1. 1.
    0
    özet geç binçi arkadaşlar için özet geçiyorum: babanızın uşağı mıyım lan ben? liseli zütverenlerin harçlıklarıyla kazandığı byteları kullanıyoruz sanki, size ne lan?

    (bu bölümü gördüğünüz gibi efektli yaptım zira böyle gibli soklu yaraklı ama koymalı, zütünden kanırtmalı olunca hedef kitlenin daha bir hoşuna gidiyor, jargonuna denk düşüyor sanıyorum. dıbına koduğumun bini, zütveren muallaksi filan gibi deyişlerle süslenmeyince o beklenen etkiyi sağlayamıyor gibiyiz, bir de “sdlsldshdshdsjsjdsjds” ile “senden adam olsa at yannanından gramofon iğnesi olur” var ancak onları bir sonraki bölümler için sakladım.)

    şimdi,

    nedir özet geç lan bin? şudur: her "/" ”veya” anldıbına gelmek kaydıyla internet aleminde bir yazı ile karşılaşan ve yazının uzunluğu kendi beklentisinden fazla olan ancak içeriğe gene de ulaşmak isteyen vakitsiz / konsantrasyonsuz / netten okuma yapma alışkanlığı olmayan / üşengeç / cahil / ilgisiz / umursamaz bireyin şakalı serzenişi.

    bunun inci sözlük gibi bir yerde doğması bizi şaşırtmaz. inci zaten böyle şeyleri söyleyebilecek insanları ve onların jargonunu toplayabildiği için inci oldu. dolayısıyla inci sözlükteki arkadaşların inci sözlükten bize yansıttıkları genel resim ile son derece uyumlu. entryler kısa olacak, ama züte koymalı olacak, mümkün mertebe içinde bir şaka barındıracak, binler, zütverenler diye insanlar birbirine hitap edecek, şakalar, takılmalar, bayağı ile harikulade arasında değişen bir skalada ortaya konulan espriler yapılacak, gülünülecek, eğlenilecek, tahkir edilecek vesaire. güzel. hiçbir sorunum yok. yani bir geyik muhabbetinin ortasında bir insanın sözü alıp al pacino monologu döşemesi gerçekten hoş değil, biz de arkadaşlarımızla sohbete başladığımızda bilaistisna 1,5 saat kesintisiz konuşmuyoruz her birimiz.

    buna karşın, genel olarak buranın ve internetteki herhangi bir medyumun şöyle bir avantajı var, yazı ile iletişim kuruyoruz. bu yazılar dijital ortamda saklanıp gene dijital ortamda yayınlanıyor. herhangi bir birey de temelde burada dört tip davranış hakkına sahip: yazmak / yazmamak – okumak / okumamak.

    dolayısıyla ben bu medyumun bana verdiği olanaklardan bila kaydü şart yararlanma hakkına sahibim. istersem macbeth döşerim. giden byte olsun? bu byte’ı kullanma hakkım var mı? var. ben bu byte’ı anamın ak sütü gibi helal bir şekilde binarye doyurabilir miyim? evet.

    her insan yazı yazarken belirli bir üslup kullanır. örneğin immanuel tolstoyevski anlatmak istediği kavram / olay / olgu’yu etraflıca ve tüm nüansları ile analitik bir metodla izah etmek gibi bir temayüle sahip. dolayısıyla imanunun herhangi bir entrysi ister istemez daha çok veriye sahip, daha çok örnekle desteklenmiş, mantıksal çıkarımları daha net olarak ortaya koyan ve karşıdaki insanın aklına mantık dairesinde bir fikir izah etme amacını taşıyan şekilde düzenlenmiş oluyor. imanu bunu yaparken japon dilini seçmiyor, türkçe kelimeleri kullanıyor. bu kelimeleri öyle bir mimari ile yan yana getiriyor ki ortaya çıkan sonuç üslubu sebebiyle böyle oluyor. buna karşın başka biri de aynı dilin tüm kelimelerinden yararlanıp "okumadım ama haksız" yazabiliyor. hayat adil değil. ne yapacaksın?

    öte yandan yılmaz özdil, bir hipotezi neden sonuç ilişkilerine sahip argümanlar ve örneklerle destekleyerek, tüm detaylarıyla ortaya koyarak izah etmektense az sayıda kelime ile bir ironi yakalayarak okuyucuda bir duygu yaratma üslubunu tercih ediyor. bu sebeple excel dosyası gibi hazırladığı yazılar bile, içlerinde barındırdıkları ironi ile okuyucuda bir duygu yaratma gücüne muvaffak oluyor.

    yılmaz özdil ile imanu aynı konuyu seçseler, imanudan bizim öğreneceğimiz daha fazla şey vardır, yılmaz da bizde bir duygu yaratabilir. ancak hipotezin geçerli olup olmadığı noktasında, kesinlikle imanu bize daha fazla şey söyleyecektir, çünkü daha fazla argümanı, daha çok örneği, daha ince detayları ve nüansları kaplayan bir üslubu vardır. buna karşın kesinlikle yılmaz özdil daha fazla insana erişir, zira çoğu insanın örneğin etnik ayrımcılık konusunda türkiye’de azınlık hakları tarihçesi okuyacak vakitleri, istekleri, enerjileri, talepleri yok. bu konuda hali hazırda bir görüş sahibiler ve kendilerine yakın bir görüşü okuyarak olumlanmak hoşlarına gidecek.

    bu tabi türkiye’ye has değil, bill o’reilly amerika’nın en çok izlenen talk show progrdıbını sunuyor, bu bize bir şey öğretmeli.

    dolayısıyla insan yazarken nasıl bir yazı yazacağının da seçimini yapar. bu seçim anlatma derdiyle doğru orantılı olarak kendisi belirli bir üsluba zütürür. buraya kadar tamam, peki ya okuyucu?

    şimdi bu nokta, özet geç lan binçinin gibimden aşağı kasımpaşa olduğu bölüme denk geliyor,

    okumuyorsa okumaz. okumama hakkı var mı? var. okumasın? hakkını kullansın? bize ne? biz babasının uşağı mıyız bu adama kendi fikrimizi tam da onun istediği ebat ve ölçekte vermek zorunda olalım? hocası mıyım, paralı öğretmeni miyim, özel dersine mi giriyorum, zorla entryimi açtım da başında mı dikildim? okumamayı seçiyorsa elbette okumamalı, bu kadar basit. benim de sözlükte okumadığım, okumamayı seçtiğim tonla insan / entry var. kimsenin de kimseye “ben seni okumadım çünkü benim kabul edebileceğim ölçekte, kabul edebileceğim argümanlar ve üslupla bu entryi yazmamışın hemen düzelt!” demeye hakkı yok. komutan mısınız lan? patron musunuz? lalelere bak.

    okur, sıkılır. normal? benim de sıkıldığım, afakanlar getirdiğim tonla yazı var. herkesin beğeneceği muhteşem bir eser yazmak değil ki derdimiz, bu zaten pratikte mümkün değil. insan bir şey anlatırken aynı zamanda o anlattığı şeyi dinleme / okuma isteği olan, bunun sonucunda da anlama gibi bir davranış geliştiren şahıslara ulaşabileceğini biliyor, bilmeli. bunda alınacak, gocunacak, üzülecek bir durum yok. bize ne? o sıkılmasın diye haşmetmaaplarını eğlendirmeye çalışacak soytarı değil kimse. neye serzeniyorsun? gider beğeneceği insanı okur. allah günü murat belge, ahmet insel, tanıl bora okumak zorunda değil insan ruhat mengi de okur, hasan pulur da okur. nasıl hürriyet okumayı veya okumamayı seçiyor, nasıl aşk-ı memnu izlemeyi veya izlememeyi tercih ediyor, burada da dilediğini okur dilediğini okumaz, ne ala memleket.

    okur, beğenmez. normal? üslup kötüdür, son derece kötü bir fikri son derece kötü argümanlarla son derece kötü bir üslupla anlatmıştır, damak tadı uymaz. mümkün. denecek bir şey yok. mc donalds değil ki yazı yazan insan, herkesin damak tadına uygun o hamburgeri bulup tüm dünyaya satmak istesin.

    okur, eleştirir. süper. hipotezi ortaya koyan argümanların ekgib yanları vardır, argümanlar gerçek dışıdır, argümanlar gerçektir ancak olayla bağlantıları düşüktür, birincil öncelikli değildir, argümanlar birincil önceliklidir ancak hipotezi geçersiz kılan başka çok sayıda örnek vardır, hipotezin argümanları güçlüdür, yeterli sayıda örnek vardır ancak karşıdakinin genel ideolojik paradigmasında bu hakikat çok yersiz duruyordur o sebeple şahıs eleştirebilir, reddedebilir. hepsi kabulüm. o zaman da özet geçilecek bir durum yok zaten.

    neticede özet geçiyorum binler:
    özet geç lan bin, serdar ortaç’a gidip “opera yazsana lan dallama” demeye benziyor. arkadaş alma kasedini? gitme konserine? opera dinle sen? manyak mısın herkesi tam da senin beğendiğin, kabul edeceğin hale getirmeye çalışıyorsun?

    nokta.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    okuyanın anasını filler gibsin.
    ···
  3. 3.
    0
    özet geç amın doğurduğu
    ···
  4. 4.
    0
    @1 amlı mı lan bu adam. vır vır edip durmuş..
    ···
  5. 5.
    0
    @1 yakınlarda gibmişler bunu
    ···
  6. 6.
    0
    beyler adam ekşi sözlük terk: (bkz: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20907196)
    ···
  7. 7.
    0
    troll amk
    ···
  8. 8.
    0
    @1'e asit getirin
    ···
  9. 9.
    0
    özetini dahi okuyanı balinalar gibsin
    ···