/i/Sinema

Sinema hayatı eşsiz kılar.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +3
    ihsan Yüce 1991 yılında vefat ettiğinde, Can Yücel, Salacak’taki cenaze evinde düzenlenen ufak törene katılır. Daha sonra, kendisini Üsküdar’a zütürmesi için Yusuf Ekşi’ye ricada bulunur.

    Yusuf Ekşi, ricayı kabul eder. Ama meraklıdır da, Can Baba’ya neden mezarlığa gelmediğini sorar. Can Yücel, sararmış bıyıklarını ve sakallarını okşayarak cevap verir o tok sesiyle: “insan arkadaşını hiç gömebilir mi yahu?”

    Birçok Türk filminde yardımcı karakter olarak yer alır. Her tür tipe bürünmüştür beyaz perdede. Mazlumdan deliye, Karadenizli’den Güneydoğulu’ya, dalkavuktan ayyaşa… Her daim yan karakterde yer almasına bakmamak gerekir yine de. Çünkü baskın karakterli oyunculuğuyla bir şekilde filmi tamamlayan karakter oyunculuklarıyla hafızalara yer etmiştir ihsan Yüce. Kendine has sigara içişi, sigaradan sararmış bıyıklarıyla bütünleşir adeta. Yazdığı senaryolara kendi yaşamından ve dönemin siyasi olaylarına göndermeler yerleştirir. Çok zekidir çünkü, toplumcudur ve toplumun yanında olduğunu bir şekilde göstermek ister. ihsan Yüce, bir bakıma, 1970’lerde yükselen köylü sosyalist hareketin sinemamızdaki taşlama örneklerini kaleminin ucunda ve en yalın en anlaşılır dille işlemiş tek sanatçıdır. Yılmaz Güney’in mizahtaki dengidir. Argoyu da yerinde ve gerçekçi, cömertçe kullanmıştır. Lafını esirgemeyen bir senarist yazardır Yüce.

    Keza senaryosunu yazıp oynadığı Kibar Feyzo filminde bu tarz sahnelere rastlamak mümkündür. Kibar Feyzo filmi görünüşte mizah filmidir ama aslına bakılınca sosyalizme övgü olarak kaleme alınmıştır, bunu kendisi de söyler. Örneklemek gerekirse; filmin Faşo Aga’sı Maho’nun bir sahnede Feyzo’ya, “Ula şurda 141, 142 başsınız lo!” repliği, anayasanın 141 ve 142. Maddelerine göndermedir. Bu maddeler komünist cemiyetler kurmanın suç olduğuna ve komünizm, anarşizm, diktatörlük, ırkçı­lık propagandalarını ve millî duyguları yok etmeye ve zayıflatma­ya yönelik propagandaların cezalandırılmasıyla alakalıdır. Film içerisinde yine sendikalaşmanın önemi ve işçilerin birlik olmasıyla alakalı birçok propaganda yer alır. Bu yönüyle ve içerisinde bulundurduğu daha birçok şeyle bir başyapıtı kendi imkânlarıyla ve riskleriyle yüklenip dile getirmiş, senaryolaştırmış ve çektirmiş kişidir ihsan Yüce. Dönemin baskılarına ve dayatmalarına karşı gelmiş bir yürektir.

    Sinema, tiyatro, resim ve heykel dışında edebiyatla da ilgilidir ihsan Yüce. Dostlarının anlatılarına göre pek çok şiiri vardır ama bunların hiçbiri yayımlanmamıştır. Yazmayı sever, üretkenliği buraya da yansımıştır lakin şiirlerini ve eleştirel yazılarını bulmak pek mümkün değildir. Günümüze ulaşan en bilinen şiiri “Ekmek, Şarap, Sen ve Ben” dir. Şiir Mazlum Çimen’in bestesiyle Mümtaz Sevinç’çe de seslendirilmiştir.

    “…Bir kere Aristo’nun hocası olmuştum
    Ona verdiğim dersle gurur duymuştum
    Bazen Jan Dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
    Bazen odunun ateşleyen bir cellât olurum
    Eğer daha da içersem
    Shaskespare halt etmiş derim karşımda
    Salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
    işte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
    Enayiymiş be Platon…
    Bir içsin de görsün….

    Ne felsefesi varmış bu hayatın
    Anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu…”
    ···
   tümünü göster