1. 1.
    0
    dıbına koyim bi makara aylarca sürermi lan bıkmadınızmı dıbına koyim ne zaman inciyi açsam sol taşakta bi am günü yağ görmekten tiksindim giberim az yatarıcı olun gibtirtmeyin yollarınızı
    ···
  2. 2.
    0
    yatarıcı ne lan dıbınakoduum
    ···
  3. 3.
    0
    sol taşakta bi am günü
    ···
  4. 4.
    0
    anasını gibtiğimin son nesli , öncekileri tekrar etmekten sözlüğü gibtiler
    ···
  5. 5.
    0
    @1 dinsiz bin beyler. töbestafurullah yaratıcı olmakmı zinhar
    ···
  6. 6.
    0
    beyler hakkaten biraz daha yatarıcı olmamız lazım naruto kızıyo yoksa
    ···
  7. 7.
    0
    am günü yağ o zaman
    ···
  8. 8.
    0
    http://www.izlebak.org/yuzde-yuz-liseli
    ···
  9. 9.
    0
    o değilde laptopu olmayanlar ne yapıcak
    ···
  10. 10.
    0
    otizm üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. bu belirtiler otizmi, asperger sendromu gibi daha hafif seyreden otistik spektrum bozukluğundan (osb) [2] ayırır.[3] otizm kalıtımsal kökenlidir ancak kalıtsallığı oldukça karmaşıktır ve osb’nin kökeninin çoklu gen etkileşimlerinden mi yoksa ender görülen mutasyonlardan mı kaynaklandığı çok açık değildir.[4] nadir vakalarda, doğum sakatlıklarına neden olan etmenlerle yakından bağlantılıdır.[5] diğer görüşlere göre ise çocuklukta yapılan aşılar gibi nedenler tartışmalıdır ve aşı kökenli varsayımların ikna edici bilimsel kanıtları yoktur.[6] yakın dönem araştırmaları otizmin prevalansını 1.000 kişiye bir ya da iki vaka olarak tahmin eder, aynı araştırmalardaki tahminlere göre osb yaklaşık 1.000 kişide altı vakadır ve erkeklerde rastlanma oranı kadınlara göre 4,3 kat daha fazladır. otizm vakalarının sayısı 1980’lerden beri oldukça fazla oranda artmıştır. bunun nedeni kısmen tanı koyma yöntemlerindeki değişikliklerdir; gerçek prevalansın artıp artmadığı anlaşılamamıştır.[7]
    otizm beynin birçok kısmını etkiler ama bu etkinin nasıl geliştiği çok iyi anlaşılamamıştır. ebeveynler genellikle çocuklarının yaşdıbının ilk iki yılında belirtileri fark eder. erken davranışsal ya da kavrayışsal müdahaleler çocukların kendine bakabilme yetisi ile sosyal ve iletişimsel yetiler kazanmasına yardımcı olabilir. otizmin çaresi yoktur.[8] otistik çocukların çok azı erişkin olduktan sonra bağımsız yaşamakta, bunlardan bir kısmı bunda başarılı olabilmektedir.[9] bazılarının otizme bir çare aradığı, diğerlerinin de otizmin bir bozukluktan çok bir durum olduğuna inandığı bir otistik kültür ortaya çıkmıştır.
    ···
  11. 11.
    0
    (bkz: am günü yağ capsleri burada)

    am günü yağ muhabbetini bitirecek capsler bu başlıkta.
    ···
  12. 12.
    0
    yağma günü
    ···
  13. 13.
    0
    amk o muhabet çözülüp biteli bi ay oldu sen ne diyosun
    ···
  14. 14.
    0
    ebe gibmek şart oldu
    ···
  15. 15.
    0
    yatarıcı ne gibik
    ···
  16. 16.
    0
    herşey çok güzel olacak
    ···
  17. 17.
    0
    Kedilerde davranış bozukluklarının nedenleri

    Normal davranışların yerine konan anormal davranışlar (Bilinçsizce yapılan savunma mekanizmasının işlemesi ile gelişen kaygıyı bastırmak üzere sergilenen davranışlar / Yansıtma)

    Aşırı yalanma, pati ve tırnaklarını dişleme, ısırma, tırmalama gibi normalde hiç yapmadığı davranışları göstermesi, kötü huy ve alışkanlıklar edinmesi yerine koyma etkinliği olarak kabul edilir. Bütün bu davranışların hazırlayıcı bir evresi vardır. Bu aşamada vücudunun özel bir bölümünü sık sık koklaması tipiktir. ikincil olarak çok kısa süreli ya da bazı kedilerde olduğu gibi oldukça uzun süren aşırı yalanma, kendi kendini tırmalama hazırlık aşamasında görülür. Yerine koyma etkinlikleri zaman içinde artar, uyum sürecinde bazen durabilir ama bir kez başladıktan sonra fark edilmez ise kedinizin içinde bulunduğu duygusal gerilim hızla yükselir. Aşırı yalanmayı Bulemia (şeker hastalığına bağlı olarak gıda tüketimindeki artış ya da iç parazit varlığı) ayırt etmek bir kedi sahibi için oldukça zordur.

    Kedilerde görülen anksiyete

    Kedilerde de anksiyete bir hastalık halidir. Yaşadığı çevreye bağlı olarak gelişebilir.

    Yoksunluk anksiyetesi

    Bir kiler veya depoya kapatılan kedilerde ya da alışık olmadığı halde dışarı çıkarılanlarda görülür. Etkilenen kedilerde korku, panik havası hakimdir. Bu olay tekrarlanırsa önce anksiyete, sonra fobi ve depresyon gelişir. Her şeye rağmen
    kaçmayı düşünmez, evdeki kişilerden birisine karşı aşırı düşkünleşir.

    Mekan anksiyetesi

    Ev ya da mobilya değişikliği veya evdeki kişilerden birisinin ölmesi hatta evde yaşayan diğer kedi-köpek veya kuşun ölmesi bile kediyi etkiler. Tepki olarak sık sık idrar püskürtür. Sahibinin cezalandırması-hırpalaması hiçbir işe yaramaz hatta alışkanlığa dönüştürür. Geri dönebilir bu alışkanlık cezalandırma ile hızla mekan anksiyetisinin gelişmesine sebep olur.

    Kapalı yer anksiyetesi

    Düzenli olarak dışarı çıkma alışkanlığı olan kedilerde görülür. Bu alışanlığına rağmen dışarı çıkması önlenirse özellikle akşamları hiper aktif bir görüntü sergiler. Koşturur, mobilyaları tırmalar. Sahipleri tarafından cezalandırılırlarsa tedirginlikleri, tepkileri daha da şiddetlenir. Olay sahibini ısırmaya, tırmalamaya kadar gider.

    Stereotypic Davranışlar

    Bu tip davranışların hiç bir amacı yoktur. Nedensiz, düzenli, sırası olmayan, olağan dışı hareketler yapar. Kuyruk ısırma, aşırı yalanma ve tırmalama stereotypic davranışlara örnektir. Sahibi engel olsa bile bir süre sonra art arda bu davranışları yineleyebilir. Basmakalıp, birbirinin aynı (karbon kopya), anlamsız davranışlar olarak da tanımlanabilir.

    Saldırganlık

    Anksiyete halinde olan kedi kendisini yaralayabilir. Özellikle kuyruğunun ucunu bir avın üzerine atlarcasına atlayarak ısırıp kanatabilir. Patolojisine girmeden önce sinir fizyolojisine biraz değinmek istiyoruz:
    Merkezi sinir sistemi bireyin yapısını düzenler, çevreye uyumunu sağlar. Sürekli bilgi akışını sağlar. Sinir hücrelerinde kimyasal maddelerden elektrik akımı oluşturulur. Bu elektrik akımı biçimindeki uyarılar hücreden hücreye aktarılır. Sinir hücrelerinde, sinirsel iletici bir takım kimyasal moleküller vardır. Serotonin, Dopamin, Adrenalin, Noradrenalin, GABA ve peptid bileşikler (Endorfin) gibi bileşiklere sinirsel sinyalleri iletici (neuro transsmitter) deniyor. Bu maddelerin etkileşimleri, azlık ya da çoklukları merkezi sinir sisteminin çalışmasını etkiler.
    Dopamine: Hareket sistemini işletir, kasların kasılmasını sağlar, durma işaretini verir (fren). Yani kasların kasılmasını sağladığı gibi gevşemelerini de sağlar. Fazla salgılanması halinde stereotypic ve saldırgan davranışlar görülür. Kalın barsak ishali, aşırı tükrük salgılanması, çekingenlik, sevgi bekleyişi, uyku hali hep dopamin fazlalılığı ile ilgilidir.

    Adrenalin ve noradrenalin: Çevreden bilgi alma, uyanıklığın ayarlayıcılarıdır. Çevre değişikliğinde çarpıntı, sık nefes alma, duygusal işemeler, bu maddelerin varlığından kaynaklanır. Özellikle noradrenalin çok miktarda üretildiğinde erken anksiyetenin başlamasına sebep olur.

    Serotonin: Hormonal dengenin sağlanması, derinin acıya ve kaşıntıya karşı duyarlılığının azaltılması, konsantrasyon, hafıza, öğrenme kapasitesinin artırılması, sosyal davranışlarda hayati bir rol oynaması gibi önemli işlevleri vardır. Düzeyinin düşmesi halinde depresif belirtiler ortaya çıkar.

    Peptid bileşikler: Ağrı kesici, anksiyeteyi azaltıcı etkilere sebep olmakla birlikte fazlalıkları halinde dopamin artışına, dolayısı ile stereotypic davranışların gelişmesine önder olur.

    Gamma aminobutyric acid (GABA): Karmaşık bir yapı ve sistem ile duyumsal, idrak etme, karar verme, hareket etme, durma ile ilgili görevleri vardır. Kaşıntının patofizyolojisinde işe katılan diğer kimyasal ajanlar ise Histamin, Proteas, Leucotrienes ve P özmaddesidir.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    ···
  19. 19.
    0
    hadi beyler yatarıcı oluyoruz.o neyse amk
    ···
  20. 20.
    0
    @18 güldüm bin.
    ···