1. 1.
    0
    Etimoloji

    Kuran sözcüğü Arapça QARE'E sözcüğünün üç harfli mastarıdır. Kuran “okunan şey “veya “ okumak", Kerîm ise "soylu, asil" ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelir. [2] Allah’ın, Kuran'ı “Kitap” olarak adlandırmak suretiyle, daha en baştan itibaren bu metnin yazılı kitap haline getirilmesinin önemine işaret ettiğine inanılır.[3]
    [değiştir]"Kuran" kelimesinin Kuran'da kullanılması
    islâm'ın kutsal kitabının özel adı olan Kuran kelimesi, 58 ayette geçer. Ayrıca "kur'an" "okunan, okuyuş, okuma" "ekli, katlı, derli" anlamında özel ad olmayarak 12 ayette (Yusuf Suresi : 2, Rad Suresi : 31, isra Suresi : 106, Taha Suresi : 113, Zümer Suresi : 28, Fussilet Suresi : 44; Şura Suresi : 7, Zuhruf Suresi : 3, Cin Suresi : 1, Kıyame Suresi :17,18) geçer. "Biz onu, akıl etmeniz için Arapça okunuşla indirdik." (Yusuf Suresi : 2) "Kuranı okuyacağında kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığın." (Nahl Suresi : 98). "Kuran okunduğunda/okununca onu işitin de durup düşünün ki merhamet olunasınız" (A'râf Suresi : 204). "Şüphesiz, bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. " (isrâ Suresi : 9). "Kuran'dan indirir olduklarımız, inananlara şifa ve rahmettir... " (isrâ Suresi : 82).
    Birçok âyette "el-Kitâb" kelimesinin Kuran anlamında kullanıldığı görülür: "Elif. Lâm. Mîm. işbu içinde kuşku olmayan kitap’tır, takva sahipleri için bir yol göstericidir" (Bakara: 1,2).
    Çeşitli ayetlerde Kuran için başka isimler de kullanılmıştır: el-Furkân (Furkân Suresi : 1), ez-Zikr (Hicr Suresi : 9), en-Nûr (Nisâ Suresi : 174), er-Rûh (Şûrâ Suresi : 52) vb.
    [değiştir]Tarihçe

    [değiştir]Mekke dönemi
    Kuran yazılışı yaklaşık 23 yılda tamamlanmıştır. 13 yıl kadar süren Mekke döneminde indiğine inanılan ayet ve sureler daha çok islâm inanç ve ahlâkı ile ilgili konuları kapsar; Allah'ın birliğine, meleklere, peygambere, kitaplara ve 'Ahiret günü'ne iman gibi. Müslümanlar tarafından Âdem'den beri geldiğine inanılan tevhit inancı işlenir. Allah ile eşit güçte bir varlığın olduğu görüşü bu bölümde reddedilir.
    Mekke döneminde Kuran'a, Kuran'ın Âdem'den itibaren devam eden vahiy zincirinin devamı olduğu ibaresi eklendi: "O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, ibrahim'e, Musa'ya ve isa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de bir şeriat kıldı." (Şura : 13) [4]
    [değiştir]Medine dönemi
    Medine'de yazılan âyet ve sûrelerde daha çok hukuk kuralları (şeriat) yer almıştır. Aile ve devletin tanzimi, insanların birbiriyle veya devletle olan ilişkileri ( hukuk), anlaşmalar, barış ve savaş durumları bu ayetlerde açıklanır. M.S. 622 tarihinden itibaren bu hükümleri uygulamak için yeterli güce sahip bir islâm Devleti, muhafazid yönetiminde, Medine'de oluşmuştu.
    inanışa göre yükümlülükler Allah tarafından hafiften ağıra doğru yavaş yavaş 23 yıla yayılarak gönderilmiş, muhafazid ve arkadaşları bunları uygulamaya geçirmiştir. islam inanışında bu devrin özelliği; iyi ve yararlı olanın alınması, kötü ve zararlı olanın kaldırılmasıdır.[5]
    Kuran ayetlerinin yaşanan olaylar ve sorunlarla ilgili olarak ihtiyaç üzerine geldiğine ve bu yüzden toplumda gerekli etkiyi gösterdiğine inanılır. islami literatürde esbab-ı nüzul denilen bu durum Kuran tefsirlerinde önemli bir yer tutar.
    [değiştir]Kuran'ın yazılması, vahiy kâtipliği ve toplanması

    12. yüzyıldan kalma bir Endülüs Kuran'ı
    Kuran Hz.muhafazid (s.a.v) tarafından katiplere yazdırılarak kayıt altına alınıyordu. Vahiy kâtipleri sayıları zamanla değişmekte olan kişilerden oluşuyordu. Enes bin Malik bunlardan birisini şöyle anlatıyor:”Bir adam vardı. Neccaroğullarından, Hristiyan'dı, Müslüman olmuştu. Bakara ve Ali imran surelerini okumuştu. Peygambere de vahiy yazıyordu. Sonra, yeniden Hristiyan oldu ve kaçıp Hristiyanlara katıldı. 'Ben ne öğretip kendisi için yazdımsa, muhafazid yalnızca onu bilir, başka bir şey bilmez,' demeye başladı." [6]
    Kuran'ın, vahiy meleği olan Cebrail ve muhafazid'in birbirlerine karşılıklı okumaları ve sahabilerin ezberlemesiyle korunduğuna inanılır. Vahyin muhafazid'in ölümüne kadar devam etmesi sebebiyle muhafazid'in sağlığı sırasında Kuran’ın kitapta toplanmasına imkân yoktu. Vahyin muhafazid'in ölümünden iki gün öncesine kadar devam ettiğine inanılır. Kuran sureleri bazen bir bütün olarak bazen de bölümler halinde yazıldı. Mekke’de yazılanlar "Mekkî", Medine'de yazılanlar "Medenî" olarak adlandırılır.
    [değiştir]Ebubekir dönemi ve imam Mushaf
    muhafazid'in ölümünü takip eden Yemâme savaşlarında 70 kadar hafızın ölmesi üzerine Ashabdan Ömer’in hafızların toplanması için dönemin halifesi Ebu Bekir'e başvurarak konunun görüşülmesini istediği, bunun üzerine Ebu Bekirin, Zeyd bin Sâbit başkanlığında aralarında Abdullah bin Zübeyr, Sa'd bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Haris bin Hişam'ın da bulunduğu bir komisyon kurarak Kur’an sahifeleri bir araya getirildiği iddia edilir.
    Halife Ebubekir zamanında Zeyd bin Sâbit, elinde yazılı Kuran metni olan herkesin bu metinleri getirmesini, ayrıca metinleri bizzat muhafazid'den duyduklarına dair iki güvenilir şahid gösterilmesi istedi. Osman toplanan bu kurula "Zeyd ile imlada anlaşamazsanız, Kureyş'e göre yazın" emrini verdi. Zeyd bin Sâbitin ortaya koyduğu bu aslî nüshaya "imam Mushaf" adı verilmiştir. Ayrıca bazı sahabelerin bu mushaftan farklı özel Mushafları olduğu bilinir. Bu Mushaflar halife Osman zamanında yakılmışlardır. Abdullah bin Mesûd'un teklifiyle "imam Mushaf" üzerinde yapılan danışma ve görüşmeler sonucunda bunun üzerinde her hangi bir noksanlık görülmemiş ve güvenirliği konusunda ittifak sağlanmıştır.
    [değiştir]Mushaf
    Kuran'ın bugünkü haliyle kitap halinde toplanılmış şekline "Mushaf" denir. Mushaf, "sayfalar haline getirilmiş" ya da "iki kapak arasındaki sayfalar" anldıbına gelir[7] ve S-H-F (sahife) kökünden gelir. Kur’an Peygamberin vefatı ile tamamlandığından kendisi hayatta iken toplanmamış, ezberlenerek muhafaza edilmiştir. Kuran ayetleri ilk zamanlar vahiy kâtipleri tarafından papirüs, deri ve kemik üzerine yazılarak saklanırdı. [8] Halife Osman tarafından toplanan bir heyet, sureleri peygamberin sağlığında dizdiği sıra ile toplamış, Kuran'dan olmayan dipnot ve tefsir notlarını imha etmiştir. Bu dizilişe göre Kuran 114 bölümden (sure) oluşur. Sureler genellikle içerdiği konulardan birine verilen Arapça isimlerle anılırlar. Sureler kronolojik bir sırada (yazılış sırasına göre) düzenlenmemiştirler. Müslümanlar Kuran'ın sıralanışının da mucizevî olduğuna inanırlar.[9]

    Bilinen en eski Kuran mushafı, Taşkent, Özbekistan
    Kuran'ın bugünkü dizilişi ile mushaflaşması Halife Osman zamanında gerçekleşmiştir. Bilinen en eski Kuran Mushafı (M.S. 9 yy) [10] Özbekistan'ın Taşkent şehrindeki bir müzede sergilenen üçüncü Halife Osman Mushafı dır. Beş kopya halinde çoğaltılıp çeşitli islam şehirlerine gönderilen orijinallerden biri de Topkapı Müzesi'nde sergilenmektedir.[11] Komünizm döneminde Semerkant'tan zorla alınarak St. Petersburg'da sergilenmiş, sergilenmesi için Başkortostan'a gönderilmiş, 1924 yılında geri verilmiştir. Bazı sayfaları 2000 ve 2003 yılında Christie's Londra ve Sam Fogg koleksiyonunda satılmıştır.[12]
    [değiştir]Ömer ve Osman dönemleri
    Ömer devrinde Kuran öğretimine hız verildi. Medine'de ve islam Devleti'nin diğer merkezlerinde hafız olduğu söylenen sahabelerin gözetmenliğinde pek çok hafız yetiştirilmiştir.
    Zamanla içerisinde yeni fethedilen yerlerdeki kavim ve kabilelerin müslüman oluşu farklı şive ve lehçelere göre okuyuş ayrılıklarını ortaya çıkarmıştır. Bu durum M.648'de Ermenistan ve Azerbaycan fethinde Şamlı ve Iraklı askerlerin yan yana gelmesi ile farklı okuyuşların su yüzüne çıkmasını sağladı. Bu tartışma ortdıbının daha fazla büyümesine engel olmak için Huzeyfe bin Yemân, Halife Osman'a başvurarak bu durumun düzeltilmesini, ihtilafın ortadan kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Halife Osman, muhafazid'in diğer ashabı ile de istişare ederek, islâm dünyasında yalnızca Ebu Bekr'in emriyle derlenmiş olan onaylı Kuran mushaflarının kullanılmasını ve tüm diğer nüshaların kullanılmasının yasaklanmasını kararlaştırdı. Osman, bir önlem olarak da bu Mushaf dışındaki Mushafları yaktırarak ortadan kaldırma yoluna gitti. Ebû Bekir zamanında yazılan imam Mushaf, Ömer'in ölümünden sonra kızı ve muhafazid'in hanımlarından olan Hafsa'ya geçmişti. Osman zamanında çoğaltılan mushafların yedi nüsha olduğu söylenir [13]. Bunlar Medine, Mekke, Şam, Kûfe ve Basra'ya gönderilerek müslümanlar arasında çıkabilecek farklı okuyuşlar önlenmiş oldu. Hatta Ali'nin Osman için "Eğer Osman Kuran'ın tek kitap halinde toplatılarak çoğaltılması işini yapmasaydı ben yapardım" dediği ileri sürülür
    ···
  1. 2.
    0
    okudum panpa haklısın
    ···
  2. 3.
    0
    ben direk ananın amı diyorum
    ···
  3. 4.
    0
    gitmiş ekşiden kopyalamış gelmiş buraya yapıştırmış gibtir git liseli cc
    ···
  4. 5.
    0
    özellikle 2. paragraftan çok değişik bilgiler edindim , insanın bakış açısını değiştirebilecek derecede güzel bir yazı , hepsini okudum .
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  5. 6.
    0
    hadiyin beyler deyin şunu :(
    ···
  6. 7.
    0
    saol kardeşım hepsini okudum bilgilendim
    ···
  7. 8.
    0
    süper bi yazı herkes okusun.
    ···
  8. 9.
    0
    günlük hayatımda faydalanıcam teşekkürler.
    ···
  9. 10.
    0
    sonlara doğru bozmuş biraz ama ana fikiri güzel emdim.
    ···
  10. 11.
    0
    devamı yok mu panpa ?
    ···
  11. 12.
    0
    ibretlik bilgi şukunu verdim
    ···
  12. 13.
    0
    okudum hepsini bence herkes bunda faydalanmalı
    ···
  13. 14.
    0
    lan yapmayın özet geç bin desin biri amk :(
    ···
  14. 15.
    0
    şukuuuu panpi
    ···
  15. 16.
    0
    devdıbını yaz panpa bi solukta hatim ettim.
    ···
  16. 17.
    0
    her eve lazım bilgiler özet;ananın ami panpa
    ···
  17. 18.
    0
    Edindiğim bilgilerle cennet kapısını araladığımı düşünüyorum
    ···
  18. 19.
    0
    :( vay amk ya
    ···
  19. 20.
    0
    okudum devdıbını beklıyorum panpa
    ···