/i/Sinema

Sinema hayatı eşsiz kılar.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    uzun metraj film çekmek kolay iş değilmiş onu anladım, hele ki cebinde hiç para yoksa...

    7 yaşında ilk sinemaya gittiğim zaman film başlamadan önce 'tristar pegasus atı üzerime doğru gelirken gözlerim yuvalarından çıkacak gibi olmuştu, o kadar çok heyecanlanmıştım ki, sonra zaten bağımlı oldum, her gün sinemaya gitmek için para arıyordum, yıllar geçti büyüdüm ama sinemaya olan ilgimde benimle beraber büyüdü, ve sonra bir kameram oldu, elimden düşürmüyordum her yere onunla gidiyordum, kaset dayanmıyordu, sonra kamerayı bozdum, babamın kamerası ile çaktırmadan değiştirdim, aynı kameradan vardı ama o ona aitti, görse baya fırçalayacak ama bende ona göre plan yapıp kullanıp tekrar yerine koyuyordum ve sonunda babamın kamerasını da bozdum, güzel bir fırçaladı, ama yılmak yok tabi, hemen kuzenimi aradım ve onların kamerasını istedim, kuzenim de eğer babam yerinde görmezse ağzıma s.çar dedi, ikna kabiliyetim yeterince olgun tabi, dedim bir şey olmaz çaktırmadan yerine koyarız.
    sonunda dayımın kamerasını da aldım ve sonra onu da bozdum iyi mi...
    yine yıllar geçti ben biraz daha büyüdüm ve kendi kameramı aldım ve halen bozulmadı, sanırım olay kasetli kameralarda : )
    artık istediğim şeyi çekebilirim hemde kamerayı geri vermeden.

    filmin adı ne?'nin senaryosunu yazmaya başladığımda çok heyecanlıydım, yazarken kafamda sahneleri canlandırıyordum bu da bana daha da heyecan veriyordu, 2-3 ay sonra senaryo bitti bende hemen senaryoyu gösterebileceğim insanlar aramaya başladım, sağa bakıyorum sola bakıyorum kimse yok, kimse ilgilenmiyor veya ciddiye almıyorlardı, en sonunda birisini buldum, bir kadın, zamanında yılmaz güney ile beraber çalışmış vizyonlu bilir kişi.
    her neyse görüşme ayarlandı evine gittim, güzel karşılandım oturduk konuştuk, dedim böyle böyle bana yardımcı olun ben bu filmi çekmek istiyorum, biraz da senaryo'dan bahsettim iyi karşıladı sonra bana başka neler yapıyorsun dedi, bende o sırada kişisel sergimi açmak için evde bir şeyler yapıyordum, bir yandan da evimin kirasını vermek için salak bir mağaza da çalışıyordum, her neyse kadın bana şöyle dedi; bence sen ilk önce sergini aç oradan biraz piyasa yap insanları tanı ondan sonra da filmini çekersin dedi!
    yahu ben sergi açmak değil film çekmek istiyorum! bu nasıl bir geçiştirmedir böyle, diye içimden geçiştiriyorum, neyse biraz daha konuştuk tabi hiç verimli bir konuşma değildi, sonra kalktım tekrar iş yerine gittim, moral tak gibi tabi bütün kafam düştü, bir kaç insan daha baktım ama bulamadım sonra da senaryoyu rafa kaldırdım.

    aradan 6 ay geçti ailemin yanına dönüş yaptım, işimi değiştirdim (başka bir mağaza) bir süre de bu mağaza da çalıştım, sonra aradan tam olarak 2 yıl geçti ve ben iş değiştirmeye devam ediyordum, sonra bir gün senaryoyu elime aldım inceledim ve para tutacak sahneleri bir bir çıkarttım hemen hemen tekrar'dan yazdım diyebilirim, çünkü bu filmi ne olursa olsun çekmek istiyordum, hemen oyunculukla ilgilenen arkadaşlarımı aradım,ki bu konuda bana en çok yardımcı olan kişi de mahir akgündoğdu diye bir arkadaşım oldu, ve o kadar da bir samimiyetimiz olmamasına rağmen, sonra hemen deneme çekimleri audition'lar derken bir baktım ki elimde azımsanmayacak bir oyuncu listesi oldu, sonra bunları izledim eleme yaptım ve seçtiğim oyuncuları aradım dedim böyle böyle, bu filmi 0 bütçe ile çekeceğim yer almak ister misiniz? cevaplar olumluydu bende hemen çekim tarihlerini belirledim ve ilk bir kaç sahneyi çektik, hemen kurguya oturdum çekilen sahneleri düzenledim ve izledim, sanırım olacak bu iş dedim, 2 gün sonra baş rol yaptığım arkadaş beni aradı ve ünlü bir yönetmenden teklif aldığını artık filme devam edemeyeceğini söyledi! ki bu adam en başında bağımsız yönetmenlere ve filmlere çok saygılı olduğunu ve desteklediğini söylemişti ama sanırım yanılmıştı.
    benim moral tabi yine düşüşlerde kara kara düşünüyorum ne yapsam diye, hemen diğer yedek olarak düşündüğüm arkadaşımı aradım dedim böyleyken böyle filmimi bitirmem için baş role ihtiyacım var filmin baş rolü olur musun?
    cevap olumluydu, çünkü inanıyordu.
    senaryoyu bir kez daha ele aldım ve bu filmi çekmek için yaşadığım şeyleri de senaryoya dahil ettim, artık film yarı doğaçlama ve gerçekçilik üzerine ilerliyordu.
    yeni baş rol ile film olabildiğince güzel ve temiz ilerliyordu, sonra bütçeli bir film için sanat yönetmeni asistanı olarak iş geldi toplamda 2 ay sürecekti paramda yoktu tam üstüne geldi.
    bunu neden söylüyorum çünkü bu film için sokaklarda yapacağım reklama baya bir katkısı olacaktı.
    şöyle ki;
    bu filmde büyük bir ozalit mağazasından çıktılar alınacaktı ve ozalitçi de bu bütçeli filme sponsor olmuştu, e tabi git gel işlerini de ben yapacaktım : ) bu benim filmim için güzel bir fırsattı, ilk olarak çalıştığım filmin çıktılarını hallediyordum daha sonra da ozalitçi de arayı yaptığım çocuğa söylüyor çaktırmadan kendi filmim için afişler sticker'lar çıkartıyordum, tabi patrona çaktırmadan.
    her gittiğimde hem çalıştığım film hem kendi filmim için çıktılar alıyordum, hatta çalıştığım film'de artık bir çıktıya ihtiyaç yoktu ama ben sanki varmış gibi gidiyor, kendi filmim için stickerlar afişler yaptırmaya devam ediyordum, bir yandan da filmin rekldıbına başlamıştım, her yere sticker'lar yapıştırıyor, spreyler, kalemlerle filmin adı ne? yazıyordum, gördüğüm arkadaşlarıma da veriyor ve gittiklere yerlere yapıştırmalarını istiyordum, sağ olsun bir kaçı yapıştırdı...
    sonra çalıştığım bu filmden bazı nedenlerden ve insan egolarından dolayı bıraktım ve kendi filmime devam etmeye başladım, kurguya oturuyor ve ses'de problemler olduğunu görüyordum, bu gerçekten de büyük bir sorundu, sonra düşündüm ve ses problemi yaşadığım sahnelerin altına alt yazı ve müzik vererek farklı bir boyut kattım, sonra baktım ki film değişik bir hal almaya başladı ve çok da kötü durmuyordu, hatta filmin bir sahnesinde bu konuyu filme aktardım;
    bu sahnede mikrofondan dıdıt dıdıt diye bir ses geldiği için bu sahneyi böyle yaptım
    artık film tamamiyle orjinal bir hal almıştı, kim ne der nasıl dalga geçer gibi şeyleri düşünmüyordum, çünkü film'de artık her şeyi olduğu gibi göstermeye başlamıştım, sinema tv okuyanların veya sinema eleştirmenlerinin 'böyle film mi olur?' düşüncelerini düşünmüyordum.
    çünkü bu benim filmimdi ve ben bu film'de nasıl davranmak istiyorsam o şekilde davranıyordum, kimseye hesap vermeden, sinemanın sözüm ona koydukları kurallarını hiçe sayarak çekiyordum, çünkü bana göre sinema ezberbozan bir sanat dalıydı.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster