1. 76.
    +47 -1
    http://fizy.com/tr#s/1ahgas

    evet..beyler, o an kendimi zirvede diye düşünüyorum..yani, muhtemelen daha fazla mutlu olunamaz..bu, kolye ucuna filan bakıyor paso, bakıp bakıp gülümsüyor, defalarca teşekkür etti..ben tabi, acayip şişmiş durumdayım lan helyum balonu gibi oldum, bir salsa beni kesin uçucam * artık dudaklarımın kenarı resmen acıyor, ama duramıyorum lan sırıtmadan, ağzımın iki yakasını birleştiremiyorum, inek şabandan halliceyim..

    neyse,
    grup tekrar başladı,

    biz gene hülyalar içindeyiz..ellerimiz havada, kafa kafaya dayanmışız, leylalarr gibi eşlik ediyoruz her şarkıya..çok da allahsız bir repertuar yapmışlar ulan, iyice kaybettik kendimizi..

    gece öyle sürerken, bunlar son bir ara daha verdiler, 1 saat daha söyleyip bitirecekler, saat 12 ye geliyor..

    sonra bizim kız, "ben bi lavoboya gidip gelicem" diye gitti..ben de o ara telefona bir bakayım dedim ki, obaa..cevapsız çağrılar, 3-5 tane, bir de mesaj,

    baktım kim? annem, babam *

    mesaj da babamdan, "bu gece senin ne meşguliyetin olabilir ki lan eşek sıpası" yazıp sonuna göz kırpmış... seviyorum bu adamı ya *

    ben öyle salak salak güle durayım, benim kız geldi, ama yalnız değil,

    yanında üç tane zenc... * *

    yanında bir kafe çalışanı bir kadınla çocuk da var, birinin elinde küçük boy bir pasta, öbürünün elinde bir hediye kutusu, şu noel babanın bıraktığı cinsten *

    obaa...

    beyler ben şoklardayım lan..

    "sevgililer günün kutlu olsun bitanem" deyip yanağıma bir öpücük kondurdu,

    pasta masaya konulunca seçebildim, pasta sarı lacivert beyler * üzerinde ismimiz var, kremayla kalp malp çizilmiş,

    hediye paketini de bıraktılar masaya, sonra da, ben öyle ablak halet-i ruhiye de iken, bu da yanağıma dudaklarını kondurup, beni öperken bir kaç poz resmimizi çektirdi elemanlara,

    yalnız varya, bilerek alıyor o kareleri, kesin ilerde bakıp gülmek için, zira ben acayip ambale haldeyim, böyle sürpriz doğum günü partisine kurban gitmiş şaşkın ergenler gibiyim..

    neyse..oturdu bu yanıma..elemanlar gitti, müzik yeniden başlıyor..

    ben şoktan çıkabilmiş değilim..

    "paketi açmıcan mı tatlım?" dedi..

    robot robot aldım elime paketi, başladım açmaya..
    ···
  2. 77.
    +46
    "ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi yaptığım çok az şey var.. hayatımı yaşamaksa onlardan biri değil, değildi demeliyim aslında. çünkü hiç ummadığım anda, çölün ortasındaki bir vaha, kışın ortasında ışıtan güneş, okyanusun ortasındaki bir liman gibi çıktın sen karşıma..ben hayatı çok renkli bir insan da sayılmam.. sayılmazdım aslında. seni görene kadardı ruhumdaki grileri hakimiyeti, sonra renklendim seninle,o kış gecesi, seni ilk gördüğüm gecede..

    sarım, güneşim, saçların oldu.. mavim, gök yüzüm gözlerin..,soğuktan üşümüş yanakların, beni yakan bir ateş, kırmızım oldu.. gülüşünse aydınlığım.. beyazım..

    seninle anlam buldu gölgeler içindeki hayatım, ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi yaptığım çok az şey var..ve sevmek.. onlardan biri, seni sevmek..

    seni seviyorum."
    ···
  3. 78.
    +46
    bu gece üst üste incesaz geldi, umarım güzel oluyordur

    http://fizy.com/tr#s/1agyny

    pizzacıdan mideler dolu çıkmış, aşıklar yoluna dalmıştık, ellerimiz birbirine kenetlenmiş, burnumuz yanaklarımız soğuktan kızarmış, nefesimizden dumanlar tüte tüte ışıkların altında yürüyorduk gene..

    "aynı ağacın altına oturalım mı yine?"

    "olur canım * "

    banka tünedik..iyice birbirimize sokulmuştuk. başını, omzuma yasladı..bu hareketi oldum olası sevmişimdir beyler..içim yine sıcacık olmuş, soğuk daha az işlemeye başlamıştı resmen.

    ellerini ellerimin arasına aldım,

    -"biz hiç kavga etmeyelim olur mu?"

    salakça bir söz biliyorum..ama o yaştaki bir ufaklıktan daha fazlasını bekleyemezsiniz ki..ellerine aldığı güvercinin, aniden uçup gitmesinden, sıcaklığının avuçlarını terk etmesinden korkan küçük bir oğlan çocuğundan ne bekleyebilirsiniz?..

    -"sen iyi birisin tsigalko..çok düzgün bir çocuksun.."

    bir şey diyemedim..

    -"olgunsun..gerektiğinde de çocuklaşmayı biliyorsun..nasıl olmuşta bu zamana kadar yalnız kalmışsın anlamadım..seni tanıyan bir daha unutamaz ki?.. insan senden hiç sıkılmaz ki?.."

    dıbına koyayım ağlatacak beni..rüzgarın yönünü değiştirmeyi denedim,

    "o kadar iyi tanıyor musun ki beni?..belki de aslında çok kötü biriyim, ne biliyorsun? nasıl emin olabiliyorsun?" dedim, yarı ciddi yarı şaka..

    "bilmiyorum,emin değilim" dedi.."ama inanıyorum..sen söylemiştin, inandığımız kadar eminizdir diye..inanıyorum tsigalko..belki de büyük bir hata ediyorum ama, çok inanıyorum.."

    bu lafların üzerine daha fazla konuşulmazdı beyler..sözün bittiği yer diye bir şey varsa, işte orası burasıydı..ellerini dudaklarıma zütürdüm, sevgiyle, bir kuşun kanadını öpercesine öptüm..

    "bu ellerin bir daha üşümesine izin vermeyeceğim.."
    ···
  4. 79.
    +43 -2
    gene baya oturduk orda, artık hafiften akşam üstü oluyor, kalkalım mı biraz yürürüz dedim.

    çay bahçesinden çıkıp aşıklar yoluna girdik, çok güzel bir yer beyler gerçekten böyle sağı solu ağaçlı, banklar, süs havuzları, heykelcikler filan, her 5-10 metrede bir yukarıda başımızın üzerinde gül motifli taklar.. harika bir ortam. yürüyoruz beraber, ben bunların ortasındayım, bilerek aralarındaki bağlantıyı kestim aq..

    o ara bir baktım elma şekerci var yolun kenarında, hemen bunlara bir şey demeden gittim şekercinin başına, 2 tane elma şekerini aldım geldim.. bunlar nasıl kıkırdıyorlar, "kızlar hiç teklif etmedim kibarlık yapmak zorunda kalmayın diye" diyip ben de sırıttım. ayşen o ara bir yandan tatlı tatlı gülümseyerek, "ya çok tatlısın ama ben elma şekeri pek sevmem, bunu sen al, ben de bir tane pamuk helva alayım" dedi.

    tabi yiğit kahramanımız olarak ben daha cümlesine noktayı koymadan şekercinin başında pamuk helvayı alıyordum bile *

    neyse biz ellerimizde şekerler, helvalar, ilkokullu çocuklar gibi şen şakrak ilerliyoruz, her şey harika gidiyor beyler, planlasam bu kadar olmaz, ah bir de baş başa olaydık..

    bu pamuk helvadan arada benim ağzıma da veriyor koparıp koparıp, ben tabi o ara heyecan ve mutluluktan devrildim devrilecem.. yine ağzım kulaklarımda.

    epey yürüdük böyle, ve hep konuştuk.. işte buydu, böyle olmalıydı, biz kesinlikle normal arkadaştan fazlası olacaktık.. benim gözlerimin ne söylediği zaten apaçık ortadaydı da, onun gözleri de farklı ışıldamaya başlamıştı artık..
    ···
  5. 80.
    +45
    http://fizy.com/tr#s/124wmq

    filmin ikinci yarısını resmen bir sis perdesi arkasından izledim, buğulanmış gözlerim, bulanmış beynim..finalle birlikte de dağıldım beyler,

    ağlıyordum,

    okan ikimizin adına gruba iyi akşamlar diledi, benim gözlerimden süzülen yaşları kimse görmeden oradan beni kaçırdı, sonradan diğer binler de gruba, okanın salladığı "arkadaşına bir şey olmuş" mevzusundan bahsetmiş olmalıydılar, sorun olmadı yani sonradan.

    neyse biz apar topar çıktık salondan, ben sessiz sessiz ağlıyorum, çok hafif bir hıçkırığım var,

    çıktık dışarı, az kenara yürüyüp o beton çiçeklikler vardır bilirsiniz, onlardan birine oturduk,

    bu beni teselli etmeye çalışıyor, mendil filan veriyor..aq karı gibi hissediyorum kendimi..ama elde değil beyler..tutamıyorum ulan..akacak kan durmuyor damarda,

    ben böyle hıçkırıdururken birden celallendim, sesim kısık, aynı fino köpeklerinin havlaması gibi çıkıyor,

    "neden abi neden?" dedim hırlama ve ağlama karışık..ciğerden konuşuyorum resmen çünkü orası yanıyor..adeta ateş yutmuş gibiyim..

    "neden? bunu hak edecek ne yaptım ben?..reva mı?..yazık değil mi abi..günah değil mi?..ne istedi benden? ne yaptım ben ona... gitmiş..şerefsize... ne yaptım ben? neyi yapamadım?..adam huur çocuğu... biz yapmadık diye mi?... biz yavşak değiliz diye mi?..hak mı bu?.."

    hıçkıra hıçkıra, kegib kegib, genizden..isyan ediyorum..zehirli bir yaradan akan kanın isyanı gibi..kopkoyu... ağır ve ağrılı bir isyan..öyle atar damar kesiği gibi fışkırırcasına değil..cinnet getirircesine değil... sızıntı şeklinde isyanım..çok derin bir yaradan gelen, iç kanamanın eseri bir sızıntı..

    2-3 dakika öyle sayıp söydüm ben, bu çaresiz aq..karı değiliz ki alsın göğsüne yaslasın, saçımı okşasın..

    neyse o ara grupta kapıdan çıkmaya başladı, salon boşalıyor artık iyice,

    bu beni biraz daha duvar kenarına çekti, insanlar halimi görmesin diye,

    ben de göz yaşlarımı sildim, artık akmıyorlardı zaten, akması gerekenler akmıştı, gözlerimden değil, ruhumdan, kalbimden, parça parça edilmiş, dağlanmış ciğerlerimden..

    o ara bizim gruba ozan ve ayşen in de karışmış olduğunu gördüm,

    herkes gayet neşeliydi,

    herhalde tebrikleri kabul ediyorlardı...

    biz orada duvar kenarına sığınmış bir halde, karanlığımız içinde kaybolmuş bir halde dururken,gruptaki büyük çoğunlukta bizi ya görmeden, ya da görmek istemeden dağılıp gitmişti zaten,

    sadece nilay ve bir arkadaşı yanımıza geldi,

    önce durumu biraz sordular, sonra geçmiş olsun dilediler, okan idare ediyor tabi o ara konuşmayı,

    benim için gecenin son karanlık karesi ise, nilayın omzunun üzerinden gördüğüm, ozan ve ayşen in birbirlerinin beline dolanmış elleri ve gecenin içinde kayboluşlarıydı..
    Tümünü Göster
    ···
  6. 81.
    +45
    "sizi öldürmeyen şey, güçlendirir"

    günler geçiyordu..

    ben ise, enkaz haline gelmiş bir ruhsal halin üzerine bir de her gün onların yan yana oturdukları sıradaki gülüşmelerini, öpüşüp koklaşmalarını izlemek zorunda kalıyordum.

    bu zor zamanlarımda hem okan hem de nilay bana destek oldular,

    bu arada nilayla aramız epey iyi olmuştu, derslerde beraber oturuyorduk,

    bu arada tabi siz, "ulan okanla o kadar kankasınız niye beraber oturmuyorsunuz?" diyebilirsiniz ama ikimize de kızlardan sıra gelmiyordu beyler, okan hem oturaklı hem yakışıklı bir bin olduğundan herhalde her gün, yanındaki boşluk için gizli bir savaş ve yarış yaşanıyor olmalıydı.. çocuk da bana tam bir şeylerden bahsetmeye başlayacaktı ne güzel, benim olaylar başladı, takumu temizlemek zorunda kaldı..

    günler geçer, yılbaşı yaklaşırken, ben okan ın kankalığı, nilay ın ilgi ve şefkatle karışık temiz arkadaşlığı sayesinde biraz biraz toparlanmaya başlamıştım.

    tabi kız benim bu halimin sebebini bilmiyordu, ben ona anlatana kadar (biraz daha ilerde bir zaman) beni doğuştan acılı bir hüzün ve kasvet abidesi olarak görmüş olmalıydı.

    nilay ın benden hoşlandığını düşünmedim çünkü dediğim gibi kız son derece arkadaşça hatta neredeyse abla şefkatiyle yaklaşıyordu.. melankolik ve umutsuz aşık ebrudan sonra, doğrusu nilay ın varlığı çok ama çok iyi gelmişti..

    yıl başına iki hafta kala, artık herkes ufaktan plan yapmaya başlamışken, ceren beni hatırladı,

    yanıma gelmeyeli uzun süre olmuştu, bu konuyu açıp dalga geçmeye çalışınca da,

    "aman öyle bir dolanıyordun ki, dedim herhalde bu çocuğun anası babası öldü.. selam vermeye korktum resmen ayol" deyip kahkahayı koydu,

    "belki de gerçekten öldü, ne biliyorsun?" diye ayarı verdim,

    bu sefer bu, "hadi canım..yok öyle bir şeyy?" diye titrek titrek sorup surat büzünce ben de gülmeye başladım..

    "allah korusun, uzun ömürler versin onlara, onlar benim canım" deyip mevzuyu sıcaklaştırdım.

    kıza huur muamelesi yapmadan normal şekilde konuşmaya çalıştım, beni şaşırtacak şekilde o da mantıklı mantıklı konuşmaya başlamıştı.

    o an ceren in aslında bir nevi nabza göre şerbet veren, girdiği kabın şeklini alan bir tip olduğunu anlamıştım.

    siz aklı başında, centilmen erkeği oynarsanız, bu huur da hemen hanım hanımcık, aklı başında bir kız oluveriyordu,

    eğer her lafında ayar vermeye çalışan, devamlı inceden bel altı espri çalışan (en tuhaf özelliklerimden biri olsa gerek) bir bin gibi davranırsanız, o da ağzını bozuyor ve tam bir paçoz travesti moduna geçiyordu.

    ben de iki modu değişmeli kullanarak bunu daha da fazla kışkırmaya başlamıştım, öyle ki kız artık günlük neşe kaynağım haline dönüşmüştü bunu kızdırmak,

    önce güzel güzel konuşmaya başlıyor, gayet medeni şekilde sohbetimizi ediyor, sonra aniden, en beklemediği anda seviyeyi düşürüp bunu önce tuzağa çekip, sonra tekrar ciddi erken modunda, dalgasına sanki kınıyor, ayıplıyormuş gibi yapıyordum.

    "yaa ama sen başlatttınnn!", "ben demiyorum kii sen diyosunn", "yaa çook pisliqqsiiin" tarzı şakadan kızma ve omzumu yumruklama seansları artık klagib haline gelmişti.

    gün boyu bütün bu pgibolojik destekler (okan-nilay- arada bir eski tayfa) ve cereni kızdırarak ayalta kalan bendeniz,

    gece olup yatağıma yattığımda, tüm ışıklar sönüp kendimle baş başa kaldığımda,

    her gece,

    ama her gece,

    tekrar tekrar kendimle hesaplaşıyor,

    sorguya çekiyor,

    ve kendi kendime lanet ediyordum,

    her gece

    hem de her gece..

    sadece ben ve ben..kaçacak hiç bir yer, sığınacak hiç kimse yok,

    sen kaybedensin tsigalko.. ben kaybedenim.. tercih edilmeyen..
    Tümünü Göster
    ···
  7. 82.
    +45
    ortam bir andan değişmişti,

    yasaklı konularına mı girmiştim? söylememem gereken bir şey mi söylemiştim?

    hayır.. ortam değişti ama konu değişmedi.. malum ben ayşen in usta manevralarına alışmışım, bu duygusallıktan bizi koparacak bir şey bekliyordum, ama yapmadı..

    işte o an bu özel masanın büyüleyici atmosferinin kendisi göstermesi için birebirdi.. sadece o ve ben vardık..o an o kafede..o şehirde.. hatta belki de bütün dünya üzerinde.. sadece ikimiz.. bizim sözlerimiz, bizim bakışlarımız, hala tavla oynamaya çalışan utangaç ve beceriksiz ellerimiz..

    tavla o saatten sonra mundar oldu beyler zaten..

    göz göze gelmiş, derin mevzular hakkında neredeyse fısıltıyla..ve heceleyerek konuşuyorken.. ortalık mortal kombat ın "finis him" leri gibi kop koyu olmuştu.. başka bir şeyi ne görmek ne de duymak istiyorduk o an..

    "ben..bu konularda pek iyi değilim aslında" dedi..

    gene o umursamaz, uçarı gülümsemesini takınır sandım.. yapamadı..buruktu yüzü..

    "üniversitede kimseyle çıkmadım henüz" işte bu sefer gülümsemeye benzer garip bir ifade oluşturabilmişti yüzünde,

    ama hayır ben buna inanmazdım, bu kız ha? kimseyle çıkmayacak? hadi canım..

    kızların klagib yalanlarından biri.. biraz kızmıştım içten içe, benim bunu yemeyeceğimi biliyor olması lazımdı, ama sonra,

    "sadece lisede nispeten uzun bir şey yaşadım, ama çocuktuk o zamanlar ya.."

    sanki şimdi 30 unde bir kadınmış gibi konuşuyordu, öyle çıkmıştı sesi de. ve bu kez beni inandırmıştı da...

    beyler, eğer bir kız size "daha önce kimseyle çıkmadım" diyorsa, en az 5-6 kişiyle çıkmış demektir (kezban değilse tabi).

    ama bir kız size 1 kişiyle çıktım diyorsa, 1 kişiyle çıkmıştır..

    çünkü birinde, "ben bişey yapmadım ya, benim haberim yok" diyen.. yalancı bir gönül suçlusu,

    öbüründe ise yaşadıklarını kabullenmiş cesur bir kadının sözleri vardır..

    .
    .
    "neden?" dedim şaşırarak, "sen mi istemedin?" dolaylı olarak güzel olduğunu hissettirmiştim yine, ana böyle şeylere pek kafa yoran, hesapçı bir kız değildi o..

    "bilmem, diyorum ya, pek beceremem yani.. oldu bazı şeyler ama olmadı da..zaten ben de istemedim. koluna takılacak biri olmadan da yaşayabilir insan * "

    bu sefer tamamen silkinmiş, meydan okuyor gibiydi,

    "orası öyle tabi canım" dedim.."ama insan, bir noktadan sonra, yoruluyor.. elinden tutan biri olsun istiyor. ona ana babasından, dostundan farklı gözlerle bakan, onu bir başka anlayan, bir başka seven..ona karşı kendini farklı hisseden ve farklı hissettiren biri olsun istiyor"

    "doğru" dedi.."ama işte nasıl emin olacaksın ki doğru kişiyi bulduğundan?"

    "ne kadar inanıyorsan, o kadar eminsindir"

    artık tavla filan kalmamıştı ortadan,
    ben konuşurken heyecan ve duygu yoğunluğundan dalıp elime taşların 3-5 tanesi almış oynuyordum, mine de bir yandan konuşmaya çabalarken bir yandan da az önce kırdırmamaya çalıştığı taşlarını şimdi üst üste dizmiş kule yapıyordu dalgın dalgın.

    elimdeki taşlardan birini, onun yaptığı kulenin üstüne koydum..

    gülümsedi.. gülümsedim..

    beceriksiz ellerimizle biraz daha yüksettik kuleyi.. gözlerimiz, sanki bir diğerininkinin arkasını okumak ister gibi bakıyordu..

    anlamıştım beyler,

    bu kız, bana karşı zaten boş değildi..ilk geceden beri..ya ben?..muhtemelen hayatım boyunca yaptığım en doğru şeyi yapıyordum şu anda.

    iki yalnız,

    ama yine de artistliğinden, havasından ödün vermeyen iki yalnız insan.. yaşına başına bakmadan, "gerçek sevgi" diye nitelendirdiği ve artık yalnızca masallarda olan bir efsaneyi kovalayan iki insan..

    o gece, masada adeta ellerimizi koyacak yer bulamadan, saatlerce konuştuk.. arada konuyu değiştirdim sıkmamak için..ama bütün yollar oralara çıktı,

    yalnız ve eşini arayan, karamsar bir ruh, bir diğeriyle karşılaşınca böyle mi olurdu?

    mine nin o neşeli ve gamsız görüntüsünün altında aslında ne kadar kırılgan ve duygusal bir kız olduğu anlamıştım o akşam..

    ve o,

    hiç geri adım atmadı, kaçmaya, konuyu çevirmeye, savsaklamaya çalışmadı..ben konuştum..o konuştu..

    o kadar derine indik ki o gece, öyle felsefe yaptım ki ben.. öyle özlü sözler.. öyle benzetmeler.. öyle betimlemeler..

    öyle güzel bakti ki o o gece, öyle güzel kaçırdı ki arada bakışlarını.. öyle güzel destekledi ki tanımlamalarımı.. öyle güzel yorumladı ki yalnızlıklarımızı..

    işte öyle güzel bir gece oldu beyler.. öyle güzel..ve öyle unutulmaz..

    kafenin kapısından çıktığımızda, biz kağıt üzerinde hala "iki arkadaş-birbirini yeni tanıyan iki insan"dık.. ama ruhlarımız bizden çok daha erken davranmıştı.. kaşkolumu gene boynuna sardım.. aşıklar yolunun karanlığına daldık..iki kişilikti artık yalnızlığımız..
    Tümünü Göster
    ···
  8. 83.
    +45
    olcay zenci mi kanka bonus fln uzun dedin valla kendimi zor tutuyorum bak elim ayagim titriyo yine gibtircem senin gotu..
    ···
  9. 84.
    +44 -1
    http://fizy.com/tr#s/1ajgi7

    ..o kadar yakındım ki şimdi ona, sadece bedenen değil, ruhen de en yakın olduğumuz andı bu ilişkimizde..soluk alış verişlerinin hızlandığını farkettim, sıcak nefesini, dudaklarımın üzerinde hissettim..hani sıcak bir yaz günü, klimalı bir bakkal dükkanına, kapının açılmasıyla dolan o ani yel gibi..sıcak..huzur verici bir sıcak..

    biz, vücudumuz tamamen birbirine bitişik, dudaklarımızın arasında sadece milimler olduğu bir vaziyette, o boş sokakta, belki de o an dünyanın tüm çiftlerinden daha masum, daha savunmasız, daha menfaatsiz, daha hesapsız,..sunmak üzereydik birbirimize bir başka boyutta daha sevgimizi..

    dudaklarımı onunkilerin üzerine kapadım..itiraz etmedi, tereddüt dahi etmemişti zaten ama, iştirak da etmedi önce,

    sakindim, çünkü bu kızı cinsel ve içgüdüsel hislerin gölgesinden çok ama çok uzakta öpüyordum..insan, birini çok sevince artık böyle, nasıl diyeyim, yemek ister ya resmen, misal küçük kardeşlerinizi, pamuk babaannelerinizi, o kadar çok seversiniz ki, o elmacık yanaklarından ısırmak gelir içinizden, ancak öyle ifade edebilirsiniz sanarsınız içinizdeki yoğun duygu selini..

    işte ben de öyle öptüm onu, dudaklarım dudaklarının üzerinde, öylece durdum bir kaç saniye, sonra biraz daha ileri gittim, o baldan, şekerden tatlı alt dudağı, şimdi benim iki dudağımın arasındaydı..reaksiyon gösterdi, beni saran elleri daha da sıkıldı belimde, omzumda, dudakları kıpırdadı, şimdi benden bir kaşık balı da o çalmıştı ağzına..o kadar yavaş, o kadar ürkek ve o kadar temkinli davranıyordum ki, sanki onlarca katlı iskambilden bir kulenin çatısını tamamlıyor gibi..hassas..narin..nefesimi tutmuş bir halde..

    öyle kaldık biraz,

    sonra ben, usulca çektim dudaklarımı, çok yavaş, o kadar yavaş ayrıldı ki birbirinde, bir türlü vedalaşamayan sevgililerin ellerinin ayrılışı gibi, bebeğin ağzından alınan emzik gibi..dudaklarımı, dudaklarından kurtardım..ama tatlı bir inatla..sanki hem bırakıyor, hem de bırakmak istemiyormuş gibi..tutkalından ayrılan bir kağıt parçası gibi... gibi..gibi işte...

    yüzüne baktım, gözleri eğikti..yüzünde pek çok duyguların karışımından bir ifade..az önce ballandığım dudaklarında küçük bir gülümseme..

    sonra o da kaldırdı gözlerini, tekrar göz göze geldik..sessiz gecemizin fonu deliler gibi çırpınan yüreğinin ritimleri olmuştu artık..kendi göğsüme bitişik göğsünün altındaki kıpırtıyı, sanki benimmişçesine sahiplendim, ortak oldum heyecanına..

    gözlerimiz kararlılılaştı, anlaştı..bir kez daha birbirimize doğru eğilirken başlarımız, ellerimiz de omuzlardan, boyunlara kayıvermişti sihirli bir şekilde..şahsen ben, hiç hareket ettirdiğimi bile hatırlamıyorum, kendiliğinden olmuştu sanki..

    bu kez çok daha ihtiyatsız bir araya gelmişti, birbirine bir kaç saniye evvelinden aşina dudaklar..

    ben, bu sefer tutkuyla öptüm onu..yanlış olmasın, gene öyle naif, öyle kırılgan, hassas bir şekilde..ama artık korkmayarak,

    ve o,

    karşılık verdi bu kez,

    her türlü içgüdüden ve kolpalıktan uzak, birbirimize, birbirimizin en değerli özünden armağan ederken, başka hiç bir şey düşünmeye gerek duymadı beynim..bomboş..ve sadece o ana odaklı..o anın duygularını, mümkün olduğunda katkısız ve saf bir biçimde kaydetmeye hazır. size bu satırları yazdığım şekilde..

    o şekilde ne kadar öpüştük bilmiyorum, ama ben artık omurgamda, belimden başlayıp boynuma değin uzanan o tatlı karıncalanma hissini iyiden iyiye hissetmeye başlamıştım, daha önceki öpüşmelerimden epey farklıydı, zira,

    sadece karşısındaki sömürmeye odaklanmış dudakların yerini, karşısındakiyle uyumlu, adeta onunla dans eden dudaklar almıştı,

    normalde göğüsleri, kalçaları ya da bacak arasını avuçlaması gereken ellerin yerine, bir güvercin tutuyormuşçasına narin, ama güvenceli bir şekilde boyna dolamış eller vardı,

    ereksiyon olmadım..

    karşımdaki dişi inlemedi, kendini kaybetmiş numarası yapmadı..

    diyorum ya, farklıydı beyler..çok ama çok farklıydı..

    siz hiç sevdiğiniz, ama öyle çikolatalı gofret sever gibi değil, adam gibi sevdiğiniz biriyle öpüştünüz mü? hah..işte o zaman beni anlıyorsunuz demektir..anlayamayanların da en kısa zamanda anlayabilmesini dilerim, çünkü her insan evladı bu duyguları yaşamalı, yaşatmalı bence,

    insan olduğu için yapmalı bunu, sokaktaki köpekten, çiftlikteki attan, inekten farkı olduğu için yapmalı..yaşamalı..çünkü biz, sadece zevk ve üreme için ciks yapan bir organizmadan çok ama çok daha fazlasıyız..biz bunu hak ediyoruz..

    dudaklarımız bir kez daha ayrıldı, olayı başlatan olarak, bitiren de yine ben olmayı seçmiştim, çünkü her ne kadar artık duygularım köpürüp taşmakta olsalarda, karşımdaki, bazı sınırları olan insana da saygı duymalıydım..çünkü seviyordum, sevginin büyük bölümü de bu karşılıklı anlayış ve saygıdan temellenmekteydi zira..

    yüzünden yüzümü uzaklaştırıp, onu tekrar incelemeye başladım,

    ilk öpüşmemizin etkisini merak etmiştim ne yalan söyleyeyim..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 85.
    +42 -2
    kuru kuru gitmiyor demi?

    http://fizy.com/tr#s/3pkyx4

    günün sonunda biz iyice yorulup hava da kararınca bir yerlere oturmayı teklif ettim, ayşen yurda gitmesi gerektiğini söyledi, çamaşır mamaşır işleri varmış, fazla bile durdum filan dedi. tabi çengel burun da adeta çoşarak bu öneriyi destekledi fırsattan istifade..ben de yine fazla ısrar etmedim.

    yurtlarının önüne doğru zütürdüm bunları, o ara yurt yolunda bu koluma filan girdi, zaten ılımanca olan havanın etkisiyle benim giydiğim kazak ve bu samimi hareketleri birleşince iyice sıcak bastı beni aq..kapının önüne geldik ben önce hemen diğer gibiğe selam verip buna döndüm, göz göze geldik,

    "tsigalkocum, çok güzel bir gündü, seni tanıdığıma çok mutlu oldum, amma çok ortak noktamız varmış ya?" dedi gülümseyerek,
    ben de:

    -"aynen, biz iyi anlaşacağız gibi geliyor bana, ne yapsak bu şehir turlarını sıklaştırsak mı?" diye yavşayıp gevrek gevrek sırıttım.

    o da bir farklı güldü bu sefer, bir şey söylemedi, ama gözleri sanki ağzından çıkacaklardan fazlasını anlatıyordu bana, sarıldık gene kibarca, ama bu sefer her zamankinden biraz daha, birazcık daha samimi ve elektrikli oldu dostane öpüşmemiz.

    yurt kapısından girdi, giriş kağıdını imzaladı, güvenlikçiye iyi akşamlar diledi, bina kapısına doğru ilerledi, tam girerken sağa, çıkış kapısına doğru kaçamak bir bakış fırlattı..orada olacağımı biliyordu, elbette orada olacaktım..o gece son kez göz göze geldik ve sabaha kadar düşündüğüm tek kare olan o son-sıcak ve anlam dolu gülüşünü paylaştı benimle..

    sırtımı dönüp kendi yurduma doğru yola koyulduğum da utanmasam havalara sıçrayıp "evet! evet be evet!!" diye bas bas bağıracaktım..
    ···
  11. 86.
    +44
    lan adi herif, cafeye zütürmek için kırk takla attığın, soğukta burnunu çeke çeke çicek vercem diye beklediğin minenin devri nasıl geçer lan çok sinirlendim harbiden.iki maça çıktın diye ,barda sarışın kızla kesiştin, yılbaşında iki kızla yiyiştin(biri ford aq) diye zütün mü kalktı olum.sen üniversiteye ilk başladığında ilk gördüğün kıza aşık olacak kadar, birbiriniz için bayram şekeri toplayacak kadar hanımevladı bir adamdın.ne oldu lan 2 senede zütün mü kalktı bin. gece gece sinirlendirdin beni

    not :açıklama istiyorum hemen mine niye yok tribünde. tamam sakinim
    ···
  12. 87.
    +42 -1
    biz bir yandan oynuyoruz bir yandan da yine konuşuyoruz,
    ben artık dayanamıyorum tabi, 2 cümlemden birinde ince ince mesajlar vermeye çalışıyorum, bu da pası aldığını belli ediyor, hepten heyecan yaptırıyor bana.. tutulması meçhul sözler veriyoruz birbirimize, "oraya da gideriz, gideriz demi? şunu da yaparız, şuna da bakarız, şunu da izleriz, bunu da dinleriz, şunu da konuşalım bir ara" gibi...

    öbür kız da çok bin çıktı beyler inanamazsınız, önce yalnız olmadığımız için lanet etmiştim ama gecenin sonunda "lan iyi ki de gelmiş bu kız bu gece" diyecektim. nedeni malum, öbür kaltak gibi yoluma çıkmak şöyle dursun, daha da ortalığı elektriklendiriyordu, muhabbet tıkanacak gibi oldu 1-2 kere, bu kurtardı filan.

    neyse, bizim kız da bana 2-1 geçirdi tavlada sağolsun. dedim "ne istiyorsun bakalım, emrinize amadeyim"

    gene aynı muzip düşünceli tavrına büründü.."hımm valla çok bulaşığım var aslında, seni gizlice yurda sokup yıkatsak?" bunlar kahkahayı koyuverdiler sonra, bense hem şaşırmış, hem salakça heyecanlanmış, hem de tırsmıştım..aq sanki harbiden sokacak seni yurda, ama işte mallık beyler, beynimin %1 i filan anca çalışıyordur.

    sonra biraz daha düşündü, "dur ya aslında daha iyi bir fikrim var, karaokeye gidelim bir gün, sen de benim seçtiğim şarkıyı söyle olur mu? bak hem sesim iyi diyordun" göz kırptı, bu sefer de ben gülmeye başladım, zira hangi şarkıyı seçeceğini biliyordum.. daha önce muhabbeti geçmişti ve ben içinde adım geçtiğinden ve saçma sapan olduğundan ötürü sinir olduğumu söylemiştim.. fena sıkıştırmıştı beni, ama bilmiyordu ki değil hoşlanmadığım şarkıyı söylemek,

    elinden zehir olsa içerdim.. abartıyor muyum bilmiyorum ama o anki ruh halimi ancak gerçekten gönülden sevenler, tutkuyla kapılanlar bilir beyler, damdan düşenin halini, damdan düşen anlar..

    "eh tamam o zaman" dedim. "bulaşıktan yırttığım iyi oldu" gülüştük.

    o gece de yine istemediğim gibi başlamasına rağmen ummadığım şekilde iyi gidiyordu,

    kafeden kalktık,
    ben bunları gene yurda bırakıcam, biraz daha gezinelim mi? dedi. e benim de canıma minnet zaten, yurdun tersi yöne saptık, aşıklar yoluna giden ışıltılı ara sokaklardan birine, insanların arasına karıştık..
    ···
  13. 88.
    +40 -3
    http://fizy.com/tr#s/1ahygy

    okulda artık 2 ayı devirmişiz neredeyse,

    vizeler başlayacak, vizelerden sonra da bayram geliyor.

    buraları biraz hızlı geçeceğim çünkü bir tak hatırlamıyorum, fazla bir şey de olmadı zaten. artık nasıl geçirdiysem vize haftasını, kafamı öyle bir gibmiş ki, belleğim o masa başındaki acı dolu saatleri bir daha hatırlamamam için iyice karartmış o kısımları.

    tam vize haftasının öncesindeki hafta sonu, fenerin önemli bir maçı var, derbi olabilir..hatta sınavlar var aga deyip yurttaki malların çoğu gelmedi izlemeye, (topluca giderdik). ama ben dedim ulan fener bu be fener! giberim vizesini..her zamanki gibi gittim maçımı izliyorum.

    o ara mesaj geldi,

    "slm cnm nbrsinn?"

    bu kim aq numarayı tanımıyorum, cevap atmadım bende. dedim bizimkilerden biri taşak geçiyor herhalde.

    sonra bir mesaj daha, "kim oldqmu yzmamşm kssra bkma, nmrnı serhattan aldm, ceren ben * "

    şaka mı lan bu?

    bakın burada ne bir şey demek istiyorum,

    hayatta iyi ve kötü şeyler her zaman ama her zaman hep ardarda gelir..sırayla hatta..önce peşpeşe iyi şeyler, sonra da peşpeşe kötü şeyler.

    kaç tane olay olduğu duruma göre değişir ama genel prensip budur yani. ve bu ikisinin arasındaki fark ise;

    iyi şeylerle fazlaca mutlu olduğumuz için, onların ardarda geldiğini fark etmez ve nasıl geçip gittiklerini anlamaaz- olanlar için tanrıya şükretmeyiz, kötü şeyler ise ise bizi fazlaca mutsuz ettiği için sanki bitmek bilmezler ve bu kez tanrıya sitem etmekten geri durmayız..

    o nedenledir ki, insanların ağzından hiç bir zaman "ohh çok şükür, her işim rast gidiyor" cümlesini duymaz, tam tersine hep "allahım bütün kötülükler beni mi buluyor?" u işitiriz..

    aslında çoğu zaman iki durumunda yaşanma süresi ve sıklığı birbiriyle aynıdır..

    herr neyse,

    sanırım tipik erkek pgibolojisiyle olaya yaklaşabiliyor olsaydım bu olanlar benim için harika şeyler anldıbına gelirdi..zira başka zaman beni yolda görse dönüp bir daha bakmayacak hatunlar * şimdi kırk yılın başı birine aşık olduk ya, inadına bana saracakları tutuyordu..

    zaten hep öyle olmaz mı? manita yaparsınız, etrafınız cicişten geçilmez, bira ara sap kalırsınız, bu sefer de etrafınızda kimse olmaz..ya hep, ya hiç yani..

    bu kızlar konusunda bu şekilde "bana yazılıyorlar" diye emin konuşmamın haklı dayanaklarını da buraya sırası geldikçe yazacağım, zira daha öndceki entrylerde de dediğim gibi, her taku üstüne alınan andavallardan değilim..ayran gönüllü hiç değilim..
    Tümünü Göster
    ···
  14. 89.
    +43
    ilk defa reddedilmiyordum ben beyler,

    elde edemediğim ilk kız değildi ayşen,

    tamam belki ilk kez bu kadar sevmiş, bu derece yoğun, neredeyse elle tutulabilir bir sevgiyle bağlanmıştım birine,

    ama yo hayır..bu, reddedilme acısı değildi,

    bu terkedilme acısı hiç değildi,

    aldatılma acısı bile değildi,

    ben,

    bir yarış atı gibi,

    bir koşu tavşanı gibi,

    resmen bir başkası ile yarıştırılmış,

    ve o yarışı kaybetmiştim..

    o an neye ne kadar üzüldüğümün hesabını tutmam mümkün değildi, ama sonradan anlamıştım ki,

    ben ne ayşenle başlamadan biten gelecek hayallerime,

    ne gönülden sevdiğim birini elde edemeyişime,

    ne de ona bir başkasının sahip olmasına üzülmüştüm,

    aslında ben, kendime üzülmüştüm,

    kırılan gururuma, yok edilen öz güvenime üzülmüştüm..

    ayşen?

    benim hatasız, kusursuz, biricik prensesim?

    nasıl yapabilmişti bunu? beni, nasıl olmuşta bir başkasıyla kıyasıya yarıştırmıştı?

    neye göre tercih etmişti onu?

    daha mı yakışıklıydı benden?

    daha mı zengin?

    yoksa daha mı çok sevmişti?

    daha mı fazla istemişti ayşen'i?

    mümkün olabilir miydi ki böyle bir şey? daha fazla sevilebilir miydi bir insan, daha fazla sevebilir miydi bir insan, benim ayşen'i sevdiğimden

    eğer sadece reddedilmiş olsaydım, bir şekilde aşkımı kalbime gömer ve acımı içimde yaşardım, zira ben gurursuz olamazdım pek fazla, daha da yalvaramazdım.. yavşaklık edemezdim..

    aldatılsaydım eğer, tokadı basar, öfkeyle çeker giderdim en fazla..ve o kadar da koymazdı zaten,

    ama peki ya bu? bu yapılan? nasıl bir plan, nasıl bir izan?

    ben, tercih edilmeyen olmuştum.. kaybeden..şimdiki deyimimizle loser..hem de en ağırından belki de..
    ···
  15. 90.
    +41 -1
    güzel bir şarkıyla başlayalım,

    http://fizy.com/tr#s/1ai6rx

    söylediği yere gittiğimde bulamadım ayşen i, biraz geç kalmışım tabi, o beni direkt 5 dakika içinde yurttan çıkar gelir diye tahmin ediyordu muhtemelen. mesaj attım nerdesin gibisinden,
    "biz kafeye geçtik, üst kattayız" yazmış... aq deliricem beyler. gene "biz" diyor..gene yalnız değil..yani nedir bu anlayamadım ki? gibicez mi sanki tek yakalayınca?

    yemin ediyorum o kadar seviyor olmasaydım çeker giderdim, ama mümkün mü? ağzıma sıçsa gidemem işte..bu hareketleriyle de sıçmaktaydı zaten.

    içimden "ulan gene bu çengel burun salça olduysa bu akşam ne yapıp ne edip züt edicem onu o masada çaktırmadan, öyle ki bir daha benle değil aynı masaya oturmak, sınıfa bile girerken iki kere düşünecek..

    neyse girdim kafeye, han tarzı bir yer beyler, bursa da da çok vardır böyle, hemşolarım bilir.

    çıktım üst kata baktım bu, karşısında da kızıl saçlı bir hatun var, tanımadığım. yani bizim sınıftan değil diyelim en azından.

    ben bunun ay gibi ışıldayan yüzünü, gözlerini görünce gene kendimden geçtim tabi, sinir minir kalmadı..

    bu arada öbür kızın da günahını almışım (çengel burun), muhtemelen geçen sefer de onun gelmesini bizim ki istemiş olmalı..neden diye düşünürken cevaba benzer bir şeyler buldum gibi oldu.

    yanlarına oturdum, kızıl saçlı hatun bunun yanına geçti, karşısına ben geçtim ayşen in, lan bir an kendimi kız istemeye gitmiş gibi hissettim aq,

    mekan böyle tarihi, dekorlar filan, 80 lerin ortasında döşenmiş evler gibi..

    "nargileyi sen geldikten sonra söyleyelim dedik" dedi benimki, "gül-nane aromalısından yokmuş yaa senin sevdiğinden, neli söyleyelim dersin?" diye ekledi,

    gül nane yi sevdiğimi unutmamış..

    "elmalı olsun o zaman, uyar mı?" dedim, "harika olur" filan dediler,

    neyse nargile geldi masaya biz o ara muhabbetteyiz, öbür hatunun adı da gözde imiş, baya konuşkan bir şey, ama inanın öbür bedbahttan sonra bu o kadar cana yakın ve pozitif geldi ki, iyi dedim, en azından işi bozmaya çalışmaz diye düşündüm.

    sonra ayşen bana, "tavla oynayalım mı?" dedi, aslında konuşmak ve akşam boyu gözlerinin içine bakabilmek daha çok işime gelirdi ama "tamam" dedim, "ama kazananın kaybedenden bir dilek hakkı olacak ;)"
    parmağını çenesine dayadı, düşünür gibi yaptı..yüzünü komik komik şekillere soktuktan sonra,

    "eh, nasılsa ben kazanacağım için, sıkıntı olmaz herhalde, tsigalko bey düşünsün artık" dedi..

    paslarıma paslarla karşılık veriyor, inceden inceye yaptığım imalara ortak oluyordu..her zamankinden daha da güzel, içten geliyordu gözüme bu akşam..

    derken tavla geldi, biz oyuna başladık..
    Tümünü Göster
    ···
  16. 91.
    +41 -1
    üzerinde gidip gelmeye başladım, gibimde sızlamaya başlamıştı artık zira 3 ü zorluyorum, abartılı konuşmaya gerek yok, eğer peter north filan değilseniz 2. den sonrası hepimiz için zordur.

    bir süre bu şekilde ben de buna sürttüm, ama artık öpüşme, sevişme, duygusal bir durum filan kalmamış, tamamen hayvana bağlamış durumdayız. bu inliyor hafif hafif, aq normalde olsa belki daha da şevke getirirdi ama evde altı, odada da 3 kişi olunca daha beter konsantrem bozuldu biri duyacak diye..

    nihayetinde iyice kan ter içinde kalıp 3. atışı da yaptıktan sonra bunun üzerine bıraktım kendimi.. kesin dalga geçer,bir şeyler söyle diye düşündüm ama yapmadı. kafamı ellerinin arasına almış, saçımı, yüzümü okşuyordu..

    bir süre de o şekilde kaldık..

    neden sonra artık ben üzerinden çekildim, pantolonu giydim filan, bu da yanlamasına döndü, bir yandan beni izliyor.. saat 5 filan olabilir..

    sonra gittim bir yüzümü yıkadım, geldim bunun yanına uzandım, ama odaya dışardan girince farkettim ki bildiğin leş olmuş ortalık.. rakı, bira, atmık, ter her tak birbirine karışmış içerde... bir de o uyuyan arada osurduysa filan..aha işte tam ölümcül karışım.. kimyasal bomba aq..

    öyle kaldık bir süre daha, hava hafiften ışımaya başlıyordu, bu o ara biraz dalmış, benim gözler zum halde..

    yanından kalktım.

    o ara bu da aydı tekrar, bana bakındı, "gidiyon mu?"

    "gideyim ya, sonra konuşuruz.. kafam döndü iyice, gideyim yerimde yatayım.."

    binler bu arada ben öyle leş gibi gezmekten hiç hoşlanmam.. şimdi orda uyuyup kalsam, en erken akşama uyanacağım, e üstüm başım berbat, boxer kullanım dışı, pantolon rakılı.. öbürleri de yeni tanıdığım insanlar, onların arasında öyle pis pis durmak istemedim yani.

    ha bir de diyeceksiniz ki, "be dıbına koduğumun, bu detayları niye yazıyorsun?"

    kusura bakmayın ama bunlar hayatın gerçekleri, yani öyle eve meve, gibişe kakışa gittiğinizde böyle herşey fresh, her şey hijyenik ve planlı şekilde olmuyor, muhtemelen gece sonunda istediğiniz tek şey güzel bir duş ve yatıp iyice uyumak olacaktır. şimdiden tavsiyem olsun, yani öyle ekstra kaliteli ferrelardaki gibi güllük gülistanlık değil her şey,

    ki düşünün biz gibiş bile yapmadık, bir de o olsa kim bilir neler olacak, nereden bileceksiniz kız fışkırarak mı boşalıyor, zütte domat mı var?

    neyse, bu kadar gerçeklik yeter sanırım.

    kalktım gidicem, ama kıza söylediğim de bir parça doğru zira alkolün acısı yeni çıkmaya başladı, kafam epey iyi.. bunun arkadaşına gözüm takıldı tekrar, dıbına koduğumun kızı, kaç saattir manda gibi uyuyor lan koltukta, gibeyim öyle yılbaşıyı..

    ceren benim baktığımı görünce yanlış anladı salak, önce şaşırdı, sonra da gözleri parladı, gülmeye başladı..

    "nasıl bunun da kalçalar harika demi?" deyip güldü..

    lan salak? ne demek istiyorsun sen..
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    +42
    itiraf ediyorum ki bir ara aklıma böyle ufakçiçek miçek gibi şeyler ayarlamak geldi ama sonra aniden zınklayıp "lan mallaşma amk salağı" diye kendimi yine payladım.

    ne çiceği böceği aq..kabul etmem gerekir ki o aralar cidden pgibolojim bozukmuş biraz. kıza ilk günden evlenme teklif edicez sanki, oldu olacak bir de alyans ayarlayaydım..

    akşam muhtemelen yemek yenmezdi, kafe öncesi biraz yollarda geziş, kafede oturuş, çıkışta biraz geziş, yurda bırakış..ana plan bu şekildeydi.

    restoranın birine girip bir şeyler yedim. o ara telefonum titredi, hayırdır inş. deyip açtım, mesaj,

    ebrudan??

    "fizikçinin nereye kadar işlediğini biliyor musun?"

    ebenin dıbını biliyorum diye mesaj atacaktım ama vazgeçip telefonu cebime attım tekrar.. ulan sen bana 1 aydır selam bile vermiyorsun, üstüne benle resmen gözlerinle taşak geçiyorsun, sonra da bu mesaj..ya hakikaten bu kadınlar doğuştan ayarı bozuk olarak geliyorlar dünyaya.. başka açıklaması yok.

    bu tatsızlık biraz sinirimi bozsa da önümdeki güzel geceye konsatre olmuştum ve hiç bir şey beni bundan alı koyamacaktı.

    beyler bir de şu durumu biraz konuşmak istiyorum, hani şu, sapken hepten sap olma, ama bir manita yapınca da sanki tüm kadınların aniden sizi ayartmaya çalışacak gibi hareketler yapması olayı var ya..işte bu yüzde yüz test edilip kanıtlanmış bir gerçek.

    eğer aklınız varsa ve sevgililerinizi gerçekten sevmiyorsanız, bu durumu kullanarak tarzan misali, daldan dala, sonsuza kadar sıçrayabilirsiniz..

    çünkü kadınlar, güzel erkekleri değil, güzel kadınlarla beraber olan erkekleri isterler..

    onu çalmanın, onu ele geçirmenin, o zaferin tadı bambaşkadır onlar için..e tabi siz de gibişinize bakarsınız, bir kaybınız olmaz yani..

    ama diyorum ya, sapsanız, sapsınızdır.. forever alone
    ···
  18. 93.
    +42
    kafeden çıktım,

    soğuk yüzümü yakarak bana "naber lan yannanım" dedi.. yaraktan halliceydim zaten.. haksız sayılmazdı..

    merdivenlerden inerken, kafam çorba olmuş bir vaziyette, sersem salak bir şekilde iki kere düşme tehlikesi atlattım..

    ne olmuştu böyle yahu..

    ne oluyordu?

    ben..ben hala ayşen mayşen diye sayıklıyor,

    mine, o beni çok seven, biriciğim mine daha anında ağzıma sıçıp gidiyor..

    tek bir saniye ile, bütün hayallerim, kendi çapımda kurmaya çabaladığım geleceğim yerle bir oluyor..

    ne oluyor beyler?

    hayat neden beni hep böyle, en amansızca ve en mutlu olduğum anlarda sınıyor?

    bu beyin ambalesi ve karmaşık haller içerisinde bir vaziyette, ellerim çeplerimde, kısa ve seri adımlarla, ilerliyordum şehrin soğuk sokaklarında...

    sonra birden bire durdum..

    istop eden bir araba gibi,

    zank diye..

    dışardan bakan, sorunlu sanmıştır o hareketimden sonra beni.. insanların akıp geçtiği o kaldırımda, öylece durdum.. sinyal vermeksizin...

    kaldım.. belki saniyelerce, belki dakika...

    yanımdan annesinin elini tutan küçük bir kız çocuğu geçti, kafasında kırmızı beresi.. dönüp baktı.. meraklı meraklı "bu abi ne yapıyor böyle" dercesine... elinde deri çantası, pardösülere bürünmüş orta yaşlı, alaca bıyıklı, ciddi suratlı bir adam geçti.. umursamadı bile..

    anılar geçti...

    hayatım geçti...

    bir film şeridi gibi,

    rüzgar gibi geçti...

    şu son 5.5-6 ayda yaşadıklarım..

    ayşenin gururumu paramparça edişi geçti yanımdan..

    okan ın zorunlu gidişi geçti...

    nilay ve tolga nın döndürdüğü dolaplar geçti..

    serhatın yavşaklıkları geçti...

    ebrunun umutsuz aşkı geçti...

    minenin kırdığı umudum geçti...

    .
    .
    .
    tsigalko adında bir adam geçti yanımdan.. adam da demeyelim.. daha çocuk sayılır.. sakalı filan epeyce ama.. aklı o kadar değil..

    yürüdü, öyle saf, öyle masum.. yüzünde aptalca bir gülümsemeyle.. belli ki daha bütün bunların hiç birini yaşamamıştı henüz.. hala gülebiliyordu katısız ve pürüzsüz..

    tsigalko adında bir adam geçti yanımdan... geçti... ve gitti...

    o soğuk kış akşamı.. orada,kaldırımda, bir sokak lambasıymışcasına sabit, yalnız ama etrafına ışık vermeden bekleyen kişi,

    artık bambaşka biriydi...
    ···
  19. 94.
    +40 -1
    takip eden panpalarıma iyi geceler,

    sıkıntı olmazsa yarın gece gene devam ederiz,

    nihayet dananın kuyruğu kopacak artık..
    ···
  20. 95.
    +41
    olm avradını skerim o kavat ozan bininin.
    senin de dıbına koyim lan ne kadar gevşek davranıyorsun amk. önüne geleni memnun edecem diye kendi kucağına kendin oturmuşsun.
    ···