/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +14 -5
    Evet binler, daha evvelden de aynı hikayemin ilk yılını anlatmıştım. Şimdi bu başlıkta yedi yılımı birden anlatmaya karar verdim. ilk yılı ufak düzeltmelerle buraya aktarıyorum, 20-25 civarı bölüm var. Size yokluktan zirveye nasıl çıktığımı, Hogwarts'ın dıbına nasıl koyduğumu anlatıcam.

    Öncelikle tehlikeli bir işe giriştiğimi belirtmek isterim, zira sihir dünyasında yaşananları muggle'lara anlatmak yasak. Hatta yazdıklarım sihir bakanlığına sızarsa Azkaban'a bile gidebilirim. Ben halihazırda büyücülük dünyasının aranan en büyük suçlularından biri olduğumdan çok da gibimde değil değil açıkçası ;)

    Neyse. Rezervelerinizi alın, Hogwarts ekspresine binip kemerleriniz bağlayın. 7 yıllık Hogwarts anılarıma başlıyorum. iyi okumalar * )
    ···
  1. 2.
    +4
    Ben seni hiç okulda görmedim. Kimsin sen ?
    ···
    1. 1.
      0
      aynı döneme gelmemişizdir azizim. ben 1971'de başladım okula.
      ···
  2. 3.
    +2
    Yaz bahalim okuyoz
    ···
  3. 4.
    +2
    Severim harry binini anlat
    ···
    1. 1.
      0
      heri yok panpa ben eski nesildenim snape james lily falan var
      ···
  4. 5.
    +1
    ————————
    1. Sene: Am Avı
    ————————
    ···
  5. 6.
    +4
    1. Bölüm: Yürüttüğüm Hogwarts Mektubu
    ————————————————————

    Yıllardan 1971'di.

    Evet, ben Hogwarts'a çağrılmamıştım; zengin ve yakışıklı bir arkadaşımdan yürüttüm okula kabul davetiyesini. Yaz tatilinin son günlerinde bu muallaknin (Olcay Kanlı) evinde mutlu mutlu lego oynuyorduk, arkadaşım sıçmaya gitmişti. Fırsat bu fırsat deyip bir iki lego yürüttüm, halının altındaki 50 kuruşu da attım cebe. Tam çekmecedeki bileziklere uzanıyordum ki, bir baktım bacadan siyah bir baykuş, cırlayarak girdi içeri. huur çocuğu öyle zırlıyordu ki 50 kuruşu çıkartıp gözüne fırlattım direkt, kör olup yere düştü. Yerim diye onu da cebe attım. Neyse eve dönüp kuşu fırına attım, tam atarkene bir kağıt düştü yere. Alıp okudum, şöyle yazıyordu:

    "Değerli Olcay Kanlı, 11. yaş gününüzü kutlarız. Üstün yeteneklerinizi ve büyücü güçlerinizi size müjdelemek ister, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na sizi de bekleriz!
    Lütfen okula gelmeden evvel şu kitapları temin ediniz:

    • Hogwarts: Bir Tarih - Bathilda Bagshot
    • iman Gücü - M.F.G.H.E.H.,
    • Çağ ve Nesil - M.F.G.H.E.H.,

    Okulumuz eylül ayında başlayacaktır, sevgiler!

    —Prof. Dr. Albus Dumledore
    Okul Müdürü"

    Böylece o bine daha da kıl oldum. Onun nesi benden üstündü ki? O an karar verdim, Hogwarts'a ben gidecektim.
    ···
    1. 1.
      0
      panpa hangi sınavla giriliyor bir yardım et :( yüksek lisans imkanı var mı ? erasmus merasmus ?
      ···
    2. 2.
      0
      panpa her gece yatmadan üç kulhuvalla bi elham oku mektup gelme şansı artar. eğer hogwarts'a iman gücün yetmiyorsa türkiye'de de çok iyi büyücülük okulları var. önemli olan kendini geliştirebilmek.
      ···
  6. 7.
    +8
    2. Bölüm: Seçmen Şapka'nın Yaptığı muallaklik
    —————————————————————

    O gün pılımı pırtımı toplayıp, eve not bile bırakmadan Hogwarts yollarına düştüm. istanbul'dan taa Londra'ya eşek üstünde tepinerek gittim, eski bir angiblopediden yırttığım haritaya bakıp durdum yol boyunca, dedemden kalma pusulayla yönümü tayin ediyordum. Aşağı yukarı bir ay sürdü yolculuk. Neyse ki okula son anda varmıştım. Ayı gibi kıllı hanzonun biri bizi teknelere bindirip haşmetli bir saraya zütürdü. Hogwarts Salonu'na girdik, biz birinci sınıfları sıra haline soktular. Tam önümde vahşetül kübra, dehşetül muazzama, afetül münazara bi kız vardı, o anki azgınlıkla biraz sürtmeye bile çalıştım hatta. Sonra arkamdaki muallaknin biri "Sen kimsin lan benim kıza yavşıyorsun züt lalesi?!" diye sordu. Ben umursamaz bir bakış atıp fazla uzatmadım, uzatsaydım eleman yolcu olurdu zaten. Sonradan öğrendiğimi göre dayadığım kız Lily, bana dayayan muallak de James diye biriymiş imiş. Çok kıl oldum James'e daha ilk günde.

    Neyse, sırayla seçmen şapka diye bir şey taktılar kafamıza. Lily ve James muallaksi Gryffindor diye bir sınıfa gönderildi şapka tarafından. Benim başıma da takıldı şapka, saçma sapan şiirler söyleyip durdu. 'Lütfen ben de Gryffindor'a gideyim' diye yalvardım içimden şapkaya. James'i de Lily'i de gibmem gerekiyodu çünkü. Sonra "Madem öyle genç adam," dedi şapka, "Slytherin!"

    ilk Hogwarts kazığımı da böylece yemiş olmuştum. Ama kararlıydım, James'i de, Lily'i de, şapkayı da gibecektim.
    ···
  7. 8.
    +1
    korktum
    ···
    1. 1.
      0
      siz korkmayın zeynep hanım ben sizi fas felak ile korurum *
      ···
    2. 2.
      0
      eyvallah
      ···
  8. 9.
    +6
    3. Bölüm: Vaaz
    ————————

    Bulunduğumuz sınıf masalarına alkışlarla geçip oturduktan sonra okul müdürü olacak Dumbledore, parmaklarını şıklattı ve bir baktık ki masamız yemeklerle, içeceklerle doldu. Çeşit çeşit çorbalar, et yemekleri, börekler ve tatlılara allah ne verdiyse daldık. 1 aydır su ve salyangozdan başka bir şey yiyip içmeyen ben, kendi yemeğimle kalmayıp tüm sınıfın yemeğini süpürdüm.

    Neyse, yemeklerden sonra müdür Dumbledore "Selamün Aleyküm değerli öğrenciler!" diye söze başladı. "Bu yıl, size yeni K.S.K.S. (Karanlık Sanatlara Karşı Savunma) öğretmeniniz, değerli M.F.G.H.E.H. (Muhterem Feyzullah Giben Hoca Efendi Hazretleri) ni takdim etmekten şeref duyarım!" O an çok feci bir alkış tufanı koptu Gryffindor sırasında. Biz Slytherin'liler de karşılık olarak onlara yemekten kalan kemik artıklarını fırlattık. "Yeni öğretmeninize başarılar, aramıza yeni gelen öğrencilerimize de merhabalar diliyorum, hoş geldiniz!"

    M.F.G.H.E.H. kürsüye çıktı, boğazını temizleyip "Bismillahirrahmanirahim," diyerek söze başladı. Ardından uzunca bir süre vaaz verdi. Feyz almışa benzeyen Gryffindorlu'ların aksine öfleyip püflüyorduk. Lily'i de süzüyordum tabii. "Erkeklerin ve dişilerin birbirine 1 metreden fazla yaklaşması... öğrencilerin namazlarını aksatması... ve günde en az 2 saat boyunca kitaplarımın okunmaması caiz değildir... ve yasaktır. Aksini yapanlar cezalandırılacaktır Allah'ın izniyle. Haydi selametle yavrularım!"
    ···
  9. 10.
    +3
    4. Bölüm: binler ve Delikanlılar
    ———————————————

    Yorgunluktan çatlamış durumdayken sınıf başkanı olacak sünepe gelip hepimizi sıraya soktu ve Hogwarts'ın alt katlarına doğru indik. Merdivenler yer değiştiriyor, duvarlardaki resimler de hareket ediyordu. "Vay dıbına koyim!" dedim şaşkınlıkla bağırarak. Yanımdaki yağlı-siyah saçlı bir çocuk, "Aynen abi," dedi. "Bu resimler nasıl böyle hareket ediyor vallahi billahi anlamıyorum. Ateyizler bunları da mı görmüyor?"

    "Adın ne lan bin?" diye sordum.
    "Snape," dedi. "Severus Snape."
    "Seni belki de Sevesus Snape." dedim sırıtarak.
    "Aman abi, harika bir mizah anlayışın var!"

    Sınıf başkanı bize yataklarımızı gösterdi, kızlar ve erkekler farklı yatakhanelerdeydi. Çok sinirlenmiştim, ama ben yine de bir yolunu bulup tüm kızların göbeğini şişirme niyetindeydim.

    Yataklarımıza uzandık, Snape hemen yanımdaki ranzadaydı. ikimiz de ranzaların alt katlarını almıştık. "Milli oldun mu sen?" diye sordum.
    "Aman abi," dedi Snape. "Bende ne arar! Ama senin gibi karizma olsaydım günde en az on kız giberdim herhalde!"
    "Eh, öyle olurdun gerçekten de. Eee... bir şey sorucam, şu Gryffindor'a giden kızıl saçlı, yeşil gözlü piliç... neydi adı? Hah, Lily... Nasıl, çok ciksiydi de mi?"

    Bunu söyleyince Snape'in yüzü kararmıştı nedense, yüzü çökmüştü birden. "Ne oldu lan?" diye sordum.
    "Yok bir şey be abi," dedi Snape. "Haklısın, Lily çok güzel hakkaten... "
    ···
  10. 11.
    +3
    5. Bölüm: ilk Namaz
    ——————————

    Ertesi gün horozların çığlıklarıyla uyandığımızda apar topar lavaboya gidip abdest aldık, namaz için Hogwarts Salonu'na toplandık. M.F.G.H.E.H. Vaaz kürsüsünde oturmuş bir şeyler anlatıyordu. Snape'i alıp beraber arkalara geçtik. Hogwarts Salonu'ndaki yemek masaları kaldırılmış, boydan boya namaz halıları döşenmişti. Tespihler her yerdeydi. Kızların bölümü arkalardaydı biraz, pek görünmüyorlardı ama birkaç tanesinin tesettürlü olduğunu fark ettim.

    "Büyü ve büyücülük... evvet , belki siz öğrenciler bunun dine ters düştüğünü sanabilirsiniz. Ama böyle düşünüp de sakın yanılgıya düşmeyin. Zira büyü; insan yaşdıbını kolaylaştırır, güzelleştirir... "

    "Ne zırvalıyor bu amk moruğu?" diye sordum Snape'e.
    "Abi valla dinlemezsek çok fena yapıyormuş, mecburuz."

    Uzunca bir vaaz, namaz ve tesbihattan sonra cemaat dağıldı. Güneş daha yeni yeni Hogwarts Salonu'nu aydınlatmaya başlamıştı. O sırada gözüme James takıldı, yanındaki büyük bir okul hademesiyle (kızıl saçlı, çilli, yırtık pantolonlu ve fakir) şakalaşıyor, kızlara hava atıyordu.

    James bana baktı. "gibtir git." dedi ukalaca. 'huur çocuğu' diye düşündüm. 'seni de, karını da, çocuğunu da gibicem'
    Ama büyüklük bende kalsın diye düşündüm ve cevap vermedim. Snape ile birlikte yatakhanemize dönmeye koyulduk. iki saat sonraki iksir dersine girmeden önce uykumuzu almamız gerekiyordu.
    ···
  11. 12.
    +1
    6. Bölüm: Garip Sesler
    ———————————

    iksir dersine okul müdürü olan genç ve sakallı Albus Dumblodore giriyordu. Yüzündeki nur tüm sınıfı aydınlattığından perdeleri açmaya ihtiyaç duymuyorduk. Derse Gryffindorlularla beraber girdik. Tüm sene boyunca iksir, K.S.K.S. ve birkaç derse daha birlikte bu zütverenlerle beraber girecektik zaten.

    "iksir... Evet, iksirlerle başka insanlara, hatta başka canlılara dönüşebilirsiniz. insanları kendinize hayran bıraktırabilir, aşık ettirebilirsiniz. Hatta öldürebilirsiniz de." Dumbledore boğazını temizleyip devam etti. "Ama sizin öğrenecekleriniz çok daha masum ve yararlı şeyler olacak... "

    '... Lütfen yapmay... ' Bir anda sırtımı dikleştirdim, bir yerden garip sesler geliyordu. 'Ah... hayır!'

    Kadın ya da erkek sesi olup olmadığını anlayamamıştım, fısıltı gibi gelmişti sesler. Bir an Lily ile James'in gibişitiğini sanıp onlara baktım. Ama başka bir şeydi bu.

    "Duydun mu?" diye sordum Snape'e.
    "Neyi duydum mu?"
    "Yok... yok bir şey... "

    '... Bana ihanet ettin... '
    '... Hayır yapma... '

    O an Dumbledore, bana derin derin bakıyordu.
    ···
  12. 13.
    +2
    7. Bölüm: Quiddicht Fantezisi
    ——————————————

    Alışma ve kaynaşma dolu haftalar böylece geçip gitti. Ama henüz gibiş yapamamıştım, Hogwarts'ta kızların teklif ettiğini sanan kafamı gibeyim.

    Her akşamüzeri şatodan çıkıp gezmeyi alışkanlık haline getirmiştim artık. Bazen yasak ormanda tur atıyor, bazense hanzo Hagrid'in kulübesinde çay-kurabiye atıştırıyordum. Hagrid aslında iyi yürekli birine benzese de; James, Sirius ve Lupin muallakleriyle arkadaş olduğundan ona da kıl olmuştum. Evet, onu da gibecektim.

    Gezi dönüşünde yine şatoya girmek üzereyken şatonun yanından bizim futbol maçlarındaki tezahüratlara benzer sesler geldi: 'Potter buraya, yumruk havaya!' 'En büyük Gryffindor, başka büyük yok!' 'Sesi kısssanaaaa, sesi kıssanaaaa, muallak Dumbledore sesi kıssanaaaa!'

    Bir an meraklanıp seslerin olduğu yere doğru gittim, havada süpürgelerle hızla uçan kırmızı formalı muallakler gördüm. James de oradaydı, ona tezahürat yapıyorlardı anlaşılan. James tezahüratları kibirle karşılayıp soyunma odasına gitti.

    O an ben de gaza gelip yerden bir süpürge kaptım ve uçmaya başladım. Öyle muhteşem bir duyguydu ki amk! Ama bu zevk kısa sürmüştü; süpürgeyle ağzım açık uçarken tam da domuz bataklığının üstünde dengemi kaybedip taka çamura bulandım. Herkes kahkahalarla beni gösterip gülüyordu. O an cinlerim tepeme çıktı, taklu çamurlu halime aldanmadan derhal koşup Gryffindor soyunma odasına daldım. James'i gibecektim.

    Ama tam girdiğimde James, Lily'i gibiyordu.
    ···
  13. 14.
    +2
    8. Bölüm: Karanlık Sanatlar
    —————————————

    Ertesi günkü ilk dersimiz K.S.K.S idi. Muhterem Hoca, tüm öğrencilerden önce derse girmiş, her sıraya birer deste kart koymuştu. Biz Slytherinliler iskambil kartları sanıp iştahla daldık kartlara. Lakin 'Nur'dan Damlalar' başlığını görünce biz üzüldük, Gryffindorlular sevinç çığlıkları attılar.

    "Gryffindor'a 50 puan maşallah!" diye bağırdı Hoca. "Böyle istekli öğrencilere az bile bu puanlar. inşallah ahiret için sevap puanlarınız da çoktur!"

    Hoca derse karizmatik bir başlangıç yapmıştı, sağ elinde 33lük inci tesbih, sol elinde 36'lık meşe asa vardı. Yeşil cübbesi ve nur yüzüyle tam bir mübarekti. Herhalde tek kusuru şekilsiz, çirkin burnundaydı. Hoca derin bir nefes bırakıp mübarek ağzını genişçe açıp gülümsedi.

    "Okul müfredatınızı inceledim gençler... Çok günah, çok zararlı şeyler vardı, o yüzden şimdilik sadece kendi dersimin müfredatını değiştirdim. ileride inşallah Tüm derslere çeki düzen vereceğim."

    "Şimdi elinizde bulunan K.S.K.S kitaplarını çöpe atın," Hoca, Lupin ve Lily'i yanına çağırıp onlara sınıfa dağıtmaları için yeni kitaplar verdi. "Bundan böyle derslerimizi bu güzide kitaplardan işleyeceğiz inşallah... "

    Lupin Gryffindorlulara, Lily de Slytherinlilere kitapları dağıttı. Lily'e karşı hâlâ azgınca düşüncelerim vardı. Ama çok halsiz görünüyordu.

    "Şimdi kitaplarınızın 7. sahifesini açın gençler!" dedi Muhterem Hoca. "Birinci ders: Cin Çıkarma."
    ···
  14. 15.
    +1
    9. Bölüm: Bir Değişik Ayna
    —————————————

    Dostum Snape ile geceleyin kız muhabbeti yapmak iyice zevkli hale gelmişti. Bir gün Macmillan kızından, ertesi gün de Lovegood kızından konuşuyorduk. Hele ki Lovegood kızı muhteşemdi. Altın sarı saçları, güzel yüzüyle beni benden alıyordu. Bana verse gibmeye kıyamazdım herhal.

    Ama Lily'den pek bahsedemiyorduk, ne zaman ki lafı Lily'e getirsem Snape rahatsızlaşıyordu. Ben de pek uzatmıyordum zaten.

    "Biraz okulu turlayalım mı Snape, ne dersin? Okula mal geldik mal gitmeyelim. Ha?"
    "Süper fikir abi, dur şu gaz lambasını alayım."

    Snape ile beraber pelerinlerimizi giyip yatakhaneden çıktık. Yer değiştiren merdivenler yüzünden sürekli yolumuzu kaybediyorduk. Ama zaten nereye gittiğimizi bilmediğimizden, çok da önemli değildi.

    Yürüyüşümüz boyunca uzun uzun sohbet ettik, ara sıra hayaletimiz Kanlı Baron'la birlikte Gryffindor hayaleti Neredeyse Kafasız Nick'e biz saçma sapan şiirler uydurup laf atıyorduk:

    'Kafasız Nick,
    Ama Neredeyse.
    Tam bir ezik,
    Gel şunu gib.'

    Tam uykumuz gelmiş, geri dönmeye karar vermiş iken Snape yanlışlıkla duvara çarptı. Hayır hayır, bir kapıya çarpmıştı. Kapı yavaşça açıldı, biz de içeri girdik. Kocaman bir odaydı, içerisi genel olarak boştu, sadece oturmak için bir minder ve onun önünde de uzunca bir ayna vardı. Snape ile ayna başına geçtik.

    Bir an çığlık attım. Aynada Lily'nin küçük memelerini avuçlayıp öpüşürken Lovegood kızını doggy olarak hoplata hoplata gibiyordum! Hemen Snape'e baktım, tekrar aynaya baktım ama sahne aynıydı. Snape'e tekrar baktım, şaşkından çok huzurlu görünüyordu.
    ···
  15. 16.
    +2
    10. Bölüm: Lily Lily Pense
    ————————————

    Ertes gün ikindi namazı sonrası iksir dersi vardı. Derse girmeden önce tüm sınıf ikişer beher getirdi labaratuardan. Ben birini James'e atmaya çalışırken kırdım, karizmayı da çizdim. Kırılan şişe yerine hep milli olacağım güne sakladığım prezarvatifi çıkarttım.

    Albus hoca biraz geç gelmişti derse, pelerinin altında gözüken külodu aceleyle giyilmişe benziyordu. Yüzü de kıpkırmızıydı. Acaba hangi masumun canını yakmıştı muallak Dumbledore?

    Ders boyunca Hoca bir şey anlatmadı, sadece kitabın 40. sayfasındaki 'kuvvet iksiri'ni yapmamızı istedi. iksiri itinayla yaptım, hem de tüm adımlarını iyice ezberledim. ileride çok işime yarayacaktı ne de olsa. Sınıfın en iyi iksirini de yapmış oldum, ve Slytherin'e 10 puan kazandırdım böylece.

    Ders bittiğinde sınıf boşalıyordu, bense iksiri iyice ezberlemek için kitaba bir daha göz attım. O sırada Lily'nin, Hoca'nın yanına gittiğini gördüm. Gizlice yanaşıp kulak kabarttım:

    "Allah'ın selamı üzerinize olsun değerli hocam. Şey... bir sualim olacaktı izninizle?"
    "Tabi kızım, sualini soramayan cevabını alamazmış."
    "Hocam... ben... galiba... nasıl desem... sürekli kusuyorum, ve... bir çocukla ilişkiye girdim... galiba hamileyim."
    "Vah vah... "
    "Acaba... hamileliği yok etmek için bir iksir var mı?"
    Dumbledora sağ elini çenesine zütürüp bilgece düşünmeye başladı. "Kızım, var aslında ama... nasıl söylesem bilmem ki, başka bir oğlanla ilişkiye girmen gerekecek. Önceden yattığın çocukla ters kişilikte olması gerekiyor. Ancak böyle hamilelikten kurtulabilirsin."
    "Ama James ne der buna?"
    "James mi? James Potter mı?
    "Şey pardon, ağzımdan kaçtı... özür dilerim profesör." Lily bunu söyledikten sonra koşarak sınıfı terk etti.

    gibiş planlarım böylece resmiyete kavuşmuş oldu.
    ···
  16. 17.
    +1
    11. Bölüm: Yasak Orman
    ————————————

    O cumartesi saat 12'ye kadar uyuduk. ilk defa bu kadar uzun uyku çekmiştik, zira M.F.G.H.E.H. önceki gün hacca gitmişti. Gitmeden evvel tüm öğrencilerle yüz yüze sohbet etmişti mübarek hoca. Bana "Sen Türk müsün?" diye sormuştu. "Evet" demiştim ben de. "Nereden anladınız hocam?" Hocaefendi mübarek ağzıyla genişçe gülümsemiş, beni gibtir etmişti. Tespihini çeke çeke diğer öğrencilerle de vedalaşmıştı sonra.

    Dışarıdaki kasvetli havaya aldırmadan montumu aldım, Snape'i de yanıma alıp bahçeye çıktım. Hayvan gibi esen rüzgâra aldırmadan quiddicht oynayan delinin gibtikleri hariç dışarıda kimsecikler gözükmüyordu.

    "Nereye gidiyoruz abi?" diye sordu Snape aval aval.
    "Gezeceğiz biraz Snape, ama seni tutan yok. istemiyorsan yaylan."
    Snape kırılmış görünüyordu, "Özür dilerim abi, yanlış konuştum…" dedi.

    Ağaç yapraklarını saran çiğlerle gusül abdest aldık, zira yasak ormana girmeyi kararlaştırmıştım. Cünüp cünüp ormana girersem bir daha çıkamam diye tırsıyordum.

    giberdikenlere dikkat ederek iyice ormanın içerisine daldık. Uzun mu uzun ağaçların arasındaki patikadan yolumuza devam ettik. Nereye gideceğimizi bilmeden ilerliyorduk. Belki bir Hogwarts Devlet Kerhanesi çıkardı önümüze.

    GÜM!

    Aniden kafama bir sopa yiyip yere düşmüştüm. Snape de üç metre ileriye savrulmuştu. Başımı kaldırıp yukarı baktığımda korkunç suratlı bir ağaç gördüm, ağacın simsiyah gözleri bize hışımla bakıyordu. Sonra ağaç ikimizi de damarlı dallarıyla çekip kovuğundan içeri attı.
    ···
  17. 18.
    +1
    12. Bölüm: Şamarcı bin ve Canavarları
    ——————————————————

    Şiddetle gıdıklanan ayaklarım sayesinde uyandım. Gözlerim yanlış mı görüyordu yoksa ayaklarımı örümcekler mi yalıyordu? Peki etrafımızda gerçekten de binlerce devasa örümcek mi vardı? Gözlerimi ovup tekrar baktım; evet taku yemiştik.

    "Kim, hangi lanet insanlar bizim ormanımızda dolaşmaya cüret ediyormuş!?" diye kalın mı kalın bir ses geldi uzaklardan. "Bu insanlarla anlaşmamızda yoktu!" diye bağırdı aynı ses, bu kez iyice yakılardan gelmişti ses.

    Benim devasa dediğim örümceklerin cüce kalacağı, neredeyse 5 metre uzunluğundaki aşırı kıllı bir örümceğindi bu ses. Bize iyice yaklaşıp ayaklarımızı yalamaya başladı. Ben gülme krizine tutulmuştum, Snape ise ifadesiz yüzlerle örümceğe bakıyordu. Demek ki binin tikisi yoktu.

    "Ben ki Arahoh oğlu, Arakok oğlu Aragog," diye bağırdı koca örümcek, "Bölgemize izinsiz giren siz insanoğullarını ölüme mahkum ediyorum!" Örümcek birkaç saniye boyunca Snape'e baktı. "Ancak… sen, testimizden başarıyla geçtin. Tiki olmayan insana örümcek, gibi vermez." dedi Snape'e

    "Ama... bu haksızlık!" diye bağırdım. "Bu züt kılı suratsız yaşayıp ne olacak sanki, beni bırakın onu öldürün!" dedim yakararak örümceğe.

    Örümcek kıllı ağzıyla sırıtıp, Snape'i ellerine aldı. Rahatlamıştım, yaşayacaktım.

    Ama yanılmışım. Bir baktım ki örümcek, Snape'i yukarı, ağacın kapısından fırlatıp ormana geri döndürmeye çalışıyordu. Tam fırlatıyordu ki, Snape örümcekten iki tane kıl kopardı. Örümcek bir feryat etti ki sormayın, kıyamet kopmuştu sanki. O sırada Snape, kılları pelerinin cebinden çıkardığı bir iksir şişesine boşaltıp şişeyi kafasına dikti. Biraz içtikten sonra bana fırlattı. Ben de başka şansım olmadığından içtim.

    Sonra bir baktım ki benle Snape örümceğe dönüşmüşüz. Neler olduğunu anlayamayan örümcekler arasından at gibi koşarak ağaçtan dışarı kaçtık. Nefes nefese yatakhaneye vardığımızda herkes uyuyordu.

    "Çok özlü iksir," diye açıkladı Snape.

    O günden sonra, o ağaca 'Şamarcı bin' adını taktım. Gerçi daha sonraları M.F.G.H.E.H. ağacın ismini 'Şamarcı Söğüt' olarak değiştirecekti…
    ···
  18. 19.
    +1
    13. Bölüm: Çapulcu Grubu
    —————————————

    Snape çok garip biriydi. Akşamlara kadar inek gibi ders çalışır, o test benim şu test senin der tüm testlerin altını üstüne getirirdi. Uykusunda bile ara sıra iksir formüllerini sayıklardı. Doğal olarak okul birincisi olan Snape, bana da kopya vermiyor değildi tabii. Tüm ödevlerimi o yapıyor, yazılılarda hem benim kağıdımı hem de kendininkini çözüyordu. Hafta sonu geldiğinde bile çalışıyordu.

    Tabi Snape de insandı, ara sıra ufak kaçamaklar yapardı. Pazar günü geldiğinde okulu yavaş yavaş Noel heyecanı sarmaya başlamasından istifade Snape'i dışarı çıkarmaya ikna ettim. Gerçi Noel'e daha iki hafta vardı ama gavurlar şimdiden heyecanlanmıştı. Ben -elhamdülillah Müslümanım evelallah- Noel'i kutlamayacak, sadece tatilinden yararlanacaktım.

    Aslında Kelid aynasını ziyaret edip de fantezi yapma niyetim vardı başta, ama James Potter-Sirius Black-Remus Lupin üçlüsünü okulun tenhalarında görünce vazgeçtim bundan. Snape ile gizlice bunların peşine takıldık. Snape'e göre okulda test madeni bulmuşlardı, bence ise Lily'e toplu gibiş yapacaklardı.

    '…Hayırr… yapmayın…' '…Durun ne olur…'

    O lanet sesler yine gelmişti. '…Efendimiz, affedin beni…!'

    "Duyuyor musun?" diye fısıldadım Snape'e. Snape yine bön bön baktı bana, test çözmekten kulakları gibilmişti besbelli.

    O sırada üç çapulcu bir dolabı çekip arkasındaki duvara üç defa tıklattılar. Bir anda dolabın arkasında bir kapı belirmişti. Üçü de kapıdan içeri girdi.

    Allah'ın çapulcuları yine ne tak yiyorlardı acaba? Biz de arkalarından gidip aynı şeyleri yaptık, ve içeri girdik.
    ···
  19. 20.
    +2
    14. Bölüm: Tıslamalar
    ———————————

    Kapı arkamızdan kapanınca göz gözü görmez oldu, gaz lambasını tekrar açmaya çalışan Snape gaz lambası diye zütümü mıncıkladı. Bilerek mi yaptı bilmiyorum.

    Işıklar tekrar gelince Snape'i öne doğru itip yolu kontrol etmesini sağladım, it oğlu benden daha önemli değildi ya. Snape ürkek adımlarla ilerlerken ben de karanlık mekana göz atıyordum. Masalar ve tablolarla çevrili çok uzun bir koridordu. Hatta masanın üzerinde Hufflepuff eziklerinin işaretinin damgalandığı altın bir kupa vardı, eve dönüşte yanıma almaya karar vermiştim.

    'Karanlığın yüce lordu, beni affedin!'
    'Bana ihanet ettin, Nagini.'

    Sesler kafamda çınlarken şiddetli bir baş ağrısı geldi bir anda. Az ileride üç gerizekalı (James-Sirius-Remus) bir masanın altına gizlenmiş, küçük bir delikten benim görüş alanımda olmayan bir yere gizlice bakıyorlardı. Snape onların yanına gitmeye kalkışınca ben de takıldım peşine.

    Masanın yanına gelince ızdırabını gibtiğimin James'i kız gibi tiz bir çığlık attı. "Ne yapıyorsunuz burda sümsükler, çabuk kaybolun!" dedi.

    Diğer ikisi mal da şaşkın ve sert bir şekilde bize bakıyorlardı ama onları giblemedim. Başımı kaldırıp deliğe gözümü soktum. Kocaman bir yılan ve maskeli bir adam ileride dikiliyor, aralarında konuşuyor gibi duruyorlardı.

    "Ben size asla ihanet etmem," dedi yılan. Oha amk yılan konuşuyordu!

    Sonra, maskeli adam bizi fark etti. Snape'le beraber üç gerizekalıyı da peşimize takıp kaçmaya başladık.
    ···