/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    0
    musa eroğlu dinliyorum. herhalde ses tonu benzediğinden aklıma şaban hoca geldi. hadi yazayım. lise hatırası. lise birinci sınıftayım. müdürümüz vardı şaban ilhan. öyle hödük bir adam değildi. babacan ama biraz dsiplinkolik biriydi. lisemiz de iyi bir liseydi. millet acayip ders çalışıyordu, bense inanılmaz derecede serseriydim. sırf şık görüneyim diye siyah pantolon siyah kravat takıyordum laciverti sevmediğim için. üstelik her sabah kılık kıyafete bakıyordu hocalar ona rağmen. şaban hoca matematik dersine girerdi. ben de o zamanlar acayip lakayt ve umarsız bir çocuğum. hoca her sabah biz sınıflara geçerken benim saça bakardı, pantolona, kravata. bu yüzden çoğu zaman kaçardım sabah kontrolünden. sabah kontrolünden kaçtığımı anlardı beni göremeyince. hususi bana bakıyordu bizimki burda mı kaçmış mı diye. ama beni çok seviyordu biliyor musunuz. ben biliyorum. her neyse başlayalım :

    sınavdan yirmi almıştım. lisedeki ilk yazılılar. fonksiyonlari falan işlemişti mantık vb konular da vardı. ben mantiktaki şekillere bakıp "bu ne amk" diyecek kadar uzaktım konuya ahaha. müdür beni odasına çağırttı. sağdan soldan kravat buldum gittim. benim sınav kağıdı önünde. oğlum dedi bu ne. ben hayatımda böyle kötü not vermedim kimseye. neden hiç çalışmadin falan filan. dedi kaç istiyon benden not söyle. yetmiş civarı bir nota anlaştık.

    en arka sırada otururdum yanımda ramazan diye bir arkadaş vardı. o paso uyurdu ben paso telefonla oynardım. bir gün ikimizi de çekti tahtaya. sen dedi ne seçicen. dedim mf. mfnin msi ne ? matematik. sen dedi ramazana ? dedi tm. tmnin msi ne ? matematik. şöyle bir baktı. iyi, peki, geçin oturun şimdi dedi. başka tek kelime yok.

    okula yeni kameralar takılmış. bütün bahçe görülüyor. tenefüste o zamanlar şansa bak dört yıl boyunca lisedeki tek sevgilimle (birkaç ay çıktık) bahçede bankta el ele göz göze. e tabi tam bir ergeniz ikimiz de. bi baktim nöbetçi koştura koştura geliyor. hayirdir demeye kalmadan müdür dedi seni çağırıyor. kameradan izlemiş bizi bin. gittim yanına ulan bbg evi mi burası amk evladı diyemedim tabi. sen dedi "bahçede elin kiziyla napiyon lan ayip değil mi oğlum". bir azar da oradan yedik. ama adamdan öyle fazla korktuğum falan yok yani. şaka lan düşündüm de it gibi korkuyordum. ama o korkuya rağmen ruhumun içinde anarşi kol geziyordu hatta üstü kapali hocaya atar yapıyorum renk vermeden.

    whiplashdaki talebe ve hoca gibiydik ehehe. unutmadan bir gün müdüre gidip bizim tarihciyi şikayet etmiştim.. adam gibtiri çekti tabi ahaha. düşünsenize on dört yaşında bir çocuk gelip tarihçiye yanınızda saydiriyor.

    ve bomba : toprak sahada maç yapıyoruz ders beden ama bende her zamanki gibi eşofman falan yok. acayip de iyi oynuyordum o zamanlar. bir pozisyonda komple karşı takımı calimlayip gol attım. iki dakika sonra nöbetçi koştura koştura gene geliyor. müdür bey seni çağırıyor dedi. hay gibiyim müdürünü beyini diyerek gittim. odaya girerken tabi kan ter içinde, gömleği pantolonun içine katicam diye boxerin içine katmisim. öyle girdim içeri. ya dedi sen bu kadar iyi top oynamayı nerde ogrendin. bir saattir izliyorum. kulübe falan yazdiralım seni diyor bana ama ne biçim gülüyor. adam maç izler gibi beni izliyormuş kameradan ahaha. bir de bunu demek için yanina cagirtiyor. bayağı bir güldük valla adama ilk kez orada kanım acayip ısınmıştı ama çıkarken bir daha müdürün odasına girerken donunu topla ayıp diye bir guzel fircalamasin mi beni. çıkarken hay seni de donunu daa diye diye maça geri döndüğümü hatırlıyorum.

    bunların hepsi lise birdeyken oldu. o sene sonu şaban hocanın on küsur yıllık lisemizdeki kariyeri sona erdi, hoca antalya anadolu lisesine tayin oldu. ben oradaki son talebesiydim hocanın.

    lise 3'e yeni geçmiştim. nöbetçi sınıfa geldi beni rehberlikten cagiriyorlarmis. abi iki senedir falan gitmiyordum oraya. artık baya efendi bir çocuk olmuştum beni niye cagiriyorlardi ? belki de ozlemişlerdir diyordum içimden. ben hep yemeği öğle arası dışarda tostcuda falan hallederdim. hiç yemekhaneye gitmezdim. süt bebeleri gider oraya diyordum içimden. öyle bir düşünce vardı. şaban hoca bunu biliyordu. bana hep kızardı adam akıllı yemeğini ye lan şu yemekhaneden diye. ben dinlemezdim tabi hocam. affet. neyse rehberlikçinin odanın önüne geldim ve girdim içeri. okul yemekhanesine burs vermek istiyorlarmış bana. iyi de ben başvurmadim ki oraya hiç. ustelik benim ailemin durumu da çok kötü değildi. yani burs ve ben ne alakaydi ? rehberlikci ama bizim kayıtlarımızda var bu not düşülmüş nasıl olur demesin mi ? aklıma tabi direk şaban hoca geldi. giderayak kıyağını yapmıştı hoca. ben durumumun olduğunu, hakkımı ihtiyacı olan bir öğrenci için kullanmalarını rica ettim onlardan şaban hocam. gene sözünü dinlemedim ama bu sefer beni takdir ederdin değil mi ?

    şimdi büyüdüm koca adam oldum hocam. dün gibi o günler. sen çok güzel bir insandın. bilmiyorum şimdi yaşıyor musun, neredesin inan bilmiyorum. her neredeysen beni duyuyorsun değil mi hocam, duyuyor olduğuna hep inanırım. sana minnettarım. bu entryi senin için yazdım. o günlere tekrar dönebilmek vardı doğrusu. aydınlıkla kal hocam, hürmetlerimle.

    serseri taleben.

    hocamın meşhur sözünü paylaşmamak olmaz : "deveyi yardan uçuran bir tutam ottur."
    ···
  1. 2.
    0
    justafterrain ...
    ···
  2. 3.
    +1
    Huzunlendirdin panpam
    ···