-
1.
+35 -6Sene 2003...
Ankara'da arkeoloji doktora birinci sınıftaydım. Kız arkadaşım eda istanbul üniversitesinde kadro bulmuş ben ise henüz bulamamıştım. Eda'nın yüksek lisans biter bitmez doktoraya'ya kadrolu olarak başlaması tamamen başarısı ve azmiydi. Ankara Dil- tarih'e 1996 yılında arkeoloji bölüm öğrencisi olarak başladım. Edayla dönemdaşız. 2. sınıfın ortalarında yanlış hatırlamıyorsam 1997 nisan gibi sevgili olup 2002 yılında Yüksek lisans tez savunmamızın ertesi günü sözlenmiştik kendi aramızda. Tez savunmamızı başarıyla tamamladığımızı öğrendikten sonra, ikimizinde hayali olan akademisyenlik için doktora arayışlarına girmiştik. Eda, ingilizcesi sayesinde istanbul protohistorya bölümünde kendisine kadro bularak doktoraya başlamıştı. Ben ise, hocalarımın biraz torpiliyle zoru zoruna Ankara'da kendi üniversitemde doktoraya başlamıştım. ilk başlarda çok üzülsem de kadro bulamadığıma, Eda’nın başarısıyla kendimi teselli etmek zorunda kalmıştım ... -
2.
+9 -6Köye gittiğimizde bu düşüncelerden arınmak için kendimi dinlemek için fırsat arıyordum. Kimsenin olmadığı bu köy bana mezar olacak gibi geliyordu. Öğle molasında köy meydanındaki düzgünce yontulmuş kayanın üzerine oturdum. Arabalarla köye malzemelerin gelişini görebiliyordum. Hiç gidip kendimi bu yükün altına atamazdım. O lagam karekterli asistanların emirler yagdırmasını özellikle hiç çekemezdim. Eda da gelmişti büyük ihtimal. Onu da görmek istemiyordum. Galiba burada olmamın nedeni olarak onu görüyordum. Kendimi bu düşüncelerden çıkaramıyordum bir türlü. Nerede olursa olsun birlikte olmak istediğim kadından uzaklaşmıştım. Ailemi bir daha göremiyeceğim düşüncesiyle bizimkilerin yanına doğru gittim. Eda, Kübra ve asistanların hocanın arkasından bir harabeye girdiğini gördüm. Oldukça heyecanlılardı. içeride bir şey buldukları açıktı. Yavaş yavaş ayaklarımı sürüyerek ben de içeri doğru hareketlendim. Ta ki Eda nın çığlığını duyana kadar. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Kızlar bağrışıyordu. Koşarak içeri girdim. Eda ı yere yatırmışlar asistanlar amından ve zütünden aynı anda gibiyorlardı. Hoca agzına veriyordu. Kübra kendini parmaklarken. Asistanların zütünü yalıyordu. O tablo karşısında bir süre kalakaldım. Hocanın seslenmesiyle ben de hocanın zütüne benim büllüğü soktum. Tüm gün birbirimizi gibtik. Ama aklımda tek soru Eda nın aynı andan öyle yannanları içine alıp ses bile çıkarmamasıydı. Günün sonunda izmir'deki büyüklerimi hocanın telefonundan aradım ve onlara "laik" olduğumu söyledim.
-
-
1.
+1Ahahhaha huur çocuğu 😂
-
-
1.
+1Bu geleneği yaşatmam gerekliydi ahahah
-
1.
-
2.
0ciddi ciddi okuyodum oc
-
-
1.
0Amaç da o yavrumm
-
1.
-
3.
0ya dıbına koduğum ciddi ciddi okuyodum pauhahahahahahahhaha
diğerleri 1 -
1.
-
3.
+12Üçgözler köyünde yaşananlar her zaman bir sır olarak kaldı. O gece neler yaşandı 15 arkeologa ne oldu nasıl öldürüldüler hiç bir zaman aydınlatılamadı... 2006'da hastaneden çıkan cengiz yıllarca edasını aradı... 14 nisan 2014'te kendisini asarak intihar etti... Cengiz olarak anılan şahıs samed isminde bir arkeologtur. Olaylar samedin gözünden cengiz ismiyle anlatılmıştır. Yer şahıs isimleri değiştirilmiştir...
-
-
1.
+3Ulan ne hikayeydi ya nutkum tutuldu. Hep böyle olaylar kapanır zaten başka bir şey bilmezler
Samed, Denen kişiyle senin bir arkadaşlığın olmuş muydu? -
2.
+1Olmasa nerden bilsin amk
-
-
1.
+3Öyle değil Olum Üniversite'den ortam ortama yayılan muhabbet mi kastediyorum yoksa, bizzat Görüşmüşlügü varmı Cengiz abinin.
-
2.
0Doğru ben taş kafalıyım biraz 😝
-
3.
+1o emoji ne lan ibine misin sen
-
4.
0Ya öyle deme 😁😁😎
diğerleri 2 -
1.
-
3.
+2Hikaye gerçek bir hikaye değil ama bayağı uğraş verilerek yazılmış kaliteli bir hikaye birkaç yerde boşluklar olmasa çok daha iyi olabilirmiş ama uzun zaman sonra sözlükte yazılmış en iyi hikayeydi şuku
diğerleri 1 -
1.
-
4.
+9Yazıtı iki işçi uçlarından tutarak getirmeye çalışıyordu, Sakın düşürmeyin diye uyarılarda bulundum.. işçiler gülerek Cengiz Hocam, bize mezar taşı taşıtıyorsun habire çarpılıp gideceğiz bize tarla işi demişlerdi.. Bende seramik yıkamak isterseniz buyrun sizi göndereyim yeni iki kişi alayım ordan dedim. Aman hocam aman dediler biz iyiyiz böyle. işçiler seramik yıkamaktan nefret ediyorlardı erkekliklerine güya yakıştıramıyorlardı, Ödleri patlasa da seramik yerine burda o korkuyu yaşamayı seçiyorlardı... Yazıtı masaya getirip yatırdığımızda yakub hoca iyice bakıp ilk kez böyle bir şey görüyorum dedi... Timur hoca gögsünü kabartarak tabi hocam dedi... inceledi aramice olan kısmı yine büyüyle ilgili ama diğeri hakkında bilgim yok. Karbon kağıdına kopyasını çıkartıp istanbulda araştırabilirim dedi. Timur hoca mırın kırın edip vermek istemedi.. Yakub hoca çok ilginç incelediğim bütün yazıtlar büyüyle ilgili burasının bir köy ya da yerleim yeri oldugundan emin misiniz hocam dedi Timur'a dönerek, Burası bence bir köyden ziyade Dönemin kahin ve büyücülerinin yaşadığı bir alan olabilir dedi. Timur hoca haklısınız henüz hiç birşey net değil işler iyice karışıyor zaten dedi.
1 ayı geçmemize rağmen hala normal bir ev kompleksine rastlmamıştık zaten. Bu veriler Yakub hocayı haklı çıkartır nitelikteydi.. Yunan dünyasında apollon kahinlerinin yaşadığı merkezler vardı öyle bir yer mi acaba diye timur mırıldanıyordu ? timur güldü, dediki eğer öyle bir yerse mezopotamya'da ilk kez böyle bir yer bulunuyor mükemmel olur dedi... Kübra ve Eda'nın yüzünde korku heyecan karışımı bir ifade vardı ilk andan beri. Kübra bir an olsun gözlerini ayırmıyordu yakub hocadan ne söylese aklına yazıyormuş gibi bir hali vardi. Kendi Kendime 30 sene sonra bu türkiye'nın en büyük hocası olur şu ilgiye bakar mısın dedim... -
-
1.
0Yaz reyiz yaz
-
1.
-
5.
+8 -1Edayı evden alıp bir kafeye zütürdüm ve aklımdakiler anlatmaya başladım. Üçgözler ismini duyunca ilk başta hiçbirşey aklıma gelmemişti. Ama sonra hoca o el yazmalarını gösterince tüylerim ürpermişti. Aklımdaki parçalar birleşmişti. Abim 14 nisan 1993 günü 24 yaşında kendini asarak intihar etmişti. istanbulda makine mühendisliği okuyan hayatında her zaman başarıyla anılmış birisiydi. Ancak ölümünden 2 yıl önce kadar falan esrarengiz birisi olmuştu. Konuşmuyordu, konuştugunda da hiç bir mantıklı cümle kurmuyordu. Önceleri çevrem ve ailem çocuk çok kitap okudu kafayı yedi şudur budur diye yaklaşıyorlardı. hastanelere doktorlara gidiyorduk ben 14 yaşlarındaydım pek karışmıyordum sadece yanlarında duruyordum. Aynı odada kaldıgımız için çok tedirginlik içerisinde 14 15 yaşlarını geçirdim. Ne yapıcağını kestiremiyordum. Okulu bırakmış sadece evde uyuyordu ve akşam namazıyla yatsı namazı arası sokakta yürümeye gidiyordu. Bazı geceler yatağın içinde oturduğunu ve bana baktıgını görünce korkudan altıma ediyordum. Ama elden birşey gelmiyordu. Benım odamı değiştirmem Abim doğu'yu daha da kötü hissetmesini sağlar diye ailem 2 yıl boyunca bana bu zulmu yapti. En son artık hocalara gidiyordu bizimkiler birgün balıkesirde çok büyük bir hoca olduğunu öğrenip yola düştüler. Bende gitmiştim. Hoca 70 yaşlarında bir amcaydı. Abimi görür görmez sen dışarı çık dedi. Yalnızca babam kalmıştı içeride. Babam çıktıktan sonra olanları anlattı. Hoca abimin çok tesirli bir cinni tarafından ele geçirildiğinden bahsetmiş, bir muska yazmış ve takdir allahındır demiş. Babam söve söve arabaya doldurdu bizi istanbula eve geri dönmüştük. Abim muskayı hiç bir zaman takmadı. Zaten 1 ay geçmeden kendini astı. Nazar değdi, cinlendi, çok okudu kafayı yedi gibi muhabbetler arasında unutuldu gidildi. Yalnızca annem unutmadı. Annem her zaman gözlerinin içinde onu yaşattı. Hiç konuşmadı ama içindeki fırtınaları ben hissedebiliyordum. Abimin ölümünden bir süre sonra kitaplarını falan karıştırmaya başladım ve bir deftere rast geldim. defter ne oldu bilmiyorum o yaşlarımda incelediğimde aklımda kalan her sayfası arapça yazılmış, ve değişik şekillerin olduğu. Yaptıgı hayvan ya da başka karışık figürlerin hepsınde üç göz vardi canlıların. Ben bu defterden kimseye bahsetmedim iyice üzülmesinler diye. Yalnızca anneme abimin arapça bilip bilmediğini sorduğumda, Küçükken kuran kursuna gitti ama hiç bir zaman kuran okuyacak düzeye çıkamadı demişti. Peki ya arapça yazacak kadar nerden öğrenmişti bu aklımı o dönem kemirip durmuştu. Bu olanların hepsini edaya anlattıgımda gözleri kocaman olmuş biçimde şaşkınlıkla beni dinledi. Önce inanmadı şaka yapıyosun hadi be gibilerinden tepki verdi, ciddi oldugumu anlayınca tesadüf gibi muhabbetlere girerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Bu yaşadıklarımın hepsini Timur hocanın odasında birleştirmiştim. Belki de Eda haklıydı ben paranoya yapıyordum...Tümünü Göster
-
6.
+8 -1Eda için bu tarz şeyler anlamsız gelirdi. Cinlerin varlığını insanın kendi beynindeki kurgudan ibaret olduğuna dair onlarca kez muhabbetini dinlemiştim yıllarca. Yine aynı muahbbetlere girip sakın sırf bu tesadüf yüzünden kazıya gitmemezlik yapmayalım diyordu. Şaşkındım Timur hocadan nefret derecesinde haz etmeyen eda kazı için bu sefer beni ikna etmeye çalışıyordu. Ama ben sebebini anlamıştım arkadaşı kübra'nın aklıydı bu. Kübra o kazıya kendisinin gitmesinin yolunun Eda'dan yani benden geçtiğini çok iyi biliyordu. Böyle kazılarda Hocalar genelde ilk başlarda kendi tanıdığı güvendiği öğrencileriyle asistanlarıyla çekirdek kadroyu kurardı. Ben kübraya referans olmazsam gelme ihtimalı çok düşüktü. Kübra'da Eda'nın aklına girmiş bir şekilde Eda'da bu yaşadıklarımı anlattıklarımı çok takmıyordu. Sadece önümüzü kesmeyelim kariyerimizle oynamayalim. Zor bir çocukluk geçirmişşin ondan bu kafanda birleştirdiklerin falan diyip duruyordu. istanbula döndükten sonra bunlar edayla her konuştugumuzda konu buraya geliyor ve gidiyoruz dimi sana da çok iyi gelecek bak göreceksin diyordu. Bende en sonunda Mayıs'ın sonu gibi gittim hocaya geleceğimi söyledim. Ayrıca kurulan 14 kişilik kadroya yalvara yakara Eda ve kübrayı eklettım. Bakanlık Ankarada olduğu için kazı listesine aynı gün içerisinde Hocanında imzasıyla gidip ekletmiştik. Kazı Temmuz'un ilk haftası başlayacak Eylül'ün 15 ine kadar sürecekti. Hoca tanıdıklarınıda araya sokarak epey yüklü ödenekte almıştı. Toplam da 16 kişilik bir ekip olmuştuk. Doçent doktor Firdevs hoca, Asistanlardan zeynep ve eda vardı. 11 tanede lisans yüksek lisanstan öğrenci. Kazı için herşey hazırdı. timur hoca 2 ay sonra bütün dünya bizi konuşacak 7'den 70'e herkesi şoka uğratacağiz diyordu beni her gördüğünde.
-
7.
+82-3 gün geçmesine rağmen rüyanın etkisindeydim hala. Sürekli o evin önünden geçerken tedirginlik duyuyordum. Ama merakta ediyordum içini. Cesaretimi toplasam Timur hocaya görünmeden girmek istiyordum. Bu arada Eda'nında yüzünde geldiğine dair pişmanlıklar hissetmeye başlamıştım. Çağırıp soruduğumda kazıyla ilgili değil de kübra'dan dolayı olduğunu anlattı.
-
-
1.
0Devam pampa ...
-
1.
-
8.
+8Akşam 7 gibi mardinden savcı geldi, öznuru kaldırıp ceset torbasına koydular herkes ağliyordu. Daha sabah beraber kahvaltı yaptıgımız insan şimdi hareketsiz torbada yatıyordu. Timur hoca firdevs hocaya kazıyı emanet ederek ambulansla gitti. 4 gün boyunca hiç birşey yapmadık sadece günlük rutin işleri yaptık zaten oda arkadaşları perişandı Eda biraz kendini toparlamıştı. Ya sen haklıysan ya anlattıkların doğruysa diyordu bana ikide bir oda kafayı yemek üzereydi. Öznur'un naaşını ailesine teslim etmek için timur hoca gitmişti zonguldağa. Geldiğinde herşeyi anlatacaktim kafaya koymuştum artik. Ya bana inanacakti ya da ben eda'yı alıp kazıdan basıp gidicektim. Kübra ruh gibi ortalıkta dolaşıyor ekibin onu suçladığını düşünüyordu ama kimse öyle bir imada dahi bulunmamıştı. Kendi kendine acziyet yaratıyordu ve bütün ilgiyi kendine topluyordu. Bana göre tamda istediği buydu bilerek yapıyordu bunu. Ben boş bir vaktimde herkes kendi halindeyken kumaşa yazılı duaları aldığım eve zütürmenın planlarını yapıyordum kimse görmeden...
-
9.
+7 -1O an donup kalmıştım. Olanları kafamda birleştirince hızlıca izin alarak çıktım. Gördüklerimi eda'ya anlattım ve kazıya gitmiyoruz dedim. Eda şaşırmıştı günlerdir başımın etini yiyorsun şimdi bir arapça yazı yüzünden mi vazgeçeceksin herşeyden. Ben düşündüm ve ikimiz içinde doğru bir yol olabilir bu kazı en azından ilk senesine katılalım dedi. Eda benim gerçek düşüncelirimi bilmiyordu. Kübra'dan izin alarak evden çıkıp bir kafeye gidip aklımdaki herşeyi anlatmak istiyordum.
-
-
1.
0Devam etcek misn
-
2.
+1Nasl toparlamaya çalışıyon? Bizzat yaşadığın olay mı yani? Ekşiden copy-paste alıp part part atmıyon mu?
-
1.
-
10.
+8Bu tarz kazılarda insanlarla çok iç içe olunur. herkesin içindeki artık dışa vurmaya başlar zamanla. Çok görmüştüm can ciğer arkadaşların 1 ay sonra arkasından demediğini bırakmaması. Kübranın odadaki incinlığı diğer kızlarla edaya karşı daha yakın olması Edayı hayli yormuş. Bana hiç bahsetmemişti. Burdan bir çıkalım bi gidelim kazıdan ben ona ne yapacğimi biliyorum diyordu. Bende boşver istersen ben konuşayım gibtir edelim hocayla dedim ama kabul etmedi. Eda 1.60 boylarında 50 kilo ya gelir gelmez olduğundan Kübra'nın ona fiziksel bir üstünlük kurdupu belliydi. Yardım etmemi yediremiyordu kendisine de öyle kapattık konuyu. Ama ben akşam vakitlerinde seramik yıkanırken kübrayı tek yakalayıp gereken tepkiyi vermiştim. Öyle bir sinsilik içindeydi ki utanmasa benı kandırmaya çalışacakti ben üstünden üstünden edayı katmadan hal ve hareketlerini beğenmiyorum benim sayemde geldin benim sayemde yarın alır bavulunu gidersin dedim. Ağlamaklı oldu kazının zorluğundan pgibolojisinin bozuludugundan falan bahsedip bahaneler üretti. Bende lafı uzatmadan son uyarıları yapıp daha gözüme batma dedim. Kübraya ilk günden beri çok gıcıktım. Ankara'ya geldiklerinde Eda'nın peşinden ayrılmamıştı insan bir düşünür bunlar iki sevgili aylardır görüşmüyor baş başa bırakayım diye ama yok inadına her saniye bizleydi. Birde kazıdaki işçilerle kürtçe konuşup sürekli sohbet etmesi beni iyice delirtmişti. Eda mevzusu da buna eklenince kafaya koymuştum. Timur hocanın kanına girip gibtir ettirecektim...
-
-
1.
+2Reis ne zamana kadar biter
-
1.
-
11.
+8Akşam 5 gibi geldiklerinde hepsinin yüzünde güller açıyordu. Timur hoca önce lahmacun sonra dondurma ısmarlamış bunlara. Koca koca insanların bir dondurmayla bu kadar mutlu olmaları şaşırtıcı değildi. O kadar zor bir yaşam sürüyorduk ki bir dondurma bile mutlu etmeye yetiyordu herkesi. Edam benide düşünmüş lahmacun ve dondurma getirmişti. Ama umrumda değildi acilen olanları anlatmam gerekiyordu edaya. akşam saat 8 gibi insanlar çekilince çardağa çağirip anlatmaya başladım. Oda bu olanlara çok şaşırmıştı ama Ankara'dan beri paranoya içinde olduğumu düşünüyordu. Sıcak güneşin altında kafanda kurup kurup akşamları rüyanda yaşıyorsun dedi... Eda bile bana bunları söylüyordu. Aslında beni umursamadığından değil inançsiz olduğundan böyle yapıyordu. Ona göre cinler rüyalar abimin intiharı falan hepsi pgibolojikti. Ona evde bulduğum kumaşları gösterince,
- Eee ne var bunda hepimizin evinde yok mu duvarlarda asılı ayet kuran falan..
+ Varda altlarında hiç birinin resimler yok değil mi...
resimleri ilk başta karanlıkta fark edememişti.. El feneriyle dikkatlıce baktıgında ürperdi benım ona bahsettiğim abimin defterindeki üç gözlü karışık bir yaratık vardı ayetin altında. Hemen mantıklı açıklamalar yapmaya çalıştı ama korkmuştu. işte bizim kültürümüzde olmasa da arapların belki böyle islam diniyle harmanlaşmış mıtolojik yaratıkları vardı falan anlattı da anlattı. Abinde bir yerden denk geldi oda çizdi hepsi tesadüf düşünsene muhafazid'in atını Burak'ı tıpkı yunan mıtolojisindeki pegasus şimdi ben buna nasıl inanayim dedi... Bence bunların hepsinin bir açıklaması var. Zaten bu köyde arap süryanilerden oluşan karışık bir köymüş... Şaşırdım nerden biliyorsun dedim buğin ilçede insanlardan öğrendik daha ne söylediler dedim. Sustu. iyice paranoya'ya bağlayacaksın dedi... Önemli başka birşey söylemediler zaten rahat ol dedi. Köyün süryani olması aramilerle bir bağlantı olduğunu ortaya çıkartıyordu. Çünkü süryaniler aramilerle akraba kabile olarak kabul ediliyordu.. 3000 sene sonra bile arami kentinin yanı başında süryanı köyünün olması çok şaşırtıcıydı... Bunları düşünürken Edayı deli gibi özlediğim aklıma geldi. Karanlıkta gözleri parlıyordu haftalardır kokusunu bile almamıştım... Bakışlarımdan anlamış olmali ki, gülümsedi... -
12.
+8Bu bir büyü dedi... Hemen odasından gidip siyah kaplı bir kitap getirdi.. ibranice olan bu kitap israilde kullanılan bir büyü kitabı dedi... Bakın işaretlerin benzerliğine çoğu işaret birbirlerine ne kadar benziyor dedi. O an hocam üç gözlü bir canlı figürü var mi dedim.. Bana döndü yok hayır nerden çıktı dedi ? Hiç hocam aklıma geldi diyince ? Biz yahudiler üç gözlü varlıkları şerrilerin en acımasızı olarak görürüz, En büyük kara büyülerde bile bu yola başvurulmaz dedi.. şaşırmıştım hemen hocam büyüler hakkında bu kadar bilginiz nerden dedim.. ? tekrar elindeki işi bırakarak dedem kudüste hocaydı onun yanında geçti gençliğim dedi az çok bilgim var aramiceyi de ondan öğrendim.. O kadar iyi bilirdi ki aramiceyi onun sayesinde buğün dünya'daki sayılı arami dilbilimcilerinden biriyim dedi hatta (gülerek) bir iddia da bulanyım en iyisi benim bütün lehçelerine hakimim dedi... Bu adam ya çok sallıyordu ya da kafayı yemişti gerçekten.. Yakub hoca Timur hocaya dönerek Buraya geç hitit yerleşimi demiştiniz luwice yazıtlarıda görebilir miyim deyince, Timur hoca evet geç hitit diye tahmin ediyordum hatta bazı çift dilli yazıtlardaki ikinci dilin luwice olduğunu iddia ettim ama luwice değil. Hemen işçilere dönerek cengizin gösterdiği yazıtı getirin dedi.. Hemen ayağa kalkarak depoya yöneldim...
-
13.
+5 -2Toplantı çıkışı Timur hoca ortaya bombayı atıp gitmişti. Bulmak ne kolay. O gün bulamamıza rağmen ertesi gün odasında yakaladık. Benim zaten geç hititler üzerinde çalışmak istediğimi bilen Timur hoca direk kabul etti ancak Eda konusunda mırın kırın etti. Çünkü Eda'nın hem erken bronz çağ çalıştıgını hemde bizim üniversite değilde istanbulu seçmesini pek hoş karşılamamıştı. Birde üstüne kübra eklenince sen tamamsın ama kızları düşüneceğim şimdilik ekip daha belli değil diyerek hafifçe odasından beni kovmuştu. Ancak yüzsüzlük pahasına biraz daha soru sormak için kalmıştım. Kazılar ismini genel olarak bulunduğu köy kasabadan ya da üzerinde bir türbeden aldığı için kazının ismini Üçgözler olarak düşünüyordu hoca. Mardinde zamanında terör yüzünden boşaltılan üçgözler köyünün hemen yanıbaşında yer alıyormuş yerleşme. Ayrıca dikkat çeken diğer husus hocanın yaptığı çalışmalarda kesintisiz i.Ö 10. yüzyıl ile i.S 13 yy'a kadar tabakalanmasıydı keşfedilen yerin. yaklaşık 2200 yıllık hiç bozulmamış, arada bir zaman kopması ya da boşluk barındırmayan tabakalanma gerçekten imkansıza yakındı. Odasına sempozyumda göstermediği fotoğraflarada bakma fırsatı bulmuştum. inanılmaz kabartmalar heykeller yazıtlar vardı. Ayrıca Üst tabakalara tarihlendirilen el yazmalarını görünce aklımı yitireceğimi sanmıştım...
-
14.
+7o gece içkiler içilip şarkılar söylenmeye başladıgında biraz bu çıkmazdan kurtulmuştum. ilk başta içmeyecegım kesinlikle desem de sonrasın bir kaç bardak rakı içip rahatlmam gerektiğini düşündüm... Herkes masada yiyip içip sohbet ediyorduk. Timur hocanın yakub hocanın firdevs hocanın anılarını dinleyip hep bir ağizdan şarkı söylüyorduk. Haftalardan sonra ilk kez bir şarkı dinliyordum. Yakub hoca kasetçalar getirmiş hepimizi mest etmişti o gece.. Ertesi günde arazi olmadığı için rahat rahat takılıyorduk. Masada bir tek kübra içmiyordu sinsi gözleriyle etrafta olanı biteni izliyordu sadece. Tüm gece boyunca onu izlemiştim. Yanımda Eda oturuyordu bazen el ele tutuşuyorduk masanın altında, bacaklarını bacaklarıma değdirip içimi cız ettiriyordu.. Saat 1'e doğru teyip caz cuz ederek yandı... ve ortam bir anda sessizliğe büründü tam ne olduğunu anlamaya çalışırken yerin derinliklerinden öyle bir uğultu ve titreşim geldi ki herkes deprem diye bağirmaya başladı. yaklasık 10 saniye sürdükten sonra durmuştu.. Herkes korku içindeydi Timur hoca bağirarak insanları sakinleştirmeye çalışıyordu..
-
-
1.
0Up up up. 👍👍👍👍
-
1.
-
15.
+7zaten firdevs hoca ve öğrencilerden ikisi bayılmıştı.. Kapı aniden bir gürültüyle açıldı öyle bir gürültü ki kafamı kaldırdım. Kapıdan gelen edaydı.. Bembeyaz bir elbesi içinde gözlerinin altında simsiyah olmuş perişan halde edaydı. Hemen ayağa kalkıp ona koşacakken idris hoca beni bakışıyla oldugum yere çökertti. idris hoca buraya gel sakın kaçmaya çalışma buraya gel diye türkçe arapça aramice bağiriyordu. Edanın adım atcak hali yoktu girdi içeri öylece bana bakıyordu. Ben artık kafamı kaldırmıştım. Hüngür hüngür ağliyordum 7 yıldır köpek gibi sevdiğim kız ne haldeydi elimden hiç birşey gelmiyordu.. idris hoca nas felak ve saffat surelerini okumaya başladı bağırarak eda kendisini duvarlara vuruyordu. Her yeri yara bere kan olmuştu.. Yürü dedi bana göstereceksin o kitabi yürü... Gelin benle dedi. Ben ayağa kalktım Timur hoca da kalkmıştı gözleri patlayacak gibiydi korkudan başka kimse gelmedi peşimizden. Eda önde yürüyor biz arkasından gidiyorduk... idris hoca bağirarak komutlar veriyordu. Kazı yaptıgımız yere geldiğimizde eda durdu. Burası mı dedi arkası dönük şekilde kafa salladı. Kaz şemhurişin kızı kaz dedi. Eda elleriyle kazmaya başladı. Aklım almıyordu parmaklarıyla kazıyordu. yarım saat kazdıktan sonra 1 tabut çıktı. Aç dedi eda acı çekiyordu aç diye bağirarak birşeyler söyledi yine Eda açtıgında tabutu, tabutta hayvan iç organları iplikler bez bebekler yazılı kağitlar domuz başları vardı. idris hoca edaya bir tokat atarak sen benimle oyun mu oynuyorsun diye bağirdi. Bana istediğimi vereceğimi dedi kurtuluşun yok . Eda gülerek vereceğim dedi ama sesi o kadar kalın ve çatallıydı ki idris hoca arapça birşeyler söylemeye başladı yine eda yerde çırpınıyordu benimle oyun oynama kaz şemhurişin kızı kaz diyordu. Bu azabın bitmez yoksa kaz. idris hoca o kadar bağiriyordu ki artık gücüde azalmıştı sendeledi düşer gibi oldu eda hemen dönüp saldıracakken muskayı görüp yine yere yattı. 1 saat geçmişti eda tekrar kazmaya başladı bir tabut daha çıktı aç dedi. Tabutu açtıgında içinde 4 tane 3 gözlü kanlar içinde erkek bebek vardı idris hoca ağlamaya başladı bunlar benim doğup ölen çocuklarım diye dakikalarca ağladıktan sonra yine kaz diye birşeyler söyledi eda yine kazdı gün artık ağarmaya başlamıştı Timur hoca yere düşmüş nefes alamıyorum diye yardım istiyordu... Eda bir tabut daha çıkardı açtıgında içinden bir kitap çıktı... Ben o an bayıldım...Tümünü Göster
Gözlerimi açtıgımda ilçe karakolunun revirindeydim. Ahmet binbaşı başımda bekliyordu.. Hepsinin rüya olduğunu kurtulduğumu düşünüyordum.. Ahmet binbaşı,
+ iyi misin.. kendine geldiysen konuşalım
- iyi değilim ama konuşalım buyrun
+ Dün Timur hoca bizi aradı sabah 8'de kazı evine gelin dedi. Bizde sabah kazı evine geldiğimizde parçalanmış cesetler gördük. Herkes ölüydü tek canlı sen kalmıştın neler oldu anlat
Herşeyi teker teker anlatmıştım. idris hoca kim eda nerde dedi.. idris hoca ve edaya dair hiç bir iz yoktu. Avucunda bunu bulduk diyerek bana bir muska getirdi ordaki askerlerden biri.. Sonrasında soruşturma kapsamında ankara'da 3 ay hapis yatıp cinayetlerle bir bağım olmadıği anlaşıldı. Aklı dengesi yerinde değil denilerek 2003 ağustos'tan 2006 ekime kadar istanbul ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yattım. Daha sonra ordan kaçtım yıllarca edayı aradım. Ailesine ulaşmaya çalıştım. Hergün mardin haberlerine bakıp bir ceset bulunup bulunmadıgını inceledip bir iz bulamayınca, Türkiye'de eda'yla aynı gün doğan seda isimli insanları aradım.. Hiç birşey bulamamıştım... Olay iç işleri bakanlığı tarafından örtbas edilip insanların hepsinin doğal yollarla öldüğü kamuoyuna açıklandı.. Olay o doğrultuda şekillendirilip unutturuldu.. Olaya şahit ahmet binbaşı olaydan 6 ay sonra arabasına pkk tarafından konulan c4 sonucu şehit oldu. Yakub hoca istanbulda evinde çıkan yangın sonucu hayatını kaybetti.. Olaya karışan insanlardan ben hariç herkes hayatını kaybetmişti. idris hoca ve eda'ya dair hiç bir iz bulunamamıştı... Üçgözler köyü vakasının tek şahidi ben kaldım... -
16.
+6 -1Bende ekmek vermezse, Hürriyet verir cesaret verir derdim. Eda haklı çıkmıştı zamanla, Enver bana ne hürriyet ne cesaret ne de ekmek verdi. Kadro başvuruları açıklandığı gün eve gelip odada Enver Paşa'nın kubbe-tül sahra'da 1917'de çekilmiş ah Enver ah kendin gibi beni de yaktın bilinmezlik çukurunda diyerek bir paket sigara içmiştim. Aslında Enver Paşa'mın bu durumda bir kabahatı yoktu. aileden biraz varlıklı olduğum için arkeolojiye para gözüyle bakmadığımdandır bu başarısızlıklarım. Ama Eda benim gibi değildi emeğin gücüne inanırdı biraz da devrimciydi. Sonraları öğrendim ki Yeşil eriğimden kastı Nazım Hikmetmiş. Ondan bana öyle hitap edermiş. Bende ona Atsız'dan vur gönül mülkü düzelsin sen vuruyorken de öldürüyorken de güzelsin derdim. Düşünce bakımında çok zıt yönlerde de olsak gönül anlamında tam bir bütündük..
-
17.
+6 -1El yazmalarının birinin resmini bile görmüştüm. Timur hocada cep fotoğraf makinesi vardı o dönemlerde. Dönemin makinelerine göre oldukça küçüktü. Bulunan el yazmasının birinin müzeye tesliminden önce Timur hoca uyanıklık yapıp fotoğraflamış. Bana binbir söz verdirerek göstermişti. Bana güvendiğinden bu tarz şeyleri paylaşırdı hep. fotoğraftaki yazı arapçaydı.
-Ben arapça bilmiyorum hocam
+ Bende bilmiyorum ( Gülerek ) Ama bilen birilerine gösterdim.
Çekmeceyi açarak bir kağit uzattı önüme. Okuduğumda başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. içerisinde büyülere yönelik bir takım ritüeller yazıyordu ve birde kurandan bir ayet -
18.
+7Cinleri yaratan (Allah) olmasına rağmen, cinleri Allah’a ortak kıldılar. (Bununla yetinmeyip) hiçbir bilgiye dayanmadan, Allah’a oğullar ve kızlar nispet ettiler. O , onların yakıştırdığı sıfatlardan münezzeh ve yücedir.
(6/En'âm 100) -
19.
+7Bir yandan bu sorunlarla uğraşirken bir yandan kazı işleriyle uğraşıyordum. Çizimler, kataloglar tasnif yıkama, kayıt artık patlıcaktım bir yerde. Pazar günü herkes ilçeye giderken ben edaya liste verip hastayım dinleneceğim dedim. Herkes gittikten sonra amacım o eve girmekti. beynımı kurcalıyordu sürekli sıkışan hayatıma kendimce bir aksiyon katmak istiyordum. minibüs hareket edip sesi uzaklaşınca hemen yataktan kalkıp hızlıca dışarı çıktım. Tam evin önüne gittim cesaret edemeyip geri döndüm. Yaktım bir sigara hızlı hızlı içiyorum köyün çıkışında. Sonra tekrar yeltendim. Kapıda küçücücuk bir asma kilit vardı. Bir çekiç darbesine kilidi patlatıp kapıyı araladım. içeride o kadar ağir bir hava vardı ki nefes almam güçleşti. ilk katta mutfak salon ve tuvaletler vardi. eşyalar olduğu gibi yerindeyd,. Sanki dün gitmişler gibi. Oysa söylenene göre 16 yıl evvel boşaltılmış köy. Örümcek ağları fare dışkıları ve toz dışında herşey normaldi. Rüyamda baktıgımda gördüğüm salonun aynısıydı bu salon. Ürpermiştim. Duvarda kuran ayetleri vardi asılı. Eski kumaşlara yazılı. Yukarı kata çıkmak istedim ama gelen bir ses üzerine altıma sıçmıştım. Yukarıdan sesler geliyordu anlamadığım bir dilde tartişiyorlardı sanırım. Kalbim çıkacakti yerinden tam koştum kendimi dışarı attım o an yataktan sıçradım. Yine o korku rüyalarından biriydi gördüğüm. Kalktım yataktan gerçekten edaya alıncak listesi verip gitmedim. Eve girecektim kafaya koydum. Bunlar gittikten sonra rüyada gördüğüm evle aynı olan evin içine girdim salona girdim yine aynı salon hemen o an nedenini bilmiyorum duvardaki arapça kumaşları alıp koşarak çıktım. Aklımı oynatacaktım. rüyamda görüyordum aynı olayları uyanıp aynı şeyleri gerçekte yaşıyordum. 3-4 saat gelene kadar çardağın altında bizimkileri bekledim...
-
-
1.
0Rezzzzzzozo
-
1.
-
20.
+7Gece yarısı olduğunda hepimizin ortasına gelip ağlamakla karışık arapça aramice birşey okumaya başladı. Kafamı kaldırmıyordum ama herkesin ağlama sesini duyuyordum. Timur hoca bile içini çekerek ağliyordu korkudan. Bir anda oda kayboldu sadece odada ben kaldım ve ayna kaldık. Ayna televizyon gibiydi. Abimin hayatı sahneler halinde geçiyordu.. Abim nurgul ablayla yürüyor geziyor okula gidiyor eve geliyor hızlıca bütün süreç geçiyordu. Birden abimle nurgül abla bir otel odasında birlikte oldugunu gördüm. Başka bir göz bunları izliyordu... bu sahneden sonra abimin geçirdiği bunalımları görmeye başladım yaşadığı acıları düşünceleri herşeyi ben yaşıyormuş gibi hissediyordum.. Annem babamla balıkesirdeki hocaya gittiğimiz ana gittik, hocayla yaşanılan süreç anlatıkkları resmen oradaydım.. Hocanın yazıdıgı muska verdiği öğütler.. Ordan bi anda bir köy odasında gittim bir kadın doğum yapıyordu. ikiz bebek oldu biri oğlan biri kız bunların büyümesi birinin idris hoca olması birinin balıkesirdeki hoca olmasını gördüm. O an kardeş olduklarını anladım.. Hocanın koruması abimi koruması için müslüman bir cinniyle anlaşma yaptıgını gördüm.. abimin Üçgözler soyundan gelen bir kızla birlikte olması müslüman cinninin koruyamamasına sebep verdiğini gördüm.. Sonra bir anda abimin 14 nisan 1993 günü kendini nasıl astığı sahne geldi aynaya, Çektiği bütün acıları ben çekiyordum, Sandalyeye vurduktan sonra bütün çırpınışlarını görüyordum. Kurtulmak için ayağını basacak yer araması çaresizliği, gözleri yerinden çikacakti.. Bütün acılarını hissediyordum. bütün bu olanları ben izlerken başka bir gözde herşeyi izliyordu. Rüya içinde gerçekti herşey...
başlık yok! burası bom boş!