/i/Saçmalamaca

Bu altincide saçmalamak serbest !
  1. 1.
    +1
    vah vah gerçekten cok üzücü sabah sabah kahvaltının basında benı aglattın lan olum ne anlatıon lan sen * :)
    ···
  2. 2.
    +1
    @5 tak üzerine master yapmış amk. kendini anlat desem 3 satır yazar tak için destan yazmış
    ···
  3. 3.
    0
    Ne zaman ekşınlı bi durum olsa geliyor geçmişine yandığım.
    züte oluşturduğu baskıdan mıdır bilmem tam 31 çekicem hoop geliyor. 31 i ertelesem külodum pisleniyor, ertelemesem zevki kaçıyor. takumla başım dertte,ne yapsam bilmiyorum. Benden bir parça, zütümü tıkıyamıyorum.
    ···
  4. 4.
    0
    Yoksa sen hala elizabeth * yaşın kaç senin
    ···
  5. 5.
    0
    heyecan yapıyon sen 31 çekcen zaman. Yapma ! o tak ondan geliyo
    ···
  6. 6.
    0
    tak, besinlerin sindirilmesi ve emiliminden sonra geriye kalan ve bağırsaklardan atılan atık maddeye verilen ad. normal olarak yüzde 75 su, yüzde 25 katı madde içerir, tıpkı insan vücudu ve dünya gibi. birleşiminde değişen miktarlarda selüloz ve sindirilmemiş lifler, başta kalsiyum ve fosfat olmak üzere inorganik maddeler, yağ ve türevleri, bakteri ve mukuslar bulunur. bir insanın bir günde çıkardığı miktar ortalama 150 gr dır. bütün bunları bir yana bırakır ve günlük dil içerisindeki kullanımına, insanların taka karşı takındığı tavra bakarsak, ona bugün hak ettiği değerin verilmediği görülecektir.

    günümüzde ellenilmesini istemediğimiz şeyler için kullanılan “kaka” “ee” gibi ifadeler taku aşağılar niteliktedir. söylenmesi ayıptır. yerken iyi olan, çıktıktan sonra yüzüne bakılmaz bir hale gelmiştir, kokusu artık katlanılmazdır. dışkı lafı bile öteki olmayı ifade eder.

    bununla birlikte takun faydaları saymakla bitmez. gelin takun hayatımızdaki önemine şöyle bir göz atalım.
    yaşamımızın devamı için gerekli olan fosfor, azot, su, karbon gibi maddeler ekosistemde bir döngü içerisindedir ve bu sayede canlılar tarafından tekrar tekrar kullanılır. tak, bu döngü içerisinde yeri doldurulamaz bir öneme sahip. basitçe anlatmak gerekirse, insanoğlu ağaçtan elma, kümesten tavuk yer. yedikleri sindirim sisteminde kısa bir yolculuktan sonra dışarı atılır. çıkan tak, bakteri ve ayrıştırıcılar sayesinde azot olarak toprağa karışır. ayrıca parçalanma sonucu dönüşüme uğrar ve yapısındaki karbon dioksit atmosfere salınır. topraktan ot çıkar, tavuk bu otu yer. elma ağacı kökleri sayesinde ihtiyacı olan maddeleri bu topraktan alır. elma ağacı ve ot havadan karbon dioksit alır. insanoğlu elma yer, tavuk yer. yediğimizi çıkarmasaydık bu döngü sekteye uğrardı.

    bir ayrıştırıcı olan takböceği gibi bazı canlılar yalnızca takta yaşayabilirler. taku ayrıştırırken hem kendilerini hem yavrularını besler, hem de yumurtalarının rahatça gelişebileceği bir ortama sahip olurlar. eski mısır’da takböceğinin dışkı içine yumurtlaması, yumurtadan yeni bir larva çıkması ve bu larvanın başkalaşım geçirerek yeni bir takböceğine dönüşmesi, güneşin her gün batıp, yeniden doğuşuna benzetilirdi. bu yüzden takböceği, eski mısır’da varoluş, ölümsüzlük ve yenilenmenin simgesi olarak kutsal kabul edilirdi. günümüzde ise ekolojik denge içerisindeki yerine bakarsak takböceğinin bu saygıyı hak etmesi gerektiğini görürüz.

    insan kişiliğinin oluşmasında tak yine büyük bir görev üstlenir.
    rahatça çiş, tak yapabilmek ve ya tutabilmek haz doğurur. çocukların tuvalet alışkanlığı edindiği süreç aynı zamanda bir çekişme sürecidir. çocuk haz ilkesinin etkisiyle dilediğince boşalmakta bir müddet direnir, tuvaletini yapma sürecini mümkün olduğunca uzatmaya çalışır. annesi ise tuvaletini yapmasını ister. anne, ortamın dileklerini ve gücünü simgeler.

    çocuk zorlandığında kendi gücünü göstermek için tuvaletini yapmaz. oturaktan kalkıp giyindikten sonra yapar. ya da çocuk bilerek ve isteyerek donunu kirletmeyip annesinin istediği gibi dışkıladıkça ve aferin aldıkça, dışarı çıkan takun değeri artar. anneyi sevindirebilmek için bu nesne kullanılır. annesinin isteklerine boyun eğen çocuk ileride itaatkâr olurken diğeri hayat karşısında asi bir tavır takınacaktır.

    iki yaşını doldurmadan dışkı denetimi konusunda zorlayıcı bir tutum sergileyen anneler, kasları henüz gelişmemiş çocuğun kişilik gelişmesini olumsuz etkiler. bu çocuklar büyüyünce aciz, planladıkları eylemi bir türlü gerçekleştiremeyen bir kişiliğe sahip olurlar. tuvalet alışkanlığı edindirme sürecinde aşırı ilgili olunması halinde çocuk dışkıya fazla önem verir. dışkıyı tutmak alışkanlık halini alır. değer kazanan tak, ileride her şeyi biriktiren cimri, tutucu bir kişilik meydana getirir.
    ayrıca tuvalet eğitimi sırasında çocuk, dışkılamanın ve dışkının pis olduğu öğretisini cinselliğe yansıtarak bu konu için de aynı sonucu çıkarır. çünkü gerek dışkılama, gerekse üreme organı onun için aynı ya da bitişik, dolayısıyla pistir. bu da ileride yaşanabilecek cinsel sorunlara zemin hazırlar.

    tak, kişinin bedensel özellikleri hakkında da bilgi verir.
    rahatsızlandığımızda doktorlar bizden dışkı tahlili isteyebilirler. dışkı kültürü denilen bu olayda amaç, sindirim kanalında çeşitli hastalıklardan sorumlu bakterilerin dışkıda aranmasıdır. tifo ve para tifo etkeni olan bakteriler, basilli di¬zanteriye yol açan bakteriler, bağırsak iltihabına yol açan mikroplar, hazırlanan dışkı kültürlerinde saptanabilmektedir. bel soğukluğu ve frengi gibi cinsel ilişkiyle bulaşan bağırsak hastalıklarında da dışkı muayenesi büyük önem kazanmıştır. bunların yanı sıra kullanılan ilaçlar, alınan uyuşturucular yine dışkı analiziyle bulunabilmektedir. bu yüzden önemli kişilerin dışkıları büyük bir gizlilikle imha edilir. ayrıca köpek gibi birçok hayvan, eş seçme döneminde sidik ve dışkı kokularının yardımına ihtiyaç duyarlar. dışkının kokusu, hayvanın üremeye hazır olup olmadığını karşı cinse bildirir.

    kişinin yedikleri ağız, boğaz, mide ve bağırsaklardan geçerken deri parçaları, kan gibi küçük hatıralar alarak vücuttan çıkar. bu sayede dışkıdan dna testi de mümkün olmaktadır.
    kısacası takun aslında sensin.

    peki, takun bu kadar faydası bilinmekteyken ne oldu da takumuza karşı bir tavır takındık. henüz bebekken onu kendimizden bir parça olarak görür, onunla oynar hatta tadına bakardık. şimdi ise ona hak ettiği değeri vermek bir yana yüzüne bile bakamaz bir hale geldik. kendi evinde, ona gurbetteymiş gibi davranmaktayız. oysa şüphesiz ki bizi takumuzdan ayıran tiksinti, utanma, toplumsal kurallar, ahlak ve estetik gibi sonradan öğrenilen kavramlardır. ama bunların oluşmasına önayak olan güç nedir? bunu anlamak için tarihte ufak bir yolculuk yapmalıyız.

    şüphesiz ki taka, hak ettiği değerin verildiği tarih öncesi zamanlar da olmuştu. o zamanlar ev yapımından yakacağa kadar pek çok alanda yerini almıştı. taka verilen değerin azalmasında paranın icadının önemi büyüktür. para ile dışkı arasındaki ilişki lidyalıların m.ö. 7. yy.da altın gibkeleri icat etmelerine kadar dayanır. babil metinlerinde altın “şeytan dışkısı” anldıbına gelen “mammon” olarak anılır. günümüzde ise “şeytan’ın dışkısı” lafı petrol için kullanılmaktadır. doğu mitolojisinde, şeytanın âşıklarına verdiği altının, o gittikten sonra dışkıya dönüştüğünü anlatan efsaneler yer almaktadır. günümüzde de parasını saklayanlara “kirli çıkın”, mirasyedilere “altın sıçan” ve zenginlere “tak gibi parası var” gibi yakıştırmalar bunu kanıtlar niteliktedir.
    yine babil’de tanrıya ulaşmak için yapılan ünlü babil kulesi, insanın kendini beğenmişliğini simgeler. kutsal kitaplarda da geçen bu kule tanrı tarafından yıkılır ve insanoğluna 72 farklı dil verilir. ve bakın bu kule neye benzemektedir.

    14yy fransa’sında ise tak para kazandıran bir madde hali alır. sokaklardaki taklara basmamak için topuklu ayakkabı, pencerelerden atılan taklara karşı şemsiye ve tak kokularını önlemek için parfümün icat edilmesi günümüzde dahi süren bir moda akımının ve giyim, kozmetik sektörlerinin oluşmasına önayak olur.

    ve sonunda kendi üretimimiz olan takumuza yabancılaştık. kapitalist şirketler, önümüze model olarak koydukları manken, popçu, sinema yıldızlarına özendirerek ya da moda ve akımlar üreterek hayali bir dünya yaratmaktadır. bu dünyada yaşama isteği, yeni alışverişler yapmaya yol açacaktır. kullan at mantığı ile ihtiyacımız olmayan şeyleri sırf toplumda yer edinebilmek için tüketmemiz isteniyor.

    ye sıç mantığı ile ne yersek yiyelim aynı şeyin çıktığının farkına varmadan tüketmemiz isteniyor. yemek için çırpındığımız hamburger, tak olduktan sonra yüzüne bile bakılmadan sifon çekiliyor. takumuza bakamayacak bir hale getirildik ki tüketirken düşünmeyelim. markalar, özgürlük vaat ederek ürününü sattırma çabalarına giriyor. oysa takuma bakamadıktan sonra o özgürlüğün canı cehenneme. insanların sosyal bir gruba ait olma ihtiyacından faydalanan şirketler bir şeyi unutuyorlar. herkes sıçar. hatta mankenler bile. bu da tüm insanların eşit olduğunun bir kanıtıdır. tak taşır herkes, bu kibir niye. babil’in kulesi’ni yıkan da bu kibir değil midir?

    ben takumuza elleyelim demiyorum, ama sifonu çekmeden önce bir anlığına göz göze gelelim ve kendimizi sorgulayalım. unutmayalım ki topluma yabancılaşma, kendine yabancılaşma ile başlar. kendine yabancılaşma ise takumuza yabancılaşma ile başlar.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Senin amk
      ···