/i/Tespit

  1. 51.
    0
    istediğimiz yalnızca, işçinin sırf sermayeyi artırmak için yaşadığı, sırf egemen sınıfın
    çıkarının gerektirdiği kadar yaşadığı mülkiyetin bu rezil karakterini ortadan kaldırmak.
    Burjuva toplumunda canlı emek, yalnızca birikmiş emeği artırmanın bir aracıdır. Komünist
    toplumda ise birikmiş emeği, yalnızca işçilerin yaşam sürecini genişletmek, zenginleştirmek,
    geliştirmek için bir araçtır.
    Demek ki burjuva toplumda geçmiş bugüne hükmediyor, komünist toplumdaysa bugün,
    geçmişe hükmediyor. Burjuva toplumda çalışan birey özerk değilken, kişisel değilken,
    sermaye özerk ve kişiseldir.
    işte bu koşulların ortadan kaldırılmasına burjuvazi, kişiselliğin ve özgürlüğün ortadan
    kaldırılması diyor! Haklı da. Yalnız, burjuva kişiselliğinin, burjuva özerkliğinin, burjuva
    özgürlüğünün kaldırılması söz konusu tabii.
    Şimdiki burjuva üretim ilişkileri içinde özgürlük deyince, özgür ticaret, özgür alış satış
    anlaşılmakta.
    Ama bezirgânlık düştü mü, özgür bezirgânlık da düşer. Bizim burjuvazinin başka özgürlük
    çığırtkanlıkları gibi özgür bezirgânlık deyişleri de ancak bağımlı bezirgânlığa, ortaçağın
    köleleştirilmiş yurttaşına karşı bir anlam ifade eder, yoksa komünizmin, bezirgânlığı ve
    burjuva üretim ilişkilerini ortadan kaldırması karşısında, burjuvazinin kendisini ortadan
    kaldırması karşısında, anlamı kalmaz.
    Özel mülkiyeti ortadan kaldırmak istiyoruz diye dehşete düşüyorsunuz. Oysa sizin mevcut
    toplumunuzda nüfusun onda dokuzunun özel mülkiyeti ortadan kaldırılmış durumda; özel
    mülkiyetiniz ancak onda dokuzun buna sahip olmaması sayesinde ayakta duruyor. Demek ki
    bizi suçlamanızın nedeni, toplumun ezici çoğunluğunun mülksüz olmasını zorunlu koşul
    koyan bir mülkiyeti ortadan kaldırmak istememiz.
    Tek kelimeyle bizi, sizin mülkiyetinizi ortadan kaldırmak istemekle suçluyorsunuz. Doğrusu,
    istediğimiz de bu.
    Emek, sermayeye, paraya, toprak rantına, kısacası tekelleştirilebilir bir toplumsal güce
    dönüştürülemediği andan itibaren, yani kişisel mülkiyet burjuva mülkiyetine geçirilemediği
    andan itibaren, bireyin ortadan kaldırıldığını ilan ediyorsunuz.
    Birey deyince burjuvadan başka birini, burjuva mülk sahibinden başka birini düşünmediğinizi
    itiraf ediyorsunuz demek ki. işte o birey kalmamalı doğrusu.
    Komünizm, kimsenin toplumsal ürünleri mülk edinme gücünü elinden almıyor, yalnızca o
    mülkiyet yoluyla başkasının emeğini boyunduruğa sokma gücünü alıyor.
    Özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla tüm faaliyetin duracağı, genel bir tembelliğin ortalığı
    kaplayacağı ileri sürüldü.
    Buna göre burjuva toplumu çoktan atalet yüzünden çökmüş olmalıydı; çünkü o toplumda
    kimler çalışıyorsa, mülk edinemiyor, kimler mülk sahibiyse, çalışmıyor. Tüm bu kaygı,
    sermaye olmadığı anda ücretli emek de olmaz, totolojisine varır.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    0
    Onların söyledikleri yalnızca, mevcut bir sınıf mücadelesinin, gözler önünde cereyan eden bir
    tarihsel hareketin somut ifadeleridir. Şimdiye kadarki mülkiyet ilişkilerinin ortadan
    kaldırılması hiç de komünizmin ayırt edici bir özelliği değildir.
    Tüm mülkiyet ilişkileri sürekli bir tarihsel dönüşüme, sürekli bir tarihsel değiştirmeye tabi
    olmuşlardır.
    Örneğin Fransız Devrimi, burjuva mülkiyet hatırına feodal mülkiyeti ortadan kaldırmıştır.
    Komünizme özgü olan, bütünüyle mülkiyetin kaldırılması değil, burjuva mülkiyetinin
    kaldırılmasıdır.
    Ama modern burjuva özel mülkiyeti, ürünlerin, sınıf karşıtlıklarına dayalı, birinin ötekini
    sömürmesine dayalı biçimde üretilmesinin ve sahiplenilmesinin en son ve en tam ifadesidir.
    Bu anlamda komünistler, kuramlarını: özel mülkiyetin kaldırılması, diye tek bir sözle
    özetleyebilirler. Biz komünistler, kişisel olarak kazanılmış, kişinin kendi çalışmasıyla elde
    edilmiş mülkiyeti ortadan kaldırmak istemekle suçlandık; her çeşit bireysel özgürlüğü,
    bireysel edimi ve bireysel özerkliği meydana getiren şeymiş mülkiyet.
    Kişisel çalışmayla elde edilmiş, hakkıyla kazanılmış, kişisel kazançla edinilmiş mülkiyet!
    Burjuva mülkiyetinden önce var olan, küçük burjuva, küçük köylü mülkiyetinden mi söz
    ediyorsunuz? Onu bizim kaldırmamıza gerek yok ki, sanayinin gelişmesi ortadan kaldırdı onu,
    gün geçtikçe daha da kaldırmakta.
    Yoksa modern burjuva özel mülkiyetinden mi söz ediyorsunuz?
    Peki ücretli emek, proleterin emeği mülk sağlıyor mu kendisine? Asla. Onun emeği sermaye
    yaratıyor, yani ücretli emeği sömüren mülkiyeti sağlıyor, yalnızca yeniden sömürmek üzere
    yeni ücretli emek üretmesi halinde artabilen mülkiyeti. Bugünkü biçimiyle mülkiyet, sermaye
    ile ücretli emek arasındaki karşıtlıkta deviniyor. Bu karşıtlığın her iki yanını bir gözden
    geçirelim.
    Kapitalist olmak, üretimde salt kişisel değil, toplumsal bir konum almak demek. Sermaye,
    ortaklaşa bir üründür ve ancak pek çok üyenin ortak edimiyle, evet son tahlilde ancak
    toplumun tüm üyelerinin ortak edimiyle harekete geçirilebilir.
    Demek ki sermaye, kişisel değil toplumsal bir güç.
    O halde sermaye, toplumun üyelerinin tümüne ait olan bir ortak mülkiyete dönüştürülürse,
    kişisel mülkiyet toplumsal mülkiyete dönüştürülmüş olmaz. Yalnızca mülkiyetin toplumsal
    karakteri değiştirilmiş olur. Sınıfsal karakterini yitirir.
    Gelelim ücretli emeğe:
    Ücretli emeğin ortalama fiyatı, asgari ücrettir, yani işçinin işçi olarak hayatta kalması için
    zorunlu olan geçim araçları toplamı. Öyleyse ücretli işçinin edimiyle sahip olduğu şey ancak
    onun çıplak hayatını yeniden üretmesine yeter. Emek ürünlerinin, ancak doğrudan hayatı
    yeniden üretmek üzere böylesi kişisel mülkiyetini, yani başkasının emeği üstünde egemenlik
    kurduracak net gelir bırakmayan kişisel mülkiyeti asla kaldırmak istiyor değiliz. Bizim
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    0
    Gördük ki şimdiye kadar toplumların hepsi ezen ve ezilen sınıfların karşıtlığına
    dayanmaktaydı. Ama bir sınıfı ezebilmek için ona en azından kölece varlığını sürdürebileceği
    koşulları sağlamak gerekir. Serf, serflik döneminde komün üyeliğine yükselmeye çalışmıştır,
    nasıl feodal mutlakıyet boyunduruğu altında küçük burjuva da burjuvalığa çıkmışsa. Buna
    karşılık modern işçi, endüstrinin ilerlemesiyle kalkınacağına, kendi sınıfının koşullarının da
    daha altına düşmektedir sürekli. işçi sefilleşiyor ve sefalet, toplumdan ve zenginlikten daha
    hızla gelişiyor. Böylece apaçık ortaya çıkıyor ki, burjuvazi daha uzun süre toplumun egemen
    sınıfı olarak kalma ve kendi varoluş koşullarını topluma düzenleyici yasa olarak dayatma
    yetisinde değil. Burjuvazi egemenliğini sürdürme yetisinde değil, çünkü kölesine köle olarak
    bile var olma güvencesi veremiyor, çünkü köleyi, o kendisini besleyeceğine kendisi onu
    beslemek zorunda olduğu bir duruma düşürüyor elinde olmaksızın. Toplum artık burjuvazinin
    sultasında yaşayamaz, yani, burjuvazinin varlığı toplum tarafından taşınabilir gibi değil.
    Burjuva sınıfının esas varlık ve egemenlik koşulu, servetin özel ellerde birikmesidir,
    sermayenin oluşması ve artmasıdır; sermayenin koşulu ise ücretli emektir. Ücretli emek
    yalnızca işçilerin kendi aralarındaki rekabete dayalı. Taşıyıcısı ister istemez ve engelsizce
    burjuvazi olan sanayinin ilerlemesi, işçilerin rekabet yoluyla yalıtılması yerine onları bir araya
    getirerek devrimci birleşimlerini sağlamakta. Demek ki büyük sanayinin gelişmesiyle
    burjuvazinin üretim yaptığı ve ürünü sahiplendiği kendi temeli ayağının altından çekilmekte.
    Burjuvazi her şeyden önce kendi mezar kazıcılarını üretiyor. Onun yıkılması da proletaryanın
    zaferi de aynı oranda kaçınılmaz.

    II - Proleterler ve Komünistler
    Komünistlerin proleterlerle ilişkisinin aslı nedir?
    Öteki işçi partileri karşısında komünistler özel bir parti değildir.
    Komünistlerin, tüm proletaryanın çıkarlarından ayrı bir çıkarları yoktur.
    Proletarya hareketini biçimlemek üzere özel ilkeler koymazlar.
    Komünistlerin öteki proletarya partilerinden tek ayrıldıkları nokta, bir yandan proleterlerin
    çeşitli ulusal mücadeleleri içinde, tüm proletaryanın ulusallıktan bağımsız ortak çıkarlarını
    öne getirerek geçerli kılmaları, öbür yandan da burjuvazi ile proletarya arasında yürüyen
    mücadelede her zaman hareketin bütününün çıkarlarını temsil ediyor olmalarıdır.
    Demek ki komünistler pratikte, bütün ülkelerin işçi partilerinin en kararlı, hep ileriye zütüren
    kesimleridir; kuramsal olarak komünistler, proletaryanın öteki kitleleri önünde, proleter
    hareketin koşullarını, gidişini ve genel sonuçlarını gören bir öncüllüğe sahiptir.
    Tüm öteki proletarya partileri gibi komünistlerin de ilk amacı: proletaryanın sınıf düzeyinde
    oluşması, burjuva egemenliğinin yıkılması ve proletaryanın siyasal iktidarı ele geçirmesi.
    Komünistlerin kuramsal ifadeleri asla şu ya da bu dünya düzelticisinin icat ettiği ya da
    keşfettiği fikirlere, ilkelere dayanmaz.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 54.
    0
    Nihayet sınıf mücadelesi belirleyici sona yaklaşınca, egemen sınıfın kendi içindeki çözülme
    süreci, tümüyle eski toplumun çözülme süreci öylesine şiddetli ve keskin bir niteliğe varır ki,
    egemen sınıfın küçük bir bölümü ondan koparak geleceği elinde taşıyan devrimci sınıfın
    safına geçer. Nasıl geçmişte bu yüzden soyluların bir bölümü burjuvazinin saflarına geçmişse,
    şimdi de burjuvazinin bir bölümü, özellikle de tarihsel hareketin bütününü kuramsal olarak
    kavrama yolunda çalışmış bir kısım burjuva ideologu, proletarya saflarına geçmektedir.
    Günümüzde burjuvazinin karşısında yer alan tüm sınıflar içinde yalnızca proletarya gerçekten
    devrimci sınıftır Öteki sınıflar göçüp gitmekte ve büyük sanayinin gelişimiyle çökmektedirler,
    proletarya ise büyük sanayinin en kendine özgü ürünüdür.
    Orta kesimler, küçük sanayici, küçük tüccar, zanaatçı, köylü, hepsi orta kesim olarak varlığını
    çöküşe karşı güvenceye almak için mücadele eder burjuvaziyle. Demek ki bunlar devrimci
    değil tutucudurlar. Dahası, gericidirler, tarihin çarkını geriye doğru döndürmeye uğraşıyorlar.
    Eğer devrimci iseler, proletaryaya geçiş önlerinde durduğu içindir bu ve o zaman şimdiki
    çıkarlarını değil gelecekteki çıkarlarını savunurlar, proletaryanın bakış konumuna geçmek
    üzere kendi konumlarını terk ederler.
    Lümpen proletaryaya gelince, eski toplumun bu en alt katmanlarındaki pasif çürümüşlük, bir
    proleter devrim sayesinde yer yer hareketin içine savrulsa da, yaşam tarzının bütünü gereği
    gerici çabalara satılmaya daha istekli olacaktır.
    Eski toplumun varlık koşulları, proletaryanın varlık koşulları içinde zaten yok edilmiş
    durumda. Proleter mülksüzdür; karısı ve çocuklarıyla ilişkisinde artık burjuva aile ilişkileriyle
    ortak hiçbir yan yoktur; ingiltere'de nasılsa Fransa'da da aynı olan, Amerika'da nasılsa
    Almanya'da da aynı olan modern sanayi işçiliği, sermayenin boynuna geçirdiği bu modern
    boyunduruk, proleterin üstünden her çeşit ulusal karakteri sıyırıp atmıştır. Yasalar da, ahlak
    da, din de, proleter için ardında bir o kadar burjuva çıkarları gizlenmiş burjuva önyargılarıdır.
    Egemenliği ele geçiren tüm daha önceki sınıflar, kazanmış oldukları yaşam konumunu, bütün
    toplumu bu kazanımın buyruğu altına sokarak güvenceye almaya bakmışlardır. Proleterler ise
    üretici güçleri ancak, o zamana kadarki kendi mülk edinme tarzlarını ve böylece o zamana
    kadarki tüm mülk edinme tarzlarını ortadan kaldırarak ele geçirebilirler. Proleterlerin
    güvenceye alacak hiçbir şeyleri yoktur, o ana kadarki özel güvencelerin ve özel sigortaların
    hepsini tahrip etme zorunlulukları vardır.
    Şimdiye kadarki tüm hareketler, azınlıktakilerin hareketiydi veya azınlıktakilerin çıkarına
    hareketlerdi. Proleter hareket ise, son derece büyük bir çoğunluğun, son derece büyük bir
    çoğunluk çıkarı adına giriştiği özerk harekettir. Şimdiki toplumun en alt katmanı olan
    proletarya, resmi toplumu oluşturan katmanların tüm üstyapısını bütünüyle havaya
    uçurmadıkça doğrulamaz, ayağa kalkamaz.
    içerik açısından değilse de biçim açısından proletaryanın burjuvaziye karşı mücadelesi ilk
    aşamada ulusaldır. Her ülkenin proletaryası elbette önce kendi burjuvazisiyle hesaplaşmak
    durumundadır.
    Proletaryanın gelişmesinin genel evrelerini çizerek mevcut toplumun içindeki az ya da çok
    gizli iç savaşı, açık bir devrimin patlak verdiği ve burjuvazinin zorla devrilerek proletaryanın
    kendi egemenliğini kurduğu noktaya kadar izledik.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    0
    Buna karşın "Manifesto", üstünde değişiklik yapmaya artık kendimizde hak görmediğimiz bir
    tarihsel belgedir. Daha sonraki bir basım belki 1847'den günümüze köprü kuran bir girişle
    birlikte yayınlanır; önümüzdeki basım ise buna zaman bırakmayacak kadar ani oldu.
    Londra, 24 Haziran 1872
    Karl Marx - Friedrich Engels
    1888 ingilizce Baskıya Önsöz
    Manifesto 1848 öncesinin siyasal koşullarında kaçınılmaz olarak gizli örgütlenmiş,
    başlangıçta sadece Alman sonraları ise uluslararası bir işçi birliği olan Komünistler Birliği'nin
    platformu olarak yayınlandı. Marx ve Engels, Birliğin Kasım 1847'de Londra'da gerçekleşen
    kongresinde teorik ve pratik açıdan ekgibsiz bir parti progrdıbının yayınlanmasını sağlamak
    için görevlendirildiler. Almanca kaleme alınan metin, 24 şubat'taki Fransız Devriminden
    birkaç hafta önce, Ocak 1848'de basılmak için Londra'ya yollandı. Bir Fransızca çevirisi 1848
    Haziran Ayaklanması'ndan hemen önce Paris'te yayınlandı. Miss Helen Macfarlane tarafından
    gerçekleştirilen ilk ingilizce çevirisi 1850 yılında, George Julian Harney'in "Red
    Republican"ında Londra'da okuyucuyla buluştu. Manifesto'nun bunun dışında Danimarka ve
    Polonya dillerinde baskıları da yapıldı.
    Proletarya ile burjuvazi arasındaki ilk büyük meydan muharebesi olan 1848 Paris Haziran
    Ayaklanması'nın bastırılması Avrupa işçi sınıfının toplumsal ve siyasal mücadelesini geçici
    bir süre geri plana itti. O zamandan sonra egemenlik için verilen savaş Şubat Devrimi
    öncesinde olduğu gibi mülk sahibi sınıfların farklı kesimleri arasında gerçekleşti; işçi sınıfı,
    radikal burjuvazinin en sol kanadı konumuyla ve siyasal hareket serbestliği için mücadeleyle
    sınırlandı. Kendi başına proleter hareketler, sürdükleri ve yaşam işareti verdikleri yerlerde
    acımasızca ezildiler. Böylelikle Prusya polisi Komünistler Birliği'nin o zamanlar Köln'de
    bulunan Merkez Komitesinin izini buldu. Üyeleri tutuklandı ve on sekiz ay süren tutukluluk
    sonunda Ekim 1852'de mahkemeye çıkarıldılar. Bu meşhur "Köln Komünistler Davası" 4
    Ekim'den 12 Kasım'a kadar sürdü; tutukluların yedisi üç yıldan altı yıla kadar kale hapsine
    çarptırıldılar. Hükümden hemen sonra Birlik, kalan üyeleri tarafından resmen feshedildi.
    Manifesto'ya gelince: hafızalardan silinmeye mahkûmmuş gibi görünüyordu.
    Avrupa işçi sınıfı egemen sınıfa karşı yeni bir saldırı için yeterli kuvveti topladığında,
    Uluslararası işçi Birliği oluştu. Ancak açıkça Avrupa'nın ve Amerika'nın savaşma isteğiyle
    dolu tüm proletaryasını yek vücut hale getirmeyi amaçlayan bu birlik, Manifesto'da dile
    getirilen ilkeleri hemen ilan edemedi. Enternasyonal'in programı, gerek ingiliz sendikalar,
    gerekse Proudhon'un Fransız, Belçikalı, italyan, ispanyol yandaşları ve Almanya'daki
    Lassalle'ciler[ 1 ] tarafından kabul edilebilecek kadar geniş olmalıydı. Bu Programı tüm
    tarafları hoşnut edecek bir biçimde kaleme almış olan Marx, işçi sınıfının, eylem
    birlikteliğinin ve ortak tartışmaların zorunlu sonucu olan entelektüel gelişimine tam bir güven
    duyuyordu. Sermayeye karşı verilen mücadeledeki olaylar ve değişkenlikler, zaferlerden daha
    fazla olan yenilgiler, insanların pek bağlandıkları çeşit çeşit şarlatanlıkların yetersizliği
    hakkında bilinçlenmelerini sağlayıp, onların işçi sınıfının kurtuluşunun gerçek koşullarını
    tamamen kavramalarının yolunu açacaktır. Ve Marx haklıydı. Enternasyonal 1874 yılında
    dağıldığında, işçileri, 1864 yılında kuruluşunda bulduğundan çok farklı bir durumda
    bırakmıştı. Fransa'da Proudhon'culuk, Almanya'da Lassalle'cılık ölmek üzereydi ve tutucu
    ingiliz sendikaları da, çoğunluğu Enternasyonal'le olan bağlarını çoktan koparmış olmalarına
    karşın, geçtiğimiz yıl Swansea'da başkanlarının onlar adına "Kıta sosyalizmi bizim için
    Tümünü Göster
    ···