1. 151.
    0
    alın binler
    özet caps: http://imgim.com/pdxozetgec.jpg
    ···
  2. 152.
    0
    gilgamiş destani
    altinci tablet
    kirini yıkadı, silâhlarını parlattı,
    başını sallayarak saçının tutamlarını arkaya attı.
    kirli giysisini fırlatıp temizini giydi,
    savaş giysisini giyip beline işlemeli kemerini kuşandı.
    gılgamış krallık tacını giyince,
    gılgamış'ın güzelliği i̇ştar'ın güzel gözlerini kamaştırdı:
    "gel gılgamış! benim güveyim ol!
    bana meyveni armağan et, (57)
    armağan etsene!
    sen benim kocam ol, ben senin karın olayım!
    sana altından ve lacivert taşından yapılmış koşu arabaları koşturayım!
    tekerlekleri altın, boynuzları (58) ayna gibi parlayan madenden olsun!
    buna ruhlar, dev gibi katırlar koşulsun!
    sen evimize girince seni katran kokuları (59) karşılasın!
    büyük rahipler ve soylular ayaklarını öpsünler!
    krallar, büyükler ve beyler ayaklarının altına diz çöksünler!
    dağların ve ülkelerin ürünlerini sana vergi olarak getirsinler!
    sana keçiler üçüz, koyunlar ikiz yavrulasın!
    senin sıpan bir ester yüküyle koşsun!
    arabanın önündeki atın, yarışta birinci olsun!
    boyunduruktaki öküzlerinin eşi olmasın!"

    gılgamış, konuşmak için ağzını açıp görkemli i̇ştar'a dedi:
    "seni ha!... seninle evlenirsem ne kazanacağım?
    nasıl olsa kendimi yağlayacak yağım, ve üstüme giyecek giysim var.
    yiyecek ekmeğim ve azığım vardır,
    dahası, tanrılara yaraşır yemeğim, krallara özgü içkilerim bulunur!
    (bir satır ekgib... bundan sonraki parçada, gılgamış, tanrıça'yı
    şu biçimde aşağılıyor:)
    ...
    ...
    ...
    ... (60)
    "... sen, soğukta ısıtmayan bir örtüsün!
    sen rüzgâra ve fırtınaya engel olmayan uydurma bir kapısın!
    sen, üstüne örtüleni altında ezen bir fil derisisin!
    sen, içinde toplantı yapan yiğitlerin üstüne çöken bir saraysın!
    sen taşıyıcısının üstünde eriyen bir ziftsin!
    sen, taşıyıcısının üstünde boşalan bir kırbasın!
    sen taş duvarı çatlatan bir kireçsin!
    sen, düşman ülkesini çeken bir yemişsin! (61)
    giyeni sıkan bir ayakkabısın!
    dostlarından hangisini sonsuz olarak sevdin?
    çobanlarından hangisini sürekli olarak beğendin?
    haydi sevgililerinin adlarını sayayım!
    (bir satır ekgib)
    senin gençliğinin sevgilisi olan tammuz'a, (62)
    yıldan yıla ağıtı yazgı kıldın.
    sen, renkli çoban kuşunun aşkına düştün;
    ama ona da vurup kanadını kırdın;
    şimdi o, ormanlarda 'kappi' (63) diye bağırıp duruyor!
    sen, gücü üstün olan aslanın aşkına düştün;
    ama sonra ona yedi ve yedi tuzak çukurları kazdın.
    sen, savaşa alışkın olan atın aşkına düştün;
    ama sonra ona kırbaç, bizlengiç ve kamçıyı yazgı kıldın;
    i̇ki kez yedi saat koşmayı yazgı kıldın;
    ona suyu bulandırıp içirmeyi yazgı kıldın;
    anası silili'ye sürekli yası yazgı kıldın!
    sen, koyun çobanının aşkına düştün;
    o, sana durmadan köz yığıp, günü gününe oğlaklar getirdi;
    ama sonra ona vurup kurda döndürdün,
    şimdi de kendi küçük çobanları onu kovalıyorlar;
    dahası, kendi köpekleri bacaklarını ısırıyorlar.
    sonra sen, babanın hurma bahçıvanı olan i̇şullanu'nun aşkına düştün;
    o, sana durmadan bir sepet hurma getirip günü gününe sofranı donatırdı;
    ama sonra ona göz atarak yaklaştın:
    'i̇şullanu'cığım... (64) yiyelim,' dedin.
    (bir satır çevrilememiştir.)
    i̇şullanu şu yanıtı verdi:
    'sen benden ne istiyorsun? sanki anam benim için pişirmedi mi?
    ne diye kokmuş, çürümüş yemekleri yiyecekmişim?..
    öyle ekmek ki, kabuğu sazdan ve dikendendir.' (65)
    (bir satır ekgib)
    sen onun söylediği bu sözleri duyduktan sonra,
    ona vurup onu ... (66) döndürdün, ve bahçenin içine bıraktın.
    (bir satır çevrilememiştir.)
    şimdi beni seversen, beni de onlar gibi yaparsın."

    o, i̇ştar, bunu duyar duymaz öfkelendi; yukarıya gökyüzüne çıktı.
    i̇ştar, babası anu'nun huzuruna gitti.
    o, anası antum'un huzuruna gitti ve dedi:
    "babam! gılgamış bana sövüyordu!
    gılgamış bana kokmuş, çürümüş şeyleri saydı.
    kokmuş, çürümüş şeyleri!" anu konuşmak için ağzını açıp görkemli i̇ştar'a dedi:
    "önce sen kavgaya başlamadın mı ki, o sana kokmuş şeyleri saydı.
    kokmuş, çürümüş şeyleri!"

    i̇ştar, konuşmak için ağzını açıp babası anu'ya dedi:
    "babam, gılgamış'ı öldürmesi için bana gökyüzünün boğasını ver!
    (bir satır ekgib)
    fakat sen gökyüzünün boğasını bana vermezsen,
    o zaman ben, cehennemin kapılarını kırar,
    direklerini fırlatır, kapıları ardına dek açarım.
    yaşayanları yemeleri için ölüleri kaldırırım.
    dirileri yesinler diye!
    o zaman dünyada ölüler dirilerden çok olur!"

    anu, konuşmak için ağzını açıp görkemli i̇ştar'a dedi:
    "kızım, benden istediğini yaparsam, yedi kavuz (67) yılları olur.
    i̇nsanlar için buğday biriktirdin mi? hayvanlar için ot bitirdin mi?"

    i̇ştar, konuşmak için ağzını açıp babası anu'ya dedi:
    "baba, insanlar için buğday yığdım, hayvanlar için de ot sağladım!
    onların yedi kavuz yıllarında doymaları için,
    i̇nsanlara buğday topladım; hayvanlara ot yetiştirdim."
    (üç satır ekgib)

    anu, onun bu sözünü doyunca,
    gökyüzünün boğasının zincirini i̇ştar'ın eline teslim etti.
    o, boğayı yere indirmek için alıp aşağı zütürdü,
    ve onu uruk ağılına sürdü.
    (bir satır ekgib)

    gökyüzünün boğası korku salarak aşağı indi.
    o, birinci solumasında yüz kişi devirdi; iki yüz devirdi; üç yüz kişi...
    i̇kinci solumasında yüz daha devirdi. i̇ki yüz daha, üç yüz kişi daha.
    o, üçüncü solumasıyla engidu'ya saldırdı.
    o, engidu'yu süseceği anda, engidu gözetleyip,
    birdenbire boynuzlarını yakaladı.
    hırsından gökyüzünün boğasının ağzından köpükler savruldu.
    kuyruğunun kalın tarafıyla engidu'ya çarpıp onu yere attı.
    engidu, konuşmak için ağzını açıp gılgamış'a dedi:
    "eskiden biz kendi kendimize övündük. şimdi bunu gösterelim!"
    (dört satır ekgib)
    "bunu nasıl yapacağımızı sana öğreteyim:
    sen ve ben ayrılmalıyız, ben boğayı kuyruğundan yakalayayım.
    (üç satır ekgib)
    kılıcın, onun boğazıyla boynuzlarının arasına insin."

    engidu, gökyüzünün boğasını tutmak için,
    kovalayıp sımsıkı kuyruğundan yakaladı.
    engidu, onu iki eliyle tuttu,
    ve gılgamış, usta bir kasap gibi, kılıcını güçlü ve güvenli bir vuruşla
    onun boğazıyla boynuzlarının ortasına indirdi...
    onlar orada gökyüzünün boğasını öldürdükten sonra,
    yüreğini çıkarıp şamaş'ın önüne koydular.
    onlar şamaş'ın huzurunda saygıyla eğilip geri çekildiler;
    sonra her iki
    Tümünü Göster
    ···
  3. 153.
    0
    @126 bin bu seferde ezberden yazdığım gılgamış destanını kopyala yapıştır yapmışsın
    ···
  4. 154.
    0
    dandanakan savaşı selçuklular ile
    gazneliler arasında yapılan, selçukluların başarısıyla sonuçlanan savaş (1040).

    sultan mesud, selçukluların artık kendi devleti için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu anlamış ve onlar üzerine sefere çıkmıştı. nihayet sultan mes'ud ilk iki savaşta selçukluları mağlup ettti ( 1039). ancak bu gazneliler için selçukluları tamamiyle itaat altına alabilecek kesin bir zafer değildi. bu bakımdan selçuklulara barış teklif edildi.

    selçuklular tarafında da kabul edilen bu teklife göre; gazneli ordusu
    herat'a gidecek, nesa, baverd, fevare şehir ve hududları selçuklulara teslim edilecek, selçuklular ele geçirmiş oldukları nişabur, serahs ve merv'i tahliye edeceklerdi. i̇ki tarafın da bu geçici barışı kabul etmelerinin sebebi, dinlenmek ve yeniden savaşa hazırlanmaktı.

    selçuklular barış şartlarına uymadıkları gibi, gazneli topraklarına yeniden akınlara başladılar. sultan mes'ud tekrar selçuklulara karşı harekete geçti. selçuklular ile
    gazneliler arasında devam eden savaşların en büyüğü ve önemlisi merv civarındaki dandanakan kalesi yakınında oldu.

    selçuklular, sultan mes'ud idaresindeki ordu karşısında kesin sonucu alarak gaznelileri hezimete uğrattılar (24 mayıs 1040). dandanakan savaşını kazandıktan sonra selçuklu beyleri toplanarak tuğrul bey'i "horasan emiri" ilan ettiler. artık horasan'da tamamen bağımsız bir devlet kuruyorlar ve büyük bir imparatorluk için ilk adımlarını atıyorlardı. ayrıca devrin adeti gereğince civardaki hükümdarlara zaferlerini bildiren "fetih-nameler" gönderdiler.

    selçuklu reisleri aynı ay içinde merv şehrinde toplanan kurultay'da bir araya gelerek mühim kararlar aldılar. bu toplantıda alınan kararlardan birisiyle abbasi halifesi kaim bi-emrillah'a sadık olduklarını ve horasan'da adaleti tesis edeceklerini bildirdiler. bundan sonra selçuklular hakim oldukları ve ayrıca ilerde ele geçirmeyi tasarladıkları ülkeleri yine eski türk geleneği gereğince bölüştüler.

    bu bölüşmeye göre; tuğrul bey "sultan" sıfatı ile nişabur'u alarak batıya irak tarafına gidecekti. çağrı bey'e "melik" unvanı ile merkez merv olmak üzere ceyhun ile gazne arasındaki bölge, musa yabgu'ya, büst, herat ve sistan havalisi verildi. hanedana mensup şehzadeler de birer bölgenin zabtı ile görevlendirilmişlerdi.

    selçuklular bu esas üzerine fetihlere giriştiler ve bu sür'atle gerçekleştirdiler. çağrı bey gaznelilere karşı başarılı savaşlar yaparak, onları horasan'dan tamamen uzaklaştırdı. bir gazneli ordusunu mağlup ederek belh şehrini ele geçirdi (1040 yılı sonbaharı). tuğrul bey ile beraber harezm'e yürüdüler ve ezeli düşmanları şah melik'i mağlup ederek, geçmişte uğradıkları baskının acısını çıkardılar ve harezm ülkesini selçuklu devleti'ne bağladılar (1043). daha sonra çağrı bey oğlu alp arslan'ın yardımı ile başarısını sürdürdü ve karahanlıları mağlup etti.

    ele geçirdiği bölgelerde selçuklu hakimiyetinin tanınması ve buralara karahanlıların saldırmamaları şartı ile başarılı bir anlaşma yaptı (1050). çağrı bey ayrıca gazneliler sultanı i̇brahim ile de hindikuş dağları arada sınır olmak üzere anlaştı (1059). i̇ki devlet arasındaki bu anlaşma yarım asır kadar devam etmiştir.

    selçuklu devleti'nin kuruluşunda büyük rolü olan çağrı bey, yetmiş yaşında serahs şehrinde öldü (1060). ailenin en büyüğü musa yabgu, dandanakan savaşından sonra herat'ı zabtetti (1040). o sistan bölgesini idaresi altında bulunduruyor ve daha çok herat'da oturuyordu. ancak onun hanedanın öteki üyeleri kadar başarılı olmadığı anlaşılıyor. nitekim 1064 yılında sultan alp arslan'a isyan etti. neticede herat kalesinde yakalanarak alp arslan'ın yanına zütürüldü ve böylece siyasi hayatı sona erdi.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 155.
    0
    bak beyim, sana iki çift lafım var! koskoca adamsın. paran var, pulun var, herşeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak. yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. ama nasıl yakışmaz. sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey. sen mi büyüksün. hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. gözümde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz.biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun. dokunma artık aileme. dokunma çocuklarıma. dokunma oğluma. dokunma gelinime. eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. anlıyor musun. vururum ve dönüp arkama bakmam bile.
    ···
  6. 156.
    0
    genesis 11

    the tower of babel

    1 now the whole world had one language and a common speech. 2 as men moved eastward, [a] they found a plain in shinar [b] and settled there.
    3 they said to each other, "come, let's make bricks and bake them thoroughly." they used brick instead of stone, and tar for mortar. 4 then they said, "come, let us build ourselves a city, with a tower that reaches to the heavens, so that we may make a name for ourselves and not be scattered over the face of the whole earth."

    5 but the lord came down to see the city and the tower that the men were building. 6 the lord said, "if as one people speaking the same language they have begun to do this, then nothing they plan to do will be impossible for them. 7 come, let us go down and confuse their language so they will not understand each other."

    8 so the lord scattered them from there over all the earth, and they stopped building the city. 9 that is why it was called babel [c] —because there the lord confused the language of the whole world. from there the lord scattered them over the face of the whole earth.

    from shem to abram

    10 this is the account of shem.
    two years after the flood, when shem was 100 years old, he became the father [d] of arphaxad. 11 and after he became the father of arphaxad, shem lived 500 years and had other sons and daughters.
    12 when arphaxad had lived 35 years, he became the father of shelah. 13 and after he became the father of shelah, arphaxad lived 403 years and had other sons and daughters. [e]

    14 when shelah had lived 30 years, he became the father of eber. 15 and after he became the father of eber, shelah lived 403 years and had other sons and daughters.

    16 when eber had lived 34 years, he became the father of peleg. 17 and after he became the father of peleg, eber lived 430 years and had other sons and daughters.

    18 when peleg had lived 30 years, he became the father of reu. 19 and after he became the father of reu, peleg lived 209 years and had other sons and daughters.

    20 when reu had lived 32 years, he became the father of serug. 21 and after he became the father of serug, reu lived 207 years and had other sons and daughters.

    22 when serug had lived 30 years, he became the father of nahor. 23 and after he became the father of nahor, serug lived 200 years and had other sons and daughters.

    24 when nahor had lived 29 years, he became the father of terah. 25 and after he became the father of terah, nahor lived 119 years and had other sons and daughters.

    26 after terah had lived 70 years, he became the father of abram, nahor and haran.

    27 this is the account of terah.
    terah became the father of abram, nahor and haran. and haran became the father of lot. 28 while his father terah was still alive, haran died in ur of the chaldeans, in the land of his birth. 29 abram and nahor both married. the name of abram's wife was sarai, and the name of nahor's wife was milcah; she was the daughter of haran, the father of both milcah and iscah. 30 now sarai was barren; she had no children.

    31 terah took his son abram, his grandson lot son of haran, and his daughter-in-law sarai, the wife of his son abram, and together they set out from ur of the chaldeans to go to canaan. but when they came to haran, they settled there.

    32 terah lived 205 years, and he died in haran.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 157.
    0
    up up up up
    ···
  8. 158.
    0
    @127 ananın antenlerine sokarım amk 2010 başlığı bu
    ···