmama lazım.” Onu kenara çektim ve Berkecan ile konuştuğumuz her şeyi anlattım. Huriye en başta sessiz kaldı. Daha sonra:

    Huriye-“Peki sen bu konuda ne düşünüyorsun?”

    b-“Ben mi? Benim bir önemim yok. Zorla evlendirilecek olan sensin. Ben her halukarda seni korumak isterim. Ne de olsa değerli bir arkadaşımsın.” Gözlerini devirdi.

    Huriye-“Babamın eski kafalılığı yüzünden istemediğim bir çocukla evlendirileceğim yani? Zaten söylemişti ama inanmamıştım. Bir de senden duyunca şimdi anlıyorum. Babamın paragöz bir insan olduğunu biliyordum ama bu kadarı? Sırf kâr etmek için beni evlendirmeyi planlıyor. Nefret ediyorum babamdan. Biraz düşünmeme izin verir misin? Gün sonunda kararımı vermek istiyorum.”

    b-“Peki.”dedim ve yani kaypağın arkadaşı işte ne olacaktı? Ya paragöz olur ya da kendisi gibi kaypak.

    Saat 03.24 oldu. Kendimi yorgun hissetmeye başladım. Acaba Alfa’nın yanına gidip uyusam mı diye düşündüm. Ama aklıma geldi. Sakın beni uyandırma. Sadece gidip uyusam ne olur ki? Ya dalgınlığıma gelir uyandırırsam? Yok yok. En iyisi normal insanlar gibi çalışmaya devam etmek. Hep kaçacak yerim varmış gibi düşünürsem bir gün ulaşamadığımda zoruma gider. inşallah öyle bir gün gelmez. Huriye normal bir şekilde servis yapmaya devam ediyordu. Daha bana bir kere bile seslenmemişti ama. Benimle konuşmaya korkuyor gibi. Derin bir iç çektim. Artık gidecek bir yerim bloke, konuşacak arkadaşım bloke, (Legend Online’da savaşçıya hasar vuramıyom hep bloke… Aman yanlış yere geldik.) Son çare ork diyarına son bir kez daha gideceğim. Ama şu an olmaz. Yorgunken hemen beni keserler. Umarım Kiam Holas kabilesinin orada çıkarım. Yoksa Kian Rolas’da çıkarsam direk idam bile edebilirler.

    Huriye-“Bir Bine. Benimle gelebilir misin?” Peşinden gittim. Depoya indirmişti beni. Kapıyı kapattı ve birden dudaklarıma yapıştı. Lan. Ne yapıyon? Kafayı mı yedin? Vücudumun olur olmadık yerlerine dokunmaya başladı. Mecburen itmek zorunda kaldım. Hatta biraz sert ittim yere düştü.

    b-“Huriye. Ö özür dilerim. iyi misin.” diye elimi uzattım ama elinin tersi ile itti.

    Huriye-“Sana her şeyimi vermeye hazırdım. Neden reddettin beni?” (Tamam. Biliyorum. Çoğunuz bana sövüyorsunuz. Hakkınız da var. Sövmek serbest. Ana avrat küfürlerine girmeden lütfen.)

    b-“Sana bunu yapamam. Eğer bunu yaparsak senin hayatını zorlaşır. Hem bunu yapmak, ne bileyim. Ayıp işte.” Huriye gülmeye başladı ve yerden kalktı. (Bu ismi her yazdığımda aklıma istemsizce başı kapalı, 60 yaşlarında bir hanım teyzemiz geliyor.)

    Huriye-“Umarım her zaman böyle saf bir şekilde kalırsın. Teklifini kabul ediyorum. Herkese sevgili olduğumuzu söyleyelim. istediğin zaman bana söyle, ayrılırız. En azından ayrılık nedenimiz benim yüzümden olsun.” dedi ve yanağımdan öpüp elindeki şişelerle yukarıya çıktı. Lan az daha bekaretim gidiyordu. Lan. Ciddi ciddi işi pişirecektim ben? Hay benim korkaklığıma. Şu an kendimi ork diyarına atıp dikenli topuzla kafama gelişine çakmalarını istiyorum. Ve istemsizce haykırdım. LANET GiRSiN BANAAA.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +5
    Geri yukarıya çıktık. Gamze’nin istediği içkileri depodan çıkartıp verdik.

    Gamze-“Bir Bine. Bak uykun yine açılmış. Nasıl yapıyorsun Allah aşkına? Hem Huriye. Sen niye kıpkırmızı oldun.”

    Huriye-“Bir Bine bana aşkını itiraf etti de. Uykusunu o açmıştır.”

    Gamze-“NEE?” müşteriler bakınca birden ağzını kapadı. Kısık sesle “Nee. Ciddi misin?”

    Huriye-“Evet. Artık çıkıyoruz.”

    Gamze-“Vayy be. Ne şanslı adamsın Bir Bine. Böyle güzel bir kızı bir daha zor bulursun.” Şimdiden başladık mı lan oyuna? Bari hazırlanaydım.

    b-“Ben servise çıkayım.” dedim ve bardakları aldım. Oradan uzaklaştım. Allah’ım. 22 senelik yalnızlığım sona erdi. Sonunda oyundan da olsa sevgilim var. Sevgilin varken ne yapılır ki? Onu dışarı mı çıkarmam lazım? Off. Yine mi bir sorun? Valla sıkıldım artık. Bunu da düşünüp stres olursam artık intihar ederim herhalde. Sonunda iş çıkışı saatine geldik. Her yeri temizledik, ve dışarı çıkarken Huriye koluma girdi.

    Huriye-“Görüşürüz.” Dedi ve yanağımdan öptü. Ve kendi yanağını uzattı. Ö öpmem lazım. Tamam. Bu oyun. Yani öpmem gerçek değil. Ben de yanağına öpücük kondurdum. O da arabasına bindi ve gitti. Yani şöförü de gördü. Artık ailesinin kulağına gitmesi an meselesi. Arkamdan bir ses geldi.
    ···