-
26.
0lan liseli eminem muhabbetlerimi hala
-
27.
0sanatçımız oğlunu yanına çağırıyor mal güzlemiş yavrum denesene diyor. çocuk maddeyi deniyor ama bu partiden sıkıldığı belli ofluyor pofluyor.
-
28.
0günlerden cumartesiydiii amcamın oğlu onun manitası denize gidecektik bende snn manitanın kardeşi yok mu dedim var dedi hemde fıstık gibi dedi. bende de ampul hemen yandııı onuda yanımıza aldıkk arabaylaa yola çıktın onlar önde bizde arkadaa oturdukkkk yola çıktıkkkk. amcaoğlu hemen işe koyuldu hem araba hemde manitasını idare ediyordu. bizde arkada daha tanışma faslındaydıkkkk baya kaynaştıkkk en sonunda denize varmıştıkk hemen kremlendikkkkk ben kızları yağlarkenn çoştumm
kızlarınn hep mallarına doğruu sürüyordumm tepki vermiyolardı bende daha fazla yağ sürmeye başladımm
nerdeyse boşalıyordum sonra hadi denize girelim dedim amcaoğlunun manitası yok ben güneşleneceğim dedi. tamam deyip bizde denize girdik kız fazlaa yüzmeyi bilmiyorduuu bende ona yüzme öğretmek altındaa ekliyordumm oda bunu farketmiş olmalıkiii yavaş felan demeye başladıı. bende yavşladımmsonra kayalıklara gittim bilen bilir oraları amcaoğluu manitasının biknisini çıkarmaya başladı yanımızda bende ondann hız alarakk
büyük göğüslerine ellemeye başladımmbiraz öpüştükk elleştikkk amcaoğlu işi bitirmek üzreydi bende daha öpüşüyordumm biraz daha hızlandımm ilk önce zütüneee sokmayı denedimm ama daha önce sankii hiç almamış gibiydii
bende gibtir et dedimm kendi kendime dıbına geçtimmm kız bnm yarağı görünce kızardııı bende utanıcak bi şey yok dedim sonra bikinisinin altınu çıkardımm
ev ellemeye başladımm yarağııı çıkardımm yuvasındann ve ait olduğu yere yerleştirdimm ben ömrümde böle bi hazz duymadımmm ben yavaş yavaşş balta girmemiş ormanlara gidiordum hızlandıkça zevk artıyorrduu en sonunda dayanamadım ve boşaldımmm en sonunda boşalmışdım ve kendimi kızın üstünden attım kendimiii bnm yarağın mecali kalmamıştııı kızla biraz adaha takıldıktan sonra denize girdimmm üstümdekiiii yoırgunluğu attıktan sonraaa yarağımı yalayışıı ablasının bile şaşırmasına neden oldu sankii daha önce binlerce kez yapmıştıııııı neyse bu hikaye burda biterr sonrakiii hikayelerimi mutlaka okuyun ... okuyan pişman olmazzz -
29.
0anlat lan bin seri ol biraz
-
30.
+1 -4Bir ilk bahar akşamıydı seni gördüğüm gün.ilk beyaz çorapların çekmişti dikkatimi hala gözlerimin önünde minicik ayakların. Bütün hayellerimi değiştirmiştim birden herşeyimi senin üzerine kurmuştum dünya dönmüyor zaman durmuştu benim için artık ben aşık olmuştum.Tümünü Göster
Artık her anım seni düşünmekle geçiyordu gecelerim gündüzlerim hep sendin.Çok kısa bir süre görmüştüm seni ama sanki yıllardır seni arıyor gibiydim.Bir fırsatını bulup sana duygularımı açmam gerekiyordu.Ama nasıl yapacağımı bilemiyordum sonunda ibrahimden tlf numaranı aldım.Ama hep kapalıydı.Bir akşam oturdum, elime kalemi aldım,o kadar içten sevgi yüklü bir mektup yazdımki sana okuduğunda duygularıma karşılık vereceğinden emin gibiydim.Ama sen mektubu değil okumak almadın bile. ibrahim mektubu geri getirdiğinde elim ayağım çözüldü. Sanki bi rüyadan uyanmıştım.Bir umutsuzluk kaplamıştı yüreğimi,bir ay bu umutsuzlukla gönlüm yandı. Seni gördüm bir ay sonra sanki yıllar sonra karşılaşmış gibi gözlerindeki ateş öyle bir saplandıki yüreğime artık hiçbir şey beni ümit etmemden alıkoyamazdı.
Günlerim ümit etmekle geçiyordu. Yolum hep mahallenden hayellerim gözlerinden geçiyordu. Seni düşünmeden saniyelerim geçmiyordu, herkeze seni anlatıyordum,ben tanımadan herkez tanımıştı seni. Adapazarındaydım bir gün ibrahimden telefon geldi, dönüyor afyona diye. Sevdiğim hayatımın insanı gidiyordu benden çok uzaklara bakmadan arkasına bilmeden nasıl sevildiğini atıyordu kendini başka diyarlara.Çaresizlik içinde ben bir kez daha dedim dene kaybetmezsin birşey ama kazanırsın belki diye düşündüm kendimce.
Atladım sevdiğimi taşıyan o güzel trene seni aradım vagonların arasında, buldum sonunda mutluluğumun kaynağını.O kadar güzel uyuyordunki bakmaya doyamadım sana,bir kağıt gönderdim sana üzerinde sana olan aşkımı anlatanşarkı sözleri kokusunda ümit tüten bir nazar boncuğu. Konuştuk seninle uzun uzun olmıyacağını söyledin bana nedenlerini sayarak. Haklıydın belki kendince ama bende haklıydım, bu hakkı kendimde görüyordum çünkü seni seviyordum.
Çaresizce ayrıldım o trenden, biraz buruk biraz kırgın, kızgın bi şekilde döndüm geri istemeyerek.O akşam sana söyleyemedim sevdiğimi ama ben seni yıllardır seviyor gibiydim. Nerden bilebilirdimki çekeceğim acı günlerin başlangıcı olduğunun bunun.
Günler sensiz geçiyordu artık, sadece hayalin vardı gözümde, arada konuşuyorduk seninle,bu konuşmlar okadar mutlu ediyorduku beni anlatamam.Ben seni hep arzuluyor sen ise bana hiçbir zaman aklıma sokamıyacağım bahanelerini sıralıyordun. Askerlik yoklamamda gelmişti bu arada, çektiğim sevda hasreti yetmezmiş gibi vatan hasretini soktular bağrıma. Yıllar önce geçirdiğim ameliyet için izin vermediler vatan borcumu ödememe.
O kadar ağır bi yük binmiştiki omuzlarıma dayanılmaz acılar çektiriyordu bana,her şeye göğüs gerebilirdim ama senin hasretin okadar canımı yakıyorduki benim. Arkadaşlarım daha hiçbir şey yaşamadan bu kadar kaptırmamı kendimi sana anlam veremiyorlardı. Oysa ben hayellerimde yaşıyordum herşey seninle.
Bu zor günler beni alkole yöneltti. Neredeyse içmediğim gün yoktu, biliyordum bunun hiçbirşeye çözüm olmadığını ama elimden başka birşey gelmiyordu. Zaman geçtikce gözümde hayalini bile canlandıramıyordum eskisi gibi, seni görmeyi okadar istiyordumki. Sonunda ikna ettim seni.
Yüreğim öyle çarpıyorduki sana ulaşacağım için bilemezsin.2003 ekiminde saat 6:20 gece bindim trene, o yol öyle uzadıki bana bitmedi bir türlü. Sabaha karşı indim sevdiğimin nefes aldığı şehre. Yanımda bir arkadaşım vardı can yoldaşım, sırdaşım seni beklerken bugunün mutlu bitmesi için dua ediyorduk.Sen göründün uzaktan hayatımın anlamı yaşamam için bana güç katan güzel gözlüm karşımdaydı. Oturduk seninle uzun uzun konuştuk sen bana yine sıraladın kendince nedenlerini,ama anlamıyordun ben seni seviyordum...
O gün yanağıma dokunmuştunya biliyomusun dört ay hiç kesmedim sakallarımı, tuhaf bi duyguydu arkadaşım aklına geldikçe hala güler bana. Sonra hatırlamak istemediğim o hareketi yaptım sana beni vurmanı istedim, beni böyle gönderme demiştim sana keşke beni ogün vursaydında ben bukadar acıyı yaşamak zorunda kalmasaydım.Çaresizce ayrıldım yanından hiçbir şey düşünemiyordum tlfnu kırdım sonra birden nedensiz arkadaşım gitmemiz gerektiğini söylüyor ben ise ayrılmak istemiyordum sevdiğimin şehrinden...
Meyhanede içmeye başladım, çalıştığım yeri aradım birden, işten çıkarmalarını tazminatımı yatırmalarını istedim geri dönmiyecektim, ustam imza atmam gerektiğini söyledi. Tren saatine kadar içtim, trene bindim oradada içmeye devam ettim. Artık konturolden çıktığımın farkındaydım, aniden camı açtım içimde nekadar nefret kızgınlık varsa kusmaya başladım camları yumrukluyor şuursuz davranuşlar sergiliyordum. Güvenlikler ,görevliler toplandı birden başıma, arkadaşım durumu izah ediyor ben ise sinir krızi geciriyordum. Birden silahı çektim, arkadaşım beni engellemeye çalışıyor ben ise ne yapacağımı bilmiyordum. Ağlamaya başladım küçük bir çocuk gibi, jandarmaya haber vermişlerdi, kaçtım trenden hayatımın en uzun yolunu yürüdüm o akşam.
Başka bir trenle döndüm adapazarına. Trende bıraktıgım arkadaşımın yanında aldım soluğu, hiçbirşey sormadı bana ne diyebilirdiki zaten yüzümdeki çaresizliği içimdekiacıyı görebiliyordu. Bütün gün içtim anlamsız yere, sızmışım kendime geldiğimde diğer arkadaşlarda gelmişlerdi, tekrar başladık içmeye. Artık günlerim içki kadehlerinde hayellerim sende geçiyordu.
Sorunlu biri haline gelmştim artık, sinirli, insanların kalbini kıran, hiçbirşey düşünmeyen senin tabirinle serseri olmuştum. Senin imkansız aşkın itmişti tüm bunlara beni.Ama hep içimde bir umut bir ışık tuttum,bu tuttu beni ayakta hep. Seninle konuşuyorduk arada yine bu konusmlaradan hep bir umut çıkarıyordum kendimce, bir insan birini hiç durmadan düşünebilirmi,ben seni hiç durmadan düşünüyordum artık geceler gündüzler ,günler, aylar benim için bir önem taşımıyordu. Benim herşeyim sendin gecemde gündüzümde...
iş yerinde sorunlar çıkardığım için beni gece vardiyasına vererek cezalandırdılar. Aslında bu benim için ödülldü. sabah kalkıp kahvaltımı biranede yapıyor giderken işe üç beş fabrikaya zütürüyordum. Gece işten -
31.
0okumadım
-
32.
0daha sonra sanatçımız alkolün ve keyif verici maddenin etksiyle kendinden iyice geçiyor ve oğlunu yanına çağıryor. oğlu oluacaklardan haberdar gibi gitmek istemoyr fakat annesini kırmaayıp yanıbaşına gidiyor annesi kulağına bişeyler fısıldıyor. çocuk gözleirni faltaşı gibi açarak masadan uzaklaşıyor.
-
33.
0rtık yıllar geçiyordu ,tam üç yıl oldu, sana duyduğum o büyük sevginin başlangıcı. Sana duydugum o büyk sevdanın altında ezik duruma düştüğümanlarda yaptığım hatalat bana işimide kaybettirmişti, pazarcılık yapıyırdum...Tümünü Göster
istanbul boğuyordu artık beni sende yoktun artık buralarda, gelmiyordun eskisi gibi, aileme baskı yapıyordum adapazarına taşınalım diye belki bu sonu olmayan sevdadan kurtulabilirdim.en sonunda ikna ettim, karar verdik taşınacaktık zamanıda belirlendi. Taşınmamıza bır hafta kala sen geldin istanbula, nasıl sevindim anlatamam seni gördüğüm zaman, daha sonra öğrendimki cananın düğünü için gelmişsin. Cuma akşamı kına gecesi vardı,sen orda olacaktın bende orda olmalıydım,sen beni farketmedin ama ben bütün gece seni bi köşeden izledim seni.Sen nefes kadar yakın güneş kadar uzaktın bana okadar uzaktanbile beni öyle yakıyordunki sevda ateşiyle ,eritiyordun beni yavaş yavaşbilmeden.
Dayımın oglu kamerayla çekim yapacaktı kına gecesinde,bir akşam önce anmıştık seni uzun zun anlattım seni onayaşadığım acıları çektiğim ızdırapları sıraladım birer birer, sonra cebimden sana benzeyen bir sanatçının fotoğrafını çıkardım senin değildi ama ben onun gözlerinde seni buluyordumBukadar olurmu bi insan bu kadar sevilirmi dedibana, keşke daha fazlasını yapabilseydim diye söyledim ama elimden başka birşey gelmiyordu. ibrahimden hep bir fotoğrafını istedimher şeyi teklif ettim tehdit ettim yinede vermedi olmadıgını söyledi. Dayı oglu kına akşamı istediğim resimleri verceğini söyledi banane kadar dua ettim ona o akşam bilemezsin, artık sevdan olmasadabir fotografın olacaktı bana ait..
Ertesi gün eşyaları toplamaya başladık cumartesiydi, pazar günü taşınacaktık, hiç gitmek istemiyordum düğün saatide yaklaşırken ben ise herzamanki yerime gitmiştim. Dostlar meyhanesine..
Akşamdüğüne geldim okadar yakışmıştıkı sana o mavi elbise bir peri gibiydinadeta gecey güneş gibi doğmuştun birden. Herkezin gözü sendeydi, kör olası gözler.Ben ise devam ettim senden bana kalan tek hatıra içki kadehlerine, devamlı oynuyordun, herkez sana bakıyordu ve bu beni deli ediyordu. Osırada yanımdaki biri sana kendi kendine söylendi, kafasını koparacaktım az daha, artıkson vermeliydim buna senin üzerinde olan bu bakışlara son kadehi yudumladım birini kestirdim gözüme kim olduğunu8 bilmiyorum sadece kavga çıkaracak içimi yakan bu bakışlara son vercektim. Birden dayı oğlı girdi koluma dışarı çıkalım dedim bırak dedim yalvardı adeta zorla attılar bei taksiye amcaoglunun evine zütürdüler...
ibrahim abim anlatmaya başladıbana yaşadıklarını. Bende biliyordum birazını, yaptıklarının boşuna olduğunu bir anlam taşımadığını söyledi, şimdi pişmanım dedi.Ben hiçbir yaptığımdan pişmanlık duymadım sadece seni üzdüğüm anlarda pişmanlığım var. Seni ne sevdiğime pişmanım ne yaptığım anlamsız davranışlarıma ne çektiğim acılara.Sen benim hayatımda yaptığım en doğru seydin...
Sabah olduğunda eşyaları yüklemeye başladık kamyona, gidiyordum artık buralardan, seni gördüğüm sokaklardan hayalini düşündüğüm köşe başlarından, yolunu gözlediğim mahallemden, senin beni bırakıp öksüz beni gittiğin şehirden bende gidiyordum artık. Artık seni arada bir görme umutlarımda olmayacaktı, yalnızlığımla yaşayan hayatıma karanlığıda ekliyordum. artık seni arada bir görme umutlarım bile olmıyacaktı. adapazarında hayat okadr zor geçiyorduki löyde olduğum için çalışamıyordumda. zamnım hep seni düşünmekle geçiyordu, artık fotografın vardı elimde bakıp bakıp hayeller kuruyordum güzel ama hiçbir zamn -
34.
0bi bakalım lan merak ettim
-
35.
0ercekleşmiyecek hayeller.Tümünü Göster
Bazan düşünüyordum ben delirdimmi diye ,ama deli insan sevemezkidiye geçiriyordum aklımdan.iş buldum dört ay sonra hayatım bıraz düzelmişti. Seni çok özlüyordum, yüzünü görme ihtimalim yoktu ama sesini duyma şansım vardı. Arada gizli numaradan arayıp dinliyordum o içimi yakan sesini. Dayanamadım birgün msj attım aradın daha sonra ben olduğumu bilmedenbenim olduğumu öğrenince salak deyip kapattın tlfnu.Ben alışmışltım senin bana ettiğin laflara,ama emin ol senin bana ettiğin kelimeleri bilmiyorum başka birisi etse.. Daha sonra msj attın bana özür diliyordun değiştiğini söyleyip birden adımı duyunca istemeden çıktıgını sözcüklerin sevme diyeceğim sana ama gönül dinlemiyor diyordun bananasıl mutlu etmişti bu msj anlatamam..
Daha sonra tekrar konuşmaya başladık aynı film başlamıştı yine, alırım belki dedim sevgimin karşılıgını azda olsa busefer. Günlerime güneş doğuyordu artık, karanlık gecelerim geride kalmıştı artık, herşey güzel gidiyordu. hafta sonu arkadaşın düğününe gitmek için çıktık yola arkadaşlarla vardığımızda onlar düğüne giderken ben seni aradım sesini duymak için sen bana yine o sözcüğü söyledin.
BENi BiR DAHA ARAMA. Nerden çıkmıştı şimdi bu,herşey güzel giderken niye yapmıştın bunubana, nişanlandığını söyledin ömrümün yarısını alıp zütürdün çaresizce kapattım tlfnu kırdım yine bütün suçu telefona attım o olmazsa belki bunların hiçbirini yaşamazdım dedim. Bütün gece içtim, film başa sarmıştı yine..
Kaza yaptım dönüş yolunda. döndüm çaresizlikiçinde eve. Güneşim parçalanmış, geceler üstüme çökmüştü yine,ben ne yaptım allahım sana bana bunlar reva gördün, niye benim canımı yakıyorsun, içimi acıtıyorsun, beni yarattın niye yaşatmıyorsun, artık bıktımacı çekmekten sevdiğimi özlemekten hasret çekmekten ellerinin başkasının ellerine değdiğini bilmekten bıktım ey güzel allahım ya al canımı yabırak ben alayım..
Seni sevdim seveli en acı günümü yaşıyordum, nerden bilecektimki dahada kötülerini yaşayacağımı. Sorunlarım yeniden başlamıştı, dayanacak gücü zor buluyordum kendimde,o kadar yalnızdımki, bıkmıştım artık bu şanssızlığımdan ölüpte kurtulmak geçiyordu aklımdan hep,ama seni birdaha göremiyeceğim korkusu kaplıyordu ozaman içimi. Yaşıyordum ama insan nasıl yaşadığını bilmeden sadece bedenim vardı ortalıklarda gezen.
Tam bu arada iştenden çıkarıldım, herşey üstüste geliyordu, ertesi gün üniversitede işe başladım. Hayat bişekilde devam ediyordu, azrailinde kapıma uğrayacağı yoktu, böyle yaşamasını öğrenmiştim azdaolsa. Ağırdı ama senden gelen herşeye razı olmaktan başka yapacak birşeyim kalmamıştı,Üçay geçirdim sensizliğimle, çaresizliğimle,günler geçiyordu arada mutlu olduğum anlarda oluyordu tabi ama,ben seninle yaşayacağım mutluluklarıhayalini kurrunca bu anların hiçbir anlamı kalmıyordu, seninle evli olduğumun hayali beni sonsuz mutluluğa iterken gerçek olduğunu düşünmek olduğunu varsaymak anlatılmaz birşeydi, gerçeğini yüreğim kaldırmazdı herhalde mutluluktan. Seni aramak istiyordum ama karşılaşacağım tepki beni korkutuyordu, sonra san kontur yolladım sen merakedip arayacaktın beni nasıl olsatepkın agır olablırdı ama en azından sesını duyabılırdım.
Aradın beklediğim bir etpki vermedin nişanlanmamıştın hem, zaten hiç inanmamıştım buna belkide inanmak istemediğimden yalan diye geçirmiştim aklımdan. Yine konuşmaya başkadık seninle ben bu sefer hiç ümitlenmedim, hazır tutuyordum kendimi her arayışımda tamam bu sefer arama beni der diye geçiriyordum aklımdan.Bir akşam bana ben neredeyim diye sordun, hemen anladım istanbulda olduğunu ama erkek arkadaşın için geldiğini söyledin sesimi çıkaramadım bişey diyemedim.
Sana duyduğum sevgi öyle bi yapıya bürünmüştüki anlamsızlıklar içeriyordu artık. Görmek istediğimi seni, söyledim sana,ilk başlardan itiraz ettin, daha sonra ikna ettim seni, cuma günü için sözleştik seninle. Perşembe akşamı evde hazırlanıyordum yarın için,en güzel elbiselerimi çıkarmıştım, seçim yapamıyordum, kolaymı sevdiğimin karşısına çıkacaktım,tam bir senedir görmüyordum seni,ben böyle heyecanla hazırlanırken saat tam 23:58'de msj geldi sen den heyecanla açtım msjı...
Gözlerinin çok ağrıdığını erkek arkadaşınla tartıştıgını görüşemiyeceğimizi, canını yakacak şeyler yapmamamı istiyordunbenden,sen bunları işstiyordun ama sen benim hep canımı yakıyordun, içimi acıtıyordun,her defasında ömrümden ömür alıp zütürüyordun, madem görüşmeyecektinniye beni ümitlendirdin, niye beni böyle ortada bıraktın, nasıl kızdım sana bilemezsin hem sevdiğime kızdığım için kendime kızdım,hem bana bunları yaşattığın için sana...
Artık sevgimin yanında öfke tohumları çıkmaya başlamıştı, omsjı tekrar tekrar okudukça büyüyordu tohumlar. Bunun hesabını sormalıydım senden, neler yapardım bilmiyordum ama mutlaka canımın acısını dindirmeliydim. ibarahimi aradım döneceğin zaman beni aramasını istedim, bindiğin trene binip bana yaşattıklarının hesabını soracaktım. Perşembe günü aradım ibrahimi nezaman döneceğini sordum,o ise gittiğini haberi olmadığını söyledi. Sana olan kızgınlığım sevgimin üstüne çıktığının farkındaydım. Kendimede kızıyordum olmıyacak bir sevdanın peşinde bu kadar koştuğum için bı kadar emek bukadar çaba sarfettiğim için..
Artık hiçbirşeyin önemi kalmamıştı benim için. Aradan iki hafta geçti, sebepsiz yere seni aradım, içimdeki kızgınlığı kelimelere döküp sana, içimden söküp atacaktım seni.Alo dediğin o ilk an bütün öfkem toprağa gömüldü sanki,o an anladımki sen ne yaparsan yap ne söylersen söylenekadar canımı yakarsan yakben seni hiçbir zaman kalbimden söküp atamıyacağım.
Konuştuk basit olan hayatımızdan. Yine başlamıştı sonunun nasıl biteceği belli olan beni doyumsuz mutluluklara saran konuşmalarımız.
Doğum günümdü o günsenden bir msj bir telefon bekledim, hani kutlarsın diye, aslında bi önemi yoktu doğum günümün ama senden birşeyler bekledim, sonra msj attım sana biraz sitem dolu. işe başladığını aklında olduğumu söyledin bana, seninle o akşam en uzun konuşmamızı yaptık saat 00:23'te başladık sabah 05:42'de bitirdik, ömrümün sonuna kadar devam edebilirdim böyle inan..Bu konuşmalarımız devam etti, geceler boyu, herşeyden konuşuyorduk seninlebenim yaşadığım günlerden senin bana bakış açından,her aradığımda benimle konuşmandan, msjlarıma karşılık vermenden okdar mutlu oluyordumki, bunları ilk defa yaşıyordum, dörtyıl sonra ilk defa..
Her tlfnu kapattığımda kızıyordum kendime sana kızdım diye. Bana erkek arkadaşından bahsediyordun, onunla olan sorunlarından ayrılmanız gerektiğinden,ama onu sevdiğinden bahsediyordun bana. Senin üzgün olduğunu bilmek kahrediyordu beni, artık benim olmanısevgilim olmanı istemiyordum, mutlu olman bana yetecekti. Sana duyduğum bu aşk öyle bir hal aldıki kalbimi öyle bi kapladıki anlamsızlığa büründü yoksa dahamı anlamlı hale büründü anlayamaz hale gelmiştim..
Senin mutlu olmanı gerçekten istedim, benimle olmıyacağını biliyordum artık, çünki ben sana senin istediğin hayalini kurduğun yaşantıyı hiçbir zaman tattıramazdım. Belki ben çok mutlu olurdum ama seni dilediğin kadar mutlu edemezdim, şunu çok iyi biliyordumki seni hiçbir zaman üzmezdim. Erkek arkadaşını aradım, biliyomusun hayatta yapacağım en son şeydi belkide.Ama sen onunla mutlu olacagına inandığın için bende senin mutlu olmanı istediğim için elimden geleni yapmak zorundaydım. Onunla konuştukça seni asla mutlu edemiyeceğini hep üzeceğini anladım. Sana buna tam olarak söyleyemedim sebep olmak istemedim ondan ayrılmana.Bi anda ona olan sevgin nefrete dönüştü, aslında sen öyle hissettin o anki duyduğun acıyla, gönül sevdimi ne kadar acıları yaşatsada ona sevdiği bir bakışınabir sözüne içindeki o anlık duyguyu alıp zütürüyor dön -
36.
0bu saygısız yazarlara karşılık oalrak hikayenin sonunu anlatmıyorum
-
37.
0mutsuzluk içine büründüğünün farkındaydım, aslında ben de sürükleniyordum umutsuzluk uçurumuna dogru, seninle konuştukaça hiçbir zamanbana gönlünün kapılarını açmıyacağını farkına varıyordum yavaş yavaş.Ben senin senin sesini duyma ümidiyle gözlerine bakma arzusuyla yanıp tutuşurken sevgin bir çığ gibi büyüyordu, şimdi ise koca çığ erimeye başlamıştı. Denizliye gelmemi istiyordun, biliyordumki oraya gelip senin güzel gözlerine bakıp geri dönmekbeni dahada kötü umutsuzluk çemberine saracaktı. Döndükten sonra duaramıyacaktım buralarda tekrar gelip görmek isteyecektim seni ve üzecek şeylere sebep olacaktım seni..Tümünü Göster
Bir msj yazdım sana gözlerimden yaşlar dökülürken aramıyacağımı söyledim birdaha seni.ilk defa ben demiştim bunu, nasıl yaptım hala aklım ermiyor,bir kaç gün bunun acısıyla sürüklenip giit. Sana okadar çok alışmıştımki her akşam sesini duymaya uzun uzun seni dinlemeyebunları ben bitirmiştim, neden yapmıştımki bunu, aslında biliyordum bir kaç anlık mutluluk beni ileride çok büyük acılar yaşamama neden olacaktı ve görüp bitirmiştim doyumsuz konuşmalarımızı.
Seni aramak istiyordum tekrar ama ben bitirmiştim nasıl yapacaktımki, içki kadehlerini yudumlarken cesaretim arttı,msj attım sana bir aydan sonra konuştuk seninle 6dakika 23 saniyemutlu etti beni yine bu konuşma, başlamıştı yine sonu türk filimlerindeki gibi biten film. Msjlaşıyorduk seninle akşamlarıgüzel sözler söylüyordun banagönlümü okşuyordun o sözcükler.
Yine arama dedin bana sevdiğinin olduğunubenimle konışarak ona ihanet etiğini söyledin.sen beni sevmediğin halde ben sana hiç ihanet etmedim, hayatıma kimseyi sokmadım.Ne diyebilirdimki ne söylenebilirdi, koca bir hiç..
Sana içimdeki acıyla sitem dolu bir msj attım, cevabın çok ağır oldu, bugüne kadar banasöylediğin en acı sözdü. Ugruna dörbuçuk senemi verdiğim acılar yaşadığım gözyaşları döktüğüm gençliğimin en güzel çağlarını seni düşünmekle geçirip sana adadığım sevgimin sahte olduğunu söyledin bana, busözcükler okadar ağrıma gittiki içimdeki acıyla seni öldüreceğimi söyledim, adresini verdin.
işten hemen çıktım, arkadaşımdan silahı aldım, gara gittim, trene bindim.Öyle bi nefret kaplamıştıki içimigözüm hiçbirşey görmüyordu hiçbirşey düşünemiyordum sadece o msjın geliyordu gözümün önüne.
Eskişehirde tren lokomotifi değiştirirken dışarı çıktım. Birden aklıma afyona dönüşün geldi, sana bir kağıt yollamıştım ya hani küçük bir cocukla, konuşmuştuk seninle yamakli vagonda sonra ayrılık vakti gelmişti. Biliyomusun o gün jandarmayı aradım ternde bomba var diye ihbar vermiştim seni birazdaha görme ümidiyle..
Gözümden yaşlar aktı birden. Kendi kendimene yapıyorsundedim. Hayatta en çok sevdiğn insanın canını uğrunda hiç düşünmeden feda edeceğin kişinin canını almaya gitmek nasıl bi duygu diye geçirdim. Tren kalkmak üzereydi,bir yanım git bitir bu çözümsüz meseleyi,bi yanım atma kendini sonsuz vicdan azabına diyordu..
Binemedim geri döndüm. Eğer gelseydim yapardım gerçekten, belki daha sonra kendimide öldürürdüm. Bitmişti artık herşey. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu.Ne seni sevmeye devam edebilirdim artık nede mutlu olmaya.
Ama nesen bir başkasından böyle büyük bir aşk göreceksin nede bir başkası benden.
Vatan için akan kanın sevgili için akan gözyaşının bedeli yoktur.Ben iki bedelide ödeyemedim.
Yaşattığın o güzel duygu için sana teşekkür ederim prenses..
... hoşcakal... -
38.
0@1 mal insan
-
39.
0hehe tabii
-
40.
01111ljlık
-
41.
0Timsah Kıkı, Nil Nehri’nin kıyısında dinlenirken, duyduğu çığlıklarla yerinden fırladı. Hemen bir kayanın üstüne çıkıp etrafına bakındı. Bir çocuk akıntıya kapılmış sürüklenirken, karşı kıyıda insanlar koşarak çocuğu izliyordu. Şimşek hızıyla suya dalan Kıkı’nın gözüne son anda insanların birkaç kayıkla açılmakta oldukları takıldı. “ Onlar asla çocuğa yetişemezler “ diye düşündü. “ Çocuğu iyice yüzme öğrenmeden tek başına bırakmak yanlıştır. Eğer bırakırsan su onu yutar. “ Kıkı az sonra çocuğa yetişti ve kocaman ağzını açıp hızla kapadı. Ancak çocuğa zarar vermemiş, sadece gömleğinin yakasından yakalamıştı. Geriye döndü, üç tane kayık geliyordu. Sevindi Kıkı çocuğu kurtarmıştı. Korku dolu gözlerle bakan çocuğa göz kırptı. “ Benim adım Kıkı, dedi, ya seninki? “ Çocuk gülümsedi: “ Benim adımda Hacer, dedi. Sağol Kıkı, hayatımı kurtardın. Sana bir can borçluyum. “Tümünü Göster
“ Hayır, Hacer, dedi Kıkı, bana can borcun yok. Ben senin hayatını kurtardım, bu doğru ancak karşılık beklemeden yaptım bunu. Borçlu falan da değilsin bana. Ben dünya tatlısı Kıkı’yım, yüreğim sevgiyle çarpar benim, kimse için kötülük düşünmem ben..” Kıkı’nın konuşması yarıda kaldı, çünkü kalın bir sopa olanca hızıyla başına indi. Kayıklar sonunda yetişmiş ve kayıktakiler kötülük saçıyordu. Sopalar birbiri ardınca başına indikçe gözü döndü. Bana reva mı bu, diye düşündü. Yıllar önce annesinin anlattığı bir hikaye aklına geldi. Bu hikayede, bir ahtapot iki insanı mutlak bir ölümden kurtarıyor, fakat insanlar, ahtapotun başına ödül koyuyorlardı. Ahtapot, onları yanlışlarıyla baş başa bıraktıktan sonra hedefine ulaşıyor ve denize geri dönüyordu. Şimdi Kıkı’nın yapacağı en doğru iş, onları yanlışlarıyla baş başa bırakmak ve Hacer’i sağ-salim kıyıya ulaştırmaktı. Kıkı, aynen öyle yaptı. Sert bir kuyruk darbesiyle kayıkların arasından sıyrılıp himayesindeki insan evladının kumsala ayak basmasını sağladıktan sonra, gözlerindeki iki damla yaşı fark ettirmemeye çalışarak geri döndü. Amacı olabildiğince uzaklara gidip, bu olayı unutmaktı. Beyinlerinden zeka fışkıran ve en akıllı yaratıklar olduğu iddia edilen insanlar bunlar mıydı? insanlar, kim bilir ne yanlışlıklar, ne hatalar yapıyorlar da bunları birbirlerine doğrusu budur diye yutturuyorlar mıydı?
Nil Nehri’nin sularına dalarken adının ünlendiğini duyar gibi oldu, Kıkı. Sanki biri “ Kıkı…” diye bağırıyormuş gibi geldi. Kıkı, bu çağrıyı duymamazlıktan gelmedi. Derinlerden döndü, yüzeye çıktı. Bağıran Hacer’di. Hacer el ediyor, Kıkı, gel buraya, diye bağırıyordu. Öfkesini dindirmek için biraz su yuttu. O, hep böyle yapardı; öfkelendiği zaman biraz su yutar, öfkesini dindirirdi. Su genzine mi kaçmıştı ne, öksürdü Kıkı, hem üç-dört kez öksürdü. Boğazını temizledi ve usulca yüzerek Hacer’in yanına geldi. Hacer, dizlerinin üstüne çöküp, Kıkı’nın boynuna sarıldıktan sonra şunları söyledi: “ Canım Kıkı, sen iyi kalpli, temiz yürekli bir timsahsın. iyilik yapayım derken, kötülük buldun, ama her iyilik yapan kötülük bulmaz. Belki şu an için insanların hepsinin kötü olduğunu düşünüyorsun, gerçekte kötü insanlar var ama iyi insanlar pek çok be Kıkı, iyi insanlar pek çok. işte bu iyi insanlardan biri de benim. Ben göğsümü gere gere iyi bir insan olduğumu söylüyorsam, bu durum benim iyi bir insan olduğumun işaretidir ve sen benim iyi bir insan olduğuma inanmak zorundasın. “
Hacer sözlerini aniden kesmişti, bunun bir sebebi olmalıydı. Kıkı hızla geriye döndü. Kayıklar geliyordu. Hacer koşarak kayıkların önüne çıktı. “ Durun, gelmeyin, geri dönün “ diye bağırmaya başladı. Boşuna, herşey boşunaydı. Tüfekli, sopalı, bıçaklı adamlar kayıklardan indiler. “ Durun, Kıkı benim hayatımı kurtardı. Kimseye zararı yok onun, ona zarar vermeyin. iyi yürekli bir timsah o, kendi halinde, kimse için kötülük düşünmüyor. Bırakın gitsin, size ne yaptı ki? Neden onu öldürmek istiyorsunuz? “ diyerek feryat eden Hacer’in yüzüne gelen sert bir tokat onu yere düşürdü. Elinin tersiyle yüzünü silen Hacer; adamın vurduğu yerin kanadığını görünce son bir gayretle kanlı elini Kıkı’ya doğru uzatarak bağırdı ve bayıldı: “ Parçala onları Kıkı, parçala..”
“ Olmasaydı iyi olurdu ama Hacer’in olacakları görmemesi daha iyi oldu. Ne kadar istesek de bazı kötü olayların önüne geçemiyoruz. Ben iyi bir timsahım ama kötülerle bir olma durumuyla karşı karşıya bırakılıyorum. Şu andan itibaren hala iyi düşünceler içinde olmaya devam edersem bu adamlar beni keserler. “ Timsah Kıkı, rakipleriyle istediği yerde, istediği zamanda dövüşmekte kararlıydı. Gerisin geriye dönüp kaçmaya başladı. Amacı adamları toprağa çekmekti. Toprak üstünde durunca ayakları daha rahat hareket ediyordu. Seri dönüşler yapıyordu. O zaman uzun kuyruğu çok önemli bir silah haline geliyordu. Kıkı, canını kurtarmak için kuyruğunu kullanacaktı.
Kıkı, kayalıklar arasında dar bir yer bulup geri döndüğünde bir tüfeğin üstüne çevrildiğini fark etti. Gök gürültüsünü andıran sesin ardından sol gözü karardı, sol gözü görmez oldu. Sağ ön ayağıyla sağ gözünü kapatıp, ileri atıldı. Silahlar birbiri peşi sıra patlıyor, kurşunlar Kıkı’nın sert derisi üstünden sekiyordu. Bu arada Kıkı’nın kuyruğu akıl almaz bir hızla çevresine dehşet saçıyor, vurduğunu deviriyordu. Kıkı yediği onca sopadan, onca bıçak darbesinden sonra geriye gövdesinden ne kalırsa, Nil Nehri’ne ulaştırmak istiyordu. Sonunda Kıkı, Nil Nehri’ne ulaştı ve derinlere daldı. Aradan aylar geçti. Kıkı’nın sol gözü görmeye başladı. Kurşun göze girmemiş, yan taraftaki deriyi parçalamıştı. Yara iyileşince göz görmeye başlamıştı.
Bir kötü olayla karşılaştı diye Kıkı yaşam çizgisini değiştirmedi. Tutturduğu doğru yoldan sapmadı. iyilik, onun temel prensibiydi. Tüm canlı varlıkları seviyordu, çünkü Kıkı’nın kendine saygısı vardı. Kendine saygısı olmayanın başkalarına da saygısı olmazdı. Onlar sorumsuz bir yaşam sürerlerdi yani bedavaya yaşarlardı. Borç alır ödemezler, küfürlü konuşurlar, kalp kırarlar, düşünmeden hareket ederler, günahsız birine durup dururken vururlar, başkalarını kötülerler ve dedikodu yaparlardı. Söyler misiniz bana, bunları hangi kitap doğrular? -
42.
0Çok eski zamanlardan birinde Olympos dağının doruklarında Tanrı Jüpiter yaşarmış. Dağların, denizlerin, hayvanların, insanların kralıymış.Tümünü Göster
Dağın eteklerinde kocaman bir göl varmış. Bu gölün sakinleri de geveze kurbağalarmış. ilk başlar kurbağalar neşe içinde hür yaşarlarmış.
istediklerini istedikleri zaman yaparlarmış.
Kimse karışmazmış onlara. Bir süre sonra kurbağalar bu özgür hayattan sıkılmaya başlamışlar. Göklere yükselen vraklamalarla Jüpiter’den kendilerine bir kral göndermesini istemişler:
"Kral hayatımıza yön versin, ne yapacağımızı bize söylesin."Jüpiter önce pek dikkate almamış kurbağaların bu isteğini. Ama öylesine gürültülü, öylesine gevezeymişler ki dayanamamış, eline geçirdiği bir ağaç parçasını yukarıdan gölün ortasına fırlatmış.
Bir şeyin şrak diye gölün ortasın düşmesi kurbağaları susturmuş.
Uzun süre bağırmışlar. Bu suskun krallarının yanına yaklaşmaya da korkuyorlarmış.
"Tanrı Jüpiter’in gönderdiği bu sessiz kralın sağı solu belli mi olur, değil mi? Uysal gibi görünür, ama birden yaklaşanın da canına okuyabilir." diye düşünmüşler.
Epey bir zaman sonra genç kurbağalardan biri ağaca yaklaşmış, yavaş yavaş yanına gitmiş, önce dokunmuş, sonra üzerine çıkmış, ardından üzerinde zıplamaya başlamış. Bu kral ne yaparsan yap hiç sesini çıkarmıyormuş!
Göldeki bütün kurbağalar krallarının yanına koşmuşlar, üzerine çıkmışlar, tepinmişler.
Bütün gün orada oyalanmışlar. Sonunda bir gün içinde kralları pis ve yosunlu hale gelmiş. Kurbağalar da krallarından bıkmışlar. Ertesi gün Jüpiter’den kral istemişler.
Öylesine yüksek perdeden bağırıyorlarmış ki Jüpiter dayanamamış.
Ama bu sefer kurbağalara kral olarak yılanı göndermiş!
Şimdiye dek krallarının sessiz ve zararsız olduğundan yakınan kurbağalar bu kez de krallarının kendileri için ne kadar tehlikeli olduğundan yakınmaya başlamışlar.
Yeni krallarının yanına yaklaşamıyorlarmış bile.
Yılan, çevrede bulduğu kurbağaları bir lokmada midesine indiriyormuş.
Kurbağalar yeni kral için vıraklamaya başlamışlar.
Jüpiter şöyle demiş: "Size önce iyi ve uysal kral verdim, beğenmediniz. O halde şimdi kötü ve vahşi kralınızı beğenmek zorundasınız. Çünkü bunu da istemezseniz, daha kötüsüne razı olmak zorunda kalabilirsiniz."
işte o günden beri budala kurbağalara yılanlar krallık edermiş. -
43.
0gibiş yoksa bizde yokuz
-
44.
0sonunu getiremedin di mi züt? yok sonu var da ciddi ciddi tepki koyduysan gotunu kası'yı gibeyim
-
45.
0@1 anlat lan takip ediyoruz.