-
1.
0vikipedi, özgür angiblopedi
cenap şahabettin
doğum tarihi 1870
doğum yeri manastır
ölüm tarihi 12 şubat 1934
ölüm yeri i̇stanbul
mesleği şair ve yazar
cenap şahabettin, 1870 - 1934 yılları arasında yaşamış servet-i fünun dönemi şair ve yazarıdır.
1870'te manastır’da doğdu. babasının plevne'de şehit düşmesinden sonra ailesiyle i̇stanbul'a geldi. i̇lköğrenimini tophane'deki fevziye mektebi'nde yaptı. gülhane askeri rüşdiyesi 'ni bitirdi. tıbbiye i̇dadisi 'nden sonra askeri tıbbiye 'den mezun oldu. hekim yüzbaşı oldu.
paris’te 4 yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. yurda döndükten sonra mersin, rodos, cidde’de karantina hekimliği, sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914’te emekliye ayrıldı.
darülfünûn ’da türk edebiyatı tarihi dersleri okuttu. kurtuluş savaşı sırasında kuva-yı milliye’ye karşı olumsuz tutumu nedeniyle öğrencileri tarafından istifaya zorlandı. daha sonra cumhuriyeti destekledi ama yalnızlıktan kurtulamadı.
i̇lk şiiri 1885’te daha öğrencilik yıllarında saadet gazetesinde yayınlandı. önceleri muallim naci’nin etkisiyle divan türü şiirle uğraştı. daha sonra recaizade mahmut ekrem ve abdülhak hamit tarhan’dan etkilenerek batı tarzı şiire yöneldi. servet-i fünun dergisinde şiirleri yayımlandı. tevfik fikret ve halit ziya uşaklıgil’le birlikte servet-i fünun edebiyatının üç önemli isminden biri oldu. gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şairdi. diğer servet-i fünun’cuların tersine bireysel şiiri tercih etti. edebiyat-ı cedide’nin en aşırı örneklerini verdi. şiire "nesir-mugibisi" dedi. şiirlerinde kullandığı "sâât-i semenfâm", "çeng-i müzehhep", "nay-i zümürrüt" gibi deyimler, imgeler döneminin sanat dünyasında önemli tartışmalar yarattı. heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı savundu. bu tarzda yazdığı en iyi iki örnek: "yakazat-ı leyliye" ve "elhan-ı şita" şiirleridir. 12 şubat 1934’te beyin kanaması nedeniyle i̇stanbul’da yaşdıbını yitirmiştir. kabri bakırköy'dedir. (ahmet özdemir- cenap şehabeddin, toker yayınları 1975)
konu başlıkları [gizle]
1 edebi kişiliği
2 eserleri
2.1 şiir
2.2 tiyatro
2.3 gezi yazıları
2.4 makale=
3 dış bağlan
-
2.
0daha ayrıntılı bilgi alabilir miyiz panpa? okudum sonuna kadar eline sağlık
-
3.
0ece ayhan’ın da kurucuları arasında yer aldığı i̇kinci yeni, cumhuriyet döneminde ortaya çıkmış bir şiir hareketidir. i̇lk çekirdekleri 1954’te değişik dergilerde görünmüştür. 1956’da haftalık pazar postası gazetesinde toparlanarak ilkeleri belirginleşmeye ve bir akıma dönüşmeye başlamıştır. garip ve toplumcu gerçekçi şiir anlayışlarına bir tepki olarak doğan bu hareketin gerek dönemi içinde gerekse sonrasında şiirimiz üzerinde derin etkileri olmuştur.Tümünü Göster
i̇kinci yeni hareketinin, cumhuriyet dönemi şiirimizde kendisine yer açabilmiş önemli temsilcileri bulunmaktadır. böyle bir şiir anlayışının oluşmasında ve bir akıma dönüşmesinde en büyük paya sahip olanlardan biri de ece ayhan’dır. o, yayımladığı şiirleriyle ve günlük, deneme, söyleşi yazılarıyla, yeni bir şiir anlayışının doğmasında ve bir harekete dönüşmesinde öncü bir rol üstlenmiştir.
ece ayhan, ilkeleri daha sonra sistemleşerek bir akıma dönüşecek olan i̇kinci yeni şiirinin kurucularındandır. 1954’te yayımladığı ilk şiirinden itibaren, daha sonra ilkeleri sistemleşerek akıma dönüşecek bir şiir anlayışının en tipik örneklerini vermiştir. hareketin diğer öncüleri olan i̇lhan berk, turgut uyar ve edip cansever başka bir şiir anlayışından uzaklaşarak bu şiire dahil olmuşlarken; o, başından bugüne ilkelerini koruyarak gelmiştir.
ece ayhan, başından beri yaslandığı ilkelerden taviz vermeyen tutumuyla, i̇kinci yeni’nin en özgün şairidir. bu hareket hızını kesip ortadan kalktıktan sonra da, şiirinin çizgi dışı olan özgün yapısıyla, belli bir okuyucu kitlesi ve bazı genç şairler üzerindeki etkisini sürdürmüştür.
yapı kredi kültür sanat ve yayıncılık’ın çıkardığı kitap-lık dergisinin cumhuriyet’in 75. yıl kutlamaları nedeniyle düzenlediği “75 yılda cumhuriyet’e mührünü vuran 75 kitap” başlıklı kitap seçme esasına dayanan bir ankette, ece ayhan’ın devlet ve tabiat (1973) ile yort savul (1977) adlı iki şiir kitabının birden seçilmesi, cumhuriyet dönemi türk şiirindeki yerini göstermesi bakımından önemlidir. ankete 1923’ten sonra yayımlanmış felsefe, edebiyat, tarih, hukuk, tıp vb. türdeki tüm kitapların katıldığı ve seçilen 75 kitaptan yalnızca 25’inin şiir kitabı olduğu düşünülecek olursa, sanat dünyasının onun şiirine yönelik ilgisi daha iyi kavranılac -
4.
0ananı gibiyim.
-
5.
0devamı nerde kanka? gecikmeden at aq bekliyoz
-
6.
0sisTümünü Göster
servet-i fünun nesli, hayat karşısında genellikle bedbin bir nesildir. eserlerinde derin bir melankoli vardır. realiteden nefret eden servet-i fünuncular , ruhlarını tabiat, aşk ve hayal ile avutmaya çalışırlar. mizacı dolayısıyla fikret , bu kötümserliği hepsinden daha kuvvetli duyar ve ifade eder. hüseyin cahid'in bir yazısı üzerine mecmua kapanıp zümre dağılınca, arkadaşlarına çeşitli sebeplerle küskün olan rüba-ı şikeste şairi, aşiyan'ında derin bir yalnızlık ve ümitsizliğe gömülür. sis'i bu esnada ve bu ruh hali içinde yazar. gizli olarak, bir ihtilal şiiri gibi elden ele dolaşan manzume, ancak hürriyet ilan edildikten sonra yayınlanır.
sis'i yazıncaya kadar bedbinlik ve ümitsizliğini umumi hayat temi ve bazı sembollerle ifade eden fikret, sis ile, bütün ızdıraplarının kaynağı saydığı "i̇stanbul" a döner. daha sonra kaleme aldığı tarih-i kadim şiirinde aynı karanlık görüş, bütün insanlık tarihine yayılır. fikret, meşrutiyet'ten sonra umumi coşkunluğun tesiri ile ümit verici bazı prensiplere ulaşır. haluk'un defteri ile şermin'de bulduğu yeni inançları anlatır.
sis şiirinde fikret'in kötümserliği, i̇stanbul'un maddi manevi bütün varlığına karşı duyulmuş kuvvetli bir nefret halinde kendini gösteriyor. türk edebiyatında i̇stanbul, ilk defa sis ile menfur ve mel'un bir şehir olarak ele alınmıştır. fikret'ten önce i̇stanbul'dan bahseden türk şair ve yazarları, onu hiçbir zaman böyle toptan bir nefret konusu yapmamışlardır. eski türk edebiyatında nedim ve nabi i̇stanbul'u yüksek bir medeniyet ülkesi olarak tavsif ettiler. onların bu davranış tarzı, hayata siyasi bir gözle bakmamış olmaları ile açıklanabilir. fakat eserleri siyasi ve sosyal tenkitlerle dolu olan tanzimat yazarlarında da nefret duygusu, bütün bir şehre, bir maziye ve bir medeniyete yayılmaz.
fikret'in bu "mel'un şehir" görüşünü, batılı yazarlardan, bilhassa abdülhamid devrini,i̇stanbul
un dekoru ile beraber korkunç bir şekilde tasvir eden muharrirlerden almış olması çok muhtemeldir. galatasaray ve kolej muhitinde yabancılarla yakın temasta bulunan fikret'in onların umumiyetle şarka , osmanlı i̇mparatorluğu'na ve i̇stanbul'a bakış tarzlarını benimsemiş olması da mümkündür.
fikret'in i̇stanbul'a bakış tarzı, kendisinden sonra, meşrutiyet ve ilk cumhuriyet devirlerinde türk edebiyatına çok tesir etmiştir. i̇staiklal mücadelesi esnasında ve bilhassa ankara'da yeni bir hükümet kurulduktan sonra, i̇stanbul, ahlak sukutunun, çöken bir devir ve medeniyetin timsali haline geldi. yakup kadri, sodom ve gomore adlı romanında, i̇stanbul'u bu şekilde gösterir. yahya kemal'in osamnlı tarihine ve i̇stanbul'a dair yazmış olduğu güzel şiirler, aradan geçen hadiselerle dolu zamanın da tesiriyle, sis ile ortalığa dağılan karanlık görüşü dağıtmıştır.
sis şiirinin kuvveti, sadece fikret'in nefret duygusunun şiddetinden değil, aynı zamanda sanatının hususiyetinden ileri gelir. bütün servet-i fünun edebiyatı gibi fikret'in şiiri de resmin tesiri altındadır. parnasyenleri ve goncourt kardeşler'i örnek tutan bu nesil,bir manzarayı, bütün teferruatına kadar tasfir etmekten ve ona bir ruh hali vermekten hoşlanıyor. bu teknik, bu konuları daha çok genişletir, derinleştirir ve şiirin tasfir gücünü arttırır. cenap şehabbetin'in elhan-ı şita da karın yağışına bu metodu nasıl tatbik ettiğini gördük! cenab'ın tekniğine mugibi fikri hakim olduğu halde, fikret'inkine daha ziyade resim fikri g -
7.
0sis, servet-i fünun edebiyatının başlıca ifade mekanizmasını teşkil eden şu esasa dayanıyor: dış dünya ile ruh hallerini birleştirmek;başka bir deyimle maddiyi manevi, maneviyi maddi kılmak. fikret, sis'te,i̇stanbul'un maddi unsurlarını şehrin ruhunun dış görünüşü olarak tefsir ediyor. buna paralel olarak bu ruhun bazı hususiyetlerini maddi ve müşahhas bir şekle sokuyor. şiirin umumi kuruluşu da pittoresk(resme has) bir karakter taşır. burda geliştirilen unsurlar, namık kemal veya abdülhak hamid'de olduğu gibi, mücerret bir düşüncenin gelişmesi veya kafiye tesadüflerinin eseri değil, resme göre ayarlanmış bir düzene bağlıdır.
başta, sis ve arkasından hayal-meyal seçilen şehir tasvir olunmuştur. daha sonra şehrin şairde bıraktığı umumi intiba, maddi güzellik ile ahlak çöküşünü birleştiren "güzel fahişe" imajı ile anlatılıyor. bunu,kuleleri, sarayları,kubbeleri, mina releri, medreseleri,mahkemeleri, servileri,mezarları ,sokakları, meydanları,damları, evleri ile şehrin mimarisinin tasvir ve tefsiri takip ediyor. nihayet, onun bozulmuş ruhundan ve insanlardan bahsediliyor. bu geniş, kasvetli, karanlık, köhne, kokuşmuş manzaranın üzerinde sis , tekrar edilen "örtün... " beyti ile nefret ve lanet dolu bulutlar gibi dolaşır. gözleriniz, önümüze serilen bu korkunç tabloyu dehşetle seyrederken, kulaklarımız, şairin bıkmadan tekrarladığı korku, nefret ve merhamet dolu "ey" nidaları ile doluyor. fantastik bir manzaraya, ağır ve boğucu bir mugibi refakat ediyor.
sis şiiri, bir tek hakim duygunun tesiri altında kaynaşan ve aynı duyguya iştirak eden bir sürü teferruattan mürekkeptir. bu teferruat, ayrı ayrı işlenmiştir. fakat onları incelersek, muayyen unsurların çeşitli şekillerde tavsifini buluruz.
ruz. fikret' in şiirinin iç yapısını anlamak için, teferruatı nasıl işlediğini daha yakından görelim:
1. şiirin başında sisin anlatıldığını söylemiştik. fikret burada sisin maddî görünüşü ile manevî tesirlerini tasvir ediyor. sisin maddî görünüşü "dûd-ı muannid", "zulmet-i beyzâ","bir tozlu ve heybetli kesâfet benzetmeleri ile anlatılıyor -
8.
0masaya harçlık bıraktım
-
9.
0enzimler, kataliz yapan (yani kimyasal tepkimelerin hızını artıran) biyomoleküllerdir.[1][2] hemen tüm enzimler proteindir. enzim tepkimelerinde, bu sürece giren moleküllere substrat denir ve enzim bunları farklı moleküllere, ürünlere dönüştürür. bir canlı hücredeki tepkimelerin hemen tamamı yeterince hızlı olabilmek için enzimlere gerek duyar. enzimler substratları için son derece seçici oldukları için, ve pek çok olası tepkimeden sadece birkaçını hızlandırdıklarından dolayı, bir hücredeki enzimlerin kümesi o hücrede hangi metabolik yolakların bulunduğunu belirler.
her katalizör gibi enzimler de bir tepkimenin aktivasyon enerjisini (ea veya δg‡) azaltarak çalışır ve böylece tepkime hızını çarpıcı şekilde artırır. çoğu enzim tepkimesi, ona karşılık gelen ve katalizlenmeyen tepkimeden milyonlarca kere daha hızlıdır. diğer katalizörler gibi enzimler de katalizledikleri tepkime sonucunda tükenmez, ve bu tepkimelerin dengesini değiştirmez. ancak, diğer çoğu katalizörden farklı olarak enzimler çok daha özgüldür (spesifiktir). enzimlerin 4000'den fazla biyokimyasal tepkimeyi katalizlediği bilinmektedir.[3]
enzimlerin büyük çoğunluğu protein olmakla beraber, ribozim adlı bazı rna molekülleri de tepkimeleri katalizler, bunun en iyi bilinen örneği ribozomu oluşturan bazı rna'lardır.[4][5]
enzimlerin etkinliği başka moleküller tarafından etkilenebilir. i̇nhibitörler enzim aktivitesini azaltan moleküllerdir, aktivatörler ise enzim aktivitesi artıran moleküllerdir. etkinlik ayrıca sıcaklık, kimyasal ortam (örneğin ph) ve substrat konsantrasyonu tarafından etkilenir. bazı enzimler endüstriyel amaçla kullanılırlar, örneğin antibiyotik sentezinde. ayrica bazı ev ürünlerinde biyokimyasal tepkimeleri hızlandırmak için enzim kullanılır (örneğin, çamaşır tozunda bulunan enzimler lekelerdeki protein ve yağları parçalar) -
10.
0geçmezsen gibelim
-
11.
0bu konuda daha detaylı bilgi için, enzim katalizi maddesine bakınız.
karbonikanhydrase ii'yi gösteren şerit çizim. gri küre aktif merkezindeki çinko kofaktördür. şekil pdb 1moo koordinatlarından üretilmiştir.
enzimler genelde küresel proteinlerdir, büyüklük olarak 62 amino asitten (4-oksalokrotonat totomeraz'ın monomeri[13]) 2500 amino asitten fazlasına (hayvan yağ asit sentaz[14]) kadar uzanırlar. az sayıda rna-temelli biyolojik katalizörler de mevcuttur, bunların en yaygın olanı ribozomdur, bunlara ya rna-enzim veya ribozim denir. enzimlerin etkinliği onların üç boyutlu yapısı tarafından belirlenir.[15] çoğu enzim etki ettikleri substratlardan çok daha büyüktür ve enzimin sadece ufak bir bölümü (3-4 amino asit kalıntısı) doğrudan kataliz ile doğrudan ilişkilidir.[16] bu katalitik amino asit kalıntıların bulunduğu, substrata bağlanan ve tepkimeyi yürüten bölge aktif merkez (veya aktif bölge) olarak adlandırılır. enzimlerde ayrıca kataliz için gerekli olan kofaktörlerin bağlandığı konumlar da mevcuttur. bazı enzimlerde ayrıca katalizlenen tepkimenin endirekt substrat veya ürünleri olan küçük moleküllerin bağlandığı başka yerler vardır. bu bağlanma enzimin aktivitesini artırabilir veya azaltabilir, bu da geri beslemeli bir düzenleme yoludur.
çoğu protein gibi enzimler de uzun amino asit zincirlerinden oluşur, bunlar katlanır ve üç boyutlu bir yapı oluşturur. her amino asit dizisi, kendine has özellikleri olan özgül bir yapı oluşturur. tek başına protein zincirleri bazen gruplanarak protein kompleksleri oluşturabilir. çoğu enzim ısı veya bazı kimyasal etmenlerle denatüre olur, yani proteinin üç boyutlu yapısının bozulması sonucu katlanmış hali açılır ve inaktive olur. enzime bağlı olarak denatürasyon tersinir olabilir veya olmayabilir.
özgüllük [değiştir]
enzimler genelde hangi tepkimeleri katalizledikleri ve bu tepkimelerdeki substratlar konusunda çok özgüldürler. enzim ve substratlarının birbirini tamamlayıcı şekil, yük ve hidrofilik/hidrofobik özellikleri bu özgüllüğü meydana getirir. enzimler ayrıca steroizomerik, yönsel ve kimyasal özgüllük de gösterebilirler.[17] -
12.
0http://www.incicaps.com/r/116735.jpg/ bakın binler benim adım melan tamam mı face de de bebeğimin annesi diye geçiyor incide 2 adım var birisi tarumar birisi de meln gibtiğimin hayatında günde en az 31 kez sözlüğe girer çıkarım neden diye soracak olursanız eğer 31 uğurlu sayıdır bu bir ikincisi ise 17 tane dövmem 14 tane piercingim var toplamı 31 ruh hastasıymışım öyle diyorlar aslında değilim beni ruh hastası yapan şeyler açtığınız şu taktan başlıklar beyin damarlarımı tıkıyor canım yanıyor binler. --nefes alamıyorum-- her neyse bu açtığınız taktan başlıkları görüyorum çıkıyorum sonra giriyorum bunu her gün 31 kez tekrar ediyorum bir gün 24 saat bu 24 saatin 3'ünü sex ile 11 saat'ini iş ile 1.5 saatini uyumak ile yarım saatim duş ile 6 saati ise madde çekerek ya da sosyal faaliyetlerle geçiyor. gibtiğimin sözlüğünede 3 saatimi harcıyorum ve 55 kiloyum 1.69 boyumda cabası size ruh sağlığımı bozmamanızı istiyorum ve taktan başlıkları gizlemenizi ya da içinize almanızı istiyorum görmek zorundamıyım lan eğer dediklerim olmazsa eninde sonunda bu tür başlık açanı bulur yatağında cinsel işkence yaparım.
--melan--
--melan--
--melan--
--melan-- -
13.
0en yüksek seviyede özgüllük ve doğruluk gösteren enzimler genomun kopaylanması ve ifadesi ile ilişkilidir. bu enzimlerin "prova okuma" mekanizmaları vardır. dna polimeraz gibi bir enzim, ilk aşamada bir reaksiyonu katalizler, ikinci aşamada da ürünün doğruluğunu kontrol eder.[18] bu iki adımlı süreç sayesinde yüksek sadakatli polimerazlarda ortalama hata oranı 100 milyon reaksiyonda 1'den az olur.[19] benzer prova-okuma mekanizmaları rna polimeraz,[20] aminoasil trna sentetaz[21] ve ribozomlarda[22] da vardır.
i̇kincil metabolit üreten bazı enzimler ayırım gözetmediği söylenir, çünkü göreceli olarak geniş bir substrat grubuna etki edebilirler. substrat spesifisitesindeki bu genişlik sayensinde yeni metabolik yolların evrimleşebildiği öne sürülmüştür. [23]
"anahtar kilit" modeli [değiştir]
enzimler hangi tepkimeyi katalizledikleri ve bu tepkimeye hangi substratın girdiğine çok büyük bir özgüllük gösterirler. 1894'te emil fischer bunun nedeninin, enzim ve substratının birbirine tam uyan tamamlayıcı geometrik şekilleri olmasından dolayı olduğunu öne sürmüştür.[24] bu fikre sıkça "anahtar kilit" modeli olarak değinilir. bu model enzim özgüllüğünü açıklasa da geçiş halinin enzim tarafından stabilizasyonunu açıklamaz. "anahtar ve kilit" modeli artık yetersiz sayılmaktadır, "indüklenmiş uyum" (i̇ng. induced fit) modeli halen en yaygın kabul gören enzim-substrat-koenzim şeklidir.
i̇ndüklenmiş uyum modeli [değiştir]
enzimlerde indüklenmiş uyum modeli.
1958'de daniel koshland anahtar ve kilit modelinin bir modifikasyonunu öne sürdü: enzimler göreli olarak esnek yapılar olduklarına göre, substrat enzimle etkileşirken aktif merkezin şekli sürekli olarak substrat tarafın -
14.
0bunun sonucu olarak, substrat sadece hareketsiz bir aktif merkeze bağlanmıyor, aktif merkezi oluşturan amino asit yan zincirleri biçim alarak enzimin katalitik işlevini yerine getirmesini sağlıyorlar. bazı durumlarda, örneğin glikozidazlarda, substrat molekül de aktif merkeze girerken şeklini biraz değiştirir.[26] substrat tamamen bağlanana kadar aktif merkez şeklini değişitirir, o noktada en son şekil ve yükü belirlenmiş olur.[27]
mekanizmalar [değiştir]
enzimler birkaç farklı yolla çalışırlar, bunların hepsi aktivasyon enerjisini (δg‡) azaltır:[28]
geçiş durumunu stabilize olduğu bir ortam yaratarak (örneğin, substratın şeklini zorlayarak - substrat/ürün molekülünün geçiş hâl biçimine bağlanarak enzim bağlı substrat(ları) çarpıtır ve geçişin tamamlanması için gerekli enerji miktarını azaltır)
geçiş halinin enerjisini azaltarak, örneğin geçiş halindekinin tersi bir yük dağılımına sahip bir ortam yaratarak.
alternatif bir yol sağlayarak. örneğin, substratla geçici olarak tepkiyerek bir es kompleksi oluşturarak.
substratları tepkimeleri için onları doğru yönde bir araya getirerek tepkime entropi değişikliğini azaltarak. δh‡ değerine tek başına bakmak bu etkiyi gözardı eder.
i̇lginç bir şekilde, bu entropik etki, temel halin destabilizasyonu ile ilişkilidir,[29] ve katalize olan katkısı göreli olarak düşüktür.[30]
geçiş hali stabilizasyonu [değiştir]
δg‡ azalmasını anlamak için onun geçiş halinin katalizlenmemiş tepkimenin geçiş haline kıyasla enzim tarafından nasıl stabilize edildiğinin bilmek gerekir. büyük bir stabilizasyon elde etmenin en etkili yolu elektrostatik etkiler kullanmaktır, özellikle geçiş halinin yük dağılımına doğru yönlenmiş, nispeten sabit polar bir ortam oluşturarak.[31] suda cereyan eden katalizlenmeyen tepkimede böylesi bir ortam yoktur.
dinamik ve işlevler [değiştir]
yakın zamanlarda yapılan araştırmalar sonucunda enzimlerin iç dinamikleri ile kataliz mekanizması arasındaki ilişki daha iyi anlaşılmaya başlamıştır.[32][33][34] bir enzimin iç dinamikleri onun iç kısımlarının (örneğin bir grup amino asit, bir ilmik bölgesi, bir alfa sarmal, komşu beta yapraklar ve hatta bütün bir bölge) hareketleridir. bu hareketler femtosaniyelerden saniyelere kadar uzanan zaman ölçeklerinde cereyen edebilir. -
15.
0detay ver bin
-
16.
0bir enzimin yapısının içinde yer alan protein kalıntılarının oluşturduğu ağlar, hareketleri ile katalize katkıda bulunabilirler.[35][36][37][38] protein hareketleri pekçok enzim için çok önemlidir, ama küçük ve hızlı titreşimlerin mi, büyük ve yavaş hareketlerin mi daha önemli olduğu tepkimenin tipine bağlıdır. ancak, bu haketler substrat ve ürülerin bağlanma ve salınmaları için önemli olsalar da, protein hareketlerinin enzimatik tepkimelerdeki kimyasal adımları hızlandırdığı belli değildir.[39] bu bulgular alosterik etkilerin anlaşılmasında ve yeni ilaçların keşfinde önemli uzantıları vardır.
alosterik modülasyon [değiştir]
alosterik enzimler, effektörlerine bağlanmaya cevaben yapılarını değiştirirler. eğer effektör molekül doğrudan enzimdeki bağlanma yerlerinden birine bağlanırak katalitik aktiviteye etki ederse modülasyon doğrudan olur, allosterik enzimle etkileşen başka protein veya protein alt birimlerine bağlanıyorsa modülasyon dolayı olur.
kofaktörler ve koenzimler [değiştir]
ana maddeler: kofaktör ve koenzim
kofaktörler [değiştir]
bazı enzimler etkinliklerini göstermek için ek bir bileşiğe gerek duymazlar bunlara basit enzim denir. ancak bileşik enzim denen bazıları aktiviteleri için, kofaktör denen, protein olmayan moleküllere gerek duyarlar.[40] kofaktörler inorganik (örneğin metal iyonları ve demir-kükürt kümeleri veya organik bileşikler (örneğin, flavin ve hem). organik kofaktörler ya prostetik gruptur, bunlar enzime sıkıca bağlıdır, ya da koenzimdir, bunlar tepkime sırasında enzimin aktif merkezinden salınırlar. koenzimler arasında nadh, nadph, ve atp sayılabilir. bu moleküller enzimler arasında kimyasal gruplar taşımaya yararlar.[41] -
17.
0termodinamik [değiştir]
bir kimyasal tepkime aşamalarının enerjileri. substratlar bir geçiş haline ulaşmak için büyük miktarda enerjiye gerek duyarlar. enzim geçiş halini stabilize ederek ürünlerin oluşması için gereken enerjiyi azaltır.
ana maddeler: aktivasyon enerjisi, termodinamik denge, ve kimyasal denge
bütün katalizörler gibi enzimler de tepkimenin kimyasal dengesini değiştirmezler. genelde, bir enzimin mecudiyeti durumunda tepkimenin yönü, enzimin yokluğundaki yönün aynıdır, ama tepkime daha hızlı gider. ancak, enzimin yokluğunda, başka olası katalizlenmeyen, "spontan" tepkimeler farklı ürünler meydane getirebilir, çünkü o şartlar altında diğer ürünler daha hızlı oluşabilir.
buna ilaveten, enzimler iki veya daha fazla tepkimeyi birleştirebilir, öyle ki termodinamik açıdan olumlu bir tepkime, olumsuz bir tepkimeyi "zütürebilir". örneğin, atp'nin hidrolizi sıkça başka kimyasal tepkimeleri yürütmeye yarar.
enzimler ileri ve geri tepkimeyi eşit derecede katalizler. dengeyi değil, ona ulaşma hızını değiştirirler. örneğin, karbonik anhidraz, substratların konsantrasyonuna bağlı olarak tepkimesini her iki yönde de katalizleyebilir.
(dokularda; yüksek co2 konsantrasyonu)
(akciğerlerde; düşük co2 konsantrasyonu)
buna rağmen, eğer denge taraflardan birine çok yakınsa, yani tepkime eksergonik ise, tepkime pratik anlamda tersinmezdir. bu durumlarda enzim tepkimeyi sadece termodinamik olarak izin verilen yönde katalizler. -
18.
0enzim kinetiği, enzimlerin substratlarına bağlanmasını ve onları ürüne dönüştürmesini araştıran bilim dalıdır. kinetik analizlerde kullanılan hız verileri enzim ölçümlerinden elde edilir.
1902'de victor henri[45] enzim kinetiğine dair nitel bir teori önerdi ama hidrojen iyonu konsantrasyonunu önemi daha bilinmediğinden deneysel verileri yararlı değildi. 1909'da peter lauritz sørensen logaritmik ph ölçeğini tanımlayıp tamponlama kavrdıbını keşfedince[46] alman kimyacı leonor michaelis ve onun kanadalı postdoku maud leonora menten henri'nin deneylerini tekrarladılar ve onun denklemlerini teyid ettiler. henri-michaelis-menten kinetiği olarak değinilen bu denklemler michaelis-menten kinetiği olarak da bilinir.[47] bu çalışma g. e. briggs ve j. b. s. haldane tarafından daha da geliştirilmiş, bunların geliştirdiği kinetik denklemler günümüzde hâlâ yaygın olarak kullanılmaktadır.[48]
henri'nin ana katkısı enzim tepkimelerini iki aşamalı olarak düşünmek olmuştur. birinci aşamada substrat enzimi tersinir olarak bağlanıp enzim-substrat kompleksini oluşturur. bu bazen michaelis kompleksi olarak adlandırılır. enzim sonra tepkimenin kimyasal adımını katalizler ve ürünü salar.
bir enzim tepkimesinde substrat (s) konsatrasyonu ile hız (v) arasındaki ilişkiyi gösteren doyma eğrisi.
enzimlerin saniyede katalizlediği tepkime sayısı birkaç milyonu bulabilir. örneğin, orotidin 5'-fosfat dekarbosilaz tarafından katalizlenen tepkime, enzim olmadığında substratının yarısını 78 milyon yılda tüketir. ama dekartaksilaz eklendiğinde aynı süreç 25 milisaniye tutar.[ -
19.
0ben de okursam anamı gibsinler
-
20.
0hepsini okudum kanka çok heyecanlı devamı ne zaman