1. 26.
    0
    en sıkıcı hikayemdi bu benim
    neyse ki bitti
    ···
  2. 27.
    0
    rezerved
    ···
  3. 28.
    0
    şimd ikiye geçiyorum gerçekten hoşlandığı bi hikaye
    bi katilin gerçek hikayesi
    ///////////////////////////

    /////////////////////////////////////
    ···
  4. 29.
    0
    Düşündü. Aklındakini uygulamaya koymanın tam zamanıydı. içeri girmesi zor olmadı. Zaten evi avucunun içi gibi biliyordu. ilk iş olarak mutfağa yöneldi, mermer tezgahtaki kara ahşap saplı bıçağa uzandı. Sıkıca kavradı, çelikteki yansımasına bakarak mastürbasyon yaptı. Bunu girdiği her evde yapıyordu. Boşalması yaklaşık on saniye aldı.
    ···
  5. 30.
    0
    Yatak odasına doğru yürümeye başladı. Ayak sesleri duyulmasın diye lambirlerin en sağlam noktalarına basıyordu. Bu yerleri ezberlemesi tam bir haftasını almıştı. Buna rağmen dikkatli olmalıydı.
    ···
  6. 31.
    0
    Her kurban yeni bir tecrübeydi onun için ve tedbirli olmak ilk şarttı. Yatak odasını gözetlemeye başladı, karaltıda avını gözetleyen sırtlağan gibiydi. Odanın tam karşısında duran kilere gizlendi. Kapı aralıktı, zaman daralıyordu. Yatak odasından yükselen sesler onu deli ediyordu, sevişen çiftlerin çıkardığı sesler adeta midesini bulandırıyordu.
    ···
  7. 32.
    0
    Uyuyamıyordu. Gözleri sanki hiç
    kapanmayacakmış gibi geliyordu.
    Yastığı taşlaşmış bir çuval gibiydi. Her
    çıtırtı daha da tedirgin
    ediyor, uyumaması için elinden geleni
    yapıyordu. Bu yaşadığı şey normal
    değildi. Yatakta debelenirken korkmuş
    küçük bir çocuğa benziyordu.
    Yastığına sarılmaktan vazgeçti. Kanlı
    gözlerle aynanın karşısına
    geçti. Yaşlı ve solgun görünüyordu. Her
    nedense böyle düşünmüştü. ilaca
    ihtiyacı vardı. Ecza dolabına doğru
    yavaş adımlarla yürüdü. Eline geçen
    her kutuyu okuyor; boş olanları ise
    kenara ayırıyordu. Hemen hemen
    hepsi boş gibiydi, ama kahverengi
    cam bir şişede birkaç hap kalmıştı.
    Suya
    gerek yoktu, ilaç alırken su içmekten
    hoşlanmıyordu. Aynada esneyen bir
    kadını ilk defa görüyordu. Garip
    mimiklerle kendini güldürmeyi denedi.
    Çirkinliğine daha fazla dayanamayıp
    yatağa dönmeye karar verdi. Başı da
    ağırıyordu. Üç gündür uyumayan
    birine göre bu normal sayılırdı. Yatağa
    vardığında, çarşafların dağıldığını ve
    yastıktaki kırmızı lekeyi fark
    etti. Bunun nasıl olduğunu
    hatırlayamadı, dolaptan yenilerini alıp
    değiştirdi. Sadeceuyumak istiyordu.
    Gözleri yanıyordu, bu iyiye
    işaretti, ama aynadaki halini
    unutamıyordu. “Neden” dedi. Göz
    kapakları
    ağırlaşırken aklında hala aynı düşünce
    vardı. Uyumalıydı. Sabaha kadar
    deliksiz bir uyku çekmeliydi Hatta rüya
    görmeliydi. Ne zamandır buna
    hasretti, daha birçok şeye olduğu gibi.
    Ağırlaşan sadece göz kapakları değildi.
    Geceyavaş yavaş inerken
    tahtından, o sadece uykunun
    kutsallığını arzuluyordu. Hayır, gözleri
    kapanmıyordu. Yeniden ilaç almalıydı.
    Ölmek mi istiyordu, yoksa uyumak
    mı? Karar veremedi. Ha bir ha iki fark
    etmezdi. Çünkü “insomnia”
    beyninin içindeydi. Zihninde türlü
    oyunlarla ona gecenin bu saatinde
    ölümü aratıyordu. Evet, ölmeliydi.
    Ölüm uyuyamamaktan daha iyiydi.
    Zaten odasında yalnızdeğildi, çıtırtılar
    yatağın altından mı geliyordu,
    yoksa ilaçların yan etkisi miydi bir türlü
    algılayamadı. Uyumalıydı, en
    azından bunu düşünmeliydi. Her
    yelkovan hareketinde ruhu akrebin
    peşine
    takılıyordu. Ölmek istiyordu. Şimdi
    ölmeyi düşünmeliydi. Ölüm fikri daha
    güzeldi. Böylece hem uyuyacaktı, hem
    de iğrenç insanlardan
    kurtulacaktı. Uyumalı mıydı, yoksa
    ölmemeli miydi? “ilaçların etkisi
    neden bu kadar gecikti?” diye sordu
    kendine. Artık birşey hissetmiyordu.
    Ne acı, ne uykusuzluk… Bu hoşuna
    gitti. Yastğını kabarttı, tam elini
    yastığının altına sokmuşken zarfı
    buldu. Talihsiz bir mektuptu, adres
    yoktu. Anlamsız geldi. Bu çok
    anlamsızdı.Bu mektup kimin
    olabilirdi? Onu oraya kim saklamıştı?
    Hatırlamaya çalıştı, ama nafileydi…
    Zarfı açarken acele etmedi, ruhunun
    hafiflediğini ve duvarlarda gezindiğini
    hissediyordu. Ne oluyordu? ilaçlar
    etksini göstermeye başlamıştı.
    Mektubu açtığında el yazısını hemen
    tanıdı. Bu onun el yazısıydı. Tek
    cümle karalanmıştı:
    “Yalnızım ve bu ölmem için yeterli…”
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    Loş ışıkta inleyen bedenleri görmek Albert’ ı çileden çıkarıyordu. Harekete geçmeye karar verdi ve bıçağı beline taktı. Genç çifti daha yakından görmek istedi. Loş ışıkta henüz canlılarken bu iki bedeni izlemek yeni bir mastürbasyon demekti.
    ···
  9. 34.
    0
    Elini organına zütürdüğünde, hiç tanımadığı bu aptal oğlanla sevişmek istedi ve sıska vücuduyla üstünde tepindiğini hayal etti. Bu kez beş saniyede boşalmış ama daha fazla zevk almıştı. Işıkta parıldayan erkek teni Albert’ ı çok etkilemiş, adeta kendinden geçirmişti. Üçü de aynı anda boşalmıştı. Albert bunu sevmişti. Harika bir zamanlamayla üçü de aynı anda zevkin doruklarına çıkmıştı.
    ···
  10. 35.
    0
    Bir katil ve aşık bir çift birbirinden habersiz ölümcül bir fantezinin kollarındaydı. Ortalık sakinleştiğinde çiftlerden biri duş almak için odadan ayrıldı. Tam zamanıydı. Albert uyuyan kadının arkasından dolandı, acele etmeliydi, hızlı bir harekletle bıçağı ilk olarak genç kadının sırtına sapladı. Tam ortasına… Genç kadın çığlık atmaya başlamıştı, bedeni tıpkı kafası kopmuş bir tavuk gibi çırpınıyordu. ikinci darbe göğüslerine geldi, odada yankılanan çığlıklar su sesine karışıyordu. Son darbeyle birlikte kana boyanan duvar bir Dali tablosu gibiydi.
    ···
  11. 36.
    0
    Albert bu kez iyi bir iş çıkarmıştı. Her biri bir öncekinden daha ustacaydı. Bir sanatçı edasıyla genç kadının vücuduna şu cümleyi kazıdı: “Tanrı bizimle her yerde!” Genç kadın artık Tanrı’ sına kavuşmuştu. Şimdi sıra diğerindeydi. Albert daha dikkatli olmalıydı.
    ···
  12. 37.
    0
    Duş alan genç adam belinde havlusuyla yatağa doğru yöneldi, hareketsiz yatan sevgilisini farketmedi bile, loş ışık hem Albert’ ı hem de kanla boyanan yatağı ustaca gizliyordu. Albert pusudaydı, uygun anı kolladı, yatağa uzanan ve gözlerini dinlendiren adama sinsice yaklaştı, ilk darbeyi indirmek üzereyken genç adam gözlerini açıp, “Hoşgeldin, dostum” dedi
    ···
  13. 38.
    0
    Albert şaşkınlığını üzerinden atamadan adamın üzerine atladı, bir eliyle bıçağı tutuyordu, diğer eliyle genç adamın boğazını sıkıyordu. Boğuşmaya başladılar, her ikisi de eşit güçte gibiydi, ama bıçak hala Albert’ taydı, bu kez kolay olmamıştı, bıçağın altında debelenen genç adamın gözleri karaltıda kan dolu iki çukur gibiydi. Albert fazla zaman kaybetmişti ve komşuların durumu fark etmesi an meselesiydi. Genç adamın yorgunluğundan faydalandı.
    ···
  14. 39.
    0
    Rastgele bıçağı sallıyor ama her atağı genç adamın kolunda kesiliyordu. Her tarafı kegibler içinde kalan genç adam artık yorgunluk belirtileri gösteriyor, sık sık nefes alıp veriyordu. Sonunda dayanamadı. Albert’ ın bıçak darbelerine maruz kaldı. ilk darbe tam kasıklarına, ikinci darbe ise tam olarak böbreklere geldi. Kan kaybetmeye başlamıştı.
    ···
  15. 40.
    0
    Öyle ki Albert rahat hareket edemiyor, her ikisi de kan deryasında adeta yuvarlanıyordu. Albert çok güçlüydü ve bitirici vuruşu adamın boyun hizasına indirdi. Kan havada dans edercesine uçuşuyordu, koyu ve aynı zamanda sıcaktı.
    ···
  16. 41.
    0
    Kurbanı son nefesini verirken Albert huzur içinde gülümsüyordu. Sonunda bitmişti, iki kişiyi daha günahlarından arındırmıştı. Kanları birbirine karışan bu günahkar çift, göz kapakları sonuna kadar açık şekilde katillerini izliyordu. iyi iş çıkarmıştı, ellerini yıkadı ve dizlerinin üzerine çökerek Tanrı’ sına dua etti. Bıçağındaki yansıma bu kez farklı birine, farklı bir şeye aitti, Tanrı’ ya…
    ···
  17. 42.
    0
    beni dinlediğiniz için teşekkürler
    ···