1. 26.
    0
    giden günlere bir dakikalık saygı duruşu, ardından hüzün marşı...

    http://tinyurl.com/c3m2psa

    duvarlarımdan bu gece ses alamıyorum, getirdiğim şarabımla kendilerini aldattığımı zannediyorlar sanırım.

    hüzünlüyüm dostlar, ilkbahar bitti bitiyor, ama ben ömrümün sonbaharındayım.

    hüzün acılaştırıyor şarabımı.

    o değil de, neden şişede "hüzün katmadan içiniz" gibi bir ibare yok? ya da neden hayatta "hüzünsüz kullanınız" gibisinden bir tavsiye vermiyor kimse?

    kucaktan kucağa geçenler sarmış dört bir yanı.

    aşk diye bahsedilen şey, kolların yerine bacaklarını açan insanların ettikleri birkaç tutam laf...

    ---

    kendi hüzün marşımı besteleyecek takatim kalmadı.

    dostlarım bile diyor, "oğlum sen eskisi gibi gülmüyorsun. gözlerin gülmüyor" diye.

    "bozuk" deyip geçiştiriyorum.

    fakat asabım bozuk, hayatım bozuk.

    hatta düzgün olan pek bir şey yok benim çapımda.

    şarabım, duvarlarım, dolunay olmaya yüz tutan bir ay ve puslu bir hava.

    zamanında derdini anlatan, yanımda ağlayan ev arkadaşım bile kendi menfaatini düşünüyor, odasına kapanıp keyfini sürüyor.

    oysa bende keyif sürecek biri değil, sürülecek bir keyif bile yok. sanki bende ben yok, ki keyif hak getire.

    o değil de, sonbaharda aşkı kim bana getire?

    ---

    olmuyor dostlar, yazmayı deniyorum ama zor yazıyorum. kalbimden kırıntıları döke döke, kırıntının bile değersizi kalmış ki ancak bu kadarı geliyor kalemimden, elimden.

    sevdiğim olmuyor, olaydı düşer miydi dilimden?

    biçare gönül arar huzuru hüzünde, meyde.

    söyle gönül şu kısacık ömürde sana derman var mıdır, sevgi var mıdır;

    asıl huzur gelir mi sevgilinin elinden?
    ···
  2. 27.
    0
    bugün doğumgünüm.

    normalde yapmam ama facebook'umda doğum tarihimi açık unutmuşum yanlışlıkla, yüzüme bakmayan insanlar "nice mutlu yıllara * " yazıp durmuş.

    beğendim geçtim.

    kimse arayıp sormadı dostlarım, ömrümün sonbaharı uzun ve çetin geçecek gibi...

    ayışığım ve ben, bugün de başbaşayız.

    fazla bir şey yazacak gücüm yok dostlar, ömür defterimin yirminci sayfasını birkaç saat önce kapattım, hüzünlüyüm.

    yanlızım ve içiyorum, sanırım bu yılım da geçen yıl gibi yanlız ve içerek geçecek...
    ···
  3. 28.
    0
    fon müziğim:
    http://fizy.com/#s/17p6b4

    yalnızlığı yenebildiğim, yenmeye gayret edebildiğim günleri özlüyorum.

    hüzünlüyüm.

    şu şen şakrak denilen dünyada, benimle inciraltına gelip de dolunay ışığında deniz kenarında bira içecek, benimle birlikte dalgaların hikâyelerini dinleyecek, efkârımı dağıtmayı deneyecek bir arkadaşım yokmuş meğer, bugün bunu farkettim.

    yalnız gitsem kendime zarar vereceğim, bunu adım gibi biliyorum ve kendimden korktuğum için tek başına içmiyorum en romantik hayallerimi zamanın akışı gibi hızlı döktüğüm kayaların yanlarında...

    ben mahzun, zaman anlayıştan yoksun, arkadaş dediğim adamlarsa empati fakiri, kalemimse kafiyeleri tutturamaz olmuş.

    söyleyin panpalar, bana böyle neler olmuş...
    ···
  4. 29.
    +1
    insan bazen kabuğuna çekilmek ister ya, kafan atmıştır her şeye, zaten her şey de iyisiyle kötüsüyle gelir seni bulur. Pek az dostun kalmıştır, herkes vefasızlık yapmış, bir gün olsun şu yüzün gülmemiştir. işte öyle zamanların şarkısıdır. Barış Manço' da öyle bir dönemde bestelemiştir. Bunca yıldır iyi işler yapan bir adamın ömrünün sonbaharında kapısını çalacak kimselerinin kalmaması insanı iyiden iyiye düşündürmektedir. Sen böyle isen Barış abi biz ne yapalım.

    Sözleri şöyledir:

    adım anılmaz oldu
    kapım çalınmaz oldu
    ömrümün sonbaharında

    gönüm katlansın diye
    gören göz görmez oldu
    ömrümün sonbaharında

    saçlarıma düştü aklar
    hüzünlendi akşamlar
    ömrümün sonbaharında

    hep yüzüme kapandı
    dost bildiğim kapılar
    ömrümün sonbaharında

    şarkılar yarım kaldı
    resimler soldu şimdi
    ömrümün sonbaharında

    döktüğüm gözyaşları
    sel oldu aktı gitti
    ömrümün sonbaharında

    elimden kaçırdığım
    gençliğimi özledim
    ömrümün sonbaharında

    artık hiç dönmeyecek
    sevgiliyi bekledim
    ömrümün sonbaharında

    barış isyan eyleme
    yıllar akıp gidiyor
    ömrümün sonbaharında

    fazla vaktin kalmadı
    giden geri dönmüyor
    ömrümün sonbaharında

    hala kalem tutacak
    bir parça gücüm kaldı
    ömrümün sonbaharında

    hala yazıp çizecek
    birkaç satırım kaldı
    ömrümün sonbaharında

    hala bitirmediğim
    bir yarım şarkım kaldı
    ömrümün sonbaharında

    ve hala beni dinleyen
    bir avuç dostum kaldı
    ömrümün sonbaharında

    http://fizy.com/#s/1aj3xw
    ···
  5. 30.
    0
    ekim 2010 (28 ekimdi sanırım)'dan beri yalnzım.

    içtim...

    hüzünlüyüm. tuşları bile tutturamıyorum. yalnızım...

    adım, kapım; yalnız benle dalga geççeklerle çalınıyor.

    saçlarıma aklar düşmedi ama dökülüyor, saçlarım bile terkediyor beni.

    "uğraşılmaz oğlum bu dıbınakodum kezbanlarıyla" diyenlere rağmen uğraşıyorum, fakat şarkılarım yarım kalıyor.

    gözyaşlarım sel mi oldu nem mi oldu biliyorum ama gençliğiim elden kaçıyor, bunu biliyorum.

    ev arkadaşım bile benle dalga geçiyor bunu biliyorum...

    hüzünlü melodilerin arasında dolanıp duruyor, kendimi arıyorum; bunu biliyorum.

    fazla vaktimin kalmadığını, kendime isyan edecek gücümün bulunmadığını biliyorum.

    dolmakalemimi tutup iki kelamı kağıda meyleyedemeyeceğimi biliyorum. birkaç satırımın benle öleceğini biliyorum.

    şarkılarımın tamdıbının benle öleceğini biliyorum...

    beni dinlemeyi deneyip benle taşak geçen bir avuç dostum olduğunu da biliyorum.

    ömrümün sonbaharındayım...
    ···
  6. 31.
    0
    hala beni dinleyen bir anam bir babam kaldı ömrümün sonbaharında.

    babam kendi hayatından örnekler anlatıyor, anamsa "hele bi hayat düzenini kur, her şeyin gelir" diyor.

    ömrümün sonbaharındayım...

    sedir ağacının sonbaharda düşen yaprakları gibiyim, kendimi bilmiyorum. adımı anamaz oldum.

    saçlarıma düşmedi aklarım, ama gündüzüm de gecem de hüzünlenir oldu. nerede olduğunu bilmediğim kapılarım yüzüme kapanır oldu...

    elimden kaçırdığım şeyleri bilmememe rağmen özledim. neyin dönmeyeceğimi bilmememe rağmen özledim. olmayan sevgilimin gülümsemesini özledim belki de. ya da olmayan dostumun benle dalga geçmediği anları özledim...

    yıllarım akıp gidiyor. tribe girmek için mi içiyorum bilmiyorum ama fazla vaktim kalmadığını hissediyorum. yazıp çizecek birkaç satırım kaldığını hissediyorum ve alayını buraya döküyorum. şarkılarımın tamdıbını buraya dökmeyi deniyorum, yarımları ise bir sevenimin gelip tamamlamasını bekliyorum.

    yalnızım.

    ömürümün sonbaharındayım...

    hala beni dinleyen bir avuç dostum varsa gelip beni bu derttten kurtarmasını bekliyorum.

    aya bakıyorum.

    ömrümün sonbaharında olduğumu iliklerime kadr hissediyorum...
    ···
  7. 32.
    0
    ömrümün sonbaharında çaresizce ilerliyorum.

    sevinmek için kendimi zorluyorum bazı şeylere, yalnız kalmamak için dışarı çıkıyorum artık.

    hüzün geliyor üzerime üzerime, korkularımın diplerindeki şeytanlar dürtüyor beni.

    duyuyorum acılı deyişlerini;

    "bu yaşa geldin, okudun da noldu? hala yalnızsın, kurabileceğin bir hayatın yok. bir kız arkadaşın yok. gibtir ol git izmir'den, topla pılını pırtını git hazır sen yola yakınken. yakışmıyorsun bu güzel yere, hak etmiyorsun böyle şeyleri"...

    hüzünlüyüm dostlarım.

    hoşlandığım kızın parfümünü sıktım odamın her yerine,

    ardından müziğimi açtım usulca, daldım düşüncelere.

    şarabım dolapta, ben avare. koysalar ya zihnimi bir dolaba, salsalar ya dertlerimi enginlere.

    yeni doldurulmuş dolmakalemin kağıt üstündeki süzülüşünün gölgesindeki kâğıda akan mürekkep gibi gözyaşlarım, lekesinden arınmaz oldu düşüncelerim.

    kalp yorgun, mevsim sonbahar, bu biçare gönül daha çok hüzünlere dalar...
    ···
  8. 33.
    0
    bir gangster tutsam, parası neyse versem, çalar mı mutluluğumu alanların mutluluğunu?

    bir şairle kafa kafaya versem, seni benle aynı mısrada buluşturur mu?

    sevginin sensizliğini almıyor gönlüm, pencereden çıkar gider oldu gözlerim; yaprak döken ağaçları izlerken tenini unutur oldu ellerim...

    uyudum uyandım sen vardın her yanımda. ama sonradan keşfettim, parfümünü odamın en ücra köşesine saklamısın. zaten küçük oyunları hep severdin, en olmadık zamanda beni düşündürmekti en büyük eğlencen.

    dalgalanan suya atılmış bir oyuncak kayık gibiydim yanında; bir mutlu, bir hüzünlü. özledim o günlerimi. ama yoksun. artık yanımda olan, içinde boğulduğum sessizliğim...

    elimde bira bardağım, kalbimde umutlarım... gözlerim duvarı delercesine bakarken sabahın köründe, aklımda sen varsın; bütün gülümsemen ve gözlerinin pırıltısıyla yanlızca sen.

    ve ben? ben buradayım, ömrümün sonbaharındayım...
    ···
  9. 34.
    0
    ahududu şarabı ve sakin müzikle yanlızlığın hüznünü umutsuzca sakinleştirmeye çalışmak var. yoruyor kalbi...

    arkadaşınla sevgilisini umutusuzca barıştırma çabalarından sonra "niye benim sevgilim yok, ben huur çocuğu muyum" diye düşünmektir yanlızlık.

    kirayı ödemek yerine cepteki parayı türlü alkole yatırmaktır, dalga geçileceğini bile bile istemediğin insanlarla sosyalleşmeyi tecrübe etmektir...

    yanlızlık, insanın kendi kendisini gibmesidir...
    ···
  10. 35.
    +1
    reserfcvredcvbn
    ···
  11. 36.
    +1
    aha bi ruh hastası daha.

    takipteyim.
    ···
  12. 37.
    0
    insanın el yazısının kendine ihanet ettiği günler vardır...

    gönlün haykırmak istercesine kustuğu o menem duyguları şifreleyen kargacık burgacık el yazısının; icad olmamışçasına coştuğu ve eldeki bütün kağıtları kapladığı bir el yazısından bahsediyorum panpalarım. ihanetin allahından...

    insan anlam veremez tabi kaleminin yaptıklarından, hüzünlenir gönlünün yaptıklarından,

    ama bilmez ki insanın yaptığı kendinedir...

    istese de istemese de bu böyledir, mutsuzluğun ilk sebebidir insanın kendisi; insanın kendisidir hayal kırıklıklarının ilk sebebi...

    ama insan salaktır panpalarım...

    bu saçma satırları yazarken bile içip içip yazılarının devdıbını getiren bir insanın mutlu sona ulaşma dileği tamamen salaklıktır. öyle ki, kendisinden hoşlananları farketmemektir, sevenlerinden ayrı kalmaktır, sevmeyenlerini ayrıyetten üzmektir, alakasız insanları imla hatalarıyla yormaktır bu hüznün özeti.

    bambaşka bir milletin ezgileri içinde boğulmak mı dersin, yaşayamadığı geçmişin özlemine hüzünlenmek mi dersin; bir pgibopatın derdidir bunlar...

    pgibopat mıyım peki? bilmiyorum. pgibyatriye gittim, doktorum lustral yazdı fakat almadım, son birkaç günümün özeti bu işte...

    derbederim be dostlar, dostlarımla içtim eğlendim fakat yüreğimin bir yanı hala hüzünlü.

    mevsimlerden nisan, havalar soğuk, ömrümün sonbaharındayım.

    dıbına koduğumun sonbaharı bir bitmedi ki, taşak geçilircesine dert yanıyorum, sanki sonbaharımı kendim başlatıp bitiriyorum; pier'de dikilmesine karar verilemeyen palmiye ağacının en tepedeki yaprakları gibi özgürlük ve mutluluk hayalleri kuruyorum.

    hüzünlüyüm, mevsimlerden sonbahar ve ben ömrümün tam orasındayım...

    edit:
    alkol var tabiki...

    ayrıca, müziksiz gitmez diyenler için;

    http://youtu.be/2JafQWX4Uds
    Pasxalis Terzis-Paliokairos
    ···
  13. 38.
    0
    kalbin birkaç kere gördüğü memleketi, ruhunsa içinde bulunduğu ortamı tekrar tekrar özlemesi ve bunun ikilemi vardır; üstüne onların hatıraları eklenince işler daha bir çarpıklaşır.

    neye sevgi duymayı karıştıran biçare gönül, gördüğü her şeye şaşırır...

    işte gönül, sonbaharında yaşayan bir ömrün güzelliklerini gören fani bir göz sebebiyle üzülen bu ruhun günahını oradan oraya çeker, gideceği her yere taşır...
    ···
  14. 39.
    +1
    Değerli bi başlık takibe aldım panpa zaman bulduğumda okuyacağım entrylerini.
    ···
  15. 40.
    0
    bugün doğumgünüm. annem dahil on kişi kutladı. kalanları da facebook'tan işte...

    yanlızım.

    bitmiyor dıbına koyduğumun sonbaharı...
    ···
  16. 41.
    0
    hüzünlüyüm.

    izmir'in en sevdiğim yerinde, en sevdiğim dostlarımdan biriyle sabahladım, dertleştim, içtim ama yine de hüzünlüyüm...

    hayatımda bir "gülyüzlüm" yok, alkollüyüm, hava sıcak.

    bu sıcakta, kendimi "sonbaharda" hissediyorum.

    ve, uyuyorum...

    edit:
    çevrimiçi
    1 gn 6 saat 59 dak. oldu.
    ···
  17. 42.
    0
    hüzünle karışık dinmek bilmeyen bir öfke var içimde.

    terkedenlere, kayıplara, bırakıp gidenlere bu duygunun tamamı. düşünceden bağımsız, baharat tatları içeren şarabın etkisiyle belli belirsiz, fakat duygu net. kafa da güzel...

    eskilerden sözler hatırlıyorum: "asla birbirimizi üzmeyeceğiz, gecenin karanlığına birbirimizi terk etmeyeceğiz"...

    nasıl olur da bu güzel duygularımız boşa gider? kızıl bir fırtına kopmuş gibi nasıl dağılır gider yürekler?

    hüzünlüyüm.

    bulgaristandan getirdiğim litrelerce şarap, rakı, duruyor. dostsuz, içmeye adamsız.

    bilgisayarımda çalan müziklerin notasında kayboluyorum, muhabbet ettiğim arkadaşlarımın "rüyalar elbet gerçek olur" nasihatleriyle yerle bir oluyorum...

    kızıl fırtına, oturduğum yerde yok oluşumu çiziyor gökyüzüne. şimşek gibi duygularım; beni iyiliğe, sevgiye yöneltecek olan hislerim, gözlerimin önünde fırtınayı çiziyor gökyüzünde. ve orada sesler var, hayata direniş var...

    hüzünlüyüm ama hala yaşıyorum. rüyalarımın gerçek olacağını umduğum bir ana kadar yaşayacağımı betimliyor gökyüzündeki kızıl fırtınalar.

    içerken bir güzel, bir hüzünlü müzik geliyor bilgisayarımdan. parmaklarımın ucundaki lanet, yüreğimin derinlerine işliyor.

    ve ben, baharat aroması içeren ev yapımı şarabımdan ümitsizce bir yudum daha alıyorum...
    ···
  18. 43.
    0
    http://youtu.be/RxcODnpbzJY

    yılın yine en kötü günündeyim. işler, geçen seneki gibi taktan.

    hüzünlüyüm...

    beni bırakmayan birkaç şeyden biri olan şarap, bu sene de benimle olmaya devam edecek gibi...

    deniz kenarında sabahlamak, içip içip düşünmek yetmiyor artık.

    yaşama sevinci, nasıl oluyorsa yaşama hüznüne dönüşüyor.

    ve bu yıl da, yine bir tak olmuyor.

    sakinim. sakinsin. "sakiniz"?

    sonuncu yok. şarabım ve ben varım sadece...
    ···
  19. 44.
    +1
    gibtin attın yine barış abi :(
    http://www.youtube.com/watch?v=Lpe25M2y5TQ
    ···
  20. 45.
    0
    https://youtu.be/BBYyCwjB_RA

    takvimler diyor ki "24ünden gün almışın, nice mutlu yıllara"...

    tükendim.

    çarşamba günü birliğime teslim olacağım, başka da hiç bir değişiklik yok, içtiğim şarap bile aynı.

    seneler geçti, şarap geçmedi, sakinlik geçmedi...
    ···