0
16–17. ibrâhîm'i de [elçi gönderdik/kurtardık]. Hani o, kavmine: "Allah'a ibadet edin ve O'na takvâlı davranın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Şüphesiz, siz Allah'ın astlarından bir takım taştan, ağaçtan putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki o, sizin Allah'ın astlarından mabut diye taptıklarınız, sizin için bir rızık vermeye güç yetiremezler. Onun için rızkı Allah yanında arayın ve O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Yalnızca O'na döndürüleceksiniz." demişti.
24. Sonra onun [ibrâhîm'in] toplumunun cevabı, yalnızca: "Onu öldürün veya tahrik edin [yandırın]" demeleri oldu. Sonra da Allah, onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman edecek bir toplum için ibretler vardır.
25. Ve O [ibrâhîm], dedi ki: "Siz, sırf aranızdaki dünya hayatında sevgi için Allah'ın astlarından birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyâmet günü, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer de cehennemdir. Ve sizin için yardımcılardan da yoktur."
26. Bunun üzerine ona Lût inandı. Ve o [ibrâhîm] dedi ki: "Ben, Rabbime hicret ediciyim. Şüphesiz O, Azîz ve Hakîm'in ta kendisidir.
27. Ve Biz ona ishâk'ı ve Ya'kûb'u bağışladık. Ve soyu içinde Peygamberlik ve Kitap kıldık. Ve Biz, ona dünyada ücretini verdik. Şüphesiz o, âhirette de sâlihlerdendir.
28–29. Lût'u da [gönderdik]. Hani o kavmine: "Şüphesiz siz, kesinlikle âlemlerden sizden önce geçmiş olanların yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz! Siz, şüphesiz, mutlaka erkeklere gidecek, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?" demişti. Bunun üzerine kavminin cevabı, sadece, "Doğru söyleyenlerden isen Allah'ın azabını bize getir!" demeleri oldu.
30. O [Lût]: "Rabbim! Şu bozguncular toplumuna karşı bana yardım et!" dedi.
31. Ve elçilerimiz, ibrâhîm'e müjdeyi getirdiklerinde: "Biz, bu kentin halkını helak edeceğiz" dediler. ––––Şüphesiz oranın halkı zâlimler idiler.–
32. O [ibrâhîm]: –"Şüphesiz orada Lût var!"– dedi. Onlar: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve o geride kalanlardan biri olan karısı dışındaki ailesini elbette kurtaracağız" dediler.
33–34. Elçilerimiz Lût'a geldiklerinde de o, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar sebebiyle kolu darardı. Ve onlar [elçiler]: "Korkma, tasalanma! Şüphesiz biz, seni ve geride kalanlardan olan karın hariç yakınlarını kurtaracağız. Şüphesiz biz, bu kent halkının üzerine, fâsıklık yapıp durmaları nedeniyle semâdan bir azap indireceğiz" dediler.
35. Ve andolsun ki Biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir âyet bıraktık.
36. Medyen'e de kardeşleri Şu'ayb'ı [gönderdik]. Sonra o [Şu'ayb], "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, âhiret gününü ümit edin, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın!" dedi.
37. Bunun üzerine onu yalanladılar, sonra da kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
38. Âd ve Semûd'u da [kavimlerini de helak ettik]. Bu [onların helaki], onların meskenlerinden [yurtlarından] size kesinlikle besbelli olmuştur. Ve şeytan onlara kendiişlerini süsledi de onları yoldan alıkoydu. Hâlbuki onlar görüp anlayan kimselerdi.
39. Kârûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Mûsâ onlara apaçık deliller ile gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki onlar, geçiciler değillerdi.
40. işte hepsini günahları sebebiyle yakaladık: onlardan kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, onlardan kimini korkunç bir ses yakaladı, onlardan kimini yerin dibine geçirdik, onlardan kimini de suda boğduk. Ve Allah, onlara zulmetmiyordu velâkin onlar kendilerine zulmediyorlardı.
41. Allah'ın astlarından velî [koruyucu, yol gösterici] edinenlerin durumu, ev edinen dişi örümceğin durumu gibidir. Şüphesiz evlerin en çürüğü de kesinlikle dişi örümcek evidir. Keşke onlar, bilselerdi.
42. Şüphesiz Allah, onların, Kendisinin astlarından hangi şeye yalvardıklarını bilir. Ve O, Azîz'dir, Hakîm'dir.
43. Ve Biz, bu örnekleri insanlara veriyoruz. Onlara da bilginlerden başkası akıl erdiremez.
44. Allah, gökleri ve yeri hakk ile yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için kesinlikle bir âyet vardır.
45. Sen, sana kitaptan vahyedileni oku/izle ve Salâtı [eğitimi, öğretimi, sosyal destek kurumlarını] ikame et [oluştur, ayakta tut]. Muhakkak ki salât [eğitim, öğretim, sosyal destek kurumları], fahşadan ve kötülükten alıkoyar. Ve Allah'ın anılması, elbette daha büyüktür. Ve Allah, yapıp ürettiğiniz şeyleri bilir.
46. Kendilerinden, zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve: "Biz, bize indirilene ve size indirilene inandık. Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir. Biz, sadece ona teslim olmuş kimseleriz" deyiniz.
47. Ve işte böylece Biz, sana Kitab'ı indirdik de kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanıyorlar. Ve bunlardan [ehlikitap'ın dışındakilerden; Araplardan] da ona inananlar vardır. Ve Bizim âyetlerimizi, ancak, inkârcılar bile bile reddeder.
48. Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; sen onu [Kur'ân'ı] sağ elinle de [kendinden; bilginle, birikiminle] yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı bâtılcılar [bâtıla inananlar] mutlaka kuşku duyacaklardı.
49. Bilakis o [Kur'ân], kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi de ancak zâlimler bile bile reddederler.
50. Ve onlar, "Ona Rabbinden âyetler [mu'cizeler] indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: "Âyetler [mu'cizeler] ancak Allah'ın katındadır. Ben ise ancak apaçık bir uyarıcıyım."
51. Kendilerine okunan Kitab'ı şüphesiz Bizim sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.'
52. De ki: "Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olan şeyleri bilir. Bâtıla inanan ve Allah'ı inkâr eden kimseler; işte onlar, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
53. Ve senden azabı çarçabuk istiyorlar. Eğer belirlenmiş/adı konmuş bir ecel [vade] olmasaydı, azap onlara elbette gelmişti. Ve o, hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın elbette gelecektir.
54–55. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Şüphesiz cehennem de kesinlikle, kendilerini üstlerinden ve ayaklarının altından bürüdüğü günde kâfirleri kuşatıcıdır. Ve "o yapmış olduklarınızı tadın!" der.
56. Ey iman etmiş kullarım! Şüphesiz Benim yeryüzüm geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.
57. Her nefis [kimliği olan varlık] ölümü tadıcıdır. Sonra da yalnızca Bize döndürüleceksiniz.
58–59. Ve iman etmiş, sâlihâtı işlemiş kimseler; elbette Biz, onları, içinde sürekli kalacakları cennette, altlarından ırmaklar akan köşklere yerleştireceğiz. Çalışanların; sabretmiş olan ve sadece Rablerine tevekkül etmiş olan kişilerin ödülü ne güzeldir!
60. Kendi rızkını taşıyamayan nice dâbbeh [canlı] da vardır ki onları da, sizi de Allah rızıklandırır. Ve O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
61. Yine andolsun ki onlara sorsan: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim kontrol altına aldı?" Kesinlikle, "Allah" diyeceklerdir. O halde nasıl çevriliyorlar?
62. Allah, kullarından dilediğine rızkı genişletir ve onun için ayarlar. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilendir.
63. Ve andolsun, eğer onlara sorsan: "Kim gökten suyu indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?" Kesinlikle, "Allah" diyeceklerdir. De ki: "Hamd Allah'a özgüdür". Bilakis onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
64. Ve bu iğreti yaşam, sadece bir eğlence ve oyundur. Şüphesiz son yurt ise kesinlikle hayatın ta kendisidir. Keşke onlar, bilmiş olsalardı.
65–66. işte onlar, gemiye bindiklerinde, dini yalnız Allah'a özgü kılarak O'na yalvarırlar. Sonra ne zaman ki onları karaya çıkarıp kurtardı, bir de bakarsın ki onlar, kendilerine verdiklerimize nankörlük etmek ve kazançlı çıkmak için şirk koşuyorlar. Artık onlar, yakında bilecekler.
67. Yoksa kıyılarında, insanların zorla kapılıp zütürülmesine rağmen, orayı [Mekke'yi], güvenli, harem [dokunulmaz] yaptığımızı da görmediler mi? Hâlâ bâtıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
68. Ve Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine geldiğinde, hakkı yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde bir yer mi yok!
69. Ve Biz, Bizim yolumuzda gayret gösterenleri, elbette Kendi yollarımıza kılavuzlayacağız. Ve şüphesiz Allah, Muhsinlerle [iyilik. Güzellik üretenlerle] beraberdir.
Tümünü Göster