0
Karanlığın sessizlik ve acıyla bir ilgisi var... Işıklar sönünce karanlık oluyor... Ama sandığınız gibi değil. Dün 6 ışık söndü Nusaybin'de. Her geçen dakika biraz daha karardı ortalık. Karanlık beraberinde sessizliği de getiriyorsa, orada bilin ki acı var. Çığlıklar daha içeriden bir yerden çıkmıyorsa, orada büyük acı var. Bütün hastaneyi çepeçevre saran karanlığın içinde birbirinin gözlerine bakamayan, gözlerini nereye çevireceğini bilmeyen, bembeyaz yüzler görüyorsanız bilin ki orada sadece tek başına yapayalnız bir acı var. Sorular ve cevaplar sessizken de birbirini bulabiliyor, Nusaybin'de hastane bahçesinde gördüm bunu. insanın üzerinden kaldırmakta zorlandığı görünmez koca bir enkaz. Birbirine uzanan eller; sessiz, can yakıcı, birbirine güç veren. Sonra tek tek hastane bahçesinden ayrılan araçlar. Gece karanlığı değil bu, basbayağı zifiri karanlık. Hava aydınlanacak elbet. Aydınlandı da bu sabah. Ama hala karanlık... Mehmet yok, Atilla yok, Bekir yok, ibrahim yok, Aycan yok, israfil yok... Var olan onların cenaze törenleri... Yer Selen Kışlası... 6 cesaret dolu kahraman geliyor Türk bayraklarına sarılı şekilde... Son kez geçiyorlar Mardin'den... Söylenecek söz yok... Bulamamak değil bu, gerçekten yok. insanın tüm duygu ve kelime hafızasını kaybettiği an o... Tam karşı tarafta onların aileleri. Cesur insanların ailesi olmak kolay değil, verdiği güç inanılmaz. O acı var ya hani, bir daha asla göremeyecek dokunamayacak konuşamayacak olmanın verdiği acı, o sanki bir şekil alıyor. Sanki onlar giderken herkese yetecek kadar cesaret bırakıyorlar arkalarında. ibrahim'in oğlu giymiş babasının üniformasını, öylece bakıyor. Neler geçiyor aklından, neler hissediyor o an... Bilmek istemek bile ağır geliyor. Sonra kızı bağırıyor;"babaaaa... ben annemlere bakarım... " tören bitiyor... Artık memleketlerine gönderilecekler. fırlıyor yerinden o kız,"baba keşke o gün okula gitmeseydim de seni görseydim biraz daha"... Keşke... Keşke ne kadar zor ne kadar ağır ne kadar çaresiz bir kelime. Keşke... Ne kadar dönüşü olmayan... annesinin yanına gidiyor, anne ben nasıl dayanacağım diye haykırıyor. Babasının kıyafeti üzerinde. Saygı duruşunda ... Tam bir yürek yangını, tam bir acı...
Silah arkadaşları. Öylece bakmak ve son yolculuğuna uğurlamak... Terörle mücadele edenler, ailelerine hiçbir şey yansıtmaz, onların ailesi silah arkadaşlarıdır. Yara alırlar, memlekete gitmez haber, burada sarılır yaralar. Burada giderilir hasretler. Özlerler ama söylemezler, ağlarlar kimse bilmez. Burunlarında tüter eş, çocuk, kardeş, anne baba... Kimse bilmez.. silah arkadaşları bilir. Silah arkadaşları için de zor onları yolcu etmek. Nasıl kolay olsun ki daha dün sabah dertleşmişlerdi, gülmüşlerdi, inanmış ve yollarına devam etmek üzere operasyon bölgesine gitmişlerdi.
Alev alev yanan büyüyen ama birbirine sirayet etmeyen tuhaf bir yangın bu.
Ama net olan bir gerçek var ki, yangın, mücadeleye tek bir sekte bile vurmuyor. Çünkü o yürekte öyle bir cesaret var ki, yangın ne kadar güçlü olursa olsun yok etmiyor. Yangını da katıp cesaretlerine öyle devam ediyorlar. Aileler mi... Sonsuza dek sürecek bir acıyı, bir kahramanın gururuyla taşımayı öğreniyorlar.
Ve şehit aileleri eşlerinin, kardeşlerinin, çocuklarının, oğullarının cenazesini taşıyan askerlere, polislere son güçleriyle sesleniyorlar;
"Ayağınıza taş değmesin yiğitler, Allah yardımcınız olsun... "
Elif AKKUŞ
Tümünü Göster