Bir tatil perşembeye gelmişti hatırladığım kadarıyla.. rektör Cuma gününü de tatil etmişti.. adamın hası olarak kalır hala zihnimde.. neyse,

giden gitti, kalan kaldı, biz Fatih'le gitmedik.. Hazal'da gitti.. dedik, 4 gün kafaları dağıtalım, içelim, sarhoş olalım.. aslında sarhoş olması gereken son kişiler bizdik ama bebeler işte..

Akşam vakti kurduk masayı Fatih'le.. Hazal'la Beyza memlekeletlerine dönmüştü, Pazartesi gününden gittiler ikisi de, 1 hafta kalacaklardı.. gitme dedim, çok özlerim seni için.. ama özledim ailemi dedi.. bir şey diyemedim..

Biz muhabbet ede duralım, zil çaldı.. gittim açtım kapıyı, Yusuf'la Selim..

"misafir alıyonuz mu lan" dedi Selim gülerek.

"oo gençler geçin" dedim. Geçtiler, masaya oturdular onlar da. Fatih,

"siz niye dönmediniz la evinize?" dedi. Selim,

"sorma aq.. yatalım bir iki gün dedik.. bu Burak kavatının yavuklusu geliyormuş bizim eve.. iki üç gün kalacakmış.. bizde kaçtık evden aq.."

Bizim yerlere yattığımızı gören Yusuf,

"gülmeyin lan muallakler" dedi

muallak kelimesini duyunca daha da kahkaha atmaya başladık. Gözümüzden yaş geldi..

Burak kavatına bak sen.. eve oğlan atıyor..

Oturduk tekrardan masaya, rakılar, mezeler ardı ardına gidiyordu.

"ee nerede kalacaksınız?" dedim.

Aslında bizde kalacaklarını biliyordum ama maksat...

"kanka siz de kalalım mı lan? sokakta bırakmayın bizi" dedi Selim.

"kalın lan tabi, bir de soruyon mu yavşak. 1 sene aynı odada kaldık oğlum.." dedim.

Fatih zaten, uyardı bana.. ben de ona..

Derdi olan konuştu, dertsiz adam dinledi(!)..

2 gün falan bizde kaldılar.. Salon'da yattı ikisi de.. yatağıma vermedim, niye vericem aq? banane..
Burak hanımın yavuklusuyla meydan muharrebesi bittikten sonra geçtiler onlar da evlerine.

hep gırgır şamatayla geçti kısa tatilimiz.. okula iki gün kala Hazal'da döndü..

Terminale gittim, otobüsten indi, geldi yanıma sarıldık, çekti yüzünü omzumdan,

"özledin mi beni?" dedi gülümseyerek.

"hayır.. biraz daha dursaydın keşke" dedim sırıtarak.

kaşlarını çattı, kızgın kızgın bakmaya başladı.. çektim kendime sarıldım sımsıkı.. özledim, hem de çok.
Tabi ben sarıla durayım, koluma cimcik attı,
saçlarını öptüm,

"hakettim" dedim gülümseyerek.

dayanamadı, sımsıkı sarıldı o da..

"çok özledim kızım, özlememiş olabilir miyim?" dedim kollarımla sardığım kıza.

Kaldırdı kafasını omzumdan, baktı masumca, gözlerimin en derinine, yaklaştırdı yüzünü.. öptü dudaklarımdan..
kalbim yine limitlerini zorlamaya başladı.. Hazal'ın her beni öptüğünde, bu dudaktan olur, yanaktan olur, heyecanlanıyordum.. sevgili olmamıza rağmen..

gülümseyerek çekti yüzünü, sırıtmaktan neredeyse çene kemikleri kopacak adama baktı,

"ben de bitanem" dedi.

Biliyordu her şeyimi.. nasıl davranacağımı. nasıl tepki vereceğimi..

Zihnimde kaybolmaya başlayan kokusunu çektim içime.. aldım valizini, evlerine geçtik. Beyza ertesi gün gelecekmiş. Anahtatı çıkardı çantasından, açtı girdik eve.
Yorgun olabileceğini düşündüğümden, kalktım koltuktan,

"ben gideyim canım yol yorgunusundur şimdi, dinlen" dedim.

Kalktı o da yanımdan,

"gitme" dedi nazikçe. "niye?" tarzı bir bakış attım,

Utandı birden, yanakları kızardı,

"şey.. burda kalsana bugün.. bu gece yani"

"sebep?" dedim gülerek.

Yine çattı kaşlarını..

"seni özledim ya niye böyle yapıyosun bugün" dedi.

"tamam tamam gel buraya" dedim, kollarımı açarak. Geldi hemen, sarıldı. kaldırdım yüzünü omzumda,

"ben pijamalarımı alayım o zaman?" dedim sırıtarak.

"benim pembe pijamalarımdan veriyim mi?" dedi o da gülerek.

şimdi.. kendimi o küçük pembe pijamalarla hayal ettim de.. ortaya çok vahşet bir tablo çıktı.. neyse,

"almıyım canım küçük gelir onlar bana :p"

Eve resmen koştum aq.. Hazal'a karşı belli etmesem de çok heyecanlandım, sevgilime sarılarak uyumak? şaka?

Kapıyı tekmeledim, Fatih açtı, hemen "noluyo amuha goyam" tarzı bir şey dese de anlamadım, geçtim odaya, eşofman-t shirt kaptım, koydum poşete.. doğru Hazal'ımın evine.

Geldim eve, zili çaldım.. açtı.. yüzümü gülümsetecek bir halde.. pembe pijamalarını giymiş.. güzelim benim..

"pembe panter" dedim gülerek. Güldü,

"gir hadii" dedi.

O halde komşuya görünmek istemiyordu belli ki.. geçtim salona, geldi arkamdan.. ama o hali var ya.. pembelikler içinde sevimliliği.. gözümü alamıyordum.

Geldi berime,

"hadi sen de giy pijamalarını"

Odaya gittim aq..

Pantalonu çıkarınca ferahladım.. üstümdeki gömleği de çıkardım(artık gömlek takılıyordum yaani).. hızlıca giydim çakma pijamalarımı geldim salona, kapıdan girmemle Hazal'ın gülmesi bir oldu.. noldu kız?

"noldu be" dedim bende gülmesine eşlik ederek.

"eşofmanını ters giymişsin" dedi gülerek.

indirdim kafamı aşağı, harbi aq.. cepleri ön tarafta.. kesin küçük Teleri yavşağının işidir..

Bende tutamadım kendimi güldüm.. gitmedim odaya, orada çıkardım haşorfmanı(:p). Elleriyle gözünü kapattı, gülerek,

"gitsene odaya yaa" dedi.

Düzgünce giydim,

"ne var kızım.. evlenince de mi öyle diyeceksin" dedim sırıtarak. Çekti ellerini,

"o başka ya demiyecem tabi ki :p"

Oturdum yanına, Hazal'ın tatlılığına dayanamayıp sardım elimle belini, hafif çektim kendime, biraz üstüme çıkmış gibi oldu.. öpmeye başladım, yanağını, boynunu, burnunu.. gülmeye başladı,

"yaa Telerii" dedi o hengamede. Doğru.. çektim kendimi uzaklaştım biraz yanından,

"tamam öpmüyorum.. ama benim yapacağım bir şey yok" dedim.

"niye ki?" dedi.

"çok tatlısın" dedim gülümseyerek. Gülümsedi,

bu sefer o kesti sınırları.. yanaştı, elleriyle boynumu sardı, yaklaştırdı yüzünü.. sıcak nefesi dudaklarımı ısıtıyordu,

"seni seviyorum" dedi. Gülümsedi, göğsümü eliyle hafifçe ittirdi.. uzandım.. o da hafifçe üstüme uzandı.. ellerimi sırtına, beline doğru attım.. yüzünü bir kez daha yaklaştırdı, birleşti dudaklarımız.. dudaklarının tadını alıyordum bir kez daha..

ne bir ileri, ne de bir geri adım attık.. uzanır vaziyette, sakince.. aşk ile öpüşüyorduk.. ama ikimizinde nefeslerimizin sesi artmıştı.. benim heyecanlandığım kadar Hazal'da heyecanlanmıştı belli ki..

Belinden iyice kavradım, doğruldum koltukta, kucağımda durdu.. şebek şebek gülümsüyorduk birbirimize,

"yeterli bu kadarı" dedim sırıtarak.

elini dudaklarıma getirdi, parmaklarıyla dokundu,

"öpmek çok güzel seni" dedi gülümseyerek.

Boynuna uzandım, ufak bir öpücük bıraktım, kaldırdım kafamı,

"seni öpmek kadar güzel olamaz.." dedim gülümseyerek.

Sarıldı sımsıkı.. sarıldım.. içime çektim kokusunu, öptüm saçlarından. kaldırdı kafasını,

"yemek yapıyım mı sana?" dedi.

"ne yapıcaksın?"

"düdüklü makarna" dedi gülerek. Tutamadım kendimi bende güldüm.

Beyza'nın makarnasını yedirmiştim.. artanını.. intikam alacak hanımefendi (:

Gitti mutfağa paytak paytak.. bende kafamı yasladım koltuğun arkasına.. mal mal gibi sırıtmakla kaldım..
5 dakika falan sonra mutfağa geçtim, oturdum sandalyeye, bana makarna yapan sevdiğime baktım, farketti izlediğimi,

"bakma şöylee" dedi şımarmış bir şekilde.

"allah allah, sevgilimi izliyorum, yasak mı" dedim sırıtarak. Güldü,

"sevgilin dövücek seni bu gidişle" dedi. Bir yandan tencereyle uğraşırken. Kalktım, gittim yanına, sarıldım arkasından, döndü yüzüme,

"aç kalıcaz bu gidişle ama" dedi gülerek.

"olsun, dışarıdan yeriz :p"

"olmaz, yiyeceksin makarnamı o kadar" dedi kızar gibi.

"hmm.. illa gelin nasıl olurmuş göstericem diyorsun" dedim gülerek.

Gülmedi.. gülümsedi.. döndü arkasını, makarnaya devam etti..

içeri geçtim bende, hazırlayınca, elinde iki tabakla geldi, birer bardakta kola.. oturdu yanıma,

"hadii" dedi tabağı işaret ederek gözleriyle.

Yumuldum tabağa, bitirdim, çok güzeldi..

"eline sağlık bitanem, çok güzel yapmışsın" dedim.

"biz.. evlenince de yaparım" dedi masum bir gülümsemeyle.

"evlenince.." dedim gülümseyerek.

Saat epey geç olmuştu, Hazal'la beraber mi uyuyacaktım? denemek istedim,

"canım.. Beyza'nın yatağında mı yatıcam şimdi?" dedim.

"hayır tabi ki de, benimle uyuyacaksın.. tabi istersen" dedi gülümseyerek.

istersen mi? Teleri istemeyecek? peh..

"sorduğun soru mu şimdi" dedim gülerek. Güldü o da,

Ayağa kalktım, arkamı döndüm,

"atla bakıyım" dedim gülerek. Güldü,

"deli yaa" dedi. Sırtıma aldım, odaya giderken habire gıdıklamaya çalışıyordu,

"yapma kız" diye söylesem de gülüyordu sadece. Geldik pembe odasına, indi sırtımdan, gidip yatağa uzandım, ışığı kapattı, geldi o da, yanıma uzandı.. göğsüme koydu başını, saçlarını okşayarak uyutacaktım belli ki.. konuşmadık.. kollarımdaydı.. gerek yoktu konuşmamıza.. okşadım saçlarını..

Uyudu hemencecik.. yorgundu zaten.. ben de dayanamdım fazla o kadar mutluluğa.. uyumuşum..

Hazal'la aram hiç bozulmaz derdim.. çünkü bozulması için hiç bir sebep yoktu.. ne yalanlarımız vardı ne de yalandan sevgimiz..

dedim ya.. ne yalanlarımız vardı.. benim yokmuş demek ki sadece.. Hazal'ın varmış meğer..

ilk dönemin sonları yaklaşmış, gün sayıyoruz dönemin bitmesine..

ders arasına yeni girdik, ulan merak ettim şu Ömer denen lavuğu.. sadece onunla konuşuyorum falan diyordu Hazal.. Fatih'le mesajlaşan Beyza'ya,

"Beyza, Hazal'ın sınıfına gidiyorum geliyon mu?" dedim.

"gelirim.. tamam" dedi.

Çıktık fakülteden, doğru Hazal'ımın sınıfa.. geldik sınıfına, baktım şöyle içeri.. spastik spastik herifler.. arka tarafa çevirdim gözlerime.. orada işte.. güzelim.. gülüyor.. yanında bir tane herifle?

Daha çocuğu tanımadan soyunu sopunu gibesim geldi.. Hazal'la ne gülüşüyorsun huur evladı?
Amın evladı yakışıklı gibi lan? hay aq..

Beyza'ya baktım,

"yürü yaa, kıskanç adam" dedi gülerek.

Sıktım dişlerimi, yanlarına gittik. Hazal gördü bizi, hemen kalktı,

"aa canımm" dedi, sarıldı Beyza'ya. Ben halen çocuktan gözümü alamıyorum ama. Mal mal bakıyor..

Şarkı;
https://www.youtube.com/watch?v=kPZQK4cq97U

Beyza'yla sarıldıktan sonra,

"Telerii" dedi, sarıldı. Sarıldım bende, Hazal'ın sarılmasıyla bir anlık tüm sinirim gitti. Çekti kendini..
oturan çocuğa bakarak,

"arkadaşla tanıştırmayacak mısın?" dedim.

Kalktı lavuk, elini uzattı, bende uzattım,

"hani demiştim ya sana, Ömer var arkadaşım, hep onunla konuşuyorum, onunla oturuyorum diye,.."

"memnun oldum kardeşim" dedi.

Ne kardeşi lan? huur çocuğu.. demek isterdim o an..

Ömere döndü,

"Teleri.. sevgilim.." dedi. Gülümsedim, çocuk şaşırmış gibiydi,

"Hazal?, sevgilin mi var" dedi, sorar gibi gülerek.

Neye gülüyorsun amın evladı?

Lan? nasıl yani? söylememiş miydi sevgilisi olduğumu.. sevgilisi olduğunu? nasıl ya? bir dakika.. yarım sene olmuş, hala sevgilisi yok diye mi biliyor Hazal'ı?

öyle işin dıbına koyarım ama..

Beynim durdu.. içim yandı lan o an.. düşüncelerden sıyrılıp,

"nasıl..? Hazal?" dedim mahkeme duvarı gibi yüzümle.

Göz kırpması hızlandı,

"şey.. Teleri.." dedi.. kaldı, söyleyemedi bir şey..

Beyza'ya çevirdim kafamı, şaşkın şaşkın bakıyor.

Niye söylemedi o çocuğa sevgilisi olduğunu? iki kelime yahu.. sevgilim var.. yoksa.. ondan mı hoşlanıyordu? ağlayacaktım ulan utanmasam..

"aferin Hazal, söyleme kimseye.. utanırsın dimi.." dedim, sesimi dizginlemeye çalışarak. Döndüm arkamı, hızlı adımlarla gibtir olup gittim sınıftan.

Elin huur çocuğu yüzünden bitiriyordu bizi Hazal.. üniversitenin çıkışına yöneldim.. kendimi zor tutuyordum gözyaşlarımın akmaması için..

saat sabahın kaçı, bira aldım 4-5 tane. Eve gittim, hiç bir şey düşünemezken. Eve girdiğim de ağlamaya başladım.. çocuk gibi, çocuklar ağlamazdı o halde. Ben ağladım ama..

Oturdum salonda masaya, içmeye başladım hayvanlar gibi.. telefon çaldı, baktım, prensesim.. ekranda öyle yazıyordu. Meşgule attım, telefonu kapattım. Ağlamam arttı..

nasıl ulan nasıl? senin aylardır sevgilin var.. ve en yakın "kankan" bilmiyor bunu.. nasıl açıklayabilir lan bunu?

Ben gecemi gündüzüme katayım.. şu kız için her şeyimi feda edeyim.. ama o sevgilisi olduğunu söylemesin.

Masada bira şişeleri devrik dursun, akşam üstüne doğru, kalktım masadan, devrile devrile odaya gittim. Kızarık gözlerimle attım kendimi yatağa. Kafayı koyar koymaz uyumuşum.

Ertesi sabah etmişim uyuyarak. Klagib çalan alarm sesi uyandırdı. Hazal geldi mi gelmedi mi bilmiyordum, belki uyandırmaya çalışmıştır. Ama tek hissettiğim kafamın zonklaması. Doğruldum yatakta kafamı tutarak, gözlerim de ağrıyorlardı. Ovuşturdum. Ayrılmış mıydık şimdk Hazal'la? bu kadar kolay mı olmuştu?

Leş gibi kokuyordum, kalktım ayağa, odadan çıktım, kapının sesini duymuş olacak ki fırladı salondan. Geldim yanıma,

"aptal herif, ne içiyorsun lan o kadar?" diye bağırdı. Yarı açık gözlerle,

"Fatih bi gibtir git ya" dedim. Banyoya gittim, duşa girdim, hafif soğuk suda kendimi geldim. Düşüncelerle..

Bu Ömer denen huur evladı, seviyor mu acaba Hazal'ı?
Hazal da seviyor mu ki onu? Beni elinde mi oynattı?

Çıktım duştan, odada giyinip, salona geçtim. Kahvaltı duruyordu masada, gittim koltuğa oturdum kızarık gözlerle,

"otursana oğlum şuraya, okul vakti geliyor" dedi

Evet geliyordu.. o huur evladıyla konuşacağım bir kaç kelime vardı.. ya seve seve ya da...

Donuk bir yüz ifadesiyle,

"ayrıldık galiba" dedim.

Kalktı, oturdu yanıma,

"Ayrılan sen olmuş olursun.. dün geceye kadar Hazal başında durdu" dedi.

Benim burada mutlu olmam gerekiyordu dimi? olmadım ama olamazdım.

"yalandan durmuştur hanımefendi" dedim.

"oğlum bir salaklık falan yapma.. seviyor kız seni, sende onu seviyorsun" dedi.

"Fatih.." dedim. "Ben senle hiç tanışmamış olayım, yarım sene Beyza'nın yanında oturayım, kankası olayım, ama o bana senle sevgili olduğunu, sevgilisi olduğunu söylemesin.. ne düşünürsün kardeşim?"

Diyemedi bir şey.. soğudu yüzü,

"bende o haldeyim işte" dedim.

"hadi kalk, okula gidelim kardeşim" dedi. Kalkmadım, kolumdan tutup,

"oğlum yapma şöyle lan" dedi ardından.

Çektim kolumu,

"başım ağrıyor aq, git sen"

Daha fazla zorlamadı, gitti.. telefon vardı dimi.. geçtim odaya, açtım.. Beyza, Fatih, Hazal. Ulan Hazal..

O Ömer denen huur evladıyla konuşmam gerekiyordu.. Ama Hazal varken yanında olmazdı..

Tek başına.. masumken..

Üni çıkış saatine yakın, giydim siyah kapşonlu hırkamı.. kuzey'de kalan çıkış kapısına gittim üniversitenin. Bekleyecektim o bini.. yavaş yavaş çıkmaya başladılar.. Hazal gözüktü.. yanında Beyza var.

Hazal var.. yüzü bayağı düşük gözüküyor, Beyza ilgileniyor, moral veriyor gibi.. umrumda bile değil şu an..

Taktım kapşonu, göstermedim kendimi, aşağı taraflara yürüdüm biraz. Onlar kapıdan çıkınca yukarı, 100.yıl'a doğru yürümeye başladılar.. hemen geri geldim kapının oraya.. bak bak geliyor amın evladı.. ona da göstermedim kendimi,

tek başına gidiyor.. takip etmeye başladım.. sakin ve yalnız bir yerde konuşacaktım(!). Bir sokaktan gir bir sokaktan çık yapa yapa, en doğru an olduğunu düşündüğüm, müstakil evlerin olduğu bir sokakta, arkasından seslendim buna,

"bilader bakar mısın"

Dönmedi bile.. alınmadı ya da.. hızlandım, omzundan tuttum, sertçe kendime çevirdim, sarsıldı biraz

"lan? bana mı diyorsun?" dedi.

Sana diyorum huur çocuğu, deyip kafayı sokmak vardı da..

o da olur rahat ol...

Gülümsedim sinirli bir şekilde, dişlerimi sıktım hafiften,

"biraz konuşalım mı kardeşim?" dedim sinirimi bastırmaya çalışarak.

Ters ters baktı,

"eşkiya mısın oğlum sen? beni mi takip ediyordun?" dedi sesini yükselterek.

Derin nefes Teleri.. olay derin nefeste..

"ne takip edeceğim lan? iki dakika konuşalım"

"ne konuşucan bilader benimle sen?"

"Hazal.."

Kafasını salladı,

"iyi.. konuşalım.." dedi.

Daha da sakin bir sokağa yürümeye başladık, iyice sessiz olduğunu düşündüğüm bir yerde durdum,

"bilader bir soru soracağım sana?" dedim direk. Şaşırdı biraz, soğuk bir şekilde kafa salladı,

"Hazal.. ne zamandır arkadaşsınız?"

"iki senedir" dedi omuzlarını silkerek. O omuzlarını zütüne sokardım ya.. neyse,

"sevgilim olduğunu, dün mü öğrendin?"

"evet de.. ne zamandır sevgilisiniz siz? kaç haftadır?"

"geçen dönemden beri.."

Güldü.. huur çocuğu güldü..

Omzuma sağ eliyle hafifçe vurup,

"geçmiş olsun kardeşim" dedi. Ne ima etti lan bu?

Sinirim attı, tuttum bunun yakasından, birbirine kenetlenmiş dişlerim arasından,

"ne diyon oğlum sen? seviyor musun lan yoksa Hazal'ı?" dedim.

ittirdi omuzlarımdan,

"oğlum işine bak, belanı arama" dedi.

Daha fazla tutamadım kendimi, tüm gücümü omzumdan alarak tam gözünün üstüne koydum yumruğu.. sendeledi geriye doğru, patlamıştı kaşı.. geldi üstüme doğru, dudağıma attı yumruğu.. kafam geri gitti biraz, ikinciyi vurmasına izin vermeden, üstüne bastırdım kendimi, tuttum yakasından koydum kafayı burnuna.. yere düştü.. burnunu tuttuyordu, çekti elini burnundan, kanıyordu..

üstüne çıktım.. olan hıncımla, olan nefretimle vurmaya başladım. Elleriyle ellerimi tutmaya, beni üstünden atmaya çalışıyordu.. gözüm dönmuştü..

Hayatımın en sinirli anı, o andı işte.. Hazal'ı kaybetme korkum, gibik hastalığımla birleşip büyüyüp nefreti çıkarmıştı içimden.

O ara nereden geldi bilmiyorum ama bir tekme geldi yüzüme, çeneme isabet etmiş olacak ki yere düşen ben oldum. Sırt üstü uzandım resmen.. kafamı kaldırmamla 30'lu yaşlarda bir adamı görmem bir oldu.. ben çenemdeki acı ve biraz da şaşkınlıkla bakmaya devam ettim, huur evladını kaldırdı, zütürdü omuzlayıp zar zor..

Kimdi lan bu? niye vurdu bana öyle? sanırım huur evladının yüzünü o halde görünce öldüreceğim falan sandı.. hastaneye zütürmüştür kesin.. yaralı bir herifi eve zütürüp tecavüz edecek değil ya..

Hafif şizofrenliğe geçmiş olacağım ki kafamı koydum asfalta gülmeye başladım.. bir yandan çenemi tutuyor, bir yandan da gülüyorum..

sanırım hıncımı çıkartmış olmamdan kaynaklıydı.. kalktım ayağa, çenem hala ağrıyor feci şekilde. Evin yolunu tuttum elimle çenemi tutarak. Zili çaldım, anahtar falan gitti aklımdan. Açtı Fatih, elim çenemde girdim direk,

"noldu lan? dudağın kanıyo oğlum? lan.. niye tutuyon çeneni?" dedi meraklı bir şekilde.

Cevap vermeden direk banyoya gittim, elimi çektim, aynaya baktım,

hay aq.. dudak patlamış, acımıyordu ama,
çenemde ise, böyle.. morarma ile şişlik arasında bir şekil oluşmuş.. o kadar sert tekme mi atılır huur evladı?

Fatih'te gördü,

"kim vurdu?" dedi. Kardeşliğini gösteriyordu,

"tanımıyorum.. o huur evladını döverken tekme geldi yandan" dedim.

"huur evladı?"

"Hazal'ın arkadaşı olacak bin" dedim.

"hay dıbına koyim" dedi.

Yapmasaydın keşke, ya da, iyi ki yapmışsın demedi. O da biliyordu değişik duygular içinde olduğumu.

Salona geçtik, oturduk karşılıklı,

"anlat kardeşim.. anlat.." dedi.

Yorgun argın,

"Üni çıkışında takip ettim bu bini, sessiz bir sokakta tuttum, "konuşalım seninle" dedim, biraz yürüdük.. sonra soru falan sordum.. güldü, "geçmiş olsun" dedi.. sinirim attı, yapıştım yakasına.. ittirdi, küfretti.. gözüm döndü, girişmeye başladım.. o da vurdu bir iki tane, kafa attım, yere düştü.. saydırırken yan taraftan bir tekme geldi.. düştüm.. kaldırdı çocuğu zütürdü.." dedim.

Baygın bir halde anlatıyorum bunları Fatih'e.. bir kaç dakikada anlatabildim.

"dövmüşsün çocuğu belki ki.. durum falan varsa?" dedi.

"yok kanka eyvallah.. uzanayım biraz.." dedim, yattım koltuğa.

Hazal'ı düşünmeye başladım.. iki güne kadar aşkından ölürken şimdi kızgındım ona..
aşkım azalmış mıydı? asla.

ilk "seni seviyorum" dediği gece.. ilk öpüştüğümüz gece.. ilk birlikte uyuduğumuz gece.. aklıma geldikçe, Hazal'a olan kızgınlığım yok oluyordu sanki.. sırılsıklam aşıktım..

Düşünürken hissetti sanki.. kapı çaldı.. Fatih gitti açmaya.. kim diye kaldırdım kafamı

Hazal..

Ağlıyordu? hemen kalktım ayağa, geldi yanıma..

"niye Teleri niye?" dedi hıçkırarak.

Fatih,

"konuşun siz, ben geliyorum markete gidip" dedi. Gitti hızlıca.

Her ne kadar kızgın olsam da Hazal'ın ağlamasına dayanamazdım.. yüzünü ellerimin içine aldım,

"ağlama Hazal'ım.. ne niye?" dedim.

Yanaklarındaki ellerimi tuttu, indirdi,

"ni..niye o hale getirdin Ömeri?" dedi hıçkırarak.

işte.. o an bir kez daha yandı yüreğim.. dudağım yara, çenem kötü halde ama.. sevdiğim, beni sormak yerine huur evladını soruyor..

Yüzüm düştü, baktım gözlerine, içimde ne varsa dökmeye başladım,

"ilk onu soruyorsun demek.. sevgilinin yüzü merak ettirmiyor mu seni Hazal? noldu yüzüne diyeceğine, neden onu dövdün diyorsun.. bu kadar mı değersiz oldum gözünde..?"

Ağlaması artmıştı, benim de gözlerim dolmuştu.. kaybediyordum Hazal'ı..

Derin bir nefes aldım, gözlerim doldu,

"ben sana sormayacağım ama.. neden sevgilin varken arkadaşına söylemiyorsun diye.. sormayacağım merak etme.. ne suçum var lan benim? şimdi bide soruyor musun niye dövdün diye? seviyorum kızım seni, kıskanıyorum.. hem.. hem o huur çocuğu seni seviyor.. öğreneceksin.."

Bağırdım ve küfrettim.. tutamadım kendimi..
Baktı baktı ağlayarak, kızgınca,

"düzgün konuş Teleri.. ne sevmesi ya ne saçmalıyorsun sen? üç senedir arkadaşım o benim.. hem.. sen yokken bile o vardı."

Dedi.. ve bitirdi o an ilişkiyi.. bitirelim demesine gerek kalmadı.. o saatten sonra söylenecek sözler bir şey ifade etmezdi..

Gözlerimi sildim kolumla, zor attım kendimi koltuğa,

"bundan sonra da o olacak belli ki.. bitirdin Hazal.. bir şey diyemem o dediğinden sonra.. git.." dedim ağlamamı durdurmaya çalışarak.

O da ağlıyordu.. gözlerini sildi eliyle,

"öyle demek istememiştim, özür dilerim.." dedi.

"git.. Hazal git.." dedim, sinirli bir ses tonuyla.

Ben yokken o varmış.. ne kadar her şeyden çok sevsem de onu, elimden bir şey gelmezdi..

Ağlayarak gitti.. bitti işte.. o bitirdi.. ben bitirdim.. biz bitirdik aşkımızı.. Hazal'ım silinmişti birden hayatımda.

Kaçıncı sevdiklerimin gidişini izlemem.. kaçıncı sevdiklerimi kaybedişim ulan? ben de insanım.. kimse beni düşünmese bile, ben de dayanamıyordum..

Ellerimi yüzüme kapattım.. çocuklar gibi ağlamaya başladım. Ne yapacaktım ben Hazal olmadan? ne yapacaktım ona sarılmadan, elini tutmadan?

Nefesim daraldı.. zorlandım nefes alırken.. bir yandan hıçkırıyor bir yandan nefes almaya çalışıyordum.. tutundum koltuğun kenarından, zorla kalktım ayağa.. tutuna tutuna mutfağa gitmeyi denedim.. olmadı ama, vücudum dayanamadı, gözlerim karardı.. bayılmışım salon kapısı eşiğinde.

Ne güzel.. bir kaç salisede olsa ne olup ne bittiğini bilmiyorsun.. sadece karanlıkta belli belirsiz şekillerin oluşumunu izliyorsun.

Kolonya kokusu aldım, bilincim yerine geldi, gözlerimi açtım.. Fatih gelmiş, göz kapaklarımı kırpmaya başladım,

"oğlum.. iyi misin, korkutma beni.." diye heyecanlı bir şekilde konuşuyordu.

"i..iyiyim.."

Fatihten destek alarak kalktım, odaya doğru yürümeye başladım, Fatih destek olmak istese de, elimle, "dur" tarzı bir hareket yaptım.. odaya girerken,

"Teleri.. Hazal?" diye sordu yüzü düşük şekilde.

"bitti.." dedim, girdim odaya. Attım kendimi yatağa.

Karanlık içinde telefona baktım, prensesim'den bir mesaj.. bugün atmış,

"sevgilim, sinirin geçince buluşalım lütfen.. seni seviyorum"

Ne sevgili kaldı.. ne de prenses..

Teleri kaldı.. bir de odada ağlarken titreyen ses..