1. 1.
    0
    padişahlık zor mevkiidir. her tehdit irdelenmeli, cezalandırılmalı. lakin malumunuz kanuni'nin ilk oğlu, ciğeri, canından çok sevdiği şehzadesini kendi emriyle boğdurtur. devletin bekası için.

    rivayet odur ki, oğlunu çağırır bir sefer sırasında kendi çadırına ve kendini devirmesinden şüphelendiği için muhafızlara boğdurtur. kendisi de çadırın arkasından ölümünü izler.

    mustafa görür onu muhafızlara direnirken. ve var gücüyle bağırır; "babaaa babaaa bak oğluna neyi reva görürler babaaa" kanuni buz gibidir. boğulmasını izlemeye devam eder.

    düşünüyorum da, ey cümle cihanın sultanı kanuni, öbür dünya varsa bir evlat katili olarak evladına neler diyorsun?
    ···
  2. 2.
    0
    yine rivayete göre, mustafa öyle güzel bir çocukmuş ki, yeniçeriler görüntüsünün kudretinden utanır, yüzüne bakamazmış.
    ···
  3. 3.
    0
    bir de mustafa'nın çok sevdiği kardeşi vardır. hürrem sultan'dan olma şehzade cihangir. kendisi fiziksel özürlüdür. babasının evlat katili olmasına dayanamayıp yataklara düşmüştür. 1 ay boyunca tek kelime etmemiştir kardeşinin katlinden sonra. sessizce ölüp kardeşinin yanına gitmiştir.

    ne annesini affetmiştir, ne babasını.
    ···
  4. 4.
    0
    kader bu ya, hürrem sultan da hiçbir oğlunun tahta çıkışını göremedi. genç sayılabilecek bir yaşta katline sebep olan insanların yanına gitti.

    kanuni çok içerlemişti. en sevdiği oğlunu kendi elleriyle öldürdüğü için belki bir ömür affedemedi kendini. "devlet bekası" bahanesiyle avutmaya çalıştı belki de.

    ama gerçek şu ki, hürrem sultan hazretlerinin aşkının büyüsüne kapılmıştı.
    ···
  5. 5.
    0
    ardından yazılan şöyle bir ağıt da mevcutmuş.

    Şehzade beyaz bir elbise giymiş, bu haliyle nurdan
    bir minareye dönmüştü. babasını göreceği için mutluluktan parlayan yüzü gündüzü andırıyordu.
    Şehzade halka çiçek açmış bir ağaç gibi göründü,
    otağ ve çadırları da karlı dağlara benziyordu.
    Cihan padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman
    hiddetten ateşe dönmüştü, yanında yürüyen adanılan da bir lâle tarlasını andırıyordu.
    Padişahın çadırları bedenlerle süslenmiş, akhisara dönmüştü. Şehzade ise sevincinden güneş
    gibi yerinde duramaz bir haıe gelmiş ve el Öpmek. için otağa doğru yürümüştü
    ay parçası gibi şehzade bath, babasının otağından
    dönüp gelmedi. Sonra onun cenazesini görenler yağmur yağdıran bahar bulutu gibi ağlasınlar.
    Bu dünya çadırı, dâima ağzına düşenin görünmez
    olduğu iki başlı bir ejderhadır.

    lacivertpele'ye teşekkürler.
    ···