0
kudurmak
(nsz) 1. Kuduz hastalığına yakalanmak, kuduz olmak. 2. mec. Aşırı davranışlarda bulunmak, taşkınlık göstermek: Kudurmuş bir heyecanla döndü. -Ö. Seyfettin. 3. mec. Çok yaramazlaşmak, ele avuca sığmamak: Dört tarafı haraca kesen bu kudurmuş oğlanı kodese attırana kadar el birliğiyle çalışacağımıza söz veriyor muyuz? -H. Taner. 4. mec. Gücünü artırmak, tehlikeli bir durum almak, tehlikeli bir duruma gelmek: Oraya üşüşen Avrupalılar, doymak bilmez kudurmuş bir açlıkla din kardeşlerimizin kanlarını emip dururlar. -Ö. Seyfettin. 5. mec. Çok kızmak, öfkelenmek: Kırlarda saatlerce böyle dolaştı, durdu / Söylendi, homurdandı. Düşündükçe kudurdu! -E. B. Koryürek. -TDK