/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +29 -1
    Aşk, cinayet, korku, gerilim, şiddet ve sexin harman olduğu bir hikaye okuyor olacaksınız.

    3 Ocak ^ saat: 4 ^ Kendi Evim

    Kışın donduran soğuğunun hakim olduğu bir gecede eve gelip hemen uyumuştum. Üniversitemin ilk senesinde belkide en mutlu gecelerimden biriydi. Hatta haftalardır peşinden ayrilmadığım Betül bugün bana kapılarını aralamisti. Ellerini daha yakın hissetmiştim bu sefer. Gözlerine daha yakından bakabilmistim.

    Uykumun bilmem kaçıncı rüyasından telefonumun amansız calmasiyla uyandım. Arayan Betül.

    + Uyudun mu yoksa?
    - Evet yorulmuşum baya.
    + Bu gece adına teşekkür etmek icin aramistim. Sonra konuşuruz, uyu sen.
    - Betül?
    + Biliyorum Manço.
    - Sustun hep.
    + Senin kelimelerin aslında benim kelimelerim. Hadi uyu üşümesin kelimelerim.

    edit: başlık ekgib oldu. neyse çok problem değil
    ···
  2. 2.
    +12
    3 Ocak ^ saat: 17 ^ Yasemin Cafe

    Betülle beraber soğuk havayı içimize çeke çeke uzun bir yol yürüyüp Yasemine gelmiştik. Geldiğimizde Neslihan ve Abdullah oturmuş konuşuyorlardı. Emrah ve Elifte birazdan gelirlerdi herhalde. Neslihan kimden geldiği belirsiz kağıdı elinden hiç bırakmamıştı, elinin teri hiç gitmemişti. Abdullahın ona yakınlaşmakta olduğu bu dönemde bu tür bir olay hepimizin aklını kaıştırmıştı.

    - Ne olacak şimdi?
    + Ne olacağı var mı oğlum, salakça bir şakadır işte.

    Neslihanın tedirginliği hala üzerinde. Abdullah düşünceli. Ben dün geceden başlayan Betül heyecanını hala içimde sayıklıyorum. Betül ara ara gözlerimi yakalamaya çalışıyor, besbelli. En son gözgöze gelmemizden sonra Betül kımıldadı yerinden:

    - Az konuşalım mı Manço?
    + Olur, konuşalım.

    Betül ayağa kalktı, yürüdüm arkasından. Terasa çıktık. Hava kararmaya yüz tutmuş.

    - Nedir sence bu?
    + Bilmiyorum.
    - Korkuyorum.
    + Sen niye korkuyorsun ki?

    Betül cevap vermedi. Elini cebine atıp küçük bir not kağıdı çıkardı. Kağıdı uzatıp elime sıkıştırdı.

    - Bugün sabah defterimin arasında buldum.

    Kağıdı açtım, titrek bir yazı vardı üzerinde:

    ' Bir kış akşamı, bir ayaz gece. '
    ···
  3. 3.
    +11
    3 Ocak ^ saat: 13 ^ Kendi Evim

    Betülle konuştuktan sonra zor bela daldığım uykumdan yine amansız. zamansız bir telefon zırıltısıyla uyanabildim. Yarı açık gözlerle ekranı okumaya çalıştıysam da pek önemsemedim kim olduğunu. Açtım yarı nefesle;

    - Maço nerdesin?
    + Evdeyim, uyuyorum.
    - Yasemine gelsene hemen.
    + Akşam 5te buluşmayacak mıydık?
    - Sen kalk gel yine de
    + Hayırdır bir sorun mu var?
    - Sen gel anlatırım
    + Peki tamam.

    Ağır hareketlerle, aklımda birçok düşünceyle kalktım yerimden. Giyinmeye başladım az sonra. Betülü aradım ardından.

    - Manço?
    + Yasemine gidiyorum. Seni de alayım mı giderken?
    - 5 te değil miydi?
    + Şimdi gidiyorum, alayım mı seni?
    - Tamam, olur.

    Betülle konuştuktan hemen sonra çıktım evden. Betülle evlerimiz çok uzak sayılmazdı. Hava da amansız bir ayaz ve kurak bir soğuk yer edinmişti. Betülün evine varınca Betülü aşağıda bekliyor gördüm. Yaklaştım, elleri cebindeydi.

    - Bu soğuklar seni beklemekle mi geçecek Manço?

    Yüzünde bir gülümseme yer edindi. Daha yakınındaydım şimdi.

    + Elini ver, üşümesin kelimelerin.
    ···
  4. 4.
    +10
    3 Ocak ^ 21:15 ^ Betüllerin Bahçe Önü

    Uzun uzadıya dudaklarımızı ayırmadan kalakalmıştık öylece. Betül beni öperken hafif bir ürperti hissediyordum nefesinde. Elleri soğuğa inat ellerimden hiç ayrılmadı. Bir aralar bana oldukça uzak olan sevdiğim kız çok kısa bir zamanda benim herşeyim olmaya başlamıştı. Benim de aklıma kötü düşünceler geliyor olsa da bunun bir şakadan ibaret olduğunu düşünüyordum. Türlü düşüncelerle ayrıldım Betülün dudaklarından;

    - Geç oluyor sen eve çık artık.
    + Manço? Sağol
    - Hadi beklemesin arkadaşın
    + Özge eve gelmeyecek bugün, teyzesine gidecekmiş. Sen kalsana benimle?

    Betülün son cümlesindeki sıcaklık içimi oldukça ısıtmıştı. Ona biraz daha yakın olma adına kabul edecektim bu teklifi. Çok az yaklaştım ona. Ensemde şiddetli bir sıcaklık hissettim az sonra. Vücudum zonkladi sanki. Yere yığılırken duydum en son Betülün haykırışlarını. Üzerimde dikilen karartı yumruklarını sıkıp sıkıp bırakıyordu.
    ···
  5. 5.
    +10
    3 Ocak ^ saat: 11 ^ Yasemin Cafe

    Neslihan her zaman ki gibi müthiş güzelliğiyle vaktinden daha erken gelip oturmuş. Ellerinde ki kendisinin uzun süre uğraşıp kınayla oluşturduğu işlemeler terden uçmaya başlamış. Neslihan güzel kız, peşinden koşan çok. Elleri arasında terden ıslanmış bir parça kağıt.

    Abdullah az sonra geldi. Neslihanı öpmeden karşısına geçip oturdu. Neslihan hala tedirgin.

    + Ne oldu Neslihan? Nedir bu halin?
    - Apo ben de bilmiyorum. Belki bilmek istemiyorum.
    + Ne diyorsun Nesli sen?
    - Baksana şuna

    Abdullah Neslihanın elindeki kağıda uzandı, eline aldı. Kağıdı açmaya bir an tereddüt ettiyse de açıp okudu az sonra;

    ' Evinin yolunu hiç unutmayacağım.'
    ···
  6. 6.
    +7 -1
    4 Ocak ^ saat: 10 ^ Betülün Evi

    Gözlerime tonlarca ağırlığın bağlandığı hissi ve zorluğuyla yarım yamalak toparlandım yerimden. Ense kökündeki ağrı baş ağrısıyla birleşince tarifi zor bir duruma sokuyor insanı. Gözlerimin hala dün gece ki karartıyı aradığını farkettim. Yavaş yavaş etrafımı seçebilmeye başladım. Burası bana yabancı bir yer. Eşyalar hiç tanıdık değil. Bir ses duydum içerden. Kulak verdim. Birkaç kişinin konuşma sesi işitiliyordu. Kalkmaya çalıştım yerimden. Bir an dengemi kaybetmiş olsam da doğrulabildim. Kapının önüne gelir gelmez Betülün yüzü çıktı karşıma.

    - Neden kalktın Manço.
    + Senin evin mi burası?
    - Evet. iyi misin ?
    + iyi sayılırım. Kimdi o ?
    - Göremedim. iyi gizlenmişti. Kaçtı hemen zaten. Sonrasında Abdullahlar geldiler. Eve taşıdık seni.

    Az sonra Abdullah, Emrah ve Elif çıktı mutfak sandığım bir kapıdan. Hepsi korku ve acı dolu ifadelerle bakıyorlardı bana. Geceden beri ayrılmamışlar başımdan. Uykulu gözlerine korku yer edinmişti. Betül söze girdi.

    - Bakın Manço iyi. Sizler evinize gidin. Ben ilgilenirim onunla. Dinlenin biraz.

    Çok itiraz edecek halleri yoktu. Bende konuştum biraz onlarla ve çıktılar. Aklıma Neslihan geldi.

    - Nesliden haberiniz var mı ?
    + Korkmasın diye hiç haber vermedik. Abdullahlar gece evine bırakmışlar işte. Evde hala. Gel uzan biraz.

    Az önce uyandığım kanepeye geri uzandım. Betül hiç beklemediğim bir şekilde yanıma uzandı. Üzerimizi örttü.
    ···
  7. 7.
    +7
    14 Şubat ^ saat: 11 ^ Morg

    Ayazın kendini bu kadar fazla hissettirdiği bir başka gün. Günlerden hüzün. Soğuğu andıran herşey şimdi sinemizde esir. Sevgililer günü diye anılan bu günün tüm sevgi etkenlerini çarmıha gerdiği bir gün. Yanımda Betül var onun yanında da Elif. ikisi durmadan ağlıyor. Abdullah ve Emrah kapidalar. Dışarı herhalde bu ortamdan daha sıcaktır. Betül ağlayarak yanıma sokuldu.

    - Ailesi ne zaman burda olur.
    + Yarım saate gelirler.

    Elif Betüle sarıldı. ikisinin de gözlerinde kin dolu bakışlar. Ama sonu yok, ama sonu olmayacak. Bir kaç adım ileri atıp beyaz örtüyü aralıyorum. Neslihanın müthiş güzelliği beyaza bürünmüş. Öyle bir beyaz ki, sevmek gibi. Bir kadını sevmek gibi. Ölüm ona yakışmış. O ölümde şık durmuş.

    Nefessiz kalıyorum şimdi. Dışarı çıkıyorum.
    ···
  8. 8.
    +7
    4 Ocak ^ saat: 15.15 ^ Betülün Evi

    Betül üzerimdeki kazağı çıkarmış belden yukarımı çıplak hale getirmişti. Ağrımı ve uyuşukluğumu unutmaya başlamıştım. Hissisleşmeye başlarken benim ellerimde Betülün bacaklarına doğru kaymaya başladı. Betülün nefesleri hızlanmış ve öpmeleri sulanmaya başlamıştı. Ellerim bacaklarından kalçasına doğru ilerleri. Hafif sıkıp hafif okşayarak nefeslerine eşlik etmeye çalışıyordum. Kemerimi çözmeye başladığını hissettim. Tamamen suskunluğun ağır bastığı müthiş bir his vardı içimde. Ellerim kalçalarından ayrılıp üzerindeki gecelik tarzı üstü çıkarmaya koyuldu. Çıkarırken karnından öpmeye başladım. Kucağıma oturmuş ve kemerimi açmıştı şimdi. Siyah südyeni onu çok ciksi gösteriyordu. Benim hazzın doruklarına çıkmaya başladığım bir anda ellerim südyenini çözmeye çalışırken ellerini uzatıp ellerimi tuttu.

    - Emin misin? dedi hafif gülerek.
    + Eminim.
    ···
  9. 9.
    +7
    15 Şubat ^ saat: 15 ^ Mezarlık

    Bir gün boyunca adli tıp raporunu bekledikten sonra bugün Neslihanın defni için izin verildi. Öğrenebildiğimiz kadarıyla katili ardında çok fazla bir iz bırakmamıştı. Ailesinin Neslihanı Morg odasında o halde gördükten sonraki ağıtları hala kulaklarımda. Onlarla beraber biz de geldik Neslinin memleketine. Bugün hüzün soğuğa karışmış ve kemiklerimize işlemeye devam ediyordu. O müthiş güzelliğiyle birazdan defnedilecekti Neslihan. Abdullah bir zamanlar hoşlandığı sonrasında kısa bir süre de olsa sevgili olduğu kızın arkasından ayrılık gözyaşları dökmeye devam ediyordu. Betül gelmemesi için ısrar etsem de bizimle beraber gelmişti. Gözleri ağlamaktan halsiz düşmüş, gözpınarları kurumaya başlamıştı. Kolumdan tek an dahi çıkmadı. Bu üşüten soğuk dudaklarını beyazlatmıştı. Sessizliğini bozup konuşmaya başladı;

    -Ona yazılan not yerine geldi. Sıra ben de mi şimdi?
    + Sacmalama ben yanındayım senin. Korkma, sakın korkma.

    Her ne kadar böyle desem de ona mani olamayacağımı biliyordum. Benim aklıma da kötü düşünceler gelmiyor değildi.

    Az sonra Neslihan toprağa verildi. Abdullahı teselli edici söylenecek tek bir söz yoktu. Ne desem yersiz olacaktı. Şimdi bütün kelimeler yerini isyana bırakmıştı bir bir. Sessiz sedasız yükseliyordu toprak Neslihanın üzerinde. Annesi baygınlıklar geçiriyor, babası kinini biriktiriyordu kara toprakla beraber.

    edit: bugünlük bu kadar beyler. yarın devam edeceğiz
    ···
  10. 10.
    +6
    3 Ocak ^ saat: 21 ^ Yasemin Cafe Çıkışı

    Neslihan ve Betüle gelen bu kısa ve henüz tam bir anlam veremediğimiz notların üzerine uzun uzun konuştuktan sonra çıktık Yaseminden. ikisinin de çok korktuğu ve fazlasıyla endişeli oldukları tavırlarından belliydi. Betül hiç ayrılmıyordu yanımdan. Ben ise onu sahiplenircesine daha bir yakın olmaya çabalıyordum. Uzun bir yürüyüşten sonra Neslihanın evine yaklaşmıştık.

    - Abdullah siz Neslihanı bırakın, ben de Betülü bırakayım evine.
    + Tamam Manço, haberleşelim sonra

    Abdullahlar Neslihanı bırakmak için beraberinde gittiler. Ben ve Betül dipdibe yürümeye devam ettik. Betül neredeyse hiç konuşmadı çıktıktan sonra. Evlerine yaklaşmıştık az sonra. Betül mırıltıya benzer bir konuşmayla söze girdi.

    - Ne olacak dersin?
    + Hiçbir şey olmayacak ben yanındayım.

    Betül durdu birden. Sokakta kimse yok. Üşümekten büzüşmüştük ikimizde. Daha fazla yaklaştı şimdi. Gözlerime bakıyordu sonsuz. Biraz yükseldi parmak uçlarıyla. Dudaklarıyla dudaklarıma dokundu. Çok hafif ısırdı üst dudağımı.

    - Nerdeydin bu zamana kadar?
    + Yanındaydım hep. En yakınında.
    - Seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim.

    Cevap vermedim. Dudaklarından ayrılmak değildi niyetim.
    ···
  11. 11.
    +6
    6 Ocak ^ saat: 16 ^ Abdullahın Evi

    içeri girer girmez Abdullahın evinin in-cin hali gözümüze çarptı. Alnının hemen üzerindeki pansuman ve kolundaki morluklar bizde endişe uyandırmıştı. Anlatmaya başladı. Meraklı gözlerle onu izliyorduk. Heyecanımız bir an olsun dinmedi.

    Neslihanı evine bıraktıkları gece Emrahlarla ayrılmışlar. Abdullah hem Neslihana yakın olmak için hem de aklında kalanlarla onunla konuşmak için yalnız kalmayı istemiş. Emrah ile Elifte buna razı gelmişler. Abdullah Neslihanla konuşup onu eve bıraktıktan hemen sonra benim de başıma geldiği gibi zamansız bir darbe alıp yere düşmüş. Anlattığına göre kendini kaybetmemiş hemen . Onunda gördüğü bir karartıdan başka bir şey değilmiş. Sonra zar zor atmış kendini eve. Biraz halsizlik biraz da çekinme sebebiyle bize de haber vermek istememiş.

    - lan oğlum bize de haber vermeyeceksin de kime haber vereceksin?
    + abi anlattım işte gelme üzerime
    - çok ayıp ettin ama haberin Olsun

    Emrahla biraz veryansın ettikten sonra yavaş yavaş kalkmaya koyulduk. Kızlar evde yalnızlardı Betül Elifle son olanlardan sonra rahat durmazdı hem. Bizi habersiz bırakmamasını tembihleyip çıktık evden.

    - Polise mi gitsek Manço
    + yok Emrah daha değil. Polise gidersek ailelerimizin de haberi olur. Bu hiç iyi olmaz bizim için . Biraz daha bekleyelim. Çıkar kokusu.

    Eve geldiğimizde kızlar oturuyorlardı. Betül sessiz sakin bana doğru yürüdü.

    - Apodan haber var mı ?
    + Anlatırım sonra size.
    - eve bırakır misin beni? Geç oldu baya
    + tamam çıkalım hadi.
    ···
  12. 12.
    +6
    4 Ocak ^ saat: 15 ^ Betülün Evi

    Tutulan omzumun hissizliği içinde uyandım. Betül sol omzuma kafasını koymuş hala uyuyordu. Boynumun ağrısına bir de omzumun uyuşması eklenince dayanamayıp kıvrandım biraz. Ben kıvranınca Betül korkarak uyandı.

    - Ne oldu Manço?
    + Bir şey yok, kolum uyuşmuş biraz sadece.
    - Ben uyuyup kalmışım böyle kusura bakma. Fazla uyuyamadım gece.
    + Ya olur mu öyle şey.

    Gülümsedim hafiften. istemsiz bir şekilde kollarım Betüle sarılmaya itiyordu beni. O da geri durmadı hiç. Dudakları ikinci kez dudaklarıma değdi. Vücudunu daha fazla yakınlaştırmaya çalışıyordu vücuduma. Üzerime doğru çıkmaya başladı şimdi. Göğüsleri vücuduma değdiği her an beni daha fazla tahrik ediyordu. Ellerini vücudumun üzerinde gezdirmeye başladı. Dudakları dudaklarımdan ayrılıp boynuma doğru yöneldi.

    - Burası mı ağrıyor?
    + Evet.
    ···
  13. 13.
    +6
    6 Ocak ^ saat:14 ^ Abdullahın Evi

    Betülle Neslihana gelen yeni kağıtlar içimizdeki kurdu daha da büyütmüştü. ikisi arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışıyordum. Bir bağ olduğu düşüncesi çok baskındı bende. Abdullahın kaldığı yere geldikten hemen sonra dış kapıdan içeri girdik. Umarım bu kuruntumuz gerçek değildi. Kaldığı dairenin önüne geldikten sonra Zile bastık. Uzun bir süre zile bastıkça sessizlik giderek artıyordu sanki. Ne bir hareket ne de bir seda vardı. Biz tam geri dönüp gidecekken kapının arka kilitlerinin açıldığını fark ettik. Emrah biraz soluk bir sesle;

    - kapı açılıyor, evde herhalde

    Az sonra kapı aralandı. içerden Abdullah'ın görünmesinin ardından biz de kapıya doğru yöneldik. Kapının önünde dikilen Abdullaha hayıflanacağım sırada alnındaki dikişlerinin üzerine yapılan pansumanı fark ettim.

    + Apo bu ne hal ?
    ···
  14. 14.
    +6
    5 Ocak ^ saat: 12 ^ Koridor

    Abdullah hala ortalıkta yoktu. Emrah birinci derse yetişmişse de Abdullah henüz gelmemişti. Abdullahın bir dönem Neslihana yakınlık duyduğunu bilmeyen yoktu. Bu yaşananların Abdullahın şakası olduğu fikri ne kadar aklıma geliyor olsa da, ben ve Betülün de işin içinde olması biraz abartı olurdu. Bu yüzden bu fikir çok fazla yer kaplamadı zihnimde. Ama yine de aklını çeliyordu insanın. Ara bitmek üzereyken Emrah yanıma geldi.

    - Sigara içip gelelim istersen.
    + tamam olur.

    Orta bahçeye doğru yürüdük. Çıkarıp yaktık sigaramızı. Emrah kuşku dolu hareketleriyle bir adım attı bana doğru.

    - Abdullah telefonlarına bakmıyor Manço
    + Oğlum belki uyumuş kalmıştır. Yorgun geçti sizin için dün gece. Hemen kuşku duymasanız olmaz sanki

    Bunu diyen her ne kadar ben olsam da aynı şeyi kendim de düşünmüştüm. Ama dediğim gibi hemen uçup gitti aklımdan. Sınıfımızdan diğer başka bir grup önümüzden geçti az sonra. Esra diye bir kız vardı sınıfımızda. Durdu önümüzde. Bunlarla çok iyi anlaşamıyorduk.

    Esra: Gençler sıkıntınız mı var?
    + Yoluna bak kızım.
    Esra: Yolumu bilirim ben. Soğuk akşamlarda da, ayaz gecelerde de.
    ···
  15. 15.
    +5
    6 Ocak ^ saat: 12.30 ^ Kendi Evim

    Emrahın kendi düşüncelerinin haklılığını vurgularcasına sağa sola yürüyüp durması hepimizin canını sıkmaya başladı. Evet, Abdullahtan uzun süredir haber yoktu. Hemen her günümüzü birlikte geçirdiğimiz bu çocuk uzun süredir ortalıkta görünmüyordu.

    - Kalk Emrah Abdullaha bakmaya gideceğiz
    + Bence de. Geç bile kaldık
    Elif: biz de gelelim
    - hayır siz Betülle evde kalın, biz bakıp gelelim. Çıkmayın evden

    Betülle Elifi yalnız bırakıp üzerimizi giyindik. Kapıdan çıkacağımız esnada dönüp başı yerde olan Betüle baktım. Rengi beyaza yakındı. Elleri terlemişti. Yanına sokuldum

    - Hepsi düzelecek. Bunun ne demek olduğunu bulacağım. Unutma.

    Betülün anlamsız bir kafa sallaması sonrasında tekrar kapıya doğru yürüdüm. Cebimde olan telefonun çaldığını farkettim.

    - Nesli ?
    + Manço, yine aynı kağıt
    - Ne? Ne yazıyor ?
    + ' Uğurlu sayını biliyorum. Görüşürüz. '
    ···
  16. 16.
    +5
    5 Ocak ^ saat: 10 ^ Kampüs

    Otobüsten indikten sonra kampüsün önündeki yürüyüş yolunda bekledim biraz. Derse daha bir saat vardı. Bugün çok soğuk değildi. Zaten bu şehir kışı bazı günlerde ayazı abartarak geçirtiyor insana. Bugün o günlerden biraz uzak bir gün. Karşıdan Elif ile Neslihanın geldiklerini gördüm. Neslihan hala habersizdi benim başıma gelenlerden. Neslihanın kıvırcık saçları onun son günlerdeki masumluğuna eşlik eder tarzdaydı. Elif bir yandan ona destek vererek yürüyordu. Yanıma geldiler.

    Neslihan: Naber Manço
    - iyidir. Senden ne haber? Elif sen nasılsın?

    ikisi bir ağızdan iyi olduklarını belirttiler.

    - Betül gelmedi mi hala?

    Betülün yüksek sesle seslendiğini duydum.

    + Oo gençler, naber?

    Yanıma yaklaştı, gülüyordu yüzü. Artık bana daha yakın, artık benden biri gibi. Sokulup sarıldı bana, kızları selamladı.

    - Neslihan bizim dışımızda kim biliyor evini? Davet ettiğin kimse var mı bizden başka?

    + Yok. Zaten biliyorsunuz daha yeni oluyor taşınalı. sen, betül, elif, emrah ve abdullah var bir tek gelen. Başka kimse yok.

    Betül: Emrah gelmedi mi?

    - Uyandıramadım sabah. Ama gelir o da.

    Elif: Abdullah nerde ?
    ···
  17. 17.
    +5
    5 Ocak ^ saat: 16 ^ Yürüyüş Yolu

    Ben ve diğerleriyle beraber dersten çıkmış yürüyorduk. Güneş bize bugün az da olsa yüzünü göstermeyi ihmal etmemişti. Orta bahçede Esra ile olan konuşmamız benim aklımdakileri başka boyutlara taşımıştı. Betülün elimi biraz sıkması beni kendime getirdi.

    - neyin var?
    + yok bir şey.
    - kendinde değilsin.
    + Yok bir şey dedim ya.

    Betül cevap vermedi. Yürümeye devam ediyorduk. Diğerleri konuşmuyorlardı. Neslihan kağıdın ona geldiği günden beri tedirgin ve biraz da olsa agresif bir hal almıştı. Bir yandan acıyordum kendisine.

    Çarşıya geldiğimizde zaman ilerlemişti biraz. Akşam hazırlığındaydı gök. Güneş gülen yüzünü saklamaya başlamıştı.

    Emrah: Limon cafeye mi gitsek?
    Elif: iyi olur aslında. Okey oynarız hem
    - Olur hadi gidelim.
    Elif: Ben Mançoylayım ona göre.

    Betül kıskanç bakışlar altında elimi daha bir sıkı tutmaya başladı. Sanki bıraksa kaçacaktım. Elifin bu söylemi onu nasıl kızdırdıysa artık, burnundan soluyordu.
    ···
  18. 18.
    +3 -1
    6 Ocak ^ saat:22 ^ Betülün Evi

    Betülün ağlamasını zor da olsa durdurmayı başarmıştım. Zaten o susana kadar sarilmaktan vazgecmeyecektim. Gözyaşları dindikten sonra ağır ağır gevşettim kollarımı. Gözlerine baktım.

    - Senin böyle ağlamana razı gelemem. Hele sebep bensem kendimi affedemem. Bu kadar şeyden sonra böyle düşünmen tabi ki normal. Ama bak daha kaç gün oldu ? Bana biraz zaman ver. Telafi edeceğiz. Daha önümüzde çok zaman var. Endişe etme. Daha kalbimize konu olacağımız günler gelecek.
    + Kaldiramiyorum bu kadar şeyi ? Cok üst üste geldi.
    - Anlıyorum sevgilim seni. Ama sabredeceğiz.
    + Beraber uyuyalim mı bu gece ?
    ···
    1. 1.
      0
      Yazcanmi artık biladerrrrr
      ···
    2. 2.
      0
      1 aydır bekliyorum yazmadı huur çocuğu
      ···
  19. 19.
    +4
    6 Ocak ^ saat: 02:30 ^ Perşembe Pazarı

    Betülle bir süre daha oturduktan sonra eve gitmek üzere çıktım gece vakti. Saçlarını tararken söylediği o söz gelmeye başladı aklıma.

    ' Bir kış akşamı, bir ayaz gece.'

    Birde Neslihana yazılmış bir kağıt vardı.

    ' Evinin yolunu hiç unutmayacağım.'

    Bu kağıtları yazan kişi aynı kişi miydi? Ne kadar şaka, ne kadar ciddiydi? Bu kağıtları yazanla gece Betüllerin apartmanı önünde arkamdan bana vuran kişi arasında bir bağ var mıydı? Benim bunlarla nasıl bir bağlantım var dı?

    Türlü düşüncelerle eve yürümeye devam ettim. Bir yandan bu düşüncelerin karamsarlığı, bir yandan birkaç saat önce Betülle yaşadıklarım, karmaşık duygular yaşamama sebep. Betülün babasının ölümünü bilen bizden başka kim vardı? Neslihanın evine giden bizim dışımızda kimdi?
    ···
  20. 20.
    +4
    5 Ocak ^ saat:22 ^ Çarşı

    Esranın gelip ulu orta saçmalamasından sonra Betül tavırlarıyla gecemizi rezil etmişti. Ona hak veriyor olsam da bu kadar alınganlık göstermesini anlayamıyordum. Tribin fazlasını yapıyordu şimdi. Tatsız bir okeyden sonra çıktık Limon Cafeden, şehrin şoğuğunu sinemize alıp yürüyorduk çarşıda. Betül elime yaklaşmıyor olabildiğince uzak kalıyordu benden. Neslihan az da olsa kazandığı neşesini yine kaybetmeye yüz tutmuştu. Elif Betüle göre bana daha yakın yürüyordu ve bu durum Betülü iyice sinir etmeye başlamıştı.

    - Gençler siz devam edin. Biz Betülle beraber bir yere kadar uğrayacağız.

    Elif: isterseniz bende geleyim sizinle.

    - Yok ikimiz tek kalalım biraz. Bir yere kadar gitmemiz gerekiyor.

    Betül hiç konuşmadı sadece yapacağımız şeyi merak ettiğinden olsa gerek kafasıyla beni onayladı. Elife omuz silkip bana yaklaştı. Diğerleri ilerlediler şimdi, biz gerilerinde kaldık. B etül anlamsız bakışlarla söze girdi:

    - Nereye gidecekmişiz.
    + Gidince görürsün.

    Betülün elinden tutup kendime doğru çektim. Koluma girmesini sağladım. Kuğulu parka gidecektik. Kafamın bir yanında Neslihanın durumu süregelirken bir diğer yanda da Betülün gönlünü tekrar nasıl kazanacağımı düşünüyordum. Kuğulu parka girer girmez Betül beni beklemeden konuştu;

    - Esranın söyledikleri doğru muydu?
    + Bir ara o tür bir düşüncem olduğu doğru ama gerisi Esranın abartması. Esrayı tanıyorsun sonuçta.
    - Neye geldik buraya.
    + Bana gücendiğini düşündüm. Ama şunu bilmen lazım. Hani demiştin ya bana, üşümesin kelimelerim, diye. Sen böyle yaparsan üşür kelimelerim. Şuan burdaysak, şuan birsek, şuan ellerin ellerimdeyse gerisini sen düşünme. Sen bana bakma, ben baktığın yerde olurum. Sen üzülme, dayanamam ölürüm.
    ···