-
49.
0Μέτραγα τα λόγια μου Και τα βήματά μου
Μα ποτέ δεν έβαλα Μέτρο στην καρδιά μου
Τη ζωή μου ξόδεψα Μες τις αυταπάτες Σ' όνειρα ανεκπλήρωτα Ψεύτικες αγάπες
Μα τι σου ζήτησα ζωή αλήτισσα
μονάχα μια καρδιά να μ'αγαπάει
Κι εσύ τι μου έδωσες
Αγάπες ψεύτικες κι ένα παράπονο Στα μάτια να κυλάει
Μα τι σου ζήτησα ζωή αλήτισσα μονάχα μια αγκαλιά να με χωράει
κι εσύ τι μου έδωσες
Ψεύτικους έρωτες κι ένα σκαρί Που όλο ναυάγια μετράει
Έκρυβα τον φόβο μου τα παράπονα μου
Μα ποτέ δεν έκρυψα Τα αισθήματά μου
Έδωσα το είναι μου Κι όλη την ψυχή μου, Κι έχασα το όνειρο Και την δύναμή μου
Μα τι σου ζήτησα ζωή αλήτισσα
μονάχα μια καρδιά να μ'αγαπάει
Κι εσύ τι μου έδωσες
Αγάπες ψεύτικες κι ένα παράπονο Στα μάτια να κυλάει
Μα τι σου ζήτησα ζωή αλήτισσα μονάχα μια αγκαλιά να με χωράει
κι εσύ τι μου έδωσες
Ψεύτικους έρωτες κι ένα σκαρί Που όλο ναυάγια μετράει...
...
η ζωή μου έχει γίνει ένα μακρύ φθινόπωρο που με κάνει να κολυμπώ γύρω από τα ναυάγια... -
48.
0bir kuş bile bulamayan ve depremde sallanan zambaklar ağlıyor, kökleri pembe düşler içerisinde. baharı hatırlıyor zambaklar. oysa ki bilmiyor baharın yağmurunun çiçeğe bakmaksızın yağdığını, dağıttığını ortalığın.
bir damla su bulamayan kuşlar bakıyor gökyüzüne. maviler, beyazlar var. yaşlı kuş gençlere zambakların beyazlğını anlatıyor. oysa ki bilmiyor kuşlar gördükleri beyazların yağmurları getireceğini.
bulutlar aşağı bakınıyor ve türlü renkler görüyor; beyazlar, yeşiller, kavuşacakları günleri düşlüyor bulutlar. bilmiyorlar ki ne zambakların, ne kuşların düşledikleri, düşledikleri anda olmuyor.
bilmiyor bulutlar. bakınıyorlar kavuşacakcasına. ve tanımadıkları, ancak onlara her defasında yol gösteren rüzgarlarla bir yerlere çekili gidiyorlar. yanlız bırakıyorlar zambakları ve kuşları.
kim bilirdi ki dört mevsimden sonuncusunun sonbahar olacağını... -
47.
0bitmek bilmeyen sonbaharın birinde, bildiğim sokakların köşelerinde, sigaramın dumanını kovalıyorum.
aynı sonbaharda mı devam ediyorum yoksa aradan mevsimler geçti de tekrar sonbaharı mı buldum emin olamıyorum, denizlerin ötesine açıldım geldim ancak huzuru bulamıyorum.
belki de yanlış şeyleri arıyorum, mümkünatı olmayanların peşinde koşuyorum, bilemiyorum.
makyajlanmış bir hayatın içinde kendini kaybedip gidenleri görüyorum, gidip de dönmek istemeyenlerin varlığını bile bilmedikleri yolları tavsiye ettiklerini, ummadık kişilere kendilerini teslim ettiklerini, hayatlarını doğru bildikleri yanlışlarla tanzim ettiklerini görüyorum.
üşüyorum.
ömrümün sonbaharındayım... -
46.
0sevdiğimizi bilmiyor veya sevmeyi bilmiyor olabiliriz. bu, sevmeyi sevilenlerden ayırt edebileceğimizi göstermez. belki sevebileceğimizi görebilecek kadar yaşamamışızdır.
belki ömrümüzün sonbaharındayızdır, kışı görememişizdir. -
45.
+1şarkılar yarım kaldı, resimler soldu şimdi,
ömrümün sonbaharında.
elimden kaçırdığım gençliğimi özlerim,
ömrümün sonbaharında. -
44.
+1yılın son anları, belki de sonraki yılın ilk anları.
bu yıl da yanlız başına bitti...
edit:
2019'u da sağ bitirirsek buraları doldururuz artık. -
43.
0ömrümün sonbaharının sonundayım. bittiğini hissediyorum.
yalnızım.
dualara yaklaştım, insanlara yaklaştımi mürekkebe yaklaştm, alkole yaklaştım ve yine de yalnızım.
açıkçası ölümden de sürecinden de maddesinde de korkmuyorum amma ve lakin eğer arkamda bir sevenimi göz yaşıyla bırakırsam,
ama birini üzersem...
prozac yetmiyor.
lsiam yetmiyor.
sevdiğimi sevdiğime söyleyemiyorum. cennet gibi dünyada kendi kendime yarattığım cehennemi yaşıyorum.
düşünürken değil yazarken bile yavaşlıyorum.
işin kötü yanlarından sadece biri, vasiyetnamem yok. neyim kime bırakılacak bırak beni, devlet bile bilmiyor, bu gidişle ben yokollduğumda geriye bıraktığım her şey yokolsun daha iyi. diyeceğim. amma velakin demekten korkuyorum.
dinim yok.
yokolmaktan değil, yokolurken birini üzebiileceğim ihtimalinde korkuyorum.
din? bilmiyorum, 4 kutsal kitabı okuyorum ama şimdiliik boşver.
korkuyorum.
yalnızım.
ölümden korkuyorum.
bana yardım edin. -
42.
0https://www.youtube.com/watch?v=plJ793aGPaw
yine, yeniden buradayım.
yeni demeyi çok isterdim ama ömrümün sonbaharındayım.
sonların yenisi olmadığını yeni öğreniyorum.
benim yerimin başkasının tarafından çalındığı, benimse adını sanını bile duymadığım birisinin yerini çaldığım bir hayatta, bir durumda dönüp dolanıyorum.
fil, ip ve yere çakılı tahta parçasındaki ipin gerginliği misali bilinmemezlikteyim.
yalnızım.
ölmek istiyorum.
savunduklarımı bırakamıyorum, bıraktırmıyorlar.
kalbimi kimin veya ne zaman kırdığını bilmiyorum.
ölmeyi isterken bile umut beslediğim şeyi bilmiyorum, bir tanrının merhametine ihtiyacım olmasa bile ölümümü herhangi bir ruhun izlemesini diliyorum.
küçük de olsa, umudun o revnaklı ve titreyen mavi ışığını, uzakta, denizin öte tarafında, dalgalarını duyamasam da, kokusunu alamasam da görebiliyorum. yıldızların mehtabı bana yolumu gösteriyor. tek kürekle mehtabın gösterdiği yere tüm gücümle gidiyorum.
arkama baktığımda değil birisini, bir feneri bile göremiyorum.
yağmur yağıyor.
ve ben, ömrümün sonbaharındayım. -
41.
0https://www.youtube.com/watch?v=Q-Y3wvPOBRM
bazen yalnızlık korkutur adamı...
belki adam dediğin adam değildir, belki de adamdır ama özlem içindedir, belki de hiç dinlemediği ve tanımadığı bir dilin kültüründe yaşıyordur, belki de bedeni ve zihni farklı kıtalardır.
o yalnız adam ben olabilir miyim? o kadar yalnızım ki bunu bile bilemiyorum.
bir iş buldum, insanlar tanıdım ancak kimileri içten kurmalı, kiminin içi boş, kiminin markası yok, kiminin şeması değil şekli şemali yok...
insanların garip olduğunu zamanla keşfediyor insan. anlatılanlara gözü parlayarak bakanlar en gereksiz kavramla tüm pırıltısını değil benliğini kaybeder oluyor, arkadan önden konuşur oluyor, garipleşiyor.
adam olanı da olmayanı da hüzün kaplıyor...
bu hüznü papatya çayı değil, huzurlu ancak terli bir bedenin rayihası bile hafifletmiyor, bu gönlü insandan başka, varolan ve varolandan dolayı sevenden başka hiç bir şey ayırtedemiyor, düzeltemiyor, yalınlayamıyor...
nitekim?
boşverelim mi sorgulamayı?
sorguya mı boğulalım? varlığımızı, duyularımızı mı unutalım?
bilemiyorum, bilebildiğim yekpare şey, ömrümün sonbaharında belki de sınırlı olan saniyelerimi geçiriyor olduğum.
hep savunduğum bir şeydir, bir kişinin yokoluşuna eşlik edecek serenadın belli olması gerektiği... -
40.
0https://youtu.be/BBYyCwjB_RA
takvimler diyor ki "24ünden gün almışın, nice mutlu yıllara"...
tükendim.
çarşamba günü birliğime teslim olacağım, başka da hiç bir değişiklik yok, içtiğim şarap bile aynı.
seneler geçti, şarap geçmedi, sakinlik geçmedi... -
39.
+1gibtin attın yine barış abi :(
http://www.youtube.com/watch?v=Lpe25M2y5TQ -
38.
0http://youtu.be/RxcODnpbzJY
yılın yine en kötü günündeyim. işler, geçen seneki gibi taktan.
hüzünlüyüm...
beni bırakmayan birkaç şeyden biri olan şarap, bu sene de benimle olmaya devam edecek gibi...
deniz kenarında sabahlamak, içip içip düşünmek yetmiyor artık.
yaşama sevinci, nasıl oluyorsa yaşama hüznüne dönüşüyor.
ve bu yıl da, yine bir tak olmuyor.
sakinim. sakinsin. "sakiniz"?
sonuncu yok. şarabım ve ben varım sadece... -
37.
0hüzünle karışık dinmek bilmeyen bir öfke var içimde.
terkedenlere, kayıplara, bırakıp gidenlere bu duygunun tamamı. düşünceden bağımsız, baharat tatları içeren şarabın etkisiyle belli belirsiz, fakat duygu net. kafa da güzel...
eskilerden sözler hatırlıyorum: "asla birbirimizi üzmeyeceğiz, gecenin karanlığına birbirimizi terk etmeyeceğiz"...
nasıl olur da bu güzel duygularımız boşa gider? kızıl bir fırtına kopmuş gibi nasıl dağılır gider yürekler?
hüzünlüyüm.
bulgaristandan getirdiğim litrelerce şarap, rakı, duruyor. dostsuz, içmeye adamsız.
bilgisayarımda çalan müziklerin notasında kayboluyorum, muhabbet ettiğim arkadaşlarımın "rüyalar elbet gerçek olur" nasihatleriyle yerle bir oluyorum...
kızıl fırtına, oturduğum yerde yok oluşumu çiziyor gökyüzüne. şimşek gibi duygularım; beni iyiliğe, sevgiye yöneltecek olan hislerim, gözlerimin önünde fırtınayı çiziyor gökyüzünde. ve orada sesler var, hayata direniş var...
hüzünlüyüm ama hala yaşıyorum. rüyalarımın gerçek olacağını umduğum bir ana kadar yaşayacağımı betimliyor gökyüzündeki kızıl fırtınalar.
içerken bir güzel, bir hüzünlü müzik geliyor bilgisayarımdan. parmaklarımın ucundaki lanet, yüreğimin derinlerine işliyor.
ve ben, baharat aroması içeren ev yapımı şarabımdan ümitsizce bir yudum daha alıyorum... -
36.
0hüzünlüyüm.
izmir'in en sevdiğim yerinde, en sevdiğim dostlarımdan biriyle sabahladım, dertleştim, içtim ama yine de hüzünlüyüm...
hayatımda bir "gülyüzlüm" yok, alkollüyüm, hava sıcak.
bu sıcakta, kendimi "sonbaharda" hissediyorum.
ve, uyuyorum...
edit:
çevrimiçi
1 gn 6 saat 59 dak. oldu. -
35.
0bugün doğumgünüm. annem dahil on kişi kutladı. kalanları da facebook'tan işte...
yanlızım.
bitmiyor dıbına koyduğumun sonbaharı... -
34.
+1Değerli bi başlık takibe aldım panpa zaman bulduğumda okuyacağım entrylerini.
-
33.
0kalbin birkaç kere gördüğü memleketi, ruhunsa içinde bulunduğu ortamı tekrar tekrar özlemesi ve bunun ikilemi vardır; üstüne onların hatıraları eklenince işler daha bir çarpıklaşır.
neye sevgi duymayı karıştıran biçare gönül, gördüğü her şeye şaşırır...
işte gönül, sonbaharında yaşayan bir ömrün güzelliklerini gören fani bir göz sebebiyle üzülen bu ruhun günahını oradan oraya çeker, gideceği her yere taşır... -
32.
0insanın el yazısının kendine ihanet ettiği günler vardır...
gönlün haykırmak istercesine kustuğu o menem duyguları şifreleyen kargacık burgacık el yazısının; icad olmamışçasına coştuğu ve eldeki bütün kağıtları kapladığı bir el yazısından bahsediyorum panpalarım. ihanetin allahından...
insan anlam veremez tabi kaleminin yaptıklarından, hüzünlenir gönlünün yaptıklarından,
ama bilmez ki insanın yaptığı kendinedir...
istese de istemese de bu böyledir, mutsuzluğun ilk sebebidir insanın kendisi; insanın kendisidir hayal kırıklıklarının ilk sebebi...
ama insan salaktır panpalarım...
bu saçma satırları yazarken bile içip içip yazılarının devdıbını getiren bir insanın mutlu sona ulaşma dileği tamamen salaklıktır. öyle ki, kendisinden hoşlananları farketmemektir, sevenlerinden ayrı kalmaktır, sevmeyenlerini ayrıyetten üzmektir, alakasız insanları imla hatalarıyla yormaktır bu hüznün özeti.
bambaşka bir milletin ezgileri içinde boğulmak mı dersin, yaşayamadığı geçmişin özlemine hüzünlenmek mi dersin; bir pgibopatın derdidir bunlar...
pgibopat mıyım peki? bilmiyorum. pgibyatriye gittim, doktorum lustral yazdı fakat almadım, son birkaç günümün özeti bu işte...
derbederim be dostlar, dostlarımla içtim eğlendim fakat yüreğimin bir yanı hala hüzünlü.
mevsimlerden nisan, havalar soğuk, ömrümün sonbaharındayım.
dıbına koduğumun sonbaharı bir bitmedi ki, taşak geçilircesine dert yanıyorum, sanki sonbaharımı kendim başlatıp bitiriyorum; pier'de dikilmesine karar verilemeyen palmiye ağacının en tepedeki yaprakları gibi özgürlük ve mutluluk hayalleri kuruyorum.
hüzünlüyüm, mevsimlerden sonbahar ve ben ömrümün tam orasındayım...
edit:
alkol var tabiki...
ayrıca, müziksiz gitmez diyenler için;
http://youtu.be/2JafQWX4Uds
Pasxalis Terzis-Paliokairos -
31.
+1aha bi ruh hastası daha.
takipteyim. -
30.
+1reserfcvredcvbn
-
tipsizim parasızım incelim
-
mastürbasyon yapmaya devam edin ve
-
sözlük ölmüş resmen ya
-
ufoların uçma mantığı çözülürse
-
bağımlılık ile alışkanlık arasındaki fark
-
bahar alerjisini
-
arwenin omzunu attigiji resmin orijinali bu muymuş
-
babam ottan gibten seyler istiyo
-
amuşlu qislar nerde
-
ne arlanmazz paklanmaz karı imişsin be
-
günde 10 saat ders çalışıyorum amk
-
bunun tüm filmleri liste tam bimbir surat
-
or orgu orgu orgut orgut mensuplari
-
hıcbı zaman ıncı kızı dıyıe bısey olmadı
-
haşgerya ayak tabanı
-
bıdaha 20 onlıne nah gorursunuz sozluk
-
o desenin bittiği nokta
-
beyler bu foto neyi anlatıyor
-
sıcaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaak
-
tekel 2000 uzun ile kısa farkı ne la
- / 1