/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    +6 -1
    Hepimiz Oğuzlardan gelen Türkleriz.
    Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler, Kıpçaklar vd bir çok Türk Devletinin sığınağı olmuş, gerek kuruluş sırasında gerekse kurulduktan sonra Türk boy ve budunlarının meydana getirdiği büyük bir konfederasyon olmaya devam etmiştir.
    Bu sebeple Oğuzlardan gelmeyen Türk kardeşlerimizde çok yakın akrabalarımızdır.

    OĞUZLAR

    Bilindiği gibi Oğuzlar, Türklerin en ünlü ve önemli şubesidir. Oğuzlar, X. asırda Hazar Denizi’nin doğusundan itibaren Sir derya (Seyhun) nın orta mecralarına kadar uzanan sahalarda yaşıyorlardı. Bugünkü Türkiye, Azerbaycan, Irak, iran ve Türkmenistan Türklerinin ataları Oğuzlardır. Yine bilindiği üzere, Selçuklular da Oğuzlardandır.

    Büyük Selçuklu imparatorluğunun kurulmasıyla, Türklük sadece islam tarihinde değil, dünya tarihinde de önemli bir yer tutmuş, Türklerin şehirlerdeki yaşantıları, asıl vatanları olan iç Asya’dan, yeni ele geçirdikleri toprakların sonuna kadar kesintisiz bir sürekliliğe kavuşmuştur. Yine tarihi bir gerçek halinde bilinmektedir ki; Selçuklu imparatorluğu kurulduğu sırada, Oğuzlarda göçebe, yarı göçebe gruplar mevcuttu.
    Oğuzlar’ın batısında Türk HazArler ve Bulgarlar, doğusunda Karluklar, kuzeyinde Kimekler vardı; güneyinde ise islâm dünyası bulunuyordu.

    Bu asrın başında Oğuzlar Devleti müstakil görünmektedir. Oğuzlar’ın başında Yabgu unvanını taşıyan bir hükümdar bulunmaktaydı. Oğuzlar devleti mekreziyetçi ve otoriter bir devlet değil, feodal mahiyeti haiz bir devletti. Her kabile irsî şeflerinin idaresinde yaşamaktaydı ve başta bulunan hükümdarla rabıtaları gevşekti. Yabgu devletin fiilî idaresiyle pek meşgul olmamakta, onun ndıbına devlet ileri gelenleri devletin iç ve dış işlerini idare etmekteydiler.

    Devleti idare salâhiyeti Yabgu da dahil hiç kimsenin tek başına elinde toplanmış bulunmamaktaydı. “Kollektif mesuliyet sistemi” adını verebileceğimiz bir sistem bütün devletin bünyesine hâkimdi ve devlet bir nevi demokratik prensiplere göre idare edilmekteydi.

    Kaşgarlı Mahmut Oğuz Türklerini şöyle anlatır: “Oğuz, Türkler’in bir boyudur. Türkmendirler. Yirmi iki boydan oluşur. Başları Kınık’tır. Selçuklu sultanları ondan iner. Sonra sırasıyla Kayığ, Bayundur, Yıva, Salgur, Avşar, Bektili, Büğdüz, Bayat, Yazgır, Eymür, Kara Bölük, Alka Bölük, Iğdır, Üreğir, Tuturga, Ula Yondlug, Töger, Becenek, Çavuldur, Çepni, Çarukluğ gelir.” Kaşgarlı Oğuz’un aslen yirmidört boy olduğunu, ancak iki Kalaç boyunun fedarasyondan ayrılması ile geriye yirmiiki boy kaldığını anlatır. Oğuz Türkleri’nin Hükümdarlarına Yabgu denir. Yardımcılarının adı Kuz irkin’dir.."

    Oğuzlar Kınık boyu, liderleri Selçuk Bey’in idaresinde Büyük Selçuklu Devletinin temellerini attılar. Tuğrul Bey ve onun ardılları durumunda olan Alparslan ve Melikşah dönemlerinde Selçuklular; Kafkaslar, iran, Irak, Suriye ve Anadolu üzerinden Ege Denizine kadar ulaştılar. Kınık boyunun idaresindeki bu coğrafyalara doğudan gelen Türklerin iskân edilmelerine bağlı olarak Türkçe Ön Asya coğrafyasında yayıldı.

    TÜRKMEN KiME DENiR?

    10. yüzyıl da Oğuzların bir bölümü islamiyet’i kabul ettiler. 11.Yüzyılda ise Selçuklu Türkleri islamiyeti kabul ettiler. islamiyet’i kabul eden Oğuz boyları daha sonraları Türkmen adıyla anılmaya başladı.
    Nitekim Oğuzlar isimli dev eseriyle tanıdığımız Prof. Dr. Faruk Sümer de XI yy'da islam dinine giren Oğuz boylarına Türkmen denildiğini söyler.

    Türkmen; Kafesoğlu, Banguoğlu gibi tarihcilerimize göre “Yoğun bir şekilde Türk’ü belirleyen addır” Yani Türklüğünden şüphe duyulmayan ve onun şuurunu taşıyan kişi Türkmen olarak nitelendirilmiştir.

    Kafgesoğlu, "Türkmen" sözcüğünün Türkler islamiyet'e girmezden evvel dahi, siyasi bir tabir olarak kullanıldığını söyler. "Oğuz" adı yerine kendisine "Türkmen" diyen büyük Türk kütlesi başta Anadolu, Irak, Suriye, Azerbaycan olmak üzere Ortadoğu, Ön Asya ve iran'da böylece siyasi ve sosyal yönden yeni bir hüviyet kazanmış oldu.

    Rene Grousset “En halis Türk kütlesi işte bu oğuz zümresidir; bu kütlenin adı “Türkmen”’dir. Türkmen ismi bile içinde bulundukları milli vaziyetin ifadesidir”demektedir. Profesör Jean Deny’in “Garmmarie de la langue Turgue” (1921) isimli eserinin 326. sahifesinde “Türkmen = Halis Türk/ Öz Türk” şeklinde izah edilir. Anadolu Türklerinin atası olan Türkmenlerin dilleri bir mugibiyi andırır. Divan-ı Lügat-it Türk’te “Türkmen lehçesi Türk dillerinin en latifidir.” denilir.
    Şu destanında Türkmen kelimesinin Türk maned’den geldiği hakkında kaydedilen rivayet edilir.

    Büyük Türkçülerden Necip Asım Türkmen sözünün Türk insanı veya savaşçısını ifade eden(Türk+man) sözcüklerinden oluştuğunu ileri sürmüştür.

    Buna benzer bir görüşü de Türk müelliflerinden Hüseyin Hüsamettin ileri sürmüş "man" takısının yücelik veya büyüklüğü ifade ettiğini böylece ,Türkmen, kelimesinin büyük veya yüce Türk anldıbına geldiğini benimsemiştir.

    Oğuzlar, gerek bu ad altında, gerekse Türkmen adı ile kitleler halinde Anadolu’ya gelip yurt tutular. Bu geliş, F. Sümer’e göre, yaklaşık iki yüzyıl kadar sürmüş ve Oğuz elinin büyük bir kısmı bu ülkeye yerleşmiştir. Oğuzlar arasında mühim sayıda yarı yerleşik ve yerleşik unsurların da bulunduğu anlaşılıyor.
    Dünyaca ünlü Fransız tarihçisi Cahen, Türk kavimlerinin göçleri ile alakalı olarak şöyle diyordu: “Türkler, son iki bin yıl içinde Anayurtları Ortadoğu Asya’dan bir yanda Hint Okyanusuna, öte yandan Akdeniz’e ve Orta Avrupa’ya kadar uzanan çok geniş bir alana yayılmış halk topluluklarından oluşmaktadır.

    “Bugün, kültürce birleşmesi kolay olan Türkler, özellikle oğuz Türkleri yani Türkmenlerdir: Türkiye Türkmenleri gibi, Azerbaycan, iran ve Harzem ülkelerinin Türkmenleri de Oğuz uruğuna (soyuna) mensupturlar. Bundan dolayı, Türkçülükteki yakın mefkuremiz Oğuz birliği yahut Türkmen birliği olmalıdır.” der.

    12 ve 13.yy'dan itibaren "Türkmen" sözü "Oğuz" sözcüğünün yerini alarak yaygınlaşmış, yerleşik Türklere "Türkmen" göçebelere "Yörük" denilmiştir.
    Özetlemek gerekirse Türkmenler Orta Doğu Anadolu
    ve Kafkaslarda yaşayan Oğuzlara verilen isimdir. Zaman zaman
    siyasi çevreler Türkiye Türkleri ile hudut aşırı yaşayan Türkleri
    ayırmak için özel bir çaba harcamışsa da bu bir yeniliği
    getirmemiştir. Zaten şu anda Türkiyede yaşayan Türkler de
    Türkmen Oğuz boylarına mensuptur

    IRAK TÜRKLERi/ TÜRKMENLER.

    Irak'ta yaşayan soydaşlarımıza, genel olarak "Türk" demekle beraber, son yıllarda daha da sıklaşarak kullanılmağa başlanan "Türkmen" deyimi de ilgi çekmeğe başlamıştır. 1918'de sona eren Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'den koparılıp, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdüren soydaşlarımızdan, uzun yıllar "Türkler" diye söz edilmiştir.
    Ne var ki 1959 yılından sonra, Irak'ta yaşayan Türklerin Türkiye ile olan kan ve kültür bağlarını unutturmak için, soydaşlarımıza devlet tarafından resmî olarak "Türkmen" denilmeğe başlanmıştır. Böylece kendilerine göre, Irak'ta yaşayan Türklerin kökenlerinin Anadolu'ya değil de, Orta Asya'ya uzandığını ispata çalışan Irak yönetimi, soydaşlarımızı Türklük dünyasının kalbi olan Türkiye'den koparmış ve "Türkmen" deyimi ile Türklerin Türklüğünü silmiş olacaktı.

    Bu uygulama, daha önce ingilizler tarafından da ele alınmış, ancak bundan bir sonuç alınamamıştı. Irak'ta 1959 yılından sonra, Bağdat yönetimi tarafından "Türkmen" topluluğu diye isimlendirilen Türkler, bilindiği gibi, Lozan Konferansı sıralarında ingiliz heyeti tarafından da "Türkmenler" olarak ifade edilmişlerdi. O zaman Türk heyeti başkanı olan ismet Paşa, "Türkmen" ve "Türk"ün eşanlamlı olduğunu, hatta bu anlamda Türkiye Türklerinin de Türkmen olduklarını söyleyerek, sonuçta bunun bir politik manevra konusu yapılamayacağını ileri sürmüştü. Böylece ingiliz tezi, daha o sıralarda çürümüştü.

    Irak'ta cumhuriyet dönemini başlatan Abdülkerim Kasım yönetimi de, Türklerin Türkmen olduklarını, bu bakımdan Irak'taki Türk topluluğunun Türkiye değil, Orta Asya kökenli olduklarını göstermeye çalışmış ve güya Irak'taki Türklerin Türkiye ile olan soy ve kültür bağlarını böylece kesmeye çalışmıştır.. Tıpkı Yunan Hükümeti’nin, Yunanistan toprakları üzerinde yaşayan Türklere Türk dememek için, Müslüman deyimini kullanması gibi , Irak yönetimi de, hiç bir şekil ve surette sonucu değiştiremeyecek olan bir yola başvurmuştur. Buna karşılık Irak'ta yaşayan soydaşlarımız, yönetim tarafından kendilerine verilen "Türkmen" adından, rahatsızlık duymamışlar, hiç yadırgamadan da bu deyimi kullanmaktan çekinmemişler, Türklüklerine daha da fazla sarılmışlardır.
    Görüldüğü gibi Irak'ta varlığını günümüze kadar sürdüren Türklere "Türkmen" denilmesi, aslında altında gizli ve politik manevra yatan bir düşüncenin başarısız bir ürünüdür.

    Türkmenlerin binlerce yıllık tarihi ve kültürel miraslarını koruyup, geliştirerek, Irak'ta meydana getirdikleri Türk varlığı, Türkiye'nin ayrılmaz bir parçasıdır.
    ···
  1. 2.
    0
    haklısın albayım..
    ···
  2. 3.
    0
    Öyle zaten
    ···
  3. 4.
    0
    Uzun yazı trend
    ···