/i/Felsefe

filozofiya'ya inananların kafalarını açtıkları uhrevi altincidir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    Merhabalar. Bu gün bu yazımda dogmatik düşüncenin ne olduğunu hayatımızda ne gibi olumlu veya olumsuz etkilerini inceleyeceğiz.
    Dogmatik kelimesinin kökeni fransızcadan “dogmatique” ile dilimize evrilmiştir.
    Tdk:Felsefe Deney bilgisini, deneye dayanan kanıtları hiçe sayarak kanılarını inanç öğretilerinden çıkaran (düşünce biçimi) Olarak tanımlamıştır.
    Konuya hayatımdan örnekler vererek başlamak istiyorum.
    7-8 yaş meraklı zamanlarımda babama yönelttiğim bir soru ile başladı felsefem: Baba, belki de Allah yoktur ? Değil mi?
    Bu soruya babam inanılmaz şekilde “Belki oğlum.”cevabını vermişti. Artık daha rahat düşünebiliyordum. Yaklaşık 1 yıl sonra dayıma aynı soruyu yönelttiğimde ise dayım: “Sen Allah’a inanmıyor musun?” cevabını vermişti. Bi an içimde bir ağırlık hissetmiştim. Devamında ise “Allah ona inanmayanları cezalandırır.” Kelimesini duyunca artık daha az düşünmeye başlamıştım. Çünkü genel olarak hayatımızın başlangıcında çocukken bize mızmızlık yapıp yemediğimiz yemeği bile “Yemezsen Allah taş eder!” gibi korkuya bağlı olan bir koşullulukla büyürüz.( Her çocuk yaşamıştır demiyorum.) Genel olarak Allah’ın bu gibi kötü olay ve davranışlarda nedense toplum tarafından sonsuz bir güce sahip olan varlığın sonsuz gazabı bize hatırlatılır. Küçükken bu kelimeleri duya duya(Allah çarpar, Allah yakar) Allah’ın kendi gözümde imgesi şimşekli, gök gürültülü, yağmurlu havada uçan kırmızı sinirli ve her tarafa işaret parmağıyla yıldırımlar atan bir uçurtma olmuştur. Yani anlatmak istediğim Allah bilinci çocukluğumuzun en başından başlar ve bu inanç genelde onun yüce bir varlık olduğu değil de genelde bu gücün bizim yaptığımız kötülüklerin karşılığını misli fazlasıyla ödeten bir varlık olduğudur.
    Ana konumuza dönersek yine çocukluğumuzdan örnek vermek istiyorum.
    Din ile ilgili konuları genellikle çoğunlukla dile getirdiğimiz ortam okulda Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi dersleridir. Bu derslerde çocukların karışmış kafalarındaki sorular bir bir cereyan eder. Genelde en çok sorulan bir soru vardır ki bu hala da tam olarak açıklanmayan ortada kalan bir konudur. “Öğretmenim, benim annem babam hristiyan olsaydı ben müslüman olamayacaktım. Ama şanslıyım ki müslüman aileden doğdum. Peki, diğer çocuklar sırf bizden şanssız diye cehenneme gitmeleri adil mi?” Sorusu eminim ki bu kelimelerde olmasa da genel özet olarak tüm sınıflarda sorulmuştur. Öğretmenlerin tek bir cevabı vardır:” Eğer ki onlar ampülü icat edecek kadar düşünce gücüne sahipseler islam’ı da bulabilirler.” Gerçekten o zamanlar bu cevap bizlere aşırı mantıklı gelmekteydi. Bu düşünce yapısının tanımı bize liseye geçince öğretildi: Felsefe.

    Felsefe hayatımıza lise yıllarında girince herkes o dersten önce “Lan şimdi biz sorguluyacaz da acaba günah olur mu?”sözlerini duymuştur. Felsefe dersine girdikten sonra öğrenci artık bazı şeyleri sorgulamakta, analitik düşünce yapısına sahip olmaktadır. Bunun doğurduğu sonuç ise, daha fazla din kültürü dersinde sorulan daha çok sorular... Artık bizleri aşan sorular hocamıza yöneltilince hocamız: “ Çocuklar, sizin düşünebildiğiniz bir bardakdaki suyu temsil etsin ve Allah’ın kendisi ve bütünü( Din ,Peygamberlik, Evrenin oluşumu, Ahiret kavramları vb.) bir okyanusu temsil etsin. Şimdi düşünün, siz bir bardak su iken nasıl bir okyanusu algılayabilirsiniz?” cevabını vermiştir. Farkındaysanız ilkokul da islam’ı sonradan benimsemek için mükemmel bir felsefi düşünceye ihtiyacımız vardı. Şimdi ise sorgulamamamız gerekti.

    Devamı gelebilir fakat bu ortamda ne kadar tutar bilmem sadece yazasım geldi kelimelerin bazen dışarı vurulması gerekir. Ayrıca dil bilgisi hatalarım için şimdiden özür dilerim.
    ···
   tümünü göster