1. 1.
    0
    onu anlamak

    canım’a

    saat 01.00 ve ben defterimize yeni yazmaya başladım. neden bu kadar geç yazıyorsun diye sorarsan eğer bitirince uyumayı düşünüyorum diye cevap vereceğim.
    bulunduğun yerden gelirsin ve o dudaklarınla beni yine öpersin diye…

    yurttayım ve rahat olamıyorum bir türlü. çünkü her tartışmamız beni çok kötü etkiliyor.bu anlarda, zaman adeta donuyor.ben ise tartışmalarımızı unutup seni özlemeye başlıyorum. burada ortam çok farklı, bazen de kızların tartışmalarına da ortak oluyorum. sana biraz garip gelecek biliyorum ama sabahları saçlarını ütüleyen kızlar bile var biliyor musun?
    aslında pek rahat yazamıyorum şuan. biliyorsun canım, biri alıp okuyabilir veya defterimiz birinin eline geçebilir..

    volkan, seni ölesiye merak ediyorum şuan. oysa merak benim pek tatmadığım bir duyguydu. çok farklı şeyler yaşadık seninle ve yaşamaya da devam edeceğiz.. seni merak etmek ise yaşadığım o farklı duygulardan sadece biri.
    bu kadar kısa sürede sana nasılda alışabildim böyle? ne yaptın bana?
    kaybetmekten de korkuyorum artık seni..ve volkan bilmelisin ki buna şuan hiç hazır değilim..

    bugün kantinde çok sakardım ve dolabımın anahtarını kaybettim.hep senin yüzünden! aklıma girdin ve bir türlü çıkmıyorsun oradan.. şaka yaptım sevgilim,hep orda kal! yeter ki sen kal! ben böyle çok mutluyum…

    çok uykum geldi aslında ama seni düşündükçe yazmaktan kendimi bir türlü alamıyorum.

    parkta buluştuğumuz o ilk günümüzü hatırlıyor musun?i̇kimizde titriyorduk.o gün bana farkında olmadan 3 sefer pelin demiştin. çok kızmıştım sana..ama bir daha tekrarlamadığın için söylememiştim..

    aklımda ve kalbimde olduğunu bil. dudaklarından öptüm, birazda ısırdım…

    papatyam’a

    kaç kez yazdıklarımı sildim ve en baştan yazdım hatırlamıyorum.. yazdıklarını okuyunca sessizce ağladım ve bunu kimselere anlatamadım..

    yorulmuştum artık..bu hayatı yalnız omuzlamaktan ve o hayatın yükü altında ezilmekten, yeni o çıkarcı ve yalancı yüzleri tanımaktan, seni beklemekten,her güne sensiz başlamaktan, yalnız kaldığımda ağlayışlarımı bir tek kendim dinlemekten artık yorulmuştum..sen geldin... iyi ki geldin!
    gelmeseydin daha ne kadar dayanırdım inan hiç bilmiyorum ama hayatın dilimde bıraktığı tat, sanki hep seninle birlikte geçmiş kadar ıslak ve ölümsüz artık. şimdi sen yanımda olmayınca kendi gerçekliğime bir adım uzak kalıyorum..
    keşke yanımda olabilsen şuan.
    belki bu kadar çaresiz olmazdım, belki saatler daha hızlı geçerdi ve seni her yeni gün olunca görebilmek için bu kadar çaresiz olmazdım.. bana kendimi unutturan ne kadar duygu varsa selin, aslında hepsi sende gizliydi.
    kendini kötü hissettiğin zamanlar vardı ya.ben nedenini sorardım sen ise farklı şeyler anlatarak gerçeği gizlemeye çalışırdın.. oysa ben o gerçeği hep bilirdim.

    seni şu kentin sokaklarında ölümsüzleştirmek istiyorum seni şimdi, tıpkı hayata attığın o masum gülücükler gibi.
    aslında en çok neyi istiyorum biliyor musun selin?
    yazmak yerine seni yaşayabilmeyi.. kelimeler yerine bedenini. oysa içimi dökebileceğim ve seni yazarak yaşayabileceğim bu kağıt parçası var.ve ben her yerine adını işliyorum, gecenin arzuyla güneşin doğmasını beklediği gibi.
    yaşadığım bu çaresizliklerle içini kararttım değil mi?
    affet beni selin. çünkü seni düşünmekten vazgeçemiyorum..

    muhtemelen uyuyorsundur bitkin bedeninle bir melek misali. rüyanda bana da yer veriyor musun peki?
    tıpkı benim o kalbime girip kanatan sevgine izin verdiğim gibi.
    biz hayatın ekgib parçalarıyız selin!ve sen bu hayatın kulağıma fısıldadığı en gerçek an oldun.

    bir gün yine üzersem seni, sakın ağlama selin! sana dağlanan hasretimdendir bu hırçınlığım.
    şimdi bile bıraktığın o sevginin ağırlığında eziliyor kalbim..

    seni özledim selin.. rüzgarın,güneşte açan sarı başaklarla dansını özlemesi gibi!gel artık..

    yurttayım.. saat ise 04.20.çok üşüyorum. çünkü sen yoksun yanımda.

    gel ısıt beni ve kanat minik ısırıklarınla dudaklarımı,ama önce kalbimi...

    canım’a

    birkaç ay önce geldiğim bu yabancı şehirde, yamacında volkan’ı gizli bir dağ misali sustum.
    ve o suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, karşıma sen çıktın.
    belki ben yalanların ardında doğruları aramasaydım seni hiç tanıyamayacaktım.
    sen ise o içimdeki volkan’ı hiçbir zaman bulamayacaktın. biliyor musun canım karların ince ince süzüldüğü bu gecede seninle el ele gezmek isterdim.
    sonra da kalbimde yaşadığım sevgini karlara seninle birlikte çizebilmeyi…
    birlikteyken nasılda ısıtıyormuşsun içimi.ve minik ellerimi! şimdi ikisi de seni çok özlüyor.
    aslında her gidişinde lütfen biraz daha kal demek istedim sana..
    ama söyleyemedim hiçbir zaman. yokluğunda kaybolmak sonra yeniden var olmak ne zormuş meğer.. keşke bunu baştan söyleyebilseydin bana..
    şuan belki bir çizik atıyorsun benimle birlikte geçip giden bugüne,ya da bir müziğin ekgib melodisinde ellerimi tutabilmeyi düşlüyorsun.ben ise seninle saklı cennete girebilmeyi ve bize kimsenin ulaşabilememesini düşlüyorum.
    sana gözlerinden bahsetmiş miydim hiç? beni ne mutlu ediyor bunu biliyor musun?
    sevdiği kişinin gözlerinde ışık misali görebilmek kendini. keşke gözlerine yeniden bakabilsem şuan. belki yalnızlığımı aşar, yüreğine taşabilirdim o zaman. bana geçen gün verdiğin papatya kurudu.ama olsun,o çoktan kavuştu mutluluğuna..
    benim sana kavuştuğum gibi, sade ve yalın.
    kar, yanıma geldiğinde beni heyecanlandırdığın kadar hızlandı.
    yağmasını bildiği gibi durmasını da bilmeli. değil mi sevgilim?
    bir gün hasta olursam eğer, başucumda bekler misin?
    ellerimi tutup geceler boyu yanımda kalırımsın?
    sevgini damarımdan damla damla içime akıtır mısın?
    tartıştığımızda o çocuksu küskünlüğünü bile özlüyorum şuan. yazdıklarımı okurken yine hüzünlenirsen eğer sakın ağlama.ben bu gece ikimizin yerine ağlıyorum..

    uyuyorsan eğer, sevgimi gönderiyorum sana.bir dünya bakışıyla kadehinden yudumlamayı sakın unutma.

    sevgilim, sana bu satırları yazmaktan başka elimden bir şey gelmedi. umarım bağışlarsın beni. defterin bu yaprağını öptüm, çünkü içinde sen olduğunu düşündüm.. *
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    papatyam’a

    gece, renkli ışıklarıyla perde perde süzülürken,ben yine seni düşünüyordum.
    gece miydi seni bana taşıyan, yoksa ben miydim geceyi bekleyip satırlara seni yazabilmek için gecelere adını fısıldayan?

    fani duygulara kapılıp seni bir öpücükte arzulamak; zehir misali yavaş yavaş ölmeyi dilemekmiş.
    ilahi aşk gibi saf ve doğal, ısınınca tüm güzelliklerini sergileyen bahar çiçekleri gibi olmalıydın oysa sen yalan dolu dünya kahkahalara inat!
    gece sinsice akarken odama ben hayalini bile arar olmuştum her adımda seni̇ işlediğim bu kentin şimdi sensiz ve sahipsiz sokaklarında...

    yazdıklarımla sana bayram sevincini yaşatamayacağım yine ama gerçeğin en saf ve temiz halini sunabiliyorum sadece..

    bazen suçlu hissediyorum kendimi.
    ruhumu kavuran tutkunu bu gecelerde yaşıyorum diye. bazen de kendimi şanslı sayıyordum hayatın kirli ellerinden çekip seni alabildim diye…
    ama en çokta savaşmadan teslim olmalarıma kızıyorum, çünkü damla damla sen akıyordun gözlerimden kalemime ve her sensiz geçen geceme o buruk ve avuntu bakışlarınla...
    geceydi seni benden ayıran ve ödemesi gerekiyordu bedelini...
    ben ise çoktan hazırdım uğruna katil olmaya ve ondan hesap sormaya.
    çünkü kalbinin mahkumu olmuştum bir kere, peki senin için geceyi öldürsem gündüz küser miydi acaba bana?
    ve acaba sende işte katil der miydin, suçlu gözlerime bakıp?
    yoksa gülüp geçer miydin sefil ve aciz o halime?

    yine içini kararttım değil mi?

    affet beni sevgilim, yapamadım işte..
    bu gecelerde saklı sana ait ne varsa hatırladığım..
    ve gecenin katili olamadım, gündüz ise şimdi düşman bana.
    ···
  3. 3.
    0
    başlangıç-o’nu tanımak

    üniversite 2. sınıftaydım. okulun kafesinde arkadaşlarla oturuyordum ve sanırım dersimiz bostu.ilk onu o zaman görmüştüm, hoş kızdı acaba geçmişimi duysa yüz verirmiydi yoksa o da tavır mı yapardı diğerleri gibi..
    çok ilişkim olmuştu hatta bazı ilişkilerimi isteyerek noktalamıştım. herşeyi,herkesi beğenmeyen soğuk bir tipim aslında. okulda çok fazla kız arkadaşım olmuştu bu da beni mimlemeye yetiyordu.
    sonra yanındaki kız arkadaşına dönüp “bu salak beni hala rahatsız ediyor, napsam ben ya?” der gibi birşey duydum. hayır ben değildim o,başka birisi rahatsız etmeye başlamıştı bile.ya elimi çabuk tutmalıydım ya da durumu kabullenmeliydim. tanışma faslına girdik yeni gelmişti okula, duruşundan ve hareketlerinden belliydi. merhaba,adım volkan dedim.o da “memnun oldum bende selin” dedi.i̇lk defa kalbim bu kadar hızlı atmıştı neden peki?

    durumun ne olduğunu öğrenemeden “izninizle derse gitmeliyim” dedim ve masadan kalkıp sınıfımıza gittim. derse girdigimde onu düşünüyordum ama…ben hep böyleydim önce çabuk ısınır, ardından birden soğurdum. düşünmemeye karar vermiştim ve dersimiz kendini o zamanlar zirve yapan ve bizim yapı statiği öğretmenimizede(bölüm başkanıydı kendileri) ilham veren beyazın garip espirileri eşliğinde akıp gidiyordu. öğretmenimiz peltekti tıpkı beyaz gibi ama onun espirilerini çalıp ardından bize yapması ve kendi kendine gülmesi hoş olmuyordu. garipti ve alışamamıştım bir türlü bu adama.
    geçen seneki bilgisayar sınavını hiç unutmuyorum.15 kişilik gruplar halinde girdiğimiz ve benim 10 aldığım rezalet sınavı. panoda o notu gördüğümde odasına gidip, kadar düşük beklemiyordum hocam demiştim.o da baştan 1-2 tanesine baktığını diğerlerine de aynı notu verdiğini söylemişti.1 kişi 70 almıştı o da yeğeni. autocad denen program tam bir baş belasıydı.. sınıfta arkadaşımın kız arkadaşı ile internet kafede o 10 i kurtarmaya çalışırken öğrenmiştim autocad’i.ona gösterirken kendim öğrenmiş hatta abartıp adım adım ilerisine taşımıştım basit bir projeyi. bittiğinde ise bizim sınıftan 10 kişinin üzerinde insan bizi izliyordu ne zaman gelmişlerdi haberim bile yoktu..95 alıp ortalamada zar zor geçmiştim.

    1.sınıf-başlangıç

    okul sakarya’dan çok uzaktı gece 24.00’te binersem sabah 08.00 gibi isparta’da oluyordum. başlarda devlet yurdunda kalmıştım çünkü kimseyi tanımıyordum ve insanları az çok tanıyordum. yurttaki ilk günüm ise yastık, nevresim ve çarşafı alıp yatağıma gittiğimde odada birisi sigara içiyordu. sigaranın dumanından bile nefret eden birisiydim o zamanlar…selam verdim ve kendisinin balkonu kullanmasını istedim. diğer çocuklar keşke bulaşmasaydın dediler ama umursamadım. gece oldu ranzanın üst katını sevmem aşağı inerken çok gürültü yapıp alttaki arkadaşı uyandırma ihtimali olduğu için.
    o gece saat 02.20 civarıydı sanırım ışık yandı ve sesler duydum gözlerimi açtığımda 30-40 kişilik grup başımda bekliyordu. çocuk gitmiş şikayet etmiş beni parti adını vermiyim şimdi. beni başka bir odaya aldılar, içim çok rahattı nedense amaçları hiçte dostane bir tavır değildi oysa. girdiğimiz oda küçüktü ve 6 kişi girdik ve diğerleri dışarıda bekledi. sigara içen ve bozduğum çocuk birşeyler söyledi birinin kulağına. reisleriymiş o girdi konuşmaya” birader,sen bizim yeğene odadan çık diye artistlik yapmışsın” dedi.ben “sigarayı sevmediğimi, balkon varken odada içmemesini söyledim dedim.”
    cevaplarım doğrultusunda çocuğa da “doğrumu, öylemi oldu?” diyorlar teyit alıyorlardı.”ben sigarayı sevmiyorum içecekse gitsin balkonda içsin odada içmek istiyorsa başka odaya geçebilir” dedim. reis herkesi dışarı çıkardı ve bana kime güvendiğimi sordu.”erkek adam birine güvenerek iş yapmaz” dedim. güldü ve çıktı o da,ertesi gün sigara içen çocuk başka bir odaya gitmişti.

    i̇lk günümü zafer olarak görmedim asla, konusu da bir daha açılmadı.

    disco-bar time

    üst sınıflardan aldığım bilgiler doğrultusunda yaklaşık 2-3 ay disco-barlar sanki mekanım olmuştu. yurttaki odama ne zaman gitsem ışık kapalı ve herkes uyuyordu. çok arkadaş edinmiş, kızlarla ilişkilerime burada start vermiştim. odada yatanları bile tanımıyordum oysa. mine ile barda tanıştık,o likör içerken..
    bizim sınıftaydı ve dertliydi konuştuk istediği bölüm olmadığını ve dersler dahil hiçbir şeyi sevmediğini anlattı.i̇yi kızdı ve içtendi, anlattıkları beni üzmüştü ama yardımcı olmak istesem beni yanlış anlayabilirdi. çünkü birliktelik düşüneceğim tipte biri değildi.
    mine ile uzun uzun konuştuk o gece.. ertesi gün yanıma geldi ve yanıma oturdu.o konuştukça içimi ısıtıyordu ve beni rahatlatıyordu ama duygusal olarak değil arkadaş olarak.
    bana telefon numarasını verdi kafeye veya dışarı çıkınca mine’yi arıyor artık tüm vaktimi onunla geçiriyordum.
    okulu bırakmaktan bahsedip duruyordu sürekli,ben bencilce düşündü diyeceksiniz belki ama gitmesini istemediğim için daha yakın davranmaya başlamıştım ve nasıl olduğunu anlamadan ilk ilişkime başladım. mine iyiydi, güzeldi ama çok takıntılı biriydi. sürekli bir şeyleri sorguluyor” bana neden orda böyle dedin veya orda bunu neden böyle yaptin” gibi garip sorular soruyordu.2-3 ay birlikte gezdik, dolaştık ilk onunla tanıştığımda harabe vardı karşımda şimdi ise ayakları yere basıyordu ve kendine güveniyordu. sürekli söylediği ben buralardan gideceğim lafını da kullanmıyordu artık.

    ben ise hala sevip sevmediğimi bile bilmiyordum. çok iyi hatırlıyorum, emin ile nisa vardı ve bara gitmiştik bir gece. emin ispartalı ve babasının birahanesi olan hafif kumral biriydi.. nisa ise güzel bir kızdı tam olarak nereli hatırlamıyorum. emin,nisa ile dans etti ben ise konuşmayı tercih etmiştim. emin ile nisa oturdular ben mine ile konuşurken birden şak diye bir ses geldi.ne oldu diye sorarken nisa kalktı gitti masadan. sonradan anladım ki emin nisa’yı öpmeye çalışırken tokatı yemişti. içimden çok gülmüştüm, mine ile yolda yürürken “bana asla böyle bir şey yapma yoksa biter herşey” dedi. emin mesaj attı, kimseye söyleme diye,bir daha güldüm ama sessizc
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    0
    i̇lk ayrılık

    mine’den ayrılık bahanem hazırdı yolda yürürken “bana asla böyle bir şey yapma yoksa biter herşey” demişti ve bu lafı aklıma kazınmıştı. ayrılığı bu kadar çok mu istiyordum ben?
    mine’yi aldım ve okula doğru yürümeye başladık.o durumdan habersiz bir şeyler anlatıyordu bana,ben ise uygun zamanı bekliyordum ayrılığı başlatmak için..

    mine: canım,bu akşam kafede tavla oynayalım mı?
    ben :bilmem ki.
    mine:hadiiii, kırma beni lütfennn..
    ben :bakarız, aslında seninle konuşmak istediğim bir şey var.
    mine:tabi, söyle canım..
    ben :yanlış anlama ama ilişkimiz çok garip.
    mine:nasıl yani?
    ben :sanki arkadaş gibiyiz ama birlikteyiz.ben senin neyinim?
    mine:erkek arkadasim oldugunu biliyorsun.bu ne şimdi,ne saçma soru bunlar?
    ben :peki ben neden hissedemiyorum?
    mine:neyi hissetmek istiyorsun?ya volkan bulmaca gibi konuşmayı kes ve dilinin altındaki baklayı çıkart. beni endişelendirmeye başlıyorsun.bir sorun mu var?

    ben :evet var, kız arkadaşımsan öyle davran erkek arkadaşım gibi değil.
    mine:nasıl yaaa?
    ben :bak mine, emin ve nisa olayını hatırlıyorsun dimi?o gece birsey söylemiştin bana.
    mine:evet
    ben:iyi,ben seni öpmek istiyorum o zaman.(bu sözü tamamen ayrılması için söylemiştim.o zamana kadar elini tutmak, sarılmak ve başını omzuma koyup konuşmalarımız dışında hiçbir temasımız olmamıştı.)
    mine:benim bu konuda ne düşündüğümü biliyorsun. nasıl istersin bunu benden?
    ben :ne bekliyorsun?
    mine:sustu…

    yürüdük ve o hiç konuşmadı. derse girdik,o orta sırada ben cam kenarında otuyoruyordum.bir ara arkadan soru gelince döndüm, onun beni izlediğini fark ettim ama suratı asıktı. sende mi volkan?der gibi…başını öne eğdi. okulun kafesine gelmedi o gün,ben ise onu hiç aramadım.

    boşluktaydım o olmayınca ama güçlü olmalıydım.ilk kez erkenden yurda gittim. odadakiler beni görünce şaşırdı hatta afalladılar desem daha doğru olur. odadakilerle ilk samimi tanışma faslımı gerçekleştirdim. hatta abartmıyorum hakan ile de ilk tanışmam. hakan,bizim sınıfta i̇stanbullu zeki, efendi,kendi halinde ve kişiliği 10 insana bedel birisiymiş. geç tanıdığıma üzülmüştüm. üstelik benim üstümde yatıyor ama ben aynı odada olduğumuzu bile bilmiyordum.

    mine’den mesaj geldi.”volkan, bunu benden istediğine inanamıyorum".ben ise cevap vermedim. yeni arkadaşlarımla konuştuk ve birbirimizi tanıyıp, güldük ilk günkü sigara olayına…

    son sonkta

    sabah okula gitmek için yurttan ayrıldım ve okula girdiğimde sınıfın kapısında mine beni bekliyordu. ders 08:00 de başlayacaktı saate baktım 7.40.sessizce yanına gittim ve gözlerine baktım.

    mine:günaydın volkan.(garip! ismimle hiç hitap etmezdi oysa, takmadım)
    ben : günaydın, nasılsın?
    mine:seninle konuşmak istiyorum.
    ben:bekle, elimdekileri bırakıp geliyorum hemen.

    kafeye gidip oturmak istemedi okulun içinde yürürken bir yandan da konuşuyorduk. aslında ayrılmayı istediğim bir insanın asla olmasını istemediği bir şey olunca o kadar belli oluyordu ki.ama senden ayrılmak istiyorum demeye cesaret edemedim. neden mi? çünkü mine, benimle geçirdiği güzel günler içinde okulu bırakma isteği kaybolmuş, yeni kimliğine kavuşmuş adeta yeni biri olmuştu. oysa ben bu kadar isteksiz birine ayaklarının yere basması konusunda destek olmuştum sadece.
    mine:volkan, söylediklerini çok düşündüm ve bir karara vardım.
    ben :seni dinliyorum…
    mine:yaşadıklarımız aramızda kalmak şartıyla isteğini kabul edeceğim.
    ben:nasıl yani?(şok olmuştum!i̇steğim ile bir kızın ince kırmızı çizgilerini ihlal etmiştim ve o kız bana ayrıcalık yapabileceğini alenen söylüyordu.ne garip!)
    mine:uff, volkan beni istediğin zaman öpebilirsin. anladın mı şimdi?
    ben:tamam dedim ve sustum.. yürüdük o konunun çözüldüğünü sanıyordu ben ise hem ayrılma planımın suya düştüğünü hem de bu durumu toparlamam gerektiğini…ama nasıl?

    mine’yi kırmak istemiyordum beni düşündüğü için tavizler veren birini nasıl kırabilirdim?ama kendimi de düşünmek zorundaydım mine arkadaş olarak iyiydi, sevgili olarak olmazdı, olamazdı veya olmamalıydı…ders boyunca bunları düşündüm hep..!

    ara verince mine’ye “benimle gelirimsin?” dedim. yürümeye başladık ve ben ayrılmak istediğimi ona direkt olarak söyledim. mine ağlamaya başladı, çocukluğu bırakmasını söyledim.”rahat bırak beni” dedi. ayrıldım ve derse çıktım. kendimi sorgulamaya başladım “çokmu kötü birimiyim?” diye.. mine derse gelmedi, sonraki arada kitap ve defterlerini biri alıp gitti.
    kendimi suçlu hissediyordum ama doğru olanı yapmıştım..ilk ilişkimi noktalamıştım ve durup dinlenmem gerekiyord
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    eve dönüş

    i̇lk bayram yaklaşıyordu ve yaklaşık 3 aydır ailemi görmemiştim.ilk kez bu kadar uzak kalmıştım. hakan ile otogara gidip biletlerimizi aldık erkenden. bayram öncesi bilet kalmıyor çünkü hiçbir yerde..i̇lk zamanlar ya çamaşır yıkar mı erkek? diyip ne kadar kirli eşyam varsa hepsini bavula tıktım ve otobüse bindik. soğuktu,arka koltukta bizim okuldan 2 kız vardı. hakan iyi birisiydi ama ilişkiler konusunda çok pasif biriydi.ben ise tam tersiydim, durduğum yerde duramıyordum. arkamı dondum ve pardon i̇stanbullu musunuz? dedim. kızlar güldü ve evet dedi. bölüm,ad falan derken adlarının pınar ile inci olduğunu öğrendim. pınar biraz balık etliydi, inci ise çekici ve gizemli bir kişilik.i̇nci mp3 playerden müzik dinliyor pınar romansı kalın bir kitap okuyordu. hakan kolumdan çekiştirdi ve “ayıp oğlum ne yapıyorsun” dedi.ben tekrar arkamı dönerek inci’ye ne dinlediğini sordum. metal müzik dinliyorum deyince garip karşıladım. metal müzik ağırdı bana göre=güzelde olsa tipim değildi. afyon’a yaklaşırken soğuktan otobüs durdu.ben yine arkaya dönüp muhabbete devam ettim tabi. sakarya metin dinlenme tesislerine kadar hiç susmadık hakan ise benim yüzümden uyuyamıyordu. affet beni hakan!
    otobüsten indim gişelerde, çünkü otobüs sakarya’ya girmiyordu.

    babam gelmişti almaya. sarıldık ve hasret giderdik, bavulu koyup bindik.o zamanlar broadway almistik. pioneer cdli teyp almıştım ve kolonlar. sabahın 04.40 gecesinde elim istemsizce teybe gitmişti.ama cd çaların kafası yoktu almadı herhalde dedim. baba cd caların kafası nerde dedim.

    babam:çalmışlar
    ben : hay…!arkayı dondum kolonlarda yok.bu araba çekilir mi simdi diyorum içimden.

    eve geldim perdelerinden tutun herşeyi farklı geldi bana.. bayram nasıl geçti anlamadım bile. tekrar dondum isparta’ya.

    okula dönüş

    elimde 2 seçenek var ya inci ya da pınar. pınar daha sakindi inciye göre..ama hemen kuzu avına çıkar gibi gidip koşmadım peşlerinden.i̇lk gun doğum günü daveti aldım arkadaşımdan ve gelirim dedim aksama. barda yapacakmış.

    gece hediyemi de alıp gittim, masalar birleştirilmişti ve etrafı bilmediğim tanımadığım tiplerle doluydu. oturdum sap gibi gitmeyim diye eminde gelmişti. derken inci geldi ,hadi ya falan dedim. oturdu yanıma konuşmaya başladık nasıl geçti bayram, neler yaptın diye..

    gözlerinin altı simsiyahtı, ojeler siyah, saclar siyaha yeni boyanmış,t-shir siyah. jean siyah. rahibe gibi ama çekici kız :p
    i̇lerleyen saatlerde kızın ağzını yoklamaya başladım. sakarya’da bi tip!!! görmüştüm çocuk dudağına piercing takmıştı.i̇nci’ye bunu söyleyince

    -aaa,ne güzel sende yaptırsana.. dedi.bilmem ki falan desemde bi yerimi deldirmeye hiç niyetim yoktu özellikle bir kıza şirin gözükmek uğruna. çok içmiştim sanırım 10-11 bira..tam hatırlayamıyorum sabahin 05.00’inde sallana sallana arkadaşlara geçtik ben sızmışım hem de çok fena.i̇nci’nin sözlerinden sonra bir daha görüşmeme kararı aldım ve normal hayatıma geri döndüm.1 gecelik ilişki bu olsa gerek…

    1 hafta aradan geçmemişti ki pınar’ı gördüm durakta bekliyordu. selam verdim konuştuk neler yaptığını sordum sonra inci ile yasadıklarımızı.. kıskanacağını biliyordum ve görüşmeye başladık. pınar çok içine kapanıktı ve ona ulaşmama izin vermiyordu.i̇stanbulluydu ve çok tatlı gülüşleri vardı.en azından beni bitirmeye yetecek kadar…

    pınar ile ilişkimizi ilerletmeye karar verdim hatta onun için i̇stanbul’a bile gidecektim.o sırada fatih ve harun ile tanıştım. fatih ankaralı tam bir fırlama, harun ise antepli çekingen mi çekingen.. ağzı var dili yok denecek cinsten ama zeki bir kişiliği var. hakan,ben ve fatih oturuyoruz ve konuşuyoruz. hakan volkanın kızlarla arası çok iyi dedi. fatih’te esini ayarlasın görelim o zaman deyince iş onlar arasında iddia ya dönüştü.ben sessizce izliyordum onları…

    esin:gece öğreniminde okuyor. birkaç kez bizim derslerimize girdiğini görmüştüm ama ilgi çeken bir kız değil. derslere girdiğine göre nerden başlayacağımı bulmuştum. iddia 1 tepsi baklava idi ve benim kaybetmeye niyetim yoktu.

    ara verdiğimizde gidip tanıştım hatta izin alıp,en arka cam kenarında takılan esin’in sırasına geçtim. dersteyken defterinin kenarına birseller yazmaya başladım.o da meraklı gözlerle ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. yazdığım şey:

    -neden bu kadar asık suratlısın?

    uykusuzluktanmış.ben yazmaya devam ettim o da sorularımı cevaplamaya…biz bunları yaparken sıranın altına koyduğum telefonum acı acı çaldı. öğretmenimiz sağ olsun çok insaflıdır hemen çık dışarı dedi!

    kafeye indim ve ders bitiminde esin yanıma geldi. oynadığımız oyun hoşuna gitmişti, yazma oyunu yani…sınavlar yaklaşıyor” ders çalışalım mı? “dedi bana.”olur çalışırız“dedim.
    o günden sonra esin derslerimize daha çok gelmeye başladı yanına bir kız geliyordu ve harun’da o kızı gözleriyle s
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    0
    ders çalışmak:

    vizelere 1 hafta kalmıştı ve esin ders çalışalım diyordu.ben ise iddia’yı düşünüyordum. yani kızı yatağa atabilirsem 1 tepsi baklava bizi bekliyordu. sabah ben, hakan,fatih, harun derse gitmek için apar topar çıktık çünkü geç kalmıştık ben tuvaletimi bile yapamamıştım.”ya dursanıza bir kenara yapayım, altıma edeceğim” dedim. fatih elindekileri harun’a verdi gel avucuma yap dedi.yok daha neler diyorum çünkü fatih yolun ortasında duruyor benim orda yapmamı bekliyor.o fırlama ya,çıkardım yolun ortasında yapmaya başladım.

    fatih:allah belanı versin lan, naaapiyorsun olum?
    ben:yap dedin yapıyoruz iste dur.
    hakan:kahkahalarla gülüyor.
    harun:o da gülmekle meşgul.

    arabalar geçiyordu yanımızdan ama ben umursamıyordum. bazen böyle deli zamanlarım gelir, kimseyi takmam. fatih ellerini yıkadı okula gittik, cumaydı günlerden. esin geldi yanıma oturdu ve bu gece bize gelin harun’u da çağırırsın ders çalışacağız dedi. adresi aldım ve gece olmasını bekledim, esinlere gidecektik fatihe söyledim bunu esin gittikten sonra tabi. bana bir şey yapamazsın sen o kıza falan diyordu bugün yaşadıklarından sonra…gece oldu kola, cips aldık esinlere geçtik. öğrenci eviydi ve 3 kız kalıyorlarmış.1 tanesi memleketine gitmek zorunda kalmış acil. yemek yedik, biraz konuştuk ve ders çalışmaya başladık.ama ben esin ile, harun’da selda ile.2 saat geçmiş arada muhabbet edince ama ben sıkılmıştım. tavla varmı sizde diye sordum var dedi esin. dersi bırakıp tavla oynadık. esin çok zayıftı, çıtı pıtı demek hakaret olurdu, 46-47 kilo ancak gelirdi. saate baktım 00.25 olmuş. tavlayı da harun ile selda’ya bıraktık. esin ile balkona çıktık biraz kendimizden konuştuk kolaları yudumlarken. sonra uykumuz geldi saat 01.00’i geçiyordu.ben nerde yatacağım diye sordum esine? maksat ağzını aramaktı, benimle yatacaksın tabiî ki deyince rahatladım. planım kusursuz işliyordu, selda ve harun selda’nın odasına kapandılar bende esin’in odasına..

    birlikte olduk ama esin’in aşırı zayıflığı yüzünden ben çok rahatsız olmuştum. sabah 05.30 olmuş ben hala uyumamıştım. balkona çıkıp temiz hava alacağımı söyledim esin’e ve yanağına bir öpücük kondurup balkona boxer ile çıktım. balkon genişti ve yazın oturmak için kanepe tarzı bir şey koymuşlardı. gözüm bir ara oraya kaydı harun yatıyordu. hayal mi görüyorum ben derken:

    ben:şişştt! harun ne yapıyorsun burada?
    harun:dur yaa! uyuyorum görmüyormusun..
    isparta soğuk bir yerdir ki o saatte, üzerinde de birey almamış. beni gülme tuttu. olum gitsene selda’nın odasına.”yok ben yapamam” dedi. uzatmadım,zorla birine bir şeyler yaptırmak huyum değildir. esinlerden ayrıldık ve yurda döndüm. başlarda eve çıkarım diyen ben yurt ortdıbını sevmeye başlamıştım. izin sorun olmuyordu, rahattım ve mutluydum.

    kutlama

    fatih’in isparta’da akrabaları vardı arada onlarda kalmaya gidiyordu. akrabaları’nın benzin istasyonu mu varmış tam olarak anlamadım. bana sözümü tutacağım dedi bende üstelemedim.bir gün okuldayken bana bu gece akrabalarına gelmemi söyledi. olur dedim ve harun, hakan ile birlikte gittik.bir kasa 70’lik girişte duruyor.bu ne dedim, benzin istasyonuna yanaşan bir kamyondan yürüttüğünü söyledi.oha! dedim.kamyonu getirseydin bari 1 şişe neyse de 1 kasa oğlum bu.fatih içeriden baklavalarla geldi yanında da 70’lik rakı.ilk kez rakıyla orda tanıştım.pis bir kokusu vardı ama iyi kafa yaparmış.(sonradan öğrendim) muhabbet ederken hakan ve harun’un bardağına gözüm takıldı.ben 3.bardağımı sulu alıyordum onlar az az yudumluyordu. anason kokusu burun deliklerimi yakmıştı ama hoşuma da gitmişti..(ilk ve son rakım olmuştu)

    şişe bitmiş, harun ve hakan’ın bardağını da alıp içmiştim. dışarı çıkarken hafif sendeledim. arkadaşlar gülüşüp kendi aralarında çarptı galiba volkanı diyorlar benim ise umurumda değil salak salak gülüyorum neye bile güldüğümü bilmeden. yurtta imza atıp üstümüzü değiştirdik,ben dişlerimi fırçaladım ve nerden aklıma geldiyse yatağıma balıklama atlayarak uyuma fikri geldi. koşarak atladım,son hatırladığım kafamı duvara çarptığım ve canımın yandığı idi…

    2.sene

    1.sınıfta birçok kızla günü birlik veya rayına oturmayan ilişkiler yaşamıştım ve aradığımı yani bağlanabileceğim birini hala bulamamıştım. üstelik kızlarla ilişkilerim yüzünden 4 tane alttan dersim kalmıştı.bu da yetmezmiş gibi yurtta biri bir kızı gördüğü veya hoşuna gittiği zaman bana geliyor ayrıntı, detay ya da aralarını yapmamı istiyordu. durum hiç iç açıcı değildi.

    selinle tanıştığımız günü yazmıştım. yaptıklarımı da…bunca şeyden sonra hangi aptal benle çıkardı ki?üstelik esin iddia’yı fatih sayesinde öğrenmiş, tüm okula yaymıştı.

    selinle dersten sonra bir ara verdiğimiz zaman yine karşılaştık.biz konuşurken bir çift gözün daha bizi izlediğini fark ettim. selin gözlerimden anlamış olacak ki “bırak şu salağı ya” dedi benim başka yöne dönmemi sağladı. konuyu dağıtmak ve ortamı yumuşatmak için:

    ben:bugün dışarıda görüşelim mi dedim?
    selin:olur nerde..
    ben:bakarız,ben seni alırım dedim.
    selin:tamam, olur dedi.

    selin:antalyalı, güzel,yaşından daha olgun, anlayışlı ve sempatik biri. arkadaşı su.ankaralı ve sarışın ama çakma sarışınlardan...

    i̇lk buluşma

    hiç unutamıyorum o günü..2 kat mont giymiştim üst üste ve acayip bir soğuk vardı. selin’e dışarıda bekliyorum diye mesaj attım.5 dakika sonra aşağıya geldi. titriyordu,bende…

    yürüdük ama soğuk iliklerimize kadar işlemişti,bir parka kadar ilerleyebildik. orda dolaşarak konuşmaya başladık.

    ben:kim o çocuk?
    selin:ya geldiğimden beri peşimde. kurtulamıyorum,nişanlıyım!!! dedim yine peşimi bırakmadı.
    ben:ciddi nişanlı mısın sen?
    selin:hayır ya,öyle bilmelerini istiyorum belki peşimden düşerler.
    ben:senden hoşlanıyorum..
    selin:ne?
    ben:seni gördüğümden beri aklıma takılıp duruyorsun. aynı masada karşılaşmıştık hatırlıyorsan.
    selin:itiraf ediyorum o gün defterini karıştırıp adına soyadına bakmıştım sen cay almaya gittiğinde..
    ben:yok artık…!
    selin:bende sana ısındım ama gidelimmm…çok üşüdümmm!

    koluma girdi ve onu bırakana kadar hiç yüzünden o tatlı gülümsemesini bırakmadı. hoşlanmıştım ama yazın boşta durmamıştım. eskişehir’den 2 kızla tanışmıştım yanlarına gitmek nasip olmamıştı ama sürekli beni arayıp duruyorlardı. benimde hoşuma gitmiyor değildi..

    etkinlik

    okul tarafından düzenlenen şu defile, konser tarzı bir etkinlik yapıldı.ben selin ile gidecektim. çok sevinçliydim taa ki selin su’da bizimle gelecek diyene kadar. planım yoktu daha yeni tanışmıştık ama aramızda birinin olmasının anlamı da yoktu, rahat olamayacaktım sonuçta.
    akşam selin ve su’ yu alıp etkinliğe gittim. orda ilk dans esnasında kotumun ön cebinde duran telefonum çaldı, ailem arıyor sanıp çıkardım. eskişehirli kızlarmış meğer. adı derya diye çıkınca selin dansı bıraktı dışarı çıktı. ağlıyordu…

    ben:ya açıklayabilirim,bak kapattım telefonu..
    selin:hem benden hoşlandığını söylüyorsun hemde başkaları ile mi görüşüyorsun sen?
    ben:yaa, hayır.açtım telefonu bir dakika dedim verdim telefonu seline. canın ne söylemek istiyorsa söyle dedim.
    selin:kimsiniz? neden arayıp duruyorsunuz volkan’ı?artık aramayın biz birlikteyiz ve rahatsız oluyorum
    dedi ve kapattı. çok üzülmüştü ve elleri titriyordu..ben ise daha ilişkinin başında bu kadar kıskançlık fazla bana demiştim içimden! oturduk ama surat 5 karış.ben şirinlikler yapsam da pek oralı olmuyor selin.
    bana yaklaştı ve “ben sana hiç aytaçtan bahsediyor muyum?”dedi.o kim? dedim
    i̇lk sevdiği kişiymiş, antalyadan imiş falan filan.. duyunca bozuldum, kalktım.kolumdan tuttu, otur dedi. gece soğuk ve naneli başlayıp öyle de bitti…

    raki̇p ve ilk opucuk

    murat alttan dersi olan, dersi olsa da olmasa da okulda boş boş gezinen bir tipti!tip diyorum çünkü yaşı benden büyük olmasına rağmen, çocuğu kenara çekip:

    “bak murat,biz selinle beraberiz artık. etrafımızda seni görmek istemiyoruz artık”dedim. inat yapmış ne zaman biz otursak karşımıza geçiyor çay alıp bizi izliyordu. tıpkı bir röntgenci gibi..o da yetmezmiş gibi parayla çalışan müzik kutusundan en iğrenç şarkıları seçiyor bizi rahatsız ediyordu. herşey bir kenara 1 ay geçmişti ama aynı tavırlar ve küstahlık devam ediyordu. normalde okulda öpüşmek yasak! yakalanmadığın sürece..biz kafede otururken murat geldi, karşı masaya gelip bizi süzmeye başladı.

    selin:bırak canım ya şu salağı.. eninde sonunda pes edecek!
    ben:yaklaş birazcık..
    orda öptüm ama o sinirle nasıl öpmüşüm bilmiyorum selin bi ara:

    “yeterrr canımm, herkes bize bakıyor volkan”dedi. muratta öksürük krizine girmiş ben ise o anı yaşıyordum. hayır,ilk kez öpmedim birini.ama sonradan öğrendiğimde çilekli nemlendirici ağzımda güzel bir tat bırakmıştı ve ilk kez birini içten öpmüştüm sinirden de olsa…kalktık, masadan.elini tuttum, murat kıpkırmızı olmuştu ve ellerini masanın üzerine koymuş çayla, tostuna bakıyordu..

    ramazan gelmişti, erken saatte top patlıyordu çünkü okulda yemek yiyiyorduk selinle birlikte.bir sıra vardı bedava ekmek kuyruğu sanki,5-6 sıra arkamızda da murat!ama selin görmedi, bende bozmadım. selin kulağıma yaklaştı ve:
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    selin:canımmm, biliyor musun öpüşmek orucu bozmuyormuş…
    ben:yok daha neler…
    selin:valla bak,ben öyle duydum..
    ben:olmaz öyle şey. sonuçta seni öperken garip oluyorum bu da orucumu bozar selin.
    selin:ya tamam, beni öpmeyecekmisin şimdi?
    ben:günahı senin boynuna

    dedim ve selin’in muratı fark ettiğini anladım. boynuma sarıldı elleriyle dudaklarımızı kapatarak deli bir öpücük kondurdu. murat sırayı terk edip gitti biz ise gülüyorduk.

    yakalanmak

    selin ile hem gündüzleri görüşüyor,hem de yurttayken telefonda uzun uzun konuşuyordum. turkcell kol gibi faturalar yollasa da umurumda değildi bir insan ancak bu kadar sevilir diyordum kendi kendime…

    okuldayken selin ile zemin katta el ele dolaşıyoruz.bir anda selini duvara yaslayıp öpmeye başladım tutkuyla.. ellerimde rahat durmuyordu.

    selin:yapmaaa! yakalanağız şimdi canım..
    ben:bişey olmaz, zaten tüm okul biliyor.
    selin:burası yeri ve zamanı değil, lütfen canım..

    durdum. toparlandık ve derslere girmek için ayrıldık. dersimizde hani şu kendini beyaz sanan hoca geliyor. yoklama kağıdı verdi ve arkadaşlar dedi.aha salak bir espiri geliyor dedim kesin beyazı izlemiştir bu yine…ama yüzüne bakmıyorum dışarıyı seyrediyordum o sıra.

    hoca:bu sınıfta bir arkadaşınızı gördüm. kız arkadaşına bademcik ameliyatı yapıyordu. yetmedi böbrek ameliyatına geçti. lütfen!burası bir okul,bu seferlik bunu görmezden geliyorum.bir daha aynı inisiyatifi göstermem.o arkadaş anlamıştır durumu dedi ve ben kafayı sıraya eğdim, çok utanmıştım.

    saldiri

    ben ve selin sürekli görüşüyorduk. murat ortadan kaybolmuştu ve su bizim sınıftan yasin ile görüşmeye başlamıştı. yasini o zamanlar tanımaya başlamıştım.su ile tartışıyorlardı bazen bizde selin ile.

    tartıştığımızda ajanda benzeri bir defterimiz vardı, cocukca gelecek ama ona yaziyorduk hislerimizi. sonra tekrar barışıyorduk tabi :p

    su ve yasin tartışmışlar bizimle onlar arasında 10 adım mesafe var. yürüyoruz ve ben yasine otobüse binmeyecek miyiz diye sordum.

    yasin:biz tartıştık sorunları halledelim, sanırım yürüyeceğiz.siz isterseniz binin.
    ben:yok bizde sizinleyiz satmayız sizi dedim ve selin ile el ele konuşarak yürüyoruz. yaklaşık 1km yürüdükten sonra 5-6 kişi yanımızdan geçti, onlar yanımızdan geçerken biz kızları diğer tarafa aldık.

    100 mt daha gittik sanırım. sınıfımızda iri bir arkadaş vardı adı günay, gitarcıdır ve iyi çocuktur. birden 4-5 adım ileri fırladım ve sandım ki o eliyle vurdu şaka olsun diye.oha dedim napıyon lan? meğer o 5-6 kişiymiş liseli grup. selin ve su bağırmaya ağlamaya başladı siz gidin dedim ben. kızlar topuk biz kaldık orda. bırak üstümüzde çakmak bile yok o derece boşuz. dostum sen ne ayaksın? dedi biri. derdiniz ne? dedim.sen dediler. biri kelebek çıkardı, hepsi birden üstümüze gelmeye başladı yasine de sen karışma dediler ama yasin dinlemedi. öndeki çocuğa yumruk atmaya yeltendim o da bacağıma kelebeği taktırdı. öndeki cocuk geriye düşünce arkadan yere tabanca gibi birsey düştü karanlık olduğu için göremedim. sonra bizde ayrıldık kızların yanına geçtik.

    kızlar polisi aramışlar dizime yakın bir bölgede kotum delinmiş hafif kanıyordu ama hissetmiyordum. birde kavga esnasında saatim kopmuş. ayar olmuştum,
    selin bir şey oldu mu canım? iyimisin sen? diyor bir yandanda gözyaşlarına boğuluyordu. polis geldi hastaneye gidip pansuman yaptırdık çocukları tarif ettik ve yurda döndük.

    ertesi gün tüm okul bizim olayımız ile çalkalanıyordu. nasıl oldu bilmiyorum ama hocalarımızdan biri beni dışarı çıkartıp bir süre boş gezme dedi kimseye de bir şey taşıyorum deme dedi. belalı memleket:ıspartaa….

    bu olaydan sonra bir daha o vakitte yürümedik.ama okulda sevgilisi olanherkes bizi parmakla gösteriyordu. okulun örnek çiftiymişiz..
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    0
    tanişma

    selin ile her şey yolunda gidiyordu.o bir resmi tatilde antalya’ya eve gitmek istediğini söyledi ama sakarya çok uzaktı göze alamazdım 1-2 gün tatil var diye isparta’da kalacaktım.
    selin’i yolcu ettikten sonra fatih,ben ve hakan birlikte dolaşmaya halı saha maçlarına gitmeye başladık.bir akşam maç sonrası selini aradım, duştaymış annesi açmış ama sesi aynı selin.
    ben:canım napiyorsun, nasılsın?dedim.
    annesi:selin su an müsait değil.siz kimsiniz?
    ben:volkan, selinin erkek arkadaşı.
    annesi:senden hiç bahsetmedi bana, gelince söylerim aradığını dedi ve kapattı.

    moralim bozulmuştu.4 ay geçti hala mı bahsetmedi diyordum söylene söylene. hakan:gel bizimle yürü olm, anladık aşıksın dedi ve güldü.

    o gece selin mesaj attı:”volkan, anneme neden söyledin?ben cevap yazdım :anneni sen sandım, kıvıracak yer kalmadı gerçeği söyledim. peki sen neden annene hicbirsey anlatmadın?”
    cevap geldi: çünkü daha hazır değilim, aytaçtan sonra hemen bilmelerine gerek yok.bu sözünden şunu anladım ki:
    1.geçmişte de olsa aytaç’ı ailem biliyor
    2.seni aileme anlatmaya yetecek kadar tanımıyorum.
    bozulmuştum. cevap yazmadan hatta iyi geceler bile demeden yattım uyudum. ertesi gün birkaç arkadaş toplanıp denize gitmişler. ordan mesaj yazdı:”canım nasılsın, neler yapıyorsun?” iyi olduğumu ve onu düşündüğümü yazıp yolladım. gelen cevap “iyiyim, arkadaşlarla denize giriyoruz. merak etme olur mu canım” dayanamadım aradım. konuştuk uzun uzun yine.. biraz konuştuktan sonra ne giydiğini sordum. bikini giymiş, burada çok normal falan diyor.ben ise giymeni istemiyorum dedim.bir tartışma da böyle çıktı ben yine sustum,ne mesaj attım ne de aradım.

    selin antalya’dan geldi. ikimizinde morali berbattı.ama şunu fark ettim selin ailesinin yanında bambaşka biri oluyor yanımda ise çok farklı. yani her söylediğime tamam diyen kişi ailesinin yanında bana asi kız tavırlarıyla resmen değişim geçiriyor. bana annesine benden bahsettiğini ve sevdiğini söylemiş ama pek inandırıcı gelmedi.i̇lişkimizi 1 ayda yoluna oturttuk ama ne ben ne de o ailesinin yanına gittiği dönemi hatırlamak istemiyorduk…

    pasha’da doğum günü

    okuldayken ailem+burslar ivir zivir derken iyi para geçiyordu elime. selinle gönlümüzce yaşıyorduk. selin’in doğum günü olduğunu su söyledi. bende güzel bir kutlama yapalım o zaman dedim. gittim ve organizasyona koyuldum. güzel bir pasta+icecekler mumu ve ortamı ayarladım. sonra maviye gidip jean aldım selin’e.(sakarya’da bayramlarda yardım için big starda çalışıyordum.kim kaç beden giyer veya içine sığabilir mi az çok bilirim)arkadaşı da ayarladım ve evin anahtarını aldım. güzel başladı 2 erkek 10 kız önce gezdik ve dolaştık gece olmasını bekledik. arkasından disko ya geçtik. bütün kızlar içiyordu su gibi, tabi tüm içilenler bana giriyordu..ama hazırlıklıydım. selin’in doğum gününü kutladık sonra alt kata discoya inip delice eğlendik.02.30 da arkadaşlara gitmek için ayrıldık. arkadaşın evine geldik ve içeri girdik, selin’in kafası iyi olmuştu.
    ben yatakları hazırlamak için nevresim, çarşaf falan çıkardım. selin ise yan odada bir şeyler yapıyordu, yanına gidince yatak hazırlamaya çalışıyormuş. benle aynı odada yatacakmış bu gece, sevindim ama buruktu. sebebi ise kafası yerinde değildi ve onun durumundan faydalanmak olacaktı.yer yatağı hazırladım kendime.. kızların çoğu salonda yan tarafta yatıyordu.

    selin’i yatağına yatırıp,yer yatağına uzandım. özellikle şeytan dürtmesin diye sırtımı döndüm.10 dakika geçmedi tam uykuya dalmak üzereyken:
    selin:canımmm, yanıma gelmeyecek misin?
    ben:hayır
    selin:nedeeeen? yanıma gelmeni istiyorum ama.
    ben:olmaz. şuan sarhoşsun yanlış bir şey yapıp sonra pişman olmanı istemiyorum.
    selin:hadi gelll…dedi kısık ve içten bir ses tonuyla.
    ben:ya selin, beni baştan mı çıkarmaya çalışıyorsun?
    selin:eveeeet!

    daha fazla karşı koyamazdım, yastığımı da alıp yanına çıktım.ilk kez birlikte olduk ve onu incitmiştim…ertesi gün yemek yemek için dışarı çıktık ve ben tuvaletten döndüğümde herkes gülüşüyordu. selin gülmüyordu sadece gülümsüyordu. oturdum ve ne olduğunu sordum, eğildi ve kulağima fısıldadı:

    selin”dün gece kızlar duvara bardak koyup bizi dinlemişler…”utanmıştım!

    yaz tati̇li̇

    selin ile yine ayrılmak zorunda kalmıştık ama onun yanına gitmeyi planlıyordum.o ise ne gel ne de gelme der gibi hiçbir şey söylemiyordu. sebebi abisi, babası ve ablasıyla eniştesi vardı ve benimle ilgilenememekten korkuyordu.
    selin aile kızıydı,her istediğini yapamıyordu ve ailesini dinleyen biriydi. ablası izmit’e evlenmiş.bu konuya ilerleyen zamanlarda tekrar döneceğim.ben bir tanıdığımızın yanında işe başlamış, para biriktirmeye başlamıştım bile.
    bir sitenin sakarya kanalında boş boş takılıyordum, biri ben özem tekin seviyorum dedi, diğeri ona cevap yazdı –iyyyy! çıktı ne var lan? nolacak..diye başka birine cevap yazdı. bende özelden ayılaşmayalım lütfen! dedim.verdiği tepki aşırı ve çok gereksizdi çünkü…sen kimsin be dedi. eğer kız tavlamak istiyorsan adam gibi davran dedim. adam olduğumu kim söyledi ki dedi. böyle bir diyalogla dilara ile tanıştık. dilara ege üniversitesi tekstilde okuyor ve sakaryalı. geldiğimizde görüşürüz dimi falan dedi ama benim selin’i aldatma gibi bir düşüncem yok. bakarız sen hele bir gel.(daha sonra döneceğiz)
    kazandığımı dövize çevirip saklıyordum,tl olarak bıraksam harcayabilme ihtimalim vardı.1500 dolar olmuştu ve yeter dedim sanırım bu kadar. sonra çantamı da hazırlayıp arkadaşlara gidiyorum diye evden ayrıldım. antalya’ya indiğimde acaip bir sıcak vardı gölgede 45 c yanlış hatırlamıyorsam. hemen bir otele gittim ve oda tuttum antalya merkezde.ilk kez geldiğim bu şehirde ya selin’e ulaşamadan dönersem? korkusu bastırdı. mesaj attım ben antalya’dayım diye,ama cevap gelmedi. telefonunu aradım 1 saat sonra. kapalıydı.araba kiraladım ve o gün antalya’yı solo gezdim sap gibi. arabayı bir yere park edip kale içi disco/bar’a gittim. zaten moralim çok bozuk bu gece dağıtırım ben dedim kesin. selin telefonunu açmış iletildi raporu geldi gecenin 23.20 sinde. kızdım,buradayım ama burada olduğumu bile yeni öğreniyor hanımefendi diye. cevap yazdı 5dk sonra”volkan ablam,ben, abim ve eniştem şehir dışında bir aquaparktayız. 2-3 gün sonra döneceğiz. icimden bütün küfürleri ediyordum, madem gidiyorsun neden haber vermiyorsun diyordum. kafam bir dünya olmuş, dışarı çıktım arabanın nerde olduğunu bile hatırlamıyorum. bütün sokaklar birbirine benziyor. yarın bakarım dedim ve otele gidip yattım. ertesi gün arabayi 13.00 gibi aramaya başladım 16.10 da buldum. güldüm kendime…sessiz kaldım o 2-3 gün. geldi burger king’e gittik o sıcakta bile donmuştum nasıl bir klima varsa. konuştuk ve benimle fethiye’ye gelebileceğini ama 1 günden fazla kalamayacağını, çünkü arkadaşımda kalıyorum diye ailesine yalan söyleyeceğini anlattı.
    ayrıldık ve ben otelden çıkıp selini aldım fethiye’ye yolculuğa başladık. birşeyler ters gidiyordu ve ben bunu açıp, kimseyi mutsuz etmek istemiyordum. sonuçta adı tatil…
    yolda çalışma vardı tabelaları izleyince bir dağ yoluna çıktık.i̇n,cin top oynuyordu resmen.40 dakika 1 araba dışında kamyon görünce durdum selektör yapıp. pardon burada en yakın yerleşim merkezi nerde? diye sordum kamyoncuya. adam 30 dakika gideceksin dedi ama benzin ışığı çoktan yanmaya başlamıştı ve selin’in panik olmasına yetmişti.i̇çimden de ne biçim yol bu! diyorum bir yandan. selin incilerini döktü ve ailesinin beni istemediğini ancak antalya’ya taşınırsam böyle bir şeyi kabul edebileceklerini söyledi. sebebi ablası izmitte imiş, diğer kızlarını da şehir dışına vermek istemiyorlarmış. ayrıca bikinisine, sağına soluna karışmama da kızmış.bir benzin istasyonu bulduk ama taş devrinden kalma. süper benzin var mı diye sordum var deyince aldık idarelik ve fethiye’ye geldik.

    bir otele yerleştik gündüz gezdik gece havuz, şark köşesinde birlikte ve canlı müzikte turistlerle takıldık. selin kendine gelmişti, yine bana dönük konuşmalara başladı.”seni kırdım mı? üzdüm mü”
    bunları daha sonra konuşuruz dedim ve tatilimizin tadını çıkaralım dedim. antalya’ya dönme vakti gelmişti ama kesinlikle o saçma yoldan geri dönmeye niyetim yoktu. sahil şeridinden başka bir dönüş yoluyla, manzara seyrederek ve bazen durarak dön
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    0
    okula dönüş 3

    annem bir şeylerin farkın varmıştı ve ona açılmamı istedi. bende anlattım, yalnız mayo-bikini olayını kimseye anlatamadım.

    annem:eğer nasipse olur neden üzülüyorsun dedi?
    ben:ailesi şehir dışına 2.kızlarını da vermek istemiyorlarmış.
    annem:boşver, başka kız mı yok dedi o zaman.
    ben,ben,ben…ben seviyordum selini ama bir taraftanda ailesinin gönlü olsun istiyordum. başka hiçbir kızla yaşamadığım güzellikte anları selin ile yaşamıştım. ayrıca bana katlanabiliyordu, katlanabiliyordu diyorum çünkü bazen kendim bile bana katlanamıyordum.”araya mesafeler girdiği zaman,en büyük aşklar bile bitermiş”.o yaz dilimde hep bu söz vardı..

    -selin beni seviyorsa bikini yerine mayo veya daha kapalı bir şey giyebileceğini söyleyebilir, hiç olmazsa yalan atabilirdi ama yapmadı…

    -antalya’ya taşınmayacağımı hem o hem de ben biliyordum. yazın geri kalanı, bunları sorgulayarak ve çalışarak geçti.bu arada arabamızı satıp,hep düşlediğim honda civic’e bu yaz kavuşmuştum.her halde bu yazı kurtaran tek güzel şey o olmuştu.

    okula dönme zamanı gelmişti.bu sene yurtta şenlik olacaktı, çömlerimizin çömleri geliyordu,bir şeyler yapmamız lazımdı.

    ali reis oldu. yeni gelenden 4-5 tanesini odalarından önce aganin(keşanlı ali) yanına zütürdük. alide bir ses vardı, bağırdığı zaman sesi boyunu aşar.ama kimseyle tartıştığını görmedim daha.biz “ağam buyur, varmı bir emrin” diyoruz.. çocuklar tırsmaya başladı nereye geldik dercesine. yeni gelenler şinav çeksin bakayım dedi. hepsi yattı sayamadım, baya bir çektiler. kalktıkları zaman ben girdim lafa,”ayak bastı parası+baklava=50 tl kişi başı vereceksiniz.”
    çocuklar biraz ağlansa da para verdiler bizde abartmayalım dedik verdik paralarını geri yolladık. çocuklar çıktılar,biz planlara devam ediyoruz. gece biri kalkacak bizimkileri uyandıracak. kalktık gece,şu erkeklerin traş köpüklerini yeni gelenlerin ellerine ve yüzlerine sıkıp, kaçtık.sabah uyandığımızda yeni gelenler nerden geldik bu yurda,hay ..? diye söyleniyorlardı.biz ise çok eğlenmiştik.

    i̇lk zamanlar yoklama alınmıyordu, selin geç geleceğim canım diye haber vermişti. onsuz okul, kabak tadı veriyordu ama yaşamak zorundaydım. nete sarmıştım ama okulun net kafesine ne zaman gitsem, kapalıydı.bilgisayar öğretmeni ile konuştum “eğer gerekirse,ben açar ilgilenebilirim” dedim.o da kabul etti ve anahtarı verdi.
    i̇lk zamanlar pek kimse gelmiyordu, daha sonra açık olduğunu duyan gelmeye başladı.bir ara hatırlıyorum 2 saat sonrasına bile nete girmek için bilgisayar kiralayan vardı. bunun dışında hocaların tezlerini yazıyordum. biraz hamallıktı ama hem hocalarla,hem de kişileri tanımak adına güzeldi.
    bir derse girdik, çelik yapılardı sanırım. öndekileri dürttüm bari siz susun dedim. öğretmen görmüş,-noldu der gibi kaş göz yaptı bana. hocam sizi duyamıyorum dedim gülerek.o da az sora duyarsın dedi. bende balık baştan kokar dedim. hoca duyunca tepesi atmış.ne demek istiyorsun sen dedi? kaldırın defterleri, anlattığım yerlerden ön vize yapacağım demez mi?
    yaptı 1 hafta sonra net kafeye geldi tezi varmış.sen!? dedi. buyrun hocam ben?! dedim.
    hoca:tezim vardı yazabilirmisin?
    ben:gecen haftaki olayı unutacaksanız yazabilirim dedim.
    hoca:bir daha tekrarlama dedi.
    ben:dersim var ancak aralarda yazabilirim dedim. onun dersiydi birde.sen derse gelme ben ayarlarım dedi. 17 sayfayı temize çekmemi istiyordu.. ondan sonraki hocadan da izin almış rahatça yazmış ve teslim etmiştim.ama gözlerim ağrıyordu.

    isparta öyle bir yer ki,sabah günlük güneşlikti. kısa kollu okula gittik, öğlen hava bozdu, yağmur yağmaya başladı.1-2 saat sonra da inceden başlayan kar bildiğimiz lapa lapa kara dönüştü. okuldan durağa doğru yürürken bizim sınıftan ayfer, sırtımdan içime kar attı.i̇liklerime kadar titremiştim. ayferi ayak basılmamış bir yerde kara yatırdım ve karları alıp yüzüne yedirdim. zavallı kız, çok gülmüştüm o haline…

    yurttayken fatih içelim bu gece dedi.”devlet yurdunda içki…yakalarlarsa hepimizi atarlar olm” dedim.

    fatih:ben sokacam.siz yardım edeceksiniz.
    ben:nasıl olacak o?
    fatih:biri burayı arayacak.3 kişi girişe baraj kuracak,ben arkadan çantayı göstermeden çıkacağım dedi. mantıklıydı ve çıkardıkta.
    fatih votka, bira ve şarap getirmişti. votka ile bira neyse de,o şarap köpek öldüren miymiş neymiş tadı mazot gibiydi.bir fırt zor alabildim.ben bunları yaşarken selin, gelmiş hatta gecen sene ondan önceki maceralarımın hepsini dinlemiş. mesaj geldi sarhoştum ve zor okudum:”gecen sene çok uslu durmuşsun. aferin!”
    sallamadım ve cevap yazmadan uyudum. umursamazlıktan değil, cevap yazsam kesin kırıcı olacaktım ve selin ile bitirmeyi o an istemiyordum…

    ev

    eski günlerdeki gibi, yasin-su / ben ve selin birlikte geziyorduk. yasin ramazanın ilk günleri sürekli su ile kavga ediyordu.”ne oldu yasin?”diye sordum. arkadaşları evden ayrılmış,tek başına ev masraflarını karşılayamadığını,bu olayın ilişkisine de negatif yansıdığını bir an önce yanına arkadaş bulması gerektiğini söyledi.”ben sana destek çıkarım” dedim. zaten bütün günümüz birlikte geçiyor, akşamda birlikte kalırız deyince bu fikir ikimizin de hoşuna gitti.
    yurttan 10 gün izin alıp yasinlere geçtim. ramazanın 5.günüydü sanırım.o gün hayatımı kelimelere sığdıramayacağım güzellikte anlara şahit olmuştum. artık ölsemde gam yemem dedirtecek cinsten!
    su ve selin geldi, topun patlamasına 1 saat vardı alışveriş yapmıştık yasinle. oturduk ve konuştuk sonra kızlar bir şeyler hazırlamaya başladılar.bir ara su geldi ve yasin ile uzun uzun konuşmaya başlayınca ben “seline bakayım” dedim.

    selin…salata yapiyordu.ona mavi’den aldığım jeanı giymiş üzerinde ince, kırmızı boğazlı bir kazak vardı. arkasından sarıldım, önce irkildi.
    selin:canım, senmiydin? dedi.
    ben: başka birini mi bekliyordun yoksa dedim?
    güldük ve salatayı birlikte yaptık.o an inanılmazdı, tıpkı evli bir çiftin mutfak muhabbetlerine dönmüştü. bitince içeri geçtik ve top patladı. fikir kimden çıktı bilmiyorum ama kağıt oynadık bulaşıklar için. kızlar kaybetti, yasin içeride televizyon izlerken ben tatlı ve kola almaya çıktım. 2 kilo baklava + kola ve ekmek aldım sahur için. birlikte sarılıp tatlımızı yedik ve kola içip televizyon izledik biraz, sonra yasin ile su ben ile selin odamıza çekildik. selin ışığı açmaya çalışırken, elini elimin üstüne koydu ve

    -“açma” dedi. neden diye soramadım. baştan çıkarmanın yeni şekli bu mu diyemeden öpücükler,ses tonu ve temas ve tatlı yetmişti beni alevlendirmeye…ramazanda bile bu durumdaydık, sabaha karşı davulcunun geçtiğini duyduk ve durduk. davulcudan çok korkarmış küçüklüğünden beri.. şaka gibi gelecek belki ama 1 hafta sadece yiyecek almak için dışarı çıkıyorduk. okul,ramazan, yasin veya su kimseyi takmıyorduk. yaptığım çok yanlıştı ama…hayatımda o vardı! yanlışın pek önemi kalmıyordu selini düşününce. okula tekrar gitmeye başlamıştık, oruç tutuyorduk ve selinle evli bir çift gibiydik artık. mutluydum,hem de çoooookk
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    0
    hayir demek..

    selinin her isteğine olur diyecek konuma gelmiştim ve durmam gerektiğini anladım. selin ise bu değişken ruh halim veya takıntılarımdan hoşnut olmuyordu.ama bunu yapmak zorundaydım, beni anlamadı.. resmi tatil vardı,bu sefer ben gidiyordum selin ise kalacaktı. otobüse bindiğimde ali ve hakanı gördüm. hemen çaprazımda oturuyorlardı.ben selinle birlikteliğimden en yakın arkadaşlarımın geleceğini bile bilmiyordum.ali edirne’ye hakan i̇stanbul’a gidecekti. birde onların önünde kız vardı sarışın, uzun boylu.. aman neyse! deyip mp3 çalarımı açıp dinlemeye başladım.bir ara bizimkilere gözüm takıldı,ali muhabbeti döktürüyor bana da aşağıdan avucunu yalarsın olm!der gibi hareketler yapıyordu. afyonda durduk, kızın numaralı bileti yokmuş kaldırdılar. kız biraz gezindi sonra pardon! diye bir ses geldi. kafamı kaldırdım buyrun??? dedim.i̇zninizle yanınıza geçsem.. olur dedim, selinle güzel bir ilişkim varken bu da nerden çıktı? diye sordum kendime…

    adı esra imiş,2.öğrenim.i̇zmirli ve çok geveze bir kız. yolculuk boyunca hiç susmadı, tıpkı benim önceki halim…
    kız anlatıyor bende dinliyordum,bir ara ali’ye gözüm takıldı. yaklaş dedi.
    ”yengeye söylerim” dedi sessizce!ben” ne yapayım,git başka yere oturmu deseydim dedim?ali’den nasihatleri dinledikten sonra nerde kalmıştık dedim. kız kaldığı yerden anlatmaya devam etti. ispartalı biriyle berabermiş, askermiş ve onu görmeye gidiyormuş.”selin beni bir kere sakarya’ya görmeye gelmedi” dedim içimden. esra izmir’de beniki erkeğe aynı saate randevu veriyorum, sonra onların benim için kavgalarını izliyorum. bundan da acaip haz alıyorum” dedi. kızlar…nelerle uğraşıyorlar diyorum içimden.”başka haz aldığın bir şey varmı” diye sordum. amaç,denemek ve ne kadar ileri gidebildiğini görebilmek.”beni wc’de iken bir erkek arkadaşımın izlemesi”..allahım bu kız gerçekten salak! dedim içimden. midem kalktı sustum. kızı bolu’da postaladık, bende arkadaşlarla vedalaşıp sakarya’da indim. babamla tartışmıştım ve gel beni al demedim. gişelerden yürürken bir kamyoncu 05.00 gibi durdu ve şeker fabrikasını sordu. stat bize yakındı ve kamyoncunun ordan geçmesi gerekiyordu. stat yakınlarında yolu tarif edip,eve geldim ama yorulmuştum saat 05.40 olmuştu.

    ezi̇yet

    tatil bitti ve ben pazar akşamı, başka bir firmanın aracında yer bulabildim, aslında hakan’ı arayıp bilet aldırabilirdim ama yük olmak istemedim. servisle otobüse gittik ve çok geçmeden otobüse bindim. sabah sınavım vardı ve benim uykumu almam gerekiyordu.bir ara gözümü açtığımda otobüsün afyon’da bir dinlenme tesisinde olduğunu gördüm. acil tuvalete gitmem gerekiyordu. koştura koştura gittim, geldiğimde ise otobüs yerinde yoktu..
    işin kötü tarafı sınav için çalışma notlarım, eşyalarım otobüste kalmıştı. firmayı aradım, ağzıma geleni söyledim ve “geliyorum “dedim. sabahın köründe, üstelik sınavımda var. akşehir oradan aktarmalı isparta’ya geçebildim. adamlar açık bilet verdiler ama umurumda değildi hele sınav varken…
    sınava yetiştim, eşyalarımı yerleştirdim ve selin’e ulaşmaya çalıştım. telefonu kapalıydı. beklerken fatih’ten mesaj geldi.“su,kızılayda biriyle geziyordu..”ders programı bende vardı ve dersten geç çıkacaklardı. girişte kalorifer peteklerine elimi soktum ve beklemeye başladım. arkamdan biri yanağıma öpücük kondurdu, selin sandım. meğer esra imiş, tersleyerek “napıyorsun?” dedim. sadece masum bir öpücük olduğunu söyledi..”tamam, uzak durabilirsin o halde dedim ve arkamı döndüm.”biri görmüşmüdür acaba? diye..okula geldiğim ilk gün şu yaşadığım saçmalıklara bak! dedim içimden.
    10 dakika sonra selin ve su geldiler. selin “canım, senin burada ne işin var?” diye sordu. dersimin olmadığını biliyordu ama onu ne kadar özlediğimi ve etrafımda dolaşan tehlikeleri bilmiyordu..

    ben:seni merak ettim canım, telefonun kapalıydı.
    selin:bizimde sınav vardı, hadi bir yerlere gidelim dedi.
    ben:olur dedim, kekse demeseydim.su senle konuşmak istiyorum dedim. başka masaya geçtik..
    ben:yasinle birlikte misin hala?
    su:evet,ne oldu ki?
    ben:abin var mı senin?
    su:yok.
    ben:tatil için ankara’ya gittiğinde, kızılay’da kimle geziyordun o zaman?
    su:sana ne be,sana mı hesap vereceğim ben dedi. yasin ise ortalıklarda yoktu.
    hem de öyle bir tartışma oldu ki ya o ya ben dedik ikimizde…
    selin’in su yakınlarında olduğunu bilmek dahi istemiyordum. kız kaşardı, bulaştırabilirdi.koruma içgüdüm ağır basmıştı.
    selin ise arada kalmış ikimizi de kaybetmek istemiyordu... yasin ile su,bu durumdan sonra ayrıldılar.ben ise selin için,su’ya katlanmaya devam ettim ama bir kaşar olarak..

    yasin ile su ayrılınca, bende selin ile yakınlaşamıyorduk.bir sabah bağcıklı spor ayakkabılarımı giymiştim ve geç kalmıştık. hakan ve harun beklemedi beni.. elimde proje çantası, telefon ve kitaplarla apar topar merdivenlerden inmeye çalışınca yuvarlanmışım. ambulansın sesini hayal meyal hatırlıyorum sonrasında ise hep karanlıktı.
    gözlerimi açtığımda hastanedeydim, oysa öldüm gibi gelmişti bana :p
    kolumda serum vardı, bölüm hocamız annem ve babam karşımdaydı. annem ağlıyordu, sakin olmasını ve iyi olduğumu söyledim. ailem benim.. babam bile durumumu öğrenince kavgamızı unutup, izin almış ve 700 km yol gelmişlerdi. iyileştim 2 gün sonra taburcu oldum ve bizimkileri yolcu etti
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    evli̇li̇k tekli̇fi̇

    hastane sonrası o normal yaşantıma geri dönmeye çalışıyordum. okul sonrası selin’e mesaj attım ve görüşmek istediğimi,su’yu getirmemesini rica ettim. selin”tamam yalnız geliyorum canımmm…!diye mesaj attı.
    merkezde bir kafede buluştuk. aslında yasin ile su güzel bir çiftti ve onlar ayrılınca biraz daha yakınlaştık mı uzaklaştık mı çözememiştim. yanlız ilişkimize renk kattıkları kesindi.

    selin:buyur canım, seni dinliyorum…
    ben:geleceğimiz ne olacak bizim hiç düşündün mü?
    selin:evet dedi,ama daha erken.
    ben:haklıydı, hala okuyordum, baba parasıyla kız mı bakılırdı üstelik 1 yılım daha kalmıştı. okulu bırakıp çalışmak salaklıktı, okulla iş yürütmek ayrı bir maharet istiyordu. üstelik daha askerliğimde vardı.ben tüm bunları düşünürken

    selin:eğer evlenmek istiyorsan evlenelim.
    ben:nasıl yani?
    selin:evlen benimle…
    ben:yok artık! yanlış anlama, hayatımı düzene sokmadan böyle bir şeyi göze alamam.
    selin:sen bilirsin, söyledim daha erken diye.
    ben:ama söz veya nişan tarzı bir şey yapabiliriz.
    selin:söz olurda, nişan için aileler devreye girer ki bizimkileri biliyorsun. sonradan senle kötü olmak istemem.
    ben:peki ailenle ne zaman konuşacaksın bu konuyu?
    selin:volkan açık olayım, bazı anlaşamadığımız ama üstesinden gelebileceğimiz sorunlar var. evlenirsek seninle mutlu olacağımıza inanıyorum,bu da bana yeter. başkalarının(ailemin) düşüncelerini pek önemsemiyorum…

    o gün izel çalıyordu, eski bir parçası.
    selin:kızımız olursa adini ne koyardın diye sordu?
    ben:senin adını!!! dedim.
    selin:deliiiii…
    yurda döndüm, akşam selin’i aradım mesajıma cevap yazmamıştı. sinir olmuştum hep böyle güzel bir anın arkasından ya beni merakta bırakır ya da kötü bir an yaşatır.

    ertesi gün öğrendim olanları. annesi ile konuşmuş, annesi nuh demiş peygamber dememiş.
    ben:en son kaçırırım seni, üzülme papatyam!
    selin:yapar mısın öyle bir şeyi? dedi.
    ben:başka bir yol kalmazsa savaşta her yol mubahtır dedim ve konuyu kapattım.
    bu konu ne zaman açılsa acı çekiyordu ve ben selin’i mutlu etmek istiyordum, üzmeyi veya ailesiyle çatışmasını değil…
    selin’in sevgisini görebiliyordum,o yak dese onun için dünya’yı yakabilirdim. gerçekler acıdır ve acıtır ama o yanımda olunca her şeyin üstesinden gelebileceğime inanıyordum.her anımda olmasa da,iyi anımda ve kötü anımda hep yanımda oldu.
    ona güvenim sonsuzdu ve artık kalbim onun için atıyordu..

    son yaz ve beklenmeyen kaçamak

    selinle beraberlik için bazı fedakarlıklara başlamalıydım, hala veremediğim 2.sınıftan dersler vardı ve çalışıp, para kazanmam gerekiyordu. ailem tatile gitti,ben ise hiç durmadan çalıştım. selen için, geleceğimiz icin.. bizim için! selin ise bir süre ara verelim hiç olmazsa yazın dedi. çözememiştim,bu ne otobüs durağı gibi ilişki mi olur diyordum.
    dilara’da sakarya’ya dönmüştü ve görüşmek istiyordu.ben arkadaştan fazlası olamaz diyerek iyi görüşelim dedim. sapanca’ya gittik, kordon boyunda yürüdük ve birbirimizi tanıdık. dilara,kısa boylu çakma kızıl, zeki ve kurt bir kızdı. hani şu susuz getiren tiplerden.ama iyiydi, gayet açık ve relax bir kızdı. dilara’yı birkaç sokak ötede indirdim evine yakın bir noktada olduğumu hissettirmişti. teşekkür etti ve o görüşme bir başlangıç oldu. boş vaktimizi birlikte geçiriyor, hatta birlikte içmeye gidiyorduk. iğrenç esprileri bile kaldıran bir kişiliği vardı, bozulmuyordu.birazda erkeksiydi özellikle eline bira şişesini eline aldığı zaman..
    nette dilarayı araştırdım ve mailine girdim(sakarya aşığı bir kızın kullanabileceği şifreleri bulmak zor olmadı).okuldan arkadaşları ve benim gönderdiğim resimler duruyordu. hiçbir şeyi ellemeden çıktım, eğlenceliydi ama hoş değildi.
    dilara bir şeyler bekliyordu,en azından o ilk adımı atmamı…hissetmiştim ama selin’i aldatmak gibi bir düşüncem olamazdı.

    mağazadayken(şuan kapalı olduğu için yazabiliyorum) sürekli geçerken uğrayan bir kız var, konuşup muhabbet ediyoruz. havadan,sudan konuşsakta kızın hoşuna gittiği tavırlarından belli.
    bir sabah daha yeni açmış, jeanları katlarken bu kız geldi yine. bana pantolon lazım dedi.ben bu saatte mi? dedim ve güldüm.

    kız 29 bedene ancak girerdi ama benn…gittim 27 bedeni verdim. kız zorluyor baldırlarından bile geçmiyordu. perde tam kapalı değildi ve o da farkındaydı.dur bir büyüğünü getireyim ben! dedim ve 28 getirdim. bizim pantolonların kesimleri biraz dardır,ama amaç kıza şişko olduğu izlenimini verip pgibolojisini resetlemek!
    kız zar zor giydi ama bu seferde düğmelerini ilikleyemiyor.bu da bir numaradır, fabrika çıkışı ilik yerleri küçük açılmış ilik yerlerinin deliklerini açmak gerekiyor. gidip makas aldım ve girebilir miyim? diye izin alarak kızın yanına kabine girdim. kız güzeldi, müthiş etkili bir parfüm kullanıyordu.
    ben iliklerini açmak için kızın arkasına temas etmeden geçtim. çünkü tanıdığımızın babasi mete amca vardı dükkanda,o halde yakalanmak hoş olmazdı.
    son iliğe geldiğimde kızın başı omzuma düştü.dur! noluyor, bile diyemeden öpüşmeler başladı.. sonrası kabin içi facia tabi. dışarı baktım kimse yoktu, tamam çıkabilirsin dedim. kız apar topar pantolonu almadan gitti.
    mete amca içeri girdi her şeyi duymuş, adam 75-80 yaşında benden iyi duyuyor.oha! dedim. tüh,yazıklar olsana! kabinde iş mi yapılır falan diyor. aramızda kalsın mete amca ben bir hamama kadar gidip geliyorum dedim.
    hamam sonrasi her şey eskisi gibiydi, mete amca geldi yanıma” amma kız güzeldi haa yaptı”.patlattım kahkahayı.
    sonradan çok pişman olmuştum.tek bahanem onun ara verme isteği olmuştu. sonuçta yine pişmandım.yaz tatili, böyle garip bit
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    0
    isparta

    yazın yediğim haltlar yüzünden selin’e mesaj atmaya bile cesaret bulamadım. suçluydum.ankara’lı arkadaşım fatih eve çıkmıştı ve ilk gün kahvaltıya çağırmıştı. gidince
    fatih:siz oturun ben ekmek alıp geliyorum sobayı yakın üşümeyin dedi ve gözden kayboldu.biz harun ile sobaya birkaç odun attık, sonra tutuşturduk. sobanın üzerinde çaydanlık vardı, ısınsın diye yerden alıp sobanın üstüne koyunca, soba boruları patır patır döküldü. harun’da bende kalayı basıyorduk hem sıcaklardı hem de her yer kurum ve duman olmuştu. harun’a yıkanmadan mı geldin? dedim.ben camları ve balkon kapısını açtım harun ile birlikte boruları balkona taşırken ellerimiz yanmıştı. üstümüz simsiyah olmuştu.

    fatih elinde ekmek poşetiyle geldi,”yangın mı var ne oluyor “dedi girer girmez…bizde durumu anlattık. ortalığı toparladık ve okula gittik.i̇lk gün selin ve kankası su kantindelerdi.biz ayrı masaya gidip oturduk su ile konuşmak istemiyordum selin’de bunu biliyordu. mesaj attı
    selin:görüşmemiz gerekiyor.
    ben:”neden?” diye sordum.
    selin:”söylemem gereken bir şey var”.
    ben:iyi, merdivenlerde bekliyorum seni o zaman dedim..
    geldi, şaka gibi gelecek belki ama “nişanlandığını” söyledi.ben başlarda yaptığı numaralardan biridir diyerek önemsemedim.ama doğru söyler gibi bi tavrı vardı. kafam karıştı o gün ne yaşadığımı anladım ne de bana söylenen nişanlandım sonrasındaki kelimeleri..

    “görüşmeliyiz” diye mesaj attım fatih’in evinden. nedenini soracağını biliyordum arkasından yazdım.
    ben:sana söylemem gereken bir şey var.
    selin:geliyorum.
    geldi,bir odaya geçtik. söylediklerinin ciddi olup olmadığını, ciddi ise inanmak istemediğimi söyledim.o kendini zorlayarak bir gülücük attı!”hayat bu,ne olacağımız belli olmaz” dedi.kim olduğunu sordum ama söylemedi. sonra gözünden yaşlar süzülmeye başladı, sanki zorla bir şeyler olmuş gibi..
    uzandık hatta birlikte olduk ve sabaha kadar sarılıp hiç uyumadık.”sana çok ihtiyaçım vardı, koca yaz nerdeydin?”dedi kısık sesiyle…
    artık geçmişi sorgulamak acı getirir,sus bari bu anın güzelliğini bozma! dedim.
    belki son kez kollarımın arasındaydı ve o saçlarınla oynuyordum. saçlarıyla oynamamdan çok etkilendiğini söylemişti. bende bildiğimi.. unutmamışsın! dedi saçlarını kastederek. seni unutamayacağımı biliyorsun, bunları neden yaptın ki? diye sordum. ağlamaya başladı ama bir şeyde söylemedi.. kalktı ve giyindi. çıktık ve yol boyunca tek bir kelime etmedi. gözlerini hep kaçırdı benden, çünkü ağlamamak için kendini zor tutuyordu…

    aynı okulda bir yabancıydık artık,o başkasına ait olacaktı ve ben bunu kabul etmek istemiyordum.hem madem nişanlı, neden hala çağırdığım zaman yanıma geliyor?
    beni hiç sevmedi mi? sorular etrafımda uçuşuyor hem zaman,hem selin avuçlarımdan kayıp gidiyordu..2 ay kendime gelememiştim, sınavlarımda kötü geçmişti. resmen dibe vurmuştum artık!
    çünkü selin! artık hayatımda yoktu..

    yeni̇den doğmak

    toparlanmalıydım ama nasıl? selinle yaşadığım onca şeyden sonra okul bile umurumda değildi. finaller,panodaydı gidip baktım alttan derslerimden 1 tanesini vermişim ama bu dönemdende 2 dersten çakmıştım ve ortalamamda çok düşüktü. onun notlarına baktım 1 tane dışında hepsi yüksekti.o hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorsa bende devam edebilirdim.

    15 tatili herkes gezerken ben ders çalışmaya, atladığım yaptığım yanlışları bulmaya çabalayarak geçirdim, mezun olmalıydım bir sene daha selin ile burada kalmak, kendi kendimi öldürmek demekti. bastırdım,ne kadar sevdiğimi…ne kadar güzel olduğunu, yaşadıklarımızı ve onunla ilgili her şeyi…

    okula araba ile döndüm. babam ile baştan anlaşmıştık ve o da itiraz etmedi. yanıma da geçen yaz biriktirdiğim paraları almıştım. para var, huzur var diyerek kendimi avutuyordum. vizeler geldi çattı.
    alttan aldığım dersin vizesine girdim,ama istediğim gibi geçmedi. dışarı cıktım ve beklemeye başladım. gıcık hoca konulara bağlı soruları ve stillerini değişmiş ve acilen derse giren birinden notlarını almam gerekiyordu.pek bir şey yapamamıştım çünkü..

    “kapıdan ilk kim çıkarsam ondan notlarını isteyeceğim” dedim kendi kendime…sarışın bir kız çıktı ve affedersiniz, ders notlarınızı alabilir miyim acaba? dedim. kız önce afalladı sonradan burun kıvırarak “ama evde” dedi.

    gidelim zahmet olmazsa size dedim isteksizce kabul etti. kızın evi okula yakın sayılırdı ama kız arabayı görünce eridi,bir anda o isteksiz kız, hayat dolu versiyonu ile geri gelmişti..
    samsunlu imiş, adı burcu. hafif balık etli, sevimli ve hoş bir kızdı.3 kız kalıyorlarmış. izmirli,i̇stanbullu ve burcu. izmirli mi?dedim. evet i̇zmirli ama nişanlı dedi gülerek.ne güzel! dedim.
    eve geldik, arabadan çıktı:

    burcu:biraz bekleteceğim ama..
    ben:beklerim.
    burcu:yukarı gel istersen!
    ben:yok daha yeni tanıştık. ayıp olur dedim kibarca ret ettim.
    burcu:tamam ben hemen geliyorum dedi ve getirdi.al dedi.sen ne yapacaksın dedim. getirirsin bana sonra deyince,bir daha görüşürüz mesajını almıştım.

    eve geçtim, fatihlerde kalıyordum artık. odama çekildim ve notlara göz gezdirmek için kapağını çevirdiğimde kızın adı/soyadı ve telefonu yazıyordu. güldüm…
    telefon numarasını rehberime ekleyip,
    “mesajını aldım burcu. yarın notlarını getiririm, çok teşekkürler.”
    burcu:bşey değil, grsrz.!
    en kızdığım laftır bir şey değil kelimesi. selin bunu bilirdi dedim içimden ama unutmalıydım.
    ertesi gün burcu’ya mesaj attım aşağıda bekliyorum diye. burcu geldi, üzerinde eşofman saclar yapılı ve 2 arkadaşı da balkondan beni dikizliyor.bu akşam ders çalışacağız sende katılmak istersen gelirsin dedi.
    bende tekrar teşekkür edip, olumlu veya olumsuz mesaj atarım diyerek uzaklaşt
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    0
    kurtlarla dans

    aslında kızlar ile ders çalışılmayacağını her erkek bilir.ama burcu hoşuma gitmişti ve selin’i unutmak adına iyi gelebilirdi. burcu’ya “gelirken bir şey getirmemi istermisin? “diye mesaj attım.
    burcu”kndini gtr ,yeter” dedi.
    fotokopi notlarımı alıp burcu’lara geçtim.i̇çeri girdiğimde mobilya ve eşya ekgibliği gözüme çarptı.3 kişi kalmalarına rağmen az eşya vardı evde.”sonuçta hepsi uzakta yaşıyor,ne bekliyorsun ki” dedim içimden. odaya girdik, oturma odasıymış,2 çekyat vardı, birine oturduk burcu ile beraber. diğerine de kızlar oturdu. isimleri aklıma gelmiyor ama bakımlı ve güzel kızlardı. biraz konuştuk, çay içtik ve ders çalışmaya başladık.ben çekyatın üzerindeyken i̇zmirli kız ve i̇stanbullu kız yere bir kapaklandılar neye uğradığımı şaşırdım.i̇zmirli kız eğilince her şeyini sergiliyordu. burcu ise bir şeyler anlatıyor ama ben konsantre olamıyordum.
    bir ara kızlar,” yanımıza gelsenize hep birlikte çalışalım” dediler. izmirli kız fenaydı. yanına gidince daha da kötü oldum ve çaktırmadan çekyata çıktım. gece 00.20 olmuş,ben hala yeni tanıştığım bu insanların evindeydim.”i̇lla kovmaları mı lazım volkan, sonuçta onlarda insan uyuyacaklar” diyerek “izninizle,ben gideyim” dedim.
    burcu:saat çok geç oldu istersen burada kal dedi.
    ben:kulağına fısıldayarak “ayıp olacağını hem kalsam bile nerde yatacağımı” söyledim.o da benimle birlikte kalacaksın dedi. hepsi birden çıktılar ve içeriden sesler yükseliyordu.her gittiğim yeri karıştırıyorum dedim kendi kendime.. kızlar geldi ve burcu:size iyi geceler deyip elimden tuttu ve odasına zütürdü.
    “neler konuştunuz?”diye sorduysam da kelimemi bile tamamlayamadan öpmeye başladı beni..
    burcu’nun odası pembe gece lambalı, inceden müzik çalan ve bana göre gayet düzenliydi. burcu “gömleğimi çıkartmaya çalışıyordu ki bunun anlamı ileri gideceğiz..”

    öyle de oldu, selin’in yanından bile geçemiyordu ama sonuçta çok iyi bir insandı. ikimizde çok geç uyuduk sabah dersimiz vardı 09.00’da.uyandığımda 08.55’idi. burcu ise uyuyordu, yanağına bir öpücük bırakıp, yüzümü bile yıkayamadan apar topar evden fırladım. evden çıkarken karşıdan selin ve arkadaş grubu geliyordu.”hay ben böyle şansın..” dedim içimden! kızlar fısıldaşıyor ve bakıp bakıp gülüyorlardı.
    arabaya bindim,tam el frenini indirdim gidecekken selin cama vurdu.

    selin:o ne hal öyle volkan?
    ben:ne var ki halimde?
    selin:aynaya bir bak istersen..
    ben:geç kaldım, yolda bakarım dedim. zütüreyim mi sizide? aklımca durumu şirinlikle kurtarmaya çalışıyordum.
    selin:dur kızlara sorayım.. dedi ve gidelim mi okula arabayla dedi. olumlu cevap aldı sanırım bir araba kız oldu. kızlar arabaya binmeden önce aynaya baktım.her tarafım kırmızı ruj olmuştu, üstüme birde aldatan erkek yazsalar tam olacaktı sanırım. mendille sildim yüzümü.. selin sinirliydi, acaba bana mı? yoksa onu düşürdüğüm bu salak durumuna mı? onca zamandan sonra aleni bir şekilde aldatmak ve yakalanmak…

    okula geldim, kızlar indi. selin kapıdan uzanıp” müsait olduğunda konuşalım” dedi.
    acaba ne konusacak ki diye kendime soru sorarken bir yandan da koşturuyordum.
    derse geç olsa da girdim, sonrasında selin ile görüş
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    0
    gerçekleri̇ öğrenmek

    hem selin hem de ben bir sure birbirimizle görüşmekten korktuk. çünkü her görüşmemiz birbirimize acı veriyor, unutmamızı engelliyordu.
    yanlış hatırlamıyorsam finallere yakın bir zamandı, selin’e mesaj attım ve “artık görüşelim” dedim.o da “yarın görüşebiliriz” dedi. eğirdir gölü kenarına gidecektik,hem sakindi hem de stres atabileceğimiz bir yerdi.
    ama bunu söylemedim selin’e.
    ertesi gün aşağıya indiğimde bir şok yaşadım. okuldan biri beni çekememiş olacak ki arabanın lastiklerine bir şey olmuştu. yeterli zamanım vardı hemen bir oto tamircisi çağırdım ve arabayı tamirciye çektik.
    tamirci kontrolleri yaparken bende selin’e” seni nerden alayım?” diye mesaj attım.
    “okula gel, kafedeyim” diye cevap yolladı. tamirci adam, lastiklerin patlak olmadığını, birinin havalarını kasten indirdiğini söyledi.4 lastik durup dururken, birden iner mi,bana da mantıksız geldi. lastiklerle ilgili sorun halledildikten sonra yağına da bakmasını istedim. arkasından okula geçtim ve selin’i aldım, yola çıktık.

    dikkatimi çeken elindeki yüzük ve ona aldığım pantolonu giymiş olmasıydı. saçlarını da çok özentili bir şekilde yapmamıştı.

    selin:nereye gidiyoruz?
    ben:kaçırıyorum seni..
    selin:ciddi olamazsın değil mi?
    ben:sana göre değişir bu.aslında sınavlarım bitmiş olsa, belki de kaçırırdım. selin,gariptir ki bir şeye sert olarak itiraz etmiyordu. sadece yapmacık bir karşı koyuş vardı.

    eğirdir gölü kenarına gelirken, durup yoldan kola aldım. selin,içki içmemi pek sevmezdi.yol boyunca onu izledim, yüzü gülüyordu ama mutlu değildi. durduk ve arabadan inip göl kenarına geçtik.

    selin:volkan, söyleyeceklerim seni üzecek.
    ben:üzmeyecek şeyler söyle o zaman.
    selin:çocuklaşma yine..
    ben:anlat dinliyorum..
    selin:babam kanser oldu ve doktorlar ömrünün çok uzun olmadığını söyledi..(selin’in babası antalya’da kuruyemiş ticareti yapıyordu. otellere toptan çerez dağıtımı ve normal satış yaptığını biliyordum)
    ben:yaaa…üzüldüm. yapabileceğim bir şey var mı peki?
    selin:hayır, geçen yaz ailemle bizim için konuştum.
    ben:yani?
    selin:annem ve babam sana şiddetle karşı çıktı.
    ben:sebep, uzak olmam mı?
    selin:evet, hiç olmazsa benim antalya’da kalmamı istiyorlar.
    ben:bu hayatı ailene göre yaşayamazsın veya ailenin senin için yaptığı seçimler doğru olmayabilir. bunları biliyorsun değil mi selin?

    selin,o minik elleriyle elimi tuttu. garip,güzel ama yaşanmaması gereken bir andı. sesimi çıkaramadım…

    selin:babam’ın kanser olduğunu duyunca hep ağladım. babamın benden tek isteği oldu o da antalya’da kalmam. nişanlım,bir arkadaşının oğlu.
    ben:bunları bana neden söylüyorsun? daha çok acı yaşatmak için mi?
    selin:gerçekleri bilmek senin hakkın. babamın son arzusunu yerine getiriyorum.
    ben:iyi halt ediyorsun!!! çok kızmıştım.
    aslında her şey yerine oturuyordu. selin,antalya’da neden bu kadar değişiyor veya sözümü dinlemek yerine kendi tercihleriyle hareket ediyor ve yazları neden bu kadar sessiz olduğu.. cevapları elimdeydi, tıpkı elleri gibi…

    ben:peki ne yapacaksın?
    selin:bilmiyorum.ama senin yanında çok mutluyum.şu son yediğin halt hariç! salak şeyyyy!
    ben:ne yapmamı bekliyordun ki?sessizce çekip giden sendin..
    selin:en azından burada yapmayabilirdin. yani gözümün önünde.
    ben:üzgünüm.ama sende beni çok üzdün.
    selin:ne yapmayı düşünüyorsun?
    ben:evliliği düşünmek dışında her şeyi.(selin,ne demek istediğimi çok iyi anlamıştı. günümü gün edeceğim demek istemiştim.ama bu koca bir yalandı.. selin’de ben de biliyorduk ki biz birbirimize aittik.)
    selin:saat geç oldu, hadi geri dönelim.
    ben:sen nasıl istersen papatya! dedim. selin o’na papatyam dememden çok hoşlanırdı ama ben eskitmemek ve değerini yitirmesin diye çok az kullanırdım.. ayrıca artık benim olmadığı için sadece papatya, yeterliydi o’na.
    selin yolda pek konuşmadı. merkezde onu bıraktım ve eve geçtim.
    eve girerken selin’den mesaj geldi:”lütfen beni bırakma volkan…”
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    arkadaşlar ve seçi̇mler

    selin’in söyledikleri, aklıma kazınmıştı ve içten içe beynimi kemiriyordu. selin resmen aşıktı, ama bir başkasıyla evlenecekti. kalbi bende, bedeni başka bir insanda! şaka gibi…kabullenmek istemiyordum bu gerçekleri bir türlü..

    emin’in babasının içki dükkanı olduğunu söylemiştim. şuan içkiye ihtiyacım vardı ve bir dost ile konuşmaya.. yaşadıklarım ve bu hayat bana fazla ağır gelmeye başlamıştı.
    yoldayken burcu mesaj attı ”nrdsin, nrlere kybldun sn ya? allahım!!!..sanki destan yazmış, kızların şu kısaltma huyuna çok kızıyorum. cevap vermeden devam ettim, çünkü bir tek selin’i düşünebiliyordum.

    eminlerin dükkana geldim ve içeri girdim, emin yoktu babasına sordum.”emin dışarıda oğlum.”dedi babası. telefondan aradım emin meşgule attı. arar diye bekledim aramadı.
    neler olduğunu çözemiyordum bir türlü bu insanlara.. emin’in sürekli takıldığı bir kafeterya vardı,son umut oraya bakayım olmazsa “fatih ve harun ile toplanırız” diyordum.
    kafeterya’ya girince dip masaların birinde emin ve yasin oturmuş konuşuyorlardı. beni görünce güldüler.. neden ki?

    emin:volkan,sen mi geldin?
    ben:ne oldu, neden güldün? hayırdır emin?
    emin:sustu.
    yasin:volkan, geçen arabanın lastiklerini biz indirdik. şaka yapalım dedik.
    ben:eşek şakası mı olum bu?
    yasin:bilmiyorum, emin’e sor.
    ben:sormaya gerek yok, sizinde ne olduğunuzu anladım deyip kalktım masadan. kendi arkadaşlarım bile beni çekemiyordu.

    sanki her şey yolunda ve 10 numara gidiyor birde bu çoluk-çocukla uğraşıyoruz. allah’ım sabır ver bana! diyerek sinirli bir şekilde arabaya atlayıp uzaklaştım.
    eve geldim, fatih’in sesi geliyordu. annesiyle telefonda konuşuyordu, bitmesini beklemeden odaya geçtim ve sakinleşmeye çalıştım.
    en yakın arkadaşlarım! bile beni sırtımdan vurmaya çalışmıştı. basit bir şeydi ama benim asla beklemeyeceğim kişilerdi.
    fatih konuşmasını bitirdi, yanına gidip

    ben:bu akşam müsait misin? diye sordum
    fatih:ne için müsait miyim? kız mı atacaksın eve diyerek pis pis güldü…
    ben:yok yaa! içelim bu gece, gerçekten ihtiyacım var buna fatih! dedim.
    fatih:o zaman hakanla harun’u da çağıralım belki onlarda gelirler dedi.
    ben:olur dedim.

    hakan,i̇stanbullu olmasına rağmen içkiyle ve gece hayatıyla pek haşır neşir biri değildi. içeceğini sanmıyordum ama güvenilebilecek en iyi dosttu. harun’da iyiydi ama hakan’ın yeri apayrıydı…kendisine son zamanlarda “mario” diyorduk ve bu lakaba acayip kızıyordu. zıplama tuşu bozuk mario!!!
    gece oldu,ben 15 tane bira aldım ve eve geldim. merdivenlerdeyken sessiz olmalıydım, apartmanda bira şişesi ile yakalanmak hoş olmazdı. basamaklardan çıkarken sessizliği yırtan bir mesaj geldi.

    i̇çimden “hep tam zamanında mesaj gelir zaten” dedim, bakamadım.kapıya kadar gelip, açtım ve içeriye girdim..
    merakla telefona baktım selin olabilirdi. mesaj burcu’dan geliyordu “insn hc olmssa br cvp yzr!” haklıydı da..”yahu bu kız kısaltmadan yazmayı bilmiyormu?” dedim.

    hakan ile harun geldi arkamdan.. konuştuk biraz. antepli harun bombayı patlattı “nişanlandım!” dedi. kutlamak için bahane hazırdı ama ben acımdan içiyordum
    daha doğrusu acılarımı unutmak için.. duran bu zamanı hızlandırmak için…selini unutmak için!

    kizlar tuvaleti̇

    i̇çtiğimiz gece, hakan ve harun misafirimiz olmuştu. sabah olunca biraz başım ağrıyordu ve selin’i unutmak istiyorsam başkasına yönelmeliyim diye düşündüm. burcu..mesaj yazdım “üzgünüm, ders çalışıyordum. seninle bir süre ilgilenemedim, beni affet!”
    kahvaltı yapıp okula gittim ve derse girdim. telefonu da sessize alıp atılma riskini ortadan kaldırdım.ara verdik, 1 cevapsız arama ve 1 mesaj gelmişti. burcu’dandı her ikisi de “grşlm o zmn!”..

    okuldan sonra burcu’lara gidecektim, planım buydu. okulun kafeteryasına geçtim ve bir çay alıp oturdum.. karşı masada selin arkadaşlarıyla oturuyordu ve onun dışında herkes konuşuyordu ve selin beni görünce yüzü astı, kafasını eğdi.

    ben ise selin ile ilgilenmek istemiyordum. çünkü gerçekten burada olup ondan uzakta olmak hatta bir murat olmak, beni incitiyordu. mesaj yazdım:
    “bana kendimi murat gibi hissettirdiğin için teşekkürler..”

    selin masadan kalktı ve kafeterya yanındaki kızlar tuvaletine girdi. bende peşinden gittim,ilk tereddüt etsem de ne olursa olsun, çokta umurumda deyip daldım kızlar tuvaletine…
    selin bir kabinde hıçkırarak ağlıyordu ve tanımadığı bir kız, selin’e ne oluğunu sorup öğrenmeye çalışıyordu. tanımadığım bu kız beni görünce önce “ ne yapıyorsun sen yaa?!” dedi sonra da ekledi “erkekler tuvaleti yan tarafta” deyip “çık dışarı!” dedi.

    selin!!! diye seslendim. selin susmuştu ama cevapta vermedi. tanımadığım bu kıza “sen karışma lütfen ve bizi yalnız bırakır mısın?” dedim. kız çıktı gitti.

    “selin, çık dışarı başım belaya girecek burada!” diye bağırdım. korkuyordum aslında, benim yüzümden kendisine zarar verebilirdi.bu suçluluk duygusuyla ben fazla yaşayamazdım her halde…
    i̇çeri giren kızlar beni görünce geri dönüyor, işler iyice sarpa sarıyordu yine.. selin,yalvarırım çık şuradan! başımı belaya sokacaksın bak! dedim ve selin kabinden kırmızı gözlerle çıktı.

    selin’in koluna girip dışarı çıktık ve okulun bahçesine geçtik.o kan çanağı gözleriyle söze başladı:

    selin:kendini murat ile nasıl kıyaslayabildin?
    ben:roller aynı, mekan ve kişiler farklı dedim sadece..
    selin:aptalsın sen! daha sonra bana dönüp sımsıkı sarıldı.. aptal değildim.en azından o ana kadar…
    ne biçim bir aşktı bu?!içimden bütün küfürleri ediyordum belki de.tek bildiğim şey ise mutluluk bize haramdı.

    bu gidiş gelişlerde boğuluyordum resmen. selin ise, tamamen bitik durumdaydı. üzülüyordum ama elimden de bir şey gelmiyordu yumruklarımı sıkmaktan başka..
    yürüdük ve onu kafeterya’ya bıraktım. dersi de kaçırmıştım olaylar yüzünden. derken tanımadığım biri geldi ve adımın volkan olup olmadığını sordu. evet deyince “idareden seni çağırıyorlar” dedi.

    yukarıya çıktım, kapıda bilgisayar öğretmeni ile göz göze geldik. beni yanına çağırdı. içeri girdim ve bana sordu:

    “kızlar tuvaletinde ne işin var sen
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    yirtmak

    bilgisayar öğretmenine, durumu anlatmak 45 dakikamı aldı.son sözlerime kendisine bir şey yapmasından korktuğumu ekleyince:
    “tamam” dedi ve “yazılı ifade vermene gerek yok” dedi.ama bir daha böyle bir şey yaparsan seni disipline vermek zorunda kalacağım dedi ve son sözü “gidebilirsin” oldu.

    aşağı inip defter ve kitaplarımı topladım, resmen ipin ucundan dönmüştüm. bizim okuldaki disiplin cezaları biraz katıdır ve genelde 3 ila 6 ay uzaklaştırma verirler yani bir dönemin bitmesi…

    hatırlıyorum okula ilk başladığımız zamanlar sınıf başkanımız vardı adı semih. urfalıydı ve aşiretti.bir gün sınıfa 2 adet silah getirip kürsüye koyup bir konuşma yapmıştı.

    “beni dinleyeceksiniz, yoksa ben size dinletmesini bilirim.”bütün sınıf tırsmıştı ve biri gidip ispiyonlamıştı. semih için, tüm sınıfın ifadesini alıp okuldan atmışlardı..iyi çocuktu ama gereksiz bir gösteri(silahla tehdit) okuldan atılmasına mal olmuştu.

    ben burculara geçtim ve kapıda burcu’yu aradım.

    ben:selam burcu, nasılsın?
    burcu:volkan?
    ben:evet, benim.müsait misin?
    burcu:evdeyim evet müsaidim.
    ben:tamam bende sizin evin önündeyim, geliyorum yukarı..

    yukarı çıktım, allahtan bir tek burcu vardı. odasına geçtik ve biraz konuştuk.

    burcu:neler oluyor volkan?
    ben:bir şey olduğu yok, sadece biraz zamana ihtiyacım vardı.
    burcu:peki sebep ne?
    ben:dersler..sen ve her şey! biliyorsun bu son senem ve mezun olmam gerekiyor dedim.
    burcu:mezuniyet törenine birlikte gidelim mi?
    ben:bir aksilik olmazsa olur, neden olmasın ki dedim.
    burcu:oraya da birlikte gitmezsek zaten beni bir daha arama..
    ben:mezuniyet törenini neden bu kadar önemsiyorsun ki?
    burcu:görüşemiyoruz çünkü..
    ben:farkındayım, sınavlarım var. bitirmem gerekiyor bu okulu.1 sene uzatamam.
    burcu:aslında uzatsan ne güzel olurdu,1 sene daha seninle birlikte olurduk.
    ben:bakalım dedim ve sarıldım. içten değildi ama burcu ait olacağı bir liman arıyordu. belki de evleneceği birini…konuşmalarından ve tavırlarından bunları anlamamak salaklıktı.
    burcu seneye mezun olacaktı ve bunu isterken selin’i bilmiyordu. benim ise hiç ama hiç buralarda kalmaya niyetim yoktu…

    taşkinlik

    burculardan ayrıldım ve eve geçtim. selin’in bu günkü hali ve sonrasında yaşadıklarım.. fazla ağırdı bana. selin bir saniye aklımdan çıkmıyordu hele o tutkulu ve özlem dolu sarılması…hatırladıkça bir şeyleri kırıp, dökesim geldi ama yapamadım.

    fatih evde yoktu, duş alıp ayak üstü bir şeyler atıştırdım. akşam olmuştu ve ben selin’den başka bir şey düşünemez olmuştum.
    toparlandım ve arabaya atladım ve yanıma 7 tane bira aldım. selin’in kaldığı yere yöneldim ve önünde durdum.
    yavaş bir parça açıp içmeye başladım, odasının ışığı yanıyordu.i̇lk buluştuğumuz park ise az ilerideydi.ilk buluşma..ve nerden nereye!
    5.biranın sonunda arabanın içinde düşüncelere boğulmaya başladım. neden mutluluk bana çok fazla geliyordu? diyordum hep. camı açıp rahatlamaya çalıştım ama beceremedim. selin,20 adım ilerimde idi ve ben ona ulaşamıyordum.o da yetmezmiş gibi nişanlıydı ve bu düşünce bile beni deli etmeye yetiyordu.5.bira da bitmişti ve ben sarhoş olmuştum.
    arabadan çıkıp avazım çıktığı kadar:

    -“selinnnnn! seviyorum seni, bunu bana neden yaptın allahın belası!” diye ağlayarak haykırdım..
    kendimi kontrol edemiyordum,o an sanki tüm öfke ve sinirlerim öbek öbek akıyordu:

    -selinnnn! başkasıyla neden nişanlandın? beni bu kadar mı seviyordun? çık dışarııııı…! dizlerimin üzerine çöktüm ve istemsizce ağlıyordum..
    selin ise odasının ışığını kapattı ve dışarı çıkmadı
    umutlarım tükenince, fatihi aradım beni alman gerekiyor deyip yerimi söyledim.

    fatih geldi,ben kendimden geçmişim. koluma girerek arabaya taşıdı ve eve zütürdü.

    duş aldım ve bir nescafe içip kendime gelmeye çalıştım.
    fatih:ne oluyor oğlum sana? diye sordu.
    ben:bilmiyormuş gibi konuşma fatih.
    fatih:dağıtmanın alemi yok, sonuçta o seçimini yapmış. koyver gitsin dedi.
    ben:sanki ben istemiyor muyum sanıyorsun?

    selin…kalbimin tek prensesi…biricik papatyam! bunu bana yapmamalıydın.
    başka türlü cezalandırabilirdin oysa beni.. başkasıyla değil! seni ne çok sevmiştim oysa. hala da seviyorum içten ve sıcak.sen sevmesende…
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    0
    gerçekler 2

    finaller başlamıştı ve ben selin ile yatıp, selin ile kalkar olmuştum.o’na o kadar ihtiyacım vardı ki oysa.. belki de muhtaçtım.ama bencillik yapıp, hayatını alt üst etmeyi istemiyordum. düşüncelerimi selin’den bir an olsun alamamak beni mahvediyordu. hayatım ikilemler üzerine kuruluydu sanki..

    sınava girmek için evden çıktım, arabayı istemsizce daha hızlı kullanıyordum. sakinleşmeye ve durulmaya çalışsam da başaramıyordum bir türlü.
    okulun park yerine aracı park ettim ve otobüsten inen sınava girecekler tayfası’na gözüm takıldı. komik gelecek belki ama gözlerim,hep selin’i arıyordu ve buldu da.

    son tekrar için notlarımı, kalem ve ıvır zıvırı almak için arabanın içine eğildim. arkamı döndüğümde irkildim. uğruna çeşitli salaklıklar yaptığım selin, karşımdaydı ve benim nutkum tutulmuştu. söze o başladı:

    selin:ne yapmaya çalışıyorsun?
    ben:taşkınlığımı kast ettiğini biliyordum ve anlamazlıktan geldim. nasıl yani?
    selin:bana salak rolünü oynamaktan vazgeç volkan. kapılarda bağırıp, çağırmalarda neydi? neden bana bunları yaşatıyorsun? daha fazla acı çektirmek için mi?
    ben:üzgünüm..ben.
    selin:tamam, boşver.unutalım ama bir daha ne olur yapma, beni hala seviyorsan.bir parça değer veriyorsan yapmazsın dedi.

    bu konuşma sınav öncesi ne güzel moral oldu anlatamam. yukarı çıktım ve koridorda, elimde notlarla son tekrarı yaparken selin’in arkadaşı su geldi.

    kibar ve hoş olmayan bir tavırla:

    su:konuşabilir miyiz?
    ben:hayırdır, seninle ne konuşacağız ki?
    su:gel şu köşeye.. birinden ya da birilerinden saklanmak istermiş gibiydi ve tuhaf davranıyordu.
    ben:anlat, neler oluyor?
    su:volkan, selinden yalvarırım uzak dur.
    ben:sen karışamazsın buna. hatırladın mı sen bana sana ne demiştin yasin’i aldattığını söylediğim zaman. şimdi de ben sana söylüyorum. sana ne be!
    su:geçen bizim oraya geldiğinde, neler oldu bilmiyorsun, ondan böyle rahatsın.
    ben:sesimi yumuşatarak ne olmuş orada?
    su:selin senin sesini duyunca ağlayarak odadan fırladı, kapıyı içeriden kilitlemek zorunda kaldık. kızı bitiriyorsun, yanına gelse her şey daha kötü olacaktı ve biz buna izin veremezdik. uzak dur artık.
    ben:merak etme, benzer konuşmayı ve nasihatleri selin’de az önce bana yaptı zaten dedim.
    su:adamsan yaparsın o zaman! dedi ve çekti gitti.
    bu su beni ayar ediyordu, adamsan yaparsın o zamanda neydi? gidip ağzının ortasına 2 tane yapıştır diyordu şeytan. kaşar işte!
    sonra su’nun bana söyledikleri aklıma geldi:o gece gelmek istemiş ve durdurmuşlar demek.. zavallı selin,ne hallere düşürüyorum seni! hakketmiyorsun yaptıklarımı ve sana yaşattıklarımı.. bağışla beni ne olur papatyam!

    mesaj

    finaller, bitmek üzereydi.son 1 veya 2 tane kalmıştı tam olarak hatırlamıyorum.bu zaman içerisinde selin’e ne mesaj atmıştım ne de aramıştım.su’nun yaptığı konuşmalar neyse de selin “beni seviyorsan yapma!” dedi ya bu benim için fazlasıyla yeterdi.

    akşamdı, fatih ile ders çalışıyorduk inekler gibi. mesaj geldi, kimden olduğuna bile bakmak istemedim hemen. elimdeki bu soruyu cevaplayım sonra bakarım dedim.

    fatih:nescafe içelim.
    ben:yaparsan içeriz dedim.
    fatih:olur, mola verelim benim kafam sepet gibi oldu çünkü.
    çalıştığımız derste ders olsa. kendini beyaz sanan bizim bölüm hocasının dersi. gecen sınavdan yanlış hatırlamıyorsam alfa değerini derste gösterdiğinden farklı bir değer vererek soruları cevaplamamızı istemiş.ben ise dersteki alfa değerini almıştım. tüm formüller doğru ama sonuçları yanlıştı. 90 alacağım sınavdan 25 alarak kalmıştım.

    mesaja baktım, inanamadım.selinden geliyordu..

    -“seni görmeye çok ihtiyacım var volkan.” selin’i eve atıp iğrenç emellerimi gerçekleştirmek istemiyordum. seven insan bunu düşünmezdi çünkü.”bize gel” demedim o yüzden
    cevap yazdım hemen “ne zaman ve nerede görüşmek istersin?”
    “ben sana haber veririm. öptüm!”
    her şeyi anlarımda öpmekte neydi? kafam karışmıştı bana uzak dur! diyen kız şimdi mesajının sonuna öptüm diyor.
    fatih geldi ve nescafelerimizi yudumlarken selin’in mesaj attığını ve sonunda öptüm! dediğini söyledim.

    fatih:sizinki nasıl bir ilişki olm?! dedi.
    ben:bende anlasam, açıklayacağım sana dedim.
    fatih:kızlar böyledir, karışık olmayı sever dedi.ama sizin ilişkiniz.. garip ötesi bir şey!
    ben:aslında selin’in neden böyle davrandığını biliyorum.ama durduramıyorum fatih.
    fatih:resti çek kızı kaçır olm o zaman.
    ben:babası kanser olmuş, rest çek diyorsun. kızı kaçır adam ölsün, selin’de açısından ölür.
    fatih:hadi beee, senin işin yaş o zaman!
    ben:bilmiyorum, acaba kaçırmak için babasının ölmesini mi beklesem?
    fatih:salaklaşma,ya o zamana kadar selin evlenirse?
    ben:ufff!sus fatih. çıkış yolu bulmama yardımcı ol sadece…

    mesaj o kadar etkiliydi ki,kanım çekilmişti. birkaç soru daha çözmeyi denediysem de başarılı olamadım.

    soru önümdeydi ama karalama kağıdında cevaba ise selin yazmıştım.onu düşününce “gülümsedim”.

    si̇gara

    gündüzler çabuk geçse de geceler bitmek bilmiyordu.. gündüz yapacak çok şey var, gece ise insanın kendiyle hesaplaşma vakti gelmiş gibi geçmişi ve yaşadıkları dışında bir şey düşünemiyordum. geçmişte ise selin en belirgini idi. selin’den ayrıldıktan sonra gecelere olan nefretim bu yüzdendi sanırım.. kendisini bol bol düşünme fırsatı vermişti çünkü bana..

    selin limon kolonyasından aşırı nefret ederdi, bunu tesadüfen onla buluşmadan önce aceleyle traş olduğumda berberin, yüzüme boca ettiği limon kolonyasından sonra anlamıştım. sakallarım batıyor diye öptürmüyordu, limon kolonyasının kokusunu alınca volkan, uzak dur bugün benden! demişti.bu anları düşünürken nerden aklıma geldiyse sigara içip rahatlama fikri geldi. fatih w..tn bx içiyordu. gidip 2 dal sigara istedim.

    fatih:olm sen akıllanacağına manyaklaşıyorsun.bu yaşa kadar sigara içmemişsin, okul bitecek sen sigara ver diyorsun.
    ben:ya fatih, veriyor musun vermiyor musun onu söyle.
    fatih:volkan, alışınca bırakılmıyor. bence içme hiç.
    ben:hadi fatih, çocuk değilim ben.ver artık.

    fatih’ten aldığım 2 sigarayı üst üste içince tır çarpmışa dönmüştüm. sabah ilk işim 1 paket sigara almak olacaktı. acaba selin bilse tepkisi ne olurdu?

    bu düşüncelerle uyumuşum, sabah oldu ve ben gidip gazete, sigara ve ekmek alıp eve döndüm. oradan okula geçtim. bölüm öğretmenimiz beni odasına çağırıp, bugün anadolu üniv.’den bir grup öğrencinin geleceğini, onlarla ilgilenen kişiye yardımcı olmamı söyledi.

    grup geldi ve gezdirmeye başladık. okulu gezerken, içlerinden biri gülerek soru sordu.ben komik olduğunu mu sanıyorsun? diyerek kızın yaydığı o pozitif enerjiyi yok etmeyi başarmıştım. sorunluydum resmen ve her yerde mal gibi bunu belli ediyordum. kız” bir saniye konuşabilir miyiz” dedi.

    adı leyla’ymış. eskişehirli ve a.ü de okuyormuş.

    leyla:merhaba, adım leyla.az önce neden öyle tepki verdin bana? anlayamadım.
    ben:merhaba leyla, bende volkan. üzgünüm,biraz sorunlarım var şu sıralar..ve son finaller!

    leyla:anladım. boşver takma diyerek o şirin gülümsemesini attı,bir kağıda bir şeyler karalayıp, elime tutuşturdu ve ekledi:

    -kendini iyi hissettiğinde görüşürüz o zaman.
    gruptan, sınava çalışma bahanesi ile ayrıldım. leyla’nın yazdığı kağıt parçasına gözüm takıldı. telefon numarası ve msn adresi yazıyordu.eve geçtim ve müzik dinlemeye başladım. sigaramı da yakıp, selin’i düşünmeye başlamıştım çoktan.

    telefonum çaldı, açtım arayan annemdi ve ağlamaklı bir ses tonuyla:
    -oğlum nasılsın? neler yapıyorsun?

    ben:iyiyim anne,tek bir sınavım kaldı sonra mezuniyet töreni. sonra da geleceğim bir aksilik olmazsa.bir şey mi oldu anne?
    annem:oğlum baban hasta.
    ben:nasıl yani?
    annem:iş yerindeyken kalp krizi geçirmiş. hastaneye kaldırmışlar dediği anda gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
    ben:durumu nasıl şimdi?
    annem:iyi, yoğun bakımdan çıktı az önce.
    ben:anne ben hemen dönüyorum, yarın orda olurum. merak etme beni tamam mı?
    annem:baban iyi oğlum. gelmene gerek yok. kalp ritminde sorun varmış, düzeldi dedi.
    ben:tamam anne, durumunda bir değişme olursa ararsın. üzülme anne, babam güçlüdür. içim hiç rahat değil burada şimdi..
    annem:yok yok oğlum,sen derslerine bak.bir şey olursa seni ararız dedi.
    ben:tamam anne, benim adıma geçmiş olsun dersin babama. deyip kapattım.

    babam:babam ben kendimi bildim bileli sigara içer. bana “sigara içme de ne içersen iç oğlum.”demişti.cep telefonu taşımayı sevmezdi, gülmeyi de..sert mizaçlı ve kavgayı seven biriydi.o yüzden çok tartışmışızdır babamla ve günlerce konuşmadığımızı hatırlarım…

    şoktaydım,”lanet olsun böyle hayata…”diyerek bir sigara daha yaktım…
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    buluşma

    ben:selin, bana neden canım diyorsun hala?
    selin:volkan! bugün her şeyi unut, benim dışımda her şeyi yani.. nişanlı olduğumu da..
    ben:ya sonra?
    selin:sonrası geldiği zaman düşünürüz. bırakta birlikte bu anı yaşayalım tıpkı eski günlerdeki gibi..
    sanki yarın, ölecekmişiz gibi konuşuyordu. hayatı umursamak istememesi ve geçmiş günlerimize özlemini, galiba hala beni seviyor olarak anlamlandırdım.

    selin yanımdaydı yine..ve o minik elleriyle ellerimi tutuyordu.

    si̇nema

    sinema’ya yakın bir yerde durup arabayı park ettim. selin önce koluma girdi, sonra elimi tuttu ama resmen sıktığını hissetmiştim.
    ben:merak etme kaçmam dedim.
    selin:pardon canım, dalmışım dedi.

    çok mutluydu, gözlerinin içi parlıyordu ve bunu da hareketleriyle perçinlemeyi başarıyordu.
    ah selin..!neden nişanlanma gibi bir aptallık yaptın sanki demek geldi dilimin ucuna..ama söyleyemedim.
    mağzaların önünden vitrinlere bakarak sinemaya doğru ilerliyorduk.
    bana "en sevdiğimiz şarkının adı ne?" diye sordu."izel-kızımız olacaktı dedim ve ekledim yalan oldu ama... onu hatırlatan değerleri unutmadığımı anlamak için sorduğu soruydu bu.
    selin koluma bir tane yapıştırdı gülerek ve ekledi."istersen olur"
    ben:iyi yapalım o zaman diyerek devam ettim.
    selin gülse de devdıbını getiremedi.

    arkalara bilet aldık,ben selin ile ilgilenmek istiyordum çünkü. sinema ve yapacaklarımız bir bahanenin parçası olacaktı. içinde selin olsun,her şeyi yapmaya hazırdım her zaman..
    koltuklarımıza oturduk, selin ise elimi hiç bırakmıyordu.o filme bakmaya başladı ben ise o’na..
    bir ara göz göze geldik.

    selin: (gülerek ve kısık bir sesle) beni dikizlemeyi bırakıp filmi izle.
    ben:özlemiş olamaz mıyım seni?
    selin:bu kadar çok mu özledin beni?
    ben:sen özlememiş gibi konuşuyorsun…
    selin:seni ne kadar özlediğimi göstereceğim ama burada değil.
    ben:seni seyretmek,o güzel bakışlarınla mutlu bir şekilde sinema izlediğini görmek bile beni bitirmeye yetiyor.
    selin:yaklaş.. dedi.
    kulağıma bir şey söylemesini beklerken dudaklarımı ısırarak öpmeye başladı. canım biraz yansa da yeter ki bunu o yapsın. hımmm..dilime çilek tadı gelmişti yine..
    garip oldum, tıpkı o ilk öpüşmemizdeki gibi. selinnn,yavaş demeye çalıştım ama dudaklarımdan ayrılmıyor, delice öpmeye devam ediyordu.
    selin’in en çok boyundan öpmemi sevdiğini biliyordum. boyuna öpücükler kondurmaya başladım.. hatta öperek indim.ara verilince toparlanmak zorunda kaldık.

    selin tuvalete gitti, bende elimi yüzümü yıkadım. kafamda yaşadıklarım, dilimde ise çilek aroması…gülümsedim ve çıkıp selin’i beklemeye başladım.

    selin geldi panik içinde.

    -volkan,ne yaptın? boynumu morartmışsın..

    si̇nema 2

    selin’e “morarttığım yeri gösterir misin” dedim.
    saçlarını yana atarak gösterdi..
    bak burası dedi.. fondöten sürmüş ama yeşilimsi morluk kapanmamıştı.
    kıpkırmızı olmuştum utancımdan. bunu ben mi yapmıştım?..

    ben:üzgünüm selin. istemeden oldu.
    selin: (gülerek) bir de isteyerek yapsaydın..
    ben:sen istersen! yaparım ama..
    selin:dikkat et,sorun yaşayacak izler bırakma bana..
    ben:öpeyimde geçsin o zaman dedim..
    selin:koluma vurarak “delisin sen…” dedi.

    ara bitmek üzereydi,pop corn ve kola alıp bıraktığım izleri unutturmaya çalışıyordum.
    selin, filmi izlerken pop corn’u bir kendi yiyiyor bir tane de bana veriyordu tıpkı küçük çocuklar gibi..

    şımartılmaya selin ile alışmıştım ve o hala beni şımartmaktan yine vazgeçmiyordu.
    telefonu sessizdeyken çaldı,ama açmadı.
    ben ellerimi saçlarına zütürdüm.. saçlarıyla oynamak çok hoşuma gidiyordu.
    elindeki pop corn ve kolayı bırakarak başını omzuma koydu ve üstümdeki switshirt’ü elleriyle sıkmaya başladı..

    ben ise her şeyin düzeleceğini, üzülmemesini söylüyordum.ama koca bir yalandı, bunu ikimizde biliyorduk.
    film beni sıkmıştı, çünkü gürültülü sahneleri yüzünden selin’e olan ilgimi dağıtıp duruyordu.
    selin’e gidelim mi diye sordum kısık sesle ama duymadı galiba.
    o başını kaldırdığı zaman filmin yansıyan ışığı göz yaşlarını fark etmemi sağladı. yanakları ıslanmıştı, elimle sildim ve

    ben:neden ağlıyorsun,ne oldu şimdi?
    selin:senden ayrılmak istemiyorum ben..
    ben:ayrılmayacağız merak etme..
    selin:volkan, yalan söyleyip durma bana..!dedi sinirlice.
    ben:ya tamam, sakin ol diyordum ve selin’i sakinleştirmeye çalışıyordum.

    filmin sonlarına doğru selin hıçkırarak ağlamaya başladı.

    ben:selinnnn…kendine gel lütfen!
    selin: (yüksek sesle)hiç kimse umurumda değil artık. anlıyor musun beni volkan!
    ben:hadi canım, çıkıp biraz yürüyelim. temiz hava iyi gelir dedim.

    dışarı çıktık ama selin’in ağlaması kesilmedi.

    ben:ya canım kendine gel, üzme beni de.millette bir şey var zannedecek.
    selin:gidelim buradan…
    ben:nereye gidelim? diye sordum. islak gözleriyle:
    “yanında uyuyabileceğim bir yere.. “dedi.

    otel

    aslında eve gidebilirdik ama fatih vardı ve selin’in nişanlı olduğunu biliyordu.
    bize gidebilirdik ama fatih’in bir yerde ağzından kaçırabilirdi veya yoldayken birlikte bizi biri görebilirdi.
    bu ihtimalleri göze alamadım, arabaya bindik ve bir otele gidelim mi? diye sordum.
    selin:fark etmez, dedi.
    arabaya binip,bir otele gittik ama kimliklerdeki soyadları farklı olduğu için oda vermediler. kızmıştım “size ne der gibi…”
    birkaç otel daha dolaştım buralarda da aynı tavırlarla karşılandım. asker ve otel memleketinde bize kimse oda vermek istemiyordu. garip!
    başka bir otele gidip 2 oda tutmaya karar verdim. sonuçta kimse bir şey diyemezdi.
    selin’e sen çık canım ben gelirim dedim ve arabayı otelin parkına park edip anahtarları görevliye teslim ettim.

    selin odasına çıkmıştı bende otel ücretlerini nakit ödeyip odama çıktım. otel’in içi dışından çok çok daha güzeldi, konforluydu.
    selin’e mesaj atıp istediği zaman gelebileceğini söyledim ve televizyonu açıp seyretmeye başladım.

    5-6 dakika sonra kapı çaldı, selindi gel içeri canım deyip, sağa sola bakındım ve kapıyı kapattım.
    selin:duş alacağım ben dedi.
    ben:tamam,al canım dedim.
    selin:ama sende gel...
    ben:selin duş almaya başlamıştı ben kıyafetlerimi çıkartırken.. yanına gittim.su buz gibiydi. fırladım dışarıya yeniden..
    ya selin bu su buz gibi…
    selin:ben alışkınım ve soğuk suda duş almayı seviyorum dedi.
    ben:sıcak suyu akmıyor mu buranın?
    selin:bilerek açmadım dedi ve hadi gel ya yanıma korkak olma bu kadar! dedi.

    suyun altına girdim ama 5 dakika kalabildim ve titreyerek çıktım.
    o ise her şey normalmiş gibi devam ediyordu.
    bu kadar soğuk suda duş mu alınırdı?
    ne yapmaya çalıştığına anlam verememiştim.
    kurulanıp bornozu giydim ama titremekten kendime gelemiyordum bir türlü..

    selin: (gülerek) bana baktı ve alemsin ya volkan!,dedi.
    ben:i̇lk defa buz gibi suyla duş aldım, normaldir.
    selin:”ilkler hep güzeldir” dedi.bir şey anlamalı mıydım, anlamadım.

    otel 2

    selin’in ilk birlikte olduğu kişi bendim.
    bunu ilk birlikteliğimizde titremesinden ve tecrübesizce yaptığı hareketlerinden anlamıştım.
    her şeyi geçtim baskıcı ve otoriter bir ailesi vardı ki zaten böyle bir şeyi evlilik dışı yaşamasına izin vermezlerdi.
    ayrıca antalyalı olmasına rağmen temizdi. benimde sırf 3-5 dakika uğruna bir kızın hayatını karartmaya hiç niyetim yoktu.
    .her zaman, nerde durmam gerektiğini bildim.
    selin’de saçlarını kuruladı, dudaklarına nemlendiricisini sürdü v sonra bornozunu giyip yanıma oturdu.

    selin: (gülerek)çok mu üşümüş benim yaramazım?ne düşünüyorsun? diye sordu.
    ben :seni… dedim düşüncelerimi örtmek istercesine..
    radyoyu açtım. tual-kasım çalıyordu..
    selin:hımm.. söyle bakalım nasıl düşünüyorsun beni?
    ben:şuan yanımda olduğun gibi dedim..
    selin yaklaştı ve yatağa uzandık.. onun hafif nemli saçlarıyla oyuyor ve deniz derinliğindeki gözlerinde kayboluyordum..
    ben:çok özledim seni ve hiç yanımdan ayrılmanı istemiyorum.
    bir de bu anın sonsuza dek sürmesini..
    selin:bence sen çok şey istiyorsun.
    ben:biliyorum ama istiyorum..
    selin:başka istediğin bir şey var mı?
    ben:evet, yalnızca seni istiyorum dedim kırık bir ses tonuyla.. selin gözlerini kapattı ve derin bir iç çekerek:
    “-hadi sarıl bana doya doya ve bir daha bırakma olur mu” dedi.

    ağlayamamak için kendimi zor tutuyordum. onun ise gözleri çoktan dolmuştu.
    sarıldım,hem de sımsıkı ve kalpten…bizim kaderimiz bu olmamalıydı.
    biliyorum çok yanlışlarım çoktu ama 1 kere şans yüzüme gülüp sevdiğim insanla evlenmeme izin verse başka bir şey istemeyecektim bu hayattan.

    selin’in sesiyle kendime geldim:
    -volkannn! hadi öp b
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    0
    otel 3

    se
    ben ise halen bir karar verme aşamasını bir sigara ile sonuçlandırmaya çalışıyordum..

    selin:volkannn…
    ben:efendim canım..
    selin:ne yapıyorsun balkonda?
    ben :erken uyandım, temiz hava alıyorum.
    selin:sabahın köründe sen sigara mı içiyorsun?

    sigara yüzünden tartıştık,aç karnında bir daha içmeyeceksin diye söz verdirdi.
    yanına gittim, yeniden birlikte olduk ve duş alıp oteli terk ettik.
    selin ile geri dönerken,ben hala karar verebilmiş değildim ve bunu da ona söylemek istemiyordum. sanki rüzgar bizi nereye savurursa onu yaparız dercesine…

    evine bırakmadan son kez bir kafede kahvaltı yaptık,pek bir şey yiyemedi üzüntüden.
    hasta olduğunu düşündüm veya yaşadıklarının ağırlığıdır dedim.
    ama ona” illa ben mi yedireyim sana papatyam“demekten de kaçınmadım ve zorla bir şeyler yemesini sağladım.”madem savaşmak istiyorsun, güçlü ol öyleyse” dedim..

    onu 1 sokak geride indirdim ve eve döndüm. yolda ağlıyordum,bir sürü fırsatı tepmiştim ve selin’de bunun farkındaydı.
    selin mesaj attı:
    -“eve vardığın zaman mesaj at,iyi olduğunu bilmek istiyorum canımm.”

    eve ağlayarak girdim ve odama geçip, hayat ile bağlarımı geçici olarak koparma kararı aldım.
    -selin’e mesaj yolladım “evdeyim ve iyiyim. merak etme, kocaman öptüm..”

    çok geçmeden hasta oldum ya soğuk duştan,ya da balkondan. burada tek yapmam gereken, mezuniyet töreni kalmıştı artık..
    selin’i unutmalı mıydım yoksa onunla gelecek hayalleri kurmalı mıydım?

    aslında eve gidebilirdim, sonuçta babam kalp krizi geçirmişti ve ben babama bir şey olsa burada üzüntüden ölürdüm. mezuniyet töreni sadece bir bahane idi, selin’i bırakıp gitmeyi göze alamadım.
    sanki halen ekgib bir şeyler vardı, yaşanması gereken..ama yaşanmamış!

    selin benimle birlikteyken, ailesiyle telefonunu açmadı diye tartışmış ve kızı fena azarlamışlar. bana konuyu anlatan bir mesaj yazdı.

    -“annem, ağzıma etti resmen. lütfen gidelim buralardan.eve dönmek istemiyorum ben volkan.”

    bunalim

    mezuniyet törenine birkaç gün kalmıştı ben ise bitik konuma gelmiştim. saç,sakal birbirine karışmış, tuvalet dışında odasından çıkmayan garip bir kişilik olmuştum.
    doğru dürüst yemekte yiyemiyordum eskisi gibi…

    ajandamız olduğunu söylemiştim selin ile birlikte yazdığımız ve bir onda bir bende kalıyordu.
    böylelikle içimizden gelenleri yazıyorduk ve tartışmalarda bu kırmızı ajanda durumu kurtarıyordu.son bende kalmıştı ve ben sayfalarını çoktan okumaya başlamıştım.ama gerçek yaşamdan düşünceler peşimi birakmıyordu:

    selin’in son mesajı gözlerimin önünden gitmiyordu ve ben halen bir cevap yazamamıştım.
    mesaj geldi, sevinçle burukluk arasında selin’den olduğunu düşünerek açtım. burcu’ydu.

    “-volkn znyt trnine brlkte gdyruz. untmdn dgl mi?” kız adımı bile kısaltarak yazıyordu. ilginç ve komik geldi. gülümsedim…

    selin, düşüncelerimin tamdıbını kaplıyorken burcu’yu düşünemiyordum bile.
    hele mezuniyet törenine selin’de gelirse ve beni burcu ile birlikte görürse.. küfür etsem daha iyiydi.
    selin’i bırakmayı düşünmüyordum, çünkü onu ilk günkü kadar sevebiliyordum. oysa kimseyi böyle sevemedim ki ben.. dedim..
    beni cevap yazmaktan vazgeçiren selin olmuştu.ama yeni bir mesaj daha geldi. burcu’dan yazmış yine.

    -“ordmsın?cvp yzmk çk mu zr?sna gre hzrlk ypcm.acl br cvp yz bna..” aslında kıza söz vermiştim yarım ağızla da olsa ama selin’e vereceğim acı, bana verdiğim o sözlerimi bile geri yediriyordu. oysa ben sözünden asla vazgeçen biri değildim.

    burcu’ya cevap yazma zorunluluğunda hissettim kendimi. sonuçta o da bir insandı ve değer vermesem de o bana değer veriyordu.

    “selam burcu. kesin bir şey söyleyemiyorum, daha zamanımız var. sana haber vereceğim”

    fazla geçmeden yanıt geldi.

    “brlkte gtmycksek br dha msj yzma ve snnle grşmylm olr mu?bye..”

    elimde neler var diye düşünmeliydim olasılıkları acilen.

    -burcu ile mezuniyete gitmesem bitirecekti ve bir daha görüşemeyecektik.
    -burcu ile gidersem selin görebilirdi ve benim için çok daha değerli selin’i kaybetmek olurdu bu.
    -mezuniyete her ikisi ile birlikte gitmesem selin’i göremezdim, burcu ile de biterdi.yok yok bu hepsinden çok saçma oldu.

    ben bunları düşünürken fatih girdi eve, benim odaya yöneldi ve kapıyı çaldı. buzlu camdan görebiliyordum o’nu.
    i̇çeri girerek odaya baktı ve:
    fatih: (odanın darmadağın olmasını ve beni kast ederek)olm bu ne hal?
    ben:yok bir şey ya fatih.
    fatih:kalk toparlan biraz.bu gece misafirler gelecek. sana neler oluyor çözemiyorum volkan.
    ben:hayırdır,kim geliyor? hatun mu yaptın yoksa?

    fatih:kalk yataktan, şuraları toparlayalım biraz.. kendine de çeki düzen ver biraz. hadiii!

    fatih kimin geleceğini söylememişti yarım ağızla bile olsa.
    ayağa kalktım ve odamı fatih ile birlikte toparlarken kararımı vermiştim.bir hayatı kendimle birlikte mahvetmiştim ve bir başka hayatı aynı hale getirmek istemiyordum.

    mezuniyete gidecektim..ama burcu ile değil!

    mi̇safi̇r

    fatih ile odamı toparladıktan sonra, bulaşıkları yıkadık ve ben berbere gittim. döndüğümde ise küçük bir şok yaşadım..
    ayfer ve arkadaşı bizdeydi ama neden gelmişlerdi?
    odaya girip selamlaştık ve ayfer’in yanındaki kızın adının sibel olduğunu öğrendim.
    ayfer ile fatih konuşuyorlardı ve konuşmalarındaki sıcaklıktan aralarında bir ilişki olduğunu anlamıştım.
    bunca zaman neden birlikte değillerdi onu anlamamıştım.
    sibel beyaz tenli, balık etliydi ve bana göre güzel sayılabilecek kategorideydi.
    biraz basenliydi, uzun saçları düz, bakımlı ve yüzü ise bebek gibi masumdu.
    sibel’e yönelerek sıkılmasın diye birkaç soru sordum;

    ben:nerelisin sibel?
    sibel:i̇stanbulluyum.sen nerelisin?
    ben:sakaryalıyım dedim.
    sibel:gelmiştim sakarya’ya.
    ben:beğendin mi peki?
    sibel:hayır. çark caddesi mi ne vardı sizin orda erkekler laf atmıştı bana. sinir olmuştum.
    ben: (kendi şehrimin sap tiplerinden utanarak) doğrudur, sakarya’da var böyle bolca tip. dedim. sakarya’da ne giydiğini merak etmiştim, çünkü biraz açık giyinin o merkez caddesinde bile kesin lafla veya başka bir şekilde taciz ederlerdi.
    sibel:i̇stanbul hiç böyle bir yer değil dedi. fatih ve ayfer ile aynı sınıftasın değil mi?
    ben:evet dedim.son sınıfta mısın sende?
    sibel:evet dedi.
    ben:gelecek misin törene? kızlar tören, etkinlik gibi organizasyonları kolay kolay kaçırmazdı, amaç hayatında biri olup olmadığını öğrenmekti.
    sibel konuşurken gözlerine baktım. sıcaktı,kişiliğini de sözcüklere yansıtabiliyordu.

    fatih ve ayfer biz nescafe yapıp geliyoruz. evden bir şeylerde yapıp getirmiştim.siz oturun biz geliyoruz dedi ve kalktılar.

    sibel ile baş başa kalmıştım. onun beyaz teninde yalnızlıktan mı yoksa bakışlarımdan mı yanakları utançtan kırmızı olmuştu.ama konuşurken gülümsemeye devam ederek,
    bu utancını gizlemeye çalışıyor, gözlerime bakmaktan kaçınıyordu.
    utangaç tavırları ve kişiliği onu hoş bir kız yapmaya yetiyordu.
    törene kız arkadaşlarıyla katılacaktı ki bu da “ben yalnızım” demekti.

    sibel’in sorusu ile irkilmiştim ama bir tek “gidiyorsun?” kısmını anladım ve “üzgünüm” deyip soruyu tekrar etmesini rica ettim.
    sibel:sen kiminle gidiyorsun?
    ben: (gülerek) sanırım kimseyle dedim.
    su tören ve balo’da beraber olmamıza izin vermeyecekti ve bunun için elinden geleni yapacağına emindim.
    düşman gibiydik ve ben su’nun hep aleyhime uğraştığını biliyordum.

    sibel: (aldığı cevabın etkisiyle gülümseyerek) okul bitti sayılır ne yapmayı düşünüyorsun peki?
    ben:bir iş bulup, çalışırım ama sakarya’da kalır mıyım bilmiyorum dedim.
    sibel:istanbul’u dene.hem iş olanakları çok fazla hemde güzel şehir.
    ben:oranın trafiği kötü.hem orda çalışsam bile çalıştığım sağa sola gider, elimde bir şey kalmaz bana dedim ve ekledim i̇stanbul’da nerdesin?
    sibel:maltepe’de oturuyoruz. ablam bankacı, babam ise öğretmen. emekli oldu geçen sene..
    sibel’in sözünün yarısında fatih ile ayfer odaya girdiler ve nescafeler, kuru pastalar eşliğinde televizyon seyrediyorduk.
    fatih ile ayfer, kendi aralarında konuşmaya başlamıştı.

    ben:sibel tavla biliyor musun?
    sibel: (gülerek) tabiî ki biliyorum.
    ben:hadi oynayalım,o zaman dedim.ama gülerek boş boş olmaz haberin olsun dedim.
    gösterdiğim yakınlık, sibel’in hoşuna gitmişti.

    sibel: (gülerek ve kendine güvenen bir tavırla)neyine oynamak istiyorsun peki?
    ben: ben yenersem i̇stanbul’a geldiğimde beni gezdireceksin. peki sen?
    sibel: (gülerek)bir dahaki görüşmemizde benim için kek yapacaksın.

    hayatımda kek yapmamıştım oysa, kesin berbat ederdim. yenilmemeliydim,yoksa işim kötüydü.
    güle oynaya başladığımız tavla da,biraz da şansın yardımıyla skoru 4-4’e getirebilmiştim.
    sibel, tavlayı çok agresif oynuyordu ve stratejisi çabuk kaçıp, çıkmamı engelleme üzerine kuruluydu ama yenilmişti ve ben derin bir oh! çekmiştim.

    sibel:ya sen hile yaptıınnn!
    ben:yok vallaha hile yapmadan oynadım dedim gülerek..
    fatih:bitti mi sizin tavla?
    ben:evet, sibel yenildi dedim.bir kızın beni yenmesine izin veremezdim…
    fatih:okey oynayalım o zaman.
    ben:gel bakalım takımlara fatih dedim.
    fatih ile odadan ayrıldık, okey takımını bir leğenin içinde saklıyorduk ama bulmamız kolay olmadı.
    odaya girdik, çiftli oynayacaktık ve sibel benim partnerim olac
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    0
    okey

    okey takımını odaya taşıdık ve masanın üzerini boşaltarak sandalye getirdik.
    ben odaya gidip skor için tabela hazırladım ve sibel’in karşısına oturdum.
    fatih:eee, neyine oynayacağız dedi.
    ayfer:evet,bir şeyine oynayalım dedi.
    sibel: (gülerek) bu akşam yeterince kaybettim ben.
    ben:eğirdir gezisine oynayalım dedim.
    fatih:nasıl yani? dedi
    ben:eğer siz yenerseniz eğirdir’de biz sizi ağırlarız. yenilirseniz de siz bizi ağırlarsınız.
    sibel:bana uyar dedi.
    ayfer:tamam, oynayalım bakalım dedi ve fatih’e dönerek;
    -“sakın yenilme, döverim vallaha seni” dedi. fatih güldü ve “tamam” dedi.

    başlayalı fazla olmamıştı ama sibel o akşam acayip ballıydı.ben bile “yok artık!”demiştim. tabelayı sibel tutuyordu. duruma bakma bahanesi ile yazısına baktım, küçük ve tane tane yazıyordu.

    21’de bitecekti ve durum;

    fatih-ayfer:8
    ben-sibel:15

    daha sonradan ayfer toparladı birkaç bitiş sayesinde.biz bir türlü oyunu bitiremiyorduk.. geç olmuştu ama sonuçta araba vardı, yani kızları bırakabilirdik.

    sonuç: 4-2 fatih ile ayfer öndeyken mola verdik. fatih gülerek nescafe yapalım “beleş eğirdir yoldaaa..” dedi. sibel saçlarıyla oynuyordu ve ayfer’de fatih ile içeriye gitmişti.

    sibel oturduğu yerden kalktı ve bana evinizi gezdirir misin? dedi. olur dedim ve odama zütürdüm.
    bilgisayar masasının altından kablolar fışkırıyordu, görüntü iğrençti ve ben ayağımla kabloları içeri doğru ittirdim. sibel duvardaki karakalem resimlere bakıyordu.

    sibel:bunları kim yaptı?
    ben:bizim sınıfta günay diye gitarcı bir çocuk var. okula ilk başladığım zamanlar ona yaptırmıştım. odamı toplamıştım allahtan!

    sibel yatağımın üzerine oturdu. etrafa ve notlarıma göz gezdirdikten sonra sordu.

    sibel:odanda kül tablası var.ne zamandır sigara içiyorsun?
    ben:yeni başladım sayılır.
    sibel:şaka mı yapıyorsun?
    ben:ciddiyim dedim.
    sibel:bu kırmızı ajanda ne?
    ben:benim günlüğüm.. yalandı selin ve bana ait şeyler vardı.
    sibel:bir erkek günlük yazar mıydı? bakabiliriyim izninle?
    ben:başka zaman bakarız hadi başka odaları da gezelim diyerek elinden ajandayı aldım ve sakladım..
    koşturarak sibel’i yakaladım ve fatihin odasına girdik,1-2 dakika olmadan fatih ile ayfer bizim yanımıza sessizce geldiler ve arkamızdan;

    ayfer:basıldınız….!ne yapıyorsunuz?
    sibel:hiç!!! dedi.şey volkan bana evi gezdiriyordu.
    utanmıştı ve yeniden yanakları kızardı. odadan çıkarken ayfer’e bir şeyler söyledi ve kolunu çimdikledi. kendi kendime” beni zor durumda bırakmasana kızım! demiştir kesin dedim ve gülerek masaya oturdum.
    nescafelerimizi yudumluyorduk, gözlerim sibel’in dudaklarına takıldı. kırık, kuru, ince ve güzeldi... o’na baktığımı fark etti ve bana “elin nasıl?” işareti yaptı..
    son ele gelmiştik, yenilirsek kaybedecektik.
    elim iyi sayılırdı ama fatih ölümüne taşlıyor, yerden başka şansım kalmıyordu.
    sibel son taşayım sinyali verdi ama önce ayfer bitti.
    Tümünü Göster
    ···