1. 1.
    +3
    evet nihayet!
    bir adın kalmalı geriye,
    bir de o kahreden gurbet...
    beni affet!
    kaybetmek için erken,
    sevmek için çok geç...
    ···
  2. 2.
    +2
    Sesinde ne var biliyor musun
    Bir bahçenin ortası var
    Mavi ipek kış çiçeği
    Sigara içmek için
    Üst kata çıkıyorsun

    http://www.youtube.com/watch?v=u6PLr1bukhk
    ···
  3. 3.
    +1
    kırmızı bir kuştur soluğum
    kumral göklerinde saçlarının
    seni kucağıma alıyorum
    tarifsiz uzuyor bacakların

    kırmızı bir at oluyor soluğum
    yüzümün yanmasından anlıyorum
    yoksuluz gecelerimiz çok kısa
    dörtnala sevişmek lazım.
    ···
  4. 4.
    +1
    Ben senin en çok sesini sevdim
    Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
    Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
    Bana her zaman dost, her zaman sevgili

    Ben senin en çok ellerini sevdim
    Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
    Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
    En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

    Ben senin en çok gözlerini sevdim
    Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
    Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
    Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

    Ben senin en çok gülüşünü sevdim
    Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
    Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
    Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

    Ben senin en çok davranışlarını sevdim
    Güçsüze merhametini, zalime direnişini
    Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
    Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

    Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
    Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
    Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
    Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

    Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
    Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
    Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
    Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
    ···
  5. 5.
    +1
    Seni düşünmek güzel şey,
    ümitli şey,
    dünyanın en güzel sesinden
    en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
    Fakat artık ümit yetmiyor bana,
    ben artık şarkı dinlemek değil,
    şarkı söylemek istiyorum...
    ···
  6. 6.
    +1
    Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
    Ben seninle bir gün Veyselkarani´de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
    ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
    Ankara´da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
    özlemeye başladım herkesi...
    Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
    Bizim Kemalettin Tuğcu´larımız vardı...
    Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
    Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
    solculuk oynamaya başladık..
    Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
    Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
    Türk Dil Kurumu´na inat bir Türkçeyle...
    Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
    Ankara´ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
    Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa Ankara´da hiç sevişmedim ben.
    Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
    Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
    Ankara´ya usul usul kurşun yağıyordu..
    Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
    Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
    Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
    Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
    Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine zütürüyordu
    Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi´ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

    Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
    Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
    Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
    Muş ovasının yalancı maviliğini
    Otobüs oluyordum bir süre
    Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs cdıbının garantisinde
    Otobüs oluyordum
    Bir ülkeden bir iç ülkeye
    Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
    Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
    Korkuyordum
    Sonra iniyordum otobüsten
    Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
    ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
    ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
    Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
    Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
    Ben seninle bir gün Van´daki bir kahvaltı salonunda
    Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
    bir yol üstü lokantasında
    Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
    Doğubeyazıt´ın herhangi bir toprak damında
    Ben seninle herhangi bir insan elinin
    terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

    Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +1
    seni bulmakdan önce aramak isterim
    seni sevmekten önce anlamak isterim
    seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
    sana hep hep yeniden başlamak isterim
    ···
  8. 8.
    +1
    Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
    Önünde durulacak tam elinden tutulacak
    Hangi bir elinden güzelim hangi bir
    Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
    Öbür elinde yetişkin bir günışığı
    Daha öbür elinde kilometrelerce hürlük
    Çalışan insanlar için akşamlara kadar
    Toz duman içinde
    Bir elinle de boyuna ekmek kesiyordun
    ···
  9. 9.
    +1
    Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
    Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
    Adam bulut gibiydi, hatırladı
    Adamın ayaklarının altında
    Yıldızların yıldız olduğu vardı
    Adam yıldızlara basa basa yürüdü
    Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.
    ···
  10. 10.
    +1
    Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
    Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler
    Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
    Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
    Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı,
    Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu
    Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
    Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
    Sanki hiç olmamıştı
    Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
    ···
  11. 11.
    0
    Affan dedeye para saydım,
    Sattı bana çocukluğumu.
    Artık ne yaşım var ne de adım;
    Bilmiyorum kim olduğumu.
    Hiç bir şey sorulmasın benden;
    Haberim yok olan bitenden.
    Bu bahar havası, bu bahçe;
    Havuzda su şırıl şırıldır.
    Uçurtmam bulutlardan yüce,
    Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
    Ne güzel dönüyor çemberim;
    Hiç bitmese horoz şekerim!
    ···
  12. 12.
    0
    Terketmedi sevdan beni,
    Aç kaldım, susuz kaldım,
    Hayın, karanlıktı gece,
    Can garip, can suskun,
    Can paramparça...
    Ve ellerim, kelepçede,
    Tütünsüz, uykusuz kaldım,
    Terketmedi sevdan beni...
    ···
  13. 13.
    0
    Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
    Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
    Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

    Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
    Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

    Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
    Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
    Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

    Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta
    Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
    ···
  14. 14.
    0
    Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü.

    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela.
    O daha az severse kırılırsın.
    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden
    .
    Çok sevmezsen, çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.

    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.

    ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları…
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    “O benim.” diyeceksin.

    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
    Mesela turuncuya, yada pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
    de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
    ···
  15. 15.
    0
    Beni koyup gitme ne olursun
    Durduğun yerde dur
    Kendini martılarla bir tutma
    Senin kanatların yok
    Düşersin yorulursun
    Beni koyup gitme ne olursun

    Bir deniz kıyısında otur
    Gemiler sensiz gitsin bırak
    Herkes gibi yaşasana sen
    işine gücüne baksana
    Evlenirsin çocuğun olur

    Sonun kötüye varacak
    Beni koyup gitme ne olursun

    Elimi tutuyorlar ayağımı
    Yetişemiyorum ardından

    Hevesim olsa param olmuyor
    Param olsa hevesim
    Yaptıklarını affettim
    Seninle gelmeyeceğim
    Beni koyup gitme ne olursun
    ···
  16. 16.
    0
    Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum

    Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    Bu şehir o eski istanbul mudur?
    Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    Sokak lambaları birden yanıyor
    Kaldırımlarda yağmur kokusu
    Ben sana mecburum sen yoksun

    Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
    Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

    Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
    Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
    Durup köşe başında deliksiz dinlesem
    Sana kullanılmamış bir gök getirsem
    Haftalar ellerimde ufalanıyor
    Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    Ben sana mecburum sen yoksun

    Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
    Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
    Kötü rüzgâr saçlarını zütürüyor

    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Bu kurtlar sofrasında belki zor
    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    Hayır başka türlü olmayacak
    Ben sana mecburum bilemezsin..
    ···
  17. 17.
    0
    Ne kadar imkansız olduğunu göstersende.
    imkansız aşkı seviyorum.
    ···
  18. 18.
    0
    Ne hasta bekler sabahı,
    Ne taze ölüyü mezar.
    Ne de şeytan, bir günahı,
    Seni beklediğim kadar.

    Geçti istemem gelmeni,
    Yokluğunda buldum seni;
    Bırak vehmim de gölgeni,
    Gelme, artık neye yarar?
    ···
  19. 19.
    0
    ..Beni, gözlerin zütürür
    Gözlerin
    Aşkla, acıyla...
    Kuşatmışlar
    Sesimi, soluğumu
    Kesilmiş
    Tuz-ekmek payım
    Vurgunum
    Ve darda,
    Gözaltındayım.
    Dal, kor keser
    Penceremde açarsa
    Kuş, vurulur
    Üzerimden uçarsa.
    Ve hal böyle böyle,
    Yol bu yöndeyken
    Gelir,
    Ki her gelişinde
    Daha da içten
    Gelir,
    Soluk soluğa
    Benim olursun.
    Amansız sarmasında
    Kollarımın
    Esrik,
    Çığlık çığlığa
    Erir, kar gibi vücudun...
    Nicedir,
    Kahpe ağzında
    Bir salgın,
    Bir deprem gibi künyemiz.
    Nicedir,
    Başımıza zindan dünyamız.
    Biz ki
    Yarınıyız halkın,
    Umudu, yüzakıyız,
    Hıncı, namusu...
    Şafakları,
    Taaa şafakları
    Hey canım,
    Kalbim
    Dinamit kuyusu...
    ···
  20. 20.
    0
    ananın amında halı dokudum
    pek yol aldım yoruldum
    sonra halıyı(dıbını)diktirtim
    babanın haberi yok kardeşine gibtirttim
    ···