+60
-4
Özbekistan veya Azerbaycan'a gittiniz mi hiç?
Ben gittim. Gittim ve şaştım kaldım!
Bizdeki sözcüklerin aynısını farklı anlamlarda kullanıyorlar.
ikj şaşkınlığımı Özbekistanda kalabalık bir çarşıda bana çarpan güzel bir kızın söylediği bir sözcük ile yaşadım. Kız bana çarptı ve işveli bir şekilde "Geçiresiz!" dedi...
"Ne diyor ya bu?" dedim. Sevgilim gülerek, kızın özür dilediğini söyledi.
Orda yanağa 'hortum', yemeğe 'avukat' ve gönder yerine de 'azdırt' diyorlar.
Sevgilimin evine gittik, kapıyı teyzesi açtı. Kadın en aşağı doksan yaşlarında var. Maşallah dinç mi dinç, zekası yerinde.. Beni görünce " Uzat da hortumunu öpeyim!" dedi; yakıştıramadım.
Daha bunun şaşkınlığını üzerimden atamadan, evin küçük kızı "Avukat yer misin?" dedi. Zor bela, "Yok anam, az önce mübaşir aldım." dedim.
işsize'bekar', işyerine de 'kârhane' diyorlarmış; ne bileyim... Sevgiliminn ablası, " Sen bekarsın, sana burada kârhane açalım" dedi. Ben de açıldım, "Eee, artık hep beraber çalışırız!" dedim.
Gece oldu, herkes yattı. bir tek ben, sevgilim, bir de onun teyzesi kaldı. bir ara teyze, hınzır bir gülümsemeyle yaklaşıp, "Başbaşa kalacaksanız, beni azdırt!" dedi. Bir anlam veremedim...
Ertesi gün, sevgilimin abisi eşiyle birlikte bizi alıp yemeğe zütürdü. Yemek öncesinde meye suyuna 'sok' dediklerini bilmiyordum elbette.
Garson geldi, daha önceden kararlaştırmıştık, üçümüz ayran içecektik, sevgilimin yengesi meyve suyu içecekti.
bizim abi siparişi şöyle verdi:
"bize üç tane ayran, hanıma da bir sok!"
Aynı günün gecesi, rüzgarlı bir havada sevgilimin yeni tanışmama rağmen hiç sevmediğim amcası beni terasa çıkmaya davet etti. Ben "olmaz!" filan desem de çok ısrar edince yapacak bir şeyim kalmadı.
Terastaydık... Adamın tipi hiç tekin değildi.
Durup dururken gözlerini bana dikip, "Gömme ister misin?" dedi. Korkuyla ve telaşla karmakarışık bir ruh haline bürünüp " yok, yok sağolun!" diyebildim.
Ben bu korkulu anlardan sora öğrendim ki 'gömme' börek, 'gıçıver' anlat, 'don' da palto demekmiş.
Rüzgar adamın ağzından çıkan buharla oynarken, "hadi gıçıver!" dedi.
Biraz sonra önce havanın soğukluğundan bahsedip sonra " Donumu sana vereyim mi?" dedi.
Aşağı kaçtım.
Birkaç gün sonra Azerbaycan'a gittik.
Sevgilimin eski bir arkadaşı benimle tanıştıktan sonra ona dönerek, "Sevgilin de çok pekekentmiş!" dedi.
Artık kendimi tutamadım, tam dalacağım bizimki uyardı:
"Burda yakışıklıya ve başarılıya böyle derler" dedi.
Çekildik otelimize, açtık televizyonumuzu; Azerbaycan televizyonunda güzel bir film... Başrollerde Richard Gere ve Julia Roberts... Aralarında şöyle konuşuyorlar:
RG: Hele bala, gel otur şuraé
JR: Ne dirsin, anlamirem... Özüm sizi istemir!
Sevgilime döndüm ve özlem dolu bir bakışla, " Türkiye'yi özlirem, özüm sizi anlamir!" dedim...
Tümünü Göster