1. 1.
    +3
    @1 düzgün konuş amcık!
    ···
  2. 2.
    +3 -1
    Belirti ve bulgular
    Hastalık öncesi kişilik ve uyum

    Şizofrenik hastalar hastalık öncesi sessiz, arkadaşı az, yalnızlığı seven, tuhaf, güvensiz kişilerdir. Bu özellikler ayırıcı tanıda yardımcı olmaktadır. Aileler genelde çocuklarının hastalık başlamadan önce hep çalışan, sessiz, uyumlu, arkadaşsız olduklarını anlatırlar. Şayet hasta bu özelliklere uymuyorsa tanı için duygudurum bozuklukları gibi diğer hastalıklar düşünülmelidir. Şizofreni, daha önce de belirtildiği gibi, çoğunlukla 18-25 yaşlarında her çeşit pgibolojik stresle başlayabilir. Kişinin benliğine darbeler, delikanlılık çağında dürtülerin aşırı şiddet kazanması, cinsel ya da saldırgan dürtülere karşı denetim zayıflığı gibi durumlara, pgibozun başlamasından önce sık rastlanmaktadır.
    Klinik belirti ve bulgular

    Şizofrenide bilinç ve yönelim genellikle yerindedir. Zekada belirgin bir gerileme olmasa da soyutlama yetisinde zayıflamanın ve belirgin yıkımın görüldüğü kimi süreğen hastalarda zekada eksilme, gerilik izlenimi edinilebilir. Hastanın ilgisi kolayca dağılabilir, sorulara yanıtları geç ya da yanlış olabilir[4]. Son yıllarda temelde var olan negatif belirtilerin baskın olduğu şizofreni türlerinde bir ekgiblik sendromundan söz edilmekte ve bunlardaki beyin patolojisinin incelenmesine ağırlık verilmektedir. Ekgiblik sendromu bilişsel yetilerdeki ekgibliklerdir. Bu sendrom, kalıcı ve başka nedenlere bağlı olmayan özgü negatif belirtiler olarak tanımlanmaktadır.

    Şizofrenide; içgörü, düşüncelerin içeriği ve oluşturulması, duyguların deneyimlenmesi ve ifade edilmesi, algılama, davranışlar ve bilişsel işlevler gibi bir çok alanda belirtiler ortaya çıkabilir. Şizofreni heterojen görünümlü bir hastalık olduğu için tipik bir genel görünüme sahip değildir; bazı hastalarda bazı belirtiler ortaya çıkarken, diğerlerinde başka belirtiler olabilir.

    * Düşünce akışı ve içeriği ile ilişkili belirti ve bulgular: Şizofrenide düşünce içeriği ile ilişkili olarak ortaya çıkan belirtilerin en önemlisi hezeyanlardır. Hezeyanlar aksine kanıtlara ve mantık yoluyla çürütülmesine rağmen kişinin inanmayı sürdürdüğü, kişinin kültürü, dini ve eğitimi ile ilişkili olarak normal kabul edilemeyecek türden yanlış inanışlardır. Şizofrenide ortaya çıkan hezeyanlar arasında referans (üzerine alınma), etkilenme, kıskançlık, perseküsyon (kişiye zarar verileceği), büyüklük, erotomani (başkalarının kendisine aşık olduğu), düşüncelerinin değiştirildiği, çalındığı veya yayınlandığı temalı olanlar sayılabilir. Düşüncenin oluşturulması ve akışındaki değişiklikler arasında düşüncelerde azalma, düşünce blokları (düşünce akışının aniden kesintiye uğraması), çağrışımlarda incinlık, konuşma yapısının tümüyle kaybolması gibi belirtiler bulunur.

    * Algı ile ilişkili belirti ve bulgular: Şizofrenide sıklıkla ortaya çıkan belirtiler arasında varsanı (halüsinasyon) ve yanılsama (illüzyon) sayılabilir. Şizofrenide halüsinasyonlar en sık işitsel olmakla birlikte beş duyunun da varsanısı olabilir. Şizofrenide, işitsel halüsinasyonlardan özellikle kişinin davranışları hakkında yorumlarda bulunan konuşmalar duyma ve iki kişinin yine hastanın davranışları hakkında konuştuğunu duyma şeklinde olanlar sıktır.

    * Duyguların deneyimlenmesi ve ifade edilmesi ile ilişkili belirti ve bulgular: Kişinin duygusal yaşantısındaki çeşitliliğin azalması olarak ifade edilebilecek affektif veya duygusal küntlük ve kişinin hezeyanlarla ilişkili bir duygudurum içinde olması şizofrenide görülebilecek duygusal değişiklikler arasında sayılabilir.

    * Bilişsel işlevlerle ilişkili belirti ve bulgular: Özellikle kronik gidişli hastalarda bilişsel işlevlerle ilgili bozulmalar, hastalığın ilk tanımlandığı yıllarda "dementia preacox" (erken bunama) ismi ile anılmasına sebep olacak kadar belirgin olabilir.

    Hastaların çoğunda içgörü yoksunluğu da görülen belirtiler arasında yer alır. Kısıtlı anlamıyla içgörü kişinin içinde bulunduğu hastalık ve bunun belirtileri hakkında gerçekçi bir kavrayışa sahip olmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü'nün 1979'da yayınladığı verilere göre akut şizofrenide en sık görülen belirti içgörü yoksunluğudur[19]. Bu durumdaki hastalar hasta olduklarını düşünmezler. Tedavide büyük handikapa yol açtığından, içgörü yoksunluğu büyük öneme sahiptir.
    Pozitif ve negatif semptomlar

    Şizofreninin seyri sırasında ortaya çıkan belirtiler ayrıca negatif ve pozitif olmak üzere iki başlık altında incelenebilir. Pozitif belirtiler normalin dışında fazlalık, aşırılık ve sapmalar olarak ortaya çıkan belirtilerdir. Negatifler ise normal işlevlerde azalma, ekgiblik gösteren belirtilerdir. Şizofreni heterojen görünümlü bir hastalık olduğu için tipik bir genel görünüme sahip değildir.

    * Pozitif semptomlar: Varsanı, sanrı, sürekli ağlama ya da gülme, evham, kendini tanıyamamak, heyecan, sıkıntı, kuşku, güvensizlik, düşmanca düşünceler, her şeyi üstüne alınma, sese ve renklere aşırı duyarlılık, aşırı derecede konuşma, kafiyeli konuşma ve anlatma isteği, anlatımda kopukluk, gibi normalin üstünde aşırı semptomlardır.
    * Negatif semptomlar: Güçsüzlük, spontane olamama, insanlardan kaçma, konuşmada bozukluk, duygulanımda ekgiblik, yaşamdan zevk alamama (anhedoni), uğraştığı işe kayıtsızlık, dış görünüşü önemsememe, bakımsızlık, kendini bulunduğu ortamdan ya da insanlardan yalıtılmışlık hissi, gibi normal işlevlerde azalma ile giden semptomlardır.

    Teşhis
    Bleuler'a göre temel ve ikincil belirtiler

    Hastalığın etkilerini temel ve ikincil belirtiler olmak üzere iki kümeye ayırmıştır. Temel belirtiler her şizofrenikte bulunması gereken belirtilerdir. ikincil belirtiler temel belirtilerin üzerine eklenen belirtilerdir. ikincil belirtiler başka ruhsal hastalıklarda da görülebilmektedir.

    * Temel belirtiler (4 A belirtisi olarak bilinir);

    1. Duygulanımda bozukluk (Affect)
    2. Ambivalans (Ambivalance; karşıt duyguların birlikte yaşanması)
    3. Otizm (Autism)
    4. Çağrışımlarda (Association) bozukluk
    5. Bilinç, yönelim ve bellekte temel bozuklukların olmayışı

    * ikincil belirtiler;

    1. Sanrılar, yanılsamalar
    2. Varsanılar
    3. Devinim (hareket) bozuklukları

    Kurt Schneider'e göre birinci sıra belirtiler

    1. Somatik pasivite (bedensel edilgenlik olgusu).
    2. Düşünce çalınması, düşünce sokulması, düşünce yayınlanması (düşüncelerin başkalarınca okunması, çevreye yayılması),
    3. Sanrısal algılama.
    4. Duygu, düşünce ve dürtülerin dış güçlerce etkilenip denetlendiği duygusu
    5. Genel olarak gerçeklikten uzaklaşma, farkındalık yetisini kaybetme.
    6. işitme varsanıları
    1. Kendi düşüncelerinin yüksek sesle söylendiğini işitme.
    2. Kendisine emir veren, yönlendiren seslerin işitilmesi.
    3. Kendisiyle kavga eden, tartışan seslerin işitilmesi.

    Bu belirtiler daha çok ABCD semptomları olarak hatırlanır. işitme halüsinasyonları (ing. Auditory hallucinations), düşünce yayınlanması (Broadcasting of thought), düşüncelerinin kontrol edildiği düşüncesi (Controlled thought (delusions of control)), sanrısal algılama (Delusional perception).
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +3 -1
    Şizofreni; düşünüş, duyuş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü, hastanın kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi dünyasında yaşadığı, genellikle gençlik çağında başlayan bir ruhsal hastalıktır.

    Şizofreni kelimesi, Yunanca ayrık veya bölünmüş anldıbına gelen "şizo" (schizein, Yunanca: σχίζειν) ve akıl anldıbına gelen "frenos" (phrēn, phren- Yunanca: φρήν, φρεν-) sözcüklerinin birleşiminden gelir. Anlatılmak istenen kişinin iki kişilikli olması değil, aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmasıdır. "Gerçek gerçeklik" normal, sıradan bir insanın algılamasına denk düşerken, "ikinci gerçeklik" sağlıklı bir insanın anlayamayacağı, çoğu kez belli bir sisteme dayalı bir gerçekliktir.

    Şizofreninin ömür boyu görülme sıklığı genel nüfusta %0,5-1'dir. Ancak kan bağı olan akrabaları arasında şizofreni hastaları bulunanlarda, şizofreni görülme sıklığı genel toplumdan daha yüksektir. Şizofrenide genetik faktörlerin rolü iyi tanımlanmış olmakla beraber, bu hastalık yalnızca kalıtımsal faktörlerin değil, birçok koşulun bir araya gelmesi ile oluşur. Yani şizofreni genetik ve çevresel faktörlerin rol aldığı oldukça kompleks bir hastalıktır.

    Günümüzde şizofreni tedavisinde çok yönlü bir yaklaşım yararlı bulunmaktadır. Güncel tedavide temelde antipgibotik ilaçlar kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra pgiboterapiler ve diğer pgibososyal yaklaşımlara da başvurulmaktadır. Antipgibotik ilaçların şizofrenide dopamin varsayımını doğrular biçimde dopamin üzerinden etki ettikleri düşünülmektedir. Hastalığın özellikle akut döneminde hastaların hastanede yatarak tedavi görmesi gerekebilir.

    Bir çok alttipi bulunan şizofreni çok değişik gidiş ve sonlanış gösteren süreğen bir bozukluktur. Şizofrenide hastalığın gidişi her birey için farklı biçimde gelişebilir. Hastalığın popüler kültürdeki olumsuz imajına rağmen, hastaların çok büyük kısmı tedaviden fayda görebilirler. Ama hastaların yaklaşık %25-30'u ne tür sağaltım yapılırsa yapılsın belirgin bir iyileşme gösteremez ve ciddi yetiyitimleri olabilir.

    Tarihçe

    20. yüzyılın başlarına kadar pgibolojik hastalıkların sıralandığı bir sistematik yoktu. Şizofreni ilk olarak 1853 yılında Bénédict Morel tarafından genç erişkin ve gençleri etkileyen bir sendrom olarak tanımlanmış ve démence précoce (latince; "erken bunama") diye adlandırılmıştır. Bu terim 1891'de Arnold Pick tarafından pgibozu olan bir hastanın vaka raporunda kullanılmıştır. Yani erken bunama deyimi ilk olarak 19. yüzyılda kullanılmıştır. Yine aynı yüzyılda hebefreni, katatoni tanımlanmıştır. 1893'te tanınmış Alman ruh hekimi Emil Kraepelin mental hastalıklarının -duygudurum bozuklukları ve démence précoce- sınıflandırılmasında yeni bir yaklaşım geliştirdi. Kraepelin, dementia praecoxın esasen bir beyin hastalığı olduğuna ve bilhassa dementianın (bunama) -ileri yaşta gelişen diğer formlarından farklı olan- bir çeşidi olduğuna inanıyordu. Ayrıca, Kraepelin paranoid ve basit tiplerini de eklemiş ve hepsini bir tanı altında toplamıştır. Bu tanıya göre hastalıkta erken başlama ve bunama olması gerekmektedir. Ancak bu tanım hastalığı erken başlama ve bunama gerektiren dar bir alanda sınırlamaktadır. 20. yüzyılda isviçreli Eugen Bleuler hastalığın erken yaşlarda başlamasının ve bunamayla sonuçlanmasının zorunlu olmadığını göstermiştir. Bu hastalıkta hastanın ruhsal hayatındaki yarılmaya önem veren Bleuler, schizophrenia (şizofreni) terimini önermiştir. Günümüzde şizofreni tek bir hastalık türü olarak görülmemekte; bir bozukluklar kümesi olarak kabul edilmektedir.
    Emil Kraepelin (1856–1926)

    Şizofreni kelimesi, Yunanca ayrık veya bölünmüş anldıbına gelen "şizo" (schizein, Yunanca: σχίζειν) ve akıl anldıbına gelen "frenos" (phrēn, phren-; Yunanca: φρήν, φρεν-) sözcüklerinin birleşiminden gelir. Anlatılmak istenen kişinin iki kişilikli olması değil, aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmasıdır. "Gerçek gerçeklik" normal, sıradan bir insanın algılamasına denk düşerken, "ikinci gerçeklik" sağlıklı bir insanın anlayamayacağı, çoğu kez belli bir sisteme dayalı bir gerçekliktir. Şizofreni terimi ilk olarak 1908 yılında isviçreli Eugen Bleuler tarafından kişilik, düşünce, hafıza ve algılamadaki fonksiyonel ayrılmayı tarif etmek için kullanılmıştır. Bleuler, Kraepelin'in ileri sürdüğü gibi her hastada yıkımın (detoriorasyonun) olmadığını; duygu, düşünce ve davranışta yarılmayı (skizis) ortaya atmıştır. Bleuler, hastalığın etkilerini temel ve ikincil belirtiler olmak üzere iki kümeye ayırmıştır. Şizofrenide çağrışımlarda (Assosiasyonda) enkoherans (çağrışımlarda sapma, parçalanma ve yarılma), duygulanımda (Affektivitede) kısıtlılık (küntlük), duygu düşünce ve davranışta ikilemler (Ambivalans), kişinin dış alemden çekilerek kendi iç alemine dönmesi (Autism) 4A belirtisinin olduğu birincil; hezeyan, halüsinasyonlar ve diğer belirtileri ikincil belirtiler olarak değerlendirmiştir. Bleuler'e göre temel belirtiler her şizofreni hastasında bulunması gereken belirtilerdir. ikincil belirtiler ise temel belirtilerin üzerine eklenen belirtilerdir ve başka ruhsal hastalıklarda da görülebilmektedir.

    Alman pgibiyatr Kurt Schneider şizofreninin tanısı ve bu hastalığı anlama ile ilgili birçok çalışma yapmış, şizofreniyi diğer pgiboz türlerinden ayırmaya çalışmıştır. Çalışmaları sonucunda hastalığın belirtilerini birincil ve ikincil dereceden semptomlar olmak üzere ikiye ayırmıştır. Günümüzde bu tanımların yerini DSM-IV ve ICD-10 tarafından yapılan tanımlamalar almıştır.
    Sıklık ve yaygınlık

    Şizofrenin ömür boyu görülme sıklığı -hayatlarının herhangi bir evresinde başlamak üzere- genel nüfusta %0,5-1'dir. Şizofreni her toplumda ve her türlü sosyo-ekonomik sınıfta görülmektedir. Kadın-erkek arasında sıklık bakımından önemli bir fark görülmemekle beraber kadınlarda başlangıç yaşı (26-32), erkeklerdaki başlangıç yaşından (20-28) daha geç olmakta ve genellikle erkeklere göre daha iyi bir gidiş göstermektedir. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde sıklığı gelişmiş ülkelere göre daha düşüktür. Son yıllarda çok geç yaşlarda başlangıçlı şizofreni üzerine yayınlar görülse de, hastalığın genellikle gençlik çağında başladığı kabul edilmektedir. Geç ya da çok geç başlayan şizofreniler üzerinde araştırma yapan bir grubun görüş birliğini içeren son rapora göre 40 yaşından sonra başlayan şizofreni hastalığının geç-başlangıçlı şizofreni; 60 yaşından sonra başlayanların ise çok geç-başlangıçlı şizofreni-benzeri pgiboz olarak tanımlanması önerilmektedir. Erken başlangıçlılarda (çocukluk dönemi başlangıçlı) ise kalıtımın görece daha önemli etken olduğu sanılmaktadır. Ayrıca çocukluk çağında başlayan şizofreniyi ayrı bir hastalık türü olan çocukluk şizofrenisinden ayırt etmek gerekmektedir.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +2
    beyler bi kere şunu söyliyim bu başlığa girip internette araştırıp vs.. ben şizofrenim diyen adam gibsen şizofren değildir çünkü şizofren birisi bunun gerçekliğini kabul etmez, olsa olsa anksiyete bozukluğun vardır kendine hastalık buluyorsundur. şimdi gibtirin gidin
    ···
  5. 5.
    +1
    @33 iyidir yarram senden naber
    ···
  6. 6.
    +1
    o da bişey mi ben katatoniğim a.k ehgah
    bi ara da synesthesiaydım, onu daha çok seviyorum.

    alayınızı gibertirim
    ···
  7. 7.
    +2 -1
    bana koyulan teşhis... ama hiç de öyle filmlerde görüldüğü gibi olmayan hastalık. 8 ay oldu verdikleri ilacı kullanmaya başlayalı ve bu 8 ayın ilk 3-4 ayı gerçekten çok zor geçti. rahatsızlığımın sebebi esrar kullanımıydı. bunu sadece içimi rahatlatmak ve sözlükte işe yarar bişeyler bulunsun diye yazıyorum harddisc falan yanarsa anasını gibiym o harddisc in. bundan üç yıl önce tanıştım esrarla ilk kullandığım günü dün gibi hatırlıyorum devlet yurdunda yetkili bi abimiz fişek yada bong denilen şişeyi bana uzattığında merakımdan ötürü içtim diyebilirim. içtikten bir kaç dk. sonra muhabbete odaklanamama, yüz kaslarımda aşırı hassasiyet, gereksiz bir mutluluk patlaması... ilk etkileri bu oldu bende. kafamın güzel olduğunu inkar ettim etrafımdakilere amk (: daha sonra tanıştığım bi arkadaşım vasıtasıyla esrar tüketmeye başladım. o buluyordu ve ben onun evine gidip esrar içiyordum. muhabbet genelde esrar üzerineydi. zaten esrar içen insanlar genelde esrardan konuşmaya meyillidirler. bir süre sonra yani esrarı kendim temin etmeye başladığımda bu arkadaşımla çok sık görüşmez olduk. artık esrarı kendim bulup kendim içiyordum. ev arkadaşlarım arada sıra bana katılıyorlardı ama etrafım genelde bu takun inciğini boncuğunu bilen insanlarla dolmuştu. herneyse sonunda tek bi arkadaşla takılmaya başladım.7-8 ay onunla bu şekilde takıldıktan sonra nasıl başladı bilmiyorum bir şekilde kafamın içinde büyük olaylar cereyan etmeye başladı. Yani aslında normal olan şeyler bana sanki bir olay yaşıyormuşum gibi gelmeye başladı. Duyduğum şeylere olan hassasiyetim artmıştı. Burada limitless filmindeki adama olan şeylerden bahsetmiyorum saçma sapan şeylerdi ve ben bunların gerçek olduğunu düşünüyordum. Beynim sanki benden 10 kat daha hızlı çalışıyordu ama dediğim gibi saçma sapan şeylere çalışıyordu. Sürekli aşağılanma korkusu içindeydim. Birisi sanki özgüvenimi çekiyordu içimden ve inanın dostlarım özgüvensiz insan kalkıp işemeye gitmek için bile 2 kere düşünen insan halini alıyor. Her şeyin kötüye gideceğini düşünmek engellemez bir şeydi artık benim için. Nasıl oluyorduda yıllarca bunu kullanan insanlara bir şey olmuyordu ve ben bu hale gelebilmiştim bilemiyorum. Memlekete döndüğümde aileme herşeyi izah ettim. Beni başka bir şehirdeki(yani daha büyük bir şehirdeki) bir pgibiyatr profesörüne zütürdüler. Üç aşağı beş yukarı bu size anlattıklarımın aynısını adama anlattım. O da bana direk olanzapin etken maddesi içeren beyindeki pgibotik olayların olduğu bölümü etkileyen ve dopamin miktarını düşüren( dopamin düşüren diyorum çünkü herşeyi büyük bir mutluluk içinde kabul etmeye başlamıştım. yani aptallık seviyesinde bir mutluluktan bahsediyorum) bir ilaç yazdı bu ilacı günde iki tane olmak şartıyla kullanmamı söyledi. Bu ilaç uzun süreli kullanımlarda gerçek etkisini gösteren bir ilaçtı ve ben aşağı yukarı 5 ay sonunda bu kafamın içinde yarattığım sahte gerçekliklerden ve saçma sapan kurgulardan arınmıştım. Şimdi 9 aya yakın bir süredir kullanıyorum ve hayatımdan gayet memnunum. Siz siz olun esrarı kullandığınız zamanki etrafınızı çevreleyen şeylere yada insanlara dikkat edin. insanı bataklığa asıl sürükleyen esrar değil çevrenizdir. bunu deprem öldürmez binalar öldürür mantığıyla düşünün.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +1
    lan at!
    ···
  9. 9.
    +1
    @34 ben de iyiyim bin
    ···
  10. 10.
    +1
    @54 aynen panpa
    ···
  11. 11.
    +1
    @30 şizofren amk
    ···
  12. 12.
    +1
    galiba ben...
    ···
  13. 13.
    +1
    nasıl olunur
    ···
  14. 14.
    +1
    yazık amk
    ···
  15. 15.
    0
    yolun yolcusuyum sanırım
    ···
  16. 16.
    0
    hiçte öyle "ben şizofrenim yeaa" diye mal mal konuşulacak, özenilecek bir hastalık değil. belkide şu dünyadaki en taktan hastalık.
    ···
  17. 17.
    0
    şüpheleniyorum kendimden. eğer pgibolog filan varsa bana ulaşsın ciddiyim.
    ···
  18. 18.
    0
    zeki insanların hastalığı.
    ···
  19. 19.
    0
    beyinsiz insanlar şizofreniyi çoklu kişilik bozukluğu sanıyor. birden çok kişiliğe sahip insanlar olduklarını sanıyorlar.
    şizofreni gerçeklik duygusunun yok olmaya yaklaşmasıdır sadece.
    ···
  20. 20.
    0
    Yarım ruh hekimi akıldan etmiyorsa eğer, şizofreni ile ilgili akla takılan sorulara olabildiğince, yarım yamalak bi şeyler söyleyebilirimm
    ···