1. 26.
    0
    Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?

    Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?

    Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?

    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.



    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;

    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;

    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,

    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...



    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,

    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!

    Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince

    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;

    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

    Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,

    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,

    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;

    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!



    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,

    Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

    Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,

    Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.

    Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!

    Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

    Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,

    Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.



    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,

    Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

    Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'

    imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil

    Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.

    Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.



    Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.

    En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.

    Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;

    Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...



    Hüseyin Nihal Atsız
    ···
  2. 27.
    0
    Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona
    Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar
    Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok
    Kıyılar da bomboş, kır yolları da
    Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum
    Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca
    Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler
    Yol kenarında bir kapı, tahta
    Peki, kim yitirmiş evini, ya da
    Hangi yitikle yok olmuş o yapı
    Kimbilir
    Vuruyorum yokuş aşağı, kıyıya
    Bir taşın üstüne oturuyorum
    Ben oturur oturmaz
    Çıkıyor kuytularından bütün görünümler
    Ve ufak bir oyun oynuyor bana doğa
    Alıp alıp zütürüyor gözlerimi bıkmadan
    Kısalıp uzayan bir çift yılan balığını andıran gözlerimi
    Güneşin şavkından yuvarlanan çakıllara
    Tam o sıra bir vapur yanaşıyor iskeleye uzun sürecek bir sonbahar taslağı gibi
    Denize yeni sürülmüs bir tarlaya benziyor, uyanık, diri
    Ve işin tuhafı bense
    Alışıyorum gittikçe
    Her gün bir parça daha alışıyorum yalnızlığıma
    Ürperiyorum bir ara arkamdaki ayak sesinden
    Ve bu yüzden mi bilmem
    Durup bir süre çevreme bakar gibi yapıyorum
    Sürüyle kus havalanıyor defnelerin içinden
    Sürüyle, evet, hatırlıyorum birden
    Nicedir unutmuşum saymayı bile günleri
    Dağılıp gitmişler herbiri bir yana
    Kuşlar gibi, onlar da
    Benimse ne gidecegim bir yer
    Ne de özlediğim bir şey var
    Öyleyse neden yazıyorum bu sözleri ona
    Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasızlığa
    Böyle gelişigüzel, böyle kırık dökük
    Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana.

    Uzun bir cumartesiyi hatırlıyorum, saat on iki
    Dalıp gidiyorum, düsünüyorum da, saat on iki
    Bir sigara yakıyorum, bir kağıda bir iki dize yazıyorum
    Yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha
    Ama hiç kımıldamıyor, akrep de, yelkovan da
    Yani tam böyle birşeye benziyor zaman
    Yılgın ve çarpıcı renkler içinde pek kımıldamayan
    Çıkageliyor sonra, saat on iki.

    Anlıyorum
    Yaşam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi
    Yalnızca bunun için uzun
    Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da
    Örneğin
    Bir sevgiyi yontup onarmak için
    Döğüşmek de sevgidir
    Ve benim bildiğim kadarıyla
    Her şeydir bir insan, her şeydir
    Yalandır kısalığı yaşamın
    Ve özellikle insan dediğimiz şey
    inançli bir insan soyunun parçasıysa.

    Sonunda başbasa kalıyoruz gene
    Başbaşa kalıyoruz doğayla ben
    işte az önce yağmur da başladı, cumartesi günlerden
    On temmuz cumartesi
    Bir vapur daha kalkıyor iskeleden
    Ve yağmur hızlanıyor biraz
    Uzanıp yatsam diyorum otların üstünde çırılçıplak
    Tam öyle yapıyorum
    Şimdi yağmuru seviyorum, şimdi yağmuru seviyorum, yağmuru seviyorum.

    edip cansever
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    ilk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkar sandıktan,
    giyin, kuşan,
    benze bahar ağaçlarına...
    Hapisten
    mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
    kaldır, öpülesi çizgilerle kırışık beyaz, geniş alnını,
    böyle bir günde yılgın ve kederli değil,
    ne münasebet,
    böyle bir günde bir isyan bayrağı gibi güzel olmalı Nâzım Hikmetin
    kadını...
    ···
  4. 29.
    0
    ÖLÜ SiRENLER

    Gerçekte duymadığım sesler bitti
    Öğleye doğru bir gökgürültüsü yalnız
    Karıştırdı ortalığı bir süre
    Gök akıttı bir parça yağmurunu
    Ve deniz kuşları umutsuz
    Arıyorken kokularını gölgelerinde
    Sıyırdı bir iki bulutu güneş de
    Yığılıp kaldı yorgun
    Denizin gözbebekleri üstünde.
    Bir uyum muydu durgunluk, fırtınayı
    Gökgürültüsünü de barındıran içinde
    Duyuyorum o tanıdık sesi yeniden
    Tiz bir çıngırağı andıran
    Benzeyen zil sesine de
    Daha önce unutmuşum gibi denizde
    Yankılanıp durdu ara vermeden.

    Hangi dili öğreniyordum? Mutluluk
    iki tek ağustosu çarpıştıran
    Sızdıran kanını bu yaz gününe
    Yaşayan bir mutluluk? Ve işte
    kaç yerinden kesilmiş ki ellerim
    Bekletip durdu da acısını bunca yıl
    Şimdi bir gülümseme gibi sindi yüzüme.

    Görmüşüm daha önce de bir Lidya kralının boynunda
    Bilmekti yazgısını ölümünü, gene de
    Yıllarca beklemişti kendini
    Yeşimden sapı olan bir kılıçla
    Bense ne içimi yakan rüzgarı
    Ne denizdeki yangını, ne gökgürültüsünü
    Duymuş gibi olduğum sesleri de değil
    Yaşamın gövdesini arıyordum yalnızca
    Bir çürük dişle alnımdaki
    iki üç kırışığı yedeğine takmış da.

    Özledim ilkelliğimi dalgalarında
    Buldum savaşı bitmez derinliklerini
    karıştırdıkça bir kargının ucuyla
    Gördüm, bekliyordu kendini de o da
    Germiş de al kıskacını Lidya kıralı gibi
    O turuncu ruh, değişken
    izledim onda ilk oluşumu sanki
    Hafifçe kesilmiş gibi oldu dudağım bir yerinden.

    işledim payıma düşen her görüntüyü
    Kamaştı gözlerim kıyıya varınca
    Rüzgarın itişiyle kumlarda
    Durmadan yer değiştiren
    Sayısız siren iskeleti
    Çın çın ötüyordu sessizlik kaburgalarında
    Dedim, besbelli başıboş bırakmışlar da korkuyu
    Tarihin onlara bağışladığı
    Bu garip raslantıdan
    Doğma bir rahatlıkla parıldıyorlar şimdi
    Kemikleri som altından.

    Sığındım çatısına bu yok olmuş şehrin.
    Şehir ki herkesin bir şehir düşündüğü gibiydi
    Tanrım! tunç bir kapı kilidi
    Bronz bir sokak
    Kumlar içindeydi. Ve bu çakıl taşı
    Kimbilir kimin külrengi kalbi
    Tanrım!
    Neden herkes başka tarafa bakıyor
    Neden herkes başka biriydi.

    Yıkıntılardan geçtim, eski mezarlardan
    Şimdi artık bir anımsamada yeri olmayan
    Arı kümeleri taşların arasında
    Ve yukarıda kuşlar yanmış kağıt parçaları gibi
    Uçuşuyordu da
    Ağır ağır yanıyordu da şehir
    Yanmayan kadınlar gördüm
    Nasıl görünürse dünya gözyaşının altından
    Tam öyle, dönüp duruyorlardı bu cehennem oyununda
    Ve büyümeyen adamlar gördüm, hiç şaşırmadım.
    Konuşuyorlardı sırayla, ilgisiz
    Ağaçlara asılmışlardı bir yandan da
    Bir kapı kirişine asılmışlardı ve ufka
    Ölüm müydü konuştukları? Ölümdü anlaşılan
    Silince bir aynayı çıkıveren karşılarına
    Bir ölümdü ki, işte bir muska asılı dururdu duvarda
    Bir büyü gösterilirdi
    Bir kuyu sezdirilirdi
    Hiç yoktan bir zincir boşalırdı avluda.

    Akşam geri verince bana gözlerimi
    Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da
    Bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini
    Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa
    Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi
    Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin
    Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi

    Edip Cansever
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    0
    sakin olcaksanız, kendi yazdıklarımdan bir şey paylaşıcam şuan bir yarışma da derece aşamasın da.
    ···
  6. 31.
    0
    devam binler
    ···
  7. 32.
    0
    @9 nik6 ni gibtir et. sanatin ideolojisi olmaz. ruhuma hitap eden herseye eyw.

    nazim hikmetten diyeti okur. arkasindan necip fazilin senfonisini okurum. no problema.

    nihal atsizin siirleri de fena gaza getirir, adami. ama sunu rahatlikla soyleyeyim, divan edebiyati her turlu giber amk.

    yeni yeni basladim gerci ama bir derya ... hem de leb-i derya amk...
    ···
  8. 33.
    0
    @3 şiir paylaşıcaksın panpa.
    ···
  9. 34.
    0
    @5 panpa şairide yazaydın ya
    ···
  10. 35.
    0
    @7 şiir sevdalısı olduğun için giriyorum nick6. şahsen necip fazılı pek dava adamı görmesemde seveni vardır sevmeyeni vardır. önceden gazinolardan kalkmayan bir adam sonradan nasıl yobaz olur örneğidir. hoşgörüsüz kibirli bir iktidar yalakasıdır.
    ···
  11. 36.
    0
    evet binler en sevdiği şiiri paylaşana şiir seven binler kulübü damgasını nick6 giriyorum.

    bedirhan gökçe falan diyecek olanlar gibtirsin gitsin anasının dıbına geri dönsün.
    ···
  12. 37.
    0
    @15 @10 daki gibi gizliden versen mesajı olmaz mı panpa. sana nick6 yok. inceden güldür amk
    ···
  13. 38.
    0
    @18 panpa her sanatın çağı var. bana fazla hayali geliyor divan edebiyatı. ayrıca bende şiir okurken ideoloji veya görüşe bakmam. şiir ya etkiler seni ya etkilemez. ancak necip fazılın yanlışları ayyuka çıkmış. sakarya şiirinden başka şiirini sevemiyorum. neden artık onuda bilemiyorum
    ···
  14. 39.
    0
    edit: neyse siz bilmeyin bu şiiri amk popüler falan olur mazallah
    ···
  15. 40.
    0
    @20 eğer şu adamın bir şirini beğenecekseniz gidin üstü kalsını paylaşın amk. üvercinka imgelerle dolu bir şiir. şairin kendisinden başka kimse anlayamaz. yalandan yere gösteri yapmayın amk. yinede girdim nick6nı
    ···
  16. 41.
    0
    necip fazil kafiye yazin bulun amk.

    3 lu hece vezniyle yazilmis bu gune kadar okudugum tek siirdir.

    soyle biter,

    toprak post,

    allah dost...

    kisaca felaket bi admmis bu zat amk
    ···
  17. 42.
    0
    k.iskender ne oldum delisi bir huur evladı olsa da. nick6nı girdim panpa
    ···
  18. 43.
    0
    @19 hacim hayallerin kadar yazarsin

    öyle zaif kıl tenimi firkatinle kim
    vaslına mümkin ola yetürmek saba meni"

    demişm fuzuli

    (vücudumu hasretinle öyle zayıflat ki
    seher yeli beni kaldırıp sana getirmeye imkan bulsun)
    ···
  19. 44.
    0
    kış geliyor hocam örtün yorgan yorgan üstüne
    edit: http://www.youtube.com/watch?v=4C4Kz5FF1sQ
    ···
  20. 45.
    0
    şiire ilgisi olmayanlarda uplayıversin. vesile olun binler
    ···