/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1 -2
    her şey üniversiteye başladığım şehirde ailemin yolladığı yurt taksidinin hepsini internetten takip ettiğim iddaacı elemanın verdiği maça oynamamla başladı.

    amacım paramı ikiye katlamak, o ay diğer aylardan daha rahat geçirmekti.
    tahmin edebileceğiniz gibi, maç tutmadı ve bir cuma akşamı yurt yönetimi tarafından odaya çağırıldım.

    - charly, ödemelerinize baktığımda her ayın 20sinde ödediğin yurt taksidini bu ay 5-6 gün geciktirdiğini görüyorum, bi sorun mu var öğrenmek istedim.

    + yok, yok hayır emine abla babam bu ay biraz sıkıştı da en kısa zamanda yollayacak parayı, konuştuk biz haber verecektim sana ama geçen geldiğimde burda yemekhanedeki abla vardı, seni ortalıkta göremeyince söylemedim, unuttum sonra da..

    - anladım charlycim, dert etme bu tür şeyleri sorun eden insanlar değiliz, babanın eli ne zaman açılırsa o zaman ödersiniz..

    + teşekkür ederim emine abla, içimi rahatlattın, ben gideyim başka bi sorun yoksa..

    - yok yok ablacım, görüşürüz.

    odadan çıktım ve kendi odama doğru yöneldim. "biz sana demiştik oynama diye amk gerizekalısı" bakışı atan arkadaşlarımın arasından yatağıma yöneldim ve sessizliği bozan ömer oldu,

    - neymiş dertleri?

    + yurt parası kanka ya, ödemeyi geciktirdim ya bilgi almak için çağırdılar işte.

    - haa, sen napcan o işi?

    + valla bilmiyorum ki cebimde 170 tl para var, o da kendi harçlığım amk.

    - ben istiyosan 50 tl borç vereyim ama fazlası beni de sıkıntıya sokar kanka biliyosun durumu..

    + yok yok, şimdi iyiden iyiye borçlanmayayım kanka sen düzeni bozma, sağol düşündüğün için

    diyerek uzandım yatağa, kulaklığı taktım, müzik dinlerken düşünmeye başladım..

    babamdan acil bi para istesem, anında yollardı ama yurdun aylık taksidini isteyemezdim. hem, ne diyerek isteyecektim ki? daha yollayalı 1 hafta olmamış. yalan da söylemek istemedim, babam sonuçta. iddaada kaybettim dersem de kızardı.. ne yapsam ne yapsam diye düşünerek o geceyi tamamladım. aklımda iki fikir vardı, temelleri sağlam olan, beni ileride tekrardan hüsrana uğratmayacak olan.

    1 - ertesi gün gerçekten sıkı fıkı olduğu arkadaşlarımı bir bir arayıp borç para istemek.

    2 - en kısa zamanda işe girip hem arkadaşlarımın borçlarını, hem de yurt taksidini ödemek, sonrasında da kenara para koymaya başlamak..

    3-4 reze devam ederim panpalar
    ···
  2. 2.
    0
    Saat 11'de 10 part atıcam panpalar. En azından buraya yorum yapma zahmetinde bulunanlar için.
    ···
  3. 3.
    0
    ertesi gün planladığım gibi tüm yakın, aramda paranın lafı geçmeyecek olan arkadaşlarımı arayarak borç istedim. totalde 650tl bulmam gerekiyodu, bunun bi kısmını cebimden karşılayabilir, bi kısmını da babamdan isteyebilirdim, kalanı arkadaşlarımdan bulmam gerekiyordu.

    7 kişiyi aradım ve totalde 300 tl kadar para gönderdiler, cebimdeki 170in de 150sini oraya koyup babamı aradım, 50 tl isteyecektim.

    çünkü önümüzdeki günleri 20 tl ile tamamlayamazdım. babam da biraz sorgulasa da akşam 5 gibi parayı yollayacağını söyledi.

    arkadaşlarımdan aldığım 300 + cebimden koyduğum 150 tl ile akşam emine ablanın yanına gider, durumu uygun bir dille anlatarak bi süreliğine rahatlarım diye düşünerek odadan çıktım, öğrencilerin sık uğradığı işlek caddelerdeki önüme gelen cafe/bistro - pub tarzı yerlere girerek eleman ihtiyacı olup olmadığını sordum.

    kimisi sahibinin burda olmadığını söyleyerek numaramı aldı, kimisi elemana ihtiyacı olmadığını söyledi. son 3-4 mekan kalmıştı ve ben cidden moral olarak çökmüş durumda girdim bi cafeye. güler yüzlü bi eleman karşıladı beni ve hangi masaya oturmayı tercih edeceğimi sorar gibi bakıyordu gözlerime, yaklaşarak, "şey, ben iş için gelmiştim ama.." dedim, "ha, tabi, buyur" dedi ve içeri doğru yöneldi, onu takip ettim, içeri devam ettik.

    Cafeyi tarif etmek gerekirse şöyle söylemeliyim, nezih bi ortam var içeride, elit müşterileri var belli ki, yani elit dediğim de yine bizim yaşıtlarımız ama böyle biraz daha entellektüel tipler var masalarda, cafede ise Leman Kültür gibi esprili bi hava var; zemin ve duvarlar renkli, cafenin ikinci bölmesi de bahçe gibi, biraz daha göz gezdirdiğimde Asmalı Konak dizisindeki konak gibi olduğunu farkettim, sanırsın Mount and Blade oynuyoruz amk. Neyse, devam ettik ve patronun bulunduğu yere geldiğimizi elemanın yavaşlayan adımlarından anladım.

    - "merhaba kardeşim" diyen birinin uzattığı el duruyordu önümde,
    + "merhaba" diyerek tokalaşırken de adının Erdinç olduğunu söyledi..
    - "evet yardımcı olalım bakalım sana" derken bizi tokalaştığımız eliyle ilerdeki boş bir masaya doğru yönlendirdi.
    + "Erdinç abi, adım charly, charly mattei, iş için gelmiştim, elemana ihtiyacınız var mı acaba?"
    - "elemana her yerde ihtiyaç var charly, önemli olan senin neden iş istediğin.."
    + "abi aslına bakarsan orta halli bi ailenin çocuğuyum, maddi açıdan hiçbi zaman sorunum olmadı ama geçenlerde iddaa illetine bulaştım, yurt parasını iddaaya yatırınca sorun yaşadım ve şimdi önce çalışıp yurt parasını çıkartmak istiyorum, daha sonra da kenara para koyacağım, dediğimi sakın yanlış anlama 1 aylığına geldim paramı çıkartır giderim değil demek istediğim, uzun süre çalışabilirim fakat neden iş istiyosun sorusuna vereceğim asıl cevap bu.."
    - "anladım abim, valla bize de 1 aylığına gelenler de oluyo, seni yanıma getiren Emre gibi uzun süre çalışıp işinde yükselenler de.. nasıl bi iş çıkartacağına sen karar verirsin, elemana ihtiyacımız var evet ama öncelikli iş mutfakta, komilik yapabilir misin?"
    + "yaparım abi, daha önce de bi otelde çalışmıştım, ordan aşinayım işe"
    - "iyi bakalım charly, göreceğiz aşina mısın değil misin.. bugün için alel acele seni işe başlatmayayım, yarın sabahtan 8 gibi burda ol, hem okul vakitlerini görüşürüz hem de maaşını falan, tamam mı koçum?"
    + "tamam abi, çok teşekkür ederim."

    gibi muhabbetlerle ve bi kaç işle beraber o gün oradan ayrıldım.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    0
    Erdinç abiden bahsedeyim, gördüğünüz gibi babacan tavırlı ama sert bi mizacı var, alnındaki ve gözlerinin yanlarındaki kırışıklığa bakılırsa 40-45 yaşları arasında, 1.85 diye tahmin ettiğim hafif de yapılı bi abi. beklediğimden daha sıcak bi karşılama ve olumlu bi iş görüşmesi olduğu için de sevinçliydim, tek sıkıntı yarın görüşeceğimiz ders saatleri muhabbetiydi onu da ayarlarsam her şey çok güzel devam edecekti.

    Mekandan çıktıktan sonra karnımı doyurarak yurda döndüm, yurdun yemek saati bitmek üzereydi, kalan yemeği yemektense dışarda yemeyi tercih ettim. Arkadaşlarımın yolladığı 300 tl ile cebimden koyacağım 150 tlyi elime alarak yurt idaresinin kapısını çaldım. Emine abla içerideydi.

    - "merhaba Emine abla, müsait misin?"
    + "tabii charly, buyur.."
    - "dün odadan çıktıktan sonra babamı arayıp durumu anlattım da, o da 450 tl yolladı, geri kalan 200 tlyi diğer ayın taksidiyle versek sorun olur mu diye sormamı istedi, eğer sorun olcaksa yarın karttan çekip atarım diye ekledi, bi sorayım dedim.."
    + "sorun olmaz charly, diğer ay verirsiniz.."
    - "teşekkür ederim Emine abla, buyur burda 450 tl.."
    + "sen sıkma canını, bir şeye ihtiyacın olursa babanı değil, önce bizi ara.."
    - "teşekkür ederim Emine abla, iyi akşamlar."

    diyerek yanından ayrıldım ve odaya geldim, Ömer'e günümün nasıl geçtiğini anlattıktan sonra yatağa uzandım, diğer eleman odada yoktu. 1-2 saat kadar uyumuşum. uykumu, diğer odadan batak oynamak için gelen elemanların sesi böldü. Ömer, Burak(odamdaki diğer eleman) - Çağdaş, Yiğit(diğer odadakiler) onları izlemeye başlayıp sohbete dahil oldum, gece boyunca müzik, batak, sohbet eşliğinde geceyi tamamladık..

    Erken uyumam gerektiğini söyleyerek her zamankinden biraz daha erken saatte ışığı kapatmalarını rica ettim oda arkadaşlarıma, kırmadılar. karanlıkta sohbet ederken uyuyakalmışım, sabah 6.30da uyandım. duş aldım, giyim kuşamıma dikkat ettim, saçlarımı yaptım, makine ile sakallarımı düzelttim ve çıktım yurttan. 07.50 civarı mekandaydım, Erdinç abi de beni dün karşıladığı yerde oturuyordu, selam verdikten sonra ders saatlerimi falan konuştuk. benim hafta içi her gün 08.30-13.30 arası dersim vardı ama son saatler kimsenin pek umrunda olmuyordu ve ben de genellikle girmiyodum, bu yüzden 12.35te dersimin bittiğini söyledim.

    Erdinç abi çalışanların bulunduğu bi liste çıkardı. Baktı, baktı ve
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    - "senin ders saatlerine uygun ancak part time, akşam vakti 5te gelirsen uygun oluyor ama 5'ten sonra çalışmaya başlayacak elemana ihtiyacımız yok. Full timea da uymuyosun okul dolayısıyla, sabah da dersin var.. nasıl yapalım charly?" dedi..

    bi an umutlarım kırılmıştı ve dudaklarımdan şu cümleler döküldü..

    + "bu işe ihtiyacım var Erdinç abi, ne şekilde olursa olsun"
    - "dur bakalım, bekle beni burda.."

    dedi ve mekana ilk girdiğimde beni karşılayan elemanın yanına giderek bir şeyler konuşmaya başladı. bir kaç dakika sonra yanıma döndü ve..

    - "charly, açıkçası başka biri gelse buradan eli boş dönerdi ama sen sıcakkanlı bi çocuksun ve açıksözlüsün, sevdim seni.. hafta içi her gün saat 14.00'dan 19.00'a kadar çalışacaksın, cumartesi günleri 13.00'dan 21.00'a kadar, pazar günleri boşsun. bu sana uyuyorsa, 1 aylık maaşın 1200 tl olucak. yalnız, sana şimdi abi gibi yaklaşıyorum, bu mekanın dışında da daima bi abi gibi yaklaşacağım fakat senin iş verenin olduğum zaman disiplinsiz davranış istemem haberin olsun."

    + "tamam Erdinç abi, teşekkür ederim çok. seni pişman etmicem."
    - "hadi bakalım hayırlı olsun, 08.30da şu önlüğü tak da hazır ol bakalım, bugün boş geçirme, alıştırma gibi olsun senin için, 5te çıkarsın.."
    + "tamamdır abi."

    bu şekilde bir sohbetten sonra belden bağlamalı önlüğümü takarak hazır bi vaziyete geçtim. işim masadaki boşları almak ve mutfaktakilere yardım etmekti, siparişleri alan ve mutfakta siparişleri hazırlayan yeterince insan vardı zaten. ilk gün güler yüzlü çalışanların bana işin inceliklerini öğretme çabalarıyla geçiyordu, asıl şef olan ve beni karşılayıp Erdinç abinin yanına getiren elemanın adı Emre, benden 2-3 yaş büyük ve burda komi olarak başlamış, şimdi şef. Esmer bi eleman, 1.77 falan boy, biraz kalın bi ses ve sürekli gülümsüyormuş gibi bi surat..

    bi ara sohbet ettik, bana Erdinç abinin sevmediği şeylerden bahsetti, tembel olma, onu kandırmaya çalışma, işten kaytarma, seni işten çıkarmaz ama gözünden düştüğün zaman yerine bi eleman bulursa siler seni falan gibi şeyler söyledi.

    öğlen 3 gibi ayaklarım ağrımaya başlamıştı, mutfak ile masalar arasında mekik dokumaktan..
    ama çalışmayı bırakmadım, ilk günden insanların gözünde tembel olmak istemedim.

    böyle böyle tamamladım ilk günü, saat 5te iki çalışan daha geldi, biri kız biri erkek. benimle birlikte 1 kişi çıktı, ben selam verdim, Erdinç abiye teşekkür ettim ve yurda döndüm.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +1
    devam eden günler de elemanlarla tanışma-kaynaşma, işe alışma gibi klagib süreçlerle geçti, ayrıntıya girerek okuyanları boğmak istemiyorum.
    Bazen Erdinç abi geç gelir, bazen de erken çıkardı, böyle zamanlarda Emre patron konumundaydı, her şeyle o ilgilenirdi ve Erdinç abiyi bilgilendirirdi.

    Böyle olunca da benden yardımını esirgemeyen Emre ile daha yakın olmaya başlamıştım. Sevdiği bi kız varmış, 3,5 sene sevgili kalmışlar, aynı lisedelermiş, sonra kız üni kazanmış, Emre kazanamamış, bi tanıdığının yardımı ile burda bi işe girmiş yine cafeye, dikiş tutturamamış, memlekete döneceği son gün de burada Erdinç abinin mekanına gelmiş, işe başlayınca burda kalmaya devam etmiş. "ben sözünün eri bi insanım, asla verdiğim sözden dışarı çıkmam, ilk geldiğimde 4 ay kadar komilik yaptım, bi ara işler iyi gitmiyodu, Erdinç abi bizi toplayıp paralarınızı bi kaç gün geciktirebilirim, itirazı olan varsa söylesin dedi, benim gibi 4-5 aydır çalışan tecrübeli 2 eleman vardı, bunlar atladı benim paraya acil ihtiyacım var diye, Erdinç abi onların anında parasını verip işten attı, bana da teşekkür etti. O günden sonra beni garson yaptı, sonra da şef garson oldum. O gittiği zaman benden sorumlu buralar" diye anlattı durdu. Ha, kızla nolmuş diyenleri duyuyor gibiyim, araya mesafe girince kopukluk yaşamışlar, kız da bana hiç ilgi göstermiyosun diye trip atıp duruyormuş(adam çalışıyor amk nasıl ilgi göstersin) Emre de hafta sonu atlar gelirim, yüz yüze konuşuruz falan demiş, o gece boyunca kavga etmişler, en sonunda Emre patlamış kıza, ayrılmışlar. Ne Emre yazmış, ne kız..

    Tabii şu da var, kız Emre'den 1 hafta sonra 3,5 senelik ilişkiyi silip başka biri ile çıkmaya başlamış.. neyse.

    işe başlayalı 10-15 gün olmuş, ben düzeni oturtmuştum.. Emre'nin de desteğini almış, arkadaşlığını sevmiştim. Yine bi gün Erdinç abi ortalıkta yoktu, ben de kasada hesap alıyordum. Bi adam gelip Erdinç abiyi sordu, henüz gelmedi dedim, ne zaman gelir diye sorgularken Emre girdi araya, sonra onlar konuşmaya devam etti ben de mutfağa gittim. Aslında Erdinç abi beni kasada görse bi şey demezdi zaten iyice alışmıştı o da bana, benim işe alıştığım kadar.. Her neyse, yine o gün hesap alırken gözüme mekanın önünde duran bi kız ilişti. Daha önce görmemiştim. Mekanın içine doğru yürüdüğünü gördüğüm zaman kalbim hızlanmaya başlamıştı.. Teninin rengini ayın ışığından, saçlarını da güneşten çaldığına dair bahse girerdim beyler. Gözlerini kırpıştırırken bayılcak gibiydi, öyle narin.. ince kaşlarını açık pembe dudakları, minik burnu ve sivri yüz hatları tamamlıyordu. Boyu da, 1.65 civarı falan, şirin bi şey.

    Göz göze gelmemize fırsat vermeden önlüğü bırakıp fırladım kasadan, bi müşteriymiş gibi onun geleceği yöne doğru hareket ettim, çarpışsak mı yoksa karşısına mı çıksam falan diye düşünürken o yanındaki masaya çarpar gibi olup sendeledi ve ben de fırsattan istifade lafa atıldım..
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +1
    - "dikkat et, senin gibi narin biri bu cafeye pek uğramaz, yaşadığı talihsiz kaza yüzünden bu cafeyi bi daha tercih etmemesini istemem."

    güldü.

    o sıra bi kız elindeki telefonu masaya, masadan da yere düşürdü, döndü ve gözlerini devirdi,

    + "birisi bu kazayı yaşadı bile" dedi.

    - "tatlılık konusunda orta derece birini tatlılık konusunda çığır açan biriyle kıyaslaman komik oldu" dedim, gözlerinin içi güldü bunu duyunca.

    teşekkür etti.

    - "asıl ben teşekkür ederim, uzun zamandır bu kadar güzel birinin gözlerinin içine bakmamıştım. bu arada, kimin partnerinin yanında duruyorum acaba?"

    diyerek cafedeki tek başına oturan erkeklere ve arkadaş gruplarına göz ucuyla baktım..

    - "dur bakalım, söyleme" diye devam ettim, "şuradaki trençkotlu, sarışın, uzun ve dağılmış saçları olan çocuk.. cıx, senin için fazla sönük."

    - "mm peki ya şurdaki arkadaş grubunda birini bekler gibi etrafı gözetleyerek konuşmalara sahte gülümsemeler fırlatan efendi(!) çocuk?"

    + "efendi erkekler hoşuma gider, ezikler değil,
    efendi erkek konuşmanın içindedir, beklediği biri olması onu ortamın dışına itmez, karıştırma." dedi.

    net konuşması ilgimi çekmişti, lafı ağzıma tıkmıştı gerçi ama.. ben konuşmayı nasıl devam ettireceğimi düşünürken o sordu.

    + "sen? ben kimin partnerinin yanında duruyorum?"

    - "be.. ben.." dedim ve tam o sırada..
    ···
  8. 8.
    +1
    içeri giren Erdinç abiydi, bir şey demez diye duruşumu bozmadan kızla sohbete devam etmek istedim, fakat Erdinç abi kıza yaklaştı ve..

    - "naber charly, işler nasıl?" dedi.
    + "iyi abi, her zamanki gibi" dedim gülümseyerek..

    içimden nolur bozmasın diyorum.

    - "ee sen neden mutfakta değilsin, kasa neden boş?" dedi, ciddi bi soruydu bu..
    + "şey.. abi ben kasadaydım da.. Emre mutfağa gitmişti o ara hesap alıyodum.."
    - "ee"
    + "eesi seni gördüm tam kapıya geliyordum sonra arkadaş sendeleyince durmak zorunda kaldım"
    - "beni kapılarda karşılamana gerek yok charlycim, bu arada Melek, kızım.."

    sıçtık beyler, bu nokta bu hikayenin dönüm noktasıdır. milenyumudur, çağ kapatıp çağ açan istanbul'un fethi gibidir bu nokta..

    + "ha, merhaba Melek.."
    x "merhaba.."
    - "meleğim sen geç şöyle geliyorum birazdan.. sen niye kapıya geliyodun charly?"
    + "abi bugün bi adam gelip seni sordu sonra Emre ile konuştular onu haber edecektim.."

    aslında böyle bi şey yoktu beyler, ben Melek ile karşılaşmak için o kısma yönelmiştim ve Erdinç abiyi görmemiştim, ama o an böyle demek zorunda kaldım. Ayaküstü kırk takla attık yine de yalan söyledik, geçiştirdik, Erdinç abi de sorarım ben Emre'ye diyerek kasanın başına geçti, ben de işimin başına; mutfağa..

    Meleğin gözünde düştüm bi kere,

    "be.. ben.." şeklindeki cümleyi bilinç altım tamamlamıştı, babasının mekanındaki bi çalışandan başkası değildim.
    ···
  9. 9.
    +1
    O gün daha fazla gözünden düşmiyim diye göz göze gelmemeye çalışarak(kendimi alıkoyamadığım anlar hariç) işe devam ettim.
    Erdinç abi de anlamış gibi bi şey isterken benden sipariş etti. Battık dıbına koyim.

    Biraz moralim bozulmuş bi şekilde döndüm yurda. Ömer'e anlattım mevzuyu, o da kendime engel olmam gerektiğini, işten atılacağımı -ki zaten son çare olarak girmiştim o mekana- paraya ihtiyacım olduğunu vurgulayarak aklımı başıma getirmeye çalıştı.

    Gelir mi sizce? nafile. o gece onu düşünerek uyudum beyler.

    Ertesi gün belki gelir umuduyla gözlerim sürekli Melek'i aradı. Yoktu. Ama gelseydi çok güzel olurdu, çünkü kalbimin bu şekilde atmasını sağlayan bir şeyle karşılaşmamıştım, bazen kendi kendime abartıyo muyum diyorum da, sonra filmlere konu olacak bi hikaye gibi geliyor bana tanışmamız, o yüzden tam da olması gerektiği gibiyim diyorum.. Hem de Melek gibi bi kıza..

    Sonraki gün de gözlerim Melek'i aradı hep, yine gelmedi.. Ee gözünde o derece düşmüş biri için neden tekrardan gelsin ki? Yoksa ben işten çıktıktan sonra mı geliyordu ki? 5ten sonra gelip ne yapsın? Kafamda bu tür sorularla işten yurda, yurttan işe gidiyordum. Sonraki gün Pazar günüydü, çalışmıyordum. Acaba Pazar günleri mi geliyordu? Sıradan bir gün geçirerek o günü tamamladım fakat gecesinde bu durumun artık beni rahatsız ettiğini düşünmeye başlamıştım. Cesaretimi toplayıp Emre'ye Melek'i sorarak hakkında bir şeyler öğrenecektim. Yapmam gereken en doğru şey buydu fakat Emre Erdinç abinin sağ kolu gibiydi, ona yetiştirirse işimin sonu demekti..
    ···
  10. 10.
    +1
    beyler devam mı?
    ···
  11. 11.
    0
    Neyse, ertesi gün mekanın sakin olduğu bir ara Emre'nin yanına yaklaşıp Erdinç abinin nerelerde olduğunu sordum..

    - "Bilmiyorum charly, patronu sorgulamak bize düşmez ki"
    + "Doğru da ben başlayalı bir ay olacak nerdeyse, patronumu tanımak istedim kanka"
    - "bu işler karışık charly, Erdinç abi gider gelir, kafasına göre.."
    + "anladım, evli mi peki?"
    - "evet, kızı var bi tane, 17 yaşında, bazen gelir buralara.."
    + "ha, biliyorum, geçen karşılaştık, adı Melek dimi?"
    - "evet, başka bilmek istediğin bi şey var mı?"
    + "yok kanka ya, ben kaybolup nereye gittiğini merak ettim, ha bi de geçen adam gelmişti ya o mesele neydi?"
    - "karışık karışık boşver sen.."

    dedi ve uzaklaşarak içeri girdi. tavır mı yapıyordu bu amk kertenkelesi anlayabilmiş değildim. ama anladığım bi şey varsa, o da şu an Melek hakkında bi şeyler öğrenmek için doğru zaman olmadığıydı. işe devam ettim, içimden de işe odaklanmam gerektiğini söylüyordum kendime. yeteri kadar düşünmüştüm, beni düşünmeyen birini..

    Ben buraya para kazanmaya, borçlarımı ödemeye gelmiştim, varolan borcum vardı ve onu ödeyip para biriktirmeye başlayacaktım. ne aşkı ya? hem de patronun kızına. işine bak charly, kız seni gibleyip mekana bile gelmemiş bi daha ne aşkı?

    o gün işime odaklandım, Erdinç abi öğlen 2 gibi geldi ona da her zamanki gibi davranarak aramızın daha iyi olması için çabaladım.
    Günler bu şekilde devam etti, işin temposuna alıştım, işe de alıştım hatta bazen sipariş aldığım zamanlar da oluyordu. Tabii bu olayın sebebi Emre ile aramın iyi olmasından başka bir şey değildi, ben ne zaman sipariş almaya gitsem o görmezden geliyordu, sipariş almama izin veriyordu.

    Okul hayatın noldu amk diyenleri duyuyor gibiyim. Üni'de çok başarılı bi grafiğim yoktu beyler, zaten dersleri ipleyen biri değildim, bi de bu sınıf hazırlıktı, çok da mühim değildi yani. Dediğim gibi son derslere girmiyor, çıkıyordum. Sınıfın bi çoğuyla arkadaştım ama yüzeysel bi arkadaşlık.. Benim güvendiğim arkadaşlıklar lisede kaldı beyler, ünide yok öyle 3 kuruşa 5 köfte.. herkesin işine yaradığın kadar varsın, işe yaradığın kadar seviliyorsun ve işe yaramadığın an, şut. istisnalar vardır elbet, ama ben bunlara rastlamadım. Ya da henüz farkına varamamıştım sağlam arkadaşlıklar kuracağımın..
    ···
  12. 12.
    0
    Beyler ilgi gelmeyince ben de bıraktım, devam ediyorum..
    ···
  13. 13.
    0
    Melek kafamı kurcalamayı bırakmıştı, onu görmeyişimin, onu düşünmememe katkısı oluyordu. Neredeyse aklımdan çıkmaya başlamıştı ki, onu ilk görüşüm ve ona rezil oluşumun üzerinden 1,5 hafta ya geçti ya geçmedi.. Yine gelmişti, bu sefer geldiğini sonradan farkettim, ilk gördüğümde oturduğu masada oturuyordu Erdinç abi ile.

    Üzerimde bıraktığı etki yine aynıydı. Kendini Arjantin milli takımına kanıtlamaya çalışan Messi gibiydim, o ise Zlatan ibrahimovic amk. En azından benim gözümde durumumuzu en iyi özetleyen benzetme buydu.

    Ama yine üzerimde aynı etkiyi bırakmış olmasından mütevellit, içim kıpır kıpırdı. Bu kızı bi başkasıyla görsem, canım yanardı. Bu yüzden en azından şansımı denemeliydim. Olur ya da olmaz. ilk önce Emre'den bi şekilde sevgilisi olup olmadığını öğrenecektim. Daha sonra da bulurdum bi çaresini.

    Yurda döndüğümde objektif bi biçimde kendime bi başkasının gözünden baktım. Sadece tip olarak değil, her yönüyle.

    Kızlar açısından tecrübem çoktu. ilişki, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik.. Senelerce her birinde tecrübem olmuştu. Konuşmaya başlarsak ve o da hoşsohbet biri ise, olurdu aslında.
    Tip, Melek'e göre miydim bilmiyorum ama fena sayılmazdım. Sevenlerim vardı, tipim kötü olsa hiç olmazdı. Ama Melek'in yanında?? Neyse bu şimdilik kenarda dursun.
    Konumum, bir mekanın çalışanı aynı zamanda öğrenci. Melek, konumu patronun kızı aynı zamanda öğrenci. Onun gözünde altlarda bi yerdeydim diye düşünüyorum.

    Ama içimde sürekli bi şey bana cesaret veriyordu, tam anlamıyla ne bilmiyorum ama, bi önceki hikayemi okursanız risk almayı seven bi insan olduğumu farkedersiniz, patronun kızına açılma fikrinin de belki ana sebebi budur..

    Neyse, dedim ki bu iş böyle olmaz. Ben kıza gidip müşteri ya da patronun kızı olması dışında bi muhabbet açamam. Bu yüzden bi süre ona onu birinin sevdiğini hissettirecek bir şeyler yapmam lazım, ama farkettirmeden. Çünkü, yakalanırsam kovulurum.
    ···
  14. 14.
    +3
    beyler okuyanlar şukulasın da ben de öylelikle göreyim amk, saat başı buraya bakamıyorum, şuku gelince anlarım.

    En iyi kabiliyetim yazmak, o halde ben bu kıza yazarak açılmalıyım.

    O hafta sonuna kadar bir daha Melek gelmedi, Pazar günü işteki ilk ayımı doldurmam sebebiyle maaşımı çektim, Emine ablaya da jest olarak minik bi çiçek almıştım, anlayışından ötürü, yurda dönüp borcumu ödedim, rahatta takılıyorum artık anlayacağınız. Çiçeği verdiğimde gerek olmadığını söylemişti ama böyle şeyler gerekli beyler.. Neyse,

    çıkıp bana en yakın avm'nin D&R 'ına giderek, küçük bir zarf aldım.
    E tabi o zarfın içine sığacak şekilde de bir kart..
    Daha sonra avmden çıktım, bir züccaciyeye giderek anahtar ile kilitlenebilen bir kutu aldım. Yurda döndüm.

    http://4.bp.blogspot.com/...Kutular%C4%B1+2014-05.jpg kutu neredeyse bunu aynısı.

    http://www.toptanzarf.com...50_max.jpg?rev=1364902256 zarf da buna benzer

    http://g02.s.alicdn.com/k...ll-gift-card-envelope.jpg kart da bu.

    beyler bir önceki hikayemde hazırladığım hediyeyi de ayrıntılarıyla anlatmışımdır, bu şekilde yapmamın sebebi, bu tür şeylerin sevgilisi olan arkadaşlara falan yardımcı olması.

    neyse..

    Aldığım karta "bu anahtarı hiçbir zaman kaybetme, çünkü bir gün ihtiyacın olan tek şey bu olacak." yazdım.

    kutunun anahtarını ve kartı zarfa koyarak yarın işe gitmek için giyeceğim poların içine koydum.

    bugünden sonra yapmam gereken tek şey Melek'in mekana geldiği bi gün Melek'e ve kimseye çaktırmadan bu zarfı onun çantasına, ceketine vs yerleştirmekti..

    tabii önce sevgilisi olup olmadığını öğrenmem gerekiyodu.

    Pazartesi günü Emre'nin yanına gittim ve..

    - "abi bugün erken çıksan da şöyle seninle biraz dertleşsek olur mu ya?"
    + "hayırdır charly bi sıkıntı mı var?"
    - "ya yok da, bi konuşsam rahatlıcam.."
    + "tamam ben Erdinç abiye haber vereyim çıkarız.."
    - "sağolasın.."

    işin ayrıntılarını anlatmıyorum beyler, sadece şunu bilin, artık bir komiden daha çok o işyerinde bi garsondan farksız hareket ediyordum. maaşımla ilgili bi konuşma geçmedi aramda Erdinç abiyle, zaten kazandığım para da benim borçlarımı ödememe ve cebime para atmaya yetmişti, ben de ses etmiyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    panpalar gibtir edin, böyle 3-5 kişi az sıklıkla okuyunca bende de yazma şevki falan kalmadı.
    ···