1. 1.
    0
    si̇bel 2

    sibel bizde mi diye kalkıp bakamadım.. belki de gördüğüm rüya beni korkutmuştur bilmiyorum.
    dün gecenin bana getirdikleri hem beni hem de düşüncelerimi yormuştu.her şey tam yoluna girdi derken sil baştan yapıyordum ki selin’i hangi şekilde olursa olsun görmek, beni derinden etkiliyor onunla ilgili her şeyi tekrar hatırlatıyordu..

    her karesine hatıralarımızı işlediğimiz bu kentin sokaklarında, selin’i başka bedenlerde mi arıyordum ben yoksa gerçekten başkasını sevmeye mi çabalıyordum kendimde bilmiyordum…bildiğim tek şey selin’i hatırladıkça acı çektiğimdi. benim ise tek istediğim bir şey vardı o da mutlu olabilmek, tıpkı diğer insanlar gibi…

    yine kendi dünyama ait düşüncelerde kaybolmuş, çoktan uykuya dalmıştım. uykumu bölen fatih’in birazda olsa sinirli sesi oldu.

    -volkan, uyansana artık. kaçıncıya geliyorum biliyor musun?

    ben:ne oldu fatih?dur ya!biraz daha uyuyayım..
    fatih:sibel’e ayıp oluyor ama…
    kahretsin, sibel bizdeydi doğru ya!fatih sibel’e ayıp oluyor deyince kendime gelmiştim, büyük ihtimalle ya sibel bizdeydi ya da plan dahilinde görüşecektik.ben ise sibel ile ilgili bir şeyi yeniden kaçırmak istemiyordum.

    ben:üstümü giyip geliyorum fatih dedim.
    fatih:çabuk ol dedi ve gitti.

    yataktan doğrulduğum sırada başımda fena bir ağrı oluştu. sanki içip yatmışım gibi. kıyafetlerimi giydim ve odamdan lavaboya yöneldim.

    mutfaktan fatih ile ayfer’in sesleri geliyordu ve kendime gelmeden mutfağa dalmak istemiyordum. ayfer buradaydı, güzel öyleyse sibel’de buradadır büyük ihtimalle.. dedim kendi kendime…
    elimi yüzümü iyice yıkadım, kendime gelmem gerekiyordu. aynada kendime baktım.. yalanı yalanla örttüğüm, gerçekleri söyleyemediğim, arkadaşlarım vardı. kendimi adi biri gibi hissedince gözlerimi aynadan kaçırdım. mutfaktan güzel kokular geliyordu ve ben kokuyu takip edercesine o tarafa doğru yöneldim..

    i̇çeri girince ayfer sosis kızartıyordu fatih ise masayı hazırlıyordu:

    ben:günaydın!
    ayfer:oo volki, günaydın!nerelerdesin sen?
    fatih:günaydın volkan.

    gözlerim sibel’i aradı ama bulamadı. gitmişti galiba, üzüntüden..kahretsin! dedim içimden. arkamdan gelen gülen o sesle irkildim.
    -günaydın uykucu,iyi uyuyabildin mi?
    si̇bel 3

    sibel, dün gece onu selin yüzünden bıraktığımı bilse yine gülerek bu soruyu sorar mıydı bana diye düşündüm.. boşver bunları volkan diyerek dün geceyi unutmak istercesine:

    ben: günaydın sibel. nasılsın?
    sibel:iyiyim,her şey yolunda değil mi?
    ben:evet, üzgünüm gerçekten.
    ayfer: (araya girerek) soruma cevap vermedin volkiiii..
    ben:kusura bakma ayfer. dün gece sakarya’dan misafirler gelmiş, burada evleri var. onlar aradı ve dönmeme izin vermedi. önce yemek yedik sonra oturduk, geç oldu ben gideyim dedim ama olmaz öyle şey dediler ve zorunlu misafir oldum. sabah erkenden gelebildim.

    kendi arkadaşlarıma bile resmen yalancının teki olmuştum ve yalanımı ise ustaca söylemiştim.

    ayfer:bizde seni bekledik gelirsin diye, sonra eve geldik.

    ayfer bunları söylerken sibel içeri gitti, gece ile ilgili tek bir kelime etmedi. kırmıştım galiba onu, bende olsam bende kırılırdım..off çektim ama içimden!

    sibel geldi içeri, elinde ise ona aldığım güller…solmadan bir şeye koyalım bunları.

    ben sevinmiştim, aldığım güllere değer veren biri bana da değer veriyor deyip kendimce genellemelere başlamıştım.

    sibel çiçekleri koymak için bir şey aradı ama bulamadı. daha doğrusu vazo benzeri bir şey yoktu. odama gittim, boş bir pet şişeyi yarısından kesip sibel’e verdim.

    ben:üzgünüm, daha vazo alamadık..
    sibel: (gülerek) yok ya düşündüğün şeye bak dedi gülleri içine koydu ve pet şişeye biraz su doldurdu.
    ekledi:
    -keşke dün gece gitmeseydin volkan.
    ben:gitmek istemediğimi sizde biliyorsunuz. üzgünüm gerçekten dedim.

    sibel bu mahcubiyet karşısında daha fazla direnemedi. aslında gayet rahat biriyimdir ama sibel karşısında bu arsız duygularımı sergilemek istemiyordum.

    sibel:(gülücükle)tamam, tamam.affettik.ama bir daha bizi bırakıp gitmek yok, söz mü?

    ben:umarım böyle bir şeyi yeniden yapmak zorunda kalmam dedim. içimden ah selin! başıma açtığın dertlere bak! diye ekledim

    ayfer:bugün bizi nereye zütüreceksin volki?
    ben:siz nereye gitmek istiyorsunuz?
    ayfer:gündüz alışveriş merkezlerini gezer, sinemaya gideriz. gece birlikte, pasha’ya gidelim mi? ayfer’in o sözünden sonra selin ile doğum gününü kutladığımız o gece aklıma geldi ama gitmeyelim diyemedim.

    ben:tabi,siz nasıl isterseniz dedim. içim buruktu,ilk kez selin’den sonra biriyle sinemaya ve selin’in doğum gününü kutladığı o mekana başkasıyla birlikte adım atacaktım.bu kutsal bir şeyi bozmak gibiydi.. üzücü!

    sibel:(gülerek) volkan kendine gelememiş halen. dedi. çaydanlık ve sıcak su ile bardağımı uzatmamı bekliyordu.

    ben:pardon, dalmışım bir an dedim. bardağımı uzattım ve teşekkür ederim sibel dedim.

    sibel:nerelere dalıp gidiyorsun böyle? diyerek ağzımı aradı.

    ben:dün gece sizden ayrıldıktan sonra bir kaza atlattım dedim.. yalan değildi aslında ama bunu düşünmüyordum tabi..

    sibel:yaa, geçmiş olsun.

    ben:alıştım artık dedim.. sibel’i özlemiştim ve öğrenci evi de olsa onun yaşadığım evde olması benim hoşuma gidiyordu.

    sibel çaydanlığı bıraktı ve gülleri masanın bir ucuna koyup, güllere baktıktan sonra bana teşekkür ederim diyen bir gülücük verdi..

    ben ise sibel’in gözlerine bakıyordum ve o gülümseyince bugün hiç elimi tutmadığını ve yakınlık göstermediğini fark ettim.

    aramıza giren bu soğukluk hep selin yüzündendi.ah!selin.. hayatım kaydı senin yüzünden!..

    ayfer:sosislerde geldiii…
    ayfer tabaklara servis yaparken:
    ben:fazla almayım ben. dedim ama ayfer’in anne tarzı bakışından sonra ısrar etmek istemedim.
    sibel: (gülerek)ayfer, uğraşmasana volkan’la! diyerek elimi tuttu. beni şımartıyordu.. sevinmiştim.

    ayfer:tamam be,size iyilikte yaramıyor dedi ve oturdu.

    ben ise sibel’e ve onun şeker gülüşlerinde takılı kalmıştım
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    ananın dıbına koyayım özet geç huur çocuğu
    ···
  3. 3.
    0
    @1 sayın amlı; bu kadar uzun bir yazıyı nasıl okumamızı bekliyorsunuz. üstelik de hiç güzel bir yazıya benzemiyooo şimdi gibtir git laaaan
    ···
  4. 4.
    0
    abi ben dün millete kızıyordum yazdığım yazı çok uzun okmuyorlar diye sen benide geçmişsin be kardeşim. ohaaa! bunu bu sözlükte okuycak dam bulamassın söyliyim sana. uzun yazı okuma özürlüler zaten bide seninki çok uzun olmuş bak benimkine bunu bile okumadı herifler. (bkz: Size Bir Kıza Vriln Güvenin Nasıl Son Bulduğnu)
    ···
  5. 5.
    0
    dh terk
    ···
  6. 6.
    0
    @1 gibtir git lan
    ···
  7. 7.
    0
    özet geç bin .
    ···
  8. 8.
    0
    rezereved
    ···
  9. 9.
    0
    kendi hayatımı gibten sanırdım, ibret aldım
    ···
  10. 10.
    0
    büyük ihtimalle okumam ama reserved
    ···
  11. 11.
    0
    panpalar rakı balık devam etsin diyorsanız http://www.kacsantim.org/...erbulentSenturk1308304955
    ···
  12. 12.
    0
    okuduğunuz için teşekkürler.
    ···
  13. 13.
    0
    hatiralar ve yalanlar

    sibel’in masumca savunması ona olan ilgimin boş olmadığını göstermişti.biz kahvaltıya devam ederken, odamdan mesaj sesi geldi.
    sibel ile bir an göz göze geldik.

    sibel:(bozulmuş bir tavırla) boyna kimden mesaj geliyor sana?

    ben:dün geceki akrabalardandır sanırım..eve varınca haber ver dediler ama yorgun, argın gelince mesaj atmaya fırsat bulamadan uyuyakalmışım.

    bir yalan, diğer yalanları da peşinde sürüklüyordu ve sibel doğruları arasa da ben bunu ona vermek istemiyordum.

    senin yüzünden selin! selin…selin'i hatırladım yine,ona ait herşeyi.

    ben, selin yasin ve su. dersten sonra merkeze inip, yeni

    açılan bir kafenin şark köşesine oturup ısınmıştık. yasin ile su baş başa konuşuyordu.

    selin:canımmm.. senden bir şey isteyeceğim..
    ben:dinliyorum papatyam..
    selin:burayı sevmediğimi biliyorsun. seninle her caddesinde, hatta sokağında bir anım olsun istiyorum.
    belki gelecekte hatırlayınca sevebilirim o zaman.
    ben:ne tür anılardan bahsediyorsun tam olarak anlamadım..

    ama o çok güzel anlatmasını bildi.bir kez yine yasin ve su önden yürürken biz arkadan geliyorduk.
    ve selin uyardığım halde aytaç ile beni o kadar sinir etmişti ki kendimi tutamayıp tokat atmıştım.

    az ilerisinde de yolun ortasında öpmüştüm.yol ortasında tartıştığımız günler olmuştu ve benim onu masada bırakıp çekip gittiğim günler…

    kızıyordum, belki o da bana kızıyordu ama ikimizde birbirimizden vazgeçemiyorduk.
    selin’in istediği olmuştu evimizden uzak bu garip şehrin her yerine selin ile sevgimi işlemiştik.o’nun doğum günü, evlilik ile konuşmalarımız,ilk çocuğumuz…

    bazı anlar vardır sadece yaşanır ve insanın hayatında derin kegibler bırakır. sanırım biz o anların çoğunu selin ile birlikte yaşamıştık..

    selin…!onu isparta’da yalnız bırakıp birkaç günlüğüne sakarya’ya gidip geldikten sonra kendi başına terminale gelip beni karşılamıştı.

    otobüsten indiğim zaman ise boynuma atlamış, sevinci ise bir an da gözyaşlarına dönüşmüştü..“canım seni çok özledim, beni bir daha bırakıp gitme” demişti.

    selin.. bana bu dünyada her şeyi yaşatan ve yaşayan tek varlıktı.
    i̇lişkimiz başladıktan sonra içkiyi yasaklamıştı, gece hayatımı ise tamamen bitirmişti..
    boş zamanlarımda takıldığım bilgisayar oyunlarını ise ya ben ya da oyunların, seçimini yap! diyerek zorla bıraktırmıştı..
    hayatımdaki o en doğru kişi, şimdi ise yalanlarım oluvermişti...

    onca şeyden sonra sibel ile geçmişe sünger çekip kısa bir sürede yeniden yaşayabilir miydim, bilmiyorum..

    tek bildiğim, sorunlu olduğum kendi sorunlarımda boğulduğumdu.. gizlemeyi beceremiyordum çünkü.

    sibel:(kolumdan dürterek) burada mısın volkan?

    ben:evet, biraz başım ağrıyor. dün geceden kalma sanırım dedim.

    sibel:aspirin vermemi ister misin?

    aslında içsem iyi olurdu ama selin’in ilaç aldığı zaman aklıma gelince,

    ben:yok,yok düzelirim ben. izninizle dedim…masadan kalktım ve odama doğru giderken

    ayfer:kendini iyi hissetmiyorsan gitmeyelim volki..

    ben:(dönerek)abartma,o kadarda değil dedim.

    odama geldim, yatağıma oturdum ve kimin mesaj attığını merak ettim.

    selin’den geliyordu

    -bugün görüşelim mi canım?
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    0
    rota

    selin’in mesajının verdiği ağırlık ve baskıyla yatağıma uzandım.
    hayatımda selin ile ilgili almam gereken kararlar vardı ama hep tek başımdaydım ve bunu yalnız yapmak zorundaydım.

    kafamda sorular uçuşuyordu ve ben hangisi doğru hangisi yanlış karar veremiyordum.

    selin ile görüşürsem sibel’den vazgeçmek zorundaydım.
    sibel ile görüşürsem ve selin’e ters bir şey söyleyecek olursam, yine bir aptallık yapabilirdi.bu sefer şanslı da olmayabilirdim üstelik.

    selin’i seviyordum ama onu sevmek yetmiyordu işte.ya hayatıma onsuz devam edecektim ya da 1 günlüğüne de olsa selin’i yaşayabilecektim.. tıpkı o eski ama mutlu günlerdeki gibi!

    bu gel-git içerisinde kayboluyordum ama bir cevap vermek zorundaydım selin’e.
    hem de onun kırılmayacağı ve üzülmeyeceği bir şekilde.

    elime telefonu aldım ve mesaj yazmaya çalıştım ama bir yazıyor bir siliyordum. çünkü yazdıklarım bana bile mantıksız gelirken selin’i nasıl kandıracaktım.

    “üzgünüm, kendimi iyi hissetmiyorum. görüşemeyeceğiz sanırım” diye mesaj attım.1 yalan da selin’e söylemiştim.

    ne biçim bir ilişkim vardı daha doğrusu hayatım? oysa bende başkaları gibi normal ve mutlu bir ilişki istiyordum. sessizliği bölen mesaj sesiyle irkildim.hay…!telefonun sesini kısmayı unutmuşum. sibel sormasa bari..

    selin:“yaa.. yanına gelmemi ister misin?

    ben bu mesajı okurken fatih ile ayfer masayı topluyordu ve gülüşüyorlardı. çatal,kaşık seslerini duyabiliyordum.

    ben şimdi gel de işin içinden çıkabilirsen çık derken odamın kapısında sibel belirdi. kapımı kapatma gereği duymamıştım..

    sibel:”gelebilirmiyim?” dedi.
    ben:tabi gelsene.. dedim.
    sibel:mesajlaşıyor musun? dedi.
    ben:hayır dedim, biraz toparlanmaya çalışıyorum ve ekledim.. sibel!dün gece için gerçekten çok üzgünüm,ne olur unutalım olur mu?
    sibel:ben çoktan unuttum bile.sen orda mısın?
    ben:gittiğime çok pişman oldum. hele seninle birlikte geçirilecek zamanım varken..
    sibel:biliyorum, gitmek istemediğini fatih söyledi zaten dedi.

    ben başımın ağrıdığına sibel’i inandırmak için elimi başıma zütürdüm ve

    ben:başımda geçmedi bir türlü..
    sibel:dur dedi.. rahatla biraz. minik ellerini şakaklarıma koydu ve masaj tarzı bir şey yapmaya başladı. acayip rahatlatıcı gelmişti...

    sibel:nasıl masaj iyi geldi mi?
    ben:(rahat bir tavırla ve gülümseyerek):hımmm.. evet!devam et dedim.
    sibel’in minik ellerini ellerime aldım ve onun rüyalarıma bile giren o kırmızı dudaklarını öpmek için harekete geçmiştim.

    sibel:dur yapma volkan, şimdi olmaz..!

    anti̇k kent

    sibel’den beklemediğim bu hareket beni çok şaşırtmıştı.
    sibel, geri çekildi ve ekledi:

    sibel:üzgünüm, daha ilişkinin başındayız ve daha kendimi hazır hissetmiyorum volkan. bunu söylerken yanakları pembeleşmişti ve ben utandığını anlamıştım.

    ben:asıl ben üzgünüm sibel, söylemen iyi oldu. istemediğin bir şeye zorlayacaktım seni.ne saçmalıyorum ben yaa,bal gibi öpmek istiyordum ve sibel beni ret etmişti,ben ise ona zırvalıyorum…hazır olma kavramı kızdan kıza değişiyor mu hem? yoksa zamana veya kişilere mi bağlıydı?

    sibel yanıma doğru geldi ve ellerini başımın yanına koydu. ardından kulağıma yaklaşarak

    sibel:seni tanımam için zaman ver bana. olur mu?

    geri çekilirken o öpemediğim kırmızı ve tatlı dudaklarıyla yanağıma öpücük bıraktı. çok heyecanlanmıştım, belki öper dedim ama fena yanılmıştım.bir kez yalnızca tek bir kez öpebilseydim belki bana yeterdi..ama izin vermedi. üzülmüştüm ve yanağıma aldığım o öpücüğe razı kaldım..

    ben:sen nasıl istersen sibel dedim..

    aslında gezmeyi severim,ama araba 1 öğrenci için lüks kavramdı. arabasız gezmek ise pek eğlenceli değildi.
    selin ile merak ettiğimiz ve hep gitmek istediğimiz ama yol mesafesini göze alamadığımız antik kent vardı. şehrin biraz dışarısında…
    hem şehir merkezi hep aynıydı, alış veriş yapanlar..bir kafede yemek yiyenler veya elinde poşetlerle evine dönenler.. farklılık adına güzel olabilirdi.

    ben:sibel fotoğraf makinen yanında mı?

    sibel:neden sordun?

    ben:burada bir antik kent varmış, oraya gidelim mi bugün? çok merak ediyorum ama halen göremedim ben.

    sibel: (gülerek) müthiş bir fikir! bana uyar dedi ve ayfer.. ayfeeer! diyerek odadan çıktı.

    sibel, beni yatağımda buruk bir şekilde bırakıp gitmişti ve ben üzülmüştüm. nedir bu kızların gezme sevgisi allah aşkına?

    mesaj aklıma geldi. halen selin’e yok gelme falan dememiştim. inşallah yola çıkmamıştır kendi başına.

    selin buraya gelse, olacakları bile düşünemiyordum. selin,sibel’den ufak tefek olsa da parçalardı sibel’i.daha önce aldatmıştım selin’i ama kendi evimde değil ve aldattığım kişiyi de söylememiştim selin’e.

    bir şey bulmalıyım, allah’ım…

    “fatih evde, gelme sakın” diye yazdım. fatih biraz düşük çeneli olduğundan selin risk almak istemeyecekti bende yırtacaktım.

    aradan 1-2 dakika geçti ve selin cevap yazdı.
    selin:”yaaa!hay aksi. göndersene fatih’i..”

    ben:”nereye gönderiyim ya ev onunda evi” sanki bakkala çocuk gönder der gibi…selin’in pes etmesini bekliyordum ama bir türlü pes etmiyordu..

    selin:tamam,bir şeye ihtiyacın olursa haber ver.ben hemen gelirim tamam mı canım? optm.

    i̇çimden kızın yarın nişanlısı gelecek o ise bana gelmek istiyor.her şey bir yana tatlım, canım,öptüm.. fazlaydı bence..

    ben:”tamam, kendine iyi bak ve hoşça kal!” dedim. telefonu yatağımın köşesine attım ve esnerken hızlıca sibel girdi odaya..

    sibel:(gülerek) volkan ne zaman gidiyoruz antik kente?

    ben:sen ne zaman istersen sibel..!?

    sibel:tamam, hazırlanıp çıkalım o zaman
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    anti̇k kent 2

    ben:tamam şimdi hazırlanıyorum o zaman dedim. sibel içeri gitti bende odanın kapısını kapatıp, güzel giysilerimi giymeye karar verdim.

    üstümü giydikten sonra birazda parfüm sıktım ve mutfağa yöneldim.

    fatih ile ayfer birlikte konuşuyorlardı.ben girince:

    ayfer:antik kente mi gidiyoruz volki?

    ben:siz nereye gitmek isterseniz.. benim için fark etmez dedim.

    ayfer:kek yapayım mı? orda yeriz..

    ben:ne gerek var ya?onla uğraşana kadar çok vakit geçer. yolda durup bir şeyler alırız.

    fatih:gitmişken mangalda yapalım volkan.

    ben:güzel olur vallaha ,iyi akıl ettinde mangal yok ki.

    fatih:alırız olm 10-15 liralık ucuzlarından..

    sibel yanımıza geldi ve ayfer’e dönüp:

    sibel:önce eve gidelim mi?böyle gitmek istemiyorum oraya..

    ayfer:gidelim ya,gideriz dimi volkiii?

    ben:gideriz sorun olmaz..

    evden ayferlere doğru yola çıktık.bir evin önünde:

    sibel:burada dur dedi.

    ben:arabayı kenara çektim ve “burası mı, geldik mi?”

    sibel:yok az ileride. arabadan indiğimizi görmesin çevredekiler..

    kızlar indi ve yürüyüp sokaktan saparak gözden kayboldular.

    fatih:volkan.. dün gece nerdeydin söyle lan?!

    ben:neden sordun bunu şimdi? söyledim ya hem..

    fatih:sen yine bir haltlar karıştırdın ama dur bakalım.. öğrenirim ben!

    ben:olm ajan(ayfer’e bilgi taşıyan) falan mısın? salak salak konuşmasana..

    fatih:benim tanıdığım volkan,(sibel’i kast ederek) böyle bir kızı bırakıp gitmezdi.
    salak salak davranan sensin bence.

    ben:merak etme fatih, dün gece acayip eğlendim, hatta 1 kız yetmedi birkaç tane daha çağırdım..

    fatih:sen nereye gittim dedin bana?

    ben:yakınlarımın …. bir evi var. orada kaldık dün gece. onlarda ispartalılar ve kırk yılda bir geliyorlar. istersen gidelim ama gidersek bırakmazlar, haberin olsun.

    fatih resmen beni sorguya çekiyordu. aslında yakınlarım ve onların burada evi olduğu gerçekti, çok nadirde olsa onlara gidip isparta’ya özgün birkaç yemek tatma fırsatım bile olmuştu.o yüzden rahattım,ama gelip gelmediklerini bilmiyordum.

    fatih:yok, saçmalama olm. tamam inandım..(gülerek) sibel ile aran nasıl lan?

    ben:her şey güzel gidiyor. umarım sorun olmazda böyle devam eder.

    hadi çıkıp birer sigara içelim..

    arabanın torpido gözüne bıraktığım sigardan 2 dal aldım ve dışarı çıktık. hava güneşli ve sıcaktı..

    fatih:zaten bu ilişkiyi de mahvet ilk ben senin azına…

    ben:yavaş lan yavaş.. bazen kendini kaybediyorsun.sen bırak şunu bunu da para durumu nasıl?

    fatih:annem daha yeni 200 lira yatırmış. gece canlı müzikten dönerken çektik.

    ben:giderken bende biraz çekeyim bankadan. bakarsın yetmez, oralarda parasız kalmayalım. haritayı çıkartsana..

    fatih:nerde?

    ben:şurada,ön güneşliğin altında…

    haritadan baktık, baya uzaktı.

    fatih:uhhh! bu kadar uzak mı lan burası?

    ben:ne sanıyorsun..

    biz haritaya bakarken kızlar geldi.. sibel,lacivert bir tişört altına petrol rengi kot ve converse giymiş, güneş gözlüklerini de almıştı. küpeleri farklıydı ve bu haliyle gayet güzel olmuştu.

    fatih ile ayfer arkaya geçtiler, sibel yanıma oturdu. parfüm kokusu o kadar keskin di ki fark etmemek imkansızdı.

    yolda banka önünde durarak bankamatikten para çektikten sonra migros’a gidip alışveriş(mangal, cips,kola ve su) yaptık ve antik kent’e doğru yola çıktık..et almadık, gittiğimiz yere yakın bir yerden almak daha mantıklıydı.

    şehir dışına çıkarken klimayı açtım geçen yediğim cezanın acısı vardı. herkese emniyet kemerlerini taktırdım, hiç rahat değildi ama tekrar ceza yemek istemiyordum.

    ben:ne dinlemek istersiniz?

    fatih:aç bir şey işte.. çalsın!

    karışık pop cd’si vardı onu alıp taktım. hande yener çalıyordu..

    sibel ise gülümseyerek mutlu bir şekilde bana bakıyordu..o mutluluğunu paylaşmak istercesine önce elimi tuttu sonra:

    sibel:seninle olduğum zaman, kendimi mutlu hissediyorum.

    anti̇k kent 3

    eğridir gölüne gelmiştik ve cipsler, kola eşliğinde yola devam ediyorduk. bana ise cipsten, sibel yediriyordu. tıpkı selin gibi…

    acaba sibel ile selin’i özdeşleştiriyor muydum yoksa sibel’den kendi olduğu için mi hoşlanıyordum? yakında bunu anlardım elbette, selin’i artık düşünmemeliyim çünkü acı veriyordu.

    benzin almak ve biraz dinlenmek için durduk. kızlar ve fatih tuvalete gittiler.ben ise pompanın başındaydım. arabaya binip sessizdeki telefonumu kontrol ettim.

    burcu mesaj yazmıştı.

    “burcu:bni anlmdın,sna hytnda mtlulklr dlrm” yarın tören vardı ve ben kıza haber bile vermemiştim.
    o da hayatıma girdiği gibi gitmişti ama üzülmemiştim.. salla ya burcuyu dedim içimden.

    telefon defterinden burcuyu ve gönderdiği mesajları sildim ve telefonu kimse görmeden yerine bıraktım.

    yolculuk, müziğinde ritmiyle güzel gidiyordu ve antik kent’e gelmek üzereydik. merkezde durduk ve kasap’a girdik.

    ben:fatih ben normal et hiç pişirmedim. tavuk falan mı alalım?

    fatih:ne biliyim,dur kızlara sorup geleyim. fatih geldi ve fark etmezmiş dedi.

    ben:usta sen bize bonfile, biraz kanat karıştır 15-20 liralık ama pişirilecek şekilde yap ki bizim baharat ve tuzumuz falan yok. tavuğu pişirmek daha kolaydı,kim uğraşır normal etle..

    arkasından bir manava geçip salata ve domates aldık ve antik kente nasıl gidebiliriz diye sorduk. manav tarif etti bizde arabaya bindik ve yola çıktık.

    garipti,bir dağın yamacına doğru ilerledikçe yol patika şeklini almaya başladı. durduk ve arabadan indik ve gezmeye başladık.

    ayfer ve fatih bizim önümüzde ilerliyordu.biz ise sibel ile geriden geliyorduk.

    sibel:sen nelerden hoşlanırsın?

    ben:senden hoşlanırım mesela.. dedim.

    sibel:ya düzgün cevap verirmisin?

    ben:gezmek, eğlenmek,bilgisayar, teknoloji,müzik, sinema,tarih, yüzmek..daha sayayım mı?
    sibel: (gülerek)yeterli bu kadar..

    ben:peki sen nelerden hoşlanıyorsun?

    sibel: sinema, müzik ve gezmeyi severim ben dedi. aslında i̇stanbul’a dönmek istiyorum bir an önce..i̇stanbul’dan sonra burası çok sıkıcı geliyor..

    ben:sibel bana borcun var i̇stanbul’da birlikte gezeceğiz dimi?

    sibel:olur ama oturduğum yere uzak yerde gezelim.

    ben:senin bende hala telefon numaran yok biliyor musun?

    sibel:(gülerek)gülerek isteseydin alırdın..

    ben:verdinde ben mi almadım?

    bana telefon numarasını verdi. garip öğrenciydi ama o da hatlı numara kullanıyordu. durumları iyi herhalde dedim.

    dikili sütunların kenarına gelmiştik ve hava çok sıcaktı.

    sibel:gel şurada oturalım biraz dedi.

    oturduk ve ben ona ilk kez sarıldım ama o itiraz etmedi.. acaba öpsem kızar mıydı veya yine beni geri çevirir miydi? göze alamadım.

    sibel:yaklaş dedi.

    ben ne oldu diyemeden o kırmızı ve sıcaktan birazda kurumuş dudaklarıyla öpmeye başladı.
    çok içten öpüyordu ve selin’den sonra en iyi öpüşen kız diyebilirdim. rüyam en sonunda gerçek olmuştu ve sibel’in o bal dudakları benimdi. sanki beni içine çekiyor her öpücüğü ile başka bir yere zütürüyordu.
    i̇lk kez biriyle öpüşürken baştan sona gözlerimi kapatmıştım..
    kelimelerle anlatılacak gibi değildi.
    ben bunları düşünürken:

    sibel:yeter bu kadar,bir gören olacak.. dedi ve toparlandı.
    yetmemişti, çok çabuk olmuştu her şey ve ben tekrar onu öpmek istiyordum.ama söylemedim..

    sibel ayaklarımı yerden kesmişti, bakışları,öpücükleri ve ilgisi..

    ben:(gülerek)neden yaptın şimdi bunu?
    sibel:(gülümsedi)bilmem içimden geldi.

    çok doğaldı ve ilişkiye kendisi yön veriyordu.ben ise onun rüzgarına kapılmıştım çoktan..

    ayağa kalkarak, oturduğumuz sütunun önüne geçti:

    sibel:resim çekilelim mi canım?
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    anti̇k kent 4

    sibel ile duygusal anlar yaşadığımız o sütunu ölümsüzleştirdik.

    -sibel biliyor musun buralar çok kutsalmış yabancılar için?

    -neresi kutsalmış buraların?

    -ilk hıristiyanlık vaazı burada verilmiş.o yüzden turisti bol buranın..

    -aman aman ekgib kalsın.ama güzel yer. burası neresi biliyor musun volkan?

    -ben gülerek sanırım çarşısı..

    -hadi beni alışverişe zütür o zaman…

    -bir kızla alışverişe çıkmak isteyebileceğim en son şey inan sibel.

    -yaa, öyle mi? ver öpücüğümü geri o zaman..

    -yeniden öp söz vereceğim öpücüğünü geri.

    - (gülerek) başka bir isteğin var mı volkan? hadi gel fatihleri bulalım sonra da mangalı yapalım.

    -şakadanda anlamıyorsun sen yaa..

    fatihleri bulduk ve arabadan mangal ile etleri çıkartıp mangalı yaktık.
    mangal çok dandik bir şeydi.
    üzerine etleri koyarken yıkılacak diye tırsa tırsa koysam da bir şey olmadı.

    son parti etleri de koyduktan sonra bende hazırladığımız sofraya oturdum ve

    karnımızı doyurduktan sonra hep birlikte gezip resim çekildik.

    sibel ile ilgili tüm detayları incelemeye başlamıştım bebek gibi pürüzsüz bir yüzü, şirin gülüşleri, bazen asi bazen de uyumlu bir kişiliği vardı.
    aslında onunla ilgili bilgilerim her an kafamda güncelleniyordu.
    çünkü o benim yeni selin’im olma yolundaydı.. istemeden selin dedim yine! acaba ne yapıyordur şimdi?

    sibel:volkan, hadi gel..

    -nereye?

    -gidiyoruz, bütün gün burada mı kalacaksın?
    -kalsaydık, bana uyardı.hem de o sütun dibinde.. *

    -(gülerek)hadi dedim...

    yanına gittim ve el ele arabaya doğru yürüdük.
    sibel küçük bir çocuk kadar mutluydu ve bunu net bir şekilde hareketleriyle de gösteriyordu. bazen çocuk oluyordu bazen de selin.
    hayır sibel’de selini aramaktan vazgeçmeliydim artık, selin bitmişti.. bitsin artık lütfen allahım!

    yolda ben bu saçmalıkları düşünürken sibel döndü:

    -sessizleştin

    -seni düşünüyor olamazlıyım veya beni öpmeni?

    -(gülerek) güzel miydi? hoşuna gitti mi peki?

    -imm.. hemde çok ama sanki unutmaya başladım gibi.

    -(gülümseyerek)çok çabuk şımarıyorsun biliyor musun volkan?

    -şımarmak hoşuma gidiyor o yüzdendir.ama sen daha çok hoşuma gidiyorsun şu an.

    arabaya gelmiştik ve binip antik kentten ayrıldık, yolda ise sakin kullandım ve ceza

    yemeden eve geri dönebildik.

    i̇çeri girdik, hepimiz çok yorulmuştuk. ayfer:

    -nescafe içer miyiz? fatih ve sibel evet dedi.

    bende alırım o zaman dedim. ayrılmaz ikili mutfağa girdi ben ise odama geçmeden önce sibel’e

    -i̇zninle üzerimi değişip geliyorum hemen dedim. aslında biraz terlemiştim ama

    söyleyememiştim.

    odama girdim ve dolabımı açtım.ne giyeceğimi düşünüyordum. sibel’e uyum kıyafet olarakta uyum sağlamam gerekiyordu sonuçta.

    siyah kollarında armalı ve sırtında yazı olan tişörtüm vardı. spordu ve güzel olabilirdi. dolabımda baktım ama yoktu.
    yatağımın altına mı tıkmıştım acaba?

    eğildim ve selin ile birlikte yazdığımız o ajandayı gördüm..bir onda kalıyordu,bir bende. şimdi ise hep bende…ufff! kötü olmuştum.

    kapağını açıp yazdıklarını tekrar okumaya başladım..

    ---devam edecek-
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    0
    Okuduğunuz için teşekkürler.
    ···
  18. 18.
    0
    okuduğunuz için teşekkürler.
    ···
  19. 19.
    0
    okuduğunuz için teşekkürler.
    ···
  20. 20.
    0
    okuduğunuz için teşekkürler.
    ···