/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 526.
    0
    Rezervasyon
    ···
  2. 527.
    0
    Rez Alalım
    ···
  3. 528.
    0
    Sa rezzz
    ···
  4. 529.
    0
    Reza sahtekarı
    ···
  5. 530.
    0
    reis dinliyoruz , suku sayısına bakma
    yarım bırakma hikayeyi.

    özelden( varsa) instagrdıbını istersen yollayabilirsin.
    senin gibi tecrübeli bi ağabeyin tecrübelerinden faydalanmak isterim .saygılarımla
    ···
  6. 531.
    0
    Rezervasyon
    ···
  7. 532.
    0
    Okuyorum rez
    ···
  8. 533.
    +4
    Burak’la henüz yeni yeni tanışıyo olabilirdik. Ama kafa yapımızın, esprilerimizin, sohbetimizin, hepsinden önemlisi de kalbimizin bir olduğu daha şimdiden belli olan bi gerçekti. Oturduk, içeceklerimizi aldık, son zamanlarda yaşanan gırgır şamatayı geçiştirdikten sonra Burak’ı dinlemeye koyulduk;

    “Abi lise zamanından beri birlikte olduğum birisi var benim, adı Gülcan. Dersane zamanı tanıştık biz bununla. Ben fetocu dersanelerin arasında kalmış bi sokakta etüte giderken o tam karşıdaki dersaneye gidiyodu. Ha fetocu değildi tabii orası ayrı. Her çıkışta denk gelir, çoğu zaman aynı otobüse biner evlerimize giderdik. Zaten farketmiş olduk ki bizim evlerin arasında da bi kaç sokak varmış sadece, yakınız yani. Ben öyle sevdim ki Gülcan’ı sırf dersaneden çıkmasını saatlerce bekleyip o çıktıktan sonra sanki tesadüfen denk gelmişiz gibi “Aaa sen de mi burdaydın ya, eve gidiyosan birlikte geçelim” diyerek yoluna yoldaşlık ettiğimi bilirim. Çok sevdik birbirimizi, ondan şüphem yok. Onun için 1 sene mezuna kalıp sırf birlikte okuyabilmek için çalıştığımı, derslere asıldığımı bilirim. Ama malum, Sakarya’da onun bölümü olmayınca ayrı düştük. Bu ayrı düşme durumu yıprattı bizi. Çekemeyen arkadaş çevresi, çıkan dedikodular, söylentiler bize ayrılığı getirdi. Soracak olsan hala çok özlüyorum, barışmayıda istiyorum. Ama Gülcan o kadar inat, o kadar katı bi kız ki şimdilik olmayacağını biliyorum. Şimdilik böyle işte, napalım”

    Ne çok benziyodu benim hikayeme, yaşadıklarıma. Şimdi daha çok sevmiştim Burak’ı, daha yakın hissetmiştim kendime. Dinlediğim hikayeden ilişki doktoru olacak birisi değilim ben, biraz aralarında kalıp düşünmem gerek nasıl çözüleceğini. Ama bu mesele çok su üzerinde kalmış gibiydi ve ben çözmek için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım. Gülcan’ın kuzenini takip etmekle başladık sosyal medyadan. Ben anonim bi yüzdüm onlar için, şüphe çekmezdim. Ekledik, kabulde etti. Oradan bilgi alışverişini sağlayabilirdik zaten, ilk adım atılmıştı. Eee Furkan’ın meselesine gelmek lazım ki aynı sınıfta olan Burak – Furkan ikilisi için konu duygusallıktan çıkıp tamamen taşak muhabbetine dönmüştü. Çünkü Furkan kızın dikkatini çekebilmek için öylesine şeyler yapıyodu ki (zaten şu metreleeer öncesinde kapıyı açıp bekleme muhabbetini biliyosunuz) tam bi loser konumuna düşüyodu. Ama Sevgi hakkında daha çok bilgi edinmeye de başlamıştık. Hangi yurtta kaldığını, aslen nerede yaşadığını, hangi bölümü okuyacağını falan. Ama durum belli işte, hala bi konuşma sağlayamamıştık günaydınlaşmalar haricinde.

    Benim durum zaten belliydi, Büşra’yla giden dolu dizgin bi flörtümüz vardı zaten. Onun keyfi yerindeydi, benim keyfim yerindeydi. Mutluydum yani ben, iyiydik. Ama masada bu iç silahşör bir araya gelmişken nişanlılar tarafından takip edilmem ve az daha fakültenin önünde dayak yiyecek olmam anlatılmasa olmazdı. Burak az çok biliyodu muhabbeti, anlatıp kahkahalarla az inletmedik mekanı. Kafalar çakırkeyf, keyiflerde de yerinde denebilecek durumda. O gece aksi bi durum gerçekleşmeden yurtlara dağıldık. Ama sık sık tekrar etmemiz lazımmış bunu, onunda farkında vardık.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 534.
    +3
    Geldik o kritik haftaya; Sakarya’daki ilk vizeler. Hem de Büşramdan aldığım notlarla. Sınav zamanı birkaç telefon görüşmesi ve mesajlaşmanın ardından birbirimize ayırdığımız vakte bi süre ara vermiş ve kendimizi derslere adamıştık. Hayır bana soracak olsanız sınavları sallamam, devam ederim konuşmaya. Ama onu düşündüğümden ben de susup zaman tanıdım. Eee boş durmaktansa ben de bakınayım biraz dedim notlara. Sayısal dersler kafamı gibecek durumdaydı, pek iyi değildim bu konuda. Ama sözellerde de benden iyisi yoktu, emindim. ilk sınav önemli krediye sahipti, geldik. Her sınavdan tek tek bahsetmeden direk 2 haftalık bu sınav sürecini atlayarak geçicem. Ama ben 2 sınıfla birlikte sınava girdiğimden hem daha sıkı hem daha yoğun bi sınav takvimine sahiptim. Bir günde 3 sınava girmeler falan. Ama buna rağmen Büşra yanımdan hiç ayrılmadı. Kütüphanede bir aradaydık, yemeklerde de öyle. Ara ara Mikail’de katılırdı bize. Ulan adama kalsa yanımızdan ayrılmayacak baş başa bırakmamak için ama kaçıveriyoduk işte bi yerlerden.

    Sınavlar bitti, dertlerin büyük bi kısmı atlatıldı. Sonuç ? Sadece 1 dersten fena halde çakacak gibiydim. Diğerleri başarılıydı. Olsun be, daha uzun yıllar var önümde. Sonradan alırdık nedir yani.

    Üniversite okuyan panpalarım varsa bilirler, vizelerden sonra 1 hafta kafa tatili verir herkes kendine. Hocaların çoğuda buna saygı gösterip derse gelseler bile ders işlemez hatta imza dahi almazlar. Hem sınıftaki hem de yurttaki arkadaşlarım istanbul, Bursa, Kocaeli gibi yakın yerlerden geldikleri için şehirlerine 1 haftalık kafa tatillerini kullanmak için döndüler. Ama izmir Sakarya’ya uzaktı, otobüsle 9 saat çekilecek gibi değil. Uçakla da buradan istanbul Sabiha Gökçen’e oradan aktarmayla Ankara, en sonunda izmir falan uğraşmak istemedim. Sakarya’da kalmaya, bu boş olan süreçte Büşra’yla daha yakın vakit geçirmeye karar verdim. Sınıf içersinde “Ya bizi görmesinler, laf olur söz olur” gibi bi kaygımız yoktu esasında, sınıf çevresinde de öyle. Ama tesettürlü bi bayana laf getirmemek adına düşünceli davranıp bu boş zamanda vakit geçirmek, gezmek dolaşmak falan daha iyi olacaktır diye düşündüm. Telefondan, mesajdan falan aramız zaten oldukça iyiydi. Ama yüz yüze daha fazla vakit geçirmek hem içinde patlak veren duyguların ne olduğuna dair netlikler kazandıracaktı, hem de onun tesettürlü olmasına rağmen nasıl birisi olup nasıl davranacağımı bulacaktım. Kısacası bu 1 hafta fazlasıyla önemliydi benim için.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 535.
    +2
    Sınavın son gününde işlerimi halledip Büşra’yı otobüsüne bırakıp yolcu ettikten sonra yorgun bi şekilde yurda döndüm. Berkay, Kadir hazırlanmış çıkacaklarken Furkan bi gün daha kalıp haftasonu gidecekti. Çünkü cumayı cumartesiye bağlayan gece kutsal sayılırdı bizde; sabahlara kadar LoL atmak, bot pre kasmak, gerekirse feedlemek bu gecelerde artık gelenek haline gelmişti bizde. Gündüz erkenden yurda gelip uyur geceye yakın uyanırdık sırf uykusuz kalıp uyuklamamak için. Ulan şimdi düşünüyorum da harbiden saykoca davranıyomuşuz lan biz bu konuda. Ama tayfa sağlamdı be. Furkan, ben, Furkan’ın Sakarya’da başka bi yurtta kalan kuzeni Samet, Samet’in oda arkadaşı ve yıllarını LoL’e vermiş okuldaki 7. Senesini geçiren Ercan abi, onların yan oda arkadaşı Kadircan. Sabahlara kadar kahkaha, küfür, kıyamet eksi olmazdı. Hatta öyle ki bizim dairemizde 2 kişilik odaların birinde kalan 30 yaşındaki iranlı öğrenci amcanın büyük bi sinirle odamızı bastığını, Furkan’ın yatağa girip uyuma numarası yaparken benim kapının arkasına saklanarak dayağı atlattığımızı biliriz. Yani kısacası şudur ki;
    LoL > Herşey

    O günde yurda erkenden geldim ki biraz dinlenir uyuklarım, Furkan’da gitmeyecekse yine sabahlarız diye. Yurda gelip yatağa uzanmamla telefonda bildirimler belirmeye başladı. Birisi beklediğiniz gibi Büşra’dan iken diğeri Facebook’tan gelen bi arkadaşlık isteğiydi. Tanımadığım bilmediğim, profilinde de fotoğraf olmayan birisinden.

    Büşra yatıp dinlenmemi söyleyip iyi uykular diledi. Ben de benzer tatlılıkta bi mesaj atıp yatmaya hazırlanırken arkadaşlık isteğini kabul ettikten sonra bu kişiden mesaj geldi. Eylül isminde kadın olduğunu tahmin ettiğim profilden gelen mesaj çokta karmaşık değildi;

    “Selam”

    “Selam”

    “Naber”

    “iyiyim teşekkür ederim de ben çıkaramadım seni ?”

    “Evet, çıkaramaman için seçtim bu ismi. Aslında benim seninle konuşmam gereken şeyler var”

    “Tamam, konuşalım konuşmasına da kim olduğunu ya da nereden olduğunu söylesen daha sağlıklı iletişim kurabiliriz”

    Kafamda deli deli sorular, aklıma getirmek istemediğim şeyler vardı bu konuşmada. izmir’de kaçmama sebep olan şey şimdi de böyle mi sorgulamaya çıkmıştı karşıma. Hayır be olm, ne alakası var. Neden aradan bunca zaman geçmişken sorgulasın ya da bişey olsun ki. Geç artık onu, boşveer. Ben bunları kurarken Eylül yazmaya devam ediyodu

    “Ben de Sakarya Üniversitesi’nde senin olduğun fakültede okuyorum. Aynı sınıfta değiliz, ama binada aynı yerlerde oluyoruz genelde. Ben seninle konuşma cesaretini bi türlü bulamadım kendimde, bulabileceğimi de zannetmiyorum. O yüzden buradan yazıp içimi dökmek istedim. Kendimde cesaret bulamıyorum, çünkü biz ayrı dünyaların ayrı kültürlerin insanlarıyız. Sen çok başka yetişmişken ben bambaşka şeylerle yetişip büyüdüm. Tanışsak bile beni kabullenebileceğini sanmıyorum. Ama sırf seni görebilmek için sık sık etrafında dolaşıyorum.”

    Ulan daha da korkutmuştu bu durum beni. Tamam, kafamdaki kuruntulardan kurtulmuştum esasında. Bu olayın izmir’le uzaktan yakından alakası yoktu. Ama karşıma yeni, başka bi mesele çıkıvermişti. Kimdi ki bu ? Ya da beni gözünde neden bu kadar çok büyütüyordu ? Aslında neden herkes beni gözünde bu kadar çok büyütüp bambaşka kefeye koyuyordu ? Basit, sıradan birisiydim ben esasında. Ama inceden inceye hoşuma gitmedi de değildi bu durum.

    “Etrafımda olup bitene dikkat etmedim hiç. Ama muhakkak görmüşümdür seni. Tek tek söyleyip buldurma bana :D Çekinecek ne var ki bu durumda, söyle gitsin. Hiç olmadı tanışır konuşuruz ne olacak ki.”

    “Hayır istemiyorum. Çünkü olmayacağını biliyorum. Çok fazla uzatmadan tek bişey sormak istiyorum sana; hayatında birisi var mı şu anda ?”

    “Evet, birisi var hayatımda eğer durmak istediğin buysa.”

    “Biliyodum zaten, sizin gibiler hiç boş durur mu ki ! Ama bende hata yazıyorum sana buradan ekleyip. Neyse konuşak istemiyorum, iyi günler.”

    Haydaa, durduk yere tribide yiyip oturmuştum iyi mi. Kız (yani öyle olduğunu umuyorum) bana bi güzel fırça kayıp, ilişki hayatımı sorgulatıp çekip gitmişti. Hem de öyle bi gitmişti ki cevap dahi verememiştim. Olsun, sıkıntı değil. Bana ve mutluluğuma zarar vermesin yeterli…
    Tümünü Göster
    ···
  11. 536.
    0
    Recccvv66hbh
    ···
  12. 537.
    0
    Rezervasyon
    ···
  13. 538.
    0
    fake taxsi
    ···
  14. 539.
    0
    izmirli pnpm bekliyoz
    ···
  15. 540.
    +5
    Bu yazanın kim olduğunu bilememek, üstüne tahmin de edememek canımı bi hayli sıkmıştı aslında. Ama sorduğu soruya verdiğim cevapta olduğu gibi; benim hayatımda birisi vardı artık. En azından varolmaya çalışıyorduk birbirimizin hayatında. O yüzden sağdan soldan gelecek ya da bozmaya çalışacak şeyler için ne ilişkimi ne de keyfimi bozmaya niyetim yoktu.

    Furkan spora gitti, ben de o sırada uykumu alayım diye yatayım dedim. Malum, gece uzun. Sabahlara kadar LoL var.

    Gece boyunca bilgisayarlarımızın başındaydık. Bi bot pre, bi solo-jung, bi mid-jung her lane’de denedik yani. işin ilginci feedlemelik bi durumda yoktu, baya baya küme atlıyoduk lan böyle. Oyun esnasında laflarken Furkan’a bu mesajlaşmalardan bahsettim. “Çokta takılma, uğraşmaya da çalışma. Bırak, sen Büşra’yla takılmana bak şu 1 hafta düzelir zaten her şey” dedi. Haklıydıda. Dediğim gibi, şu 1 hafta benim için büyük fırsattı ve değerlendirmeden geçemezdim.

    Oyunlar oynandı, güneş kendisini gösterdi, uyuduk uyandık kahvaltı ettik derken Furkan’ı yolcu ettim. Öte yandan da Büşramla konuşup ilerletmeye de devam ediyorum telefonda. Pazartesi günü buluşmak için planlarımızı yapıyoruz.

    “Sinemaya mı gitsek ? Güzel filmler var”

    “Yok ya, sinemaya sonra gideriz. Sen izmir’e gitmedin bana vakit ayırmak için, onda da sinemayla harcamayalım vakti. Yüz yüze, konuşarak, sana bakarak daha çok şey konuşalım istiyorum”

    “Ben de gözlerine bakarak konuşabilmek için can atıyorum. Bence de, sinemaya sonra gideriz”

    Konuşma, paylaşma isteğimizi dile getirirken sanki ona daha çok bağlanıyo mutluluğumu iki katına çıkarıyordum. Ama aklımın bi köşesinde tesettür meselesi ve davranış biçimim hala bi duvar olarak kalıyodu. Ama aşılırdı, aşılmak denenirdi en azından...
    ···
  16. 541.
    +1
    Pazartesi günü okulu bi kenara sallamış tüm günümü hatta tüm haftamı Büşra’ya ayırmak için planlar kurmuşken öte yandan da bana yazan anonim kişiyi düşünüyodum. Madem bu kadar çevremdeydi şimdide görebilir miydi beni ? Büşra’yla yan yana oluşumu, belki elini tutuşumu, samimiyetimi. Çünkü bu fake Facebook hesabına baktığımda beni şaşırtan pek çok şeyle karşılaşmıştım. Benim sevdiğim, benim beğendiğim şarkı ve klipleri paylaşmıştı. Hepsini geçtim anlık olarak dinlediğim akustik şarkıları dahi yakın zamanda paylaşmıştı profilinde.

    Queen
    Fettah Can
    Godsmack

    Sanki kendimin fake hesabına bakar gibiydim, beni korkutanda buydu zaten. Ben henüz kendi sırlarımı gün yüzüne çıkaramamış benliğimle tam anlamda yüzleşememişken benden bi tane daha olması hem kendim hem de çevrem için hiiç iyi olmazdı. Ama profil git gide dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bana resti çekmesinin ardından konu kapanır derken hesap aktif olarak kullanılmaya devam ediliyordu. Acaba odadaki binlerden birisi beni kafalamak için mi yapıyo diye düşünmedim de değil. Furkan ve Burak ikilisi bunu yapmaya çok müsaitlerdi. Ama ikisinin de kendi kafalarını kurcalayan sorunları varken benimle ilgilenmeleri pek olanaklı değildi, şimdilik. Kadir zaten onlarla uğraşabilecek bi adam değil. Yatağından çıkıp dış dünyaya baktığı bi yemek bi de okul zamanı var zaten. Berkay desen aslında muhtemel, ama o salak belli ederdi öyle bişey olsaydı.
    ···
  17. 542.
    +3
    Büşra’yla okulda buluşup biraz takıldıktan sonra Serdivan AVM’ye gitmek gibi bi planımız vardı. Bugün tüm gün dersimiz var olarak görünüyodu, ama şu kafa tatili mevzusuna derse giden yoktu tabii. Çıkışta da babası gelip arabayla alacağı için çok geçe kalmadan okula dönmemiz lazımdı. Baskıcı bi aile yapısına sahip değildi Büşra. Ama gerek var mıydı boş yere babasını şüphelendirmeye ?

    Otobüsü geldi, ilk inende o oldu. Sanki tüm haftasonu bu anı beklemiş, özlemini biriktirip bana geldiğinde rahatlayacakmış gibi. Henüz ne olduğumuz belli değildi. Evet, aramızda bi çekim söz konusuydu elbet. Fakat ortada bunun ötesine giden bi adım yoktu bende. Olmayacağı anldıbına da gelmezdi. Kız fazlasıyla adım atmış, hoşlantısını sözlü olarak ifade etmiş, laf söz olur demeden yanımda durmayı seçmişti. Eee bundan sonrasıda zahmet olmazsa bana düşerdi, yanlış mıyım dostlar.

    iner inmez hızlı adımlarla yanıma geldi. Sarılmak istiyodu, ama bunun ne derece doğru ya da yakın olacağını kestiremiyordu. Sarılmadım, ama hislerini hafifletecek ilk hamleyi yapmıştım. Sıkı sıkı olmayacak şekilde bir elini kavrayıp yanaklarından öptüm. Ama güne giden teyze öpücüğü değildi bu. Hani vardır ya kokoş teyzeler yanakları değdirerek öpücük atarlar, mutlaka görmüş ya da yaşamışsınızdır. işte bizimki öyle değildi. O elini tutmamın şaşkınlığıyla kalakalmışken ben her iki yanağına da minik öpücükler kondurmuştum bile. Yalnız kalakalması hala geçmemiş koca koca olan gözleri daha da büyüyüp bana bakarak kalmışken yüzünü büyük bi gülümseme yanaklarınıda tam öptüğüm yerlerden pembelikler sarmıştı. Utangaçlık, hoşa gitme ya da hislerin dışa vurumu da denebilirdi buna esasında. Güne güzel başlamıştım, umarım güzelde geçerdi.

    “Hoşgeldin” dedim; “Özlemişim seni”

    “Hoşbuldum, ben de seni özlemişim. Geçmek bilmedi şu haftasonu”

    “Bi de bana sor. Ama şimdi buradasın ya o da yeter. Eee kahvaltı yapalım, sonra da AVM’ye geçeriz. Hem nasıl geçti haftasonun onu anlatıcaksın daha bana”

    Üniversitenin içinde Adıbahçe vardır, bilenler bilir. Uçuk fiyatlara sahip olmasına rağmen çokta güzel hizmet verirler. Oraya gidelim dedim, kahvaltımızı orada yapalım. Eee ne de olsa ilk kahvaltımız, bi anlamı olsun. Gittik, kahvaltımızı yaptık, uzuun uzunda konuştuk. Gerek izmir’den gerek Sakarya’dan ve pek çok şeyden bahsettik. Beyler ben varlıklı bi çocukluk geçirdim. Bu söylediklerimi ego olarak anlayıp “Kendini övmeyi bırak artık bin” demeyin lütfen. Ama olanlarıda bahsetmem gerek size. Mesela şu sözlükteki pek çok kişi çocukluğunda salçalı ekmek yemiştir ? Yanlış mıyım ? Ben hiç yemedim? Şu yaşıma geldim hala salçalı ekmek yemedim ben hayatımda. Ya da herkes elbet bir köye ya da köyüne gitmiş, uğramış, geçmiştir. Ben hayatımda hiç köye de gitmedim. Şimdi bunları söylediğim için “Seni giberler olm, sen hayatı görememişsin, köy görmeyen adam mı olur” diyebilirsiniz, haklısınızdır da belki. Ama köy görmedim işte evet, kabul ediyorum. Haza bir istanbul beyefendisi gibi yetiştirildim ben. Piyano dersleri, özel kurslar vesaire vesaire (biat edin binler ahahaha). Bunları Büşra’ya da anlattım, o da çok şaşırdı.

    “Sen bi gün bizim oralara gel de ben sana kendi ellerimle salçalı ekmek yedireyim. Bu zamana kadar neden gelmedim diye pişman olursun. Hem ekmeğide salçayıda biz yapıyoruz, benim yaptığım şeyleride severek yersin herhalde”

    Gülümsedi, ama söylediklerinden de hala emin değildi. Ne tepki verecrğimi kestiremiyordu.

    “Gelirim tabii, sen varsan her yere gelirim ben. Yap bakalım bana salçalı ekmeğini, doya doya yiyeyim ellerinden. Senin yaptığın her şeye varım”
    Tümünü Göster
    ···
  18. 543.
    +4
    AVM’ye geçtikten sonra da günümüz aynı güzellikte geçmeye devam ediyordu. Konuşmalar daha özele inmiş, birbirimizi daha çok tanımaya yönelik konuşmaya başlamış ve bundan fazlasıyla da memnun kalmıştık. Özele inmek derken yanlış olmasın, cinsellik değil tabii ki amk. Ama gelip bana “Ulan yavşak, kız tesettürlü diye triplere giriyosun, kıza sarılmaya çekiniyosun ama elini tutup öpüyosun. Ne ayaksın sen, cinselde konuşursun” deseniz sesimide çıkaramam, sonuna kadar haklısınız derim. Ama beyler, şöyle düşünün bi de; size doğru hoşlandığınız kız özlemle, yüzünde koca bi gülümsemeyle gelirken tutup kafa mı tokuştururdunuz kızla ? Evet, kafamda sarılmaya karşı bi düşünce vardı nasıl olacağına dair. Ama o an anlık olarak elini tutma isteği belirdi içimde, keza devamıda geldi. Fena mı oldu sanki, nolacak.

    Ailelerden konuştuk, bahsettik. Okuldan, geçecek olan şu 4 yıldan, nasıl geçeceğinden falan. Genelde merakla soru soran taraf oydu, ben de büyük bi keyifle cevaplıyordum. Karşılıklı oturduğumuz masada ben aktif olarak el kol hareketleriyle anlatmaya çalıştıkça sanki film seyredermiş gibi ellerini çenesinin altına koyup seyrediyordu beni. Gülmüştüm, güldürmüştümde fazlasıyla. Hatta zaman zaman elini tutarak bahsettiğim şeylerde oluyordu. Beyler, ergen liseliler gibi “çıkma teklifi” falan etmeli miydim bilmiyorum. Etmemiştimde, gerek yoktu. Ama gayet farkındaydım ki ayrı ayrı geldiğimiz bu yerden bir “çift” olarak çıkıyorduk. El ele, göz göze, diz dize.

    Saatler Büşra’nın yanında su gibi akıp geçerken çekildiğimiz onlarca fotoğrafta telefonumda duruyordu. Gece yatmadan önce bakıp gülümsemem, canım sıkıldığında Galeride dolaşıp keyfimi yerine getirmem, ya da ilerleyen zamanlarda sosyal medyada paylaşmam için bekliyorlardı.

    Günün geri kalan kısmında el ele olmasakta kol kola dolaşmıştık. AVM’den çıkıp okula geri döndük, artık onun için gitme vaktiydi. Durağına bi yarım saat önceden geldik ki babası gelir beni görür falan n’olur n’olmaz. Vedalaşırken tüm gün konuşan ben susmuş bu sefer Büşra Hanım konuşmaya başlamıştı

    “Seninle çok güzel geçiyor günlerim, daha da güzel geçecek zamanlar olacak. Hayatımda olduğun için teşekkür ederim, artık kalbimde de bi yerin var (izmirli). Oradan gitme olur mu ?”

    Cümlesini bitirmesinin ardından sabah yaptığım hamleyi o yapmıştı; ellerimi tutup yanaklarımdan öpmüştü. Boyuda benden kısaydı, uzana uzana öpmüştü :D Beyler, hiç yaşadınız mı bu duyguyu bilmiyorum. Ama aidiyet duygusu çok başka bişey...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 544.
    0
    devam reis
    ···
  20. 545.
    +5
    Sonrasında geçen 1 haftada her gün buluşup görüştük. Birbirimizi daha çok tanıdık, gözlerine daha çok bakabildim, daha çok tanıyabildim, sesi kulaklarımdan gitmeyecek dereceye geldi, alıştım, sevdim, sevildim. Ama tüm bunlar yaşanırken, konuşurken yolunda gitmeyen şeylerde olmaya başlamıştı sanki. Büşra aramızdaki bu farkı çok kafaya takıyor gibiydi. Fark neydi ki diye soracak olabilirsiniz, çokta haklısınız. Çünkü sizler gibi benim de fark olarak görmediğim saçma bi durum akıllara takılmaya başlamıştı. Her seferinde dile getirdiği sorunun özeti "Sen şehirlisin, izmir'den geldin buralara. Hayatında hiç köye dahi gitmemişsin. Ben ise köyde yaşayan, orada konaklayan birisi olarak sana farklı, uyumsuz geliyorum gibi sanki. Ben senin isteklerini karşılayamam, seni mutlu edemem diye korkuyorum. Çünkü biz farklıyız" şeklinde açıklanabilirdi. Çok saçma değil miydi beyler şimdiden bunları kafaya takması. Her seferinde böyle bi farkın olmadığını dile getirip içini rahatlatmaya çalışsam da yine de kafasının bi köşesinde vardı bu biliyorum.

    Büşra'yı otobüsüne bindirip yolcu ettiğim günlerden birinde telefonuma bi mesaj geldi. Furkan'dır ya da biner binmez yazan Büşra'dır diye bakarken mesajın Facebook'tan geldiğini gördüm. Evet, yazan Eylül'dü.

    "Selam, bakıyorum da çok mutlusunuz birlikte. Senin adına sevindim"

    Çevremde sağımda solumda bi yerlerdeydi bugün ve Büşra'yla birlikte oluşumu da görmüştü. Aslında çekinmiyordum bu durumdan. Görsündü, daha iyiydi böyle olması. Ama böyle mesaj atmaya devam etmesi Büşra'yla aramı açabilirdi, korkum oydu yani. Hem anlamıştım ki bu mesajı atan da Sakarya'ya kalan birisiydi. Herkes memleketine dönmüşken onun hala burada olması, bizi görmesi ve mesaj atması başka türlü açıklanamazdı. Bi sağıma soluma bakındım durakta, acaba buralarda bi yerlerde mi diye. Ama kimseler yoktu. Cevap yazdım;

    "Teşekkürler. Kim olduğunu söylesen de artık ben de sevinsem senin adına"

    "Bunu hiç bir zaman öğrenemeyeceksin"

    "O zaman sen de beni bir daha rahatsız etmeyeceksin"

    Keskin konuşmuştum. Şu anda silmem ya da engellemem lazımdı. Ama öte yandan da kim olduğuna dair merak içimi kemiriyordu. Silmedim, bekledim. Cevap falan da gelmedi. isabet olmuştu, ama sonrası daha kötü olabilir miydi ? Asıl korktuğum mesele de buydu
    ···
    1. 1.
      +1
      ikisinin aynı kişi çıkacağını düşünen bir ben mi varım
      ···