/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +16 -3
    Üst Not: Herkese merhabalar. Bu hikayeyi okuyacaksanız ilk olarak (bkz: ejderha diyarı) adlı hikayeyi okumanız gerekmektedir. Bu arada tüm hikayelerim için (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)

    Üst Not 2:Böyle kapakları falan kendim yapmayı çok isterdim ama resime yeteneğim yok. Bunlarla idare ediverin.

    Yine amele gibi çalıştığım bir gece. Saat 03.20 olmuş. Esnemekten kendimi alamıyorum. Çok uykum geldi.

    Gamze-“Hadi dayan. 2 saat 40 dakika kaldı. Sonra gidersin evinde uyursun.” Sanki o kadar dayanabileceğim de. Sen ne güzel mışıl mışıl uyudun. Ben ise tüm gece kaypaktan fırça yedim. Neden mi? Çünkü kahvaltıyı hazırlamayı unuttum. Rian ırkının bulunduğu yere gitmeyi o kadar kafama koydum ki öğle vakti olduğunu bile anlamadım. Hem kaypak geç uyanmış ve bana kaymış oldu, hem de evin işleri ve kaypağın verdiği ek işler anca sabah 6 da bitti. Yani anlayacağınız 2 saatlik uykuyla geldim işe. Yetmedi bir de hala dinlenemeden burada çalışıyorum. Kaypak gözetiminde. Gözümü kapayacak vaktim yok yani.

    Huriye-“Bir Bine. Yorgunsan arkaya geç uyu biraz. Ben hallederim işleri.” Sanki kaypak izin verir de.

    b-“Gerek yok teşekkürler. Ben dayanabilirim.” Benim de uyumak için yöntemlerim var. Gözlerimi kapattım ve yorgunluğuma odaklandım.
    ···
  1. 2.
    +1
    Okumicam ama rez
    ···
    1. 1.
      +1
      Gamze’ye 3 posta
      ···
      1. 1.
        0
        @1 skyrimde ork kalesinde yaşayan gavat
        ···
  2. 3.
    +1
    fantastik edebiyat mi yapiyorsun lan, ona gore okurum belki.
    ···
    1. 1.
      +1
      Evet fantastik-bilim kurgu türde hikayeler yazıyorum.
      ···
  3. 4.
    +1
    Belki okurum rez
    ···
    1. 1.
      0
      nick entry
      ···
  4. 5.
    +1
    (bkz: bundan sonra sozlukte yazmıyorum)
    ···
  5. 6.
    +1
    rezzorz
    ···
  6. 7.
    +3
    Gözlerimi açtığımda Ejderha diyarına gelmiştim. Şanslıyım. Bu yetenek de olmasa kafamı kaldıracak vaktim olmayacak. Tam da tahmin ettiğim gibi arkamda duruyordu. Ha bu arada ejderhalar aralarında kapıştılar. Kazanan Alfa oldu. Boşa Alfa ismini vermedim ben ona. içten içe Beta’yı tutuyordum ama neyse. Ne bileyim ilk annelik üçgüdüsünü o hissetti, sesi kız çocuğu gibi çıkan oydu vs. Ama Alfa’nın da sesi artık kadın gibi çıkıyordu. Nerede eski Alfa’nın sesi nerede şimdiki Alfa’nın sesi.

    Alfa-“Hoş geldin Bir Bine. Uzun zamandır uğramıyordun.”

    b-“Kusura bakma. Dünyada işlerim epey fazla oluyor. Bir de Rian Diyarı’na gidebilmek için enerjimi saklıyorum.” Oraya Rian Diyarı ismini ben verdim. Sadece türlerinin Rian olduğunu biliyorum o kadar.

    Alfa-“Kardeşlerimi de çağırayım mı? Onlar da benim gibi uzun zamandır seni görmediler. Özlemişlerdir.”

    b-“Ama önce uyumam lazım. Çok yorgunum.”Alfa’nın ses tonu biraz alaycılaştı.

    Alfa-“Yani kardeşimiz bize anlattığı işinden kaçıp uyumak için buraya geldi. Doğru mu anladım?” Lan senin de anne ejderhadan farkın kalmamış. Ya ben çok belli ediyorum ya da bu ejderhalar uzaktan da zihin okuyabiliyor.

    b-“Tabi ki o yüzden gelmedim. Ben de sizi özledim.” Bu yalan değil. Ama buraya gelmememin bir sebebi var. Rian’a ulaşmamın yolunu bulmakla daha çok meşgulüm. Ve hissediyorum. Buradayken Rian’a gidemem. Şöyle bir şey. Dünya her noktaya ulaşmam için merkez gibi. En azından öyle hissediyorum. Ne kadar doğru bilmiyorum ama.

    Alfa-“Aklını okumam için zihninden bilgi almama ihtiyacım yok. Ne de olsa kardeşimsin. Derdin olduğunda hemen anlarım.”

    b-“Bu arada. Yumurtadan çıktılar mı peki yavrular?”

    Alfa-“Daha yumurtlayalı fazla olmadı. Nasıl hemen çıkmalarını bekliyorsun ki? Bak buradalar.” Gövdesini hafiften kaldırdı. Yumurtalar gerçekten de oradaydı. 4 taneydi. Daha sonra tekrar üstüne yatmaya devam etti.

    b-“Peki merak ettim. isimlerini ne koymayı düşünüyorsun?”

    Alfa-“Bizimkini senin seçtiğin gibi yavrularımınkini de sen seçersin. Zaten sadece sen sesleneceksin onlara.” Lan yine mi ben seçeceğim ismi? Tamam. Biraz gurur duyuyorum ama sizin isminiz bile inci sözlükten aklıma geldi. Ciddi bir mesele isim düşünmek.

    b-“Yumurtadan çıktıklarında isimlerini veririm.” Yere doğru uzanacakken kanadını açtı ve:

    Alfa-“Sadece uyumak için bile gelmiş olsan sonuç olarak geldin. Hem dışarıda uyumana müsaade edemem. içeri gir.” dedi. Resmen kurtardı beni. Normalde yüzüm yoktu istemeye kanadının altında uyumak için. Hele ki geliş nedenimi söylediği zaman. Kanadın altında vermiş olduğu sıcaklık hissi ile uyuyakaldım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      ANANIN zütünde çiçek açtırdım
      ···
      1. 1.
        0
        Lan benim gibi sakin adamı bile çileden çıkardınız. Tebrik ediyorum.
        ···
      2. 2.
        0
        Eyvallah
        ···
  7. 8.
    +3
    Uyandığımda ilk baş nerede olduğumu sorguladım. Siyah bir tavan mı? Kömürlükte miyim? En son Ejderha Diyarı’nda değil miydim? Ne ara geri buraya geldim? Kapıyı açtım. Dışarı çıktığımda kendimi Rian’da buldum. Burada ne işim var? Başardım mı yoksa?

    “Gel. Sana son anımda anılarımı vermem lazım. Her şeyi bilen sen ol. Belki boş yere ölmemiş olurum.” Hayır. Yine o an. Yine olmaz. istemiyorum. Kurtarmam lazım. Ama olmuyor. Olmuyor. OLMUYOOORR!! Kellesi önüme düşerken üzerime kanı fışkırıyordu.

    Yerimden fırladım. Neredeyim ben? Hatırlıyorum. Alfa’nın kanadının altındayım. Alfa kanadını kaldırdı ve

    Alfa-“Daha uyuyalı fazla olmadı. Biraz daha uyumaya çalış.” Ne kadar uyudum ki? Saatimde yok ki bileyim. Güneşe baktım. Daha kımıldamamış. 10 dakika falan anca uyudum herhalde.

    b-“Ben iyiyim. Dünyaya geri dönmem lazım.” Çok yorgunum ama yapacak bir şey yok. Normalde de vicdanım uyumama izin vermiyor.

    Alfa-“Beta ve Gama birazdan gelecekler. Onları görmeden gitme.” Haklı. Ama keşke çağırmasaydı. Ben buradayken Rian’da her saniye daha fazla ejderha avlanıyor olabilir. Hem üzerimde böyle bir sorumluluk varken… Bekledim ve sonunda geldiler.

    Beta-“Bir Bine. Seni gördüğüme sevindim. Uzun zamandır gelmeni bekledik.”

    Gama-“Bak. Hem sana meyve de getirdik. En sevdiğinden.” Kırmızı benekli mavi meyveden getirmişler. Unutmamalarına sevindim.

    b-“Teşekkür ederim. Ama meyveleri yiyecek vaktim olmayabilir. Geri dönmem lazım.”

    Beta-“Uzun zamandır görmüyorduk seni. Biraz daha kalsan olmaz mı?”

    b-“Ben de çok istiyorum kalmak ama yapamam. Hala Rian’a nasıl gideceğimi bulamadım. Ben burada eğlenirken orada ejderhaların yaşama amaçlarını yerine getiremeden ölmelerine izin veremem.”

    Gama-“Peki Rian’a ulaşacaksın da ne olacak? Nasıl kurtarmayı düşünüyorsun onları? Biraz da kendini düşünmen lazım. En son ne zaman yansımana baktın? Gözlerinin altında mor halkalar oluşmuş, tenin beyaz rengine yaklaşmış. insanların deyimiyle yaşayan hayalet gibisin.”

    b-“Yapamıyorum. Uyuyamıyorum ki. Ne zaman uyumaya çalışsam aynı kabus. Bana anılarını aktarırken görüyorum. Hepsini aktaramadan ölüyor.”

    Beta-“ilk önce şu meyveleri ye. Belki açsındır o yüzden düzgün düşünemiyorsundur.”

    b-“Hiç aç hissetmiyorum kendimi.”

    Alfa-“Annemiz seni bu halde görse çok üzülürdü. Onun bir amacı da senin mutlu olmandı. En azından annemizin hatrına şu meyvelerden ye.” Anne ejderhanın toprak olduğu tarafa baktım. Çiçekler filizlenmeye, yabani otlar çıkmaya başlamıştı.

    b-“Haklısınız. Belki yemek yeyip dinlenirsem düzgün düşünebilirim.” Meyvelerin yanına doğru yürüdüm ve birkaç tane aldım. Yemeye başladım. Gerçekten de uzun süredir gelmiyordum. Tadını bile unutmuşum. Güzeldi. Gerçekten de günlerdir sadece 2 dilim ekmek yiyorum, arada kaypağın zoruyla peynir falan da yiyorum. Günlerdir iyice yaşayan ölüye dönmüştüm.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 9.
    +2
    Beta-“Dünyadaki işin hala yorucu mu?” Ben ikinci meyvemi kemirirken sormuştu soruyu. Ağzımdakinin biraz hızlı çiğneyip yutarak cevap verdim:

    b-“Şu Rian olayı yüzünden dünyada da işler pek iyi gitmiyor. Rian’a gitmeyi düşünürken işimi yapmadım ve ceza aldım. Sadece 2 saatlik uykuyla gittim işe. En sonunda dayanamadım buraya geldim. Ama burada da uyuyamıyorum pek.”

    Beta-“Zihnini boşaltmaya çalıştın mı hiç? Çok fazla kafanı kurcalıyor bu olaylar.”

    b-“Ne zaman gözlerimi kapatsam önüme geliyor o sahneler. istesem de unutamıyorum.”

    Gama-“Akşam oldu. Uyusak mı acaba?” Hani alfa demişti ya kardeşinim sen ne düşünürsen anlarım diye. Gerçekten de öyle. Benim uyumam için uyusak mı diye soruyor. Gülümsemekten kendimi alamadım.

    Alfa-“Bu sefer Bir Bine’yi de aşağıya zütürün. Uyandığında hem aşağıyı da dolaştırırsınız.”

    b-“Sen de gelsen… Haa. Unuttum kusura bakma.”

    Alfa-“Yavrular yumurtadan çıkınca ve biraz büyüdüğü zaman beraber aşağı katmanda dolaşırız. Söz.”

    b-“Tamam ama söz verdin. Sözünden dönersen bayağı kızarım sana.”

    Alfa-“Bizim ne zaman sana yalan söylediğimizi gördün?”

    b-“Yav lafın gelişi söyledim. insanlar konuşurken arada birbirlerine söylerler böyle şeyler. Alışkanlık.”

    Alfa-“Biliyorum. Ben de şakasına söylemiştim zaten.” dedi ve gülümsedi. Sanki şaka kaldıracak kafam var da. Beta eğildi. Sırtına atladım ve aşağı katmana doğru uçtuk.
    ···
  9. 10.
    +2
    Aşağıya katmana ilk gelişim. Yukarı ile hiçbir farkı yok. Toprak aynı toprak. (Ejderha cesedi mi desem bilemedim.)

    Beta-“Aşağısı nasıl güzel mi sence?”

    b-“Bence hiçbir farkı yok. Yani yukarıda da aynıydı aşağıda da aynı. Sadece burada biraz bitkiler farklı.” Ağaçların arasından kedi benzeri bir şey çıktı. Tek farkı boynuzu vardı ve kuyruğu yoktu. ilk kez gördüğüm bir hayvan olduğu için biraz korktum. Ama yine de elimi uzatıp biraz sevmek istediğimde kaçtı. Ah. Normal. Dünyadaki kediler gibi. Korku da içgüdüsel. Zaten en iyi içgüdüyü hayvanlar gösterir. Korktuğu için tek çaresi kaçmak oldu. Bir de aşağıda hayvan var yani.

    Gama-“Artık uyuyalım. Çok uykum geldi.” Sanki iş yaptı. Kekoya bak. Ne yaptın da yoruldun? Off. Niye böyle şeyler düşünüyorum ben. Belki uçmak gerçekten çok enerji istiyordur. Yani kanatları olmasına rağmen çok nadiren uçuyorlar. O kadar geldim semada öylesine uçan bir ejderhaya rastlamadım.

    Beta-“Bir Bine. Sen de uzan şöyle. Yarın sakinleştiğinde bu katmanı dolaşırız.”

    b-“Dolaşma işini daha sonra yapsak olur mu? ilk önceliğim dinlenmek, sonra ise Rian’a girişi bulmak.”

    Beta-“Tamam ama bir söz ver. Eğer yorulursan, sıkılırsan, üzülürsen ve dünyadaki kimseyle sıkıntını paylaşamazsan buraya gel. Ve tabi Rian girişini bulursan da. Belki bilgilerimizi birleştirirsek ejderhaları kurtarabiliriz.”

    b-“Tamam. Söz veriyorum geleceğim.” Daha sonra kanadıyla üstümü kapattı. ilk baş kanadına dalgınlıktan dokunacaktım ama daha sonra anne ejderhanın gıdıklandığı zaman aklıma geldi. Dokunmasam daha iyi. Bunları düşünürken uyuyakalmışım.
    ···
  10. 11.
    +2
    Ben bunları düşünürken Beta kanadını açtı ve:

    Beta-“Günaydın.” Ne zamandır uyuyorum? Bu sefer kendimi bayağı iyi hissediyordum. Uykumu almıştım.

    Gama-“2 gündür uyuyorsun. Kendini bu kadar yormamaya çalış. Senin için endişelendik.” 2 gündür mü uyuyorum? Oha. Kendimi cidden kötü bir hale sokmuşum.

    Beta-“Ama bu sefer iyi gözüküyorsun. Teninin rengi açılmış biraz.”

    b-“Evet. Daha iyiyim. Yardımlarınız için teşekkürler.” Aslında 2 gün uyumam mantıklı düşünmeme neden olsa da ben buradayken Rian’da zamanın nasıl aktığını bilmediğim için epey sıkıntılı bir durumdu. Belki ben uyurken bir ejderha daha yakalanmış olabilirdi. Hem orada kaç ejderha var ki? Lyaa tek başına idare edebiliyor mu ki? Off. Ne sıkıntılı bir durum.

    Beta-“Şu meyvelerden ye biraz. Kendini toparlayıp dünyana dönersin.” Dediği gibi meyvelere yöneldim. Zaten 2 gündür uyuyordum. Yani 2 gündür yemek yemediğim anldıbına geliyor. Bayağı iştahlı yemiş olacağım ki 24 tane yemişim. Kendi rekorumu kırdım resmen. Diyarlar arası öküz gibi yeme şampiyonu olduğumu hissettim.

    b-“Öyleyse ben gidiyorum. Umarım yakın zamanda girişi bulurum da sadece sizinle oynamak, eğlenmek, sohbet etmek için gelirim buraya sadece. Belki de işten kaçıp uyumak için de.”

    Gama-“Rian’daki ejderhaları kurtardığın zaman sıkıntıların sonsuza kadar son bulmayacak. Başka sıkıntıların da olacak. O zaman da gel. Biz yanındayız.”

    Beta-“Bir dahaki gelişini bekleyeceğiz.” Kanatlarını kaldırdılar. Ben de elimi kaldırdım. Gözlerimi kapattım ve dünyama geri döndüm.
    ···
  11. 12.
    +3
    Kendimi tam anlamıyla dinlenmiş ve iyi hissediyorum. Tepsiyi elime aldım ve dağıtma işine devam ettim. Huriye şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

    Huriye-“Bir Bine? Ama nasıl?”

    Gamze-“Allah vergisi bir yeteneği var. Her nasılsa bir anda kendini toparlıyor.”

    Huriye-“Yok. Bu çok farklı bir şey. Yüzü bembeyazdı, rengi açılmış. Yorgundu şimdi sanki yeni uyanmış gibi.”

    Gamze-“Hep böyle yapar. Ben alıştım şahsen.”

    b-“Ama sakın Süleyman abiye bundan bahsetme. Yoksa her gün işe gelmek zorunda kalırım. Tamam hızlı toparlanıyorum ama bir yere kadar.”

    Huriye-“Ama. Yani. Göz altındaki mor halka bile gitmiş. Bana da öğretsene nasıl yapıyorsun? ilaç falan mı kullanıyorsun yoksa?”

    b-“Yok be ne ilacı. Ne bileyim. Bir yüzümü yıkadım kendime geldim sadece.”

    Gamze-“He he hep bahane bunlar. Ama bulurum ileride sırrını.”

    b-“Valla bulursan bana da söyle. Ben bile bilmiyorum nasıl yaptığımı.” Aman be. Yalan söylemek de pek hoşuma gitmiyor ama yapacak bir şey yok. Ne diyeyim? Ejderhaların yanına gidiyorum mu? Deli mualmelesi görürüm.
    ···
  12. 13.
    +2
    Sonunda gün bitti. Dükkan temizliğine başladık.

    Huriye-“Ay. Çok yoruldum ya.”

    Gamze-“Ee sende derslerine çalışsaydın. Normalde Süleyman abi bana gelip bütün işi buna yaptır dedi ama seni bilerek zorlamıyorum bile.”

    Huriye-“Bu zorlamıyo halin mi?”

    Gamze-“istersen Süleyman abinin söylediğini yapayım?”

    Huriye-“Yok yok. Gerek yok teşekkürler.”

    b-“Benim işim bitti. isterseniz yardım edeyim size?”

    Huriye-“Yaa sen bu enerjiyi nereden buluyorsun Allah aşkına? Bize de söyle de biz de bu dertten kurtulalım. Eve gidince ilk işim kendimi yatağa atıp 2 tatil günüm boyunca uyumak olacak. Sonra yine işe.” Ben de 2 gün boyunca uyudum…

    Gamze-“Ha aklıma gelmişken Bir Bine. Süleyman abi bu parayı sana vermemi söyledi. Bugün otelde kalacakmışsın.”

    b-“Niye ya? Ne güzel evde kalmak varken niye otel?”

    Gamze-“işleri varmış evde.” Kesin karı atacak. Şerefsiz kaypak. iyicene azdı kudurdu. Kumarhaneden çıktım. 2000 tl para bırakmış. Her zamanki gibi otelde kalıp saçma sapan paramı harcamayacağım. Ama şöyle bir şey var ki her defasında Ejderha Diyarı’na da gidemem. Rian Diyarı’na odaklanmam lazım. Ve odaklanmam için de güvenli bir yer bulmalıyım. Yürürken birinin beni takip ettiğini hissettim. Kimin olduğunu anlayınca arkamı döndüm ve ağacın arkasına saklandı. Normalde görmemiştim ama anladım. içgüdü eğitimim sonunda meyvelerini verdi.

    b-“Saklanmana gerek yok Huriye. Çık ağacın arkasından.” Hala çıkmamakta ısrar ediyordu. Ben de gizli gizli ağaca yürüdüm ve yanından omuzuna dokundum. Ani bir ürperti ve “ayy” diye bir çığlıkla bana doğru döndü.

    Huriye-“Na nasıl anladın benim olduğumu? Arkana bile bakmadın.”

    b-“Topukluların çok ses çıkarıyor.” dedim.

    Huriye-“Ama başka bir kadın da olabilirdi.”

    b-“Evet olabilirdi ama ben şansımı denedim. Bir şey mi istemiştin?”

    Huriye-“Otelde kalmaktan rahatsız oluyorsan benim evimde kalabilirsin diyecektim. Sen aceleyle çıkınca ben de arkandan yürümek zorunda kaldım.”

    b-“O zaman niye saklandın?” Yüzü kızarmıştı.

    Huriye-“Ne bileyim yaa. Belki seni takip ettiğimi falan düşünürsün diye düşündüm.” Şimdi hiç düşünmedim değil mi? Mantıklı hareket Huriye tebrikler. “Hem sen cevap ver. Evime gelmek ister misin? Yani evimiz büyük ve misafir gelirse diye kalması için ayrı odamız da var.”

    b-“Kusura bakma yapamam. Yanlış anlaşılır.” (Lan gerçek hayatta bu teklif bana gelse önden ben koşardım mk.) “Hem kaypa… Yani Süleyman abi öğrenirse beni dayak komasına sokar.”

    Huriye-“Hmm. Anlıyorum haklısın. Sorarak ayıp etmiş oldum. Kusura bakma.”

    b-“Niye kusur olsun ki? Beni düşündüğün için asıl teşekkürler.” Yine yüzü kızardı ve

    Huriye-“Önemli değil. Şöför de beni bekliyordu zaten. 2 gün sonra görüşürüz.” Koşarken el salladı. Ben de arkasından el salladım. Şimdi yapmam gereken şey güvenli bir yer bulmak. Otelden güvenli bir yer yok ama. Aslında yorgun da değilim. Parka gideyim, ağacın altında ya da bankta oturup düşüneyim. Rian’a nasıl giderim diye.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 14.
    +2
    Parka vardım ve bir ağacın altına oturdum. Arkama yaslandım ve düşünmeye başladım. Koşmaya başladığımda ne düşünüyordum. Ölecektim. Ölüm korkum vardı. Hmm. O zaman ölüm korkusunu hissedersem mi oraya giderim. Ama nasıl bir daha ölüm korkusu hissedeceğim ki? Hem hissetsem bile ya ölürsem? Bunu sona saklayacağım. O zaman düşüneyim. Peki korkarsam? Ölümle alakalı değil sadece korkarsam? Bilmiyorum. Denemem lazım. Cebimdeki not defterine bunu da ekledim. Notlarda koşarsam bile vardı. Hayatım koşmakla geçti. Sanmıyorum. Birden telefonum çaldı. Çıkardım telefonumu ve arayan kaypak. Tabi rehbere Kaypak diye kaydetmedim. Süleyman abi diye kaydettim. Fazla bekletmeden açtım.

    b-“Buyur abi.”

    Süleyman-“Buyurunu gibsinler senin. Ne yapıyon lan gittin mi bir otele?”

    b-“Yok abi. Birazdan gideceğim. Hayırdır abi pek aramazdın.”

    Süleyman-“Aramasam da ağlarsın ha niye aramıyor diye. Aynı evde yaşıyoruz gerizekalı. Seni aramam mı lazım konuşmam için. Hey Allah’ım. Sen bana bu çocuğu göndererek beni sınadığını biliyorum ama bu da çok ağır bir sınav.” Asıl sınavı ben yaşıyorum lan seninle yaşayarak. “Neyse bugün de çalışman lazım. Bizim elemanlardan biri benden izin almıştı köyüne gitmek için. Unutmuştum şimdi aklıma geldi. Öğleden sonra gidersin.” Ne? Lan seni bana neden verdiler lan? Eziyet göreyim diye mi? Lan iki dakika odaklanamıyorum şu dıbına koduğumun Rian’ına gitmeye ya. Sokayım sana ben. Çok fazla sinirlendim. Lan neden bana bunu yapıyor? Neden durmadan çalıştırıyor? Eğer Ejderha Diyarı’na gitmesem hala uyuyamıyor olacaktım. O kadar yorgunken nasıl çalışacaktım? Sonunda dayanamadım ve

    b-“Yeter lan.” dedim. Dedim ama ben neredeyim?
    ···
  14. 15.
    +2
    Telefonum falan gitti. Burası ejderha diyarı değil. Lan burası farklı bir yer. Çorak bir arazideyim. Yoksa… Yoksa lan… Rian’da mıyım? Geldim mi lan sonunda? Ohh be. Sonunda lan. Ama çorak arazi. Birden sesler gelmeye başladı. Sağdan ve soldan naralar atılıyorlardı. Kim lan bunlar? Daha sonra anladım kim olduklarını. Derileri siyah, kahverengi ve yeşil. Uzun azı dişleri var, hatta o kadar uzun ki bazılarının dişleri dudaklarına kadar geliyordu. Sağ tarafımdan bir nara geldi.

    “KiAM HOLAS KABiLESi iÇiN…” Solumda ise

    “KiAN ROLAS KABiLESi iÇiN…” Diye bağırıyorlardı. Bu bir savaş. Baltalar ellerinde birbirlerine doğru koşuyorlar. Tek balta da değil. Balyoz, çift el baltalar… Kılıç hariç aklınıza ne gelirse. Hep ağır silahlar. Tam birbirlerine girdiklerinde dünyaya geri döndüm.

    Ne oldu az önce? Rian’da mıydım? Orası Rian’nın başka bir bölgesi miydi acaba? Bilmiyorum. Anlamadım da.

    Süleyman-“Dediğimi anladın mı? Lan sana diyorum. Öldün mü cevap versene.”

    b-“Evet abi anladım. Geçiyorum birazdan.” Dedim ve telefonu kapattı. Görüşürüz falan diyeydin en azından. Zaten 2 gündür yüzünü gören cennetlik. Şerefsiz kaypak yüzünden işe gitmem lazım. Hemen aceleyle toparlandım ve kumarhaneye gittim. Tekrar.

    Kumarhanede bu sefer beklediğim gibi Gamze ve Huriye yok. izinliler onlar evlerinde yatıyorlar. Onun yerine barmenlik yapan yaşlı bir adam vardı. Bir de benden büyük bir abi garsonluk yapıyordu.

    Yaşlı-“Merhaba. Bir Bine sensin demek. Bayağı cılız duruyorsun. Ustan sana kaymak bal yedirir de şişman biri olursun diye bekliyordum.” Kaymak ve bal mı? Hahahahaha. Lan o bana anca yarak yedirir.

    b-“Merhaba.”

    Yaşlı-“Kusura bakma. Bizim Kamil’in köye gitmesi gerekti. Sana da zahmet oldu buraya kadar gelmek ama…”

    b-“Aman amca ne kusuru. Tabiki olur öyle şeyler. Hem ek mesai yapıyorum. Benim de yararıma.” Oradan benden büyük olan abi geldi:

    Yaşlı-“Haa bak seni tanıştırayım. Bu Semih. 2 senedir burada çalışır.”

    Semih-“Çırağı zaten bizim Süleyman’ın biliyordur benim ve senin ne zamandır burada çalıştığını. Tc kimlik no muza kadar biliyordur.” Sokuğa bak. Aradan laf sokuyor.
    ···
  15. 16.
    +2
    b-“Aslında o konuya gelirsek… Süleyman abi evde hiç işten bahsetmez. Ben de sizinle yeni tanışıyorum.”

    Yaşlı-“Ama Süleyman senden çok bahseder bize. Korkaklığından tut özgüvensizliğine kadar.” Amca. Bir de gib bari. Ne kadar dobrasın.

    Semih-“Burayı çıkarken sen mi sildin?”Orası Huriye’nin tarafıydı.

    b-“Hayır. Ben şu tarafı hallettim.” Diye gösterdim. Tertemiz bal dök yala.

    Semih-“Diğer elemana söyle adam akıllı silsin şuraları. Her geldiğim sabah aynı halt. Hep kirli bırakıyor buraları.” Gerçekten de özenerek silmemiş gibi duruyor. Pek temizliğe yatkın değil belki o yüzden. Lüks büyümüş kız. Ne yapsın? Ama tabiki öğrenmesi de lazım.

    b-“Tamam. Uyarırım.”

    Yaşlı-“Şu yeni gelen işçi kız. Adı neydii. Ha. Huriye. O gerçekten ivanlar’ın kızı mı?”

    b-“Evet. Ben de ilk duyduğumda şaşırmıştım.” Semih abinin gözleri faltaşı gibi açıldı.

    Semih-“Ya yani burayı o o mu sildi?”

    b-“Evet. Neden ki?” Elini omuzuma attı ve

    Semih-“Sakın ola ki onu uyarmıyorsun. Ben her sabah geldiğimde silerim buraları.” Oha lan. Bu ne yavşaklık. Kızın zengin olduğunu duyunca ben temizlerim diyor. Daha yeni kızıyordu.

    Yaşlı-“Hahahaha. Semih. Hiç güleceğim yoktu. O kız da sana bakmaz boşuna uğraşma. Sen de benim gibi bekar yaşayacaksın hahahahah”

    Semih-“Bak abi. Şakası bile kötü. Deme böyle şeyler. 34 yaşındayım artık evlenmem lazım. 6 sene sonra yaşlı kategorisine gireceğim.” Acıyorum sana. Cidden acıyorum. Ama 34 yaşındasın bre yuh. Kız 22 yaşında. Bari kendi kategorinden bak. Evde kalmış kızlar seninle evlenmeye can atar. Ama amacı evlilik olduğunu da sanmıyorum. Ama gerçekten tipi de var. Yani buna kız bakmayacak da bana mı bakacak? Saçmalamayın.

    Yaşlı-“Müşteriler gelmeye başlar birazdan. Siz de hadi bakalım iş başına.” Temizlik tamamlandı. Tekrar. Saat olmuş 16.49. Daha gün yeni başlıyor gibi bir şey. Yani bir kumarhane neden sabah 8 de açılır ve sabah 6 da kapatılır ki? Aklım almıyor. Geceleyin yoğun oluyor sadece. Öğleye kadar boşuz. Kumarhanenin temizliğiydi osu busu şusu derken saat en fazla 2 oluyor. 2 saat da boş muhabbet falan yapıyoruz. Saat 4 gibi birkaç müşteri geliyor. Saat 2 gibi temizliği yapıp gece açmak daha mantıklı. Ama ben ne bilirim ki? Neyse. Birkaç tane müşteri var. Poker masasına oturdular öyle oynuyorlar.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 17.
    0
    Fus ro dah simdi gibtir git
    ···
  17. 18.
    +2
    Semih-“Hemen akşam olsa da şu sıkıcı saatlerden kurtulsak.”

    b-“Akşamın nesi var ki? Daha kalabalık olacak bir yığın iş yapacaz.”

    Semih-“Yahu sen çocuk musun? Bu nasıl düşünme şekli. Sen bir erkeksin. Erkekler kurt gibidir. Geceleri ulur. Buralar hep kız dolacak gece.”

    b-“Biliyorum da bundan bize ne?”

    Semih-“Senin adına üzülüyorum. Sen de ahan bizim yaşlı gibi sonsuza dek sol eline mahkum kalacaksın. Lan gece diyorum, kurt diyorum. Anlamadın mı cidden.” Adamın kafası pompalamasyon bu benim misyonda.

    b-“Anladım da benim kız arkadaşa ihtiyacım yok ki.”

    Semih-“Lan nasıl yok? 7 den 70 e herkese kız arkadaş lazım. Hatta 0 dan 70 e.” (Sözlük bunu betalarsınız.)

    b-“Herneyse. Zaten işim başımdan aşkın. Bir de kız derdine düşemem.”

    Semih-“Lan kızlar dert değil ki. Pgibolojik destek de olur sana.” Lan ürün tanıtımı yapıyor sanki pekekent.

    b-“Bana pgibolojik destek olan bir yığın arkadaşım var. Sen de arkadaş bulmaya odaklanırsan bu yanlızlık hissinden kurtulursun.”

    Yaşlı-“Semih. Çocuğu da kendine benzetme. Bak çocuk işini biliyor.”

    Semih-“iyi yav. ikiniz de bekar ölebilirsiniz. Benim öyle bir niyetim yok.” Adam kafayı kızlarla bozmuş. Amk betası. Şimdi Amk betası diyince de bizim Beta’ya sövmüş gibi oluyorum. Hay amk. O zaman lafımı değiştiriyorum. Amk Semih’i.

    Gece oldu ve doluşmaya başladılar. En son bu savaşın ortasına gittiğimdeki durumum neydi? Sinirliydim. Başka bir diyar olabilir mi? Olabilir ama inşallah başka bir diyar değildir. Rian’a gitmem çok önemli. Saate baktım. Saat 01.42. Gece olmuş. iyi bari. Müşteriler de yoğun zaten. Kapıdan kaypak girdi. Hemen arkasından da Kadir Bey içeri girdi. Hmm. Şimdi anlıyorum neden bugün de çalıştığımı. Kadir Bey’in görmesi lazımdı beni çalışırken. Yanıma yaklaştılar:

    Kadir-“Merhaba Bir Bine. Nasıl, alışabildin mi işine?”

    b-“Sağolun iyiyim. Alıştım.”

    Süleyman-“Çırağım diye söylemiyorum babacığım elinden her iş gelir.”

    Kadir-“Orası belli zaten. 40 yılda bir doğru iş yaptın. Kaç saattir çalışıyorsun?”

    Süleyman-“Babacım 2 gün dinlenme veriyorum ondan sonra saat 8 de işe başlıyorlar sabah 6 da bitiriyorlar.”

    Kadir-“Fazla çalıştırmıyor seni değil mi?” Süleyman sakın söyleme diye işaret attı ben de bin sırıtışı yaptım ona. O da hemen kemerini işaret etti ve çıkarıyormuş gibi gösterdi. 2 anlamı olabilir. Ya söylersem seni kemerle döverim, ya da kemeri çıkarır seni giberim. ikisi de taklu kapı. O zaman doğru olanı yapmayıp:

    b-“Evet. 2 gündür evdeydim bugün geldim çalışmaya.” dıbını gibem senin gibi kaypağın.

    Kadir-“Belli zaten. Yorgun gözükmüyorsun o kadar.” Lan. Keşke uyumasaydım Ejderha Diyarı’na gidip. Kim derdi ki pişman olacağım uyuduğuma.

    Süleyman-“Buyrun babacığım odama geçelim.”

    Kadir-“Ne kaçar gibi gidiyoruz. Biraz çırağınla konuşalım bakalım. Ne de olsa torunum sayılır. Senin evleneceğin yok zaten.” Lan ne evlilik mevzusuymuş bitmedi amk. (Hikayenin sonunda evlendiriverecem Bir Bine’yi o olacak. Ben bile yazarken baydım amk.)

    Süleyman-“işine mani olmayalım diye söyledim babacığım... ”

    Kadir-“Tamam tamam anladık. Bir şeyler saklıyorsun sen ama neyse. Hadi gidelim.” Dedi ve önden yürüdü. Kaypak bana doğru eğildi ve

    Süleyman-“Eğer bir çıtlatsaydın kemeri zütüne sokardım.” dedi ve o da arkasından gitti. Hay ebeni ya.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 19.
    +3
    Yaşlı-“Kadir Bey seni torunu gibi görüyorsa bayağı şanslısın ha. Kadir Bey’in başka akrabası yoktur. Bütün mirası oğluna kalacak. O da evlenmezse hem Kadir Bey’in kumarhane zinciri hem de burası sana kalacak. Hadi bakalım hayırlısı.” Lan. Ciddi ciddi ben bunu hiç düşünmedim. Vay amk. Çok zengin olacam lan. Tek mirasçı da benim. Oh. Ama yok lan. Kaypak eğer istediği gibi biri olmazsam bana vermez mirası. Zaten arada söyler “Bana fazla güvenme öyle seni bir kapının önüne koyarım hiçbir şeyin kalmaz.” der. Ben dağıtmaya devam ederken Semih de kızlarla muhabbet ediyordu. Lan dalyarak. işe biraz el atsana. Yoruldum amk. Sinirlerimi bozdu yav. En sonunda yanına gittim. Yanında müşteri olduğu için anca bunları söyleyebildim.

    b-“Semih bey. Masalardan sipariş bekliyorlar. Tek başıma yetişemiyorum. Siz daha bilgilisiniz. Yardım eder misiniz acaba?” Konuşma tarzım müşterinin dikkatini çekmiş olacak ki

    Müşteri-“Üslubunuz hoşuma gitti. isminiz nedir?”

    b-“ismim Bir Bine efendim. Sorun olmazsa ben de sizin isminizi öğrenebilir miyim?” HAHaaahah. Lan nereden bilebilirdim bu şekilde konuşmam ileride işe yarayacak. Aslında tam olarak işe yaradı denemez ama Semih’in morarmaları falan hoşuma gitti. Şimdi taraflar değişti. Sohbete giren taraf benim, iş yapan taraf o. En iyisi oldu amk. Uğraşsın dursun. Kaypak odadan bir sinirli bir şekilde çıktı ve yanıma geldi. Yarağı yedim.

    Süleyman-“Bir Bine bey. Diğer müşteriler de sizi bekliyor. Hani çalışsanız diyorum.” Hahahhaha. Ne oldu lan. Müşterinin yanında “Lan zütü beyninden daha işlevsel dangalak. Ne boş boş konuşuyorsun lan gibik. Çalışsana gibsiz eşek.” diyemiyon dimi.

    b-“Peki efendim. Kusura bakmayın. işime dönmem gerekiyor. Bir dahaki sefere artık konuşuruz.” Eline kağıdı aldı ve bir şeyler yazdıktan sonra:

    Müşteri-“Lütfen bunu alın. istediğiniz zaman çekinmeden arayabilirsiniz.”

    b-“Aramaya çalışacağım.” dedim ve oradan ayrıldım. Allah’tan aramaya çalışacağım dedim de kendimi aramaya mecbur hissetmedim. Kadın güzeldi. Ama şu an o olaylara giremem. Hele ki bu kadar olay varken. Kaypak tam odaya geri dönecekken Kadir Bey dışarı çıktı ve “Gidiyoruz.” dedi. Kaypak da arkasından takip etti.

    Off be. Bir bitmedi iş. Saat 05.23. Sonunda temizlik saati geldi. Temizliği yaparken Semih’e döndüm ve

    b-“Semih abi. Ahan da bu senin konuştuğun kızın numarası.” dedim.

    Semih-“Lan. Sen ciddi ciddi kızın numarasını mı aldın?”

    b-“Evet. Neden ki? Çok mu önemli?” binliğine yapıyorum abi. Salağa yatıyorum.

    Semih-“Sendeki cazibenin binde biri bende olsa kaç tane kız tavlamıştım.”

    b-“Senin amacın kız tavlamak. Evlenmek değil ki. Bak abi sana tavsiye vereyim. Kız istemezsen her yerden kız damlar.” Lan böyle diyorum da tamamiyle şansıma geldi o kadın. Daha bir kere bu konuşma tarzımı öven çıkmadı. Zaten kaypağı biliyorsunuz.

    Semih-“Lan ciddi ciddi denemeyi düşünüyorum. Gerçekten istemeyince çıkıyor mu?”

    b-“Tabi. Baksana. Ben hiç istemiyorum kız numarasını verdi.” Lan varya yemin ediyorum içimde gırgır şamata kopuyor. Dışarıya göstermemeye çalışıyorum. Ama yorgunum da. Ciddi derecede yorgunum. Kılımı kıpırdatacak halim kalmadı. Kendi işimi bitirdim ve

    b-“Benim işim bitti. Çıkıyorum izninizle.”

    Yaşlı-“Tabi çıkabilirsin. Yardımın için teşekkürler.”

    b-“Rica ederim ne demek.” dedim ve dışarı çıktım. Dışarıda beni bekleyen birisi vardı. Gördüğüm zaman boğazına yapışma isteği gelse de kendimi tutmak zorunda kaldım.

    “Ben de seni bekliyordum. Beni hatırladın mı? Aslında pek iyi bir tanışmamız olmadı. Ama olsun. Benim ismim Berkecan.” Tam bir zengin veledi ismi.

    b-“Ben de Bir Bine. Ne istiyorsun. Beni öldürtemedin kendin mi öldüreceksin?”Evet. Bu o Berkecan. Barda Huriye ile dalga geçen ve haddini bildirdim diye beni öldürmeye çalışan adamın ta kendisi. Gözlerimi kapattım ve etrafı taradım. Kimse yoktu. Sadece kumarhanenin içinde Semih ve Yaşlı var. Etrafta kimse yok ve vücudunun hiçbir yerinde kesici veya delici alet yok. Demek ki konuşmaya gelmiş. Gözlerimi açtım.

    Berkecan-“Ben sadece seninle konuşmaya geldim.”

    b-“Neyi konuşacaksın?”

    Berkecan-“En başta seni öldürmeye niyetim yoktu. Sadece korkutmak amaçlı göndermiştim onları sana.”

    b-“işe de yaradı. Şimdi kaybol.” işe yaramadı lan yaramadı. Orada ejderhanın ölümünden etkilendim sanki korkmuşum gibi oldu. Tam giderken koluma uzandı ama refleksen çektim.

    Berkecan-“Bak işte bu garipti. Arkana bakmadan kolunu tutacağımı nasıl anladın?”

    b-“Türk dizilerinden aşinayım. Bir gerizekalı konuşmak istiyosa kesin diğerinin kolundan tutar.”

    Berkecan-“Laf değdirmelerini anlıyorum ama yardımına ihtiyacım var.”

    b-“Sana yardım edeceğimi düşündüren nedir?”

    Berkecan-“Çünkü yardım etmezsen Huriye de bu işten zarar görebilir.”
    Tümünü Göster
    ···
  19. 20.
    +3
    Huriye mi? Hala onun hakkında nasıl konuşabiliyor bu?

    b-“Eğer yardım etmezsem bu sefer Huriye’yi mi bıçaklatacaksın?”

    Berkecan-“Seni öldürtmek ana amacım değildi diyorum. Huriye ile beni evlendirecekler.” Hah. Döndük dolaştık alttan girdik üsten çıktık yine evliliğe bağlandı bu konu. HAH. HURiYE iLE EVLENECEK Mi?

    b-“Saçmalama. Neden seninle evlensin ki?”

    Berkecan-“Soyadım Adal da o yüzden.”

    b-“Sakın bana Adal giyim zincirinin sahibinin oğluyum deme.”

    Berkecan-“Tam olarak öyleyim. Babam biraz eski kafalıdır. Onunla beni evlenip firmaları birleştirmeyi planlıyor.”

    b-“Lan biri inşaat diğeri giyim. En uzak iki kıyı. ikisi de birbiri ile alakasız.”

    Berkecan-“iş sektöründen haberin yok değil mi? Sadece kıyafet satarak para kazanmak yerine yerine hem kıyafet satıp hem de tanınmış ivanlar inşaatı yanımıza çekersek ne olur sence? Hem inşaat yapabiliriz reklama gerek kalmaz hem de kıyafet üretmeye devam edebiliriz. Ama Huriye ile ben birbirimizi sevmiyoruz.”

    b-“Belli zaten. Kızı milletin ortasında aşağıladın bir zahmet sevme.”

    Berkecan-“Onunla senin sevgili olman lazım.”

    b-“Ne diyorsun lan sen? Oyuncak mı lan o?”

    Berkecan-“Eğer ki sen biz sevgiliyiz dersen babam dişini Kadir Bey’e çıkaramaz. Onun için de iyi olur. Bu sayede evililik işi yatar. Sadece oyundan sevgili olacaksınız. O kadar. “

    b-“Lan zaten Kadir Bey’in kulağına giderse bizi kesin evlendirir. Kız niye benimle evlenmek zorunda kalsın? Zorlar gibi niye evlendireyim onu kendimle?”

    Berkecan-“Ben sadece söyledim. Karar sana kalmış. Eğer benimle evlenirse mutsuz olur. Ama seninle evlenirse mutlu olma ihtimali var. Bu kararı tamamen sana bırakıyorum.” dedi ve arabasına bindi. Gaza basıp gitti.
    ···