1. 4.
    0
    başlangıç-o’nu tanımak

    üniversite 2. sınıftaydım. okulun kafesinde arkadaşlarla oturuyordum ve sanırım dersimiz bostu.ilk onu o zaman görmüştüm, hoş kızdı acaba geçmişimi duysa yüz verirmiydi yoksa o da tavır mı yapardı diğerleri gibi..
    çok ilişkim olmuştu hatta bazı ilişkilerimi isteyerek noktalamıştım. herşeyi,herkesi beğenmeyen soğuk bir tipim aslında. okulda çok fazla kız arkadaşım olmuştu bu da beni mimlemeye yetiyordu.
    sonra yanındaki kız arkadaşına dönüp “bu salak beni hala rahatsız ediyor, napsam ben ya?” der gibi birşey duydum. hayır ben değildim o,başka birisi rahatsız etmeye başlamıştı bile.ya elimi çabuk tutmalıydım ya da durumu kabullenmeliydim. tanışma faslına girdik yeni gelmişti okula, duruşundan ve hareketlerinden belliydi. merhaba,adım volkan dedim.o da “memnun oldum bende selin” dedi.i̇lk defa kalbim bu kadar hızlı atmıştı neden peki?

    durumun ne olduğunu öğrenemeden “izninizle derse gitmeliyim” dedim ve masadan kalkıp sınıfımıza gittim. derse girdigimde onu düşünüyordum ama…ben hep böyleydim önce çabuk ısınır, ardından birden soğurdum. düşünmemeye karar vermiştim ve dersimiz kendini o zamanlar zirve yapan ve bizim yapı statiği öğretmenimizede(bölüm başkanıydı kendileri) ilham veren beyazın garip espirileri eşliğinde akıp gidiyordu. öğretmenimiz peltekti tıpkı beyaz gibi ama onun espirilerini çalıp ardından bize yapması ve kendi kendine gülmesi hoş olmuyordu. garipti ve alışamamıştım bir türlü bu adama.
    geçen seneki bilgisayar sınavını hiç unutmuyorum.15 kişilik gruplar halinde girdiğimiz ve benim 10 aldığım rezalet sınavı. panoda o notu gördüğümde odasına gidip, kadar düşük beklemiyordum hocam demiştim.o da baştan 1-2 tanesine baktığını diğerlerine de aynı notu verdiğini söylemişti.1 kişi 70 almıştı o da yeğeni. autocad denen program tam bir baş belasıydı.. sınıfta arkadaşımın kız arkadaşı ile internet kafede o 10 i kurtarmaya çalışırken öğrenmiştim autocad’i.ona gösterirken kendim öğrenmiş hatta abartıp adım adım ilerisine taşımıştım basit bir projeyi. bittiğinde ise bizim sınıftan 10 kişinin üzerinde insan bizi izliyordu ne zaman gelmişlerdi haberim bile yoktu..95 alıp ortalamada zar zor geçmiştim.

    1.sınıf-başlangıç

    okul sakarya’dan çok uzaktı gece 24.00’te binersem sabah 08.00 gibi isparta’da oluyordum. başlarda devlet yurdunda kalmıştım çünkü kimseyi tanımıyordum ve insanları az çok tanıyordum. yurttaki ilk günüm ise yastık, nevresim ve çarşafı alıp yatağıma gittiğimde odada birisi sigara içiyordu. sigaranın dumanından bile nefret eden birisiydim o zamanlar…selam verdim ve kendisinin balkonu kullanmasını istedim. diğer çocuklar keşke bulaşmasaydın dediler ama umursamadım. gece oldu ranzanın üst katını sevmem aşağı inerken çok gürültü yapıp alttaki arkadaşı uyandırma ihtimali olduğu için.
    o gece saat 02.20 civarıydı sanırım ışık yandı ve sesler duydum gözlerimi açtığımda 30-40 kişilik grup başımda bekliyordu. çocuk gitmiş şikayet etmiş beni parti adını vermiyim şimdi. beni başka bir odaya aldılar, içim çok rahattı nedense amaçları hiçte dostane bir tavır değildi oysa. girdiğimiz oda küçüktü ve 6 kişi girdik ve diğerleri dışarıda bekledi. sigara içen ve bozduğum çocuk birşeyler söyledi birinin kulağına. reisleriymiş o girdi konuşmaya” birader,sen bizim yeğene odadan çık diye artistlik yapmışsın” dedi.ben “sigarayı sevmediğimi, balkon varken odada içmemesini söyledim dedim.”
    cevaplarım doğrultusunda çocuğa da “doğrumu, öylemi oldu?” diyorlar teyit alıyorlardı.”ben sigarayı sevmiyorum içecekse gitsin balkonda içsin odada içmek istiyorsa başka odaya geçebilir” dedim. reis herkesi dışarı çıkardı ve bana kime güvendiğimi sordu.”erkek adam birine güvenerek iş yapmaz” dedim. güldü ve çıktı o da,ertesi gün sigara içen çocuk başka bir odaya gitmişti.

    i̇lk günümü zafer olarak görmedim asla, konusu da bir daha açılmadı.

    disco-bar time

    üst sınıflardan aldığım bilgiler doğrultusunda yaklaşık 2-3 ay disco-barlar sanki mekanım olmuştu. yurttaki odama ne zaman gitsem ışık kapalı ve herkes uyuyordu. çok arkadaş edinmiş, kızlarla ilişkilerime burada start vermiştim. odada yatanları bile tanımıyordum oysa. mine ile barda tanıştık,o likör içerken..
    bizim sınıftaydı ve dertliydi konuştuk istediği bölüm olmadığını ve dersler dahil hiçbir şeyi sevmediğini anlattı.i̇yi kızdı ve içtendi, anlattıkları beni üzmüştü ama yardımcı olmak istesem beni yanlış anlayabilirdi. çünkü birliktelik düşüneceğim tipte biri değildi.
    mine ile uzun uzun konuştuk o gece.. ertesi gün yanıma geldi ve yanıma oturdu.o konuştukça içimi ısıtıyordu ve beni rahatlatıyordu ama duygusal olarak değil arkadaş olarak.
    bana telefon numarasını verdi kafeye veya dışarı çıkınca mine’yi arıyor artık tüm vaktimi onunla geçiriyordum.
    okulu bırakmaktan bahsedip duruyordu sürekli,ben bencilce düşündü diyeceksiniz belki ama gitmesini istemediğim için daha yakın davranmaya başlamıştım ve nasıl olduğunu anlamadan ilk ilişkime başladım. mine iyiydi, güzeldi ama çok takıntılı biriydi. sürekli bir şeyleri sorguluyor” bana neden orda böyle dedin veya orda bunu neden böyle yaptin” gibi garip sorular soruyordu.2-3 ay birlikte gezdik, dolaştık ilk onunla tanıştığımda harabe vardı karşımda şimdi ise ayakları yere basıyordu ve kendine güveniyordu. sürekli söylediği ben buralardan gideceğim lafını da kullanmıyordu artık.

    ben ise hala sevip sevmediğimi bile bilmiyordum. çok iyi hatırlıyorum, emin ile nisa vardı ve bara gitmiştik bir gece. emin ispartalı ve babasının birahanesi olan hafif kumral biriydi.. nisa ise güzel bir kızdı tam olarak nereli hatırlamıyorum. emin,nisa ile dans etti ben ise konuşmayı tercih etmiştim. emin ile nisa oturdular ben mine ile konuşurken birden şak diye bir ses geldi.ne oldu diye sorarken nisa kalktı gitti masadan. sonradan anladım ki emin nisa’yı öpmeye çalışırken tokatı yemişti. içimden çok gülmüştüm, mine ile yolda yürürken “bana asla böyle bir şey yapma yoksa biter herşey” dedi. emin mesaj attı, kimseye söyleme diye,bir daha güldüm ama sessizc
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    0
    okursam ölürüm.
    ···
  3. 2.
    0
    papatyam’a

    gece, renkli ışıklarıyla perde perde süzülürken,ben yine seni düşünüyordum.
    gece miydi seni bana taşıyan, yoksa ben miydim geceyi bekleyip satırlara seni yazabilmek için gecelere adını fısıldayan?

    fani duygulara kapılıp seni bir öpücükte arzulamak; zehir misali yavaş yavaş ölmeyi dilemekmiş.
    ilahi aşk gibi saf ve doğal, ısınınca tüm güzelliklerini sergileyen bahar çiçekleri gibi olmalıydın oysa sen yalan dolu dünya kahkahalara inat!
    gece sinsice akarken odama ben hayalini bile arar olmuştum her adımda seni̇ işlediğim bu kentin şimdi sensiz ve sahipsiz sokaklarında...

    yazdıklarımla sana bayram sevincini yaşatamayacağım yine ama gerçeğin en saf ve temiz halini sunabiliyorum sadece..

    bazen suçlu hissediyorum kendimi.
    ruhumu kavuran tutkunu bu gecelerde yaşıyorum diye. bazen de kendimi şanslı sayıyordum hayatın kirli ellerinden çekip seni alabildim diye…
    ama en çokta savaşmadan teslim olmalarıma kızıyorum, çünkü damla damla sen akıyordun gözlerimden kalemime ve her sensiz geçen geceme o buruk ve avuntu bakışlarınla...
    geceydi seni benden ayıran ve ödemesi gerekiyordu bedelini...
    ben ise çoktan hazırdım uğruna katil olmaya ve ondan hesap sormaya.
    çünkü kalbinin mahkumu olmuştum bir kere, peki senin için geceyi öldürsem gündüz küser miydi acaba bana?
    ve acaba sende işte katil der miydin, suçlu gözlerime bakıp?
    yoksa gülüp geçer miydin sefil ve aciz o halime?

    yine içini kararttım değil mi?

    affet beni sevgilim, yapamadım işte..
    bu gecelerde saklı sana ait ne varsa hatırladığım..
    ve gecenin katili olamadım, gündüz ise şimdi düşman bana.
    ···
  4. 1.
    0
    onu anlamak

    canım’a

    saat 01.00 ve ben defterimize yeni yazmaya başladım. neden bu kadar geç yazıyorsun diye sorarsan eğer bitirince uyumayı düşünüyorum diye cevap vereceğim.
    bulunduğun yerden gelirsin ve o dudaklarınla beni yine öpersin diye…

    yurttayım ve rahat olamıyorum bir türlü. çünkü her tartışmamız beni çok kötü etkiliyor.bu anlarda, zaman adeta donuyor.ben ise tartışmalarımızı unutup seni özlemeye başlıyorum. burada ortam çok farklı, bazen de kızların tartışmalarına da ortak oluyorum. sana biraz garip gelecek biliyorum ama sabahları saçlarını ütüleyen kızlar bile var biliyor musun?
    aslında pek rahat yazamıyorum şuan. biliyorsun canım, biri alıp okuyabilir veya defterimiz birinin eline geçebilir..

    volkan, seni ölesiye merak ediyorum şuan. oysa merak benim pek tatmadığım bir duyguydu. çok farklı şeyler yaşadık seninle ve yaşamaya da devam edeceğiz.. seni merak etmek ise yaşadığım o farklı duygulardan sadece biri.
    bu kadar kısa sürede sana nasılda alışabildim böyle? ne yaptın bana?
    kaybetmekten de korkuyorum artık seni..ve volkan bilmelisin ki buna şuan hiç hazır değilim..

    bugün kantinde çok sakardım ve dolabımın anahtarını kaybettim.hep senin yüzünden! aklıma girdin ve bir türlü çıkmıyorsun oradan.. şaka yaptım sevgilim,hep orda kal! yeter ki sen kal! ben böyle çok mutluyum…

    çok uykum geldi aslında ama seni düşündükçe yazmaktan kendimi bir türlü alamıyorum.

    parkta buluştuğumuz o ilk günümüzü hatırlıyor musun?i̇kimizde titriyorduk.o gün bana farkında olmadan 3 sefer pelin demiştin. çok kızmıştım sana..ama bir daha tekrarlamadığın için söylememiştim..

    aklımda ve kalbimde olduğunu bil. dudaklarından öptüm, birazda ısırdım…

    papatyam’a

    kaç kez yazdıklarımı sildim ve en baştan yazdım hatırlamıyorum.. yazdıklarını okuyunca sessizce ağladım ve bunu kimselere anlatamadım..

    yorulmuştum artık..bu hayatı yalnız omuzlamaktan ve o hayatın yükü altında ezilmekten, yeni o çıkarcı ve yalancı yüzleri tanımaktan, seni beklemekten,her güne sensiz başlamaktan, yalnız kaldığımda ağlayışlarımı bir tek kendim dinlemekten artık yorulmuştum..sen geldin... iyi ki geldin!
    gelmeseydin daha ne kadar dayanırdım inan hiç bilmiyorum ama hayatın dilimde bıraktığı tat, sanki hep seninle birlikte geçmiş kadar ıslak ve ölümsüz artık. şimdi sen yanımda olmayınca kendi gerçekliğime bir adım uzak kalıyorum..
    keşke yanımda olabilsen şuan.
    belki bu kadar çaresiz olmazdım, belki saatler daha hızlı geçerdi ve seni her yeni gün olunca görebilmek için bu kadar çaresiz olmazdım.. bana kendimi unutturan ne kadar duygu varsa selin, aslında hepsi sende gizliydi.
    kendini kötü hissettiğin zamanlar vardı ya.ben nedenini sorardım sen ise farklı şeyler anlatarak gerçeği gizlemeye çalışırdın.. oysa ben o gerçeği hep bilirdim.

    seni şu kentin sokaklarında ölümsüzleştirmek istiyorum seni şimdi, tıpkı hayata attığın o masum gülücükler gibi.
    aslında en çok neyi istiyorum biliyor musun selin?
    yazmak yerine seni yaşayabilmeyi.. kelimeler yerine bedenini. oysa içimi dökebileceğim ve seni yazarak yaşayabileceğim bu kağıt parçası var.ve ben her yerine adını işliyorum, gecenin arzuyla güneşin doğmasını beklediği gibi.
    yaşadığım bu çaresizliklerle içini kararttım değil mi?
    affet beni selin. çünkü seni düşünmekten vazgeçemiyorum..

    muhtemelen uyuyorsundur bitkin bedeninle bir melek misali. rüyanda bana da yer veriyor musun peki?
    tıpkı benim o kalbime girip kanatan sevgine izin verdiğim gibi.
    biz hayatın ekgib parçalarıyız selin!ve sen bu hayatın kulağıma fısıldadığı en gerçek an oldun.

    bir gün yine üzersem seni, sakın ağlama selin! sana dağlanan hasretimdendir bu hırçınlığım.
    şimdi bile bıraktığın o sevginin ağırlığında eziliyor kalbim..

    seni özledim selin.. rüzgarın,güneşte açan sarı başaklarla dansını özlemesi gibi!gel artık..

    yurttayım.. saat ise 04.20.çok üşüyorum. çünkü sen yoksun yanımda.

    gel ısıt beni ve kanat minik ısırıklarınla dudaklarımı,ama önce kalbimi...

    canım’a

    birkaç ay önce geldiğim bu yabancı şehirde, yamacında volkan’ı gizli bir dağ misali sustum.
    ve o suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, karşıma sen çıktın.
    belki ben yalanların ardında doğruları aramasaydım seni hiç tanıyamayacaktım.
    sen ise o içimdeki volkan’ı hiçbir zaman bulamayacaktın. biliyor musun canım karların ince ince süzüldüğü bu gecede seninle el ele gezmek isterdim.
    sonra da kalbimde yaşadığım sevgini karlara seninle birlikte çizebilmeyi…
    birlikteyken nasılda ısıtıyormuşsun içimi.ve minik ellerimi! şimdi ikisi de seni çok özlüyor.
    aslında her gidişinde lütfen biraz daha kal demek istedim sana..
    ama söyleyemedim hiçbir zaman. yokluğunda kaybolmak sonra yeniden var olmak ne zormuş meğer.. keşke bunu baştan söyleyebilseydin bana..
    şuan belki bir çizik atıyorsun benimle birlikte geçip giden bugüne,ya da bir müziğin ekgib melodisinde ellerimi tutabilmeyi düşlüyorsun.ben ise seninle saklı cennete girebilmeyi ve bize kimsenin ulaşabilememesini düşlüyorum.
    sana gözlerinden bahsetmiş miydim hiç? beni ne mutlu ediyor bunu biliyor musun?
    sevdiği kişinin gözlerinde ışık misali görebilmek kendini. keşke gözlerine yeniden bakabilsem şuan. belki yalnızlığımı aşar, yüreğine taşabilirdim o zaman. bana geçen gün verdiğin papatya kurudu.ama olsun,o çoktan kavuştu mutluluğuna..
    benim sana kavuştuğum gibi, sade ve yalın.
    kar, yanıma geldiğinde beni heyecanlandırdığın kadar hızlandı.
    yağmasını bildiği gibi durmasını da bilmeli. değil mi sevgilim?
    bir gün hasta olursam eğer, başucumda bekler misin?
    ellerimi tutup geceler boyu yanımda kalırımsın?
    sevgini damarımdan damla damla içime akıtır mısın?
    tartıştığımızda o çocuksu küskünlüğünü bile özlüyorum şuan. yazdıklarımı okurken yine hüzünlenirsen eğer sakın ağlama.ben bu gece ikimizin yerine ağlıyorum..

    uyuyorsan eğer, sevgimi gönderiyorum sana.bir dünya bakışıyla kadehinden yudumlamayı sakın unutma.

    sevgilim, sana bu satırları yazmaktan başka elimden bir şey gelmedi. umarım bağışlarsın beni. defterin bu yaprağını öptüm, çünkü içinde sen olduğunu düşündüm.. *
    Tümünü Göster
    ···