1. 1.
    +23
    1. itinayla odaya kapanılır
    zaten onu kimse anlamıyordur, odası ‘kalesi’ gibidir, mümkünse isteği dışında kimsenin girmemesini ister. ev içi tartışmaların ardından ya da ortada hiçbir şey yokken bile ergen dediğin evdeki vaktinin temel ihtiyaçlar dışındaki kısmını illa ki odasında geçirir.

    2. aile kıyaslaması
    bir ergen için dünyanın en kötü, en gaddar, en anlayışsız ailesi kendi ailesidir. en iyi aile ise tabii ki diğerlerinin aileleri… diğerlerinin aileleri, bir nevi ‘ruşen amcanın oğlu sedat’ın ebeveyn versiyonudur. bir hayaldan ibarettir.

    3. ben sarhoş olmam
    alkolle yeni yeni tanışan ergen bünyeler, kendini ispatlama çabası içerisinde asla sarhoş olmadıklarını iddia ederler. ama ‘abi benim bünyem sağlam, içiyorum içiyorum sarhoş olmuyorum’la başlayan muhabbetler genelde tuvalette kusarken biter.

    4. kapı çarpıp çıkmak
    artık günlük rutin haline gelen aile içi kavgaları noktalayan en şık hareketlerden biridir. bazen el o kadar alışır ki, tuvaletten çıkarken bile kapıyı çarpan ergenlere rastlanır. sinirini sadece bu yöntemle gösterebilen yetişkinler de mevcuttur.

    5. sorun sende değil bende
    daha ergenken, ilk ilişkiler esnasında öğrenilen ve sonra tüm yaşama yayılan bir alışkanlıktır. düzgün ayrılmayı, sağlıklı bir sebep göstermeyi beceremeyenler bu klişeye sığınırlar. ‘sen çok iyi bir insansın’ versiyonu konuyu tamamlar. ‘ben seni arakadaş olarak görüyorum’ da şahane ergenlik mahsullerindendir.

    6. bakıyor mu?
    iki dişi ya da iki erkek versiyonu görülebilir. birinin gözüne kestirdiği üçüncü şahıs ilerdedir. ve diğerine sürekli aynı şey sorulur: ‘bakıyor mu?’. tanımadığın insan niye baksın diye düşünülebilir. ama yok, ergenlik döneminde zaten ilişkiler böyle kurulur. evet, bazen de o üçüncü şahıs bakar!

    7. kimse beni anlamıyor
    buluğ çağı bu hisle gelir: bu koca gezegende tek başımayım. kimse benim derdimi anlamıyor. oysa ki bütün ergenler eşit derecede yalnızdır, eşit derecede kurt cobain’dir, kurt cobain hırkası hepsinindir. bir anlasalar, süreç daha kolay geçer.

    8. hocaaa penaltı
    daha çok erkekler tarafından kullanılır ve bir maç içinde ortalama üç-dört kez tekrarlanır. söz konusu pozisyonun penaltı olmadığı daha 10 yaşındayken öğrenilmiştir ama yaş kaç olursa olsun hakem her zaman ‘hakkımızı yer.’ futbol severler bu ergenliği asla üzerinden atmak istemez. böyle zevklidir.

    9. haydi yüzük takalım
    özellikle liseli sevgililerin son gözdesi yüzük takma işlemidir. ılişki başlangıcını takriben bir ay sonra kuyumcular gezilir, yüzükler alınır. topluma ‘artık bizim geleceğimiz belli, ileride evleneceğiz’ mesajı verilir. ancak her ufak kavga sonrası o yüzükler bir yerlere atılır.

    10. karışma odama!
    odası bir ergenin en özel alanıdır ama anne-baba nedense buraya karışır durur. yatağını topla, giysilerini katla, dolabını düzelt, kirlenenleri kirli sepetine at tipi emirler genci canından bezdirir. en fenası da bir ergenin odasını toplamaktır. kıyamet kopar. bütün o incinlığa rağmen o her şeyin yerini biliyordur çünkü.

    11. ben hayatı çözdüm abi
    15 yaşında hayatı anladığını zanneden ergenlerin dilinden düşmeyen cümledir. çoktan hayatın tüm detaylarını kavramıştır. yaşına başına bakmadan ‘ramiz dayı’ öğütleri vermekten çekinmez, ‘kimseye güvenmeyeceksin abi, hayatın kanunu bu’ gibi özlü sözleri dilinden ekgib etmez.

    12. gideceğim buralardan
    normalde üniversite sınavı stresinin basmasına yakın başlar. başta hedef ülke mutlaka amerika’dır. sonra yavaşça avrupa sınırlarına kayılır ama mesela finlandiya asla hayalleri süslemez. yaş epey bir ilerlemesine rağmen üste yapışması sık görülen bir durumdur.

    13. fred durst’e çok âşığım!
    10’lu yaşlarda dinlenen, çılgınca hayran olunan grupların heyecanının hiç tükenmemesi klagib bir ergen sendromudur. ıçi bomboş şarkıları hoplaya zıplaya söyleyen rock yıldızları, onların birbirine karışmış dövmeleri, geçmişte kalan karizmaları hâlâ kalp çarpıntısı yapar. müzik zevki bir türlü olgunlaşıp sakinleşmez.

    14. siyaset iğrenç bir şey!
    bütün politikacılar çıkarlarını düşünür, bu yüzden hayatta asla politikaya bulaşmamak bir meziyettir. tamam politikacıları savunacak değiliz ama bu iş ‘haberler’i bile izlememeye, başkanyla başbakanı karıştırmaya vardığında sakat…

    15. her şey o kadar komik ki!
    ergenin neye güldüğü belli değildir. konuşma iki kelimeden oluşur. yarım cümle arası kıkır kıkırdır. biri ‘leb’ dese ‘leblebi’ aşırı komiktir. yetişkinler akıllı hikâyelere, iyi esprilere güler. ılk gençliğe takılıp kalmış arkadaşlarınızla bir masaya oturduysanız her şeye ‘kikikiki’ yaparken fenalık geçirebilirsiniz.

    16. şişe çevirmece, durumu kurtarmaca
    ergen her istediğinde öpüşmediği ve bir yandan da hep öpüşmek istediği için türlü icatlar bulur. en güzeli ortadaki şişenin büyülü bir şekilde dönüp çiftleri birleştirmesi hadisesidir. kime geldiği, ne olduğu önemsiz şişe çevirmece oyunu ‘cesur mu, doğru mu’ gibi türleriyle birleşince tadından yenmez.

    17. ergen gardırobu bir başkadır
    gardırop kullanmayı öğrenmek zor değil ama ergen bunu bilinçli olarak öğrenmemeyi seçer. katlanmayan giysiler raflara tıkıştırılır, kapaklar açılınca her şey üzerinize dökülür. ‘odanı topla’ diyen birinin olmadığı zamanlarda bile, ruhu ergenlikten kurtulamayan yetişkin, sabahlarını kıyafet dağının arasında çorabının tekini arayarak işe geç kalma kriziyle geçirir.

    18. feci sıkılıyorum
    varoluşçu bir temele dayandıracaksak mesele yok, normal olan sıkılmak zaten. ama evde, sokakta, tatilde sürekli ‘off feci sıkılıyorum’ diye asık suratla gezmek ergenlikte başlayan ve tedavi edilmezse bütün hayata yayılan bir memnuniyetsizliktir. ya hiç mi yok sana iyi gelen bir şey? e, bul o zaman. ya da bir sus.

    19. 1000 tl versem bunu içer misin?
    mesela yağı yumurta, votka ve acı sostan oluşan bir kokteyl var. ergenin en sevdiği geyik, ‘bilmem ne kadar versem şu iğrençliği yapar mısın’ kalıbıdır. kabul eden de yaptığıyla kalır. kimse para mara vermez. bu muhabbet bir süre sonra çirkinleşebilir. ‘500 milyona şunu yapar mısın’ sorularının sonu gelmez.

    20. nbr bebeque
    yaş ilerledikçe irc, msn dünyasından çıkarız. mesajlarımıza ‘slm’ yazmayız, sevgilimize bebeque, ashkito diye hitap etmeyiz, arkadaşlarımız ‘kank’ değildir. 30 küsur yaşında sms’lerinize k yerine q, v yerine w kullanarak yazıyorsanız oturup düşünmeniz gerekebilir.

    21. sevgili günlük
    her 1 ocak’ta büyük bir hevesle başlanır, yılbaşı gecesi tüm ayrıntılarıyla yazılır. 3 ocak itibarıyla koca sayfaya büyük harflerle ve kocaman ‘hep ayni!’ yazılmaya başlanır. 15 ocak gibi kütüphanenin bir köşesine savrulan defter, ara sıra bir sayfa koparılmak için sırasını bekler.

    22 annen de mi geliyor?
    buluğ çağında herkesin annesinden, babasından ve tüm kan bulunan akrabalarından nefret ettiği bir dönem vardır. anne ve babayla bir yere gidecek diye ödü kopar, sokakta onlarla birlikte görünmekten utanır. gerçekten kendisini bir leyleğin getirmiş olmasını tercih eder.

    23. sevgiliyle eve çıkma
    henüz 15’ten gün alınmıştır ama bazen sanki biraz zorlansa olacakmış gibi gelir insana. üstünden uzun yıllar geçse bile canlı tutulabilen, sınırların zorlandığı tatlı bir hayaldir. bir erkek ailesiyle kızı isteyene, bir kız da istenene kadar süren bir yalan dünya…

    24. serserim benim
    efendi oğlanlar, hanım hanımcık kızlar ergen dünyası için katlanılır gibi değildir. nerede kötü çocuk, pgibopat kız varsa ona deliler gibi âşık olmak icap eder. bu eğilim yaş ilerledikten sonra da devam ediyorsa, sonuçlar daha acıklı olacaktır.

    25. kanka modeli sosyalleşme
    ılkokulda ‘senin en iyi arkadaşın kim?’le başlayan ikili dönem ergenlikte oturur. en fenası koca insanların hâlâ tek kankayla ahbaplığıdır. zaman içinde bir kanka biter, diğeri başlar. her şeyini ona anlatır, en çok onunla eğlenir. 30 küsur yaşında tuvalete birlikte giderler.
    ···
   tümünü göster