1. 1.
    +1
    (bkz: okuyamadım kardeş durumumuz yoktu)
    ···
  2. 2.
    0
    özet geç bin
    ···
  3. 3.
    0
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  4. 4.
    0
    okuyanın amk
    ···
  5. 5.
    0
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  6. 6.
    0
    Egonun hatalı kulanımı( son parantez içi)

    Edit: egonun oluşumu burda ki ego benlik duygusu olan
    ···
  7. 7.
    -1
    Burada ama, şunları eklemeli: Lacan’ın yeni bir öznellik anlayışı geliştirdiğini, bunun bireyselliğe indirgenebilir olmayan bir öznelliği içerdiğini, böylece nesnel olanı anlama ufkumuzda da radikal bir dönüşüm yarattığını. Bu, özneyi egoya indirgeyen diğer öznellik anlayışlarından tamamen farklı bir pozisyondur. Zira ego, yukarıda da değinildiği üzere, ayna evresinde içselleştirilen (internalization) idealleştirilmiş imgelerin bir çökeltisi gibi tanımlanabilir. Bu evre öncesinde kendilik (self) birleşik bir bütün olarak henüz var değildir. Ayna evresinde; bebeğin deneyimi olan parçalanma (fragmentation) hali, aynadaki imgesinin kabulüyle bir tür bedensel bütünlüğün tasdikine dönüştürülür. Bebek ilk bütünlük ve özdeşlik duygusunu böylece yaşar. Ama aynı anda, parçalanma halini imgesel bir bütünlük ve birlik haline dönüştürmedeki başarı, imgenin sentezi karşısında duyulan sevinç bir tehditle karşılaşır. Söz konusu imgesel bütünlükle, bebek tarafından parçalanmış beden olarak deneyimlenen bedenin eşgüdümsüzlüğü arasında bir zıtlık olduğu duygusu belirir. O zıtlık bebek tarafından bir yandan kendi imgesiyle rekabet gibi yaşanır. Çünkü imgenin bütünlüğünün parçalı, eşgüdümsüz, ekgib ama gerçek olan beden karşısında, bebek için oluşturduğu o tehdit, özne ile imgesi arasında agresif bir gerilime yol açar. Öznenin imgesiyle özdeşleşmesi o agresif gerilimi çözmek içindir. Egoyu oluşturan da bu ilksel özdeşimdir. (Ama burası, rekabetin ölümcül olmayabileceğini, bir ölümle/ yok etme ile sonuçlanmasının gerekmediğini gördüğümüz ilk örnektir belki de. Bütünüyle kurtulamayacağımız –enerjisini doğamızdaki agresif dürtüden aldığı ölçüde-, ama varlığını pekâlâ verimli bir gerilime, bir imkâna, bir olgunlaşma/yetkinleşme ümidine çevirebileceğimizi fark ettiğimiz ilk andır. Ama bizler ne zaman kaskatı kesiliyor ve her şeyi nasıl unutabiliyoruz? Kendimizi olağanüstü ve çok eziyetli bir ‘insanlık serüveniyle’ adım adım kurarken/insan yaparken biriktirdiğimiz onca şeyi nerede hoyratça harcıyor, nereye ve ne karşılığında savuruyor, boş veriyoruz? O ulvi heves ve emellerle aynı politik çatı altındayken bile, birbirimiz karşısındaki o inanılmaz, yıkıcı/yok edici agresyonu, öfkeyi; her türlü farklılığı ölümcül çağrışımlar eşliğinde okumayı ve anlamlandırmayı nereden, hangi enerji ve motivasyonlarla öğreniyoruz? Ne yazık!).
    Tümünü Göster
    ···