/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 1.
    +7 -2
     

    Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’un oğlu Muzaffer Bozok, babasının intiharını anlatıyor: 

     

    1938′de ben 17 yaşındaydım. O zamanlar evde yalnızdım. Atatürk hastaydı. O yüzden babam hep Atatürk’le kalıyor, hiç eve gelmiyordu. Annemleri, ablamları, eniştemleri de Avrupa’ya yollamıştı. 

     

    Sonra bir gün babam beni Dolmabahçe Sarayı’na davet etti. 
    - "Sana araba yollayacağım, biner gelirsin" dedi. 
    Çok sertti babam. Çok döverdi beni. Çok top düşkünüydüm, mektebim iyi değildi. Arada kaçar, maça giderdim. Kızardı çok. Yine böyle bir şeyi haber aldı, yanına çağırıp dayak atacak diye korktum. 
    Evde giyindim bekliyorum. Kapı çaldı. Resmi üniformalı biri geldi. "Moskof Ziya" derlermiş. Sarayın şoförüymüş. Boşnak. Bir seferinde ben bir Fenerbahçe maçında buna çarpmıştım. Beni dövecekti, kurtardılar. Babam beni dövmeye onu yolladı sandım. 

     

    - "Saraydan geliyorum. Baban yolladı, seni bekliyorlar" dedi. 

     

    Çıktım. Kel Ali de (Ali Çetinkaya) arabada. Gittik saraya. Ben korkudan titriyorum ama babam o kadar müşfik karşıladı ki beni, şaşırdım. 

     

    - "Bak Muzaffer" dedi; 
    - "Artık koca adam oldun" dedi, 
    - "Atatürk ölüyor" dedi. 

     

    Başladım ağlamaya. Çünkü ben Atatürk’ü hiç ölmez bilirdim kafamda. 

     

    - "Ağlama evladım. Atatürk’ü uyandıracaksın; duyarsa kızar" dedi. 
    - "Ben de sevmem erkeklerin ağlamasını" dedi. 
    - "Şunu bil ki" dedi, 
    - "Eğer Atatürk ölürse ben de hayatıma son vereceğim" dedi. 

     

    "Annemlere telgraf çektiğini, bir an önce trenle dönmelerini istediğini" söyledi. 

     

    -"Sen artık koca adam oldun. Ailenin erkeği sensin. Annen, ablaların sana emanet. Aileye bakarsın. Oku, memleketine faydalı bir adam ol" dedi. 

     

    Hiçbir şey söyleyemedim. Yüzümü sakladım. Beni öptü, uğurladı. Döndüm, bitik bir vaziyette. 

     

    Atatürk’ün cenazesine mekteple gittik. Bize köprü üzerinde bir yer vermişlerdi. O günden hatırladığım, herkesin çok üzgün olduğu, herkesin ağladığıydı. O zamankiler bugünküler gibi değildi; herhalde daha duygulu insanlardı. 

     

    Babam da çok sertti ama arkadaşlığı, dostluğu çok iyiydi; neşeli, konuşkan bir insandı. Ama intihar hadisesinden sonra neşesini kaybetti. 
    Eskiden titrerdim karşısında; artık korkmaz olmuştum. Bitik bir vaziyetteydi. 1941′deki vefatına kadar da öyle devam etti.“ 

     

    Salih Bozok'un doktorlara "kurşun vücüdun neresinden girerse insan daha çabuk ölür" diye sorarak karar verdiği intihar yöntemiyle Atatürk'ün ardından canına kıymaya teşebbüsünü  Muzaffer Bozok şöyle anlatıyor: 

     

    -"O sabah ben herzamanki gibi mektebe gittim" 
    -"Saat 09.30 da müdüriyete çağırdılar. 
    "Eve gitmen lazim" dediler. 

     

    Sokağa çıkar çıkmaz olanları anladım. Çünkü bayraklar yarıya inmişti. Evimiz Osmanbey'de idi. 

     

    -"Nerede babam" diye sordum. 
    -"Şişli Sıhhat Yurdu Hastahanesinde" dediler. 

     

    Koşarak gittim. Olup biteni orada oğrendim. 

     

    Ata'mı kaybetmiştim , babamı da kaybetmek üzere idim. 

     

    Babam canı çok kıymetli bir insandı. Böyle bir şeyi yapabildiğine inanamadım önce. Ancak Atatürk sevgisi o kadar büyüktü ki, onsuz bir dünyayı anlamsız buluyordu...  

     

    Salih Bozok, intihar girişiminden sonra bir yıl ölü gibi yaşadı. 
    ···
   tümünü göster